Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ÜSSsonuçlam
açıklamyon
•ISTANBUL(AA)-
ÖSS sonuçlan, ÖSYM
Başkanı Fethi Toker
tarafından yann
açıklanacak. Sonuçlar, 12
Temmuz günü Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nce
çıkanlan 'Sınav-Sonuç'
gazetesinde yayımlanacak.
Sağlıkta
özeHeştirme
• ANKATIA (.\A) - Aydın
Tabıp Odası Başkanı Adil
Atalay, sosyal güvenlik
taslağında yer alan
sağlıkta özelleştirmenin
Türkiye'ye zarar
vereceğini söyledi. Atalay,
basın açıklamasında
"1999yılıbütçesinin
yüzde 56"sı personel
giderleri, yüzde 4O'ı faiz
ve borç ödemeleri. yüzde
3'ü de yatınmlardan
oluşuyor" dedı. Sağlık
hizmetlerinin
özelleştınlmesi ile
yalnızca parası olanlann
sağlık hizmeti
görebileceğini belirten
Atalay. bu yasa tasansının
tekrar gözden geçirilmesi
gerektığinı söyledi.
MEB'de
personel
ataması
• ANKARA (AA) - Milli
Eğitim Bakanlığı'na
(MEB) bağlı okulve
kurumlarda görev yapan
personelın atamalan. 12
Temmuz 1999 Pazartesi
günü MEB Başöğretmen
Salonu'nda
gerçekleştirilecek.
MEB'den yapılan
açıklamadk. 1999
döneminde isteğe bağlı ve
zorunlu bölge hizmetine
tabı turulacak personelin
yerdeğiştirme
işlemlerinin yapılacağı
bildirildi.
İşsiz
mühendisler
• DtYARBAKIR (AA) -
Dicle Üniversıtesi Zıraat
Fakültesi'nde öğrenimini
tamamlayan 31 öğrenci
törenle diplomalannı aldı.
Törende konuşan Rektör
JPrpf. Dr. Mehmet
Özaydın, Türkiye'de 7 bin
işsiz ziraat mühendisi
bulunduğunu ve bunlardan
azamı ölçüde
yararlanılması gerektiğini
söyledi. Diyarbakır'da
ziraat fakültesınin
bulunmasının GAP için
büyük bir şans olduğunu
belirten Özaydın. tanmda
da bihmsel uygulamalara
geçmek gerektığının altını
çızdi.
Şoförler odası
yargıda
• İZMİR(AA)-tzmir
Şoförler ve Otomobilcıler
Odası yönetım ve denetım
kurulu üyelerinin.
zımmetlerine para
geçirdikleri iddiasıyla
ızmır 4. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde
yargılanmalanna devam
edıldi. Şoförler ve
Otomobilciler Odası'na ait
Yağhaneler Shell benzin
istasyonunda, 9 mıl> ar lira
tutanndaki 292 ton benzin
açığının ortaya çıkması
üzerine 5 ile 10 yıl
arasında hapis cezası
istemıyle 14 sanığın
yargılandığı dayada oda
başkanı Sedat Öner
suçlamalan kabul etmedi.
Müşteki Kadir Altunhan,
yönetim kurulunun
çıkarlannı korumadığını
iddia etti.
Trafik kazaiarı:
9 ölü, 6 yaralı
• Haber Merkezi -
Yurdun çeşitli yerlerinde
meydana gelen trafik
kazalannda 9 kişi öldü, 6
kişi yaralandı. Sıvas'ın
Gürün ilçesinde meydana
gelen trafik kazasında
kamyon sürücüsü Hakan
tnan olay yerinde hayatını
kaybetti; yaralanan Çiler
Geldi, Cafer Yıldınm ile
Ali Poyraz tüm çabalara
rağmen kurtanlamadı.
Giresun'un Şebinkarahisar
ilçesine bağlı Hacıömer
köyünde traktörün
devrilmesi sonucu sürücü
İbrahim Şaşmaz ile 6 aylık
bır bebek öldü. Olayda 3
kişi yaralandı Kütahya'da
bır traktörün uçuruma
yuvarlanması sonucu
İsmail Kıpçak öldü, 1 kışı
yaralandı. Lüleburgaz
Yenibedir köyü yakınmda
kamyonla kamyonetin
çarpışması sonucu
Bünyamin Ünver ve
Saniye Ünver olay yerinde
öldü. 2 kişi yaralandı.
Sosyalist Devrim Partisi kurucusu Mehmet Ali Aybar ölümünün dördüncü yılında anılıyor
Güleryüzlü soAYŞEYILDIRIM
1987 yılında geçirdiğı kalp kri-
zi nedenıyle tedavi gördüğü has-
tanede, yaşamını Türkiye'de Sov-
yetler'den bağımsız bır sosyaliz-
min kurulması mücadelesine ada-
dığı için mutlu olduğunu söylü-
yordu:
"Galiba Türkiye'de sosyalizmin
kurulmasını görmek. gelecek ku-
şaklara kalacak. Sosyalizmi göre-
medcn. fakat sosyalizmin kurula-
cağı umut ve inancını koruyarak
öleceğiın.''
Türkiye sosyalist hareketinın
önderlerinden, Türkiye Işçi Parti-
si'nin (TİP) ilk genel başkanı ve
Sosyalist Devrim Partisi (SDP)
kurucu genel başkanı Mehmet Ali
Aybar ölümünün dördüncü yılın-
da bugün saat 10.00'da Aşiyan'da-
ki mezan başında anılıyor. 'Sosya-
fizmin tızun koşucusu' Aybar. sol
hareketin çoğunluğuna göre fark-
lı bir sosvalizmi savundu. Leni-
nizme karşı çıktı ve Lenınist ör-
gütlenme modelinın burjuva mo-
deli olduğunu söyledi.Bağımsız-
lık. demokrasi ve sosyalizm mü-
cadelesinın yılmaz savaşçısı Ay-
bar'a göre Atatürk'ün açıkladığı
bağımsızlık. Türk solunun ilkesi
olmalıydı. Sosyal demokratlan
"sololmayan sol" olarak niteleyen
Aybar "Kapitalist düzene son ve-
receğini açıklayamayan, kesinlikle
belirtmeyen hareketler sol değil-
dir. Kapitalizmin srvriliklerini tör-
piilemeyi amaçlayan hareketleri
sol saymıyoruın" dıyordu.
Yıllarca anlattığı sosvalizmi bir
• 'Sosyalizmin uzun koşucusu' Aybar. sol hareketin çoğunluğuna göre farklı bir
sosyalizmi savundu. Leninizme karşı çıktı ve Leninist örgütlenme modelinin burjuva
modeli olduğunu söyledi.Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin
yılmaz savaşçısı Aybar'a göre Atatürk'ün açıkladığı bağımsızlık,
Türk solunun ilkesi olmalıydı.
söyleşide "Endamı güzeL çarpıcı.
çeidci bir bayan. genç bir anne"
olarak tanunlıyor, Sovyetler'deki
rejimi tasvip etmiyordu. 1933 yı-
lında sporcu olarak gittıği Sovyet-
ler Birliği'nde, yolda elleri arka-
dan zincirli bir adamın yanında
süngülerle yüründüğünü görme-
nin çok ağnna gittiğini anlatıyor-
du: "Ben, Rusy a'daki rejimi tasvip
ermiyorum. Emekçiler, orada da
tam anlanııyla sömürüden kurtu-
lamadılar. Asü üzerine gidilmesi
gcreken şey Leninist Parti Mode-
linin kendisidir. Çünkü bu öncüle-
rin modelidir. Sovyetier Birliği'nde
de devrimden halk dışlandı. Birta-
kun liderler geldiler. de\ rim budur
falan dediler. Benim görüşüm, sos-
yalizmin asıl de\rinıi bu alanda
otacaknr." 1985 'de yapılan bir söy-
leşide ise şöyle dıyordu:
"Bugün iki süper devlet var;
ABD ve SSCB. Yöntemleri a>m
Biri Nikaragua'ya, öbürü Afganis-
tan'a müdahak ediyor. Sanki bir
eldivenin tersL.*
1
Işçi sınıfının demokratik öncü-
lüğü etrafında bırleşen TÎP'le, sos-
yalist düşünceyi alanlardan TB-
MM'ye taşıdı Mehmet Ali Aybar.
1965'de 14 arkadaşıyia birlikte
girdıği TBMM'de bazı kişileri hu-
zursuz etti. Bıkmadan usanmadan
"bağımsızuk" diyordu:
"Bağımsızlık, biçimsel bir kav-
ram dep. Hele künilerinin ileri
sürdüğü gibi aruk modası geçmiş
bir kavTam biç degiL Uhısal yaşa-
mın vazgeçilmez bir öğesi. Bizim
gibi bağımsızlığa kavuşup da son-
radan bağımlı hale gelen ülkeler
için daha da vazgeçilmez bir öğe.
Tabii bağunsızlık, aynı zamanda
ideolojik bağınısızhkur. Ve ideoto-
jik bağımsızlık da sosyalist parti
için çokönemlidir. Sosyalist bir ha-
reketin yerel bir hareket olmasmı
sağlamak gerekir."
"Bir avuç ınilletvekili"yle çalış-
malannı daha sonra "tek başına
bir parti gibi çauşarak" sürdürdü.
CHP lıden İsmet İnönü de yakın-
lanna aynı şeyi söylüyordu:
"Aybar'a bakın. tek kişi ama
parti gibi çalışıyor."
MilB aüet Aybar
Aybar gençlık yıllannda bir
sporcu olarak da ün yaptı. Futbo-
lun ardından atletizme Galatasa-
ray"dakı öğrenim yıllannda başla-
dı. 1928-35 arası Milli Takım'da
yer aldı. 100 metre, 200 metre ve
bayTak yanşlannda Türkiye rekor-
lan kırdı. 1931 'de 200 merrede
Balkan ıkıncısı oldu ve Balkan
şampiyonluğunu kazanan 4x100
bayrak takımında koştu.
1947 yılında evlendiği Siret Ha-
nımı 1987 yılında kaybeden Ay-
bar'ın Güllü isimli bir kızı bulunu-
yor. Tüm sosyalistlen tek çatı al-
tında toplamayı hedefleyen Aybar,
10 Temmuz 1995'de vefat etti.
12Eylül
darbesiye
partisinin de
kapanlmasııun
ardından aktif
siyasete 1992
yüınakadar
ara vermek
zorunda kalan
Aybar. 1990
yüında
yazanmız Uğur
Mumcu üe bir
söyleşi yapmışO
Demokrasi yolunda bir ömür19O8'de Istanbul'da doğan Mehmet Ali
Aybar. Galatasaray Lisesi ve Istanbul Hu-
kuk Fakültesi'ni bitirdı. Doktora yapmak
için için Fransa'ya gitti, ancak Ikinci Dün-
ya Savaşı'nm patlak vermesi ve Alrnan iş-
gali üzerine geri döndü. Istanbul Cniver-
sitesı Hukuk Fakültesi'nde anayasa huku-
ku asistanı, hukuk doktoru, devletler hu-
kuku doçenri oldu.
Vatan ve Gün gazetelennde siyası yazı-
lar da yazan Aybar, 1945 yılında Vatan ga-
zetesinde tek parti döneminı eleştiren
"Kâğıt Üzerüıde Demokrasi" adlı dizi ya-
zısı nedeniyle fakültedeki görevine son
verildi. Üniversiteden uzaklaştınldıktan
sonra avukatlık yapmaya başlayan Aybar,
bu arada çeşitli gazete ve dergılerde yaz-
dığı y azılarla düzene muhalefetini sürdür-
dü. Aynı yıl Demokrat Parti'den millerve-
kili adayı oldu, ancak seçilemedı.
1947'de Istanbul'da haftalık Hür gaze-
tesini çıkarmaya başladı. Hür gazetesi yal-
nızca altı sayı çıktı. Sıkıyönetim gazeteyi
yasaklayınca Izmir'e gittı ve orada Zincir-
li Hürriyet adlı dergiyi çıkarmaya başladı.
Dergıde 1947'de ABD'yle imzalanan ikı-
li anlaşmalara ve Marshall yardımına kar-
şı çıkan Aybar, Türkıye'nin bağımsızlığı-
nı yitirdiği tezinı ileri sürdü. Sıkıyönetim
bitince tekrar tstanbul'a döndü. Ancak üç
sayı çıkabilen dergi de kapatıldı. Aybar,
Hür ve Zincirli Hürriyet"te yayımlanan ya-
zılannda hükümete ve cumhurbaşkanına
hakaretten 1949 "da 3 yıl 8 ay hapis ceza-
sına çarptınldı. Bır yıl sonra genel afla ser-
best bırakıldı.1950-1960 arasında çeşitli
gazete ve dergilerde takma adla yazılannı
sürdüren Aybar, 2 Mayıs 1960"da Sulta-
nahmet Adliyesinde yabancı gazetecıle-
re demeç verdiğı için sıkıyönetimce tutuk-
landı ve Rami kışlasına kondu.
1962 yılında TİP kurucusu 12 sendika-
cı tarafından partınin başkanlığına davet
edildi ve TtP'in ilk genel başkanlığını yap-
tı. 1965'de Aybar 14 arkadaşıyia birlikte
Meclis'e girdi. Demirel hükümetinin
programını eleştiren konuşmasına "35mil-
yon metrekare vatan toprağı ABD işgah' al-
tmdadır" dıye başlayan Aybar, iktidar mıl-
letvekılleri tarafından çok sert tepkilerle
karşılaştı. 1967'de Vietnam'daki savaş suç-
lannı araştırmakla görevli uluslararası
Russel Mahkemesi'nin başkanı olarak Vi-
etnam'a gitti; Amerika'yı yargıladı. Rus-
sel Mahkemesi. ABD'yi mahkûm etti ve
savaş suçlusu ilan etti.
Çekoslovakya'nın Varşova Paktı ülkele-
rince işgaline karşı çıktı. 1969'da yeniden
Istanbul Millervekili seçildi. Bu tarihler-
de Sovyetler Birliği "ni ve bürokrasiyi eleş-
tırdi. Aynı tarihlerde TtP ıçinde de çatla-
malar başlamıştı. Aybar. Lenınci modeli
reddeden "Türkiye'ye özgü sosyalizm" ka-
nadının başındaydı. Behice Boran ve Sa-
dun Aren'le görüş aynlıklan derinleşince
1969'da genel başkanlıktan aynldı. 10 şu-
bat 1971 'de toplanan TİP Yönetim Kuru-
lu tarafından bilimsel sosyalizm ilkelerin-
den saptığı gerekçesiyle partiden ıhraç is-
temıyle dısiplin kuruluna verilince parti-
den de istifa etti. 1945-68 dönemi yazı ve
konuşmalannı w
Bağımsızlık. DemokrasL
Sosyaüzm"adıylayayımladı. 12 Mart dö-
neminde bağımsız milletvekili olarak
Meclis'te askeri yönetimin uygulamaları-
nı eleştiren Aybar, anayasa değişiklikleri-
ne tek başına karşı çıktı. Deniz Gezmiş ve
arkadaşlannın idam edilmemeleri için uğ-
raş v eren Aybar. bu dönemdekı yazı ve ko-
nuşmalannı "12 Mart'tan Sonra Meclis
Konuşmalan"adlıkitabındatopladı. 1973
seçimlennde Türkiye Birlik Partisi'nden
aday oldu, seçilemedi.
30 Mayıs 1975'te bazı eski TlP'lilerle
Sosyalist Parti 'yi kurdu. Parti, bir müddet
sonra Sosyalist Devrim Partisi adını aldı.
Bu dönemde "Leninist Parti Teorisi"ni
eleştırdi. 1979'da SDP tüzüğü gereği iki
kez üst üste seçılme engelı olduğu için ge-
nel başkanlıktan aynldı, yerine CenanBı-
çakçı seçildi.
Ekım 1979 seçimlerinde Istanbul'dan a-
day oldu, kazanamadı. 12 Eylül 1980dar-
besinden sonra diger partilerle birlikte
Sosyalist Devrim Partisi de kapatıldı.
DİSK davasında savunma avukatlığı da
yapan Aybar, kapatılan siyasi partilerin et-
kinliğine yeniden izin verilince, 1992'de
Sosyalist Devrim Partisi Genel Başkanlı-
ğına yeniden seçildi.
IRMIK/ AYDIN ENGİN aengincı doruk.net.tr.
Çok karmaşık, çok ınce planlanmış
cinayetler (intiharlar) yalnızca dedektif
romanlarında, filmlerinde olur. Yaşam-
daki cinayetler (intiharlar) çoğu kez çok
yalındır.
Adam çok borçlanmıştır. Borçlarını
odemek için yeni borçlar almıştır. Yeni
borçları ödemek için daha yeni borç-
lar. Sonunda borçlanamaz olur. Kim-
se borç vermez. Alacaklılarsa kapıya
dayanmıştır. Paralarını kurtarmak için
mahkeme, icra, korkutma, ölümle teh-
dit yollarına başvururlar. Sökmezse
borçlunun canını alırlar.
Cinayettir. Deneyimli polisler bu ya-
lın izden gidip katilleri buluverirler.
Yada...
Adam çok borçlanmıştır. Borçlarını
ödemek için yeni borçlar almıştır. Yeni
borçları ödemek için daha yeni borç-
lar. Sonunda borçlanamaz olur. Kim-
se borç vermez. Alacaklılarsa kapıya
dayanmıştır. Adam onurludur. Yeni
borç bulmak için çırpınır. Ama ondan
artık onuru, ırzı, namusu, yaşamına an-
lam veren değerleri istenmektedir. Kı-
sa bir mektup bırakır geride; bazen
onu bile bırakmaz. Çıkarır tabancası-
nı, basar tetiğe.
Intihardır.
Borç labirentinin karanlık dehlizle-
rinde umutsuzca dolanan, çıkış yolu
IMF Labirentinde întihar
arayan, bulamayan ve sonunda bir çı-
kış yolu olmadığını anlayan yorgun ve
bezgin bılinç için intihar, yürek yakan
bir kurtuluş arayışıdır.
Tabanca patlar ve umarsız, çıkışsız,
boğucu arayış biter.
• • •
Nedir IMF? Evet, Uluslararası Para
Fonu'nun kısaltması. Başka?..
Solcuların hamhalat takımına sorar-
sanız, IMF eşittır ABD'dir.
Hayır, IMF mılliyetsizdir. Hiçbir bay-
rağa, hiçbir anayasaya bağlı değildir.
O uluslararası finans merkezlerinin ön-
cü birliği, keşif kolu, istihbarat merke-
zidir.
Borç isteyen ülkeleri denetler, ince
eler, sık dokur; borcunu ödeyip öde-
yemeyeceğıni saptar. Borcunu öde-
mesi için yapması gerekenleri birbirsı-
ralar. Adına 'IMFreçetesi' denir ve pek
çok saftirik kişi bunu 'kalkınma reçe-
tesi' sanır; pek çok ahlaksız ekonomi
uzmanı bunu, 'iktisatbiliminin altın ku-
ralları gereği uyulması ve uygulanma-
sı zorunlu ekonomik önlemler' olarak
yutturmaya çabalar.
Oysa IMF reçetelerinin tek bir anla-
mı ve tek bir amacı vardır: Uluslarara-
sı finans merkezlerinin ülkelere verdi-
ği ve vereceği borçlann ödenmesini
güvenceye almak!
Türkiye yakın tarihinde borçlarını
ödeyemez, yeni borç bulamaz hale
geldiğinde, insafsız bir IMF reçetesini
uygulamaya koymak zorunda kaldı: 24
Ocak 1980.
Süleyman Demirel'in başbakanlığı
ve Turgırt Özal'ın kurmay başkanlı-
ğında uygulanan bu ağır reçetede, bi-
rikmiş borçlann ödenmesi için, ülkenin
bütün kaynaklannın, bu 'nesatoa'öde-
me yapmast öngörülmüştü. Türkiye
kalkınma, sanayileşme, sağlık, eğitim,
enerji gibi alanlara yatırımlar yapma
hedeflerini biryana itmek; çalışanların
derin yoksullaşması pahasına ücretle-
rin dondurulmasına, fiyatların çıldırma-
sına, enflasyonun patlamasına boyun
eğmek zorunda kaldı.
Bu kadar ağır bir yükü parlamenter
sistemle yürütmek mümkün değildi.
12 Eylül'de beş general yönetime el
koydu ve ancak o zaman, 24 Ocak ka-
rarlan gerçekten ve öngörüldüğü gibi
uygulanabildi. Itiraz edenlerse ya 'E-ti-
pi cezaevleri'nde konuk oldular ya da
konuk edilme tehdidiyle seslerini kıs-
tılar.
Aynı sarmaldayız.
Ama aynı noktada değil, aynı sar-
malda. Sarmal, yükselerek ilerleyen bir
süreç anlamını içerir. 12 Eylül'den da-
ha ağır bir ekonomik yıkım yaşamak-
tayız.
ıç borçlanma, artık çok daha ağırfa-
izler pahasına mümkün. Dış borç için,
IMF'nin yeşil -hatta san- ışık yakması
çok daha ağır ve onursuz koşullara bo-
yun eğmekle mümkün.
Son yirmi yılda teknolojide (bilgisa-
yar ve yan iletkenlerteknolojisi) ve eko-
nomide (Sovyetler Birliği artık yok.
Dünya sosyalist sistemi de çökeli on
yıl oluyor) yaşanan baş döndürücü ge-
lişmeler uluslararasıfinansmerkezle-
rini, ulusal bağlardan kurtulmuş gerçek
dünya egemenlerine dönüştürdü.
Türkiye gibi bataktaki bir ülkede,
IMF ile pazarlık ederek çıkış yolu ara-
yan bir bilim adamı-politikacının intiha-
ra kalkışmasında şaşacak ne var ki?
Yanlışlık, onuruna düşkün, kendine
saygısını yitirmemiş bir bilim adamını
politikaya soyundurup, ekonominin
başına getirip, 'Haydi çözüm bul'de-
mekteydi...
Ya böyle bir yanlıştan dönülür ya
da...
'Ya da'sı gelecek yazıda...
CUMARTESt
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOGLU
Tatll Notları-1
Tatile çıkacağım için yazılarıma bir süre ara ve-
receğimi söylediğim Cumhuriyet okuru tanıdığım
"Bunu yapmayın" dedi; "hiç değlise 'tatil notla-
rı' gibi bir başlık altında yazmayı sürdürün..."
Cumhuriyet okuru tanıdığıma hak verdim ve bir-
kaçyazımın başlığını oluşturacak 'tatilnotlan'na
böylece başlamış oluyorum... Üniversitedeki bır-
kaç saatlik ders dışında "mesai" zorunluluğu ol-
mayan, çalışma ve dinlenme zamanlannı kendi-
si saptayan biri için "tatH"öen söz etmek belki za-
ten doğru değil. Fakat derslerin kesildiği şu yaz
günlerinde, Istanbul'un gerilimlerinden uzakta,
bir tatil beldesinde dingin bir otele yerleşmek,
buraya çeyrek bavul dolusu kitapla gelinmiş de
olunsa yine de "tatil"de olmaktır...
•••
Otele gelişimizin ikinci günü, gece yansına
doğru, eşim ve ben kulak tırmalayan bağırış çı-
ğınşlarla uyandık... Otele aynı gün o saatte ge-
len ve hemen havuza dalmaya karar veren genç
bir Ingiliz turist topluluğuymuş... Uyanlmış olma-
lılar ki gece yarısı havuz eğlentileri tekrartamadı...
Ingiliz gençleri ertesi gün gördüm... Orta yaşlara
yakın ve belli ki toplumlannın alt tabakalarından
kimselerdı... Sözünü ettiğim gece yarısı gürültü-
sü dışında başkaca bir taşkınlıklanna rastlama-
dığım bu Ingiliz topluluk, Türkiye'deki "yabancı
turist" profili bakımından benim için yine de ilginç
bir gözlem oluşturdu.
• • •
Kahvaltı için açık büfeye giderken geçen yıldan
da tanıdığım bir otel çalışanı "Haberieri izlediniz
mi?" diye sordu. Hikmet Uluğbay'ın intihar gi-
rişimini böylece öğrendim. Az sonra resepsiyon
salonundaki TV'de sabah haberlerini izlerken In-
giliz gruptan bir- kaç kişi de oradaydı. Uluğbay'ın
sedyeyle ambulansa taşınışını, başkaca görün-
tüleri gergın biryüzle izleyen Türk'e nelerolup bit-
tiğini sorsalar, söyleyebileceklerim onlar için ne
ifade ederdi. Küçük birikimleriyle tatil yapmaya
gelebildikleri Türkiye, yabancılar için ucuz bir ta-
til beldesi ve büyük olasılıkla da görmüş olduk-
lan "Geceyansı Ekspresi"nden izler aradıkları
tehlikeli bir ülke olma dışında ne anlam taşıyabi-
lirdi?
• • •
Türkiye'ye beşinci kez geldiğini söyleyen ellili
yaşlarına yakın Fransız bayan "Bu kez çok tehli-
keli, gitme dediler, ama yine de geldim" diyor ve
elindeki sözlüğe bakarak "günaydın" sözcüğü-
nü telaffuz etmeye çalışırken takdir bekliyor... Bir
şirkette sekreterlik yaptığını, koca dayağından
yıldığı için birkaç yıl önce boşandığını bu arada
öğreniyoruz... "Kocanız da Fransız mıydı?".
"Evet". "Alkolikmiydi?". "Hayır, sadeceher fır-
satta şiddet uygulayan biriydi..." Sonunda bir de
genç sevgilisi olduğu anlaşılan adam kansından
yine de ayrılmak istememiş, birlikte yaşamayı
önermiş... "Artıkherşeygeride kaldı" diyor Fran-
sız bayan ve görünürdeki yalnızlığına karşın, ko-
ca zulmünden kurtulduğu için mutlu, gülümsü-
yor... Fransız bayanı ülkemizde çok şaşırtan bir
şey, oğlu yaşındaki delikanlıların kendisine söz-
le, bazen elle sarkıntılık yapmalan... "Nasıl olur,
ben artık yaşı ileriemiş bir kadınım..." Tatile bir-
likte geldikleri ergen yaşlardaki oğlu da buna çok
şaşınyormuş: "Anne, neyapıyorbunlar?"... Fran-
sız bayan, sosyal, eğitimsel vb. açıklamalrımızı,
belki hâlâ beğenilir olmaktan gizlice mutlu, hoş-
görülü bir gülümseyişle dınliyor...
•••
Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi, borsadaki u-
tanç verici oyunlar, IMF'nin dayatmalan; zihnim
bunlaria dolu, biraz düşünmek ve dinlenmek için
havuz kıyısındaki bir şezlonga uzandığımda, Tür-
kiye'de nasılsa Fransızca anlayan biriyle karşılaş-
mış olmaktan mutlu Fransız bayan soruyor:
"Okalan ne oldu." Anlamadığımı görünce ekliyor:
"Idama mı mahkûm edildi?" Bütün yurttaşları gi-
bi başka dillerden sözcükleri telaffuz etme özür-
lü Fransız turiste, "Evet" diyorum, "Sizcehaket-
memiş miydi?" "Bilmem... Şimdi Fransa'da ko-
nuşulan hep bu..." Bu kez Türkiye, PKK, Batı ül-
kelerindeki Türkiye imajı vb. konularında, özellik-
le yabancılarla konuşmalanmızda bıktıracak ka-
dar çok söylenmiş cümleleri tekrarlamaya doğ-
rusu istekli değilim... Fransız bayanın "sohbet"
girişimini kestirme bir cümleyle engelliyorum:
"Türkiye büyük bir ülkedir..."
Sonra, hemen sonra, zihnimde son günlerin
olayları ve az önceki TV görüntüleri, bir tatil orta-
mına yakışmayacak bir karamsarlıkla, düşünüyo-
rum: "Acaba, gerçekten öyle miyiz?"
TEKEL işçisinden
yemek boykotu
ADANA(Cumhuriyet
Güney tlleri Bürosu)-
Adana Sigara
Fabrikası'nda çalışan
830 işçi, toplu
sözleşmeden doğan
farklannın
ödenmemesi üzerine
yemek boykotu yaptı.
Her işçinin ortalama
250 ile 300 milyon lira
arasında alacağı
bulunduğunu belirten
Tek Gıda-lş Sendikası
Adana 1 Nolu Şube
Başkanı Cennet
Hazar, TEKEL Genel
Müdürü Mehmet
Akbay'm sözleşmenin
imzalanmasından
sonra doğan fark
ödemeleriyle
ilgili bir sorun
bulunmadığını, bir
defada hepsinin
ödeneceğine dair sözü
olduğunu ileri sürerek
şunlan söyledi:
"Bu söze karşın Genel
Müdürlük tarafından
çıkanlan genelgey le de
farklarm iki taksite
bölündüğûnü
öğrendik. Genel
müdüriüğün verdiği
söze karşıhk. çıkardığı
bu genelgeyi kabul
etmiyonız.
Farklanmızm
tamarrunın 22 temmuz
günü bir defada
ödenmesini istiyoruz."
Fabrikada işçilerin
alkışlan arasında
açıklama yapan
Sendika Başkanı
Hazar, yaptıklan
yemek boykotunun bir
uyan olduğunu,
karann
düzeltilmemesi
durumunda ileriye
dönük daha aktif
eylemler
yapacaklanna da
dikkat çekti.