22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30MART1999SA OLAYLAR VE GORUŞLER Türk Kadın Tipleri ve Siyasa SİBELAKYEL T üm dûnya ülkeleri kadınlannın, yasadıklan toplum ve bulunduk- İan coğrafyayla tutarlı, benzer etnik ve sosyolojik özelliklen olan ortak bir portre sergileme- sine karşın bugün toplumumuzda yer alan ;ok degişik kadın tiplemeleri ışığında ge- ıel ve tek bir "Türk kadını" portresi çize- jiimemiz oldukça zordur. Örneğin "Tûrk udmT dediğımizde akJa hemen "Hangi rürk kadını" sorusu da gelmekte. Türk Ka- iını. EmineŞeniikoğluya da KadirÇetik'in stanbul Üniversıtesi amfisindeyapılan 'Ob- ektiTadlı tartışma programında başörtüsü- lûn zorla çıkanldığını, saçlan boyalı oldu- îuhalde. beyninin içindeki başörtüsününyok dilemeyeceğıni inatla belirten genç kızla- ımız mı; Sibd Can. Hüha Avşar. Banu Al- Bfl'lar mı; yoksa AdaletAğaoğiu.Ayia Kut- k, Türkân Saylan gıbı kadınlanmız mı? Berna Yılmaz. Semra Ozal, Tansu Çilkr gbı, Türk kadınını temsil ettıklerinı iddıa emelenne karşın Batılı sıyasetçi kaduılan «siyasetçi eşlerini salt biçirnsel olarak tak- It eden, herhangı bir özgün örnekçe teşkil erneyen. bir kadın görüşü ya da ideoİoji Hermekten uzak, Bayan CSntonyada Thatc- brtakJidi; modemistpratiği saltgiyim ku- şan, beden dili vs'ye indirgeyen, kadın so- nnunu üç beş slogan cümle, kermes ya da stsyal mastürbatif bazı yardjm faaliyetle- rnden ibaret gören kadınlanmız mı; yoksa tirbanhsından mini eteklisine, TV prog- ranlannda ve kadınlar matınelerinde sa- rutçılan izlerken şehvetle kendisıni sahne- ytatan, sanatçıkra saniıpöpen. göbek atan, yanşma programlannatelefonla baglanarak br araba ya da bir tabak takımı ıçın yalvar- mıktan çekinmeyen kadınlanmız mı "Türk kjdmTnı temsil etmekte? Bu karmaşık ya- pı/ı algılayabilmek, eiberte tüm sorunsal- lan oldugu gibi larihsel perspektifi içerisin- dedeğeriendirebilmekle olası. rarihe şöyle birhakögjmızda Rönesans"(an bajlayarak 1848'lere değin süren birsüreç- te 3atı"da kadının gerek din, gerekse erkek egtmen toplumun baskılanna gerçek bir sa- vasımla karşı koyarken bizim kadmımızın isedaha dolaylı, entrikacı, kolaycı ve opor- tünist (fırsatçı) çıkış noktalan arayışı için- deolduğunu görürüz. Osmanlı tarihinde ise yüzyıllar boyu dünyanın en güzel kadınla- nnı hareminde bulunduran padişahlar üze- rinde egemen olmayı başarmış ve yine ev- latlannı birbirlerine kırdırarak arkadan ar- kaya Osmanlı tahtının denetimini ellerinde tutan Kösem SuJtaa Esma Sultan, Hürrem Sıdtan ve Nurbanu Sultan gıbı sayısız sa- raylı kadının yanı sıra, Tanzimat ve Meşru- tiyet dönemlerinde birçok kadın örgütü ara- cılığıyla daha yasal (legal) bir zeminde ka- dının, siyasete kaülma çabalannda olduk- ça etkin olabilmeye başladığını görürüz. Kurtuiuş Savaşı öncesı ve sonrasında ise Türk kadınının, erkekle omuz omuza. cep- hede ve cephe gerisinde son derece yoğun ve özverili çabalanna ve Kuvayı MiIIiye Teşkilatı'nın 56 örgütünden 19'unun kadın örgütü olduğuna tanık oluruz. Bugünün Türkiyesi'nde ise 'kadın' ve 'siyaset' ılışkısine bakmadan önce siyasete katılım türlerini tanımJamak yararlı olacak- tır. Siyasete katılımın ikı türünden biri olan "bireysel siyasal kabhm", genel olarak va- tandaşlık görevleri arasında sayılan ve hıç- bir ikili insan ilişkisini özellikle gerektirme- yen, yalnız olarak yapılabilen bir siyasal katılım türüdürki en belirgin örnegi oy ver- me davranışıdır. "Toplumsal siyasal kab- hm" ise bunun tersine daha açık bir insan ılışkısi, grup davranışı ve toplumsal faali- yet gerektirir. Bu da ancak bir siyasal par- riye üye olmak. bir siyasal yürüyüse katıl- rnak gibi eylemlerle somutlaşır. Bugün Türk kadınının bu iki tür siyasaldavranışta da yan- lışlan (defektleri) oldugu açıkça görülecek- tir. Buna karşm yıllardır hern kendileri hem de toplumun geneli için en anti-demokra- tik yönetim biçimlerini ve odaklannı ikti- dara bu özgür ıstençleri (iradeleri) doğrul- tusunda taşıyan ve toplumun yüzde 55'ini teşkil eden Türk kadınının "siyasal bir ma- zoşjznT olarak değerlendırebıleceğım bu tutumu bana oldukça anlaşılmaz gelir; bu noktada Nâzım Hikmet'in şu satırlannı anımsanm: "Vfebudünyadabuzulümsenin sayende / Ve açsak. yorgunsak. al kan icin- deysekeğer/ve hâlâ şarabımızı vermek için üzürn gibieziuVorsak /kabahat senin deme- ye de dilint varmnor /ama kabaharin çoğu senin canını kardeşim." Kemalist harekete ve kadma karşı örgüt- lenen, anti-laık ve radikal dinci hareketle- rin en baş savunucusu ilgmçtır ki yine ka- dınlanmızdır. Peki ülkemizde kadın seçme- nin durumu böyle de kadm politikacının durumu daha mı ıç açıcı? Ne acıdır ki bu- gün ülkemizde kadın politikacının da kadı- nın evrimine yönelik cıddi bir çaba içerisin- de olmadığınj söyleyebilinz: KA-DER gi- bi yararlı çahşmalar yürüten önemli ve iyi niyetli bazı demokratikkitleörgütlerinin, ka- dınlan bu platforma taşıma ve özendirme yolundaki çabalannın yanı sıra siyasal par- tilerin de en azından vitrin bazında da olsa kadın aday bulmakta sıkmtı çektiklen bili- nen bir olgudur. Bu denli karmaşık ve zor anlaşıhr bir tarihsel gelişim içerisınde. öz- günbirTürkkadınıkavramından söz etmek- teki zorluğun yanı sıra erkek düşünüşlü ama işıne geldiğinde ucuz ve dişice yöntemleri kullanmaktan çekinmeyen ve kadınlan tem- sil ettiğıni iddia eden birçok dernek yöne- ticisi. politikacı ve yönetici kadının. kapi- talizmin en yabanıl (vahşi) \e biraz da ara- besk bir uygulamasının süregeldığı bu er- kek egemen toplumun yanlışlannı dürüstçe veyüreküce taıumJayıp daha iyi. daha onur- lu ve evrimleşmiş bir statü için savaşım ver- mesi gerekirken ilginçtir ki erkekçe bir ide- oloji, üslup. duruş ve beden dilini yeğledi- gi görülmektedir. Bir insan haklan. kadın haklan ve çocuk haklan >üzyılı olan 20. yüzyılm bu son yılında dahi bu kadm poli- tikacılann kadınlan temsil etmek şöyle dur- sun, siyasal birtravestizmin (erkekçejest ve davranışlar, kürsüye yumruk atarak "\ar nasın"_"erkeksen"- "kaçan namerttir*' v s... gibi) maço bir anlatım tarzını benımseye- rek erkek politikacılan bile sollayacak ne- zaketsızlikte bir siyasal ya da yönetici du- ruşu ve tarzını benimsemektedırler. 80'lı yıllardan sonra merkez sağ yelpa- zede "aiiderindeki erkekler adına yada on- lara yardım etmcvc çalışan bir kadın'" türü oiuşmuştur. Bu kadınlann politikada etkin öbürkadınlardan en önemli farkıtoplumıçrn- de de öv gü gören "dahakadmca"olarak dav - ranıyor oluslandır. Bu kadınlar. erkegm bir adımgerısındeolmaktangururduyarlar. Bu acaba "Bir adım önde durmanın zorluk ve seMnısi/Jiklcrini üstienme konusundaki ye- tersizfik" mıdır. yoksa "esineduyduğıısay- ff, feodal şartlanmalarmıdır" pek bılinmez. Sıyaseti kadınlann erkeklere yardımcı ola- caklan bir "ek OK^TÎ" olarak gören bu ka- dınlar. kadınlar arasında propaganda yapar. oy toplar ve eşleri do|rultusunda oy kulla- nırlar: zaten onlardan istenen de bunlarla sı- nırlıdır. Siyasal yaşamımızdakı bir başka kadın tipi ise "foağımsız kadın politikaa- lar"dır. Genellikle koyu renk ve uzun etek- lita>^)örgiyerler. makyajyapmazyadaçok az yaparlar: disıplınli ve cıddidirler; yeğle- diklen temel rol "ana'" ya da "baa" mode- lıdır. 80 öncesı ve sonrası dönemde Türk so- luna baktığımızda da buna benzerbir kadın prototipini görürüz. Sorunlan cinsel farklı- iıklarla değil. tek mıhenk taşı olan sınıfsal çelişkılerle açıklayan sol düşüncede ise ka- dın, cinsiyeti itibanyla burjuvalaşmaya da- ha yatkın görünmesi dolayısıyla gıyim ku- şamının. hal vegidişinın denetim altında tu- tuhnası meşru görülmüş ve "bacı küşea"yle ön plana çıkanlmıştır. "Bacı". cinsiyeti. bi- rcylığı bastınlmış bir "kadın arkadaş"tipi- dir. Bu yaklaşımla erkek militanlar. kadm dava arkadaşlannı cinsiyetlerinden soyutla- mayaçalışmışlar; kadın militanlarda bu ka- lıplaörtüşmeye çabalamış, örgüt içerisinde- ki başanlan neredeyse tümüyle bu yoldaki çabalanyla ölçülmüştür. Peki, "kadın paUtikaa" böyle olmak zo- runda mıdır'.' Kadının kendi kışilıği ve cin- sıyetine özel renklen ve farklılıklan sakla- mayan. sürekli evrimleşen. ancak zaman zaman bürokrasinın gereği bazı zorunlu gı- yiniş tarzı ve kurallara da eibette uyarak dünya ve ülke siyasal pratiğinı kendi süz- gecinden geçirerek ve dünya görüşüyle sen- tezleyerek daha dinamik, daha özgün ve özelde kadının, genelde toplumun ve in- sanlığuı gelişimıne katkı sağlayan, ldasik si- yasal geleneğın önüne dayattıf ı kadm po- litikacı tipınden ise okuyan, gelisen, yara- tıcı. dev ingen ve düşünce üretici, ama ken- dme özgü bir politikacı tipıni yeglemesi da- ha yararlı olacaktır. tlerici aydın kadınlan- mızın ve ülkemizdeki kadın hareketi üye- lerinin ise salt erkek egemen düzenı ve si- yaseti eleştirmek yenne, bu dayatmalara ve fuzaklara çoğu kez bile bile, seve seve dü- şen. bu boyunduruğu yeğleyen kolaycı, ent- nkacı ve durağan (statik) kadınlanmızı da özeleştiriye çağırması gereklidir. Kadının ve insanlığın tarih boyunca sü- ren bir savaşımla eşitlik ve özgürlük yolun- daki çabasını okuma ve anlama gereksini- mini duymaksızın bu savaşımı, kulaktan dolma üç beş slogana indirgeyen yan aydın kadmlanmızın yanı sıra geleneksel bazı çağnlara kulak vererek erkeğin iki tasından birini kırmayı marifetsayan; dedikodu, fal. büyü, gün, kadın matinelen ve magazin der- gileri kıskacındaki kentli ve varoş kadınla- nnın da ciddi olarak eleşörilmesi, ülke ve dünya sorunlannı izleyen duyarlı bir kitle- yedönüştüriilmesi yolunda çaba harcanma- sı gerekliliği son dereceyasamsal birsorum- luluktur. Salt kadınca bütünleşmeler ve körii kö- rüne bir kadm fetişizmi yerine tümden bir toplumsal evrimle olası olabifeceğine ınan- dığım ve toplumun kurtuluşu ile eşzaman- lı olarak gördüğüm kadınlanmızın kurtulu- şu, ancak bir efitim devrimi ve egitim se- ferberligi ile olasıdır. Farkında olmaksızm. yavaş yavas., ılımlı Jslam modellerinin biz- lere dayatılmaya çalışıldıfı ve ülkemizin İran-Yugoslavya-Kolombiya sentezı, bö- lünmüş, Tslamcı birmafya cumhuriyetinedö- nüştürülmesinin hedeflendiğı şu günlerde omuz omuza vermeli ve Atatürk'ün bizle- re altın tepside sunduğu hakJanmıza. Misak- ı Milli sınırlanmıza. ulusal bütünlüğümü- ze sahip çıkarak karanlığa, yobazJığa karşı durmalıyız. Tarih, nice korkak, aymaz vetes- limiyetçi toplumlann yok oluşuna tanıktır. Son Türk devletı, TürkiyeCumhuriyeti'nin, Pentagon kaynakh Kürt-lslam sentezi komp lolara ve sivil darbe teorilerine kurban edil- mesi arzulannın önüne geçebilmek istiyor- sak bugün kadının ikinci derecede örtem ta- şıyan sorunlanndan önce, zaman kaybet- meden aydmlık. laık vetam ba|ımsız bir Tür- kiye için saf tutmalı: her tür cinsel aynmcı- lığın üstünde, kadın-erkek önce "insan"ol- mayı başanmalıyız. 1886'da yayımlanan *Şüküfezarw adlı derginın sahibi ArifeHa- nım bizlere şöyle seslenmekte: "Biz ki saçı uzun aklı kısa di>e erkeklerin hande-i istih- zasına hedefolmuş bir taifeyiz. Bunun ak_si- ni ispatctme>eçahşmalnız. ErkekJiği kadın- Iığa. kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek şahrah-i sa'j -u amekk-(çafeşmamndo^u >o- lunda) mümkün oldugu kadar pavcndaz-ı sebad(ayakdiretraekdurumunda)uJmafcyu." 1 937 Nobel Ödülü sahibi Albert SzentGyörg- yi'nin torunu DavitPbtirı iie lzmir/Alıağa'dan çiftçi Bekir'in torunu O^ür Aydın, lstanbul Senfoni Orkestrası'yla bir araya gelip Çay- kovsld'yi dillendirince ne olur?.. Ne olacak, Yumıs'un deyişiyle u şu dhan cehenne- mi, Seldz Uçmağa" (cennete = Sekiz Ükmek'e) dö- nüşür. Bu konser sırasında Atatürk'ün müzik devri- mi bir kez dahayerli yerine oturdu. Yalnız müzik dev- rimi mi; egitim devriminin tümü eibette. Bu devrim- ler sayesindedir ki "suyun öte yakası^ndan gelip Ana- dolu'ya yerleşmiş çiftçi Bekir Ağa. Köy Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulu sayesinde fızik profesö- rü bir oğu) yetiştirmiş. Profesör ogul da, bu devrim ürünlerinin devamı olarak, Ankara Konservatuvan- çıkışlı piyanist bir o|ul yetiştirip ülkemize armağan. Işte Müzik Devrimi... MUHSİNE HELİMOGLU YAVUZ etmış. O gece dinlediğimde, Özgür'ün bizim için ne den- li değerli bir armağan olduğunu ve ne yazık ki, bu ar- mağanlanmızin ne kadar az olduğunu bir kez daha anladım. Nobel ödüllü Albert Szent György'nin to- runu Davit Pollin'in tanmmış bir şef olmasının, pek çok yönlerden şaşılacak biryönü olmasa gerek. Do- ğal bir "ncden-sonuç" ürünü. Yaşadığı coğrafyanın, kültürortamının, aldığı eğitimin. içine doğduğu ko- şullana doğal bir sonucu. Ama Anadolulu çiftçi Be-, kir Ağa.'nın torunu Özgür Aydın, dünya ölçülerinde bir piyanist olmayolundaysa. bu. birmucızeden.ger- çekleşmiş bir "Atatürkrüyası''ndan başka nedir ki... Bunlan yazarken Özgür Aydın'ın "RomantikStn- foni"sını dinlıyorum. Rachmaninov, Schubert, Liszt ve Chopin'den parçalar yorumluyor bu CD'sinde. Ve sonra özgeçmışine bakıyorum: 1972 doğumlu. An- kara Konservatuvan'nı bitirdikten sonra, 1983'ten beri DAAD bursu ile gıttiği Almanya'nın Hannover kentinde Prof. Kaemmerling ile calışmalannı sürdü- rû>or. 1997'deMünih'te46. Uluslararası ARDPıya- n« Yanşması "nı ka^anmış. Bu başan ona. önümüz- deki yıllarda kimi Avrupa kentlerinde. Amerika'da ve Tokyo'da konser olanaklan sağlamış. Neövünülesi bir durum değil mi? Bir başka sevindirici durum da, Öz- gür'ün önüne büyük ölçüde engellerçıkan/mamış ol- ması. Oysa ne acıdır ki. zaman zaman "hasta nıhlar" tarafindan. kışilikleri üstünde estirilen "psiko-terör- le" yetenekleri "Bnç"edilmeye kalkışılan kimi genç- lenn trajidilerine, yüreğim acıyla dolarak tanık oldum. Onlardan kimileriyle zaman zaman "hayat üzerine" konuşarak bu hınç girişiminden genç ruhlannın en az zararla çıkması için uğraş verdiğim ve bu uğraş sıra- sında da çok zorlandıgım anlaroldu. Neyseki Ozgür, böyle bir "kliru'k vaka"ya teğet geçereİc öğrenimini sürdürmüş. Fazıl nedeniyle duyduğum övünç, Öz- gür'4etkiye katlandı. ama bir Fazıl ve bir Özgür yet- mez.. Bindaha!.. PENCERE Bacakları Kesilen Pipeye Ne Olur?.. Balkanlar yine kana boyandı. Yeni bir dünyî savaşının patlamasından korkanlar var. Niçin?. Bu alanda çeşitlı açıklamalar yayımlanıyor, ki- misi Sırp lideri Miloseviç'i suçlayarak diyor ki - Miloseviç insan kasabı, ruh hastası, aile- ceksicilibozukbirdengesiz; Hitterya da Sad- dam gibi kan içici... Kimisine göre Sırplar'ın sütü bozuk: - Müslüman düşmanı bunlar, doğuştan Na- zi, faşist, vampir soyundan... Kimisi tarihe eğiliyor; Sırp ile Müslüman ara- sındaki kan davasını Osmanlı-Sırp arasında yaşanan Kosova Meydan Muharebesi'ne bağ- lıyor Sırplar yenilgiyi bir türlü unutamamışlar, içlerine sindirememişler... Rivayet muhtelif... • Bilim adamı, pireyi mikroskobun a/tına koy- duktan sonra bağırmış: - Sıçrapire!.. Pire sıçramış. Bilim adamı pirenin bacaklannı kestikten son- ra yine mikroskobun altına koyup bağırmış: -Sıçrapire!.. Pire yerinden kımıldamayınca bilim adamı gözleminin sonucunu defterine yazmış: "BacakJan kesilen pire sağıroluyor." • Avrupa dünyanın uygarlık bahçesı!.. Ancak 20'nci yüzyılda iki dünya savaşı da Avrupa'dan çıktı. 21 'inci yÜ2yıla girmeden önce, biri Bos- na'da, öteki Kosova'da iki kez Müslüman kırı- mı da Avrupa'da sahneye konuyor. Neden?.. Her şeyin bir nedeni vardır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sos- yalist Yugoslavya barış içinde yaşıyordu. YDO (Yeni Dünya Düzeni) çıktıktan sonra banş için- de yaşayanlar bozuldular, birbirlerine düşman- laştılar, Balkanlar kana boyandı, toplumlar bir- birinin boğazına sanldı. Niçin? Miloseviç ruh hastası mı?.. Sırp soyaçekim yüzünden katil ruhlu mu?.. Yoksa bir başka neden mi var?.. Ekonomik nedenler hiç kurcalanmıyor?.. YDD'den sonrayalnız Balkanlar'da mı savaş baş- ladı?.. Yeryüzü haritasının altmış yerinde kanlı çatışmalar sürüp gidiyor. Bilim adamları sava- şın nedenlerini açıklarken temel gerekçe ola- rak neyi gösterıyorlar?.. Rusya neden Miloseviç'in arkasında?.. Merak eden var mı?.. Yoksa bacakları kesi- len pire gerçekten sağır mı oluyor?.. Eski koltuk takımtnızı verin, îstikbaVh yenilenin. Damla Fantıly Takım, Bukle Kumaş, Desen: Goldcn Şimdi, Istikbal, markası ne olursa olsun, ytpmnmış, modasıgeçmif oturtna grubunuzu, koltuk takımmızt evinizden, değerinden altp peşinattan düfüyor. Yerine, size uygun bir Istikbal takım teklif ediyor. Hem de pe/in fiyatma Jtaksitle, ±± aya uzanan vadelerle... htikbaPle dejiftirin, yenilenin. Kamponyaya ilişkin oyrıntılı bilgi için, lütfen «n yakın İstikbal Sohş Noktası'na uğrayınn. www.istikbal.com.fr Asya Koltuk Takımı, Desen- Mavı Deri SUavfstz rüfcefkı MaHl Komponyo, TC Saoayi Bokoniıgı'nır> 25 Moytı 1994 tarıb ve 21940 soydı Resmı Gazete'de yayınlanan febli^ine uygundur Istıkbol önceden belirtmeksızin t/runlen uzennde 0800361 5558 degıtıklık yopmo KoUıno sobıpfır 1 2 0 3 1999 tarıhınde ba»loyan kamptınyo, üretim ve j » k ımkanlatıyla sınıdıd.r Isiıkbal A S O S B 14 Cd N o 13 38070 KAYSERI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle