Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 1999 CU
14 J V U J L J I U-K kultur@cumhurfyetcom.tr
Yirmi bir yıl önce yitirdiğimiz besteci ve şef Ferid Alnar'ı eşi Sevin Alnar anlatıyor
'Müzik alanında çok lmvvetüydT
Kendi kaleminden Hasan Ferid Alnar
'Çok alaka ve himayeye
değerbirgenç'
1 î Mart 1906 yılmda fstanbul'da dogdum.
19 Hyıhnda Yedjkule Alman Okulu'na girdik-
ten sonra orada üç sesli çocuk korosunda çok-
sesli müzikle tanıştun. On yaşımda annemin
kanununu çalmaya başladım. Kanun dersleri-
ni ise Kanuni Vltali Efendi'den aldım. On üç
yaşındayken ilk bestem "Tabir Buğselik Lon-
ga"yı yaptım. Ardından "KefebekZabit'' ad-
lı opereti tek sesli olarak yazdım. H&seyinSa-
adettin Arel'den de armoni dersı alırken köş-
kündc, iik dcfa Baca ve Beethoven'ı dinleyin-
ce büyük birasağıhkduygusunakapıidırn.Fa-
kat umudumu kaybetmedim ve daha uzun se-
nelerçalışmaklazımgeldiğiniardadım. 1922'de
Kanuni Nâam'ın ölümü üzenne, teklıfle Da-
rüt-talim-i Musıki, yani müzik öğretim heye-
tine Nâzım'ui yerine girdim. Berlin"de 1926-
1927 yıllannda pfaklar dolduıduk. Bu yıllar-
da on saz setnaisi besteledim. fstanbul Lise-
si'nin onuncu sınıfından sınavla Güzel Sanat-
larAkademisi'nin mimarlık bölümünegirmiş
ve beş yılltk bir ögrenim süresı sonunda Türk
mımansinden başka bütün smavlan kazanmış-
tım, Bu yıllarda, vokal ve piyano fiigleri, ke-
man ve piyano içın sözsûz romana gibi eser-
lerimi besteledim. Ası] mesleğim müzikti. Ba-
bam ve amcamın müsaadelerim ve geçinme-
me yetecek maddi yardımlan sağladıktan son-
ra annem ve kardeşimle Viyana"ya gittik.! 927
yazında, profesöriim Mant'ın isteği üzerine
daha birçok fiigler besteledikten sonra Viya-
na Müzik Akademisi"nin kompozisyon bölü-
müne girdim. 1929 yılında ise Viyana Müzik
Akademisi'nden olguoluk diploması aldım ve
kompozisyon, orkestra şeflifi bölümünde Vj-
yana Yüksek Müzik Okuhı'nda üç yıl çahştım.
Bu arada, beni. Paris'te tnüziğinı besteledi-
ğıın ilk Türk sesli fılmi (lstanbuî Sokakiann-
da)ile tanıyan Muhsin Ertıtğrulbiroperet bes-
telememi istedi. Bunun üzenne GahpArcan'ın
adapte ettiği Yalova Türküsü adlı bir vodviiin
müziğini besteledim. O zamanki tstanbul va-
lisı Muhittin Üstündağ'ın daveti üzerine gala-
ya gelen Atafürk. remsiîi sonuna kadar izle-
dikten sonra benim hakkımda "Çok aiaka ve
bimayeye değer bir genc, demek bizde orkest-
ra şefi de yebîşti'* diye iltifatta bulunmuştu.
1932'de Sanzeybek Opereti'ni ve oyun ha-
valan. sekiz piyano parçası, prelüd ve iki dans
yazdım.
1936'da Ankara'ya davet edilerek Cumhur-
başkanhğı Senfoni Orkestrası'nın ikinci şefli-
ğine ve Devlet Konservatuvan'nın kompozis-
yon öğretmenfig'ineatandım. Geldiğimden se-
kiz ay sonra birinci şefi Praetorus hastalanın-
ca o zamanki Milli Eğitim Bakanı Saflet An-
kan, hafta konserini benim yönetmemi istedi.
1942 yılında, büyük çellist David Ziridn'in
arzusu üzerine, kendisine ithaf ettiğim Viyo-
lonsel Konçertosu'nu bestefedim. 9 Ocak
1943 'te bu koncertomun iik icrası üzerine, um-
duğumdan çok fazla bir takdir kazandık.
Darüt - tafim - i Musiki Heyeti. Ferid Alnar 18 yaştnda.
ARZUHAKSUN
Çağdaş Türk müziği besteci
ve orkestra şeflerinden Hasan
Ferid Alnar'ın hayatına birçok
dergi, ansiklopedi ya da konuy-
la ilgili kitaplarda kolaylıkla rast-
lamak mümkûn. Çünkü o da, ara-
larında Ahmet Adnan Saygun,
Ulvi Cemal Erkin ve Cemal Re-
sitRey'in bulunduğu ünlü "Türk
Beşleri"nden biriydi. 27 Tem-
muz 1978'de Ankara'da öldü.
Onun anısına birçok şey yazılıp
çizilebilir. Ancak bu yazılanlar
arasinda bestecinin özel yaşamı-
na ait aynntıları görmek pek
mümkün olmaz. Onu en iyi an-
latabilecek olanlardan biri de.
Avusrurya asıllı eşi Sevin Ha-
nım'dır.
"Sabah ve akşamlan beste ya-
par, öğieden sonralan piyano ça-
lışırdı. Özel ders vermez, sadece
konservatuvarda hocalıkyapar-
dV Mesleki yaşamına ilişkin bil-
giler veriyor eşi Sevin Hanim.
"Sulu yemekleri hiç sevmezdi.
onun>erineEgara v« kuru yenıek-
leri tercih ederdi daha çok, hemen
hemen her gün de et yerdi. Siga-
ra kuHanmazdı,ama arada bir bi-
ra içerdLÇok çalışırdj ve boş vak-
ti pek oimazdı. Fırsat buldukça
tiyatroya gider ya da rulet oynar-
dık. O da ben de rulet ov namayı
çok severdik" diyerek Ferid Al-
nar'ın özel yaşamıyla ilgili ipuç-
lan veriyor. Tanışmalannı veev-
lenmelerini de şöyle anlatıyor:
"SaJzburg'da konserini izJedim.
Orkestrayı yönetiyordu. Müzik-
krden ve şefliğinden çok etkilen-
dim. Konserden sonra tebrik et-
mek için yanına giftim. Ferid'i
çok semparik ve cana yakın bul-
dum. Çok da güzel Almanca ko-
nuşuyordu. Bu ilk tantşmamız.
Ardından görüşmelerimiz oldu,
sonra da sık sık mektuplaşok.
1957 yılında da Türkiye'de ev-
lendik."
Cemal Reşit'i çok severdi
Sevin Hanım. Ferid Alnar ile
evlendiğinde otuz yaşındaymış,
aralanndaki yirmi yaş farkı da
hiçbırzaman hissetmemiş. Şık ve
temiz giyim tarzı, cana yakıniı-
ğı ileçalışkanlığı Sevin Hanım ı
çok etkilemiş. Evlenme karannı
verirken de birdakika büe düşiin-
memiş."Ferid Bey'in müzik ala-
nında ne kadar kuvvetli olduğu-
nu konuşma sırasında da rahat-
lıkla anlayabilirsiniz. Bir de ko-
nu>~u rvi biliyorsaanlanrken onun
rahatlığı içindeofur. VapOgı mü-
zikle de bunu rahatlıkla verebili-
yormuş zaten. Kendi eserteriyle
Ünlü besteci, 1957deevlendiği eşi Sevin Hanım fle birlikte.
erid'in Türk Beşleri'nin yanmda hep
dördüncü planda kalması, Türk müziği kökenli
bir besteci olmasından kaynaklanıyor biraz da.
Çok güzel sesi olan annesi Saime Hanım kanun,
amcası ud çalarmış. O seslerle, melodilerle
büyümüş Ferid de.
ilgfliolarakya da farkh eserler üze-
rinde konuşmalar yapardı hep."
Ne kadar ortak çalışsalar ya
da ne kadar birlikte görülseler
de bazı makaleler Ferid Alnar'ın
diğer Türk Beşleri'nin yanında
iiçüncü, dördüncü planda kaldı-
ğından söz eder hep. Sevin Ha-
nım ise durumu şöyle anlatıyor:
"Ferid'in Türk müziği kökenli
bir besteci olmasından kaynak-
lanıyor bu biraz da. Annesi Sa-
ime Hanım kanun,amcası ud ça-
larmış. Birkaç kez ben de dinle-
dim annesini. Çok güzel sesi var-
dı veo seslerle, melodiJerie bü\ ü-
müş Feridde. Dolavisıv la bt-lki bu
nedenie hep dördüncü plana düş-
müş Ferid." Arkasından dığer
besteci arkadaşianyla çalışma-
lannı ve ılişkisini sözlerine ek-
liyor Sevin Hanım. "CemaJ Re-
şit, Ulvi Cemal veNedl Kâzım ge-
ürdi evımize sık sık. Ferid'le bir-
liktcçalışuiardı. Ama o en çok Ce-
mal Reşit'i severdi araiannda."
Sevin Hanım, profesyonel bir
müzisyen değil, ancak küçükken
piyano dersleri almış. "O beste
yaparken hep bana dinletirdi.
Çak kuv>etli değildi görüşüm,
ama etkiierdi sanınm onu. Tabii
sonunda kendi dediği olurdu.
Şimdi de Ferid'in eserleri ne za-
man radyoda çalsa tamyorum,
çünkü tarzını çok iyi biliyorum."
Hasan Ferid Alnar'ın ölümün-
den uzun yıllargeçti. Ancak eser-
lerinin, dolayısıyla onun yaşa-
ması için eşi Sevin Hanım, elin-
den geleni gücünün yettiğince
yapıyor.
Danıştay'ın kararı
'Bandrol
sansüre
yol açmaz'
KültürSenisi-Danıştay 10. Dairesi, Bi-
rikim Yayıncılık tarafından, kitapta ve öte-
ki sanat eserlerinde bandrol uygulamasını
öngören Fikir ve Sanat Eserlerinin Jşaret-
lenmesine ilişkin Yönermelik'in 6. ve 12.
maddelerinin iptali istemiyle Kültür Ba-
kanlığı aleyhine açılan davayı reddetti. Da-
nıştay'm oybirliği ile aldığı kararda band-
rol ahnması, yapıştınlması gibi şekli konu-
lan düzenleyen yönetmeligin sansüre yol aç-
mayacağı; Anayasa'da yer alan temel hak
ve hurriyetlerden 'düşünceyiaçıklarnareyat'-
ma hürriyen'ni kısıtladıği şeklindeki iddi-
anm yasal dayanaktan yoksun bulunduğu be-
lirtildi.
Danıştay 10. Dairesi'nin.yazımıyenita-
mamlanan 1999/8358 sayılı ve 6.4.1999ta-
rihli karannda, davacı Birikim Yayıncılık'ın.
'bandrol verilip verilmemesinin.yasa veyö-
netnıelik hükümleriyie siyasi yönü bulunan
davalı idarenin takdirine bırakılmak sure-
tivk' bu alanda birsansür yaratıldığı'yolun-
daki iddianın yerinde bulunmadığı iddia
edilerek ilgili vasanın 81. maddesi gere-
ğincegerekli belgelerin ibrazı halinde 15 gün
içinde Kültür Bakanlığf nca bandrol veril-
mesinin zorunlu olduğuna dikkat çekildi.
Kararda şu sözlere yer verildi: "Dava ko-
nusu yönetmelik, fikir ve sanat eserlerinin
içeriğine müdahakyi öngörecek, özellikle
sansür türii uygulamalara yol açacak ve te-
mel hak hakJardan olan düşünceyi açıkla-
ma ve yayma özgürlüğünü kısıtlayacak bir
düzenleme getirilmemiştir. Bu itibarla, yal-
nızca bu eserier üzerine konulacağı yasayla
belirtilen birtakım isaret ve seri numarala-
n ile atınması. yapıştırüması gibi şeklikonu-
lan düzenleyen yönetmeligin Anayasa'da
yer alan temel hak ve hurriyetlerden dü-
şünceyi açıklama ve yayma hürriven'ni k>
sıtladığı şeklindeki iddianın kabulüne ola-
nak bulunmamaktadır."
Daireaynca, Birikim Yayınlan'nındava
dılekçesinde öne sürdüğu Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'nun 44. ve 81. maddele-
rinin Anayasa'ya aykırı olduğu yönündeki
iddiayı da ciddi görmeyerek incelemeye al-
madı.
'Delidâhi'nin resimleriIstanbul'da
Sergide Salvador Dali 'nin 200 'eyakın orijinalyapıtı yer alacak
Kültür Servisi-20 yüzylın en pöpülerressamı; ya-
şamı ve düşünceleri ile bir döneme damgasını vuran
'dâhı" Dali'nin yapıtlan IstanbuPda... Kültür Bakan-
Iığı. Darülaceze Vakfi, lstanbuî Tıp Fakültesi Deon-
toloji ve Tıp Tarihi Anabılım Dalı Başkanlığı ve Prof.
Dr. Aslan Terzio|lu"nun ışbirliği ile Istanbul'a geti-
rilecek olan 200'e yakın orijinal Dali yapıtı, ünlü sa-
natçının ölümünûn 10. yılı anısına 17 Mart 1999'da
Barcelona'da açılan ve tıpla ilgili yapıtlannm sergi-
lendiği 'LesCaduceesdeSaNador Dali'sergisinin de
uzantısı... Ancak Jstanbul'da sanatçmın tıpla ilgili
yapıtlannm yanı sıra diğerçalışmalan da sergilenecek.
Sergi Barcelona'dakı etkinliği düzenleyen Dalı'nm es-
kı dostlarından galerici Jean Schneider'in işbirliği
ile Istanbul'a getiriliyor.
17 Eylül-14 Ekim tarihleri arasında açık kalacak
olan sergide. Salvador Dali'nin çok bilinmeyen bir
yönü gün ışığına çıkmış olacak. Dali'nin Barcelona 'da
açılan sergısinde ünlü doktor portreleri-elbette FVe-
od- gibi resimierinin yanı sıra tıbbın ve eczacılığın
simgesi olan yılan figürlerinden oluşan. 'LesCadu-
cees de Sahador Dali' diye adlandınlan, altın gümüş,
bronz ve mücevher nıtelifindeki değerli taşlardan
yarattığı yapıtlan sergilenmişti.
Teknoloji ve büimde geüşmeteri izlerdi
Dalı, teknoloji ve bilime her zaman ilgi duymuş.
bu türden gelişmeleri yaşamınm sonuna dek takip et-
mişti. Özellikle Sigmund Freud'un
psikanaliz kurarnı onun yapıtfan
ile görsel bir ifade kazanmıştı. Vi-
yanalı profesörün kuramlannı ay-
nntılanyla inceleyen Dali, birçok
kez onu tuvallerine konu olarak da
seçmişti. Hipokrat'tan Sigmund
Freud'a kadar ünlü hekimlerin
Dali tarafindan yapılmış resim-
leri, 1968'de Salvador Dali'nin
Alman Hoechst ilaç fabrikası için
Chrismus aracılı|ıyla yaptığı or-
gan nakli gibi posta kartı desen ko-
leksiyonlan da bulunuyor.
îstanbul'da açılacak sergide,
Dali'nin yapıtlannm örneklerinin
yer aldığı kartpostal şeklindeki
sergi biletleri satışa sunuiarak el-
de edilen gelirDarülaceze Vakfi 'na
bağışlanacak. Aynca serginin açı-
lışında, Osmanlı lmparatorlu-
ğu'nun 700. Mekteb-i Tıbbiye-i
Adliye-i Şahane'nin 160. kuru-
luş yıldönümleri anısına 'I. Ulus-
lararasıAvnıpa 'da Tıp, Eczacılık,
Bilim veTeknoloji Tarihi MüzekriSempozvvmu' ger-
çekleşecek.
Salvador Dali'nin başka yapıtlan da geçen yıl Or-
taköy'de açılan Pi Art Uisrks'de sergilenmiş ve bü-
yük ilgi görmüştü. tstanbullu izleyicinin pek alışık ol-
madığı, ünlü sanatçmın orijinal yapıtlannm yer aldı-
ğı bu sergi, tıp ve plastik sanatlardünyasını da bir ara-
ya getireceğe benziyor.
Kuşkusuz dünya resim tarihine adını altın harfler-
le kazımış bir sanatçı Dali. Ancak aykın kişiligi ile
birçok sanat eleştirmeninin ve sanatçmın şimşekle-
rini üzerine çektiği de bir gerçek. Iddıalı ve kendi ken-
dine 'dâhi' diyecek kadar da megolaman...
"Onun tabİolan köflü cennetimizi üreten nıhsal
bunahmı öncelemekle kahnaz, onunla birlikte yaşa-
mınm verdiği belirsiz hazlan da belgeler. 20. yüzyılın
bu yüce ikiz leitmorifî. cinsellik-paranoya bizim oldu-
ğu kadar onun yaşamı üzerine de çörekJenir" dıyen
J. G. BaDard sanatçmın önemli bir yönüne dikkat çe-
kıyor şüphesiz.
Her resmi bir fîlm karesi gibi sunar
Dali'nin teşhirciliği ise en bilindîk yönlerinden...
Yaşadığı sürece gündemde olması, medyayla, papay-
la. politikacılarla sıkı fikı biryaşam geçırmesi sanat
dünyasında tepkiyle karşılandı sürekli. Ama o hep bil-
diğini okudu, yaşamını da tıpkı resimlerini olduğu gi-
bi kendi istediği biçimde kurguladı.
Dali resimlerini 20. yüzyılın olağandışı dünyası, gün-
delik yaşamın sıradan nesneleri; telefonlar. saatler, yu-
Sigmund Freud'un psikanaliz kuranuna görsel ifade kazandırmışü.
murtaiar ve gardıroplarla betimledi, sıradan gerçek-
çiliği sanatının içine soktu. Dali'nin hemen her resmi
bir film karesi gibidir. Yapay güneş ışıklan. huzur-
suz edici bir ışıkla doldurulmuş tablolar. ınsan bey-
ninin girmeye cesaret edemediği karanlık noktalara
ulaştınr bizi. Her şey çok nettir onun resimlerinde,
ama tek bırgerçeklik içermez. Dehasının bilincınde-
dirDali, hatta ondan başka bir şey düşünmeyecek ka-
dar. Ama onu ilgilendiren sadece kendisidır, bir de
biricikkansı Gala...
Onun bu kendine olan düşkünlüğü ve sanatını is-
tediği gibi biçimlendirmesi gerçeküstücülerin onu
reddetmesıne kadar varmış, o ise bunu; "Beni dün-
yaya getiren babaya karşı vicdani kaygılanm yokken
yeni babam Breton'a neden olsun ki" diyerek bunla-
n önemsemediğinı dıle getirmişti. Breton'nun adıy-
la oynayarak 'Avida DoUars'(dolar düşkünü ) anag-
ramı oluşturmasını. "Bu belld büyük bir şairin baş-
yapıtı değildi Ama hayatımm akışında o sıradaki acil
hayallerime iyi denk dfiştüğünü de kabul etmeüyim"
şeklinde cevaplamıştı.
Eleştirmenler herne kadar onun için akademik, tu-
tucu birressam, keşiften veyaratıcı ruhtan yoksun de-
seler de Dali bütün yaşamı boyunca tek bir şey için,
sanat için yaşadı. Sanınz eleştirmenlerin söyledikle-
rine Dali'nin şu sözleriyle cevap vermek yennde ola-
cak: "Ömrüm boyunca hep iyi resimler yapsaydım,
hiç muflu olamazdım. Goethe' nin Roma'ya vardığın-
da 'Nihayet dünyaya geleceğim' diye haykırdtgı o o(-
gunluk durumunda gibiyim sanki"
YAZIODASI
SELİM İLERt
Attilâ İlhan'a
Bopçlarım...
Dünya Kitap dergisinin bu ayki söyieşi konuğu A
tilâ llhan'dı. Söz dönüp dolaşıp, AttilâIlhan'ın ger
yazarlara, yazar adaylanna ilgisine, yakınlığına ge
miş.
Ustalann çıraklara yol göstericiliği bizde töre. N
var ki, edebiyat gibi tek başına sürdürülecek bir sf
natta bu töre nereye kadar işler? Yazarlık hayatını;
da karşınıza Atillâ Ilhan çıkmışsa, durum farklılaşc
caktır.
Dilimin ucunda nedense Necatigil'in dizeleri:
"Kimleri boşladım, borçlanm kimedir I ödedirr,
öderim."
Evet ama bazen olmuyor. Yıllardan bugüne gelir
ken, Attilâ İlhan'a ödenemeyecek borcum var.
1966 ocağı, Attilâ İlhan'a, Izmir'e mektup yazıyo-
rum. Adresi nerden, nasıl bulmuşsam... Ne yazdı-
ğımı da hatırlamıyorum artık. Yalnızca o yanıt gözü-
mün önünde. Posta kutusundan çılgıncasına çıkar-
dığım zarf, üst köşede küçük harfle yazılmış attilâ
ilhan adı.
Yazartığın, hele edebiyat alanında var olabilme-
nin güçlüklerini, akıntılannı dile getirmişti Attilâ Ilhan.
Bir yandan da, yolun o yolsa zaten geri dönemez-
sin, diyordu.
Birkaç yıl sonra, Sadri A/ışık'ın sofrasında tanı-
yacaktım Attilâ llhan'ı. İlk hikâye kitabım yayımlan-
mış ya, kendimi yazardan sayıyorum. KarşımdaSts-
ler Bulvan'mn şairi!
Sisler Bulvan benim edindiğim ilk şiir krtabıdır.
Varsa yoksa roman, öykü. Sisler Bulvan'nı da roman
sanarak satın almış, şiirle yüz yüze gelince burul-
muştum. Sonra okudukça, ders kitaplanmızdaki
manzumelere hiç mi hiç benzemeyen şiirlerle esri-
yip gittikçe, okuma tutkuma şiir de eklenivermişti.
Sisler Bulvan şiirde ilkgözağnm. Işte Attilâ İlhan'a
ilk borcum.
1974 te Dostluklann Son Günü o yayınevinden öte-
kine gezinip duruyor, kimseler yayımlamıyor Dost-
luklann Son Günü'nü. Attilâ Ilhan Ankara'da, Bilgi
Yayınevi'nde editör. Ve Dostluklann Son Günü, Bil-
gi Yayınevi'nde, 1975'te yayımlanıyor.
Attilâ Ilhan, kitaptaki öykülerin bütünlük arayışı-
nı, her birinin bir sonrakine bağlanış çabasını önem-
siyor, uzun bir mektup yazıyor bana, roman yazma-
mı öneriyor, romancılık Attilâ Ilhan'ın aşıladıgı tutku!
Tabii o unutulmaz dize:
"akşamlar bir roman gibi biterdi"...
Akşamlar bir roman gibi bitti, yıllar yılı, romanlar
yazmaya çalışırken, romanlar yazarak mutfu oldum,
yalnızca o zaman...
Her Gece Bodrum'u dosyalayıp Ankara'nın yo-
lunu tutuyorum, handiyse çeyrek yüzyıl. Romanın
ilk adı Bu Gece ve Her Gece. Bodrum'lu ad öneri-
si Ahmet Tevfik Küflü'den geliyor. Her Gece Bod-
rum, Attilâ Ilhan'ın seçtiği ad.
Yalnızca yol açmakla kalmıyor Sisler Bulvan şa-
iri, bana yolumu gösteriyor Küçük burjuva denen
bedbaht, iki arada bir derede insanı yazmam gerek-
tiğini söylüyor. Böylece Ötüm llişkileri'ne gidiyorum.
Usta bir şairin, aynı zamanda usta bir romancının
genç bir yazarla böylesine ilgilenmesi şaşırtıcıdır.
Hem sonra yalnız benimle mi? Attilâ Ilhan edebiyat
örgütleyicisidir. Bilgi Yayınevi, o dönem, ışıltılı bir
edebiyat ocağıydı. Attilâ Ilhan hepimize grafik çizi-
yordu.
Güzel, mutlu zamanlardı. Umuttu ardını kovala-
dığımız. Şimdi o geçen günlere daldıkça, Attilâ Il-
han'ın bana hayat biçenlerden olduğunu duyumsa-
nm.
Bir mektubu var: Yalnızca çalışmanm, üretmenin
yaşama biçimi olabileceğini, yalnızca çalışmayı ül-
kü edinmemiz gerektiğini belirtiyor. Ne zaman boş-
luğa kapılsam, o mektup elimden tutar.
Takvimde tz Bırakan:
"o yazlar ki I yaldızlı bir buğuyla yükselir deniz-
den I sevdalı şarkılargibi I her gün bir nağmesi ek-
silir I belleğimizden I gizli bir rüzgâr üfürürplajın I
eflâtuna çalan kumlannı" Attilâ Ilhan, Böyle BirSev-
mekfo yazlar ki"), Bilgi Yayınevi, 1977.
Türk koposumm
uhıslararası başamsı
• ANKARA (AA) - Türk sanatçılan Avrupa
çapında büyük bir başanya imza attılar. Orfeon Oda
Orkestrası, Ingiltere'nin Middlesbourgh kentindeki
'7. Teesside Uluslararası Festivali' kapsamında
düzenlenen yanşmada, 'folklorik korolar' dalında
birinciliği elde etti. 11 ülkeden 450 kişilik 23
koronun katıldığı etkinlıkte sahne alan tek Türk
korosu olan Orfeon Oda Korosu, BBC Cleveland
Radyosu'nda canlı yayına katıldı. Middlesborg ve
Saltbum kentlerinde de 4 ayn konser verdi. Bundan
5 yıl önce kurulmuş olan koro, geçen yıl
Debrecen'de katıldığı uluslararası yanşmada
Macaristan Kültür Bakanlığı özel ödülünü almıştı.
Bu yılın mayıs ayından beri Şef Elmera Kerimov
tarafından çalıştınlan Orfeon Oda Korosu, eylül
ayında Belçika'da düzenlenecek uluslararası koro
yanşmasına katılacak.
K Ü L T Ü R I Ç l Z t K
K Â M İ L M A S A R A C I