Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30MART1999SA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türk Kadın Tipleri ve Siyasa
SİBELAKYEL
T
üm dûnya ülkeleri kadınlannın,
yasadıklan toplum ve bulunduk-
İan coğrafyayla tutarlı, benzer
etnik ve sosyolojik özelliklen
olan ortak bir portre sergileme-
sine karşın bugün toplumumuzda yer alan
;ok degişik kadın tiplemeleri ışığında ge-
ıel ve tek bir "Türk kadını" portresi çize-
jiimemiz oldukça zordur. Örneğin "Tûrk
udmT dediğımizde akJa hemen "Hangi
rürk kadını" sorusu da gelmekte. Türk Ka-
iını. EmineŞeniikoğluya da KadirÇetik'in
stanbul Üniversıtesi amfisindeyapılan 'Ob-
ektiTadlı tartışma programında başörtüsü-
lûn zorla çıkanldığını, saçlan boyalı oldu-
îuhalde. beyninin içindeki başörtüsününyok
dilemeyeceğıni inatla belirten genç kızla-
ımız mı; Sibd Can. Hüha Avşar. Banu Al-
Bfl'lar mı; yoksa AdaletAğaoğiu.Ayia Kut-
k, Türkân Saylan gıbı kadınlanmız mı?
Berna Yılmaz. Semra Ozal, Tansu Çilkr
gbı, Türk kadınını temsil ettıklerinı iddıa
emelenne karşın Batılı sıyasetçi kaduılan
«siyasetçi eşlerini salt biçirnsel olarak tak-
It eden, herhangı bir özgün örnekçe teşkil
erneyen. bir kadın görüşü ya da ideoİoji
Hermekten uzak, Bayan CSntonyada Thatc-
brtakJidi; modemistpratiği saltgiyim ku-
şan, beden dili vs'ye indirgeyen, kadın so-
nnunu üç beş slogan cümle, kermes ya da
stsyal mastürbatif bazı yardjm faaliyetle-
rnden ibaret gören kadınlanmız mı; yoksa
tirbanhsından mini eteklisine, TV prog-
ranlannda ve kadınlar matınelerinde sa-
rutçılan izlerken şehvetle kendisıni sahne-
ytatan, sanatçıkra saniıpöpen. göbek atan,
yanşma programlannatelefonla baglanarak
br araba ya da bir tabak takımı ıçın yalvar-
mıktan çekinmeyen kadınlanmız mı "Türk
kjdmTnı temsil etmekte? Bu karmaşık ya-
pı/ı algılayabilmek, eiberte tüm sorunsal-
lan oldugu gibi larihsel perspektifi içerisin-
dedeğeriendirebilmekle olası.
rarihe şöyle birhakögjmızda Rönesans"(an
bajlayarak 1848'lere değin süren birsüreç-
te 3atı"da kadının gerek din, gerekse erkek
egtmen toplumun baskılanna gerçek bir sa-
vasımla karşı koyarken bizim kadmımızın
isedaha dolaylı, entrikacı, kolaycı ve opor-
tünist (fırsatçı) çıkış noktalan arayışı için-
deolduğunu görürüz. Osmanlı tarihinde ise
yüzyıllar boyu dünyanın en güzel kadınla-
nnı hareminde bulunduran padişahlar üze-
rinde egemen olmayı başarmış ve yine ev-
latlannı birbirlerine kırdırarak arkadan ar-
kaya Osmanlı tahtının denetimini ellerinde
tutan Kösem SuJtaa Esma Sultan, Hürrem
Sıdtan ve Nurbanu Sultan gıbı sayısız sa-
raylı kadının yanı sıra, Tanzimat ve Meşru-
tiyet dönemlerinde birçok kadın örgütü ara-
cılığıyla daha yasal (legal) bir zeminde ka-
dının, siyasete kaülma çabalannda olduk-
ça etkin olabilmeye başladığını görürüz.
Kurtuiuş Savaşı öncesı ve sonrasında ise
Türk kadınının, erkekle omuz omuza. cep-
hede ve cephe gerisinde son derece yoğun
ve özverili çabalanna ve Kuvayı MiIIiye
Teşkilatı'nın 56 örgütünden 19'unun kadın
örgütü olduğuna tanık oluruz.
Bugünün Türkiyesi'nde ise 'kadın' ve
'siyaset' ılışkısine bakmadan önce siyasete
katılım türlerini tanımJamak yararlı olacak-
tır. Siyasete katılımın ikı türünden biri olan
"bireysel siyasal kabhm", genel olarak va-
tandaşlık görevleri arasında sayılan ve hıç-
bir ikili insan ilişkisini özellikle gerektirme-
yen, yalnız olarak yapılabilen bir siyasal
katılım türüdürki en belirgin örnegi oy ver-
me davranışıdır. "Toplumsal siyasal kab-
hm" ise bunun tersine daha açık bir insan
ılışkısi, grup davranışı ve toplumsal faali-
yet gerektirir. Bu da ancak bir siyasal par-
riye üye olmak. bir siyasal yürüyüse katıl-
rnak gibi eylemlerle somutlaşır. Bugün Türk
kadınının bu iki tür siyasaldavranışta da yan-
lışlan (defektleri) oldugu açıkça görülecek-
tir.
Buna karşm yıllardır hern kendileri hem
de toplumun geneli için en anti-demokra-
tik yönetim biçimlerini ve odaklannı ikti-
dara bu özgür ıstençleri (iradeleri) doğrul-
tusunda taşıyan ve toplumun yüzde 55'ini
teşkil eden Türk kadınının "siyasal bir ma-
zoşjznT olarak değerlendırebıleceğım bu
tutumu bana oldukça anlaşılmaz gelir; bu
noktada Nâzım Hikmet'in şu satırlannı
anımsanm: "Vfebudünyadabuzulümsenin
sayende / Ve açsak. yorgunsak. al kan icin-
deysekeğer/ve hâlâ şarabımızı vermek için
üzürn gibieziuVorsak /kabahat senin deme-
ye de dilint varmnor /ama kabaharin çoğu
senin canını kardeşim."
Kemalist harekete ve kadma karşı örgüt-
lenen, anti-laık ve radikal dinci hareketle-
rin en baş savunucusu ilgmçtır ki yine ka-
dınlanmızdır. Peki ülkemizde kadın seçme-
nin durumu böyle de kadm politikacının
durumu daha mı ıç açıcı? Ne acıdır ki bu-
gün ülkemizde kadın politikacının da kadı-
nın evrimine yönelik cıddi bir çaba içerisin-
de olmadığınj söyleyebilinz: KA-DER gi-
bi yararlı çahşmalar yürüten önemli ve iyi
niyetli bazı demokratikkitleörgütlerinin, ka-
dınlan bu platforma taşıma ve özendirme
yolundaki çabalannın yanı sıra siyasal par-
tilerin de en azından vitrin bazında da olsa
kadın aday bulmakta sıkmtı çektiklen bili-
nen bir olgudur. Bu denli karmaşık ve zor
anlaşıhr bir tarihsel gelişim içerisınde. öz-
günbirTürkkadınıkavramından söz etmek-
teki zorluğun yanı sıra erkek düşünüşlü ama
işıne geldiğinde ucuz ve dişice yöntemleri
kullanmaktan çekinmeyen ve kadınlan tem-
sil ettiğıni iddia eden birçok dernek yöne-
ticisi. politikacı ve yönetici kadının. kapi-
talizmin en yabanıl (vahşi) \e biraz da ara-
besk bir uygulamasının süregeldığı bu er-
kek egemen toplumun yanlışlannı dürüstçe
veyüreküce taıumJayıp daha iyi. daha onur-
lu ve evrimleşmiş bir statü için savaşım ver-
mesi gerekirken ilginçtir ki erkekçe bir ide-
oloji, üslup. duruş ve beden dilini yeğledi-
gi görülmektedir. Bir insan haklan. kadın
haklan ve çocuk haklan >üzyılı olan 20.
yüzyılm bu son yılında dahi bu kadm poli-
tikacılann kadınlan temsil etmek şöyle dur-
sun, siyasal birtravestizmin (erkekçejest ve
davranışlar, kürsüye yumruk atarak "\ar
nasın"_"erkeksen"- "kaçan namerttir*' v s...
gibi) maço bir anlatım tarzını benımseye-
rek erkek politikacılan bile sollayacak ne-
zaketsızlikte bir siyasal ya da yönetici du-
ruşu ve tarzını benimsemektedırler.
80'lı yıllardan sonra merkez sağ yelpa-
zede "aiiderindeki erkekler adına yada on-
lara yardım etmcvc çalışan bir kadın'" türü
oiuşmuştur. Bu kadınlann politikada etkin
öbürkadınlardan en önemli farkıtoplumıçrn-
de de öv gü gören "dahakadmca"olarak dav -
ranıyor oluslandır. Bu kadınlar. erkegm bir
adımgerısındeolmaktangururduyarlar. Bu
acaba "Bir adım önde durmanın zorluk ve
seMnısi/Jiklcrini üstienme konusundaki ye-
tersizfik" mıdır. yoksa "esineduyduğıısay-
ff, feodal şartlanmalarmıdır" pek bılinmez.
Sıyaseti kadınlann erkeklere yardımcı ola-
caklan bir "ek OK^TÎ" olarak gören bu ka-
dınlar. kadınlar arasında propaganda yapar.
oy toplar ve eşleri do|rultusunda oy kulla-
nırlar: zaten onlardan istenen de bunlarla sı-
nırlıdır. Siyasal yaşamımızdakı bir başka
kadın tipi ise "foağımsız kadın politikaa-
lar"dır. Genellikle koyu renk ve uzun etek-
lita>^)örgiyerler. makyajyapmazyadaçok
az yaparlar: disıplınli ve cıddidirler; yeğle-
diklen temel rol "ana'" ya da "baa" mode-
lıdır.
80 öncesı ve sonrası dönemde Türk so-
luna baktığımızda da buna benzerbir kadın
prototipini görürüz. Sorunlan cinsel farklı-
iıklarla değil. tek mıhenk taşı olan sınıfsal
çelişkılerle açıklayan sol düşüncede ise ka-
dın, cinsiyeti itibanyla burjuvalaşmaya da-
ha yatkın görünmesi dolayısıyla gıyim ku-
şamının. hal vegidişinın denetim altında tu-
tuhnası meşru görülmüş ve "bacı küşea"yle
ön plana çıkanlmıştır. "Bacı". cinsiyeti. bi-
rcylığı bastınlmış bir "kadın arkadaş"tipi-
dir. Bu yaklaşımla erkek militanlar. kadm
dava arkadaşlannı cinsiyetlerinden soyutla-
mayaçalışmışlar; kadın militanlarda bu ka-
lıplaörtüşmeye çabalamış, örgüt içerisinde-
ki başanlan neredeyse tümüyle bu yoldaki
çabalanyla ölçülmüştür.
Peki, "kadın paUtikaa" böyle olmak zo-
runda mıdır'.' Kadının kendi kışilıği ve cin-
sıyetine özel renklen ve farklılıklan sakla-
mayan. sürekli evrimleşen. ancak zaman
zaman bürokrasinın gereği bazı zorunlu gı-
yiniş tarzı ve kurallara da eibette uyarak
dünya ve ülke siyasal pratiğinı kendi süz-
gecinden geçirerek ve dünya görüşüyle sen-
tezleyerek daha dinamik, daha özgün ve
özelde kadının, genelde toplumun ve in-
sanlığuı gelişimıne katkı sağlayan, ldasik si-
yasal geleneğın önüne dayattıf ı kadm po-
litikacı tipınden ise okuyan, gelisen, yara-
tıcı. dev ingen ve düşünce üretici, ama ken-
dme özgü bir politikacı tipıni yeglemesi da-
ha yararlı olacaktır. tlerici aydın kadınlan-
mızın ve ülkemizdeki kadın hareketi üye-
lerinin ise salt erkek egemen düzenı ve si-
yaseti eleştirmek yenne, bu dayatmalara ve
fuzaklara çoğu kez bile bile, seve seve dü-
şen. bu boyunduruğu yeğleyen kolaycı, ent-
nkacı ve durağan (statik) kadınlanmızı da
özeleştiriye çağırması gereklidir.
Kadının ve insanlığın tarih boyunca sü-
ren bir savaşımla eşitlik ve özgürlük yolun-
daki çabasını okuma ve anlama gereksini-
mini duymaksızın bu savaşımı, kulaktan
dolma üç beş slogana indirgeyen yan aydın
kadmlanmızın yanı sıra geleneksel bazı
çağnlara kulak vererek erkeğin iki tasından
birini kırmayı marifetsayan; dedikodu, fal.
büyü, gün, kadın matinelen ve magazin der-
gileri kıskacındaki kentli ve varoş kadınla-
nnın da ciddi olarak eleşörilmesi, ülke ve
dünya sorunlannı izleyen duyarlı bir kitle-
yedönüştüriilmesi yolunda çaba harcanma-
sı gerekliliği son dereceyasamsal birsorum-
luluktur.
Salt kadınca bütünleşmeler ve körii kö-
rüne bir kadm fetişizmi yerine tümden bir
toplumsal evrimle olası olabifeceğine ınan-
dığım ve toplumun kurtuluşu ile eşzaman-
lı olarak gördüğüm kadınlanmızın kurtulu-
şu, ancak bir efitim devrimi ve egitim se-
ferberligi ile olasıdır. Farkında olmaksızm.
yavaş yavas., ılımlı Jslam modellerinin biz-
lere dayatılmaya çalışıldıfı ve ülkemizin
İran-Yugoslavya-Kolombiya sentezı, bö-
lünmüş, Tslamcı birmafya cumhuriyetinedö-
nüştürülmesinin hedeflendiğı şu günlerde
omuz omuza vermeli ve Atatürk'ün bizle-
re altın tepside sunduğu hakJanmıza. Misak-
ı Milli sınırlanmıza. ulusal bütünlüğümü-
ze sahip çıkarak karanlığa, yobazJığa karşı
durmalıyız. Tarih, nice korkak, aymaz vetes-
limiyetçi toplumlann yok oluşuna tanıktır.
Son Türk devletı, TürkiyeCumhuriyeti'nin,
Pentagon kaynakh Kürt-lslam sentezi komp
lolara ve sivil darbe teorilerine kurban edil-
mesi arzulannın önüne geçebilmek istiyor-
sak bugün kadının ikinci derecede örtem ta-
şıyan sorunlanndan önce, zaman kaybet-
meden aydmlık. laık vetam ba|ımsız bir Tür-
kiye için saf tutmalı: her tür cinsel aynmcı-
lığın üstünde, kadın-erkek önce "insan"ol-
mayı başanmalıyız. 1886'da yayımlanan
*Şüküfezarw
adlı derginın sahibi ArifeHa-
nım bizlere şöyle seslenmekte: "Biz ki saçı
uzun aklı kısa di>e erkeklerin hande-i istih-
zasına hedefolmuş bir taifeyiz. Bunun ak_si-
ni ispatctme>eçahşmalnız. ErkekJiği kadın-
Iığa. kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek
şahrah-i sa'j -u amekk-(çafeşmamndo^u >o-
lunda) mümkün oldugu kadar pavcndaz-ı
sebad(ayakdiretraekdurumunda)uJmafcyu."
1
937 Nobel Ödülü sahibi Albert SzentGyörg-
yi'nin torunu DavitPbtirı iie lzmir/Alıağa'dan
çiftçi Bekir'in torunu O^ür Aydın, lstanbul
Senfoni Orkestrası'yla bir araya gelip Çay-
kovsld'yi dillendirince ne olur?..
Ne olacak, Yumıs'un deyişiyle
u
şu dhan cehenne-
mi, Seldz Uçmağa" (cennete = Sekiz Ükmek'e) dö-
nüşür. Bu konser sırasında Atatürk'ün müzik devri-
mi bir kez dahayerli yerine oturdu. Yalnız müzik dev-
rimi mi; egitim devriminin tümü eibette. Bu devrim-
ler sayesindedir ki "suyun öte yakası^ndan gelip Ana-
dolu'ya yerleşmiş çiftçi Bekir Ağa. Köy Enstitüleri
ve Yüksek Öğretmen Okulu sayesinde fızik profesö-
rü bir oğu) yetiştirmiş. Profesör ogul da, bu devrim
ürünlerinin devamı olarak, Ankara Konservatuvan-
çıkışlı piyanist bir o|ul yetiştirip ülkemize armağan.
Işte Müzik Devrimi...
MUHSİNE HELİMOGLU YAVUZ
etmış.
O gece dinlediğimde, Özgür'ün bizim için ne den-
li değerli bir armağan olduğunu ve ne yazık ki, bu ar-
mağanlanmızin ne kadar az olduğunu bir kez daha
anladım. Nobel ödüllü Albert Szent György'nin to-
runu Davit Pollin'in tanmmış bir şef olmasının, pek
çok yönlerden şaşılacak biryönü olmasa gerek. Do-
ğal bir "ncden-sonuç" ürünü. Yaşadığı coğrafyanın,
kültürortamının, aldığı eğitimin. içine doğduğu ko-
şullana doğal bir sonucu. Ama Anadolulu çiftçi Be-,
kir Ağa.'nın torunu Özgür Aydın, dünya ölçülerinde
bir piyanist olmayolundaysa. bu. birmucızeden.ger-
çekleşmiş bir "Atatürkrüyası''ndan başka nedir ki...
Bunlan yazarken Özgür Aydın'ın "RomantikStn-
foni"sını dinlıyorum. Rachmaninov, Schubert, Liszt
ve Chopin'den parçalar yorumluyor bu CD'sinde. Ve
sonra özgeçmışine bakıyorum: 1972 doğumlu. An-
kara Konservatuvan'nı bitirdikten sonra, 1983'ten
beri DAAD bursu ile gıttiği Almanya'nın Hannover
kentinde Prof. Kaemmerling ile calışmalannı sürdü-
rû>or. 1997'deMünih'te46. Uluslararası ARDPıya-
n« Yanşması "nı ka^anmış. Bu başan ona. önümüz-
deki yıllarda kimi Avrupa kentlerinde. Amerika'da ve
Tokyo'da konser olanaklan sağlamış. Neövünülesi bir
durum değil mi? Bir başka sevindirici durum da, Öz-
gür'ün önüne büyük ölçüde engellerçıkan/mamış ol-
ması. Oysa ne acıdır ki. zaman zaman "hasta nıhlar"
tarafindan. kışilikleri üstünde estirilen "psiko-terör-
le" yetenekleri "Bnç"edilmeye kalkışılan kimi genç-
lenn trajidilerine, yüreğim acıyla dolarak tanık oldum.
Onlardan kimileriyle zaman zaman "hayat üzerine"
konuşarak bu hınç girişiminden genç ruhlannın en az
zararla çıkması için uğraş verdiğim ve bu uğraş sıra-
sında da çok zorlandıgım anlaroldu. Neyseki Ozgür,
böyle bir "kliru'k vaka"ya teğet geçereİc öğrenimini
sürdürmüş. Fazıl nedeniyle duyduğum övünç, Öz-
gür'4etkiye katlandı. ama bir Fazıl ve bir Özgür yet-
mez.. Bindaha!..
PENCERE
Bacakları Kesilen
Pipeye Ne Olur?..
Balkanlar yine kana boyandı. Yeni bir dünyî
savaşının patlamasından korkanlar var. Niçin?.
Bu alanda çeşitlı açıklamalar yayımlanıyor, ki-
misi Sırp lideri Miloseviç'i suçlayarak diyor ki
- Miloseviç insan kasabı, ruh hastası, aile-
ceksicilibozukbirdengesiz; Hitterya da Sad-
dam gibi kan içici...
Kimisine göre Sırplar'ın sütü bozuk:
- Müslüman düşmanı bunlar, doğuştan Na-
zi, faşist, vampir soyundan...
Kimisi tarihe eğiliyor; Sırp ile Müslüman ara-
sındaki kan davasını Osmanlı-Sırp arasında
yaşanan Kosova Meydan Muharebesi'ne bağ-
lıyor Sırplar yenilgiyi bir türlü unutamamışlar,
içlerine sindirememişler...
Rivayet muhtelif...
•
Bilim adamı, pireyi mikroskobun a/tına koy-
duktan sonra bağırmış:
- Sıçrapire!..
Pire sıçramış.
Bilim adamı pirenin bacaklannı kestikten son-
ra yine mikroskobun altına koyup bağırmış:
-Sıçrapire!..
Pire yerinden kımıldamayınca bilim adamı
gözleminin sonucunu defterine yazmış:
"BacakJan kesilen pire sağıroluyor."
•
Avrupa dünyanın uygarlık bahçesı!.. Ancak
20'nci yüzyılda iki dünya savaşı da Avrupa'dan
çıktı. 21 'inci yÜ2yıla girmeden önce, biri Bos-
na'da, öteki Kosova'da iki kez Müslüman kırı-
mı da Avrupa'da sahneye konuyor.
Neden?..
Her şeyin bir nedeni vardır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sos-
yalist Yugoslavya barış içinde yaşıyordu. YDO
(Yeni Dünya Düzeni) çıktıktan sonra banş için-
de yaşayanlar bozuldular, birbirlerine düşman-
laştılar, Balkanlar kana boyandı, toplumlar bir-
birinin boğazına sanldı.
Niçin?
Miloseviç ruh hastası mı?.. Sırp soyaçekim
yüzünden katil ruhlu mu?..
Yoksa bir başka neden mi var?..
Ekonomik nedenler hiç kurcalanmıyor?..
YDD'den sonrayalnız Balkanlar'da mı savaş baş-
ladı?.. Yeryüzü haritasının altmış yerinde kanlı
çatışmalar sürüp gidiyor. Bilim adamları sava-
şın nedenlerini açıklarken temel gerekçe ola-
rak neyi gösterıyorlar?..
Rusya neden Miloseviç'in arkasında?..
Merak eden var mı?.. Yoksa bacakları kesi-
len pire gerçekten sağır mı oluyor?..
Eski koltuk takımtnızı verin, îstikbaVh yenilenin.
Damla Fantıly Takım, Bukle Kumaş, Desen: Goldcn
Şimdi, Istikbal, markası ne olursa
olsun, ytpmnmış, modasıgeçmif oturtna
grubunuzu, koltuk takımmızt evinizden,
değerinden altp peşinattan düfüyor.
Yerine, size uygun bir Istikbal takım
teklif ediyor. Hem de pe/in fiyatma
Jtaksitle, ±± aya uzanan vadelerle...
htikbaPle dejiftirin, yenilenin.
Kamponyaya ilişkin oyrıntılı bilgi için, lütfen «n yakın
İstikbal Sohş Noktası'na uğrayınn.
www.istikbal.com.fr
Asya Koltuk Takımı, Desen- Mavı Deri
SUavfstz rüfcefkı MaHl Komponyo, TC Saoayi Bokoniıgı'nır> 25 Moytı 1994 tarıb ve 21940 soydı Resmı Gazete'de yayınlanan febli^ine uygundur Istıkbol önceden belirtmeksızin t/runlen uzennde
0800361 5558 degıtıklık yopmo KoUıno sobıpfır 1 2 0 3 1999 tarıhınde ba»loyan kamptınyo, üretim ve j » k ımkanlatıyla sınıdıd.r Isiıkbal A S O S B 14 Cd N o 13 38070 KAYSERI