Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 HA2İRAN 1999 PAZAR
10 P A Z A R Y A / I L A R I dishab@cumhuriyetcom.tr
Kirli parmak uçlan efsanesi...tngilizlerin dünyaca tanınmış çello
sanatçısı Julian LJoyd Heber, kendisiyle
ilgilı. kaynağı da kendisı olan bır
söylentiyi yalanlamayı on beş yıl sonra da
olsa akı! edebildi çok şükür. 1984 yılında
basılan "Çeilom ile Gezinti" adlı
kitabında, durduk yerde karaladığı bir
cûmle yüzünden, adı dünyanın en pıs
çellistine çıkacaktı adamın. Her yönüyle
ilginç olan bu kitabında Weber, garip
yönleriyle tanınmış müzisyenlerden söz
ederken kendisinin de sol elinin parmak
uçlannı hiç yıkamadığını vurgulamıştı. O
gün bugiindür, verdiği bu bilgi yüzünden,
zaten var olan ününe "sol eüni hiç
yıkamayan çeüist" unvanı da eklenıverdi.
Konser için gittiğı Avustralya'da ömeğin,
yanma yaklasan bir öğrencinin ilk sorusu
"Sol elinizi gerçekten hiç mi
yıkamıjorsunuz" oluyormuş. Öyle ki
herkesin yeni bir şeyler katarak
yaygınlaştırdığı bu söylentiyi Weber'in
meslektaşlan bile ciddiye almışlar. Çok
tanınmış bir piyanist olan Gersüd Moore
bir de yazı yazmış üstelik ve cıddi cıddi
sormuş, "Pfeki sağ eüni nasd yıkıyor" diye.
Böyle bir durum yani. Ingiltere müzik
dünyası yıllarca Weber'in sol elıyle ilgili
bu "efsaneyle*1
yatıp kalktı, deyim
yerindeyse.
Trajikomik tavırlar da başgöstermedi
değil bu arada. lyi bir çellist olmanın sol
eli hiç yıkamamakla mümkün olduğuna
STOCKHOLM
inanan yeni çello
sanatçılan bile türedi.
V.'eber farkında olmadan,
"sol el yıkamama
tara"nın teorisyeni ve
önderi olacaktı az kaldı.
Hani vardır ya öyle tipler,
kafalan bassın basmasın,
kimi şeyleri taklit ederler. ^ •
BobMarley,
Rastafaraman dinine mensuptu ve
inançlan gereği, hiçbir zaman imza
atmazdı ya, söz konusu dinle hiç ilgisi
olmayan, ama yazılı metinlere imza
atmayan on binlerce Marley hayranı var
hâlâ. Bob Dylan'ın kapısının önündeki
çöp tenekesini kanştınp, ona ait bir şeyler
bulmayı umut eden hayranlan yok
muydu? Dylanoloji diye bir dal bile
çıkacaktı neredeyse. Insan aklı bir tuhaf.
Her neyse. Şimdi, "d yıkamama miti"
artık sona ermek üzere. Çünkü bu "tarzın
peygamberi (!)" Weber, basma en nihayet
açıklama yaptı ve 15 yıldır sol eüni
yıkamadığı yolundaki bilginin bir yanlış
anlamadan kaynaklandığını söyleyiverdi.
Meğer, konser öncesi yumuşattığı,
dolayısıyla performansını etkiledigı
gerekçesiyle sol elinin panriak uçlanna
mümkün olduğunca su değdirmemeye
çalışırmış. Kitapta bunu anlatmak istemiş,
ama nedense olmadık anlamlar yüklenen
söylenti. bugünkü içinden çıkılmaz
duruma gelmiş. Umanm,
ne ilgisi var, diye
düşünemezsiniz, aklıma
sol tarihimizde adına çok
MUSTAFA K. sık rastlanan Cuntaa
ERDEMOL Mahmutgeldıbırden
nedense. Eski
tüfeklerden Galip
^ — ^ — - ^ — Mükerrenı Ataç'a,
"Galip Amca, neden
cuntaa Mahmut demişler acaba" diye
sormuştum. Hani sol cuntacı falan mıdır
diye. Galip Amca yanıtlamıştı: "Ne
cuntacı» evladım. Yakalandığında
mesfegini soran polise verdiği çantacı
vanıtj. döndü dolaşn cuntaa oİdu. Bütün
hikâyebu."
Weber vakasında da bütün hikâye bu.
Tabii insan neyi, ne zaman söyleyeceğini,
en önemlisi nasıl ifade edeceğini her
zaman ayarlayarmyor. Tom Hanks'in buna
örnek olacak bir gafı vardır, anımsadıgım.
Galiba "Philaddphia" filmindeki eşcinsel
avukat rolüyle Oscar'a layık görülmüştü.
Ödül gecesi yaptığı konusmada,
eşcinselleri anlayabilmesinde, kolejdeki
eşcinsel öğretmeninin etkisi olduğunu
belırtip, ona teşekkür edeyim derken, sen
kalk cinsel tercihini yıllarca saklayan ve o
sıralarda evlenmek üzere olan adamı
dünya âleme reklam et. Weber, kendi
yarattıgı söylentiden, Hanks'in öğretmeni
kadar olmasa bile, oldukça zararlı sayılır.
Çünkü gerçekten adı pis sanatçıya çıktı
çıkacaktı ki durumu açıklığa
kavuşturuverdi.
Sol ellerini yıkamayarak onu takip eden
müritleri ise Çakırcalı Mehmet Efe'nin
yaşadığı şaşkınlık ve hayal kınklıgının
aynısıru yaşıyorlardır herhalde. Umanm
yanlış anımsamıyorumdur. Kurtuluş
Savaşı öncesi, düzenli bir ordu kurulmak
istenmektedir. Mustafa Kemal, Ege
yöresinin ünlü efesi Çakırcalı Mehmet
Efe'yle de görüsecektir. Çakırcalı'da ve
efelerinde öyle bir Mustafa Kemal imajı
vardır ki bilinenin tam aksine, Mustafa
Kemal sesi gür, kara yağız, devasa bır
adamdır onlara göre. Görüşme günü efeler
büyük bir heyecan ve saygıyla Atatürk'ü
görmeye giderler. Karşılarında sanşın,
çok da uzun boylu olmayan Paşa'yı gören
efeler şöyle bir şaşınrlar önce. Paşa'nm
incecik bir sesle "Merhaba arkadaslar"
deyişi ıse bambaşka bir şaşkınlıktır.
Oturulduğunda, Mustafa Kemal'e şekerli
ve çok açık bir çay getırildığinde
Çakırcalı dayanamaz ve "Bize bunu bari
yapmayacaadın paşam" deyiverir. Malum,
çayı koyu ve şekersiz içmeİc, Anadolu'da
çok bir erkek tavndır.
WebeT'in takipçileri de şaşırmalanna yol
açan ve kendilehne bunu da yapan
üstatlanna kızgınlar şu ara, ama başka bir
gariplik buluncaya kadar sol ellerini
yıkamaya tekrar başlamak zorundalar.
Ulusal kimliğimiz
utanç vermemeli
MOSKOVA
Bazı Türk şirketleri
Rusya'da ticari başan
kazanmak için Türk
olduklannı gizlemeye
çalışıyor. Kimısi başka
Türklerle bir arada
görünmekten bile
kaçınıyor. Kimisi de
"Aslında Türkiye'deniz
ama, falanca işi yaparken
bir başka kimlik kuüanıyonız" diyerek
daha yumuşak ve kararsız-çelişkili bir
yaklaşım sergiliyor. Bunlann bir kısmı
yurtiçinde ve dışında ciddi başanlara imza
atmış dev firmaİar. Galiba ticaretin
kurallan. onlan, nüfus cüzdanlannı
mümkün olduğunca uzak bir yere
saklamaya zorîuyor; aksi takdirde
"memleketin imaj mesetesT ile uğraşırken
daha uzun süre ceplenne para girmeyebilir.
"Memleketin imaj meseksi" üzerinde pek
uzun durmadığımız, ama fazla yorucu
olmayan yüzeyse! dostane sohbetlerde
hepimizin söyleyecek sözü bulunan
"kaygan" bir konu. Bir yandan hepimiz
Türkiye'nin imajının iyi olmasını istiyoruz,
çünkü kötü olduğunu hissettiğimizde
rahatsız oluyoruz. Öte yandan her ne kadar
tek tek hiçbirimiz zekâmıza toz
kondurmasak da biliriz ki "büyük işler"
bizim dışımızda çözülür; "ulusal düzeydeki
sorunlar" içinde çalıştığımız burolara
sığmaz, üstünde ticari görüşme yaptığımız
masaların dışında kalır. Sonuç: Türkiye'nin
imajını düzeltmek "elbette hepimizin
rşkür". ama asla "benim işûn" değıldir!..
Ben Sovyetler Birliği'ne ilk kez
geldiğimde (Brejnev döneminin
sonlanydı), Türkiye adına, geçmişten kalan
bazı tozlu iz ve kalıplann dışında fazlaca
bir şey yoktu. İlk tanıştığım kızlardan
birinin Türkiye'nin hantadaki yerini
gösterememesine ve onu Hindistan
yakınlannda aramasına epeyce
bozulduğumu hatırlıyorum. Yaşım
ilerledikçe, "tanınmamak"tan çok daha
kötü bir şey olduğunu öğrendim: "Yankş
tanuunak." tlk müteahhitlerimizın ortaya
çıkmasının, onlann kazandığı ilk
başanlann üzerinden on yılı aşkın zaman
geçti. O zamanlar imajımız olumsuz
değıldi. Tek bir sektörde (inşaatta) de olsa
"Türk mucizesi"nden söz ettirebilmiştik.
Mosko\a'nın en deneyimlilerinden Murat
Gülmezoğlu'nun anlattığına göre o
dönemlerde buraya gelen inşaat işçilerimiz
kılığına kıyafetine dikkat ederdi, sanatla-
kültürle tanışmak, ilişki kurduğu insanlarda
iyi izlenim bırakmak için elinden
geldiğince titiz davranmaya çalışırdı.
Kendimızi ne zaman
bıraktık? lçımizdeki
olumsuzluklan ne zaman
tüm boş vermişliğimizle
dışanya taşır, özensızlikle
sağa sola saçar olduk?
Moskova özgürlüğe doğru
adım atıp sınırlar
şeffaflaşmaya başlayınca
eski Sovyet yurttaşlan, en
başta Türkiye'yle birlıkte iki şeyi
keşfettiler: Uluslararası turizm ve "bavul
ticareti"ni. Bu sürecin olumlu yanlan bizi
birbırimize daha da yakınlaştırdı. Ama
gizlenmesi olanaksız karşıhkh
olumsuzluklanmız ılişkilerimizde koca
lekeler bıraktı. Tarihte, çok az halkın
yaşadığı keskin bir değişim sürecinden
geçen eski Sovyet yurttaşlan, ekonomik,
kültürel ve ahlaki bunalıma girdiler. On
yıllara dayanan istikrarlı hayat
alışkanhgının yıkılması, bunlann bir
kısmını, kurallannı kolay öğrenemedikleri
ticarete, bir kısmını ise yeraltı ilişkilerine
ve fuhuşa yöneltti. Dünün "süper"
devletinin "erişüemeyecek derecede
kültürlü" yurttaşlannı diz çökmüş halde
fotoğraflayan pek çok fırsatçı Türk, bundan
yararlanmaya çalıştı. Ticarette üç
kâğıtçılık, sınırlan aştı. Bu ortamda
ideolojik ve siyasi kıvılcımlara körükle
gidenlerin ekmeğıne yağ sürüldü. Daha
yeni tanışmaya başlamış olan iki ülkede
devletler, toplumsal örgütler, medya
kurumlan ve aydınlar bu olumsuzluklan
zamanmda saptayıp karşı çıkamadılar.
Bugün Rusya'da "Türk", Türkiye'de
"Rus" deyince milyonlarca insanın aklında
oluşan imaj, yer yer iki halkın da kesinlikle
hak etmediği kadar yanlış, yüzeysel ve
çarpık çizgilerle dolu. Ya tarihimizdeki ve
bugünkü ekonomik-ticari ortak
başanlanmız? Ya Kurtuluş Savaşı ve ulusal
endüstrinin kuruluş döneminde Türkiye'ye
yapılan Sovyet yardımlan? Ya Rusya'daki
bankalanmızın, inşaat ve ticaret
şirketlerimizin başanlan, yaptıklan
yatınmlar, açtıklan fabrikalar ve alışveriş
merkezleri? Ya Antalya'nın "Rusya'mn bir
numarah tatil bekksi" haline gelmesi? Ya
iki halkın ulusal karakterindeki
benzerlikler? Hayır, üzerimize
yapıştınlmaya çalışılan kötü sıfatlan kabul
etmiyoruz. Ne Rusya hak ediyor olumsuz
imajı, ne de Türkler! Ama bir bütün olarak
"sütten aknuş ak kaşık" olmadığımızın da
bilincindeyiz. Rusya'da Türkün ve
Türkiye'deki Rusun kendi ulusal
kimliğinden utanmayacağı bir geleceği hak
ettiğinden kimsenin kuşkusu olmasın!
Papa kayarak düştü J5SSSK5;
duşmesi sonucu başından
yaralandı. Papa'nın kesik oluşan şakağuıa ûç dikiş atıkbğı büdirildL Varikan
Sözcüsü Joaquin Navarro-Valls yapOğı açıklamada, II. Jean Paul'ün kaza ge-
çirdiği sırada Varşova'daki Vatikan Büyükelçiliği'nde buhınduğunu, Papa'nın
kazaya rağmen yapılacak ayine katümak üzere güneydeki Sandomierz kenti-
ne gittiğini kayderti. Papa'nın büyükeJcUikten çıkarken civan kazayla kayarak
düşmesi sonucu başuu yere çarpöğını belirten sözcü Navarro-Valİs, Papa'nın
ayağının kaymasma neyin yol açüğnı bilmediklerini söytedL
Amerikan düşü
devam ediyor
LOS ANCELES
Amerika kıtasının keşfı,
dünyanın çeşitli
ülkeierinde baskı altında
yaşayan insanlar için o
dönemde yeni bir umut
olmuştu. Kimi din
baskısından. kimi yaşama
şartlannın ağırlığından,
bazılandagüç
kullanılarak bu kıtaya göç ettı. Bu insan
mozayiğinin meydana getirdiği ABD,
dünya cografyasında yerini alırken farklı
kültürleri bu yeni kıtaya taşıyan insanlar
kendilerine sığınabilecekleri bir toprak
bulmanın sevincindeydi. Göç yıllarca
sürdü, bugün de sürüyor. Tarihten gelen bir
özellik olsa gerek. ABD günümüzde
dünyanın en çok göç alan ülkelerinin
başında geliyor. Yasal yollardan bu ülkenın
vatandaşhğını seçen insanlann dışında
illegal olarak ABD'de yaşamayı tercih
edenlerin sayısı her geçen gün arüyor.
Amaç eskisinden biraz farklı olsa da bu
topraklara ayak basan umut yolculan güzel
bir yaşamın hayalini kuruyor. Ancak bu
farklı dile, farklı dıne sahip insanlardan
hiçbiri Meksikalılar kadar bu düşe yakın
görünmüyor. tki ülke düşünün, biri
dünyanın süper gücü olsun, diğeri
yoksulluğun yaratnğı sorunlann üstesinden
gelemesin. Birinde yaşam standartlan
tavana vururken dığerinde ekonomik
sorunlar ülkeyi kasıp savursun. Ve bu iki
ülke birbirine sınır komşusu olsun. Sözünü
ettiğimiz ülkeler, ABD ve Meksika. tki ülke
arasmdaki komşuluk ilişkilerinde gözle
görünür problemler yaşanmasa da ABD ve
Meksika'nın "hasıram" ettiği göç sorunu
çığ gibi büyümeye devam ediyor. Konuyu
rakamlarla anlatmak gerekirse bu sorunun
büyüklüğünü daha kolay anlamak mümkün
olacak. Her ay ortalama 10 bin Meksıkalı
yasadışı yollardan ABD'ye giriş yapıyor.
Bu sayı yılda 250 bin kişiyi buluyor. 270
milyonluk ABD'nin 55 milyonu illegal
olarak bu ülkede yaşıyor. ABD'ye yasadışı
yollardan yapılan girişlerde genellikle
Meksika sının tercih ediliyor. Sayının
büyüklüğü göz önüne ahndığında bazı
istenmeyen olaylar da meydana gelebiliyor,
yani ABD'de özellikle bu göçmenlerin
toplu halde yaşadıklan bölgelerde suç oranı
sürekli yükseliyor. Işte bu noktada
Amerikan halkı da sesini yükseltiyor.
Ancak sorunun çözümlenememesine kimse
doyurucu bir yarut veremiyor ve bu durum
biraz zihinleri kanştınyor. Dünyanın en
gelişmiş güvenlik sistemlerini kullanan bir
ttcetun sınır gecışlenni Dastl okıp da
ödleyemedıği zihinleri kurcalıyor. Bu
noktada pek çok Amenkalmın içinden
mınldandığı konuyu isterseniz biz size
aktaralım. İllegal geçişler istenildiği
takdirde engellenebilir, ancak bu
yapılmıyor, çünkü ABD bu yolla ucuz
işgücü kullanıyor. Clkede kimsenin
yapmaya yanaşmadığı pek çok iş Meksikah
göçmenler tarafından yapılıyor. Bu ucuz
işgücü sosyal güvenlik de istemiyor. Onlar
için önemli olan bir saat başına alacaklan 5
dolarlık asgari ücret. Teksas, Arizona ve
California, ABD'nin Meksika'yla sınınnı
oluşturan üç eyaleti. Teksas ve California
eyaletlennin son yıllarda aldığı geniş
güvenlik önlemleri nedeniyle Meksikah
göçmenler Arizona sınınna yakın
bölgelerde karşı tarafa geçecekleri en
uygun zamanı kolluyor. 350 mil
uzunluğundaki bu sınırda devriye gezen
REMZİ
GÖKDAĞ
polislerin dışında herhangi
bir güvenlik önlemi yok.
Çöldeki bu alanda dikenli
teller ya da buna benzer
herhangi bir fiziki engel
bulunmuyor. Meksika
sınınnda hazır bekleyen
göçmenler özellikle sınır
" ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ polisinin nöbet değişim
saatlerinde geçişleri yapıyor. Sınırlı
geçmeyi başaran göçmenler en yakın
karayoluna ulaşıp ülkenin çeşitli
eyaletlerine dağılabiliyor, yakalananlar ise
sınır dışı ediliyor. Ancak bu insanlar hiçbir
zaman umutlannı yitirmiyor ve ilk fırsatta
smın tekrar geçmeyi deniyor. Sınır
geçişlerini sağlamak amacıyla
Meksika'daki yasadışı örgütler kişi başına
1000 dolar karşıhğında göçmenlere sının
geçirme sözü veriyor. Bu gruplann ABD
topraklanndaki uzantılan da sının geçenleri
istedikleri yere ulaştırmakla yükümlü.
Geçmişte Meksika'nın sınırlan içinde
bulunan Teksas, Arizona ve California'da
nüfusun büyük bölümünü "Hispank"ler
yani Meksika ve diğer orta ve güney
Amerika ülkelerinden göçen insanlar
oluşturuyor. Hatta bazı bölgelerde
Hispanic'lerin yoğunluğu yerli
Amerikalılann sayısını geçiyor. Devlet
dairelerinden bankalara, restoranlardan
alışveriş merkezlerine kadar herkes
Ispanyolca konuşuyor, yazıyor. Bölgedeki
sokak işçilen ve mahalle adlan dahil
tspanyolca. Bu üç eyaletteki Meksikalı
nüfusun gücü, Meksikah siyasilerin de
rüyâlannı süslüyor. Geçen günlerde ilk
yurtdışı gezisini California'ya yapan
Meksika Başbakanı, Los Angeles'ta
kalabalık bir gnıba hitaben yaptığı
konuşmasında Meksikalılara kendisini
seçtikleri için teşekkür edebiliyor. tllegal
sınır geçişleri ABD için ciddi bir sorun
olarak algılanmasa da Amerikalılar bu
duruma hiç de sıcak bakmıyorlar. Özellikle
Meksikah nüfusun yoğun olduğu
bölgelerde harcamalann büyük bölümünü
Amerikalılann evlerine, işyerlerine aldıklan
güvenlik önlemleri oluşturuyor. Doğal
olarak bu durum bazılannın da işine
geliyor. Bölgede adı konulmamış bir işgücü
hüküm sürüyor. Her şeyin parayla
ölçüldüğü bir toplumda daha çok insan,
daha çok ticaret anlamı taşıyor. Son
günlerde Arizona'nın sınır kasabası
Douglas bu söylediklerimize güzel bir
örnek oluşturuyor. Tam anlamıyla yol
geçen hanına dönen bu sınır kasabasmda
. ticaretle uğraşan Amerikalılar hallerinden
bir hayli memnun görünüyorlar. Ulaşım,
konaklama ve yiyecek sektörlerinde
göçmenler sayesinde bir patlama yaşanıyor.
Hatta işyeri sahipleri kendi aralannda
yaptığı bir ankette önümüzdeki yıl 200 bin
göçmenin kasabalanna geleceğini tahmin
ederek iş durumlannı bu sayıya göre
ayarlıyor. iki yıl öncesine kadar 2 otobüs
şirketi bulunan kasabada bugün 30'un
üzerinde otobüs şirketi ağırlıklı olarak
göçmenlere hizmet veriyor. Motellerde
üçüncü sınıf odalann fiyatlan 40 ila 100
dolar arasında değişiyor. Yani her yıl
binlerce Meksikah, sağlam bir gelecek
umuduyla bu topraklara bir şekilde giriyor.
Kimi tutunuyor, kimi tutuklanıyor.
Kendilerine böylesine riskli bir maceranın
nedeni sorulduğunda agızlanndan iki
kelime çıkıyor. "Por trabajo"', yani bizdeki
karşıhğıyla "ekmek paraa".
Porno oyuncusunun kalite arayışı
PARİS
MİŞEL
PERLMAN
Burada sözünü edeceğimiz ünlü bir yagız
delikanlının yaşamını rüyamızda görsek
inanmazdıkdoğrusu... Lakin, iyice
bilmenizi isteriz, yakışıklı delikanlının
"müthiş" serüveni birçok insanı hayrete
düşürecek kadar ilginç.
Yakışıklı Rocco elinden geldiğince
çabalayıp durduktan sonra, doğduğu
Italya'dan aynhp günün birinde Fransa'ya
yerleşiverdi. Otuz beş yaşındaki Rocco
Siffredi'nin yaşamına renk getiren fılm,
artiste neler getirmedi ki...
ttiraf ediyoruz: Biz bugüne kadar Italyan
fılm artistinin "marifederini" göremedik.
Ancak, adamın şimdiye kadar, yaklaşık
bin fılm çevirdiğini öğrenince, bayağı
heyecanlandık...Bu sektörü iyi bilenler
bile, "porno kralTna hayranlıkla
bakmaktan kendilerini alamıyor.
Evet, şunu kabul etmek gerekir ki, Italyan
"porno fılm artistr şimdılerde daha
"ka»eli",daha "kûkûrhl" fılmler
üretmenin peşinde. Zaten, geçenlerde,
Rocco'nun birkaç dakikacık oynadığı
"Romance" fılmi çeşitli tartışmalara
neden oldu. Bütün mesele, "kültür'' ile
"kaüte"nin çatışmasından
kaynaklanmaktaydı. Elbette öyle olacaktı
diyor kimileri.
Bu tartışmalar bir yana, 35 yaşındaki
Rocco Siffredi günümüze dek çevirdiği
porno filmlerinden her biri için, 500 ile
700 bin Frankı cebine indiriyor. Kendisine
soracak olursanız yeterli değil bu para.
Bütün bu aynntılann bir kez daha,
Fransa'nm önde gelen günlük
gazetelerinden, Lib'eration tarafından
kamuoyuna açıklandığını da hatırlatmak
isterim.
Ev sigortasında... Hayat sigortasında... işyeri sigortasında... Ferdi kaza sigortasında...