28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURfYET 26 TEMMUZ 1999 PAZARTESİ HABERLER - , - , • ' , • Ecevitin koruma müdürü • ANKARA(AA)- Başbakan Bülent Ecevit'in Koruma Müdür Yardımcılığı'nı yapan Zekai Baloğlu'nun Ankara Emniyet Müdür Yardımcılığı 'na atanması üzerine bu görevi, atama yapılıncaya kadar Başbakanlık Koruma Ekip Amiri Başkomiser Bülent Kantar yürütecek. Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre, Başbakanlık Koruma Müdür Yardımcılığı'na önümüzdeki günlerde atama yapılması bekleniyor. Bir ay önce Başkomiser olan Bülent Kantar. aynı zamanda eski görevi olan Başbakanlık Koruma Ekip Amirliği'ni de sürdürüyor. Tokarta operasyon • TOKAT (AA) - Tokat'ta sürdürülen operasyonda, yasadışı TKP-ML TİKKO örgütünün kuryesi olduğu öne sürülen 'Erinç' kod adh Ersin Eroğlu (22) • yakalandı. Alınan bilgiye göre, Tokat Emniyet Müdürlüğü Terörie Mücadele Şubesi ekiplerinin kent merkezinde yaptığı operasyonda Eroğlu, kırsal kesımde bulunan örgüt mensuplanna götürmek üzere hazırladığı bol miktarda gıda, giyecek ve tıbbi malzemelerle birlikte ele geçirildi. Banğ'da saldrı: İkişehit • ELAZIĞ(AA)- Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde, arazi taraması yapan güvenlik güçlerine, terönstlerce düzentenen silahlı saldında. jandarma onbaşı Bekir Yapar ile jandarma er Necip Özdemır şehit olurken ısimlen açıklanmayan 2 er de yaralandı llıcak Erdoğan'ı ziyaret ettj • İstanbul Haber Servisi - FP Milletvekili Nazlı llıcak, 120 gün hapis yattıktan sonra tahliye olan eski tstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Üsküdar'o'aki evinde ziyaret ederek yaklaşık 2 saat görüştü. "Böyle genç bir insanın, yasak koyarak önünü kesmek mümkün değil" diyen llıcak. Erdoğan ile yeni birparti kurması konusunda bir şey konuşmadıklannı söyledi. Erdoğan ise hakkındaki yasak nedeniyle şu anda siyasete dair konuşamayacağını, gerek duyduğunda yazıli açıklama yapacağmı ifade etti. Ozon tabakası içlnönlem • ANKARA (AA) - ÇevTe Bakanlığı'nın "Ozon Tabakasını Incelten Maddeterin Azaltılmasına Dair Yönetmelik". Resmi Gazete"nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre. ozon tabakasını incelten bazı maddelerin kullanımı 2000 yılında yasaklanırken halen kullanılan bu maddeleri içeren ürünlerin üzerine de büyük harflerle "Ozon tabakasına zarar verir" uyansı yazılması uygulaması getirildi. TRT yayınları Avustralya'da • SYDNEY(AA)- TRT yayınlan, Avustralya'ya kadar ulaştı. Türk toplumunun olduğu her yere ulaşmaya çalışan TRT-ÎNT kanalı dün yerel saatle 17.00"den itibaren Avustralya ve Yeni Zelanda'dan da izlenmeye başlanSdı. TRT-İNT yayınlan. 65-90 santimetre çapında antenlerle 24 saat süreyle her iki ülkeden izlenebilecek. Sualtında konser • ANTALYA(AA)- Dünyanın en iyi 4 orkestrası arasında yer alan Alman Alfred Lauer Bigband Orkestrası, Antalya'nın Kemer ilcesindeki turistik belde Çamyuva'da bulunan Robinson Club'ın plajında, 8 metre derinlikte "Nevv York New York" isimli parçayı çalarak Guiness Rekorlar Kitabf na girdi. FP'li Abdullatif Şener: Uzlaşma niyeti olmadığı sürece tahkime destek yok 'Ihaleler peşkeş çekflecek'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - FP Grup Başkanvekili Abdullatif Şener, uluslararası tahkime yönelik anayasa değişikJikleri ile Danıştay ve Meclis denetiminin bir yana bırakılarak, katrilyon liralık ihalelerin belirli çevrelere "peşkeş" çekilmek istendiğini söyledi. Şener, uzlaşma niyeti olmadığı sürece tahkim konusunda destek vermeyeceklerini bildirdi. FP Grup Başkanvekili Şener, dün düzenlediği basın toplantısında, 57. hükümetin özgürlükleri kısıtlamadan yana bir tavır sergilediğini savundu. Şener, öğrencilerin 5. sınıftan sonra yaz tatillerinde Kuran kurslanna gidebilmeleri yolunu açan yasanın anayasa ve uluslararası anlayışa uygun olacağını ileri sürdü. Sosyal Güvenlik Yasa Tasansı ve memur maaş zammını da eleştiren Şener, hükümetin çalışanlan ezmek istediğini söyledi. Sosyal Güvenlik Yasa Tasansrnuı "çanşırken hiç Idmsenin ernekü obunayacağı'' anlamına geldığını belirten Şener, "Yapmak istedikleri, emekülik hakkmı çabşanlaruı elinden almakür. Memuru sefalet ücretine mahkûm ediyor. Çakşanlara da ancak mezarda emekli olabüirsiniz diyor. Bu hükümet kime ve neye çalışıyor? Her gün rantryeye 30 trüyonun üzerinde faiz ödüyor" dedi. Özelleştirme ve tahkim konusunda Anayasa'nın 47, 125 ve 155. maddelerinde yapılmak istenen • değişikliklere de değinen Şener, • "Iktidann gündeminde büyük enerji ihaleferi vardır. Bunlardaki engelleri aşabitanek amacıyia iktidar degişikliğe gHmeyi hedefiemiştir" diye konuştu. Altında şaibe bulunan ihalelerin yapılmasının amaçlandığını bildiren Şener, "Danıştay, Meclis denetimi bir yana bırakılarak, katrilyonluk ihaleler beOi çevrelere peşkeş çekikcek. Ana muhalefet partisi olarak buna ran olmayız. İktidar halkl ekonomik olarak ezryor, arkasından rantiyeye kaynak aktanyor. Uzlaşma niyeti olmadığı sürece bteden destek bekJemesinJer" dedi. Şener, MHP'li Bayındırlık ve tskân Bakanı Koray Aydın'ın FP'ye ilişkin olarak "din fizerinden siyaset yapüklan, partüerinin kapandıgL fakat riâlâ akıllanmadıklan" yönündeki sözlennin anımsatılması üzerine "Baskıcı anlayışlara karşı çıkanlan susturma gayretL. Muhalefetin sesini nasıl kısanz diye çözüm anyoriar. Hemen 'dini siyasete alet etmeyın' gibi bayatlamış, hiçbir manbğı, makul tarafi olmayan cûmleiere stğmıwrlar" diye konuştu. Kaçmkm üd öğvetmenden haberyok • Van'ınErek Dağı'ndan kendilerini 'ERNKgerillalan' olarak tanıtan kişilerce kaçınlan iki öğretmenden dokuz haftadır haber ahnamadı. tPEKYEZDANİ Van'ın Erek Dağı'ndan kendilerini "ERNK gerUlatan" olarak tanıtan kişilerce kaçınlan, Van Çıraklık Eğitim Merkezi'nde dört yıldır torna- tesfıye öğretmenliği yapan Eğitim-Sen üyeleri Cengiz Tan ile İbrahim Tannoğlu'ndan yaklaşık dokuz haftadır haber alınamıyor. Cengiz Tan'ın öğretmen eşi Rfc Tan'ın gözleri önünde "Bu"kac gün sonra bırakacagu" diyerek kaçınlan öğretmenlerden bugüne dek haber çıkmadı. ERNK'nin 'kucaguıda bebeğiyie biriikte Van'a geri gönderdiği' Filiz Tan, kaçınlma olayıyla ilgili sorulanmızı yanıtladı: - Otay günü vaşadıkknnızı anlanr mısnuz? - 16 Mayıs günü Van'dan hareket ettik. Erek Dağf ndaki eski kilise kalıntılannın bulunduğu piknik alanına vardık. Orada bizim gibi piknik yapan 60-70 köylü vardı. Saat 15.00 sıralannda gitmek üzere toparlandık. Bu sırada oradaki insanlann da yansı gitmişti. Biz de çantalanmızı sırtımıza alıp hareket ettik. Tam birkaç adım gitmiştik ki yan tarafımızda eli silahlı iki kişi belirdi. Köylü tipliydiler, orada hemen hemen bütün köylülerde silah olduğu için aklımLza herhangi bir şey gelmedi. Bize. "Birdakikadurun" dediler, durduk. "Herhalde görünüşümûz ve kıyafetimiz farklı olduğu için bizûnle sohbet etmek isthorlar" diye düşündük. Eşım hemen kendini tanıttı, "Setamın aleyküm, siz Yedi Kilise köyünden misiniz?" dedi. bir tanesi "Evet, evet doğrudur" diye kısa bir cevap verdi. Bize "Niye buraya geliyorsumız, Van'da ne iş yapıyorsunuz" diye sordular. Biz de "Oğretmeniz. gezmeye geldik" dedik. Sonra 4yi günler" deyip hemen hareket ettik. Birkaç adım gitmiştik ki tekrar "Biraz dunm, beldeyin, sizinie sohbet edeceğiz" dediler. Cengiz, "Buynın, ne sohbeti edeceksek konuşahm" dedi. Fakat herhangi bir şey söylemediler, "Arkadaşlar gekcek, öyle sohbet edeceğiz, bekleyin" dediler. Oturmamızı istediler. Ben sırtımda bebekle oturamayacağımı söyledim. Bunun üzerine birden sertleşip indığini gördük. Daha sonra bızimle konuşan kişi, üzerindeki kazağı çıkardı; kazağm altından bombalar, şarjörler birtakım silahlar çıktı. Kendilerinin ERNK gerillalan olduğunu söylediler. Ayaklannda Mekap ayakkabı olduğunu gördük. Dağdakilerin hepsinin ayağında bu ayakkabı lardan olduğunu duymuştuk. Bizimle sohbet olduğumuzu sordular, kimliklerimize baktılar. Cengiz öğretmenlik kartını verdi. Daha sonra gelen diğer kişilerin de kimliklerini aldılar. Onlarla Kürtçe, bizle Türkçe konuşuyorlardı. Sık sık Kürtçe bilip bilmediğimizi sordular. Biz de bilmediğimizi söyledik. Ondan sonra yeteri kadar kalabalık gördüklerinde propagandaya başladılar; "Su-aya geçMi" diyerek silahı üzerimize doğrulttular. Böylece onlann sıradan köylüler olmadıklannı anladık. Bizi kuytu bir köşeye götürdüler. Çantalanmızı aldılar, içindekilere baktılar. "Oturun, arkadaşlarmuzı bekUyonız" dediler. Bu sırada uzaktan üç kişinin koşa koşa dağdan edeceklennı, sonra bırakacaklannı söylediler. "Tamam" dedik; zaten başka şansımız da yoktu. Bir süre sonra dağdan inen diğer üç kişi bizim yanımıza sağdan-soldan köylüler göndermeye başladılar. Yaklaşık 30 kişi oldu gelenler. Herkesi bir yere oturttular. Tek tek ne iş yaptığımızı, nereli Cengiz Tan ve öğretmen eşi FflizTan muthı günlerinde. Teröristlerin 'kucağında bebeğiyle biriikte Van'a geri gönderdiği' FdizTan, kocasuu kaçtranlann sersbest btrakma sözlerini yerine getirmediğini söyledi yaklaşık 15 dakika Türkçe, arkasından da Kürtçe propaganda yaptılar. Daha sonra köylüleri gönderdiler, Cengiz'Ie lbrahim'i yanlanna çağırdılar, benim uzakta kalmamı istediler. Bir süre sonra Cengiz beni çağırdı, "Biri götürüyorlar" dedi. Ben, "Neden götürüyorsunuz, amaanız ne" diye karşı çıktım. "Biz sizin öğretmen oiduğunuza inanmryonız, birkaç gün misafırimiz olacaklar, öğretmen olup ounadığuuzı araşaracağtz" dediler. Benim bir an önce gitmemi istediler. Bu arada köylülerin arasından iki kişiyi ayırmışlardı. O iki kişiyi benim yanımda tehdit ettiler, "Eğer bu hanunla çocuğu sağ salim evine kadar götürmezseniz kendinizi ötmüş büin" dediler. Ben karşı çıktım, "Ben de sizinie getanek istiyonım, gitmek istenüyorum" dedim. O sırada saat 18.00'di. "Hayır, karanhk olacak, bir an önce gjtmeniz gerekiyor" dediler. Fakat ben ısrarettim, "Eğer bizim öğretmen olduğumuza inanmıyorsanız hjrahim'in cep telefonu var, tdefon açıp öğrenebilirsiniz" dedim. Fakat zannediyorum çocuktan ötürü beni götürmek istemediler. Önce Yedi Kilise köyüne gittik, oradan da arabayla eve kadar geldik. Güvenlik güçlerine ne zaman haber verdiniz? - O akşam hemen polise haber vermedim. Eşimin ve lbrahim'in silahsız olması nedeniyle yapılacak herhangi bir operasyonda onlann da başına bir iş geleceğini düşündüm. Sabah erkenden saat 08.00'de emniyete gittim, durumu anlattım. Jandarmayla biriikte hemen operasyon düzenlendi, o bölge tarandı, herhangi bir şeye rastlanmadı. Jandarmanın bilgilendirmesine göre o bölgeyi kanş kanş aramışlar, -Baslanna bir iş geuniş olsaydı mutlaka bir ize rasttardık" dediler. Ama o günden bugüne dokuz hafta geçti, hiçbir haber alamadık. Çevreden bir şey duydiınuz mu? - O günden sonraki günlerde çok fazla dedikodu duyduk, bırakıldıklanna dair, öldürüldüklerine dair söylentiler çıktı. Arada Jandarma ll Komutanlığı'na gidiyorum, fakat ellerinde onlann nerede olduğuna, nasıl olduklanna dair hiçbir somut bilgi yok. Onun dışında lran Kelereş Kampı'nda olduklanna ve bırakılacaklanna dair Dem Ajansı tarafından açıklama yapıldığını duyduk. Fakat bu bilgileri resmi makamlar onaylamadı. Paramn siyasete etkisi tarbşması Siyaset bilimci, Yardımcı Doç. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, siyasetin finansmanının da parti içi demokrasi gibi önem kazandığını söyledi BARIŞ DOSTER Siyasetin finansmanı konusunda çalışmalar yapan Bilkent Üniversitesi Ögretim Üyesi, Yardımcı Doç. Dr. Ömer Faruk Gençkaya. bu konunun da parti içi demokrasi gibi giderek önem kazandığını belirterek, paranın siyasette öne çıkmasının siyasetin özüne aykın olduğunu söyledi. Siyasetin finansmanı konusunda "Sivasi Partüere ve Adayiara Devlet Desteği, Bağışlar ve Seçim Giderlerinin Suuriandınlması-Karşılaştınnal] Bir Inceleme ve Türkiye İçin Bir Oneri" adlı bir çalışması da bulunan Gençkaya, siyasette para etkksinin, karar alrna sürecini etkilemesi açısından önemli olduğunu vurguladı. Siyasetin çeşitlendiğine, karmaşıkJaştığına ve teknolojik boyut kazandığına dikkat çeken Gençkaya, "Rekabetçi anlamda siyasetin var olmasında temel aktör olan siyasi partilerin. seçmenleriyle ilişkiye geçmelerini sagla> acak olan kaynaguı temini çok önemli. Eğer siyaset, burjuva demokrasüeri olarak nitelenen dü/lemde yapılıvorsa, maddi imkânı olan kişilerin öne çıkması da kaçınılmaz oluyor. Ama sürec içinde dar anlamdaki kabhm genişledi. Işçiler ve varsıl olma>anlar da siyasete kanknava • Gençkaya, siyasette para etkisinin, karar alma sürecini etkilemesi açısından önemli olduğunu vurguladı. Gençkaya, sorunun gelişmekte olan ülkelerde çok daha önemli olduğunu belirterek "Ekonominin devlet eliyle yürütüldüğu ülkelerde de siyasetin finansmanı ciddi bir sorundur" diye konuştu. başladT diye konuştu. Para ve paraya çevrilebilecek olan mallara sahip olanlann siyaseti doğrudan etkilemelerinin her zaman mümkün olmadığının altmı çizen Gençkaya, "Mesela bir parti delegesi, varsıl olmasa bile karar alma sürecinde çok etkili olabiüyor" dedi. Dünyada da parasal kaynaklan çok olan kişilerin siyaseti etkilemelerinin önlenmesi için çalışmalar yapıldığını, özelIikJe tngiltere ve ABD'de bu tür çabalann yoğunlaştığını vurgulayan Gençkaya, sorunun gelişmekte olan ülkelerde çok daha önemli olduğunu söyledi. Gençkaya. "Sermaye birikiminin suurlı olduğu ve sermave birikiminin devlet eünde olduğu ülkelerde, en önemli kaynak sahibi olarak görülen devletin yönetiminin, siyaset yoluyla ele geçiriunesi çok önemlidir. Ekonominin devlet eliyle yürütüldüğu ülkelerde de siyasetin finansmanı ciddi bir sorundur" diye konuştu. Partilerin, sadece kendi üyelerine ve yandaşlanna değil, potansiyel seçmenlerine ulaşabilmelerinin de önemli bir sorun olarak ortaya çıktığını ve ciddi bir kaynak gerektirdiğini anlatan Gençkaya, "Öyle bir sistem olmalı ki partiler seçmenleriyle yozlaşma olmaksızm ilişki kurabilmeûler n dedi. llk bakışta partilerin, kaynaklannı öncelikle kendilerinin sağlamasının en mantiklı yol olarak görülebileceğini vurgulayan Gençkaya, fakat para işleriyle uğraşan birer şirket haline gelmelerinin de kabul edilemeyeceğini kaydetti. Partilerin özerk ve parasal açıdan da bağımsız olmalan gerektiğini söyleyen Gençkaya, " Fakat bir parti bağımsız ohnak için de fabrika açamaz" diye konuştu. Gençkaya, Türkiye'de partilerin devlet yardımı dışında üye, milletvekili ve milletvekili adaylanndan aldıklan aidatlar olduğunu, bu yöntemin genellikle dünyada da uygulandığını vurgulayarak "Clkemizde tüm partilerin gelir kaynaklannuı yansuıdan fazlası devlet yardunuıa dayamyor. Devlet yardunı da genel bütçeden, milletvekili sayısnıa göre veriliyor'' dedi. Gençkaya. devletten yardım alan büyük partilerin giderek devletle yakınlaştıkJannı, siyasetin merkezine yaklaştıklannı ve devlet partisi haline geldiklerini belirterek, partilere özel ve tüzelkişilerce yapılan bağışlann da hem yaratacağı siyasi etki, hem de denetimde sorunlara yol açmalan nedeniyle tartışmalara neden olduğuna işaret etti. Gençkaya önerileri şöyle sıraladı: # Parti ve adaylann, harcamalannın kaynağı konusunda açıklama yapmalan sağlanmalı. Bu konuda saydamhk ilkesine uyulmalı. # Belirli kaynaklardan, mali yardım almak ve kaynak sağlamak yasaklanmalı. # Genel olarak harcamalara bir üst sınır getirilmeli. # Siyaset bir kamu hizmeti olduğu için bazı kamu hizmetleri belirli bir süre için bedelsiz verilebilir. Mesela, adayın seçmenlerine yolladığı tanıtıcı mektup ve broşürlerin bedeli alınmayabilir. # Partilere anlaşılabilir oranda devlet desteği verilmeli. # Tüm partilere, minimum yaşamsal bir devlet katkısı verilmeli. BİZ BİZE ERDAL ATABEK - "Çocuğunuz çok zeki." Bir aileyi en çok mutlu eden sözler bunlar olabi- lir. Çocuklanmızın "sağlıklı", "iyi", "uyumlu"olma- lannı isteriz ama "Çocuğunuz çok zeki" sözlennin anlamı daha farklıdır. Bu sözler, anne baba olarak bizlerin de "çok zeki" olduğumuza ilişkin bir de- ğinmeyi de içerir. Çocuğumuzdan bize dönen ödü- lü de sessiz bir gururla içimize doldururuz. - "Ama zekâ nedir?" Işte can alıcı soru budur. "Zekâyı nasıl tanımlar, nelehe ölçeriz?" Bu sorunun yanrtında en önemli ölçek "matematik ve fen bilimleri"ne akıl erdirmek olmaktadır. "Bu çocukta matematik zekâsı var" dendiği zaman akan sular durur, başka bir kanrta gerek kalmadan "çocuğumuzun çok zeki" olduğu onaylanır. Endüstri toplumunun "matematik ve fen bilim- leri" üstünlüğü, mühendislik mesleklerine duyu- lan gereksinmeden doğmuştur. Çeşitli alan mü- hendislikleri (mühendis, hendese bilen anlamına gelmektedir), toplumların artan gereksinmelerini karşılayan uzmanlık dallannı simgelediği için, hem mühendislik meslekleri (bugün de), hem de mate- matik- fen bilimleri "üstünlük ve seçkinlik ifadesi" olmuştur. Matemtik-fen bilimleri ve mühendislik meslekleri, birinci sınrf zekâlan ve uğraşlan temsil etmişterdir. Sosyal bilimler ve bu alan meslekleri ikinci sınıf zekâlan ve meslekleri temsil eder sayılmışlardır. Sanatla ilgili meslekler ise meslek bile sayılma- mış, hobi olarak kabul edilmişler, bunlara ilgi du- yanlar da "avare çocuk" olarak nitelendirilmişler- dir. Çocukları ve insanlan "birbirinin aynı" gören, "aynı çizgi üzerinde ileri gidenler ve geri kaianlar" diye değeriendiren, bu nedenle de zekâlannı aynı yöntemle "ölçen" anlayış, son yıllardaartan oran- da eleştirilere hedef olmuştur. ,. . Hovvard Gardner Harvard Üniversitesi ve Bos- ton Üniversitesi oğretim üyesi psikoloji profesörü; işte bu "tek zekâ tipi"ne karşı çıkarak "çoklu ze- kâ" teorisini ortaya atıyor. (Multipl intelligence te- rimine "çoklu zekâ" denebilir. Ancak terimi daha iyi açıkladığını düşündüğüm "değişik alanlar zekâ st'nı yeğliyorum.) Prof. Gardner, zekânın kişiye öz- gü olduğunu, standart tek bir zekânın olmadiğını, onun için de değişik alanlarda "daha zeki" olanla- nn varlığının bilinmesini öneriyor. İnsanın daha ba- şarılı olduğu değişik alanlar bulunduğunu, çeşitli insanlann bu değişik alanlarda zekâya dayalı bü- yük beceriler gösterdiğini belirtiyor. Bir alanda çok başanh olan birisinin öteki alanlarda "sönük" ola- bileceğini ya da birkaç alanda "pariak zekâ" gös- teren kişilerin olabiteceğini açıklıyor. Konunun öne- mi çok büyüktür, çünkü hem insanlara yeni bir ba- kış açısı sağlıyor hem de eğitimde, aile içinde, iş yaşamında yeni boyutlara ulaşma yollannı açıyor. Gardner'in çalışmalanna göre 'zekâ alanlan'şöy- le: 1. Dilsel zekâ: Yazma, konuşma, espriter yap- ma, okuma. 2. Mantıksal/matematiksel zekâ: Problem çözme, sorgulama, hesap yapma, deney yapma. 3. Görsei/aiansal zekâ: Boyama, çizme, hari- ta okuma, motif çizme, örnek yaratma. 4. Bedensel/kinestetik zekâ: Dans, egzersiz, spor yapma, mümkün olduğunca hareket etme. 5. Müziksel/rttmik zekâ: Şarkı söyleme, tem- po tutma, müzik dinleme, enstrüman çalma. 6. Sosyal zekâ: Gruplarla çalışma, aracılık et- me, birinin duygulannı anlama. 7. Kişiye dönük zekâ: Derin düşünce, hayal kurma, hedef koyma, yalnız olma. Bu görüşlerin eğitim programlannda, öğretmen tutumlannda önemi öyle büyük ki belki de bütün eğitimin eksenlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Ailelerin çocuklarını artık yeni açılardan değerlendirmesi gerekiyor. 'Matematiğe pek aklı ermiyor' sanılan çocuklann bir yana itilmeteri de- ğil, "hangialanlarda zeki olduklan"n\n araştınlma- sı gerekiyor. Gençlerin mesleğe yönelişlerinde bu teorinin bilinmesi özel bir önem taşıyor. Howard Gardner de Daniel Goleman gibi çığır açıcılardan. Nasıl "duygusaJzekâ" ile insanla ilgili alanlar sarsıldı ise şimdi de "değişik alanlar zekâ- sı"\\e yeniden sarsılacak. Bunlar doğru sarsıntılar- dır ve pek çok yanlış bu sarsıntılarla düzelecektir. Howard Gardner'in kitabını yayımlayan Enka Okullan'nın yöneticilerini ve kitaba emeği geçen- leri yürekten kutluyorum. Endüstri ve eğitim ku- rumlannın çok önemli yayınları iletmesınin önemi- ni vurgulamak istiyorum. Eczacıbaşı, MESS, Boy- ner Holding ve Enka Okullan bu kuruluşlar arasın- da yer alıyor. Aslında her kuruluş bu alanda ken- disinde sorumluluk görmelidir. Geteceği yeni bakış açılanyla görebilmeliyiz. e-mail: erdalata@cumhuriyetcom.tr Kenan Budak ıııezan başında aıııldı Istanbul Haber Servi- si - 12 Eylül cuntasının yönetimde olduğu 1981 yılında sokak ortasında kurşunlanarak öldürülen DlSK'e bağlı llerici De- ri-lş Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak, Silivrikaprdaki mezan başında anıldı. Kenan Budak'ın kar- deşi eski DİSK Genel Başkanı ve DSP tstanbul Milletvekili Rıdvan Bu- dak, törende yaptığı ko- nuşmada, Anayasanın 15. maddesinin 12 Eylül fa- şizmini gerçekleştirenle- ri koruduğu gibi, Kenan Budak'ın katillerini de konıduğunu söyledi. 400 bin hür insanın Ankara'da toplanmasının haksızhk- lann devam ettiğini gös- terdiğini belirten Rıdvan Budak, "Kemal Türkler veKenan Budak kuru va- tansever, yurtsever değil, halkseverdiler. Sermaye için gayret içine ginnedi- ler. Ulusal Kurruluş Sava- şı'nın değerlerine sahip çıknjar" dedi. Törene Budak'ın yanı sıra DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay, 1980'de faşist- lerce öldürülen DİSK Ge- nel Başkanı Kemal Türkler in eşi Sabahat Türkler, Deri-Iş Sendi- kası Genel Başkanı Ye- ner Kaya, Birleşik Me- tal-lş Sendikası Genel Başkanı Kamil Kinkır, Tekstil-lş Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Dev- rimci Sağlık-lş Genel Başkanı Doğan Halis, Nakliyat-Iş Genel Başka- nı Ali Rıza Küçükosma- noğlu'nun da aralannda bulunduğu kalabalık bir grup katıldı. Törende Sabahat Türk- ler, kısa bir süre baygın- lık geçirdi. Direniş gaze- tesinden yapılan açıkla- mada ise Kenan Budak için mezan başında saat lO.OOtta gerçekleştirilen ayn bir anma töreninden dönen grubun, sivil polis- lerin sopalı saldınsına uğ- radığı ileri sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle