Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART 1999 SALI • • • • CUMHURİYFT SAYFA
HABERLERIN DEVAMI
Istanbul
Edırne
Kocaeli
Çanakkale
Izmir
Manisa
Aydın
Denizli
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
13
14
16
15
15
15
13
13
Sinop Y 12 Adana Y 18
Samsun Y 19 Mersin Y 16
Trabzon PB 14 Dıyarbakır Y 17
Gıresun
Ankara
PB 13 Şanhurfa Y 20
Y 13 Mardin Y 15
Eskişehir Y 11 Siirt Y 14
Konya Y 10 Hakkâri
Sıvas Y 15 Van
Zonguldak Y 13 Antalya Y 14 Kars PB
a J=3?
Bütun bolgdef çok bu-
lutlu, Doğu Karadenız
kıyılan ıle Dogu Anado-
lu'nun kuzey doğusu dı-
şında bütun yurt yağışlı
geçecek. Yağışlar yağ-
mur yer yer sağanak
Doğu Anadolu'nun do-
ğusunda karta karışık
yağmur şeklınde ola-
cak Hava sıcaklığı do-
ğuda bıraz artacak dı-
ğer yeftefde onemlı btr
değışıklık olmayacak.
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsinki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Parıs
Bonn
Y
PB
PB
Y
Y
PB
PB
PB
10
8
12
13
14
15
16
15
Münih PB 9 Zürıh
Berlın
Budapeşte
Madrid
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atina
PB
PB
PB
PB
PB
PB
PB
Y
10
17
17
13
14
10
13
19
PB 10 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tıflıs
Kahire
PB
PB
PB
PB
PB
Y
Y
PB
14
21
-2
19
12
18
15
27
Y 14
Açık Parçalı bırtutiu Sıslı ^ Çok bulutlu Yagmuriu
oAAAA>
Karlı G°
k
gurültulu
G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafi 1. Sayfada
vrt.
ikinci sırada yer alanlar ise 18 Nisan'dan sonra yönetime
gelmeye çalışan partiler ve liderleri...
Örneğin Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Recai Kırtan ..
Binnci sıradakiler konuşuyor, ikinci sıra susuyor!
Üderler, kamuoyunun ufkunu genişletecek herhangi yeni
bır görüş öne süremiyor.
Üstetik devlet katında ise birbirine karşrt görüşler göze çar-
pıyor.
Cumhurbaşkanı Demirel üç-beş gün önce, TRT1 'deki bir
programda "Kosova savaşınınyayılrnası, Makedonya üzerin-
den Türkiye'ye sarkması olasılığı olmadığım" söytedi.
Geçen pazar sadık gazetecilerinden birinin TV programın-
da Ecevit, başka telden çaldı.
Başbakanımız; uyum içinde çaltştıklannı söylediği Demirel
gibi düşünmüyor.
Başbakan'a göre, "Savaş Balkanlar'ayayılabilir, dünya sa-
vaşı çıkabilir".
Çözüm; "Clinton ile Yettsin'/n bir araya gelerek ortak bir
çizgide buluşmalanndan geçiyor".
Nedense Ecevit'in öne sürdüğü "ortak çizgi", Avrupa ve
Amerika'daki cin fikirii siyasetçilerie aydınlann, bilim adam-
lannın aklına gelmiyor!
Rusya'nın Balkan politikası ite ABD ve NATO'nunki çatışı-
yor. Oysa Ecevit'e göre, ikı liderin bir araya gelmesi için ken-
di polrtikalan önem taşımıyor.
Ufacık olumlu bir tepki alır almaz Başbakan Ecevit, öneri-
yi Batılı dostlarla Rusya'ya "resmen" bıldırmeye hazırlanıyor.
Ne var ki; Türk kamuoyunda giderek yaygınlaşan bir baş-
ka tartışmaya "devlet" henüz kanşmıyor, askıda olan kimi so-
rulara yanrt vermiyor.
Konu; Yugoslav sınırlan içindeki bir etnik grupla (azınlık Ar-
navutlarla) ilgili son olayın "uluslararası biremsal" kabul edil-
mesi ve ileride Kürt sorununda kullanılması olasılığı.
Ne nedir, bilinmeli
Başbakan Ecevit böyle bir öngörüyü olumsuz bir olasılık
olarak görmüş olmalı ki pazar açıklamalannda hiç değinme-
di.
Fakat, "başka önemli bir şey" var. Kameralann önüne çı-
kan Başbakan Ecevit'in bedensel hareketlerinde -son za-
manlarda- çok dikkati çeken bir durağanlık göze çarpıyor.
Kollan dikey ve hareketsiz. Kimi zaman konuşmakta zor-
lanıyor ve eski hızını yitirmiş. Hatta zaman zaman yürürken
yardıma gereksiniyor.
Yıllarca izlediğimiz Ecevit'te önce göz kenarlannda başla-
yan, sonralan yüze yayılan, hele son yıllarda vücudunda da
aştn ölçüde göze çarpan tikler yok oldu.
Btr kez daha yazdık; yüz ve vücudundaki aşırı kas hareket-
leri herhalde bir tedavi sonucu giderildi. Bir ara sık sık Ams-
terdam'a gitti geldi.
Fakat son zamanlarda devletin tepe noktalannda sorum-
luluk taşıyan en az iki kaynaktan Ecevit'in sağhk sorunlanyla
ilgili "cıddı haberfer" geldi.
Bu kaynaklar; rahatsizlığın adı'rfi vermekten çekiniyör. An-
cak "uzun süreli, ince ve denn niteHkli birhastalık"tan söz edi-
yorlar.
Benzeri sağhk olayiannı gözleyenlere göre, rahatsızlık, "bir
çeşit Parkinson" olabilir.
Seçim öncesi, bir liderin rahatsızlığından söz etmek, kuş-
kusuz eleştınye açık bir davranış. Üstelik "kişinin hastalığın-
dan açık seçik söz etmek" Türk toplumunda yadsınagelmiş-
tir.
Ecevit, sıradan bir insan, bir lider değil. Bugün seçim hü-
kümetınde başbakan. Ama, 18 Nisan'dan sonraki koalisyon-
da aynı görevi üstlenmesi olasılığını yüksek görenler çoğun-
lukta.
Devletin çok ağır iç ve dış sorunlarındaki sorumluluklan
omuzlayacak olan Ecevit'in sağliğı kişiselliği aşıyor. Toplum-
sal, ulusal bir önem taşıyor.
Batı'da bir liderin, bir başkanın, bir başbakanın sağlığına
ne denli yakın ilgi gösterildiği, örnekleriyle bilinen bir gerçek.
Zira. o kişinin sağlığı ülke sorunlannın sağlığı ile yakından
ilgili, bağlantılı.
Art düşüncelere kapılmadan bir açıklama...
Gerekmiyor mu?
4
Savaşla barışa ulaşdamaz'
• Baştarafi 1. Sayfada
dengeleri çok iyi bilen Petrovski ile Cum-
huriyet'in yaptığı görûşmenin soru ve yanıt-
lan şöyle:
- Bölgedeki son gelişmeleri nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
- Bölgedeki durumu çok dikkatli takip
ediyoruz. Durum gerçekten çok tehlikeli.
Balkan bölgesinde bir savaş var. Soruna çö-
züm bulunacağı yerde kriz daha da derinleş-
tirildi. Ve yann ne olacağını kimse bilmiyor.
Gerçek banşın sağlanması için herhangi bir
işaret görmüyorum. Durum son derece kar-
maşık. Şu anda çok büyük rakamlarda mül-
tecilerle karşı karşıyayız. Dünya. problemin
asıl nedenlerini anlamıyor.
'Yugoslavya'nın toprak
bûtünlflğü korunmalı'
- Gerçek banş nasıl sağtanabüir?
- Biz Yugoslavya'ya komşu bir ülkeyiz.
Ve biz bu ülkenin iç işlerine müdahale etmi-
yoruz. Ama Kosova bunalımının boyutlan
geniş olduğundan ve bölgedeki diğer top-
lumlan da etkilediğinden, başta Makedon-
ya ve Arnavutluk olmak üzere, sorunun bir
an önce banşçı yollarla çözülmesine büyük
ilgi duyuyoruz. Ve en baştan beri bunalı-
mm, Kosova"daki iki taraf arasında banşçı
yollarla çözülmesinden yana olduğumuzu
söylüyoruz. Nasıl biranlaşmaolacağı konu-
sunda bir şey söyleyemem ama her iki taraf
için de kabul edilebilir olmalı. Buna da mü-
dahale edemeyiz. Ama bizim söyledigimiz
mümkün olan en geniş otonomi. Ve tabii ki
Yugoslavya'nın toprak bütünlüğünün ko-
runması ve sınırlann ihlal edilmemesi. Bi-
zim pozisyonumuz budur.
- Asıl problemden bahsettiniz azönce. Ne-
dir problemin ash?
- Asıl problem için tarihe dönmemiz ge-
rek. Tarihi birçok olay var. Balkanlar, birçok
toplum, birçok etnik gnıp, devlet ve farklı
din gruplanndan oluşuyor. Eski Yugoslav-
ya, 6 cumhuriyet ve 17 değişik toplumdan
oluşuyordu. Ve bunlar arasında Ortodokslar,
Katolikler ve Müslümanlar vardı. Başka din
gruplan ve etnik gruplar da bulunuyordu.
Bu noktadan bakıldığmda durum çok kolay
değildir. Bir açıdan bu bölgeyi oluşturan de-
ğişik kültürlerin. değtşik terçjhımlann zen-
"Jginliginden bahsedebiliriz. Diğer açıdan da
tarihin bu toplumlara bıraktığı mirası dü-
şünmeliyiz. Bölgede birçok problem var.
Bana göre bunlann hepsini diyalog, karşı-
lik.li anlayış yoluyla çözmeliyiz. Geçmişten
ders almalı. ancak geçmişte kalmamalıyız.
Eğer geleceği görmezsek, göz ardı edersek
çözüm bulmamız zorlaşır.
Bilindiği üzere, 1912-1913 yıllannda Bal-
kan Savaşı olmuştu. Makedonya bu savaş-
larda en çok acı çeken ülke oldu. Ve komşu
ülkeler tarafından bölüşüldü: Bulgaristan,
Sırbistan ve Yunanistan. Osmanlılar o dö-
nemde yenildi. Ve bu savaşın sonuçlan bu-
günlere kadar geldi. O yüzden geçmişi sü-
rekli akılda tutuyoruz. çünkü onu değiştir-
me. düzeltme şansımız yok. Komşulanmız-
la en iyi şekilde ilişkilerimizi geliştirmek is-
tiyoruz. Sadece ikili ilişkilerde değil, bölge-
yi ilgilendiren genel konularda işbirliği ya-
pabilmek için. Böylece bölgesel istikrar ka-
zanıp Avrupa Birliği ve NATO gibi Avnıpa
kurumlanna girmek istiyoruz. Avrupa'nın
bir parçası olan Balkanlar dışanda bırakıl-
mamahdır. Bu açıdan bakıldığmda durum
son derece hassastır ve asıl problemi bilmek
zorundayız.
Tarihin ne olduğunu herkes biliyor, ama
ona göre nasıl tutum alacaklan da o ülkele-
rin kendi görüşleri olarak kalıyor. Örneğin
Makedonya çok küçük bir ülke. sadece 2
milyon nüfiısumuz var. Yüzde 69 Makedon
Ortodoks, yüzde 23 Arnavut, yüzde 4 Türk
ve yüzde 2.5 Sırp var. Şimdi son olaylardan
sonra nasıl bir denge kurulacağını görmek
zor.
- Peki Tito zamanında bu denge nasıl sağ-
lanmıştı?
- O zamanlarda Sırbistan çerçevesinde
Kosova ve Voyvodina otonom bölgeleri var-
dı. 1974 Anayasasf nda \erilen tüm haklar-
dan yararlanıyorlardı. Kendi hükümetleri
vardı, kendi parlamentolan vardı, ilkokul-
dan üniversiteye kadar kendi eğitim sistem-
leri vardı. Federal parlamentoda temsilcile-
ri vardı. İşbirliği yapma konusunda karşılık-
lı bir anlayış vardı. Ama Tho'nun ölümün-
den sonra 1981 yılında bazı Arnavutlar da-
ha fazla bağımsızlık sağlamak ve aynlmak
için gösteriler yapmaya başladılar. lşte bu
sorunlardaha o zamanlarda başladı. Yugos-
lav hükümeti bu sorunla mücadele edeme-
di.
Ve 1989'da Sırbistan. anayasayı değiştir-
di. Şimdi Sırp Anayasasf yla neler elde et-
tiklerini söyleyemem ama Arnavutlann ya-
sal statülerinde bir değişiklik oldu.
'Çatışma yavılabüir'
- Savaşın yayüması tehlikesini nasıl görii-
yorsunuz?
- Makedonya Cumhuriyeti, son gelişme-
lerden çok kaygı duymaktadır. Çatışmanın
Makedonya'ya yayılma olasılığı çok yük-
sektir. Stratejik, coğrafık durumumuz ve
karmaşık etnik yapımız nedeniyle etnik den-
genin kurulması çok güç. Bizım için çok
önemli bir konuya vurguda bulunmak isti-
yorum. Makedonya, bağımsızlığını 1991 yı-
lında Yugoslavya'dan banşçı yoilarla aynla-
rak kazandı. Makedonya savaşlara katılma-
yan tek ülkedir. Makedonya bölgede istik-
»ruv korunması için elinden gelen her kat-
kıyı yerine getirmiştir. Demokratik anlam-
da da ileri bir ülkedir. Makedonya'da etnik
gruplar ülkenin siyasi ve kültür hayatma tam
anlamıyla katılırlar. Arnavutlan ve Make-
donlan temsil eden bir koahsyon hüküme-
timiz var. Makedonya, demokratik ve ba-
ğimsız bir devlet olarak banşçı bir politika
uygulamaktadır. Tabii ki kendi toprak bütün-
lüğünü ve egemenliğini korumaya kararlıdır.
Ve NATO ile Avrupa kurumlanylabütünleş-
mek amacındayız. Banş tçin Ortaklık Prog-
ramı'na üyeyiz. Ve bu noktada Kosova bu-
nalımının tamamen banşçı yollarla ve siya-
si anlaşmalar çerçevesinde çözümlenmesin-
den yanayız.
Makedonya Parlamentosu, Kosova buna-
lımına ilişkin pozisyonunu belirten bir ka-
rar aldı. Buna göre Makedonya topraklan,
herhangi bir komşu ülkeye saldın amacıyla
başka ülkelerin kuvvetleri tarafından kulla-
nılamayacak. Topraklanmız kullanılamaz.
Makedonya'daki NATO kuvvetlerinin böy-
le bir görevi yok ve başka bir ülkeye saldın
amaçlı kullanılamazlar. Onlar Kosova'daki
banşçı görevle ilgili olarak oraya konuşlan-
dılar ve Rambouillet'deki banş anlaşmasının
imzalanmasının ardından Kosova'ya geç-
meleri gerekirdi.
- Savaşın nasıl yayılacağını düşünüyorsu-
nuz?
- Makedonya savaşın yayılması olasılı-
ğından haberdardır ve ilk işareti de bü>öik ra-
kamdaki mültecilerdir. Bizim bu kadar çok
sayıdaki mülteciyle başa çıkmamız güç. Hü-
kümet, 20 bin kişiden fazlasmı kabul ede-
meyeceğimizi açıkladı. Çünkü bu bizim ön-
celikle ekonomik olarak altmdan kalkama-
yacağımız bir durum. İkinci sorun da ülke-
deki değişik etnik yapıdan kaynaklanıyor.
Dediğim gibi ülkemizde Amavutlar ve di-
ğer etnik gruplar yaşıyor. Ve bunlar arasın-
da dengeyi korumak çok zor. Bu noktadan
bakıldığmda durum çok ciddi.
- Bunalunın banşçı yollarla çözülmesi ge-
rektiğini söylüyorsunuz ama tüm diploma-
tik çabalar sona erdi ve operasvon sürüyor.
Topraklarınızı NATO'ya kullandırmavaca-
ğınızı sö> lüyorsıınuz. NATO'nun planları ise
kara harekâtına davanıyor.
- Bildiğim kadanyla kara harekâtı konu-
sunda bir anlaşma yok. Kara birlikleri anlaş-
ma sağlanırsa Kosova'ya geçeceklerdi. Ama
Rambouillet'de bir çözüm sağlanamadığına
göre kara birliklerinin geçmesi için bir du-
rum oluşmamıştır. Yugoslavya tarafından da
kabul edilecek bir anlaşma olmadan...
- NATO planlan arasında son aşama ola-
rak belirtilen kara harekâtından bahsedho-
rum. Vani Belgrad vönetiminin anlaşmayı
imzalaması için yapılan baskı hareketinin
son aşaması olarak.
- Ama bu harekât henüz belirlenmedi ve
doğrulanmadı. Avrupa ülkelerinin ortak po-
litik bir uzlaşmaya varmadan böyle bir pla-
nı uygulayacaklannı sanmıyorum. Özellik-
le bir anlaşma imzalanmadan. En iyi çözüm
Yugoslav tarafının anlaşmayı imzalaması.
- Ama şu anda 10 bine yakın NATO kuv-
veti var Makedonya'da. Bunlar Makedon yö-
netimine haber vermeden harekele geçerse?
- Bu konuda bir şey söyleyemem.
- Amavutlar bartşm sadece Kosova'daki
çokuluslu güce baglı olduğunu söylüyorlar.
- Bölgede kuvvet olmadan banşın uygu-
lanamayacağına yönelik çok neden var.
Ama öncelikle bir anlaşma olmalı. Belli bir
otonomi sağlayan bir anlaşma olmalı. Bu-
nun dışında bölgeye asker göndermenin bir
şey ifade edeceğini zannetmiyorum.
'Zor dönemden geçiyoruz'
- Balkan Savaşı'ndan bahsettiniz. Yeniden
>
p
aşanabilir mi?
- Durum son derece ciddi. Kimse bir sa-
vaşla karşılaşmak istemez. kimse savaşın
sonuçlannı yaşamak istemez ama şu anda
çok zor bir dönemden geçiyoruz. Her şey
mümkün şu anda. Gelecekte neler olabile-
ceğini kimse tahmin edemiyor.
Bölgedeki hiçbirülke ve uluslararası top-
lum. yaşanan bunalıma ilgisiz kalamaz. Ve
bubunalımdan biranlaşmayla çıkılması ge-
rekir. Bu diplomasi yoluyla yapılır. Bana gö-
re savaşla hiçbir sonuca ulaşılmaz. Kimin
kaybettiği kimin kazandığı önemli değildir.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
"Seçim neyı düzeltecek?"
Işi indirgemeye bindirince sıfıra kadar yolu var!
Konumuz, sol yelpazedeki pariamento dışı-içi partile-
rin görünümü. Bu yüzden işe sandıktan başladık. Zira,
Anayasa'ya göre beş, fıili olarak dört yılda bir gittiğimız
sandıkta oyumuzu kime vereceğimizi, doğal akış-bakış
içinde kararlaştırmıyoruz. Bu yanıyla Türkiye'de ciddi bir
"oykınm" yaşandığını söyleyebiliriz.
Görünümün bizde çağnştırdığı bu tanımı açalım...
İki unsuru var:
1- Partiler, "birdefalık" deyip, ödünç oy istiyor.
2- Yurttaş, "içimden gelmiyor, ama" deyip, beğendiği
partiye değil, parlamentoya gireceğine güvendiği parti-
ye oy veriyor. . . . . . .
Ikisi de oykınm!
Bu yüzden de siyaset rayında değil, reyinde gidiyor...
Birinci şıkkı açalım... Partilerimize yakışan benzetme-
lerden biri de şu:
Sinemanın önüne geliyorsunuz. Beş program var.
Üçüncü filmi beğeniyorsunuz. Güzel bir aşk-macera fıl-
mi. Tamam, diyorsunuz. Oyunuzu verip.. affedersiniz, bi-
letinizi alıp giriyorsunuz. Gösterim başlıyor...
Aa, o da ne? Bir mafya filmi. Banka kravatla nasıl so-
yulur? Partamentodan nasıl adam satın alınır? Aynı an-
da üç yere birden nasıl çalışılır? Film, her türtü uğursuz
işi. 32 kısım tekmili birden anlatıyor. Ve siz şöyle düşü-
nüyorsunuz:
- Film başladı. Şimdi ses yükseltmek ayıp olur. Sandık
gelince.. affedersiniz, film bitince söyleyeceğimizi söyle-
yeyim!
Partilerin seçimden önce söz verdikleriyle seçimden
sonra yaptıklannın, bunun karşısında yurttaşın tavnnın,
yukandaki örnekten büyük bir farkı yok.
Üstelik bu ödünç oy mekanizması da Türkıye tıpi de-
mokrasinin tipik ömeklerinden biri... Demokrasinin içine
"ödünç" sözcüğü girince, artık her şey ödünçleşebilir. De-
mokrasinin kendisi dahil!
Gönüldeki baraj...
Gelelim ikinci şıkka. Bir başka deyişle, "oyumuz boşa
gitmesin" anlayışına...
Önce şunu vurgulayalım; verilen oy hoşa gitmeyebilir,
ama hiçbir zaman boşa gitmez. Onun mutlaka bir anla-
mı-önemi var. Ama bu anlam ve önemin değer kazana-
bilmesi için, oyu veren kişinin doğrudan kendi ıradesiy-
le "evet" mührünü basacağı yerı seçmesi gerekiyor.
Bu bağlamda, pariamento dışında kalma olasılığı olan
partilere oy verecek kişilerin, daha doğrusu, o partilerin
"en iyi" olduğuna inanan kişilerin samimi hareket edip,
tercihlerini bu yönde kullanmaları gerekiyor.
Bir saptama molası verelim:
Türkiye'de solun küçülmesinin nedeni bölünme değil.
, Küçülme nedeni bölunme olsaydı, sağ da sol kadar pa-
ramparça! Soldaki küçülmenin nedenlerinin başında, po-
lıtıka üretememek, umut olamamak geliyor.
Daha önce yaptığımız bir saptamayı daha anımsata-
lım:
DSP ve CHP'nin daha solunda güçlü bir parti olsa, her
iki partı de yönlerini daha çok sola döner!
Bu bağlamda ÖDP ıle Sol Güçbırliğı-lP hareketini kü-
çümsememek gerekiyor. Gonlü bu ikı harekette olan kişil-
er, başka partilere yönelirierse üç kötülük etmiş olurlar:
1- Kendilerine...
2- Gönüllerinde yatan partiye.
3- Oy verdikleri partiye.
Bizim insanımızın kendine verdiği zarar makbuldür,
onu geçelim. Gönullerindeki parti, "Demek ki bizim gibi
düşünen bu kadar" diyecek. Oy verdikleri parti, "Demek
ki daha solumuza yönelme gereği yok" diyecek.
Ankara'da ÖDP adaytanna bakıyorum... Sadun Aren,
Erhan Bener, Yıldınm Kaya
Sol Güçbırlıği-lP adaylarına bakıyorum... CahrtTalas,
Sacit Somel, Leziz Onaran...
Bu kışıler pek çok solcunun gönlündeki barajı çoktan
geçti!
Cumhuriyef
k i t a p 1 a r ı
İlhan Selçuk
ENEL HAKK'IN HAKKI
Alevi - Bektaşi toplumunun kör kuyulardan yükselen çığhğına "PENCERE"sini
aıdına dek açan İlhan Selçuk'un son yapıtı. Bu kitapta resmi ideolojiyle aynı
panlelde debelenen aydın duyarsızlığına yüz verilmiyor. Halk dalkavukluğu da
yok. Bu kitap, konuya yakından tutulan bir ışıldak.
BÜTÜN KİTAPÇILARDA
ryCumhurİYet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
^ kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Cumhuriyet
k i t a p 1
Üstün Akmen
BİR GÜNLÜK DOST
150sayfa, 1. hamur
"Üstûn Akmen'in gezi notlan, izlenimleri; öykü, deneme,
günlük türlerinden oluşmuş yepyeni bir türdür ve
edebiyatımızın ilklerindendir."
MUZAFFER BUYRUKÇU
Cumhurtyet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
^ kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Cumhuriyet
k i t a p 1 a r
OktayAkbal
SOZCUKLERLE
YOLCULUK
ok-
173sayfa,1. hamur
Havanın esimini, yerin yeşilini, ekinin verimini. suyun kükremesini,
deni'zin şahlanmasını, gökyüzünün pınltısını, yıldızlann ışıltısını
anlatan sözcükler... Kasıp kavoıran kasırgayı, yakıp yıkan şimşeği,
kayalan döven fırtuıayı. ateş kusan dağı, kınp geçiren yersarsıntısım
betimleyen sözcükler... Hem de bir sözcük ustasının kaleminden..
BÜTÜN KİTAPÇILARDA .
" Cumhuriyet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96