18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER ÜSSsonuçlam açıklamyon •ISTANBUL(AA)- ÖSS sonuçlan, ÖSYM Başkanı Fethi Toker tarafından yann açıklanacak. Sonuçlar, 12 Temmuz günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce çıkanlan 'Sınav-Sonuç' gazetesinde yayımlanacak. Sağlıkta özeHeştirme • ANKATIA (.\A) - Aydın Tabıp Odası Başkanı Adil Atalay, sosyal güvenlik taslağında yer alan sağlıkta özelleştirmenin Türkiye'ye zarar vereceğini söyledi. Atalay, basın açıklamasında "1999yılıbütçesinin yüzde 56"sı personel giderleri, yüzde 4O'ı faiz ve borç ödemeleri. yüzde 3'ü de yatınmlardan oluşuyor" dedı. Sağlık hizmetlerinin özelleştınlmesi ile yalnızca parası olanlann sağlık hizmeti görebileceğini belirten Atalay. bu yasa tasansının tekrar gözden geçirilmesi gerektığinı söyledi. MEB'de personel ataması • ANKARA (AA) - Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı okulve kurumlarda görev yapan personelın atamalan. 12 Temmuz 1999 Pazartesi günü MEB Başöğretmen Salonu'nda gerçekleştirilecek. MEB'den yapılan açıklamadk. 1999 döneminde isteğe bağlı ve zorunlu bölge hizmetine tabı turulacak personelin yerdeğiştirme işlemlerinin yapılacağı bildirildi. İşsiz mühendisler • DtYARBAKIR (AA) - Dicle Üniversıtesi Zıraat Fakültesi'nde öğrenimini tamamlayan 31 öğrenci törenle diplomalannı aldı. Törende konuşan Rektör JPrpf. Dr. Mehmet Özaydın, Türkiye'de 7 bin işsiz ziraat mühendisi bulunduğunu ve bunlardan azamı ölçüde yararlanılması gerektiğini söyledi. Diyarbakır'da ziraat fakültesınin bulunmasının GAP için büyük bir şans olduğunu belirten Özaydın. tanmda da bihmsel uygulamalara geçmek gerektığının altını çızdi. Şoförler odası yargıda • İZMİR(AA)-tzmir Şoförler ve Otomobilcıler Odası yönetım ve denetım kurulu üyelerinin. zımmetlerine para geçirdikleri iddiasıyla ızmır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalanna devam edıldi. Şoförler ve Otomobilciler Odası'na ait Yağhaneler Shell benzin istasyonunda, 9 mıl> ar lira tutanndaki 292 ton benzin açığının ortaya çıkması üzerine 5 ile 10 yıl arasında hapis cezası istemıyle 14 sanığın yargılandığı dayada oda başkanı Sedat Öner suçlamalan kabul etmedi. Müşteki Kadir Altunhan, yönetim kurulunun çıkarlannı korumadığını iddia etti. Trafik kazaiarı: 9 ölü, 6 yaralı • Haber Merkezi - Yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen trafik kazalannda 9 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. Sıvas'ın Gürün ilçesinde meydana gelen trafik kazasında kamyon sürücüsü Hakan tnan olay yerinde hayatını kaybetti; yaralanan Çiler Geldi, Cafer Yıldınm ile Ali Poyraz tüm çabalara rağmen kurtanlamadı. Giresun'un Şebinkarahisar ilçesine bağlı Hacıömer köyünde traktörün devrilmesi sonucu sürücü İbrahim Şaşmaz ile 6 aylık bır bebek öldü. Olayda 3 kişi yaralandı Kütahya'da bır traktörün uçuruma yuvarlanması sonucu İsmail Kıpçak öldü, 1 kışı yaralandı. Lüleburgaz Yenibedir köyü yakınmda kamyonla kamyonetin çarpışması sonucu Bünyamin Ünver ve Saniye Ünver olay yerinde öldü. 2 kişi yaralandı. Sosyalist Devrim Partisi kurucusu Mehmet Ali Aybar ölümünün dördüncü yılında anılıyor Güleryüzlü soAYŞEYILDIRIM 1987 yılında geçirdiğı kalp kri- zi nedenıyle tedavi gördüğü has- tanede, yaşamını Türkiye'de Sov- yetler'den bağımsız bır sosyaliz- min kurulması mücadelesine ada- dığı için mutlu olduğunu söylü- yordu: "Galiba Türkiye'de sosyalizmin kurulmasını görmek. gelecek ku- şaklara kalacak. Sosyalizmi göre- medcn. fakat sosyalizmin kurula- cağı umut ve inancını koruyarak öleceğiın.'' Türkiye sosyalist hareketinın önderlerinden, Türkiye Işçi Parti- si'nin (TİP) ilk genel başkanı ve Sosyalist Devrim Partisi (SDP) kurucu genel başkanı Mehmet Ali Aybar ölümünün dördüncü yılın- da bugün saat 10.00'da Aşiyan'da- ki mezan başında anılıyor. 'Sosya- fizmin tızun koşucusu' Aybar. sol hareketin çoğunluğuna göre fark- lı bir sosvalizmi savundu. Leni- nizme karşı çıktı ve Lenınist ör- gütlenme modelinın burjuva mo- deli olduğunu söyledi.Bağımsız- lık. demokrasi ve sosyalizm mü- cadelesinın yılmaz savaşçısı Ay- bar'a göre Atatürk'ün açıkladığı bağımsızlık. Türk solunun ilkesi olmalıydı. Sosyal demokratlan "sololmayan sol" olarak niteleyen Aybar "Kapitalist düzene son ve- receğini açıklayamayan, kesinlikle belirtmeyen hareketler sol değil- dir. Kapitalizmin srvriliklerini tör- piilemeyi amaçlayan hareketleri sol saymıyoruın" dıyordu. Yıllarca anlattığı sosvalizmi bir • 'Sosyalizmin uzun koşucusu' Aybar. sol hareketin çoğunluğuna göre farklı bir sosyalizmi savundu. Leninizme karşı çıktı ve Leninist örgütlenme modelinin burjuva modeli olduğunu söyledi.Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin yılmaz savaşçısı Aybar'a göre Atatürk'ün açıkladığı bağımsızlık, Türk solunun ilkesi olmalıydı. söyleşide "Endamı güzeL çarpıcı. çeidci bir bayan. genç bir anne" olarak tanunlıyor, Sovyetler'deki rejimi tasvip etmiyordu. 1933 yı- lında sporcu olarak gittıği Sovyet- ler Birliği'nde, yolda elleri arka- dan zincirli bir adamın yanında süngülerle yüründüğünü görme- nin çok ağnna gittiğini anlatıyor- du: "Ben, Rusy a'daki rejimi tasvip ermiyorum. Emekçiler, orada da tam anlanııyla sömürüden kurtu- lamadılar. Asü üzerine gidilmesi gcreken şey Leninist Parti Mode- linin kendisidir. Çünkü bu öncüle- rin modelidir. Sovyetier Birliği'nde de devrimden halk dışlandı. Birta- kun liderler geldiler. de\ rim budur falan dediler. Benim görüşüm, sos- yalizmin asıl de\rinıi bu alanda otacaknr." 1985 'de yapılan bir söy- leşide ise şöyle dıyordu: "Bugün iki süper devlet var; ABD ve SSCB. Yöntemleri a>m Biri Nikaragua'ya, öbürü Afganis- tan'a müdahak ediyor. Sanki bir eldivenin tersL.* 1 Işçi sınıfının demokratik öncü- lüğü etrafında bırleşen TÎP'le, sos- yalist düşünceyi alanlardan TB- MM'ye taşıdı Mehmet Ali Aybar. 1965'de 14 arkadaşıyia birlikte girdıği TBMM'de bazı kişileri hu- zursuz etti. Bıkmadan usanmadan "bağımsızuk" diyordu: "Bağımsızlık, biçimsel bir kav- ram dep. Hele künilerinin ileri sürdüğü gibi aruk modası geçmiş bir kavTam biç degiL Uhısal yaşa- mın vazgeçilmez bir öğesi. Bizim gibi bağımsızlığa kavuşup da son- radan bağımlı hale gelen ülkeler için daha da vazgeçilmez bir öğe. Tabii bağunsızlık, aynı zamanda ideolojik bağınısızhkur. Ve ideoto- jik bağımsızlık da sosyalist parti için çokönemlidir. Sosyalist bir ha- reketin yerel bir hareket olmasmı sağlamak gerekir." "Bir avuç ınilletvekili"yle çalış- malannı daha sonra "tek başına bir parti gibi çauşarak" sürdürdü. CHP lıden İsmet İnönü de yakın- lanna aynı şeyi söylüyordu: "Aybar'a bakın. tek kişi ama parti gibi çalışıyor." MilB aüet Aybar Aybar gençlık yıllannda bir sporcu olarak da ün yaptı. Futbo- lun ardından atletizme Galatasa- ray"dakı öğrenim yıllannda başla- dı. 1928-35 arası Milli Takım'da yer aldı. 100 metre, 200 metre ve bayTak yanşlannda Türkiye rekor- lan kırdı. 1931 'de 200 merrede Balkan ıkıncısı oldu ve Balkan şampiyonluğunu kazanan 4x100 bayrak takımında koştu. 1947 yılında evlendiği Siret Ha- nımı 1987 yılında kaybeden Ay- bar'ın Güllü isimli bir kızı bulunu- yor. Tüm sosyalistlen tek çatı al- tında toplamayı hedefleyen Aybar, 10 Temmuz 1995'de vefat etti. 12Eylül darbesiye partisinin de kapanlmasııun ardından aktif siyasete 1992 yüınakadar ara vermek zorunda kalan Aybar. 1990 yüında yazanmız Uğur Mumcu üe bir söyleşi yapmışO Demokrasi yolunda bir ömür19O8'de Istanbul'da doğan Mehmet Ali Aybar. Galatasaray Lisesi ve Istanbul Hu- kuk Fakültesi'ni bitirdı. Doktora yapmak için için Fransa'ya gitti, ancak Ikinci Dün- ya Savaşı'nm patlak vermesi ve Alrnan iş- gali üzerine geri döndü. Istanbul Cniver- sitesı Hukuk Fakültesi'nde anayasa huku- ku asistanı, hukuk doktoru, devletler hu- kuku doçenri oldu. Vatan ve Gün gazetelennde siyası yazı- lar da yazan Aybar, 1945 yılında Vatan ga- zetesinde tek parti döneminı eleştiren "Kâğıt Üzerüıde Demokrasi" adlı dizi ya- zısı nedeniyle fakültedeki görevine son verildi. Üniversiteden uzaklaştınldıktan sonra avukatlık yapmaya başlayan Aybar, bu arada çeşitli gazete ve dergılerde yaz- dığı y azılarla düzene muhalefetini sürdür- dü. Aynı yıl Demokrat Parti'den millerve- kili adayı oldu, ancak seçilemedı. 1947'de Istanbul'da haftalık Hür gaze- tesini çıkarmaya başladı. Hür gazetesi yal- nızca altı sayı çıktı. Sıkıyönetim gazeteyi yasaklayınca Izmir'e gittı ve orada Zincir- li Hürriyet adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Dergıde 1947'de ABD'yle imzalanan ikı- li anlaşmalara ve Marshall yardımına kar- şı çıkan Aybar, Türkıye'nin bağımsızlığı- nı yitirdiği tezinı ileri sürdü. Sıkıyönetim bitince tekrar tstanbul'a döndü. Ancak üç sayı çıkabilen dergi de kapatıldı. Aybar, Hür ve Zincirli Hürriyet"te yayımlanan ya- zılannda hükümete ve cumhurbaşkanına hakaretten 1949 "da 3 yıl 8 ay hapis ceza- sına çarptınldı. Bır yıl sonra genel afla ser- best bırakıldı.1950-1960 arasında çeşitli gazete ve dergilerde takma adla yazılannı sürdüren Aybar, 2 Mayıs 1960"da Sulta- nahmet Adliyesinde yabancı gazetecıle- re demeç verdiğı için sıkıyönetimce tutuk- landı ve Rami kışlasına kondu. 1962 yılında TİP kurucusu 12 sendika- cı tarafından partınin başkanlığına davet edildi ve TtP'in ilk genel başkanlığını yap- tı. 1965'de Aybar 14 arkadaşıyia birlikte Meclis'e girdi. Demirel hükümetinin programını eleştiren konuşmasına "35mil- yon metrekare vatan toprağı ABD işgah' al- tmdadır" dıye başlayan Aybar, iktidar mıl- letvekılleri tarafından çok sert tepkilerle karşılaştı. 1967'de Vietnam'daki savaş suç- lannı araştırmakla görevli uluslararası Russel Mahkemesi'nin başkanı olarak Vi- etnam'a gitti; Amerika'yı yargıladı. Rus- sel Mahkemesi. ABD'yi mahkûm etti ve savaş suçlusu ilan etti. Çekoslovakya'nın Varşova Paktı ülkele- rince işgaline karşı çıktı. 1969'da yeniden Istanbul Millervekili seçildi. Bu tarihler- de Sovyetler Birliği "ni ve bürokrasiyi eleş- tırdi. Aynı tarihlerde TtP ıçinde de çatla- malar başlamıştı. Aybar. Lenınci modeli reddeden "Türkiye'ye özgü sosyalizm" ka- nadının başındaydı. Behice Boran ve Sa- dun Aren'le görüş aynlıklan derinleşince 1969'da genel başkanlıktan aynldı. 10 şu- bat 1971 'de toplanan TİP Yönetim Kuru- lu tarafından bilimsel sosyalizm ilkelerin- den saptığı gerekçesiyle partiden ıhraç is- temıyle dısiplin kuruluna verilince parti- den de istifa etti. 1945-68 dönemi yazı ve konuşmalannı w Bağımsızlık. DemokrasL Sosyaüzm"adıylayayımladı. 12 Mart dö- neminde bağımsız milletvekili olarak Meclis'te askeri yönetimin uygulamaları- nı eleştiren Aybar, anayasa değişiklikleri- ne tek başına karşı çıktı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın idam edilmemeleri için uğ- raş v eren Aybar. bu dönemdekı yazı ve ko- nuşmalannı "12 Mart'tan Sonra Meclis Konuşmalan"adlıkitabındatopladı. 1973 seçimlennde Türkiye Birlik Partisi'nden aday oldu, seçilemedi. 30 Mayıs 1975'te bazı eski TlP'lilerle Sosyalist Parti 'yi kurdu. Parti, bir müddet sonra Sosyalist Devrim Partisi adını aldı. Bu dönemde "Leninist Parti Teorisi"ni eleştırdi. 1979'da SDP tüzüğü gereği iki kez üst üste seçılme engelı olduğu için ge- nel başkanlıktan aynldı, yerine CenanBı- çakçı seçildi. Ekım 1979 seçimlerinde Istanbul'dan a- day oldu, kazanamadı. 12 Eylül 1980dar- besinden sonra diger partilerle birlikte Sosyalist Devrim Partisi de kapatıldı. DİSK davasında savunma avukatlığı da yapan Aybar, kapatılan siyasi partilerin et- kinliğine yeniden izin verilince, 1992'de Sosyalist Devrim Partisi Genel Başkanlı- ğına yeniden seçildi. IRMIK/ AYDIN ENGİN aengincı doruk.net.tr. Çok karmaşık, çok ınce planlanmış cinayetler (intiharlar) yalnızca dedektif romanlarında, filmlerinde olur. Yaşam- daki cinayetler (intiharlar) çoğu kez çok yalındır. Adam çok borçlanmıştır. Borçlarını odemek için yeni borçlar almıştır. Yeni borçları ödemek için daha yeni borç- lar. Sonunda borçlanamaz olur. Kim- se borç vermez. Alacaklılarsa kapıya dayanmıştır. Paralarını kurtarmak için mahkeme, icra, korkutma, ölümle teh- dit yollarına başvururlar. Sökmezse borçlunun canını alırlar. Cinayettir. Deneyimli polisler bu ya- lın izden gidip katilleri buluverirler. Yada... Adam çok borçlanmıştır. Borçlarını ödemek için yeni borçlar almıştır. Yeni borçları ödemek için daha yeni borç- lar. Sonunda borçlanamaz olur. Kim- se borç vermez. Alacaklılarsa kapıya dayanmıştır. Adam onurludur. Yeni borç bulmak için çırpınır. Ama ondan artık onuru, ırzı, namusu, yaşamına an- lam veren değerleri istenmektedir. Kı- sa bir mektup bırakır geride; bazen onu bile bırakmaz. Çıkarır tabancası- nı, basar tetiğe. Intihardır. Borç labirentinin karanlık dehlizle- rinde umutsuzca dolanan, çıkış yolu IMF Labirentinde întihar arayan, bulamayan ve sonunda bir çı- kış yolu olmadığını anlayan yorgun ve bezgin bılinç için intihar, yürek yakan bir kurtuluş arayışıdır. Tabanca patlar ve umarsız, çıkışsız, boğucu arayış biter. • • • Nedir IMF? Evet, Uluslararası Para Fonu'nun kısaltması. Başka?.. Solcuların hamhalat takımına sorar- sanız, IMF eşittır ABD'dir. Hayır, IMF mılliyetsizdir. Hiçbir bay- rağa, hiçbir anayasaya bağlı değildir. O uluslararası finans merkezlerinin ön- cü birliği, keşif kolu, istihbarat merke- zidir. Borç isteyen ülkeleri denetler, ince eler, sık dokur; borcunu ödeyip öde- yemeyeceğıni saptar. Borcunu öde- mesi için yapması gerekenleri birbirsı- ralar. Adına 'IMFreçetesi' denir ve pek çok saftirik kişi bunu 'kalkınma reçe- tesi' sanır; pek çok ahlaksız ekonomi uzmanı bunu, 'iktisatbiliminin altın ku- ralları gereği uyulması ve uygulanma- sı zorunlu ekonomik önlemler' olarak yutturmaya çabalar. Oysa IMF reçetelerinin tek bir anla- mı ve tek bir amacı vardır: Uluslarara- sı finans merkezlerinin ülkelere verdi- ği ve vereceği borçlann ödenmesini güvenceye almak! Türkiye yakın tarihinde borçlarını ödeyemez, yeni borç bulamaz hale geldiğinde, insafsız bir IMF reçetesini uygulamaya koymak zorunda kaldı: 24 Ocak 1980. Süleyman Demirel'in başbakanlığı ve Turgırt Özal'ın kurmay başkanlı- ğında uygulanan bu ağır reçetede, bi- rikmiş borçlann ödenmesi için, ülkenin bütün kaynaklannın, bu 'nesatoa'öde- me yapmast öngörülmüştü. Türkiye kalkınma, sanayileşme, sağlık, eğitim, enerji gibi alanlara yatırımlar yapma hedeflerini biryana itmek; çalışanların derin yoksullaşması pahasına ücretle- rin dondurulmasına, fiyatların çıldırma- sına, enflasyonun patlamasına boyun eğmek zorunda kaldı. Bu kadar ağır bir yükü parlamenter sistemle yürütmek mümkün değildi. 12 Eylül'de beş general yönetime el koydu ve ancak o zaman, 24 Ocak ka- rarlan gerçekten ve öngörüldüğü gibi uygulanabildi. Itiraz edenlerse ya 'E-ti- pi cezaevleri'nde konuk oldular ya da konuk edilme tehdidiyle seslerini kıs- tılar. Aynı sarmaldayız. Ama aynı noktada değil, aynı sar- malda. Sarmal, yükselerek ilerleyen bir süreç anlamını içerir. 12 Eylül'den da- ha ağır bir ekonomik yıkım yaşamak- tayız. ıç borçlanma, artık çok daha ağırfa- izler pahasına mümkün. Dış borç için, IMF'nin yeşil -hatta san- ışık yakması çok daha ağır ve onursuz koşullara bo- yun eğmekle mümkün. Son yirmi yılda teknolojide (bilgisa- yar ve yan iletkenlerteknolojisi) ve eko- nomide (Sovyetler Birliği artık yok. Dünya sosyalist sistemi de çökeli on yıl oluyor) yaşanan baş döndürücü ge- lişmeler uluslararasıfinansmerkezle- rini, ulusal bağlardan kurtulmuş gerçek dünya egemenlerine dönüştürdü. Türkiye gibi bataktaki bir ülkede, IMF ile pazarlık ederek çıkış yolu ara- yan bir bilim adamı-politikacının intiha- ra kalkışmasında şaşacak ne var ki? Yanlışlık, onuruna düşkün, kendine saygısını yitirmemiş bir bilim adamını politikaya soyundurup, ekonominin başına getirip, 'Haydi çözüm bul'de- mekteydi... Ya böyle bir yanlıştan dönülür ya da... 'Ya da'sı gelecek yazıda... CUMARTESt YAZILARI ATAOL BEHRAMOGLU Tatll Notları-1 Tatile çıkacağım için yazılarıma bir süre ara ve- receğimi söylediğim Cumhuriyet okuru tanıdığım "Bunu yapmayın" dedi; "hiç değlise 'tatil notla- rı' gibi bir başlık altında yazmayı sürdürün..." Cumhuriyet okuru tanıdığıma hak verdim ve bir- kaçyazımın başlığını oluşturacak 'tatilnotlan'na böylece başlamış oluyorum... Üniversitedeki bır- kaç saatlik ders dışında "mesai" zorunluluğu ol- mayan, çalışma ve dinlenme zamanlannı kendi- si saptayan biri için "tatH"öen söz etmek belki za- ten doğru değil. Fakat derslerin kesildiği şu yaz günlerinde, Istanbul'un gerilimlerinden uzakta, bir tatil beldesinde dingin bir otele yerleşmek, buraya çeyrek bavul dolusu kitapla gelinmiş de olunsa yine de "tatil"de olmaktır... ••• Otele gelişimizin ikinci günü, gece yansına doğru, eşim ve ben kulak tırmalayan bağırış çı- ğınşlarla uyandık... Otele aynı gün o saatte ge- len ve hemen havuza dalmaya karar veren genç bir Ingiliz turist topluluğuymuş... Uyanlmış olma- lılar ki gece yarısı havuz eğlentileri tekrartamadı... Ingiliz gençleri ertesi gün gördüm... Orta yaşlara yakın ve belli ki toplumlannın alt tabakalarından kimselerdı... Sözünü ettiğim gece yarısı gürültü- sü dışında başkaca bir taşkınlıklanna rastlama- dığım bu Ingiliz topluluk, Türkiye'deki "yabancı turist" profili bakımından benim için yine de ilginç bir gözlem oluşturdu. • • • Kahvaltı için açık büfeye giderken geçen yıldan da tanıdığım bir otel çalışanı "Haberieri izlediniz mi?" diye sordu. Hikmet Uluğbay'ın intihar gi- rişimini böylece öğrendim. Az sonra resepsiyon salonundaki TV'de sabah haberlerini izlerken In- giliz gruptan bir- kaç kişi de oradaydı. Uluğbay'ın sedyeyle ambulansa taşınışını, başkaca görün- tüleri gergın biryüzle izleyen Türk'e nelerolup bit- tiğini sorsalar, söyleyebileceklerim onlar için ne ifade ederdi. Küçük birikimleriyle tatil yapmaya gelebildikleri Türkiye, yabancılar için ucuz bir ta- til beldesi ve büyük olasılıkla da görmüş olduk- lan "Geceyansı Ekspresi"nden izler aradıkları tehlikeli bir ülke olma dışında ne anlam taşıyabi- lirdi? • • • Türkiye'ye beşinci kez geldiğini söyleyen ellili yaşlarına yakın Fransız bayan "Bu kez çok tehli- keli, gitme dediler, ama yine de geldim" diyor ve elindeki sözlüğe bakarak "günaydın" sözcüğü- nü telaffuz etmeye çalışırken takdir bekliyor... Bir şirkette sekreterlik yaptığını, koca dayağından yıldığı için birkaç yıl önce boşandığını bu arada öğreniyoruz... "Kocanız da Fransız mıydı?". "Evet". "Alkolikmiydi?". "Hayır, sadeceher fır- satta şiddet uygulayan biriydi..." Sonunda bir de genç sevgilisi olduğu anlaşılan adam kansından yine de ayrılmak istememiş, birlikte yaşamayı önermiş... "Artıkherşeygeride kaldı" diyor Fran- sız bayan ve görünürdeki yalnızlığına karşın, ko- ca zulmünden kurtulduğu için mutlu, gülümsü- yor... Fransız bayanı ülkemizde çok şaşırtan bir şey, oğlu yaşındaki delikanlıların kendisine söz- le, bazen elle sarkıntılık yapmalan... "Nasıl olur, ben artık yaşı ileriemiş bir kadınım..." Tatile bir- likte geldikleri ergen yaşlardaki oğlu da buna çok şaşınyormuş: "Anne, neyapıyorbunlar?"... Fran- sız bayan, sosyal, eğitimsel vb. açıklamalrımızı, belki hâlâ beğenilir olmaktan gizlice mutlu, hoş- görülü bir gülümseyişle dınliyor... ••• Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi, borsadaki u- tanç verici oyunlar, IMF'nin dayatmalan; zihnim bunlaria dolu, biraz düşünmek ve dinlenmek için havuz kıyısındaki bir şezlonga uzandığımda, Tür- kiye'de nasılsa Fransızca anlayan biriyle karşılaş- mış olmaktan mutlu Fransız bayan soruyor: "Okalan ne oldu." Anlamadığımı görünce ekliyor: "Idama mı mahkûm edildi?" Bütün yurttaşları gi- bi başka dillerden sözcükleri telaffuz etme özür- lü Fransız turiste, "Evet" diyorum, "Sizcehaket- memiş miydi?" "Bilmem... Şimdi Fransa'da ko- nuşulan hep bu..." Bu kez Türkiye, PKK, Batı ül- kelerindeki Türkiye imajı vb. konularında, özellik- le yabancılarla konuşmalanmızda bıktıracak ka- dar çok söylenmiş cümleleri tekrarlamaya doğ- rusu istekli değilim... Fransız bayanın "sohbet" girişimini kestirme bir cümleyle engelliyorum: "Türkiye büyük bir ülkedir..." Sonra, hemen sonra, zihnimde son günlerin olayları ve az önceki TV görüntüleri, bir tatil orta- mına yakışmayacak bir karamsarlıkla, düşünüyo- rum: "Acaba, gerçekten öyle miyiz?" TEKEL işçisinden yemek boykotu ADANA(Cumhuriyet Güney tlleri Bürosu)- Adana Sigara Fabrikası'nda çalışan 830 işçi, toplu sözleşmeden doğan farklannın ödenmemesi üzerine yemek boykotu yaptı. Her işçinin ortalama 250 ile 300 milyon lira arasında alacağı bulunduğunu belirten Tek Gıda-lş Sendikası Adana 1 Nolu Şube Başkanı Cennet Hazar, TEKEL Genel Müdürü Mehmet Akbay'm sözleşmenin imzalanmasından sonra doğan fark ödemeleriyle ilgili bir sorun bulunmadığını, bir defada hepsinin ödeneceğine dair sözü olduğunu ileri sürerek şunlan söyledi: "Bu söze karşın Genel Müdürlük tarafından çıkanlan genelgey le de farklarm iki taksite bölündüğûnü öğrendik. Genel müdüriüğün verdiği söze karşıhk. çıkardığı bu genelgeyi kabul etmiyonız. Farklanmızm tamarrunın 22 temmuz günü bir defada ödenmesini istiyoruz." Fabrikada işçilerin alkışlan arasında açıklama yapan Sendika Başkanı Hazar, yaptıklan yemek boykotunun bir uyan olduğunu, karann düzeltilmemesi durumunda ileriye dönük daha aktif eylemler yapacaklanna da dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle