20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MART 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 SŞK'nin tüpbanı Tokat SSK Hastanesi kroner bakım ünitesindeki "Bacımın örtüsü batmakta zalimin gözüne/ Acınm tükrüğe billahi tükürmem yüzüne" yazısını "tekzip" ederek yazıyı kimin yazdığını araştırmaya çalışan hastane başhekimi Op.Dr. Ahmet Gümüştekin'e yardımcı olmayı sürdüielim: - Ahmet Bey, hastanedeki türbanlı hemşiretere "Kim yazdı bu yazıyı" diye sorabilirsiniz. Herkesin giremediği kroner bakım ünitesindeki iki türbanlı hemşireye de aynı soruyu yöneltebilirsiniz... Hatta uygun görürseniz, ANAP Tokat'tan 3. sıra milletvekili adayı olan eşiniz Fatma Ferzan Gümüştekin de size yardımcı olabilin Tokat SSK Hastanesi'ni Iran hastanelerine çeviren türbanlı hemşirelerle konuşup ağız yoklayabilir! Bir gazeteci olarak önerilerimiz bu kadar... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hakan Tartan'ın önerileri varsa onlan da öğrenmek isteriz... Eiektronik posta: someposta.cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Abdullah Öcalan'm Yunanistan 'daki kod adı "anneanne"ymiş... "Büvükbaba belli mi!" navatan Partisi Genel Başkanı MesutYıl- maz'ın imzaladığı ve "sevgili seçmen va- tandaşlar'ın da ımzalamasını istediği "Tür- kiye Sözleşmesi"ni gördünüz mü? Görme- mek olası değil... Gazetelerde tam safya yayımlanı- yor... Kupon biriktirmek filan da gerekmiyor... Alıyorsunuz gazeteyi, sayfayı olduğu gibi kesip al- tını imzalıyorsunuz; "Anavatan Partisi adına Genel Başkan Mesut Yılmaz ile aranızdaki akid yürüriüğe giriyor. Sekiz maddelik "sözleşme"ye göre Mesut Yılmaz, iktidara gelirse beş yıl içinde 3.5 milyon işsize iş ya- ratıyor; iki yıl içinde enflasyonu yüzde 5'e indiriyor; üç yıl içinde çocuklar 30 kişilik sınıflarda tam gün eğitim görüyor; herkes kişisel sağlık sigortasına ka- vuşuyor; her ailenin kendi evı oluyor (Oysa Tansu Çiller ilave olarak bir de otomobil anahtarı vaat et- mişti, Mesut Yılmaz'a tek anahtar yakışmadı); köy- lü toprağının efendisi oluyor; yerel yönetim reformu Sozleşmeile tüm sorunlar yerinde çözülüyor; devlet şeffaf ve adil oluyor. Mesut Yılmaz, vaatler bittikten sonra şöyle diyor: "Vatandaşlanm! Doğru sözyemin istemez. Ben im- zamı attım. Sen de imzanı at, sözünü yerine getir, oyunu Anavatan'a ver. Bu sözleşmeyi evinde sak- la. Ben söz verdiklerimden birini bile yapmazsam, benden hesap sor." Varsayalım, Mesut Yılmaz tek başına iktidara gel- di ama sözünü tutmadı. Vatandaş nasıl hesap so- racak? Yılmaz'ı hükümetten düşürmek için Fadıl Jetpa'ya gidip 276 milletvekili mi transfer ettirecek! Vatandaş, siyasetçilerin uzmanlık konusuna giren milletvekili transferlerinden anlamaz ki! Vatandaşın yapabileceği tek şey, beş yıl bekleyip, 2004 yılındaki seçimde sandık başında hesap sor- mak... 2004'e kadar da kim öle kim kala... Üstelik yeni vaatler ne güne duruyor. Biz 500 gün- lük vaatleri de dinledik; enflasyonu yüzde 5'e indir- me sözlerini de! 1983'te Turgut Özal değil miydi, enflasyonu yüz- de 5'e indireceğini söyleyen. Rahmetli, partisini ne kadar sağlam temeller üzerine kurmuş ki 16 yıl son- ra bile mirasçılan aynı vaatle milletin karşısına çıka- biliyoriar! özal deyince... Ne oldu, devletin kesesin- den yaptırılan anıtmezarın parası? Mesut Yılmaz söz vermişti hani... Özal'ın mezan için harcanan pa- ra Anavatan Partisi tarafından devlete geri ödene- cekti güya. Özal'ın canı kadar sevdiği zenginler eli- ni cebine atmadı, Mesut Yılmaz milletin cebine eli- ni daldırdı! Şimdi de millete yeni sözler veriyor ama anıtmezann parasından hiç söz etmiyor! Evet, doğru söz yemin istemez... Ama dan unun- dan baklava, incir ağacından oklava olmaz! SESSfZSEDASIZ(f) NURİKURTCEBE ),. Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Rüşveti çok sever; zarftan babası çıksa yer! Kadıköy Anadolu lisesi'nin velileri Kadıköy Anadolu Lisesi'nde yöne- tim boşluğundan kaynaklandığı belli olan birdizi soruyu gündeme getirin- ce, çok sayıda veliden teşekkür tele- fonugeldi... h Ancak, üç-beş kişilik bir grup veli de bizden hesap sormak için, kaJkıp gazeteye gelmiş. Gö- rüşemedik. Haberierini al- dık, mahkemeye verecek- lermiş... Doğrusu, iyi olur! Ancak, rüşvet soruşturmasıyla gö- revden alınan Istanbul'un eski Milli Eğitim Mudürü Naci Akay'ın bacana- ğı Velittin Demirkol'un vekâleten mü- dürlüğünü yaptığı Kadıköy Anadolu Li- sesi'nden bu denli soru işaretleri yük- seliyorsa, durup biraz düşünmekte de yarar var. Yönetimi koruyan veliler, "Sorulann arasında uyuşturucu ve hamilelik tes- ti gibi konular da var" tümcesinden ra- hatsız olmuşlar. Oysa, uyuşturucu konusunu vekil müdürle uyum içinde çalışan okulun koruma derneği gündeme getiriyor. Derneğin velileregönderdiği birya- zıda, okulda görev yapacak özel gü- venlik elemanlan için para istenirken şöyle deniyor: "Güvenlik elemanlan, tesislerimiz- de uyuşturucu gibi olaylarla müca- dele edecek ve gerekli önlemleri ala- caktır." "Heyecanlı" velilere önerimiz, biz- den hesap sormak yerine önce Istan- bul Milli Eğitim Müdürü Öm'er Balı- bey'e gitsinler... ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Çiller, Özer ve '3. köprü'... DYP Genel Başkanı Tansu Çil- ler. partisının Istanbul büyükşehır belediye başkan adayı olarak Yal- çın Özer'ı açıkladığı Hılton Ote- li'ndekı törende şunlan soylemış "Dağı taşı gecekondu olan bu kentimizin trafık, ulaşım. oto- park sorunlarını çözeceğiz..." : " Aynı korruşmasındauraşırn soru- nunu nasıl çözeceklen konusunda da şu açıklamayt yapmış. "3. köprü çöziim getirmeye- cektir, çünkü koprüler insan de- ğil araç taşıyor, toplu ulaşım ve rayu sistem gerekiyor..." (Cum- huriyet. 28.02.1999) Çiller'in bu ikınci cümiesi, hemen tûm bilimsel çevrejenn. ılgih mes- lek odalannın. İTÜ'de hazırlanan Ulaşım Master Plam'nm, Ulaştır- ma Bakanlığı'nca hazırianan de- miryolu tüp geçış proje etüdûnün ve rantı değil kenti düşünen hemen herkesin artık ortak düşüncesi.. Bu bakımdan daha düne kadar hem Istanbul'a hem de Çanakka- le'ye karayolu köprüsü dayatma- sında kendisini bu projelerın de "güvencesi" olarak ilan eden Tan- su Çiller'in, sonunda "doğru yolu" görebilmiş olması, önemli bir ge- lişme... DYPlidennın"ilkcümlesr ise bakan 'la yan yana oturarak kamu- oyuna açıkladığı "fstanbul'a 3. köprü y ap-işlet-devretie yapılacak ve devîete büyük ka>nak aktan- lacak" şeklindeki projelerıni de şimdi Istanbul'u yönetmeye aday gösterdiği Yalçın Özer'in "uygu- lamayacağmı r rtar.etmiş oluyor... • • • . ' M '"- n '^ Peki, acaba Yalçın Özerbü ko- nuda Çiller'le gerçekten "hemfuar" midir? Bir "tıp doktoru" olarak 3. köprünün Istanbul'un artık "yaşa- ma kaynaklannı" tümüyle kuru- tacağını açıkça görebılmekte mi- dir? "Türkiye" gazetesınin de de- neyirnli bir köşe yazan olarak ya- kın geçmışte demiryolu politıkası- na "komûnistlerin görüşü" dıye- rek cephe alan Turgut Özal' ın bü- yük bir yanılgı içinde olduğunu. 3. köprücülerin bu tür söylemlerden ce- saret aldıklannı. raylı tüp geçişin de aynı polıtikalarla hep engellendi- ğıni... savunabılmekte mıdir?.. Bu sorulann yanıtı, Çiller'in son sözleriyle birlıkte önem ve güncel- lik kazanırken. Yalçın özer'in bir "aday" olarak Istanbul'a yönelık hazırlıklannda ilışki kurduğu "ki- şiler" de aynı sorular hakkında ba- zı "ipuçlan" veriyor. Yalçın Özer, seçim kampanyasında partisüıin 3. Köprü tartışmalarında Arnavutköy ayaktayken, karşı kıyıdaki "Kandilli" ise gelişmeleri sessizce izliyor... aslında kendi politikasının "özünii" yansıtması bakımından çok daha önem taşıyor. Çünkü tstanbul'un •*dağınıntaşının gecekondu" ol- masmda Çiller'in \e onun temsıl erriği siyasal geleneğin büyük kal- kısı, hatta "teşviki'" var... Örneğin daha geçen seçimlerde Çiller tstanbul'un ünlü Armutlu semtinde DYP otobüsünün üzenne çıkıp. karşısında dizilen "kaçak apartmanlarr işaret ederek, "Ana yfireğim bu masum evlerinizi yık- maya elvennez..." deyip oy isteme- miş miydı? . Bu tür söylemlerle yi- ne seçim öncesi "patlayan" kaçak yapılaşmanm ardından REFAH- YOL onaklığı kurulduğunda. bu kez de. "Kaçak binaları parayla yasallaştırarak Hazine") i doldu- racağız" şeklinde sözler verilme- mış mıydi0 .. Dahası. işgal edilen Hazine arazılennin de a>iıı "ka- çak yapı sahiplerine satışı" için Başbakânlık'a bağlı özel birimler bi- le kurulmamış miydı?.. Işte böylesi yağma politikalan- nın sonucunda Istanbul'u "yasa- dışı imar rantı cenneti" yapan ve hatta kendisi de Sanyer-Kilyos'da- kı "kaçak viDa siteleriyle" bu rant- tan yüksek düzeyde yararlanan DYP lideri Çiller. şimdi bir seçım önce- sınde de "3. köprüve karşı çıka- rak" siyasal yaşamında belki de "ilk kez" adırîm başmdakı "Prof. Dr." unvanınayakışır sözler söylü- yor. Yine daha birkaç yıl önceki "kendi iktidarT döneminde Er- 1994 yılındaki adayı Bedrerrin Da- lan'labirlikteçalışıyor. Radyo Fo- reks'teki seçim programma Da- lan'ın özel ofısınden telefonla ka- tılanÖzer."teknikmesekler" ko- nusunda kendisinden yararlandığı- nı söylüyor. Bedrettin Dalan da. "Geçmişte hazırladığım proje- lerle ilgili yardımcı oluyorum" diyerek bu yakın işbirliğinin "he- deflerini" özetliyor... (Hürriyet ' tstanbul. 02.03.1999) • • • Dalan'ın geçmişte hazırladığı projeleri arasmda en ünlüsü hiç kuş- kusuz "3. köprü"ydü. O kadar ki 55. hükümet döneminde Yaşar Top- çu'nun 3. köprü dayatmasında da "Dalan'dan y ararlandığı" bilini- yor Kenti ezen ve altyapı dengele- rini altüst eden "gökdelenlere" otomobil ulaşımmı rahatlatmak için öngörülen 3. köprünün "bu neden- le" mevcut köprülere yakın yerden geçirilmesi de yine Dalan'm başı- m çektiği "IstanbuTu finans met- ropolü" yapma planının ürünü de- ğil mi?.. Şimdi çok merak ediyorum. Aca- ba Yalçın Özer, "parti disiplini- ne" uyarak Çiller'in 3. köprüyü eleştıren söylemini mi gehştırecek, yoksa danışmanının "teknik bil- gisine" saygı duyarak, örneğin "Hem tüp geçiş hem de köprü la- zun" devipgeleneksel yağmacı çiz- giyi mi izleyecek?.. L'manm, seçimlerden önce bu sorunun yanıtını da görürüz .. HAYVANLAR ISMAIL GLLGEÇ F- vım VA\«U v m KüŞl/*|N n AN W& ^ W YAVflÜ KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK .A] r, behicakCa turk.net '' ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI HARBI SEMİH POROY $6R0eÇf A1KLEK ^ = • • TARÎHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 7Mart BAG/MS/Z CEZAYIR IÇIN'.. 1962'P£ BUGÜN, CEZAYİR BASIMSIZLIK SAVAÇI'NIN SOUUMA DO6ÜU, EVIAN 6ÖRÜŞMeLERİ BAÇLA&t. İ3SO'LE8İU OKTALAKIUDA, CezAYİR HALKI, PSAH- s/z YÖfJeriMiAipeN AYKIUP BASHIASIZ sije DEVLET kUHMAK AAAACIYLA UZUN V£ ZOR 8İR MÜCAD€- LEYE &İISİÇMİŞTİ. İ9S4-'rB, r C£2/>Yfe ULUSAl. KUB- TUUJÇ CEPUES.İ " £F.t.JJ.) ÖKGÜTLENMİŞ, AHCAtC SİLAHLI AYAKlAklMA, FRAtJSA'DAH SEB.T TBPtCi eÖÜJJHjşTÜ. 1SS8 'DE, P£ GAULLE FfSAMSA CJJMHUR gAŞKAkil OLDUK7XAJ SONRA, CEZAVİ&'E BAGIMSIZ LIK. VERİLMESİ FİKRİ GÜÇ KAZANO/, EVtAH-LES- BAIHS 1 0E(FRAA1£A) YAPILAK1 GÖRJJŞMELER. *6 MARTA DEĞİU SÜRECEK, BA6IMSfZJ./K. ÎÇİ/J RBFERAUDUAA YAP/LMASI KABUL EOİLECBKTİ. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU PolMka, Dans ve Heyecan Üzerine... Sizleri ne kadar ilgilendirir, bilmiyorum. Yaşa- mımın ilk nutkunu 1950 yılının bir ilkbahar günü dinlemiştim. Yedi yaşındaydım. Annem, beni giy- dirip kuşatmış, Taksim Meydanı'na, Adnan Men- deres'i dinlemeye götürmüştü. Çok eğlenmış- tim. Ne var ki, daha nutkun yansında ben, "hür- riyete susamış" koca koca adamların ayakları al- tında ezilme tehlikesi geçirince, annem "Haydioğ- lum, burası sana göre bir yer değil..." demiş, pa- las pandıras evimize dönmüştük. Ama olsun... O gün, geteceğin başbakanını görmüş, sesini duy- muş, nedenini bilemediğim duygularla heyecan- lanmıştım. Bu "nutuk olayı" beni öylesine etkilemiş olma- lıydı ki, dört yıl sonra, Cihangır'de, karşı komşu- muzHayat Hanım'ın ikizlen Varol'la, Birol'u önü- me katmış, evlerimize haber vermeden yine Tak- sım'e gidip, bu kez ismet Inönü'yü dinlemiştik. Doğrusu, kim iktidarmış, kim muhalefetmiş, bizi pek ilgilendirmiyordu. Ama meydanı dolduran kalabalık karşısında büyülenmıştik. Bu kadar in- sanı Cumhuriyet Bayramı resmi geçitlerinde bile görmek mümkün değildi. Iğne atılsa, yere düş- meyecekti. Meydanda sanki kıyamet kopuyordu. Bize üzerinde altıok resmi olan kırmızı kâğıt bay- raklar vermişlerdi. Sallıyorduk. Dönüşte, Sırasel- viler'den Cihangir Caddesi'ne kıvrılan Aslanyata- ğı Sokağı'nda, Alman Hastanesi'nin, üzerinde "Buraya işeyen eşektir" yazan köşe duvarına çiş- lerimizi yaparken, yaşlıca bir amca yanımıza gel- mişti... Biz, "Niçinburaya ışiyorsunuz?" d\ye azar işitmeyi beklerken, o, altıoklu bayraklarımızı eli- mizden alıp parçalamış, çıtalarını kırdıktan son- ra, "Bir daha görürsem, kafalarınızı kopartınm!" demişti. Bu, herhalde Varol'un, Birol'un ve benim aldığımız ilk "demokrasi" dersıydi! "Keyifli bir nutuk dinlemek", sonraki yıllarda kısmet olmamıştı. Uzunca bir süre elin AJmanla- rı, Ingilizleri, Fransızlan, Italyanlarıyla yetinmek zorunda kalmıştım. Haklarını yemeyeyim. Willy Brandt, Helmut Schmidt, "Maggie" Thatcher, Giscard d'Estaing... Hele hele 1974 yılında Bo- logna'da, Piazza Maggiore'de, kıpkırmızı bir bay- rak denizinde, ardı ardına üç kez "Bella ciao..." söyleyerek dinlediğim, Italyan Komünist Parti- si'nin Genel Sekreteri Enrico Beriinguer... Hep- si mükemmel birer hatipti. Fakat hiçbiri benim "adam gibi bir nutuk" özlemimı giderememişti... Bunun için, Istanbul'da, yıllar sonra katılacağım bir temel atma törenini bekleyecektim... Kürsüde konuşan, bir bakandı. "Iktıdar" diyor, "halk" diyor, "kültür" diyordu... Aslında ne söy- lediği pek önemli değildi. Sesiyle, hareketlerıyle bizi bir anda esir almıştı. Artık bu sözcüklerın ye- rine, "farmakoloji", "şempanze"yada"mutasar- nf" dese, biz, "Yahu, bu adam ne anlatıyor" diye sormadan, onu dinlemeye, alkışlamaya hazırdık. Bir ara sözü "vatan"a getirince avaz avaz ba- ğırmaya başlamıştı... Onun büyük bir "vatanse- ver" olduğunu biliyorduk. Yüzü kıpkırmızı olmuş, alın ve boyun damariarı şişmıştı. Bu sırada, ar- kamda duran ve ön tarafta ne olup bıttiğini gö- rebilmek için ikide bir beni ıtip kakan küçük bir çocuğun yanındaki annesine, Bu amca galiba öle- cek..." dediğini, annesinin de onu "Ağzından yel alsın!" diye susturduğunu duymuştum. O, sözle- rini sürdüriiyordu... "Kuzey" derken sağ kolunu yukarıya fırlatıyor, "Güney" derken koluna hava- da 360 derecelik bir daire çizdirip, işaret parma- ğını yine aynı noktaya getiriyordu. Bu hareketle- rin belki hiçbir anlamı, mantıkla açıklanabilir hiç- biryanı yoktu. Ama bizi etkiliyordu. Sıra "Batı" ile "Doğu"ya gekJiğinde, önce sağ ayağını kürsünün kurulduğu tahta zemine olanca gücüyle vurmuş, sonra birden ayak değiştirip, sol ayağının ucun- dayaylanarakyerinde dönmeye başlamıştı... Dö- nerken sesi, mikrofona olan ağız mesafesinin de- ğişkenliğine bağlı olarak bir yükselip bir alçalıyor- du. "Ritm", "mim" ve "jest" uyumu, arka planda işitsel öğelerle de desteklenince ortaya hoş bir "teatral kompozisyon" çıkmıştı. Ünlü politikacı kürsüde dönerken, ben, yanım- dakilerin duyamayacakları kadar hafif bir sesle, "TavasZeybeği'nin sözlerini mırıldanıyordum... O, konuşmasını bitirip, klasikbir "efe'selamıyla kür- süden inerken, özlemlerimde ne kadar haklı ol- duğumu düşünüyordum. Arkadaşım Aydın llgaz da benim gibi etkilenmış, "Müthiş adamlarşupo- litikacılar..." deyince, "Haklısın" demiştim, "ayn- ca müthiş dans ediyoıiar"... Önümüzdeki haftalarda Edirne'den Kars'a, Trabzon'dan Antalya'ya irili ufaklı binlerce politi- kacı yine "kürsü alacak"... Türkiye, yine büyük "danslar"a tanık olacak. Öyle heyecanlıyım ki... (Faks:0216-418 8410) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDA.N SAĞA: 1/ Bir sözün fo- netik yadamor- folojık yapısın- da yapılan bü- yük yanlışlık. 2/ 3 Orta Anadolu'da bir göl... Endo- nezya'da yaşa- 5 yan küçük man- da cınsi. 3/ Ruh... Kötü bir ışteki yardımcı- lar. 4/Birzaman birimi.. lşbıra- kımı.5/Asbest- li çimentodan yapılan ve çatılann kaplanmasmda -| kullanılan gereç. 6/ Ge- lir... Bafışlama 7/ Bir yapınındamındaçevresi veüstüaçıkyer... Telefon 4 sözü. 8/ Paylama... Hat- 5 tatlann kâğıt cilalamak- ta kullandıklan özel bile- şim.9/Eskikültürvesa- ' natvapıtlannıyakıpyık- 8 ma düşünce ve davTanı- 9 YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Son derece kavgacı olan gözde bir akvaryum balığı... En uygun durum ve zaman. 2/ Şık. lüks ve gösterişli gi- yim tarzı.. Sıkıntı verme. üzme. 3/ Evcıl bir geyik türü... Bir Avrupa ülkesinin başkenti. 4/ Brezilya'nın plaka ışa- reti.. '"— Depardieu"' Fransız aktör. 5/ Fransa'da bir kent. 6/ Hekimlikte kullanılan, iri gövdeli ve büyük yap- raklı bırbitki... " — Pacıno": ABD'lı aktör. 7/ Konya'nın Cihanbeylı ilçesinin eski adı... Fütüvvet şeyhi. 8/ Bnçte bir roberi oluşturan iki bölümden her bın... Dalga, kasır- ga 9 / " — West: 1930'lann cinsellık sımgesı olan ABD'li kadın oyuncu... Bir şeyın istenılen ve olması gereken durumu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle