20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DMART1999SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Paris'te açılan geniş çaplı bir retrospektif Mark Rothko'yu yeniden gündeme getirdi RenLderLe imge, ışıklaSECMİSÖNMEZ PARİS-20. >y Amerikan sanaunınön- ie gelen temsilcilerinden biri olan Mark Rothko'nun yetmiş tablosundan oluşan 'etrospelctifi, Musee d'Art Moderne de la YTIk de Paris'de, başansızlıklanndan ders almayı bilmiş, araştırmalannı ken- dı bıldiği yönde ilerleterek "zamanın dışında" kalan bir söylem biçimi oluş- turmuş bir sanatçıyı tekrar gûndeme ge- tiriyor. Önünde bir-iki saatlik kuyrukların oluştuğu bu sergide yer alan 70 tablo, 1935'ten 1%9'a dek uzanan süreç için- de Rothko'nun çalışmalannı oluşturur- ken izlediği gelişim çizgisini ortaya koy- dugu gibi onun yeni bir resım mıtoloji- si oluştururken karşılaştığı zorluklan, tıkandığı noktalan da gözler önüne ser- mekte. 1903 yılında MarcusRothkowitzola- rak Rusya'da doğan sanatçının öğrendi- ği ilk dil lbranice olmuştur. 1910 yılın- da ailesiyle birlikte Portland'a göç eden küçük Marcus babasmın konfeksiyon fabrikasında çaiışmaktan sokaklarda ga- zete satmaya dek birçok işe girip çıktık- tan sonra kazandığı bir bursla bitirme- den terk edeceği YaleÜniversitesi'ne gi- rer. Gerçeküstücülerin etkisi Nevv York'takı ArtsSnıdentsLeaguede Max Weber Atölyesi'nde çalıştıktan son- ra 1928'de Opportunity Gallery'de ilk kişisel sergisıni açan Rothko, 1929'da öle- ne dek yakın dostu olan ressam Adotp Gottfieble tanışır. Paris sergisi sanatçı- nın 1930'lu yıllarda son derece sıradan Fovist etkiler altında boyadığı çahşma- lanyla başlıyor. Gerçekçi temalan (Metro Girişi, Oto- portre vb.) soyutlamaya yakın bir tarz- da ama yağlıboya resminin problemle- riyk boğuşarak yorumlayan sanatçının 1947'ye dek süren uzım ve problemli "araşbrma-kendini bulma dönemi" son derece sıradan resımlerle sonuçlanmış- tır. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından New York'a göç eden Avrupa- lı ressamlann, özellikle de Gerçeküstü- cülerin etkisinde yenı bir hamleye kal- kan Rothko'nun bu dönemine ait çalış- malannın en önemli özelliği,resmintek- nik sorunlannı aşarak kendi cümleleri- ni kurmaya başlayan bir yazar gibi, form- lan.çizgileri kendinleştirmeye-çakşma- • 1962 yılından beri düzenli aralıklarla Rothko retrospektifleri düzenleyen Musee d'Art Moderne de la Ville de Paris'deki resimler, sanatçının anlatımcı öğelere başvurmaksızın, tek bir rengin farklı tonlannı, ışık kınlmalannı neredeyse "epik" bir coşkuyla ama sorular üreterek 'kendi yolunda' ilerlediğini duyumsatıyor. sı. Sergide yer alan "HierarchkalBirds" (1944) isimli tablo, sanatçının 'Gerçe- küstücii Dönemi'nde ulaştığı biçim boz- mav ı geometrik formlarda nasıl birleştir- diginigostermesi açısından son derece ü- ginç. Çünkü Rothko ilk kez bu resmin- de kompozisyon yüzeyini horizontal ola- rak birbirinden farklı üç bölüme ayıra- rak kendisine özgü bir resim çözümle- mesinegim'or. 1944'tePegg> Guggenhe- im'le tanıştıktan sonra 1945'te kendisi- ni ön plana çıkaran ilk önemli kişisel sergisini Gallery Art of This Centry'de açması sanatçının geniş bir çevre tara- fından tanınmasına neden olmuştur. Retrospektifın tekrar gündeme getir- diği sorulardan biri de, ancak 1946'da Mültiform dizisine ait resımlerle kendi yolunu açan sanatçının, neden 43 yaşın- dan itibaren hızlı adımlarla başan basa- maklannı tırmanmak yerine içine kapa- narak depresyonlara girdiği, yakın çev- resiyle kendisi arasında sorunlar yarat- tığı. Bu sorunun yanıtını aramak, sergi bo- yunca inişli çıkışlı ilerleyen "arama- buhna-yoğunlaşma süred"ne eşlik et- mekle eşanlamlı olduğu için önemli. 1950'de yaptığı beş aylık Ayrupa yolcu- luğundan sonra Rothko'nun büyük bir hızla resimlerini horizontal parçalara ayırdığıru veher parçayı birbirinden fark- lı renk-form duyarlılığıylaele alarak bir- birinden etkileyici kompozisyonlara var- dığı görülüyor. Duygu ytikltt karakterier Bir blok halinde duran renklerin ade- ta kıpırdadığı. soluk ahp verircesine ye- ni bir "iç-dış kompozisyon*' dengesi kur- duğunugözlemliyor izleyici. 1950'li yıl- larda gerçekleştirdiği bu resimleri tt kla- sik dönemim" diye tanımlayan Roth- ko'nun özellikle "Untitled Red, Black, Orangc. Yellow on \ellow" (1953), "Nr 203Red,Orange,TanandPurple''(1954) ve "Nr 46 BJack, Ochre, Red over Red" (1957) isimli çahşmalan sanatçının renk- leri imgeye, ışığı ise son derece etkile- yici şiirsel bir tanımsızlığa sürüklediği gözlemleniyor. Birçoğu büyük boyutlu olan bu resimlerde sanatçının bir renk blo- kundan ötekine geçerken, görsel sınır- lar oluşturduğu ve kalın, yoğun nere- deyse tabakalaşmış bir "renk yorumu- na" vardığı ortaya çıkıyor. 1945'ten sonra Amerikan sanatının yenitikçi çe'rçeVesi içinde Rothkö'nuri yakalamış olduğu anlatım biçimi tama- mıyla ayn bir parantez içinde ele alına- bilecek olan özelliklere sahip. Çünkü retrospektifte oldukça geniş bir biçim- de ele alınan 1950'li ve 196O'lı yıllarda sanatçının ortaya koyduğu yetkin yo- rum. duygu yüklü karakterine rağmen saf bir kurgu zenginliğinin altını çiziyor. Renklerin böylesine etkileyici, ruhsal fırtınalara ayna tutarken resimsel sorun- lar üzerinde tuvalin her tarafında kendi- ni belli eden kontrol, sorgulama kaygı- sıyla ele ahnması bence Rothko'yu 20. yy. sanarı içinde son derece ayncalıklı bir yere oturtmak için yeteri kadar ipu- cu veriyor. 'Renklerin meditasyonu' 1962 yılından beri düzenli aralıklar- la her on yılda bir Rothko retrospektif- leri düzenleyen bu müzenin tamamıyla griye boyanmış duvarlannda sergilenen resimler, sanatçının anlatımcı öğelere başvurmaksızın, çoğu kez sadece bir rengi farklı tonlannı, tonlar arasındaki nüanslan, ışık kınlmalannı neredeyse "epik" bir coşkuyla ama sürekli olarak sorular üreterek "kendiyolunda" ilerle- diğini duyumsaöyor. 1960 ile 1970yıl- Hollywood, 'kızıl' oldukları gerekçesiyle dışladığı senaristlerden Özür diliyor Ve 'gerçek' Oscar'larsahiplerinibulduKultûr Senisi - Hollywood, 1950'lerdeki komü- nist avının kurbanı olan, kendi yazdıklan filmlerin je- neTİklerinde adlan yer almayan, hatta hak ettikleri Os- car'lann başkalanna gitmesine seyirci kalan sena- ristlenn itibarlannı, bir anlamda, geri verdi. Writers Gulld of America (Amerika Yazarlar Bir- liği), 10-11 Mart tarihlerinde yaptığı toplantıda se- natör JosephMcCarthy döneminde büyük yapım şir- ketleri tarafından kara listeye ahnmış, isimlerinin film afişleriısde yer almasma izin verilmemiş ve si- nema tarihine geçmeleri de böylece engellenmiş 52 senanstin isiiılerini kamuoyuna duyurdu. Bxıyazarla:McCarthy'nin 1950'lerde giriştiği 'ko- münist avTraı kurbanlanydı. Stüdyolar o dönemde Amerika Karşrtj Hareketleri Engelleme Komitesi' nin istekJerine bcyun egmiş ve komünist örgütlere üye ol- duklan söyknen (ya da bilinen) birçok oyuncuyu, yönetmeni, senaristi ya da teknik personeli işten çı- karrniştı. Seraristlerin adlan, senaryolannı yazdıkla- n fi lınlerin ABD gösterimlerinde jeneriklerden çı- kan lrnış. birkısmının yerine ya uydurma isimler ko- nulrnuş ya da fılmin uyarlandığı orijinal romanın ya- zanTTinadı kullanılmıştı. Snçlamalsrla karşı karşıya kalanlann pek ço- ğu hEyatlarnda yalnızca bir kez bu örgütlerin toplantısınaicatılmıştı ashnda. Birçoğu, ko- mii»-uzm senpatizanı olduğunu bildikleri arkadaşlannn adlannı vermedikleri için işle-nni kaybetmişti; bir kısmı, hiçbir ör- gütle bağlacısı olmayan kişilerin de ka- ra listeye dındığını bildikleri için... 19S( 'lerin inlü filmlerine imzalannı at- mı§ bu senaıstlerden biri, Gregory Peck ve ^Audrey Hepburn'ün başrolünde oy- nadlıgı 'Rona Holiday'in (Roma Tatili) senaryo yazan Dalton Trumbo'ydu. Bugün yaşama- yan Trumbo, kendi yazdığı filmin jeneriğinden adı- nın çıkanlmasma engel olamamış, sinemaseverler de yıllarca filmin senaristinin kim olduğunu öğreneme- mişlerdi. 'The Bridge on The River Kwai'nin (K.wai Köprüsü) yazarlan Carl Foreman ve Michael Wilson da, hak ettikleri Oscar Ödü- lü'nün, romanm yaza- n Pierre BouUe'ye verildiğine tanık olmuşlardı. Mic- hael Wilson'ınse- naryosuna imza at- tığı bir diğer ünlü film 'Lavvrence of Arabia'mn (Arabis- tanlı Lawrence)jeneriğindeki 'senarist' sözcüğününyarun- da Robert Bolt admı görüyorduk bugüne dek. Writers Guild of America, filmlerin gerçek sena- ristlerinın adlannı açıklayarak bir zamanlar Ameri- kan devletinin, sinemanın bu emektar sanatçılanna karşı yaptığı büyük ayıbı 'bir ölçiide' temizlemiş ol- du.Ancak Writers Guild'in temizlemesi gereken ayıp- lar bu kadarla smırlı değildi. James Mason ve Stewart Granger'ın başrollerini paylaştıklan 1952 yapımı 'The Prizoner of Zenda'mn (Zenda Mahkûmu) sena- risti Donald Ogden Stewart da aynı akıbete ugramış- tı. McCarthy'nin en ünlü kara liste kurbanlanndan bi- ri olan Stevvart'ın adı filmin jeneriğinden çıkanlmış, yerine, orijinal romanın yazarlan John L. Balderston ve Noel Langley'in adlan yazılmıştı. Stewart, yalnızca bu filmde değil, Cary Grant ve Deborah Kerrın rol aldığı 'An Affair to Remember' filminde de aynı sorunu yaşamıştı. Bugün, bütün dün- ya bu filmlerin jeneriklerinde asıl yer alması gereken ismin ne olduğunu biliyor artık. Güney Afrkia'daki ırk aynmcılğmı dokunaklı bir dil- le anlatan ünlü 'Cry The Bekned Country' romanı fıl- me çekildiğinde filmin senaristi olarakromanınyazan Alan Paton'ın adı kullanılmıştı. Komünist avina kurban giden John Howard'ın senaryonun asıl yazan olduğunu ise, pek çogumuz yeni öğreniyoruz. Ve sinemaskop tek- niğiyle çekilen ilk film olan 'The Robe'... Başrollerinde Jean Simmons ve Rkhard Burton'm yer aldığı filmin PhiUp Dunne ile McCarthyizm'in ünlü kurbanlanndan Albert Maltz'ın ortak ürünü olduğunu biliyoruz şimdi. Son birkaç aydır süren 1999 Oscar heyecanı sona er- di, ödüller sahiplerini buldu. Ancak hiç kuşku yok ki Wri- ters Guild of America'nin önderlik ettiğı bu 'iade-i iti- bar'la birlikte 'gerçek' Oscar'lar bir zamanlann bu *» yasaklı sinemacılannın oldu. lannı kapsay an bölümde görülen büyük boyutlu kompozisyonlarda Rothko'nun daha önceki dönemleriyle karşılaştınl- dığında, daha açık, ışığın ve beyaz ren- gin yoğun olduğu bir araştırma dönemi- ne girdiği gözlemleniyor. Aynca sanatçının birçok kompozis- yonunda tuvalin üzerinde kimi boya akın- tılannı, damlalarını bilinçli olarak bı- rakması, son derece ince katla sürülmüş olan renk bloklannda fırçasının izledi- ği yolu izleyiciye göstermesi onun arka- sında izler bırakarak bir çalışma oluştur- duğunu düşündurüyor. İzleyici birçoğu 2 metreden büyük olan bu tuvallerin önünde duTduğunda sanki kendi ritmin- de akan küçük bir derenin kenannda oturmuş da suyabakıyormuşçasına "bir ritim, iç harekedflik" duygusuna kapılı- veriyor. Rothko'nun açık limon sansından, kavuniçi beyazına, kadife kırmızısından yasemin pembesine dek uzanan renk skalası izleyiciyi bir çırpıda içine çek- mekle kalmayıp ona yenı, daha önce görmediği, tanımadığı yepyeni bir yara- tı evreninin kapılannı aralıyor. Bu kapılardan içeri girenin büyülen- meden dışan çıkmasına, sergiyi terk et- mesine neredeyse imkân yok. Böylesi- ne etkileyici bir renk yorumuna ulaş- mak için sanatçının izlediğı farklı stra- tejiler; örneğin tuval >'üzeyini tamamıy- la bir rengi boyadıktân sonra bunu daha sonra kullanılan renklerle kapamayıp. en alttaki tabakanın belli belirsiz sezin- lenmesi ya da her rengin beyazla kanş- tınlarak kullanılması gibi, resimlere dik- katle bakıldığında ortaya çıkıyor. New York'taki ünlü Four Seasons Res- taurant'a yaptığı resimleri 1958 yılmda Seagram Building'e asan sanatçı, böy- lece tıpkı 1964'te ünlü koleksıyoncu Do- minkjuedeMenil'inönerisi üzerine ger- çekleştirdıği Saint-Thomas ÜnHıersite- n Kinsesi resimleri gibi kendısıni uzun süre meşgul edecek olan yeni bir diziye başlamıştır. Parisretrospektifinde epey- cebüyük bir salonda sergilenen Seagram Buflding Resimleri,hem içerdikleri renk yoğunlaşması hem de bir tema etrafın- da dönen sanatçının gösterdiği çeşitteme zenginBginibır kez daha gözler önüne se- riyordu. Bu diziye ait şarap kırmızısı ile küf- lü gri rengi arasında gıdıp gelen renkska- bsmmkoyudan açığa, kapahdan ışığa ge- çerken gösterdiği zengin açılımlar, sık sık depresyonlaragiren sanatçınınruh du- ^ _ _ ^ ^ rumu hakkında oldukça ıl- ginç raporlar venyor. Roth- ko. buldum, bunun üzerine gitmeliyim diyerek kendini belli bir kompozisyon kur- gusunda yoğunlaştıran bir sanatçı değil. O sürekli ola- rak arayan, renkler arasın- daki ilişkiyı ya da bir ren- gin farklı tonlan arasında- ki sıcaklık soğukluk titre- şimlerini arayan, sadece ara- makla kendisini sınırlandı- ran bir sanatçı. Bu yüzden Rothko'nun resmini nere- de bitirdiğini keşfetmek ko- lay değil. Çünkü bu retrospektifin- de duyumsattığı gibi, renk- lerin meditasjonu. arkala- nnda bıraktıklan gözle gö- rülmeyen ama hissedilen yüzey. bu yüzeyin tanım- landrnbnası sanatçının prob- lematiklerinden biri. Resimlerini geometrik planlar üzerine kurmadan sadece bu yüzeyı belirgin kılmak adına yapılandırma- sı, Rothko'nun 1960'tan 1970'eintiharetmesinedek araştırdığı ama bir sonuca bağlamaktan kaçmdığı ko- nulardan birisidir. Geometnnin sanatçının son yaptığı resimlerde et- kisini giderek azaltması, re- simlerine belli bir açıhm, hatta sözcüklere dönüştü- rülmesi kolay olmayan bir devinim de kazandırmış. Serginin son bölümünde kendini daha da ön plana çıkaran bu devinim, sadece iki renk arasındaki görsel ilişkilerin arastınlması, bü- yüteç alüna alınmasıyla ger- çekleştirildiği için son dere- ce ilginç. Çünkü Rothko sü- rekli olarak hesaplaştığı so- runlan, dünya üzenne olan düşünceleriyle banşamaya- cağını anladığında yaşamı- na nokta koymuştur. Ölümünden birkaç yıl ön- ce Sedat Pakay, sanatçının kuşkulu yüzünü, gözlerin- deki şüpheyi son derece açık olarak ele veren portreleri- ni çekmiştir.Bu portrelerde- ki yüzü, kocaman gövdeyi serginin son salonundaki basıcı resimlerlebirlikte dü- şünüyorum. Mark Roth- ko'yu ressamlann ressamı, resim serüvenini bilen, bu- nu yaşamıyla, duygulany- la çözümlemeye çahşan ki- şilerin anlayıp sevebilece- ği bir sanatçı olarakyorum- lamak yanlış olmayacaktır. Musee d'Art Modeme de la Ville de Paris'deki sergi 18 Nisan'a dek izlenebilir. Duran Karaca'mn neshn sergisi • Kültür Senisi - Garanti Sanat Galensı 7-28 Nisan günleri arasında Duran Karaca'mn resimlerine ev sahıpliği yapacak. 1956'da Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Resim Bölümü'ne giren, Halil Dikmen ve Çemal Tollu'nun öğrencisi olan Karaca, bir süre Paris, Amsterdam ve Kopenhag'da yaşayarak resim bilgisini geliştirdi. Karaca, çağdaş edebiyatımızın önde gelen yazarlannın hikâye ve romanlannı resimledi. 1971 'de TRT Resim Ödülü, 1981 'de Kültür Bakanlığı'nın açtıği 'Atarürk. Kurtuluş Savaşı ve Devn'mler' konulu resim yanşmasında mansıyon. 1984'te Ankara Sanat Kurumu'nun resim dalında verdiği' Yılın Sanatçısı Ödülü'nü (Fethı Arda'yla birlikte) alan sanatçının bazı yapıtlan yurtiçi ve yurtdışındaki müzelerde, özel koleksiyonlarda yer altyor (232 90 48) TVIimarlıkta Semboller' konulu lotoğraf yarışması • KüHfir Servisi - Mimarlar Odası, Istanbul Büyükkent Şubesı'nin 2000 yılı ajandasında yer alacak fotoğraflan belirlemek için bir yanşma düzenliyor. Yanşma. bulunduklan şehri temsil eden, o şehrin sembolü haline gelmış binalara göndermede bulunarak, hızla yitip giden sembollerin ve sembol niteliğindeki biçimlerin (eski ya da yeni olabilir) belgelenmesine \e bunlann yeni, çağdaş yorumlar için kullanılmasına zemin hazırlamak amacıyla düzenleniyor. Seçilecek fotoğraflar 5 Ekim Dünya Mimarlık Günü'nde sergilenecek. Yanşmaya camlı çerçeveye konulmuş 35mm. renkli saydamla katılınabilecek. yapıt sayısında sınırlama olmayacak. Son katılım tarihi 1 Eylül 1999 olan yanşmada 5O'şer milyonluk 12 adet ödül verilecek. Yanşmaya katılmak isteyenler "Mimarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi. Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası, Barbaros Bulvan, 80700 Beşiktaş-îstanbul' adresine elden ya da posta yoluylabaşvurabilirler. (0212-227 69 10) Dsmaıtlı hnparatopluğu Tarihi' • Kültür Servisi - Adam Yayınlan, Osmanlı tmparatorluğu' nun 700. kuruluşyılında Robert Mantran'ın 'Osmanlı Imparatorluğu Tarihi' adlı kitabını yeniden basarak okuyucuyla buluşturuyor. Kitap, Server Tanilli'nin çevirisiyle Türk okuruna sunuluyor. !ki ciltten oluşan kitabın ilk cildi Osmanlı devletinin doğuşundan XVIII. yüzyıhn sonuna kadar, ıkinci cildi XIX. yüzyıl başlanndan yıkılışa kadar uzanan dönemi ele alıyor. Kitap, temel olarak Mantran'ın damgasını taşıyorsa da çeşitli uzmanlann da katkısıyla gerçekleşmiş ortak bir çalışmanın ürünü. Her yönüyle Osmanlı devletı ve bu devleti yaratıp yok eden koşullar. yetkin ve geniş bir bakış açısıyla irdeleniyor. Cemal Nadir Güler ülusal Karikatüp Yarışması • Kültür Senisi - Ülkemızde kankatürün sevilmesi ve yaygınlaşmasında büyük emeği geçen Cemal Nadir Güler'in anısına düzenlenen 'Cemal Nadir Güler Ulusal Karikatür Yanşması'nın dokuzuncusu için başvurular başladı. Son katılım tarihi 5 Mayıs olan yanşmanın seçici kurulunu Kemal Akkoç. Ahmet Aykanat, Mümin Bayram. Zeki Bulut, Emin llter, Aykan Uzoğuz, Ahmet Ömer Erdönmez, H. Murat Orhan ve Turgut Akben oluştunıyor. Yetişkin ve öğrenci olmak üzere iki ayn kategoride gerçekleşecek olan yanşmanın katılım formu, Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi ile Karikatürcüler Demeği'nin temsilciliklerinden elde edilebilecek. Başvuru adresi 'Çekirge Caddesi, No: 101, lntam Iş Merkezi, Kat: 4. No: 7, 16070 Bursa' olan yanşma hakkında aynntılı bilgi almak isteyenler 0224-236 38 86 numaralı telefonu arayabilirler. Dünya Dans Günü'nde bateyle cazın randevusu • ANK4RA (A\) - Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin 29 Nisan Dünya Dans Günü için hazırladığı 'Dansın Üç Rengi' adlı gösteri, klasik baleyle caz müziğini neoklasik bir üslupla bir araya getirecek. Gösteride, Gürcistan'dan ABD'ye göç eden ve asıl ısmi Andrei Balancivadze olan George Balanchine'in 'Who Cares' adlı yapıtını, George Gershvvin'in 'Mavi Rapsodi" adlı yapıtıyla buluşturan bir yapıt yer alacak. Volkan Ersoy, Arzu Dirin, Sanem Ergüler ve Elif Fırat'm rol aldığı yapıtın koreografisini konuk koreograf Nanette Glushak üstleniyor. Mauro Bıgonzerti'nin 'Turnpike' adlı yapıtının yer aldığı bölümde misafır koreograf Karl Burnett izleyiciyle buluşacak. Johann Sebastian Bach'm klavsen konçertosuyla süslenen eserde, Ekin Ege, Elif Fırat, Armağan DavTan, Bahri Gürcan, Selin Sezer, Ayşegül Aydemir, Almula Özlem, Serkan Ceylan ve Serhat Güdül rol alacak. Prodüksiyonun 'Retum to Strange Land' adlı kısmında da Ankara Devlet Balesi. Çeklerin dünyaca ünlü bestecisi Leon Janacek'in müzikleri eşliğinde başkentlilerin karşısına çıkacak. Arlette van Boven'in sahneye koyduğu. Jiri Kylian'ın koreografisini yaptığı eserde. Volkan Ersoy, Bahri Gürcan. Arzu Dirin, Berk Sanbay. Armağan Davran, Elif Fırat ve Volkan Kıran rol alıyor. BUGUN • BELGESEL StNEMACTLAR BİRLtĞl'nde Mehmet Ali Birand. Bülent Çaplı ve Can Dündar'm hazırladıklan 'thtilalin Pençesinde Demokrasi' adlı belgeselin 7. ve 8. bölümleri 13.00'ten 19.00'a kadar her saat başı gösterilecek. (292 39 84) • CAFE GRAMOFON'da Selim Benba (piyano), Nezih Yeşilnil (bas) ve Deniz Dündar'ın (davul) sunacaklan caz dinletisi 22.15-01.30 saatleri arasında izlenebilir. (293 07 86)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle