20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MART1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Anneler: Polis tehdit ediyor • İstanbul Haber Servisi - Cumartesı Anneleri, 199. eylemlerini de ÎHD tstanbul Şubesi'nde gerçekleştirdıler. Cumartesi Anneleri, son 7 aydır yaşadıklan baskıları Avrupa lnsan Haklan Mahkemesf ne (AtHM) götürdüklenni anımsatarak "Oturmak, çıçek bırakmak derken kapının önüne çıkmak da yasaklandı. Polis, 'Galatasaray da Beyoğlu da yasak' diyerek bizi tehdit ediyor" dediler. "Türkiye, kayıplann nerede?" başlıklı bir bildıri yayımlayan Uluslararası Af Örgütü'nün dünyanın çeşitli bölgelennde bulunan temsılcilıklerinde Cumartesi Anneleri'yle dayanışma için aynı anda oturma eylemi düzenlendıği belirtildi. Fransa'da Evry Fransız- Anadolu Demokratık Kültür Merkezi de kayıp yakmlan ıçin mücadele eden Cumartesi Anneleri'ne ödül vernıe kararı aldı. Gülçin İlci Kütuphanesi • BURDUR(Cumhuriyet) - Burdur Belediyesi'nde oluşturulan kütûphaneye, trafik kazasında vefat eden gazetecı Gülçin Bozkurt Hcı'nın adı verildi. Burdur Belediyesi Basın ve Halkla İlışkıler sorumluluğu görevıni yürüten, Anadolu Ajansı ve gazetemızin muhabırlığını yapan tlci'nin beledıye bınasındaki çalışma odası kütûphaneye dönüştürüldü. Burdur Beledı>e Başkanı Hulusi Büyükyörük. kütûphanenin açılış törenınde yaptığı konu^mada, "Güla&geTçek bır gazeteciydt. Güfçin çevrecıydı. Atatûrkıjü idi. Burdur sevgisiyle doluydu" dedı. Bakırköy'de yasadışı gösteri • İstanbul Haber Servisi - Bakırkoy lncırlı Caddesi'nde dün saat 13.45 sıralannda yûzleri maskeli 6 kişılık bir grup tarafından "Shop in Shop" adlı giyım mağazasına moîotofkokteylli saldında bulunuldu Bazıeşyalann yanmasma yol açan küçük çaplı yangın, görevliler ve yurttaşlar tarafından söndürülürken olay yerinden yaya olarak kaçan saldırganlar Vakıfbank Şubesi'nın gırişine de molotofkokteylı attı. Çevre eylemi • tstanbul Haber Servisi - Doga Savaşçılan Çevre Örgütü, bogazlarda yaşanması olası kazalara karşı kamuoyunun dikkatini çekmek, ilgilileri uyarmak amacıyla 19 yıl önce bir Rumen tankennin yandığı Haydarpaşa açıklanndaki mendireğe afiş astt. Orgût başkanı Murat Çetintaş yaptığı açıklamada, tarihi bir dokuya sahip olan İstanbul Boğazı'nın çeşitli medeniyet ve kültürû banndıran özelliğiyle de dünyanın kabul ettiği bir SÎT alanı olduğunu söyledi. Eğrtimdeki şiddet • tstanbul Haber Servisi - "Eğitimde Şıddete Hayır" kampanyası başlatan füm Öğrencı Velilen Dayanışma Derneğj (ÖV-Der) Başkanı Enver Onder, velilerden yakınarak "Eğitimdeki şiddetten yakmıyorlar, ancak 'çocuğum zarar görür' endişesiyle çözümün kendileri dışında bulunmasını bekliyorlar" dedi. Önder, tek tek çekinilen hak arama, haksızlığa başkaldırma etkinliğinin birlikte gerçekleştırilmesi durumunda, kendilerine kimsenın zarar veremeyeceğini söyledi. Sezer ttatya'da • tstanbul Haber Servisi - Orman Bakaru Arif Sezer, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) tarafından yann ve salı gûnü Roma'da düzenlenecek "Orman Bakanlan Toplanhsf'na katılmak üzere Roma'ya gitti. Kültürel mirasın korunması, aynlıkçı 'şovinist politikalara' alet edilmek isteniyor HasankeyPte ırkçı gölgeOKTAYEKtNCİ GAP kapsamındaki lhsu Barajı projesinde sular altın- da kalması öngörülen tarihi Hasankeyf yerleşmesinin "kurtanlması" yönündeki duyarh çabalar, "Kürt şovi- njzmine" dayalı ırkçı ve ay- nlıkçı siyasete "alet" edil- mek isteniyor. Ünlü tngiliz gazetesi The Guardian'ın 1 Mart 1999 ta- rihli "Europe" (Avrupa eki) sayfasında "manşet haber" olarak yer alan bir yorum ya- zısında, Ilısu Barajı projesi- nin "çevre" açısından eleşti- risi yapılırken "Türk Planı Kürt ToprakJannı Tehdit Ecüyor" başliğı kullanıldı. Hasankeyf in de "5500 nüfuslu bir Kürt yerteşmesT oldugu belirtilen Paul Brovvn imzah yazıda, kendi- lerine "Yeryüzü Dostlan" dı- yen bir gruptan Tony Juni- per adlı bir çevrecinin, "Kürt halkımn anayurt top- raklanndan bir bölümünü yokedecek" şeklinde tanım- ladığı Ilısu Projesi'ni dur- durma çağnsına da yer veril- di. The Guardian'daki habe- rin genel "söylemine" bakı- hrsa, Türkiye bu projeyi enerji gereksinmesvni sanki "bahane" ederek "Kürtierin yasadıgı bölgeyi haritadan silmek için" geliştirmiş. tn- gDtere'nin de bu projeye des- tek olmasının; "pek çok Kürt kasabası ve köyleriyle birlikte Hasankevf iıi de yok edilmesine katkı" anlamına geldiği belirtilen haberde, "yapılması planlanan baraj, Kürt nüfusunun yoğun ola- rak yerleşim gördüğü bölge- nin tam kalbtnde-." gibı ırk- çı ve şovinist propaganda ifadelen de sıkça yer ahyor... Konımacriar 'küItürierT aymnaztar Türkiye'de tarihsel ve do- ğalçevremirasıjıakarşı du- yarlı olan çevrefer,' Dudeğer- leri tahnp eden \ e "uluslara- rasısermayeden" de genelde destek gören yağmacı yer se- çimı ve "yaünm politikala- nna" karşı yıllardır mücade- le ederken, özellikle "kühü- rel miras" konusunda bugü- ne dek hiçbir zaman "ırkçı" ya da "etnik köken" aynmı yaçmadılar ve yapmı yorlar... Ulkemizm genelde aydın ve ilerici kesimlerini oluştu- ran "korumacı" kişi ve ku- rumlan, sözgelimi Istan- bul'da hem Bizans'a hem de Osmanh'ya nasıl "aynı du- yarülıkta" sahip çıktılarsa. Ege'deki Rum evlerme. Kayseri'deki Ermeniyapıla- nna, Cumahkızık'taki Türk mimarisine, Mardin'deki Kürt evlerine, Midyat'daki Süryani konaklanna. Kara- deniz'deki Lazyapılanna ve Anadolu ile Trakya'dakı bin- lerce yıllık kültürel mirasın tüm birikim- lerine de "eş saygmlıkta" bakarak kucak açtılar, korunmalan için çaba gösterdiler. Hasankeyf de ışte bu "aydınlanmacı" anlayış içersınde Türkiye'nin "ıdusal ve evreraeP bir mirası olarak korumacı çev- nlü îngiliz gazetesi The Guardian'ın 1 Mart 1999 tarihli "Europe" (Avrupa eki) sayfasında "manşet haber" olarak yer alan bir yorum yazısında, Ilısu Barajı projesinin "çevre" açısından eleştirisi yapılırken "Türk Planı Kürt Topraklannı Tehdit Ediyor" başhğı kullanıldı. Hasankeyf Türkiye'nin "ulusal ve evrensel" bir mirası olarak korumacı çevrelerin ve kültür kurumlannın öteden beri "üzerinde titrediği" uygarlık değerlerimiz arasında yer aldı. o kadar ki bölgede "arkeolojik kazılar" yapmak için kamp kuran arkeologlarımız PKK'nin "ırkçı terörüne" hedef yapılıp yaşamlannı yitirirlerken bile başka arkeolog ve sanat tarihçisi uzmanlanmız "can güvenliklerini tehlikeye atarak" Hasankeyf te kurtarma kazılannı sürdürdüler, kültürel miras için her türlü olumsuz koşula göğüs gerdiler... Hasankeyf te çalışmalar yapan arkeologlanmı/ PKK'nin aynlıkçı terörü yuzünden yıllardır kur- tarma kazılannı "can güvenliğinden yoksun olarak" \aparken, aynı aynlıkçı hareketin dış propa- ganda kaynaklan tarihi kentin " K ü r t yerleşmesf" oldıığu için su altında bırakılacağını söylüyor. relerin ve kültür kurumlannın öteden be- ri "üzerine titrediği" uygarlık değerleri- miz arasında yer aldı. O kadar ki bölgede "arkeolojik kazı- lar" yapmak için kamp kuran arkeolog- larımız PKK'nin "ırkçı terörüne" hedef yapılıp yaşamlannı yitirirlerken bile baş- ka arkeolog ve sanat tarihçisi uzmanlan- mız "can güvenliklerini tehlikeye atarak" Hasankeyf "te kurtarma kazılannı sürdür- düler, kültürel miras için her türlü olum- suz koşula göğüs gerdiler... Nitekim, son birkaç yıldır da, yine duyarlı bilimsel çev- reler ve kültür kurumlan ara- sında, Hasankeyf'ın su altın- da kalmasım "bütünüyle en- geOeyecek" çabalar yoğunluk kazanıyor. "Hasankeyf GönüUüleri" olarak yıllardır etkinlık gös- teren gruplar, Ilısu Barajı projesine "8116111801" proje- leri ünıversıteler ve meslek odalan işbirliğiyle geliştirir- ken, GAP ldaresı'nin Hasan- keyf'in önemli bir bölümünü "gözden çıkarma" anlamına gelen "bazı yapdan taşıma" projestne katkı koyan uz- manlarla, bu tarihi kenti ol- duğu gibi kurtarmak geregi- ni savunan uzmanlar arasın- da da ciddi bilimsel tarüşma- lar yapılıyor... Amaç kültür mü, siyasetmi?^ tşte böylesi bir süreçte, The Guardian'ın bütün bu çabalan göz ardı ederek, Ha- sankeyf'i sadece "Kürt Idm- liğrj'te" öne çıkaran geniş bir yazıya manşetinde yer ver- mesi, acaba ne anlama geli- yor? Türkiye'deki "bûtün kül- türlere ah uygartak mirasını" korumak ıçin büyük özveri- lerle ve inançla çaba gösteren korumacı çe\Teler şimdiye dek bu tür bir "öestegr hiç görmemişken, tngiliz gaze- tesinin "Kürt yurdu imha ediliyor" şeklındeki çıkışı hangı beklentilere hizmet ediyor? Doğu ve Güneydoğu arke- olojik kazılar PK.K terörü ne- deniyle yapılamazken ve ar- keologlanmız öldürülürken, aynı bölgedeki diğer kentle- nmizın tanhı dokulan, anıt eserlen, sivil mımarlık ör- nekleri "Kürt kökenM" bele- dıye yönetimlen ve yine "Kürt kökenH" yap-satçı müteahhitler ile toprak rantı- na el koyan "ağalann" apart- man özlemlen yuzünden yıl- lardır yok edılirken, The Gu- ardian'daki yazıyı yazanlar ne yaptılar? Benzer şekilde ülkenin di- ğer bölgelennde de bu kez "Türk kökenti" belediyeler ve ımar çeteleri, hatta "lngi- liz ortakb" turizm yatınmcı- lan tarihsel ve kültürel zen- gınliği ortadan kaldıran imar yağmasını sürdürürken, bu- na karşı direnen korumacıla- nmız, mimarlanmız, aydm- lanmız, The Guardian'dan neden benzer bir "katkı" ala- madılar. Ya da aynı yazarlar. "Türk topraklan ve küttürü tabuıedfliyor" diye neden ba- ğırmadılar?.. Evet. Türkiye'de koruma- cılar, galiba şimdi de zorlu bir "ideolojik mücadeleye" girmek üzereler. Bu mücadele, ülkenin uy- garlık kimliğiyle bağımsızlı- ğını "birlikte" koruma anla- mına geliyor. UNESCO'nun "bütün kürtürlerortak mirasunızdır" ilkesinı de öyle görünüyoT ki önce şu "aydmlanmanın beşiği" olan ülkelerdeki kimi önyargıh çevTelere ye- niden öğretmek gerekiyor. CuMHURlYET M \HALLESİ'NDEN DUYURULAR O.lumsuz hava koşullan nedeniyle şubat aymda yapılması planlanan ağaç dikimi günümüz 7 Mart 1999 Pazar günü gerçekleştirilecektir. Daha öncede duyurduğumuz gibi mahallemizin kurulacağı arazide buluşacak, tanışacak, arsalanmıza fidanlarımızı kendi ellerimizle bir şenlik havasında dikeceğiz. Dikimde yardımcı olacak elemanlan ve bedelini ödeyerek satm alabileceğiniz fidanlan biz sağlayacağız. Cumhuriyet m a h a 11 e s i "Doğayla uygarlık buluşuyor Canlı bombanın kimliği belirlendi DtYARBAKIR / BAT- MAN (Cumhuriyet) - Bat- rnan kent merkezindekı po- lis karakolu önünde taşıdı- ğı bombayı patlatması so- nucu ölen genç kadının PKKIi terörist "Şehristan" kod adlı Nezahat Koyuncu (22) olduğu açıklandı. Batman Cumhuriyet ala- nındaki Şehit Kaplan Kı- ran Polis Karakolu'na yak- laştığı sırada polislerin uyansı karşısında üzerinde taşıdığı bombanın pimini çekerek intihar eden ve parçalanarak ölen terörist kadının kimliği dün Bat- man Valisi Temel Koçak- lar tarafından düzenlenen toplantıda açıklandı. Koçaklar, "Örgütetema- nı olduğu anlaşılan ve kod adının 'Şehristan' olduğu öğrenîlen Nezahat Koyun- cu 1977 Cizredoğumludur. Güvenlik görevlilerimizin kadını erken fark etmeieri ve üzerindetaşıdığı bomba- lardan bazılannın patla- maması büyük bir faciayı önlemistir" dedi. DÜ1NYADAN HÜSEYtS BAŞ OptadoğıCda TehHkeli Gelişmeler Inciriik'ten kalkan Amerikan uçakları tarafından birbiri ardından iki kez üst üste Kerkük-Yumurta- lık boru hattı vurulmasaydı, Irak'ı Tann'nın hemen her günü bombalayıp durduklan gerçeği günde- me gelmeyecekti. Ateş düştüğü yen yakar. Was- hington'un, pek işe yaramadığı ortaya çıkan son 'Çöl Tılkisi' harekâtından sonra benimser görün- düğü ve bu konuda yoğun hazırlıklar içinde oldu- ğu yeni politikası, bilindiği üzere "yojjun saldın- lar' yerine 'taciz' saldınlarıyia Saddam rejimini 'yıpratarak' dize getirmek. Söz konusu plan, bir yandan kuzeydeki Kürtlerle, güneydeki Şii muha- lefetin güven içinde örgütlenmesini sağlamak için 'uçuşa yasak' olarak buyurduğu bölgeleri güven arlına almak, öbür yandan da halkın temel ihtiyaç- lannı yetersiz ölçüde de olsa karşılayan BM 'Gı- da karşılığı petrol' programını sekteye uğratarak halkla rejimin karşı karşrya getirilmesini içermek- tedir. Irak Başbakan Birinci Yardımcısı'nın Ankara'yı ziyareti sırasında en azından diplomatik bir neza- ket olarak bile, Incirlik'ten kalkan uçaklanyla Irak'ı vurmakta sakınca görmeyen Birleşik Devletler'in durduk yerde kalkıp 'Yumurtalık boru' hattına art arda saldırmalan kuşkusuz bir rastlantı değildir. Bu saldınlann, Amerika'nın Saddam'ı köşeye sıkıştır- ma planının bir parçası olduğundan kuşku yok- tur. Zira Kerkük-Yumurtalık boru hattı Irak'ın 'G;- da karşılığıpetrol' programında önemli biryere sa- hiptir. Nitekim boru hattmın bombalanmasıyla Irak günde on milyon dolan aşan zarara uğratıl- mıştır. Bu, diğer taraftan sekiz yıldan bu yana sü- ren 'ambargo 'dan en azından kırk milyar dolar zarara uğrayan Ankara'nın önüne de ek bir fatu- ra daha sürülmesi anlamına gelmektedir. Türkiye, anlamsız bir biçimde, bizzat kendi top- raklarından kalkan uçaklann ulusal çıkarlarına sal- dırmalan gibi sineye çekilmesi olanaksız bir du- rumla karşı karşıya bırakılmıştır. Daha da beteri, Ankara'nın güçlü müttefikinin "Kötü niyetimizyok- tu. Bir daha yapmamaya gayret ederiz " türünden ipe sapa gelmez 'özürüyle 'yetinmek zorunda kal- mış olmasıdır. Bu konuda, ne yazık ki, eli kolu bağlıdır. Daha doğrusu 'pastadan pay kapma' sevdasına kapılan Ozal tarafından bir kez 'elini de kolunu da' kaptırmıştır. Ama yine de her şeyin bir haddi olmalıdır. ••• Aslında ne yapılsa Birleşik Devletler, Saddam'ı köşeye sıkıştırarak devirme planından vazgeç- meye niyetli değildir. Anımsanacağı gibi, Was- hington dişe dokunur sonuç vermeyen 'Çöl 77/to- si' harekâtından ve Richard Butier'ın yöneti- mindeki Irak'ın kitle imha silahlanndan arındınlma- sını denetlemekte görevli UNSCOM'un- Ameri- ka'nın saldirt1arına'±emın hazıriamak tAr'yaha, b6 ülke yaranna düpedüz 'casusluk' faatiyetteri sûr- dürdüğünün ortaya çıkmasryla BM'nın prestijıni i- ki paralık eden skandaldan sonra 'büyük güçler' Irak soaınunun iki aylık bir süre içinde 'bûtün ola- rak değeriendirilmesi' için BM bünyesinde üç ko- misyon kurulmasını kararlaştırmışlardır. Böylece bir bakıma Irak'la ilgili herhangi bir tartışmayı en- gelleyerek bugünkü belirsiz statükonun devamı- nı sağlayarak, bır bakıma VVashıngton'un Sad- dam'ı deviımeye yönelik çabalarında, Güvenlik Konseyi'nin olası engellemelerinı ortadan kaldır- mışlardır. Nitekim 'Çöl Tılkisi' harekâtı sonrasın- da, Rusya ve Fransa'nın Irak sorununun çözümü- ne ilişkin önerileri 'gündeme' alınmamıştır. Biraz da bu nedente, meydanı boş bulan Birle- şik Devletler şu sıralar 'Gıda karşılığı petrol' prog- ramını bütünüyle çökertmenin peşınde görün- mektedir. Diğer taraftan Savunma Bakanı Willi- am Cohen'in Suudı Arabıstan, Umman, B.Arap Emirlikteri, Katar, Kuveyt, Israil, Ürdün ve Mısır'ı kapsayan Körfez gezisıni de aynı çerçeve içinde görmek gerekmektedir. Suudi Arabıstan, Emirlik- ler, Kuveyt, Israil ve her yıl cebine üç milyar dolar indiren Mısır bu konuda cepte kekliktir. Ancak 'plana' karşı çıktığını açıklayan Umman'ın yola getirilmesi, Ortadoğu'da dengeleri kollayan Kü- çük Kral'ın yerine gelen ve son günlerde başba- kan değiştiren yeni kralının Ürdün'ün de aynı çiz- gide yer alması, kanımızca, sorun yaratmayacak- tır. Türkiye için ise bu konuda 'endışeye' gerek yok. Her şey, Ankara'nın 'zaranna da olsa' aynı politika içinde kalacağını göstermektedir. BM'nin Irak tarafından kabul edilen 'Gıda kar- şılığı petrol' ihracatına ilişkin 986 numaralı karan, bu ülkeye, BM denetiminde her altı ay için 2 mil- yarlık petrol ihraç etmesi olanağı sağlamaktadır. Ancak bu rakam, ekonomik altyapısı yerle bir edi- len, 22 milyonluk bir nüfusun gıda, ilaç ve petrol üretimi için gerekli yedek parça ihtiyaçlanna ce- vap vermekten uzaktır. Bunun için her yıl en az al- tı- yedi milyar dolara gereksinim vardır. Ekonomik altyapının yeniden ayağa kaldınlması için ise 50 milyar dolar gerekmektedir. Gıda ve ilaç yokluğu yedi yılda 500 bin çocuğun ölmesine yol açmış- tır. Bugün, her ay 5-6 bin çocuk ölmektedir. Ge- len paranın yüzde 40'ı Kuveyt'e, işgal tazminatı olarak ödenmektedir. Amerika'nın yıpratma bom- bardımanlan, şu sıralar zaten yetersiz olan 'Gıda karşılığı petrol' programını bütünüyle çökertmek üzeredir. Nitekim, BM'nin insani yardım programı koordinatörüHansvonSponeckgeçen 1 Mart'ta Amerika sürekli hava saldırılanna devam ederse, yardım programının askıya alınabileceğini açıkla- mıştır. Ote yandan, aşı yokluğu Irak'ın 'hayvan variığını' da tehdit etmektedir. BM Gıda ve fanm Örgütü (FAO) bu konuda, hayvan hastalıklannın sı- nırlan aşarak komşu ülkelere sıçrayabileceği ko- nusunda alarm vermiştir. Dünya UluslarTopluluğu, herkesin gözü önün- de oynanan bu 'soykınm' karşısında ne zamana kadar suskun kalacaktır? 'Ana Baba Okulu' semineri İstanbul Haber Servisi - Ülker'in sponsorluğunda gerçekleştirilen ikişer günlük "Ana-Baba Okulu" seminerleri devam ediyor. Kadıköy Büyük Kulüp'te yapılan ve çok sayıda davetlinin katıldığı seminerde konuşan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretım Üyesi Prof. Dr. Haluk Yavuzer, bu semineTİerin amacının çocuklar ve gençlenn gelişimine ışık tutarak ebeveynlerin çocuklannı daha yakından tanımalannı sağlayacak bilgileri aktarmak olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle