19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Osman Şengezer çalışmalanndan örnekleri 'Bence Dekor ve Kostüm' kitabında topladı 'Sahne öniinde olmak istemedim' NURDAN CİHANŞÜMUL Opera. bale ve tiyatronun mutfagında yetişen dekor kostüm ustası Osman Şengezer 'Bence De- kor ve Kostüm' adlı bir kitap yayımladı. Gerek Devlet Opera ve Balesi'nde gerekse özel tıyatrolarda sahnelenen 500 yapıtın dekor ve kos- tümünü yapan Şengezer. 1962 yılında Ankara Dev- let Opera ve Balesi'nde başladığı meslek yaşamı- nı İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde sürdürü- yor şimdı. Şengezer, Türkiye'de balenin kurucusu olan Ni- nette de Valois'in ve Ingiliz Kültür Derneği'nin katkılanyla 1967'de Londra'da İCraliyet Opera ve Balesi'nde, 1981 yılında Instituteof înternational Education'un davetlisi olarak Amerika'da, 1983 yı- lında da Macar Înternational TheatTe Institute'un davetlisi olarak Budapeşte'de inceleme ve araştır- malarda bulundu. Şengezer, opera ve balenin yanı sıra Ankara Sa- nat Tiyatrosu, Ankara Deneme Sahnesi, Dormen Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, Nisa Serezli- Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Yeditepe Oyunculan gibi tiyat- rolara sayısız dekor ve kostüm yaptı. Bu alanda bir- çok ödülün de sahibi oldu. Şengezer 'Dekor Kos- tüm Osman Şengezer ve 'Yazılar Osman Şenge- zer' adlı ikı kitap yayımladı. Dtişûnen, kotaran beyin olmak». Kendisini 'okullu değU, alaylı dekoratör" olarak tanımlayan Şengezer "Ben hiçbir zaman sahne önünde olmayı istemedim. Hep düşünen. kotaran be>in olmayı istedim. Bu dekor kostümle çok güzel birleşti. Bunaparalel olarak dekor ve kostümü hep bir arada düşündüm. Kostümü dekora, dekonı kostüme paralel olarak yaptım" diyor. Yaptıklany la yonımu seyircıye aktarmak isteyen ve Türk dekoruna farklı bir bakış açısı getiren Şen- gezer bütün hayatını dekor ve kostüme adadığını söylüyor. -Kitabın oluşum sürecini biraz anlatır mısınız? Üç yıldırüzerinde çalışıyorum. Türkiye'nin ön- ' erek Devlet Opera ve Balesi'nde gerekse özel tiyatrolarda sahnelenen 500 yapıtın dekor ve kostümünü yapan Şengezer, dekorla kostümü bir arada düşündüğünü, her ikisini de birbirine paralel olarak yaptığını söylüyor. de gelen dekoratörlerinden biriyim ve opera, bale ve tiyatro alanlannda çalıştım. benim kadarçok yön- lü dekoratörün belgesi herkeste çok yok, gönül di- lerdi ki bir sponsor bulunsun, dostlar arka çıksın. Bu kitabın tanıtımını, dağıtımını. tanıtım kokteyl- lerini, basımını. heT şeyini tek başima yaptım. K.a- pağını, mizanpajını ben yaptım. Kitabı basmak için resim koleksiyonumdan birkaç parça sattım. Bu kitaba benzer bir kitap daha önce yayımlanma- dı. Kitap tamamen dekor, kostüm nedir, ope- ra, bale, tiyatro dekor kostümlerinde neler var neler yok onlan anlatıyor. Hem meslek hem de araştırma kitabı. 500'e yakın dekor. kostüm yaptım. Bunlann hepsini bir kitapta toplamaya olanak yok. Ancak ba- zı operalann balelerin, ilginç özel tiyatrolann dekor kostümlerini bir araya topladım, ölümümden sonra bir şey kalsın diye. - Kitap satışa çıkacak mı? Aslında ben satmamaya niyet- liydim. Arkadaşlanmbirbölü- münü satalım dediler. Öğren- ciler, araştırmacılar için 20- 30 yıl sonrabu kitap belge ola- rak önemli olacak. Bu yüz- den kitabın bin tanesini satışa sunacağız. Üç bin basıla- cak. 2 bini şim- di basıldı, bin tanesieylüldeba- sılacak. Önel Ya- yıncılık banaarka çık- tı. onlar satışı yapacak. Bu kitabı bastırmak için ko- nuştuğumda dedilerki sanat ki- tabı 500 tane basılıyor. Ben 2 bin 3 bin tane istiyorum dediğimde şaşırdılar. Araştırmacı, öğrenci genç nesil ilgi- lenecektir bu kitapla. O kadar korkunç şeyler öğ- rendim ki. Bir sanat kitabının 500, en fazla 1000 tane basıldığını duyunca çok şaşırdım. - Kitabı hazuiarken arşiv konusunda zorluklar yaşadınız mı? Türk tiyatrosunun, operasının, balesınin fotoğ- rafçısı da yok. Bale, opera. tiyatro fotoğrafı çeken çok az. Artı bunlara zaman harcayacak, para har- cayacak ne özel tiyatro ne devlet tiyatrosu var. Olanlar hep temsil anında, temsilden önce hatır için çektirilmiş fotoğraflar. Doğrusu ben bu kitapta ba- zı fotografian beğenmiyorum, bazılan yaptığım dekonı anlatrruyor, anlaşılması kolaylaşsın di- ye eskizler, çizimler koydum. Normal sahne ışığıyla çekilen resimle özel ışvklandmlmış sah- nede çekim arasındaçokbüyük fark var. Özel tiyatro afışini mi, broşürünü mü, ilk temsilini mi düşünsün. Fotoğrafi kimse düşünmüyor. Bu kitaptaki birçok belge hep tesadüfen elde kalmış olanlar. Fotoğrafçı sa- yısı bir elin parmaklannı geç- miyor. Birçok insan oyuncu olmak ya da rejisör. Hal- buki tiyatronun en son ge- linen noktası bu. Ülke- mizde tiyatro müzesi bile yok. Zaten birkaç tane tiyat- ro eleştirmeni var. lncelemecisi ise bir elin parmaklannı geç- mez. Ben istiyorum ki 40-50 yıl sonra bir tiyatro talebesi, araş- tırmacısı elini attıgında bir belge bul- sun. -Gençlerin dekor vekostüme olan Ugisini nasıl değerlendirivorsunuz? lstanbul'da, Eskişehır, Ankara ve lzmirde sahne sanatlan konusunda eğitim veriliyor. Ancak her alanda ol- duğu gibi ekonomik sorunlar var. Özel tiyat- rolar, dekoratöre dekora ne kadarparaverebilir. Dev- let kurumlannda 5 kişi alsan kontenjan doluyor. Okuldan çıkan birinin dekorla kostümle ekmek kazanmasına, geçinebilmesine olanak yok. Genç- ler, reklama, grafik sanatına ve televizyona kayı- yor. Çok eziyetli bir iş olmasına ragmen karşıhğın- da yasammı idame ettirecek kadarpara kazanılmı- yor. Ulkemizde grafik sanatlan üzerine birçok ödül veriliyor. Ancak dekora ait bir şey yok. Dekorun kendine ait bir branş olduğu ve bunun hangi mes- lek sınıfina girdiği bilinmiyor. Düşle gelen notalar Gitarist-besteci Carlo Domeniconi 'nin 'Şeytan Trili' adlı yapıtı on iki müzikal tablodan oluşuyor AHSENERDOĞAN MüzikseverieT, 27. Ulusla- rarası İstanbul Müzik Festiva- li kapsamında dün akşam AK.M Büyük Salon'da 'Şey- tan TriB' adlı yapıtı dinledi- ler. Ünlü ltalyan gitarist-bes- teci Carlo Domeniconi'nin, Arjantınli yazar Daniel \lo- yano'nun 'El Trino del Diab- İo-Şeytan Trili' adlı romanın- dan esinlenerek bestelediği yapıtı Alman. Türk. ABDli Azerbaycanlı ve Arjantinli müzisyenlerinın oluşturduğu El Trinotopluluğu seslendir- di. Topluluğa solo kemanda Maren Ritter, soprano Barba- ra Hoos de Jokisch ve F.ngin Akan (anlatıcı) eslık etti. Kon- sen ünlü İspanyol şef Fran- cfaco de Galvez yönetti. Yapıtın bestecisı Carlo Do- meniconi tstanbul'daki mü- zik çevrelerine yabancı bir isim değıl. Sanatçı, 1977- 1980 vıllan arasmda îstanbul 'Ştytan Trfli'nin bestecisi DomenkonL (UGUR DEMÎR) Devlet Konservatuvan'nın Gitar Bölü- mü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmış. Türk, Hint ve Arap müziğı formlanna ilgi duymaya başlaması da hemen hemen bu dönemlere rastlıyor. Bu müzikformalan sanatçımn kompo- zisyonlanna özgün bir üslup kazandır- mış. Sanatçımn bugün dünyanın dört bir yanında ünlü gıtanstler tarafından çalınan besteleri de bu özgün üslubun birer ürünü. 'Kitap, gel beni bestele dedf 1947'de halya'nın Cesena kentinde doğan 17 yaşmda Pesaro Kon- servatuvan'ndan mezun ol- muş. Kompozisyon öğreni- mi gördüğü Berlin Sanatlar Yüksek Okulu'nda 1969 - 1992 yıllan arasında ders ve- ren sanatçı, halen Berlin'de yaşıyor ve çeşitli topluluklar- la birlikte çalışıyor. Domeniconi'nin Şeytan Trili romanını bir müzik ya- p\tına uyarlayışımn çok ilginç bir öyküsü var. "Ashnda baş- langıçtaçokbasft, sıradan bir olay la gelişti her şey ama ha- >attaki önemli şeyler, hep ba- shşeykrden oluşurzaten" di- ye başlıyoranlatmaya Dome- niconi. "1994'tegerçeklestir- digim tstanbul ziyareti sıra- sında akşamlan okuv abilece- gim bir kitap anyordum. Da- niel Moyano'nun İstanbufda yaşayan oğlu gjtarist Rıcardo Moyano'yla taruşnuştun. Ri- cardo bana babasının roma- nının ttaryancaçevirisini ver- di. Ben onun babasının yazar olduğunu bile bilmiyordum. Kitap bcru buyüU-ûi. .\.:!s*ı- lan öykünün, ölümden kılpa- \ı kurtulan ve cuntadan kaçmayı ba- şararak aDesiyleİspama"da sürgun ha- \aö yaşayan Daniel Moyano'nun ya- şam öyküsüyle bü>ük benzerlik gös- terdiğini fark ettinı. Rkardo da bana bu kitaptan esinlenerek iki gitar için bir şeyler yazabüeceğimi söyledi." Fikir. Domeniconi'ye ilginç gelmiş. Bir gece düşünde yapıtın temasını oluş- turan sekiz nota gelmiş kulağına ve hemen o anda kalkıp not almış. "Yal- nızbirterslik\"ardı'' diyor Domenico- ni . "Notalarzihnimdebir kemanın tel- lerinden dökülü>ordu. Oysa ben gitar ORTRE / DANİEL MOYANO 'El TrinoDel Dteblo' (Şeytan Trili) adlı romanm ya- zan Daniel Moyano, 1930'da Buenos Aires'te dogdu. Tıpkı romanındaki kahraman gibi çok iyi keman ça- lan yazann öykü ve romanlannın tümü ödüle değer bulundu, ancak dönemin politik şartlanndan olum- suz yönde etkilendi. 1976'da turuklandı, ölümden kıl- payı kurtulduve ailesiylebirlikte lspanya"ya kaçtı. Sür- günyıllannıgeçirdiğiMadrit'te 1992'deöldü. 1974'te yazdığı 'Şeytan Triü'nde geçen olaylar yaşam serüve- niyle büyük ölçüde parallellik taşıyor. Daniel Moyano'nun oğlu Ricardo Moyano, beş yıl- dır lstanbul'da gitaröğretmenliği yapıyor. Romandan bir müzik yaratması için Carlo Domeniconi'ye öneri götürmesinin nedeninin Domeniconi'nin babasına çok benzemesi olduğunu söylüyor Moyano: "Yaşamaba- kış açüan,zekâlan birbirineçokbenziyor. l stelik Car- lo kendi alaıunda bir numaradır.*" El Trino grubunun da bir üyesi olan Moyano. kitabın yazıldığı dönemde Arjantin'de faşizmin ayyuka çıktığım söylüyor. Kitap- ta anlatılanın aslında Arjantin gerçeği olduğunu be- lirten Moyano, romanm ilk yayımlandığı yıllarda Ar- jantin'deki bazı radyolarda tefrika halinde okunduğu- nu, ancak bu radyolann polislerin bombalamalanna maruz kaldığını anlatıyor. için bestelemeyi düşünmüş- tüm bu yapıtı. Bir- iki yıl bo- yunca hiçbirşe> yapanıadım. Ama o sekiz notayı \azdığun kâgıt busüreiçindeduvanm- da asıh kaldı. \ e zamanla ya- pıt, kafamda çok daha geniş bir boyuta ulaşü. O zaman anladım ki. parçanın kendi- sibenim düşündüğümden da- ha farklı olmaktsti>or. Ben de iki gitardan on dört enstrüma- na kadar çıktım." îş bestele- me aşamasına gelince her şey çok kolay olmuş Domenico- ni için. Moyano'nun aynı an- da hem gerçekçi hem de üst- gerçekçi anlatımı çok etkile- mişbesteciyi. Romanda mü- zikal bir akış olduğunu söy- lüyor Domeniconi: "Ben bir şeyyapmadnndesemyalan ol- maz, çünkü kitap hazır bir şekilde bestelenmeyi bekli- yordu. Diğer bir de>1şle ro- man 'Gel beni bestele' di- yordu." Şeytan Trili, 1500'lerinso- nunda Ispanyollann istila et- mesiyle düzenleri altüst olan Arjantin yerlilerinden Kızıl- derili Triclinio'nun usta bir kemancı haline gelişini, yal- nızca kemanını kullanarak yönetime direnip halkınm yanında yer alması üzerine kurulmuş. Domenico- m, bestesini yaparken romanı on ikı bö- lüme ayırmış. Müzik parçasında bu bölümlerönce bir anlatıcı tarafından kı- saca izleyicilere açıklanıyor. Domeni- coni, mümkün olduğu kadar romanda- ki olaylann akı^ına bağlı kalmaya ça- lıştığını beürtiyor ve ekliyor: "Ama bunu her zaman başaramıyorsumız. Romandaki bazı olaylar ve duygulan müzikle anlatmak için çok elverişli de- ğü, bu nedenle bu olayları tümüyle çı- kardım. Bazı olayları ise abartarak uy arladım besteye." Yapıtı seslendiren El Trino topluluğu. Domeniconi'nin Berlin'de tanıdığı bir grup müzisyenden oluşuyor. Hepsi de Domeniconi'nin Berlin'de tanıdığı müzisyenler. Dome- niconi'nin ŞeytanTrili'ni ses- lendirmek için oluşturduğu topluluk, adını da romanın Ispanyolca adında geçen 'El Trino' (Tril) sözünden almış. Topluluğu yöneten şef Fran- cısco de Galvez'in aralanna katılması ise. şefin kendi is- teğiyle olmuş. Şeytan Tri- li'nın 1998'de Berlin Filar- moni Orkestrasryla birlikte ilk kez seslendirilişinden bu- güne kadar hep grupla bir arada olmuş Galvez. Yapıtı belli bir müziktürünün içine koymuyor Domeniconi. "Biz müzikal olarak bazı resimler aktanyoruz. Kitaptaki tüm olaylar benim gözümde tab- lolar halinde canlandı ve bu taUolan da olduğu gibi nota- lara aktardun. Dûüeyenler de müziklibirresimiztiyoriarmış izlenimine kapuıyorlar" lekrrmmx,fotograflanmkaranhkodalardayapöğı müdahatelerte oluşturuyor. Usta objektiflerden ilginçbir seçki Kültür Servisi - Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergişi'nin Yaz'99 sayısı, 'Portfolyo Özel Sayısı' niteliğini taşıyor. Bugüne kadar yayımlanan sayılardan farklı olarak çeşitli fotoğraf sanatçılannm birbirinden farklılıklar gösteren portfolyolan yer ahyor bu sayıda. Her yaz sayısı 'Portfolyo Özel Sayıs' olarak yayımlanacak olan derginin bu ilk portfolyo sayısında Arif Aşçı, Jerry Lelsmann. Nikos Economopouios, Manuel Çıtak ve Fethi Izan'ın fotoğraflan yer ahyor. Arif Aşçı'nın yakında kitap olarak da yayımlanacak siyah beyaz tstanbul fotoğraflanndan oluşan 'Siyah Bey^z tstanbul' başlıklı portfolyosunu, fotograflannı karanlık odalarda yaptığı müdahalelerle oluşturan Jerry Uelsmann'ın ponfolyosu takip edıyor. Bu senenin sıcak gündemini belirleyen Balkan'ı farklı bir açıdan yansıtan Nikos Economopoulos'un 'In The Balkans' isimlı çalışması da yer alıyor dergide. Yugoslavya'nın dagılmasından önce Balkanlar'ı, bu arada ülkemizi de bir karavanla gezerek özellikle insanlar üzerinde yoğunlaşan Economopoulos'un bu portfolyosunu Manuel Çrtak'ın denize aşina insanlann denizle iç içe geçmiş yaşam tarzlannı aktardığı 'Akdeniz' başlıklı portfolyosu takip ediyor. Portfolyolann son konugu ise Fethi tzan ve 'Heyk-el' isimli çalışması. Izan bu çahşmasında, bir heykel atölyesinin sihirli ortammı fotoğraf kareleri aracılığıyla aktarmaya çalışıyor. Geniş Açı'nm bu sayısında aynca geçen aylarda Uluslararası tstanbul Film Festivali için ülkemize gelen Jerry Uelsmann'la yapılan bir söyleşi ve sanatçımn festival sırasında açılan 'Kareler ve tçindekiler' başlıklı sergisiyle ilgıli bir eleştiri yazısı; Arif Aşçı'nın, nüfus patlaması yaşayan metropollerle ilgili çalışması çerçevesinde tstanbul'a gelen Sebastio Salgado ile beraber geçirdiği birkaç günün izlenimlerini aktardığı yazı ve Şebnem tşigüzel. Orhan Cem Çetin ve Nazif Topçuoğlu'nun köşeleri yer alıyor. Geniş Açı'nm kadrosuna bu sayıda yeni bir isim katılıyor. Necati Abacı 'Çizgili Sayfa'sında yayımlanacak karikatürleriyle fotoğrafseverleri farklı bir dünyaya götürecek. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR CSeçiniz Efendim! Bir iki hafta önce Cumhuriyet'in kültür sayfasın- da bir Ingiliz sanatçısı hakkında ilginç bir yazı oku- dum. Anthony Noel Kelly, kasap olarak da tanını- yorve kavramsal sanatla iştigal ediyor. Geçen yıl Kra- liyet Tıp Fakültesi'nin cerrahi bölümünden parçalan- mış kafa, kol, bacak, gövde ve beyin parçaları ça- lıp bunlan o zamanki sergisinde sergilerken kafalar- dan birini tanıyan bir kişinin ihban üstüne yakalanıp üç ay hapse mahkûm olmuş mürrrtaz bir sanatçı. Kelly hapisten çıktı, yeni sergisini açmaya hazırla- nıyormuş bugünlerde. Kafa/kol sergisi için en bü- yük üzüntüsü medyanın, olayı yalnızca sanat dışı yö- nüyle ön plana çıkarmasıymış. "Izleyiciler benim serg/mı göfemed/ter. Kavramsal birsanat olduğu için ben de kendimi anlatıp savunamadım" diyor sanat- çı. Derdini iyi anlatıp yaptığını savunamamak, kav- ramsal sanatın en büyük sancılanndan biridir. Kavramsal sanat yapmak için önce, adı üstünde, bir "kavram" gerekir. O olmazsa olmuyor, ama yal- nızca kavramla da kavramsal sanat yapılmaz. Bilgi de gerekir. Birçok konuda bilgi gerekir. Ama bu da yetmez. Çok gelişmiş bir mizah/ironi duygusu da el- zemdir. Bir de klasik ve modem sanatı iyıce belle- miş olmak gerekiyor. Eh bu saydıklanmı tamamla- dıktan sonra isterseniz "kavramsal" sanat bile ya- pabilirsiniz. Kimsenin söyleyeceği bir şey olamaz. Banaasıl ilginç gelen, Noel Kelly'nin yeni sergisi- nin fikri oldu. Doğum Günleri başlığı altında, bir ya- şından doksan iki yaşına kadar her yaştan birer er- kek ve kadının yüz altmış sekiz çınlçıplak iotoğrafı- nı sergitiyor Kelly. Tamamlanması üç yıl sürmüş bu fotoğraflarla, bir insan gövdesi kataloğu oluşuyor. Anadan doğma, üryan 168 insan. İlginç ve kavram- sal bir girişim gibi geliyor bana. Keşke diyorum bız- de de böyle denemeler yapılsa, genç ve cesur sa- natçılanmız böyle tasanmlara imza atsalar. Ama ta- bii burası Müslüman bir ülke ne de olsa, öyle tam boy çınlçıplak insan fotoğrafı kimileri için biraz ağır kaçabilir. Müslüman kavramsalcıhğın birömeği ola- rak, belden yukansı çıplak bir koleksiyon, Anthony Noel Kelly'nin işine benzer bir şeyler yapılabilir bel- ki, kimbilir? • • • Yapı Kredi Yayınlan iki nefis iş daha yayımladı. Bi- ri Abidin Dino'nun Sinan adlı yapıtı. Muhakkak okunması gereken bir başucu kitabı. Abidin Bey düşsel bir özyaşam öyküsü yazmış Sinan'ın ağzın- dan. Insanın yüzünü ağartan güzelim birTürkçeyle yazılmış olağanüstü biryaprt. Ikinci kitapsa John Ber- ger'ın Katya Berger Andreadakis ile birlikte yaz- dığı Tiziano/Su Perisi ile Çoban adlı yapıt. Onu alıp okuyamadım şimdilik, ama gazetenin kitap ekinde ilanlannı gördüm. Sayın Celal Üster çevirmiş yapı- tı, oradan bir alıntı da var. O almtıyı okurken aklım kanştı. Şöyle diyorlar: "Çağımız, uyumdan çok, öf- ke ve bilgeliğin izinde hep. Geç Rembrandt'lar, geç Goya'lar, Beethoven'in son sonatlan ve kuartetle- h.aeç Tıziano'lar..." (landaki alıntıyı okurken düşündüm. Berger'lar ne demek istiyoriar acep diye? Geç Rembrandt, geç Goya, geç Tiziano... Vakit ne kadar geç olmuş. Geç- sin de nasıl geçerse geçsin. Ben geciktim yine, bi- liyorum ama Goya neden geç? Berger Ingilizce yaz- dığı için Goya'nın, Rembrandt'ın veTıziano'nun son dönem yaprtlannı "late Rembrandnt, late Goya, la- fe Tiziano" diye tanımlamıştır herhalde kendi dilin- de. Ordaki "late" in karşılığı geç midir? Geçiniz efen- dim! ••• Öküz dergisinin bu ayki sayısında Orhan Pa- muk'la yapılmış bir söyleşi var. Müzik konusunda bu değerli roman yazanmız şöyle konuşuyor: "Ça- lışırken müzik girmez eve. Müzikle aşk ve nefret iliş- kim var. Müzik benim için bir teselli aracı. Diyelim ki hayatta yenilmişimdir, kederliyimdir, ışler istedi- ğim gibi gitmemiştir, o zaman müziği açarım. Mü- zikbenidefterierimdenuzaklaştınr. Tesellieder. Son derece tutucu ve yararcı bir müzik anlayışım vardır. Bana ilham verip coşturmaz. Verse bile verdiğı il- ham asla yazıya dönüşmez. Onun için müziği oldu- ğunca hayatımdan uzak tutuyorum." Sayın Pamuk adına üzülüyorum. Şostakoviç'in o güzelim on beşinci yaylı sazlar dörtlüsünü bilme- diği için. Eleni Karaindrou'nun Rumeli müziğini bil- medigi için. Louis Armstrong'un VVest End Blues'un- daki Eari Hines'ın piyano solosunu sokakta yürür- ken anımsayıp gülümsemeyeceği için. Vılla Lobos dinlerken yazıyazmantn keyfini kaçırdığı için. Brahms, Eric Dolphy ya da Los Panchos ile güne ya da ge- ceyansına başlamanın keyfinden kendini yoksun tuttuğu için. Orhan Pamuk'un soylediklerinde üzü- cü bir şey var, ama bu yazıyı burada kesmek zorun- dayım. Bir yazar arkadaşımın davetiisi olarak Pep- pino di Capri'nin konserine gideceğim. Sahi yahu? Peppino di Capri'yi sever misiniz? Uzay Yokı'nun Dr. McCoy'u öldü • Kültür Servisi - Uzay Yolu dizi ve fılmlerinde Dr. McCoy karakterini canlandıran oyuncu Deforest Kelly, 79 yaşında yaşama veda etti. Kelly, altı Uzay Yolu fılminde Dr. Leonard McCoy rolünü üstlenmiş ve çeşitli Western filmlerinde oynamıştı. Uzay Yolu'nda birlikte rol aldıklan ve Mr. Şpock'ı canlandıran oyuncu Leonard Nimoy, Kelly'nin çok nazik ve iyi bir insan, anlayışlı ve sevgi dolu bir çalışma arkadaşı olduğunu ve kendisini çok özleyeceğim belirtti. Gürep Aykal ADSO'da • ANTALYA (AA) - Gürer Aykal Antalya Devlet Senfoni Orkestrası (ADSO) şefliğine atandı. Aykal, konuyla ilgili olarak düzenlenen basın toplantısında "Öğrencilerim burada olmamı istediler, onlan kıramadım. Ancak Antalya'da yerel yöneümin orkestraya destek vermesinin beni şaşırttığını belirtmeliyim. ADŞO'nun en büyük sansı Antalyalılann bu orkestrayı istemesi olsa gerek. Hayatım orkestra ile geçti. Bildiğim tek şey orkesrra ve öğrencilerimle olmaktan çok mutluyum" dedi. 27. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ BUGUN • Bayezkl Operası saat 19.30'da Aya trini Müzesi'nde sahnelenecek. YARCV • Ralph Kirshbaum (viyolonsel) ve Peter Frankl (piyano) resitali saat 19.30'da Aya trini Müzesi'nde geTçekleştirilecek. • Devlet Klasik Türk Müziği Korosu konsen saat 19.30'da Atatürk Kültür Merkezi Konser Şalonu'nda yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle