Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 AĞUSTOS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
'Kentsel korumanın yirminci yılında, 2000'leri şekillendirecek kararlar da alındı...
Viııgla korumada 'karar' yeııiledi
• Dokuz Eylül Üniversitesi
uzmanlannca hazırlanan
"yeni" Koruma Amaçlı
Imar Planı, Muğla'da 20 yıl
önce başlatılan "planlı
koruma" çabasının tüm
kazanımlannı kucaklayarak
kentin 21. yüzyılda da
"kimliğini yitirmeden"
yaşamasını sağlayacak
mimarlık ve şehircilik
kurallannı karara bağlıyor.
"Kentsel SİT'te evleri bulunan hem-
şehrilerimden, geleneksel konutlannı
ve esld semderini terk etmemelerini.
terk edenlerin ise\eniden Kentsel SİT'e
dönmelerini diliyorum ve bunu bir
'Muğla Dileği' olarak kabul etmeteri-
ni rica edhorum.-."
Muğla'nın yeni Beledıye Başkanı
Op. Dr. Osman Gürün, hem Belediye
Haber Bültenı'nin Haziran (1999) sa-
yısındakı başyazısında. hem de tüm
Muğlalılaragönderdigı "Şehrimizehep
birükte sahip çıkalun" başlıklı mektu-
bunda söylüyor bunlan... Aynı bülte-
nin "mansetinde" ise yine Osman Gü-
rün ve arkadaşlannın 18 Nisan 1999 se-
çimlerinden öncekı söylemlennın de de-
vamı olan "beiediyecilik ve imar poli-
tikası" özetleniyor.
"Muğla, korumada kararfa...'"
Gerçekten, eğer Muğlalılar tarihı ve
güzel kentlerinı korumada böylesine
"kararh" olmasalardı, şimdi belediye
yönetiminde "kentsel SİT'İ >aşataca0z"
diyenier değil. tam tersine "kentsel
SİT'i kaldıracağız" diyenier buluna-
caktı.
1970'lerdekı ilk koruma çabalannı
başlatan ve 12 Eylül 1980'de görev-
Muğia'nın güleryüzlü vaşlüan, tarihsel sokaklarda sağhkn bir kent yaşamını sûrdürmenin mutiuluğu icerisindeler™ Tıpla "Berber Kemal" gibi. (Soida, fotoğraf:
OKTAY EKJNCİ) Op. Dr. Osman Gürün, Muğla kentsel SİT alaıundald koruma çabasını sürdürme sözü vererek açık farkla belediye başkanlığına seçildL.
den uzaklaştırılmasının ardından
1984'te yeniden "SİT bizim onuru-
muzdur" dıyerek bir kez daha seçilen
eski Belediye Başkanı Ennan Şahin,
Cumhuriyet'ın pazar ilavesi DergTde
23 Mayıs 1999 günü yayımlanan "Muğ-
la'da SİT Kazandı" başlıklı yazısında
bu "efcanevisüreç" ıçin özetle şöyle söy-
lüyordu: "Muğla'yı para kazanmak
için bozmak isteyeıüer, karşüannda ön-
de Muğlalılan buldular. Bütün kent-
lerde apartmanlar yüksenrken, biz de
bu kentlerine sevdah insanJann esld ev-
lerine imar planı yerine önce yol, der-
ken su, alt >apı ve hizmct götürdük.
Böylece hem huzurlu yaşanu. hem de
SİT'i savunanlan seçtüer."
Nitekim 18 Nısan 1999 seçimlerin-
de de CHP'nın adayı Op. Dr. Osman
Gürün dışındaki hemen tüm partilerin
belediye başkan adaylan. halktan oy
ısterlerken onlann duygulanna ve Muğ-
la sevgilenne degil, "cepterine ve cüz-
danlaruıa" seslenerek alabildiğine
"imar ranb" sözü verdiler. Bunun sağ-
lanması içın de "SÎT engelini yok ede-
ceklerini" dile getırerek, yıne hep bir
ağızdan "herkes kendi arsasına apart-
man dikip, hem eski e\terden, hem de
yoksulluktan kurtuiacak" dediler.
Ne var ki Muğlalılar seçim kampan-
yasında bu "cazrç>tekffleri" sessizce Lz-
leyerek rant politikacılanna bir an için
umut verseler bile, 18 Nisan 1999 gü-
nü sandığa attıklan oylarla onlara öy-
le bir yanıt verdiler ki Osman Gürün
neredeyse "o> padamasıyla" kentin yö-
netimine geldi.
Halkın bu tercihinde Osman Gü-
rün' ün "kendi Idşisel sayguıhgı''ve her-
kesin gönlünü fetheden "alçakgönül-
Ifi aydın kisiliği'' elbette ki en önemli
nedenlerden bınydi. Ancak Gürün, hem
Tabipler Odası Başkanı'yken, hem de
Muğla ve Karabağlan Koruma ve Gü-
zeOeştirme Derneği Başkanı'yken, halk
üzenndeki bu saygınhğını da yıne Muğ-
la'nın kültür ve doğa değerlerini koru-
ma çabalanyla elde etmişti.
Bu nedenle belediye seçimlerinde
de "SİT'i savunan tek ada>•" olması, iş-
te o "Muğla'ya ve MuğlabJara sevgi ve
saygı dolu" kişiliğınin doğal bir sonu-
cuydu. O, Muğla'yı korumaya karar-
lıydı, Muğlalılar da kentlerini ve yaşa-
ma kültürlerinı korumaya kararh olan-
lan seçmeye...
İlk20yılın"giz"leri
Işte böylesine coşkulu bir yerel se-
çim sonucunun ardından MimarlarOda-
sı 'nın 29 Mayıs 1999 günü Muğla'da
düzenlediği "Kentsel SrPin 20. Yılın-
da Muğla Koruma Planı ve 20O0'ler_."
konulu toplantının da ayn bir anlamı
ve önemı vardı.
1979dakı ilk StT karannda sadece
177 ev sıvıl mimarlık örneği olarak
tescil edilmişken, geçen 20 yıl içinde-
Apostolos 'tan valiliğe mesaj
-rjr
Yakın tarihinıızde "mübadele ydarT olarak bili-
nen 1920'lerden önce Muğla'daki kent kültürünü
araştıranlar. "Anadolu Runüan" olarak öteden be-
ri Türklerle dostluk ve duygu bağlan içinde yaşa-
yan aılelerin özellikle Saburhane semtine kazandır-
dıklan zengin kimlik değerieri karşısında hep heye-
canlanırlar.
Nitekim mimar Ertuğrul Aladağda o yıllan mer-
cek altına aldığı ve "amlardan belgelere iz sürerek"
bizlere kazandırdığı kıtaplannda, yıne Saburhane "de-
ki renkli. insancıl. sevda ve heyecan yüklü ilişkile-
ri heyecanla betimler. Aynı kültüre ait aynı semtin
yapılannı tanıtırken de sadece mimarlık tarihine de-
ğil, "kent yasanu tarihine" tamklık ettiklerinden
ötûrü sevgiyle tanımlar, rölövelerini de sevgiyle çı-
kartır...
Ertuğrurun "Muğla EvF adlı yüksek lisans tezin-
de ve aynı adlı kıtabında da hem mimarisi, hem de
"yaşam serüveniyle" belgelediği o gizemli Rum ya-
pılanndan bıri, üstelık yıllardır kentin sivil mimari
simgeleri arasında en çok ün yapanlardan olmasına
rağmen, 16 Haziran 1999 günü başına gelen *yan-
gm febketiyle*' az kalsın tümüyle yok oluyordu.
Saburhane halkmın ve itfaiyenin zamanında mü-
dahalesiyle çatısmı ve üst kat tavanlan ıle bazı ıç du-
varlannı yitirerek yangından yine de "yıkılmadan"
çıkabilen "Apostolos'un Hanı*\Cumhuriyet'in ilk yıl-
lannda "Cumhuriyet İlkokulu"nun ilk açıldığı bi-
na olduğu için "esld mektep" olarak da Muğla'nın
gözbebegıydi.
Hele sahibi olan Muharrem KızıJdağ. hemen ya-
nıbaşındaki "Cumhuriyet Market" tabelasını ya-
kıştırdığı eski ve küçük bakkal dükkânında bir yan-
dan geçimini saglamaya çalışırken. öbüryandan yıl-
lardır parasızhk içinde ve sevgiyle seyrettiği "met-
ruk" ahşap binayı yıkılımaktan kurtaracak bir "yet-
küyi" nasıl da gözü yollarda beklemiştı!..
1920'lere dek hem han, hem de "meyhane" ola-
rak Muğla'ya yaşama sevinci veren, 1923 ten son-
ra eğitime hizmet eden, sonra 1960"lara dek yine in-
sanlarla bu kez "ev" olarak kucaklaştıktan sonra
1980'lerden bu yana da mimarlık öğrencilerine ve
akademisyenlere "sanattarihidersi" veren Aposto-
Apostoios'un Hanı, yangından önce hep umuthıydu (soida). Yangından sonra ise hiç değüse yine ayakta
durarak. sanki hâlâ umutlu olduğnnu göstermek istiyon. (sağda)
los'un Hanı, birbakıma yangının degil, "ügfeizliğin
ve vefastzhğuı darbesini" yedi.
Yı llardır hemen her valiye "Bu binayı ahn, kültür
evi ya da çocuk >ııvası vb. gibi işlevlerle restore edip
kurtann, çünkü buna ne betediyenin parası var, ne
desahihinin otanağı var_." denilmesine rağmen. "en
duyarnsı" bile özel idarenin milyarlanndan bu ulu-
sal göreve pay ayırmadı. Sonunda tarihi han, belki
de 100. yaş gününü kutlama coşkusu yaşayacakken
yangınlatanıştı...
Apostolos'un Hanı, o gün ateş bacasıru sarması-
na rağmen tümüyle yanmadan ayakta kalabildıyse
bunun ıki mesaj ı var.
Birincisi. halk ve itfaiyenin binaya karşı saygıla-
n o denli yüksek ki sadece yangını söndürmek için
degil, Han'daki tahribatın en az olması için de bü-
yük çabagösterdıler. Muğla'da artıksarsılmaz bir ge-
lenek haline gelen "koruma bümdnr yangında da
kanıtladılar...
îkıncisi ise Apostolos'un kendi mesajı. Gidın ba-
km. hâlâ diyor ki: "Yangma bile direndhn_ neolur
arnk eibıizi uzatuı,beni21. yüzyrida da Muğla'ya hiz-
met etmekle onuriandınn™"
Evet.. "NeoJur" sayın yetkililer, ne olur!..
ki "kentölçeğindedokukonımasuıuı''
sonucu olarak tescilli ev sayısı 400'e
ulaşmıştı.
Yine bu 20 yıl içindekı kentsel ko-
rumaya "rehberük" eden ve yasal gü-
vence oluşturan 1979 tarihlı "Koruma
İmar Planı", o yıllarda Türkiye'de üre-
tilen ilk bırkaç koruma planından biri
olarak önemli oranda "deneyimlerede-
ğil varsayımlara göre" düzenlenmiş bir
tür "pilot planlama" özelliği taşıması-
na rağmen, Muğla'nın yine kent ölçe-
ğinde dokusunu, silüetını, peyzajını
"bozmadan" gelişmesine büyük katkı-
dabulunmuştu...
Böylesi bir "flk" uygulamanın koru-
ma ilkesınden ödün venlmeden yaşa-
ma geçırilmesindeki "siyasal engeller"
ise 1970'lerde ve 1984-1*989 dönemin-
deErmanŞahin'ia 1989-1994 ve 1994-
1999 dönemlerinde de yine "SİTi ve
korumayı savunarak" yerel seçimleri
kazanan Orhan Çakır'ın aynı Koruma
İmar Planı'nı değiştirmeden yürürlük-
te tutmalanyla aşılabilmişti.
Şimdi ise Muğla artık 2000'leri kar-
şıhyordu ve yeni biryüzyılı da kimlik-
li ve kişilikli yaşayabilmenin ön koşu-
lu olan Koruma Planı'nı "20yılkkde-
neyiminIdmiaksayan yönlerini gidere-
cek şekilde" yeniden düzenlemenin
haklı gururunu tasıyordu. Yeni Başkan
Osman Gürün de korumadaki sürekli-
liği işte bu "yeni planla" yeni yüzyıla
taşımanın tarihsel sorumluluğunu üst-
leniyordu...
Yeni yüzyıla, yeni planfeu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bö-
lümü Başkanı Prof. Dr. Tayfiın Taner
yönetımindeki bir ekip tarafından ha-
zırlanarak Belediye'nin ve Koruma
Kurulu"nun ıncelemesine sunulan "ye-
ni" Koruma Planı. kentsel SİT içinde-
ki hemen "tüm parseueri" teker teker
ele alarak, bu parsellerde "geneldoku-
nun korunmasını" sağlayacak ve ta-
rihsel çevreyle de "uyumlu" olabilecek
yeni yapılaşma koşullannı da yıne par-
sel ölçeğınde teker teker belirleyen bir
uygulama planı olarak, denebilirki her
yönüyle gerçek bir "mimarlık ve je-
hircilik kucatdaşması"...
Belediye, bu plana dayanarak, Muğ-
la'nın kimliğinin bozulmadan yapılaş-
masında, hangi parselde. hangi ölçü ve
yoğunluklar içerisinde bina tasarlana-
bileceğini mimarlara ve parsel sahıp-
lerine açık ve net olarak bildirebile-
cek.
Mimarlar da aynı parsellerde getiri-
len ımar kurallannı, çevredeki gele-
neksel mimari örneklerle "banşık" ve
onlarla "kültürel komşuluk bağtan"
kuran uyumlu tasanmlarla yapı proje-
sine dönüştürecekler.
Böylece 1977'de sayılan 177 olan,
şimdi ise 400'ü bulan ve kentsel SlT'e
mimari karakterlerini taşıyan güzelim
Muğla evlerinin çevresinde de yine ay-
nı güzelliği "esin kaynağı'' olarak de-
ğerlendırmiş, yeni yapılar kente ka-
zandınlarak 2000'li yıllann aynı gurur
ve aynı özgün kimlikle yaşanması sağ-
lanacak...
Bilanço '98 dizisininyeni kitabı: 'Çarklardan Chip'lere Cumhuriyet'in SanayileşmeSerüveni'
Belge ve anüatia Türldye
y
de sanayinin gelişimi
Topluiğnenin bile dışandan geldiği günlerden bugüne..
KültürServisi-Türkiye îş Bankası'nın Cum-
huriyetin 75. yıldönümü etkinlikleri çerçeve-
sınde Tarih Vakfi'na verdigi destekle hazırla-
nan Biianço'98 dizisinin yeni kitabı 'Çarldar-
dan Chip'lere Cumhuriyet'in Sana>ikşme Se-
rüveni' çıktı. Kıtap, ülkemızdeki sanayinin ge-
lışım serüvenini anlatıyor. Kıtabın editörlüğü-
nü OyaBaydarüstleniyor. Kitap, topluiğnenin
bile dışandan geldiği günlerden bugüne, kay-
dedilen bütün gelişmeleri yalnızca iktisatçı ve
tanhçilenn görüşleri ile değil. aynı zamanda,
gündelik sanayileşme yaşamının içındenröpor-
tajlar, belgeler ve anılann ışığıyla ele alıyor.
Dört bölümden oluşan 'Çarklardan Chip'le-
re Cumhuriyet'ın Sanayileşme Serüveni'nde
Mustafa Sönmez, 75 yılın sanayileşme politı-
kalanna genel bir bakışla giriş yapıyor ve
1980'lerden bu yana sanayıleşmenin toplum-
sal gündemden düşmeye başladığını vurgulu-
yor. 'Ük Ara>ışlar, tlk Adımlar' başlıklı birin-
cı bölümde 1923-1930 tarihlen arasında ilk
arayışlar sergileniyor. Bu bölümde KorkutBo-
ratav, Cumhuriyet'in kuruluş yıllanndaki ik-
tisat politikalanna ve atmosferine damgasını
vuran temel yönelişleri ve kullanılan araçlan
ele alıyor. Aydın Engin ise demiryollannın dö-
şenişini ve ilk şeker fabrikasını, Çağbu* Key-
derdönemin imalat sektörünün yapısını anla-
tırken Murat Koraltürk. devletçi sanayi poli-
tikalannı aktanyor.
'Çarklann Başuıda Devlet' başlığını taşıyan
ikincı bölümde 1930-1950 dönemi politikala-
nna yerveriliyor. KorkutBoratsv 1930-1939
döneminin iki belirleyici özelliğini, koruma-
cılık ve devletçıliği, Yahya Tezel sanayıde dev-
let kapitalizminin ortaya çıkışını anlatırken,
Büsay Kunıç, bu dönemin unutulan ve az bi-
linen gerçeklerini, Doğan Duman ise yerli ma-
lı kullanımı ve kumbara olgusunu gözler önü-
ne seriyor. Sanayıleşmeye paralel olarak deği-
şen şehirlere bu bölümde özel bir başlık açılı-
yor ve Karabük, Eskişehir, Nazilli örneklen ay-
n ayn ele alınıyor.
1950-1980 döneminin anlatıldığı üçüncü
bölüm 'ÖzdSektörÇarkçıbaşılığaDoğnı' baş-
lığını taşıyor. Bu bölümde. Gürel Tüzün ve
Alkan S<ı>-ak'ın makaleleri yer alıyor. HacerAn-
saL Giilav Dincel \e Baha Kuban ise 1960 son-
rası yükselen sektörlen; tekstıl, metal ışkolu,
otomotiy, gıda ve cam sektörlerinı anlatıyor.
Dördüncü ve son bölümde ise' 1980 Sonra-
sı Sanayileşme' ve 1990'Iann büyük tartışma-
sı özelleştirme ele alınıyor. YakupKepenek 1980
sonrası sanayileşmeye genel bir bakış atarken,
Alkan Soyak ve Ayda Erayduı, gelışen yeni sa-
nayi odakJannı, iktisadi gelişimin kritik bir un-
suru olarak kabul edilen telekomünikasyon
sektörünü, toplam kalıte yönetiminı anlatıyor
Korkut Boratav, özelleştirme konusuna 'Kay-
nak Transferi ve Yozlaşma' başlığı altında de-
ğinirken, Eser Karakaş, bu sorunsala iç hukuk
ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde yo-
rum getinyor.
• ••
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
"Öğrenci Affı"
Denilen Aldatmaca
Son zamanlarda çpk ciddı sonuçlan üzerinde gö-
ründüğü kadanyla YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Ke-
mal Gürüz'den başka kimsenin düşünmediği,
tehlikeli bir girişım sergilenmekte. Belki de bu ya-
zı yayımlandığında "öğrenciaffı" diye nitelendiri-
len bu gırişim, pariamentodan geçip biryasaya dö-
nüşmüş olacak.
Genel af ile birlikte düşünülen bu "öğrenci af-
fı"na göre başansızlıklan nedeniyle ortaöğretim ve
yükseköğretim kurumlarıyla, lisansüstü ögreni-
minden uzaklaştırılan öğrencilere bir sınav hakkı
dahatanınacak. Bu sınavı başaran ögrenciler, öğ-
renimlerine kaldıklan yerden devam edecekler.
Olayın özüne değinmezden önce, buradaki bir
anlam saptırmasından söz etmemiz gerekiyor. "Af"
sözcüğü, ancak disiplin suçlanndan ötürü okuduk-
ları kurumlarla ilişkileri kesilen ögrenciler için kul-
lanılabilir. Buna karşılık birsuç olduğu yürürlükte-
ki yasal düzenlemelerden hıçbırinde yer almayan
başansızlık içın "af" sözcüğünü kullanmak, ancak
ölçüsüz bir bilgisızliğın ürünü olabilir!
Şimdi gelelım konunun özüne.
Başansız ögrenciler için düşünülen af, bazı mil-
letvekillerinin nitelendirdikleri gibi bu ögrenciler
için "yeni bir beyaz safya açmak" değil, ancak
Türkiye'deki orta ve yüksekoğretime -daha önce-
ki öğrenci aftan ve bunlann sonuçlan göz önünde
tutulduğunda- kapkara bir sayfa daha ekleme an-
lamına gelebilir. Böyle bir girişım, eğıtımin kalite-
sinden nedeninın anlaşılabilmesi olanaksız bir ödün
vermekten ve başansızlığı anlamsız yere ödüllen-
dinmekten başka bir şey değildir. Ayrıca bu yasa-
ya olumlu oy verecekler açısından da herhalde
popülizmin en ucuz türlerinden biridir!
Düşünülen öğrenci affı, herşeyden önce kamu-
oyuna yönelik bir aldatmacadır, çünkü özellikle
yükseköğretim sistemımizde bir öğrenci, ancak
defalarca sınavlara ginp başansız olduktan son-
radır ki, bulunduğu kurumda başansızlık nedeniy-
le okuma hakkını yitirebilmektedir. Bunu şöyle de
ifade edebiliriz: Ülkemizde üniversitede başansız
olan bir öğrencinin üniversiteyle ilişkisini kesmek
kadar zor olan pek az işlem vardır. Hal böyleyken
ve başarısızhğı defalarca kanıtlanmış bir öğrenci-
nin kurumuyla bu yüzden ilışkisı kesilmişken, ona
fe/eb/rsınavladönme hakkını tanımak, kamuoyun-
da sanki ortada zararlı sonuçlannın gıderilmesi
gereken bir "talihsizlik" ya da "kaza" varmış izle-
nimini vermekten, yani kamuoyunu aldatmaktan
başkaca bir sonuç vermez.
İkincı olarak böyle bir girişim, başansızlığı daha
önce zaten bir sürü sınavla kanıtlanmış bir öğren-
cide yanlış umutlar uyandırması. öğretim süreci-
nin onun gözünde artık bir tür kumara dönüşme-
sine yol açması nedeniyle de son derece sakın-
calıdır. Geçenlerde Prof. Gürüz'ün çok haklı ola-
rak vurguladığı gibi, sanırım sayısı on iki olan ön-
ceki öğrenci aflarıyla öğrencilere sağlanan ek sı-
naviann başan düzeyinin düşüklüğü, birdizi smav-
da başansız olan öğrencilerin ek sınav haklannı kul-
landıklarında "mucize "yaratamadıklarını çok açık
biçimde göstermiştir.
Lisansüstü öğreniminde başansız olmuş öğren-
cilere "ek" sınav hakkının tanınması ise sözünü et-
tiğimiz ginşımin saçmalığını daha da pekiştiren bir
durumdur. Çünkü lisansüstü eğitimi, master ve
doktorayı hedefleyen, bu nedenle tam anlamıyla
bilimselçalışma temeline dayanan bireğitimdir. Bir
adayın bu tür bir eğitimle ilişkisinin -yine ancak bir-
kaç sınavdan sonra olmak üzere!- kesilmesi, o
adayın bilimsel çalışma kapasitesinin bulunmadı-
ğının kanıtlanması demektir. Böyle bir kapasitenin
varlığının sonradan ek bir sınavla ortaya çıkabile-
ceğini düşünmek de yine bir mucize beklemekten
başka bir şey değildir.
Ülkemizde bir noktanın artık çok ama çok iyi an-
laşılması ve hiç unutulmaması gerekiyor: Diploma-
lı sayısını nepahasına olursa olsun arttırmaya yö-
nelik çabalar, eğitimin düzeyini yükseltme ve eği-
timi daha nitelikli kılma çabalarıyla herzaman ters
orantılıdır. Eğer eğitimin nitelikli olması gerçekten
isteniyorsa, o zaman yapılması gereken, "öğren-
ci affı" gibi bir tür göstenş olmaktan ileri gideme-
yecek, yapay ve sakıncalı önlemlerden medet um-
mak değil, fakat daha okul-öncesi dönemden baş-
layarak, her düzeyde nitelikli bir öğretime ayak
uydurabilecek öğrencilerin yetişebilmesi için cid-
di çaba harcamaktır.
Böyle bir çabanın öteki adı ise gerçekçi ve bil-
gi temeline dayanan bir ulusal eğitim politikasıdır!
e-posta: ahmetcemal(ffsuperonline.com
acem20(o hotmail.com
Marisa Tomei, Dario Fo'nun
oyununda pol alıyor
• Kültür Servisi - Oscar
ödüllü oyuncu Marisa
Tomei, gelecek ay
American Repertory
Theater'da sahnelenmeye
başlayacak olan, Dario
Fo'nun 'We Vvon't Pay!
WeWon't Pay!'adlı
oyununda rol alacak.
Robert Brustein'ın
amatör ruhla çalışan
tiyatrosu Loeb Drama
Center tarafından
sahnelenen oyun 15
Eylül'den 3 Ekim'e kadar aynı sahnede izlenebilecek.
Ünlü Nobel ödüllü yazar Dario Fo'nun yapıtını Ron
Jenkins yeni bir çeviriyle günümüze uyarladı. Oyunda
Tomei'nin yanı sıra Thomas Derrah, Ken Cheeseman,
Caroline Hall ve Will Lebow rol alacak.
Bilgehan Uzunen'in
özgünbaskı resim sergisi
• Kültür Servisi - Bilgehan Uzuner'in özgünbaskı
resim sergisi Altınyunus Yaşar Eğitim ve Kültür
Vakfı sergi salonunda açıldı. Sergı 10 Eylül tarihine
dek sürecek. 1995 yılında DYO Müzesi'nde, 1998
yılında Tanşbank Sanat Galerisi'nde çalışmalannı
sergileyen Bilgehan Uzuner, son dönem
çalışmalannda el yapımı kâğıtlar üzerine gravür
tekniği ile baskı resim çalışmalanna yogunlaştı.
1963'te Istanbuldadoğan Uzuner, 1986yılında
Anadolu Ünıversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde
yüksek lisansını tamamladı. Sanatçı yurtiçi ve
yurtdışında pek çok sergi açtı.