23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 1999 SALI • • • • CUMHURİYFT SAYFA HABERLERIN DEVAMI Istanbul Edırne Kocaeli Çanakkale Izmir Manisa Aydın Denizli Y Y Y Y Y Y Y Y 13 14 16 15 15 15 13 13 Sinop Y 12 Adana Y 18 Samsun Y 19 Mersin Y 16 Trabzon PB 14 Dıyarbakır Y 17 Gıresun Ankara PB 13 Şanhurfa Y 20 Y 13 Mardin Y 15 Eskişehir Y 11 Siirt Y 14 Konya Y 10 Hakkâri Sıvas Y 15 Van Zonguldak Y 13 Antalya Y 14 Kars PB a J=3? Bütun bolgdef çok bu- lutlu, Doğu Karadenız kıyılan ıle Dogu Anado- lu'nun kuzey doğusu dı- şında bütun yurt yağışlı geçecek. Yağışlar yağ- mur yer yer sağanak Doğu Anadolu'nun do- ğusunda karta karışık yağmur şeklınde ola- cak Hava sıcaklığı do- ğuda bıraz artacak dı- ğer yeftefde onemlı btr değışıklık olmayacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn Y PB PB Y Y PB PB PB 10 8 12 13 14 15 16 15 Münih PB 9 Zürıh Berlın Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina PB PB PB PB PB PB PB Y 10 17 17 13 14 10 13 19 PB 10 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tıflıs Kahire PB PB PB PB PB Y Y PB 14 21 -2 19 12 18 15 27 Y 14 Açık Parçalı bırtutiu Sıslı ^ Çok bulutlu Yagmuriu oAAAA> Karlı G° k gurültulu G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada vrt. ikinci sırada yer alanlar ise 18 Nisan'dan sonra yönetime gelmeye çalışan partiler ve liderleri... Örneğin Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Recai Kırtan .. Binnci sıradakiler konuşuyor, ikinci sıra susuyor! Üderler, kamuoyunun ufkunu genişletecek herhangi yeni bır görüş öne süremiyor. Üstetik devlet katında ise birbirine karşrt görüşler göze çar- pıyor. Cumhurbaşkanı Demirel üç-beş gün önce, TRT1 'deki bir programda "Kosova savaşınınyayılrnası, Makedonya üzerin- den Türkiye'ye sarkması olasılığı olmadığım" söytedi. Geçen pazar sadık gazetecilerinden birinin TV programın- da Ecevit, başka telden çaldı. Başbakanımız; uyum içinde çaltştıklannı söylediği Demirel gibi düşünmüyor. Başbakan'a göre, "Savaş Balkanlar'ayayılabilir, dünya sa- vaşı çıkabilir". Çözüm; "Clinton ile Yettsin'/n bir araya gelerek ortak bir çizgide buluşmalanndan geçiyor". Nedense Ecevit'in öne sürdüğü "ortak çizgi", Avrupa ve Amerika'daki cin fikirii siyasetçilerie aydınlann, bilim adam- lannın aklına gelmiyor! Rusya'nın Balkan politikası ite ABD ve NATO'nunki çatışı- yor. Oysa Ecevit'e göre, ikı liderin bir araya gelmesi için ken- di polrtikalan önem taşımıyor. Ufacık olumlu bir tepki alır almaz Başbakan Ecevit, öneri- yi Batılı dostlarla Rusya'ya "resmen" bıldırmeye hazırlanıyor. Ne var ki; Türk kamuoyunda giderek yaygınlaşan bir baş- ka tartışmaya "devlet" henüz kanşmıyor, askıda olan kimi so- rulara yanrt vermiyor. Konu; Yugoslav sınırlan içindeki bir etnik grupla (azınlık Ar- navutlarla) ilgili son olayın "uluslararası biremsal" kabul edil- mesi ve ileride Kürt sorununda kullanılması olasılığı. Ne nedir, bilinmeli Başbakan Ecevit böyle bir öngörüyü olumsuz bir olasılık olarak görmüş olmalı ki pazar açıklamalannda hiç değinme- di. Fakat, "başka önemli bir şey" var. Kameralann önüne çı- kan Başbakan Ecevit'in bedensel hareketlerinde -son za- manlarda- çok dikkati çeken bir durağanlık göze çarpıyor. Kollan dikey ve hareketsiz. Kimi zaman konuşmakta zor- lanıyor ve eski hızını yitirmiş. Hatta zaman zaman yürürken yardıma gereksiniyor. Yıllarca izlediğimiz Ecevit'te önce göz kenarlannda başla- yan, sonralan yüze yayılan, hele son yıllarda vücudunda da aştn ölçüde göze çarpan tikler yok oldu. Btr kez daha yazdık; yüz ve vücudundaki aşırı kas hareket- leri herhalde bir tedavi sonucu giderildi. Bir ara sık sık Ams- terdam'a gitti geldi. Fakat son zamanlarda devletin tepe noktalannda sorum- luluk taşıyan en az iki kaynaktan Ecevit'in sağhk sorunlanyla ilgili "cıddı haberfer" geldi. Bu kaynaklar; rahatsizlığın adı'rfi vermekten çekiniyör. An- cak "uzun süreli, ince ve denn niteHkli birhastalık"tan söz edi- yorlar. Benzeri sağhk olayiannı gözleyenlere göre, rahatsızlık, "bir çeşit Parkinson" olabilir. Seçim öncesi, bir liderin rahatsızlığından söz etmek, kuş- kusuz eleştınye açık bir davranış. Üstelik "kişinin hastalığın- dan açık seçik söz etmek" Türk toplumunda yadsınagelmiş- tir. Ecevit, sıradan bir insan, bir lider değil. Bugün seçim hü- kümetınde başbakan. Ama, 18 Nisan'dan sonraki koalisyon- da aynı görevi üstlenmesi olasılığını yüksek görenler çoğun- lukta. Devletin çok ağır iç ve dış sorunlarındaki sorumluluklan omuzlayacak olan Ecevit'in sağliğı kişiselliği aşıyor. Toplum- sal, ulusal bir önem taşıyor. Batı'da bir liderin, bir başkanın, bir başbakanın sağlığına ne denli yakın ilgi gösterildiği, örnekleriyle bilinen bir gerçek. Zira. o kişinin sağlığı ülke sorunlannın sağlığı ile yakından ilgili, bağlantılı. Art düşüncelere kapılmadan bir açıklama... Gerekmiyor mu? 4 Savaşla barışa ulaşdamaz' • Baştarafi 1. Sayfada dengeleri çok iyi bilen Petrovski ile Cum- huriyet'in yaptığı görûşmenin soru ve yanıt- lan şöyle: - Bölgedeki son gelişmeleri nasıl değerlen- diriyorsunuz? - Bölgedeki durumu çok dikkatli takip ediyoruz. Durum gerçekten çok tehlikeli. Balkan bölgesinde bir savaş var. Soruna çö- züm bulunacağı yerde kriz daha da derinleş- tirildi. Ve yann ne olacağını kimse bilmiyor. Gerçek banşın sağlanması için herhangi bir işaret görmüyorum. Durum son derece kar- maşık. Şu anda çok büyük rakamlarda mül- tecilerle karşı karşıyayız. Dünya. problemin asıl nedenlerini anlamıyor. 'Yugoslavya'nın toprak bûtünlflğü korunmalı' - Gerçek banş nasıl sağtanabüir? - Biz Yugoslavya'ya komşu bir ülkeyiz. Ve biz bu ülkenin iç işlerine müdahale etmi- yoruz. Ama Kosova bunalımının boyutlan geniş olduğundan ve bölgedeki diğer top- lumlan da etkilediğinden, başta Makedon- ya ve Arnavutluk olmak üzere, sorunun bir an önce banşçı yollarla çözülmesine büyük ilgi duyuyoruz. Ve en baştan beri bunalı- mm, Kosova"daki iki taraf arasında banşçı yollarla çözülmesinden yana olduğumuzu söylüyoruz. Nasıl biranlaşmaolacağı konu- sunda bir şey söyleyemem ama her iki taraf için de kabul edilebilir olmalı. Buna da mü- dahale edemeyiz. Ama bizim söyledigimiz mümkün olan en geniş otonomi. Ve tabii ki Yugoslavya'nın toprak bütünlüğünün ko- runması ve sınırlann ihlal edilmemesi. Bi- zim pozisyonumuz budur. - Asıl problemden bahsettiniz azönce. Ne- dir problemin ash? - Asıl problem için tarihe dönmemiz ge- rek. Tarihi birçok olay var. Balkanlar, birçok toplum, birçok etnik gnıp, devlet ve farklı din gruplanndan oluşuyor. Eski Yugoslav- ya, 6 cumhuriyet ve 17 değişik toplumdan oluşuyordu. Ve bunlar arasında Ortodokslar, Katolikler ve Müslümanlar vardı. Başka din gruplan ve etnik gruplar da bulunuyordu. Bu noktadan bakıldığmda durum çok kolay değildir. Bir açıdan bu bölgeyi oluşturan de- ğişik kültürlerin. değtşik terçjhımlann zen- "Jginliginden bahsedebiliriz. Diğer açıdan da tarihin bu toplumlara bıraktığı mirası dü- şünmeliyiz. Bölgede birçok problem var. Bana göre bunlann hepsini diyalog, karşı- lik.li anlayış yoluyla çözmeliyiz. Geçmişten ders almalı. ancak geçmişte kalmamalıyız. Eğer geleceği görmezsek, göz ardı edersek çözüm bulmamız zorlaşır. Bilindiği üzere, 1912-1913 yıllannda Bal- kan Savaşı olmuştu. Makedonya bu savaş- larda en çok acı çeken ülke oldu. Ve komşu ülkeler tarafından bölüşüldü: Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan. Osmanlılar o dö- nemde yenildi. Ve bu savaşın sonuçlan bu- günlere kadar geldi. O yüzden geçmişi sü- rekli akılda tutuyoruz. çünkü onu değiştir- me. düzeltme şansımız yok. Komşulanmız- la en iyi şekilde ilişkilerimizi geliştirmek is- tiyoruz. Sadece ikili ilişkilerde değil, bölge- yi ilgilendiren genel konularda işbirliği ya- pabilmek için. Böylece bölgesel istikrar ka- zanıp Avrupa Birliği ve NATO gibi Avnıpa kurumlanna girmek istiyoruz. Avrupa'nın bir parçası olan Balkanlar dışanda bırakıl- mamahdır. Bu açıdan bakıldığmda durum son derece hassastır ve asıl problemi bilmek zorundayız. Tarihin ne olduğunu herkes biliyor, ama ona göre nasıl tutum alacaklan da o ülkele- rin kendi görüşleri olarak kalıyor. Örneğin Makedonya çok küçük bir ülke. sadece 2 milyon nüfiısumuz var. Yüzde 69 Makedon Ortodoks, yüzde 23 Arnavut, yüzde 4 Türk ve yüzde 2.5 Sırp var. Şimdi son olaylardan sonra nasıl bir denge kurulacağını görmek zor. - Peki Tito zamanında bu denge nasıl sağ- lanmıştı? - O zamanlarda Sırbistan çerçevesinde Kosova ve Voyvodina otonom bölgeleri var- dı. 1974 Anayasasf nda \erilen tüm haklar- dan yararlanıyorlardı. Kendi hükümetleri vardı, kendi parlamentolan vardı, ilkokul- dan üniversiteye kadar kendi eğitim sistem- leri vardı. Federal parlamentoda temsilcile- ri vardı. İşbirliği yapma konusunda karşılık- lı bir anlayış vardı. Ama Tho'nun ölümün- den sonra 1981 yılında bazı Arnavutlar da- ha fazla bağımsızlık sağlamak ve aynlmak için gösteriler yapmaya başladılar. lşte bu sorunlardaha o zamanlarda başladı. Yugos- lav hükümeti bu sorunla mücadele edeme- di. Ve 1989'da Sırbistan. anayasayı değiştir- di. Şimdi Sırp Anayasasf yla neler elde et- tiklerini söyleyemem ama Arnavutlann ya- sal statülerinde bir değişiklik oldu. 'Çatışma yavılabüir' - Savaşın yayüması tehlikesini nasıl görii- yorsunuz? - Makedonya Cumhuriyeti, son gelişme- lerden çok kaygı duymaktadır. Çatışmanın Makedonya'ya yayılma olasılığı çok yük- sektir. Stratejik, coğrafık durumumuz ve karmaşık etnik yapımız nedeniyle etnik den- genin kurulması çok güç. Bizım için çok önemli bir konuya vurguda bulunmak isti- yorum. Makedonya, bağımsızlığını 1991 yı- lında Yugoslavya'dan banşçı yoilarla aynla- rak kazandı. Makedonya savaşlara katılma- yan tek ülkedir. Makedonya bölgede istik- »ruv korunması için elinden gelen her kat- kıyı yerine getirmiştir. Demokratik anlam- da da ileri bir ülkedir. Makedonya'da etnik gruplar ülkenin siyasi ve kültür hayatma tam anlamıyla katılırlar. Arnavutlan ve Make- donlan temsil eden bir koahsyon hüküme- timiz var. Makedonya, demokratik ve ba- ğimsız bir devlet olarak banşçı bir politika uygulamaktadır. Tabii ki kendi toprak bütün- lüğünü ve egemenliğini korumaya kararlıdır. Ve NATO ile Avrupa kurumlanylabütünleş- mek amacındayız. Banş tçin Ortaklık Prog- ramı'na üyeyiz. Ve bu noktada Kosova bu- nalımının tamamen banşçı yollarla ve siya- si anlaşmalar çerçevesinde çözümlenmesin- den yanayız. Makedonya Parlamentosu, Kosova buna- lımına ilişkin pozisyonunu belirten bir ka- rar aldı. Buna göre Makedonya topraklan, herhangi bir komşu ülkeye saldın amacıyla başka ülkelerin kuvvetleri tarafından kulla- nılamayacak. Topraklanmız kullanılamaz. Makedonya'daki NATO kuvvetlerinin böy- le bir görevi yok ve başka bir ülkeye saldın amaçlı kullanılamazlar. Onlar Kosova'daki banşçı görevle ilgili olarak oraya konuşlan- dılar ve Rambouillet'deki banş anlaşmasının imzalanmasının ardından Kosova'ya geç- meleri gerekirdi. - Savaşın nasıl yayılacağını düşünüyorsu- nuz? - Makedonya savaşın yayılması olasılı- ğından haberdardır ve ilk işareti de bü>öik ra- kamdaki mültecilerdir. Bizim bu kadar çok sayıdaki mülteciyle başa çıkmamız güç. Hü- kümet, 20 bin kişiden fazlasmı kabul ede- meyeceğimizi açıkladı. Çünkü bu bizim ön- celikle ekonomik olarak altmdan kalkama- yacağımız bir durum. İkinci sorun da ülke- deki değişik etnik yapıdan kaynaklanıyor. Dediğim gibi ülkemizde Amavutlar ve di- ğer etnik gruplar yaşıyor. Ve bunlar arasın- da dengeyi korumak çok zor. Bu noktadan bakıldığmda durum çok ciddi. - Bunalunın banşçı yollarla çözülmesi ge- rektiğini söylüyorsunuz ama tüm diploma- tik çabalar sona erdi ve operasvon sürüyor. Topraklarınızı NATO'ya kullandırmavaca- ğınızı sö> lüyorsıınuz. NATO'nun planları ise kara harekâtına davanıyor. - Bildiğim kadanyla kara harekâtı konu- sunda bir anlaşma yok. Kara birlikleri anlaş- ma sağlanırsa Kosova'ya geçeceklerdi. Ama Rambouillet'de bir çözüm sağlanamadığına göre kara birliklerinin geçmesi için bir du- rum oluşmamıştır. Yugoslavya tarafından da kabul edilecek bir anlaşma olmadan... - NATO planlan arasında son aşama ola- rak belirtilen kara harekâtından bahsedho- rum. Vani Belgrad vönetiminin anlaşmayı imzalaması için yapılan baskı hareketinin son aşaması olarak. - Ama bu harekât henüz belirlenmedi ve doğrulanmadı. Avrupa ülkelerinin ortak po- litik bir uzlaşmaya varmadan böyle bir pla- nı uygulayacaklannı sanmıyorum. Özellik- le bir anlaşma imzalanmadan. En iyi çözüm Yugoslav tarafının anlaşmayı imzalaması. - Ama şu anda 10 bine yakın NATO kuv- veti var Makedonya'da. Bunlar Makedon yö- netimine haber vermeden harekele geçerse? - Bu konuda bir şey söyleyemem. - Amavutlar bartşm sadece Kosova'daki çokuluslu güce baglı olduğunu söylüyorlar. - Bölgede kuvvet olmadan banşın uygu- lanamayacağına yönelik çok neden var. Ama öncelikle bir anlaşma olmalı. Belli bir otonomi sağlayan bir anlaşma olmalı. Bu- nun dışında bölgeye asker göndermenin bir şey ifade edeceğini zannetmiyorum. 'Zor dönemden geçiyoruz' - Balkan Savaşı'ndan bahsettiniz. Yeniden > p aşanabilir mi? - Durum son derece ciddi. Kimse bir sa- vaşla karşılaşmak istemez. kimse savaşın sonuçlannı yaşamak istemez ama şu anda çok zor bir dönemden geçiyoruz. Her şey mümkün şu anda. Gelecekte neler olabile- ceğini kimse tahmin edemiyor. Bölgedeki hiçbirülke ve uluslararası top- lum. yaşanan bunalıma ilgisiz kalamaz. Ve bubunalımdan biranlaşmayla çıkılması ge- rekir. Bu diplomasi yoluyla yapılır. Bana gö- re savaşla hiçbir sonuca ulaşılmaz. Kimin kaybettiği kimin kazandığı önemli değildir. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada "Seçim neyı düzeltecek?" Işi indirgemeye bindirince sıfıra kadar yolu var! Konumuz, sol yelpazedeki pariamento dışı-içi partile- rin görünümü. Bu yüzden işe sandıktan başladık. Zira, Anayasa'ya göre beş, fıili olarak dört yılda bir gittiğimız sandıkta oyumuzu kime vereceğimizi, doğal akış-bakış içinde kararlaştırmıyoruz. Bu yanıyla Türkiye'de ciddi bir "oykınm" yaşandığını söyleyebiliriz. Görünümün bizde çağnştırdığı bu tanımı açalım... İki unsuru var: 1- Partiler, "birdefalık" deyip, ödünç oy istiyor. 2- Yurttaş, "içimden gelmiyor, ama" deyip, beğendiği partiye değil, parlamentoya gireceğine güvendiği parti- ye oy veriyor. . . . . . . Ikisi de oykınm! Bu yüzden de siyaset rayında değil, reyinde gidiyor... Birinci şıkkı açalım... Partilerimize yakışan benzetme- lerden biri de şu: Sinemanın önüne geliyorsunuz. Beş program var. Üçüncü filmi beğeniyorsunuz. Güzel bir aşk-macera fıl- mi. Tamam, diyorsunuz. Oyunuzu verip.. affedersiniz, bi- letinizi alıp giriyorsunuz. Gösterim başlıyor... Aa, o da ne? Bir mafya filmi. Banka kravatla nasıl so- yulur? Partamentodan nasıl adam satın alınır? Aynı an- da üç yere birden nasıl çalışılır? Film, her türtü uğursuz işi. 32 kısım tekmili birden anlatıyor. Ve siz şöyle düşü- nüyorsunuz: - Film başladı. Şimdi ses yükseltmek ayıp olur. Sandık gelince.. affedersiniz, film bitince söyleyeceğimizi söyle- yeyim! Partilerin seçimden önce söz verdikleriyle seçimden sonra yaptıklannın, bunun karşısında yurttaşın tavnnın, yukandaki örnekten büyük bir farkı yok. Üstelik bu ödünç oy mekanizması da Türkıye tıpi de- mokrasinin tipik ömeklerinden biri... Demokrasinin içine "ödünç" sözcüğü girince, artık her şey ödünçleşebilir. De- mokrasinin kendisi dahil! Gönüldeki baraj... Gelelim ikinci şıkka. Bir başka deyişle, "oyumuz boşa gitmesin" anlayışına... Önce şunu vurgulayalım; verilen oy hoşa gitmeyebilir, ama hiçbir zaman boşa gitmez. Onun mutlaka bir anla- mı-önemi var. Ama bu anlam ve önemin değer kazana- bilmesi için, oyu veren kişinin doğrudan kendi ıradesiy- le "evet" mührünü basacağı yerı seçmesi gerekiyor. Bu bağlamda, pariamento dışında kalma olasılığı olan partilere oy verecek kişilerin, daha doğrusu, o partilerin "en iyi" olduğuna inanan kişilerin samimi hareket edip, tercihlerini bu yönde kullanmaları gerekiyor. Bir saptama molası verelim: Türkiye'de solun küçülmesinin nedeni bölünme değil. , Küçülme nedeni bölunme olsaydı, sağ da sol kadar pa- ramparça! Soldaki küçülmenin nedenlerinin başında, po- lıtıka üretememek, umut olamamak geliyor. Daha önce yaptığımız bir saptamayı daha anımsata- lım: DSP ve CHP'nin daha solunda güçlü bir parti olsa, her iki partı de yönlerini daha çok sola döner! Bu bağlamda ÖDP ıle Sol Güçbırliğı-lP hareketini kü- çümsememek gerekiyor. Gonlü bu ikı harekette olan kişil- er, başka partilere yönelirierse üç kötülük etmiş olurlar: 1- Kendilerine... 2- Gönüllerinde yatan partiye. 3- Oy verdikleri partiye. Bizim insanımızın kendine verdiği zarar makbuldür, onu geçelim. Gönullerindeki parti, "Demek ki bizim gibi düşünen bu kadar" diyecek. Oy verdikleri parti, "Demek ki daha solumuza yönelme gereği yok" diyecek. Ankara'da ÖDP adaytanna bakıyorum... Sadun Aren, Erhan Bener, Yıldınm Kaya Sol Güçbırlıği-lP adaylarına bakıyorum... CahrtTalas, Sacit Somel, Leziz Onaran... Bu kışıler pek çok solcunun gönlündeki barajı çoktan geçti! Cumhuriyef k i t a p 1 a r ı İlhan Selçuk ENEL HAKK'IN HAKKI Alevi - Bektaşi toplumunun kör kuyulardan yükselen çığhğına "PENCERE"sini aıdına dek açan İlhan Selçuk'un son yapıtı. Bu kitapta resmi ideolojiyle aynı panlelde debelenen aydın duyarsızlığına yüz verilmiyor. Halk dalkavukluğu da yok. Bu kitap, konuya yakından tutulan bir ışıldak. BÜTÜN KİTAPÇILARDA ryCumhurİYet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 Cumhuriyet k i t a p 1 Üstün Akmen BİR GÜNLÜK DOST 150sayfa, 1. hamur "Üstûn Akmen'in gezi notlan, izlenimleri; öykü, deneme, günlük türlerinden oluşmuş yepyeni bir türdür ve edebiyatımızın ilklerindendir." MUZAFFER BUYRUKÇU Cumhurtyet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 Cumhuriyet k i t a p 1 a r OktayAkbal SOZCUKLERLE YOLCULUK ok- 173sayfa,1. hamur Havanın esimini, yerin yeşilini, ekinin verimini. suyun kükremesini, deni'zin şahlanmasını, gökyüzünün pınltısını, yıldızlann ışıltısını anlatan sözcükler... Kasıp kavoıran kasırgayı, yakıp yıkan şimşeği, kayalan döven fırtuıayı. ateş kusan dağı, kınp geçiren yersarsıntısım betimleyen sözcükler... Hem de bir sözcük ustasının kaleminden.. BÜTÜN KİTAPÇILARDA . " Cumhuriyet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle