Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT1999 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Kayabaşı Uygarlığı
M. SADIK ASLANKARA
D
enizlı'den Tavas'a gıden
yol, Cankurtaran'dan ge-
çer. Cankurtaran, Denız-
li'yi lekeVanmadaa'na.
Akdeniz'e ulaştıran en
kestirme yoldur. Eşeler
(Honaz Dağı) ile .\kdağ sırası (Babadağ,
Karcı Dağı) arasına yerleşmiş vadidir ya
da. Antikdönemden bugüne kullanılage-
len bir geçıt. Akdağ'm düzlüğe indigi
yerde ıse Ta\as Chası uzanmıştır. Bu ova-
yı, bır uçtan öte uca köyler kuşatır, Ka-
le'ye, ötelere dek.
Kale çıkışından sonra Muğla yolunubı-
rakıp sola girdıniz mi, yol Beyağaç (Es-
kere) tarafına kavuşturursızi. Bu kez de
Toroslar'm ıç yaylalanndan biri olan Göl-
geli Dağlan'natırmanırsınız. Kıvnmkıv-
nm tirmanırken yukanya, ardıç ve kara-
çamın ya\ıldığı bir orman dokusu kap-
lar her yanı. Toroslann kokusu, genzini-
zi tıkar bir çalım.
Işte bu yolun 22. kilometresinde Ka-
yabaşı çıkar karşınıza.
Denızirden 110 kilometre uzaklıkta,
1200 metre yükseklıkteki Kayabaşı, De-
nizli'nin sınır köylerinden biri. Kayaba-
şı'nın 8-10 kilometre ötesi Muğla çünkü.
Köylüler. Kayabaşı'nın yaklaşık üç yüz-
yıllık birgeçmişi olduğunu, kendiierinin
göçer Yörükler olarak buraya yerleştiril-
dikkrini belirtiyor. Köy, birküçük koya-
ğın (vadinin), daha doğrusu bir derenin
çevresine serpilmiş üç mahalleden oluş-
muş: Mengene, Damarası, Paşalılar.
1968'den bu yana en önemli üretimi tü-
tün Kayabaşı'nın. tçme suyuna bile an-
cak 1986'da kavuşabüen Kayabaşı'nın
çevresi, zaten orman ve dağ. Geriye ka-
lan çorak düzlükler ne yazık ki tantna el-
verişli değil. Tütünün dışında, kendile-
rine yetecek buğdayı, arpayı, nohudu an-
cak yetiştirebiliyor Kayabaşılılar. Biraz da
hayvancılık yapıyorlar, o kadar.
Atatürkçülük, çağdaşlık ve laik eğitim
konusunda duyariı olan hemen herkes bu
230 evli (haneli) 800 nüftıslu Kayaba-
şı'nın adını sanınm çok önceden duydu.
Bir de öğretmen AJi Karhk'ın adını.
Kayabaşı adı. kamuoyuna, öğrencile-
rin. öğretmenlenyle birlikte yayımladık-
lan Ege Çocuk/ KayabaşTnın Sesi gaze-
tesiyleyansımıştı ilkin. Ali Karlık'ın gö-
reve başlamasıyla 1992 sonlannda yayı-
ma geçen gazete, yıllar boyu okurianna
ulaşmayı sürdürdü inanılmaz bir diren-
genlikle. Okullannda kitaphk kuran, oyun
sahneleyip bunu Ankara'da, öteki kent-
lerde sergileyen Kayabaşılı çocuklann
başanlannı okurlar zaman zaman Cum-
huriyet'te yer alan haberlerden izledi, bu
arada önlerine çıkanlan engelleri de öğ-
rendi. En büyük engel, öğretmen AK Kar-
lık'ın girişimiyle başlatılmış olan Kaya-
başı llköğretim Okulu'nun yapımına yö-
nelikti. Bu engelleri çıkaranlann bir tek
amacı vardı: Kayabaşı'na ilköğretim oku-
lunu yaptırmamak!
Ama yola çıkılmıştı bir kez. 1996 or-
talannda Kayabaşı Köyü thtiyar Heyeti
bir karar almış, bu karar doğrultusunda
"Kayabaşı İlköğretim Okulu Yapürnut
Yaşatma ve Koruma Derneği" kurulmuş-
tu. Derneği kurmakla yetınmeyen Kaya-
başı köylüleri, eyleme geçmişlerdi he-
men. Mezarkın yöresinde 6000 m2'lik bır
yeri bu işe ayınrken, bunun bayındırlık
il müdürlüğünden onayını da almışlar. 8
derslikli ılköğretım okulunun temelini
atmışlardı çabucak.
Nedense işte tam bu aşamada. birden
bir olumsuzluk rüzgân esmeye koyul-
muştu. Kimı çirkin politikacılar çıkmış-
tı sahneye. Amaçlan, bu güzel girişimin
sonuçsuz kalması, köylülerle tam bir iş-
birliği içinde Ali Karlık'ın gözden düş-
mesiydi! Çirkin politikacılann dürtmesin-
den sonra çark işlemeye koyulmuştu he-
men. Ali Karlık, halkı kışkırttığı gerek-
çesiyle cezalandınlmış. hatta sürülmüş-
tü de. Ancak Kayabaşı köylüleri, gerçek-
leri görmeye başlamıştı. Muhtanndan ih-
tiyar heyetine, dernek üyelennden köy hal-
kına tüm köylüler ayağa kalkmıştı öğret-
menleri için. Öte yandan olayın Cumhu-
riyet aracılığıyla kamuoyuna yansıması-
nın ardından. kuşkusuz demokratik güç-
ler de sahip çıkmıştı köylerine ilköğre-
tim okulu yaptırmak isteyen bu insanla-
ra... Yurtsever aydmlar soluğu Kayaba-
şı'nda almışlardı; yanlannda olduklannı
göstermek için köylülere.
Derken, kimilerinin. Anadoltı Aydın-
lanması'nın ancak tozlu sayfalan arasın-
da kaldığını savlayabileceği göz kamaş-
tıncı bir direnç çıkmıştı ortaya. Tuğla
tuğla, tahta tahta, çivi çivi, kiremit kire-
mit, emek emek, sevgi sevgi yapı kurma-
ya yönelmişti ınsanlar büyük bir imecey-
le... Bir köy romanında yaşarcasına, bir
köy romanını yazarcasına...
O günden bugüne iki yıl geçti ancak...
Kayabaşı Cıunhuriyet İlköğretim Okn-
lu, artık 30 Ocak 1999 Cumartesı günü
açılacakken, bu açılış, resmi tören hazır-
Iığı için bu ayın (Şubat'm) 20'sine erte-
lendi. Cumhuriyetgazetesinin sağiadığı
iletişimle ve sevgili CUMOK'lann adı bi-
linen bilinmeyen nice nice aydınla birlik-
te el ele, gönül gönüle gerçekleştirdiği bu
anlamlı yapıt, ışıl ışıl bir aydınlık yaya-
cak şimdi tüm Türkiye'ye.
Bir uygariık yükseliyor Kayabaşı 'nda.
Anadolu Aydınlanması'nın yansıdığı bir
"boy aynaa" bu! Kimin ne yaptığını, ne
yapabileceğini gösteren bir uygariık çe-
telesi.
Yetmiş beşinci yılında ^umhuriyrt''ın
tıkandığını. Anadolu Aydınlanması'nın
gücünü yitirdiğini düşünenler, bireysel bu-
nalımlannı, karamsar dünya görüşleri-
nin kuynığuna takanlar, Kayabaşı 'ndaki
bu uygarlığın yükselışıni görmüyormu?
Kayabaşı Cumhuriyet llköğretim Oku-
lu, Anadolu Aydınlanması'nın, onunla
gelen "öğretbn birigi''nin göstergesi çün-
kü. Çoklaşmah Kayabaşı Cumhuriyet ll-
köğretim Okulu, çoklaşıp çoğalmalı!
Kayabaşı, bir ira, bir kıvılcım... Kaya-
başı, üçüncü bin yılın başında minicik
"aydmianma dağanağı''mız...
ARADA BİR
MEHMET ALİ AYDIN Emekli Öğretmen
Hakları Yenilen
Öğretmenler...
1986 yılında ılkokullarda öğretmen açığının baş-
göstermesi üzerıne Milli Eğitim Bakanlığı'ndan çı-
karılan bir kanunla emekli öğretmenlere, Açıköğ-
retim Üniversıtesi Eğitim Önlisans Programı'nı bi-
tirerek öğretmenlığe dönmeleri hakkı tanındı. Bu
çağrıya birçok emekli öğretmen katılarak iki yıllık
olan bu programı bitirmek suretiyle yeniden öğ-
retmenliğe başladı.
Mesleğe tekrar başlayan emekli öğretmenler, hem
emekli maaşlannı hem de çalıştıklan maaşlannı al-
maya başladılar. Şu anda da bu durumda yüzler-
ce öğretmen bulunmaktadır. Müzeyyen Gökçen
öğretmen de 25 yıl hizmet ettikten sonra emekli-
ye aynlmış, daha sonra da Mılli Eğitim Bakanlığı'nın
bu çağrısı üzerine göreve yeniden başlamıştı. 6 yıl-
lık ikıncı hizmet döneminde de, hizmet maaşı ile
birlikte. kendisine 25 yıllık hizmetinden 'hak' etti-
ği emekli maaşı da ödenmekteydi. Durum bura-
ya kadar normal görünürken, Emekli Sandığı'nın
Müzeyyen öğretmene (ve bu durumdaki tüm öğ-
retmenlere) yaptığı haksızlık ortaya çıktı.
Müzeyyen öğretmen, 16 Ağustos 1998tarihin-
de, ikinci kez emeklıhk istemiyle, bütün kâğıtlan-
nı tamamlayıp EmekllSandığı'na göndermiş. Ara-
da'niki'ây ğeçmiş vehaber almak için Emekli San-
dığı'na başvurmuş. Aldığı yanıt, "EmekliliğinJ<a-
bul eclilmiştir. Yalnjz ikinci hizmet döneminde al-
dığın 'ilk emekli maaşın' borcun olduğundan; bu
borcu yüzde 50 faiziyle birlikte geri ödeyinceye
kadar maaşının tamamına el konulmuştur" ol-
muş. (Bunu Müzeyyen öğretmene bildiren me-
murun yaptığı terbiyesizlikler de cabası).
Emekli öğretmenlere mesleğe geri dönmeleri
için elınden gelen şirinliğı gösteren MEB, Emekli
Sandığı'nın bu davranışını nasıl karşılıyor acaba?
Üstelik Emekli Sandığı sözü geçen 'ilk emeklilik
maaşını' öğretmenlere bilerek 'borç takmak' ama-
cıyla vermiş.
Müzeyyen öğretmenın (ve bu durumdaki tüm öğ-
retmenlerin) 20-25 yıl çalıştıktan sonra 'hak' ettik-
leri ilk emekli maaşlannı Emekli Sandığı'nın bu şe-
kilde yok sayması karşısında, Milli Eğitim Bakan-
lığı'nın içinde bulunduğu 'sessizliğin' bir onay an-
lamına geldiği açıktır. Zira bakanlık, emekli öğret-
menleri göreve, 'emekli aylıkiannızı keserim' gibi
herhangi bir şart öne sürmeden çağırmıştır. Za-
ten böyle bır şart öne sürüldüğü takdirde emekli
öğretmenlerin hiçbiri geri dönmek istemezdi. Çün-
kü, aynı derecedeki hizmet maaşı ile emekli ma-
aşı arasındaki fark 10-15 milyon liradır. Eğer Emek-
li Sandığı, ikinci hizmet döneminde 'ilkemeklima-
aşını' keserse bu öğretmenler, 10-15 milyon gibi
komik birücretleçalıştınlmış olur. Evinde 100 mil-
yon maaş alan birine, "Ben seni çaltştıracağım ama
bu aldığtn ücreti kesip sana 110 milyon lira vere-
ceğim" derseniz, alacağınız yanıt tabii ki "Hayır"
olur. Ayrıca Emekli Sandığı'nın bu işi bilerek yap-
tığı da ortadadır. Çünkü ikinci hizmet döneminde
hizmet maaşından, aynı sicil numarasına emekli
keseneği gönderiliyor ve aynı sicil numarasından
'ilk emeklilik maaşı' veriliyor. Sonra da Sandık,
öğretmeni bu maaşı aldığı için suçluyor, bu ma-
aşa yüzde 50 faiz bındiriyor, borç tamamlanınca-
ya kadar öğretmenin tüm maaşına el koyuyor. Ya-
ni öğretmenin tekrar göreve başladığına bin pış-
man olması için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Peki bu öğretmenin başka gelir kaynağı yoksa
(ki yok) ne ile yaşayacak? Bunun sorumlusu, 'hak'
ettiğıni alan öğretmen mi; 'bilerek' veren, sonra
da beza olarak kesen Emekli Sandığı mı?.. Üste-
lik gerçekten Emekli Sandığı 'na borçlanan bir me-
murun, borcun geri ödenmesi sırasında, maaşı
nın en fazla 1/4'üne el konulabilirken, bu öğret-
menlerin maaşlarının tamamına el konulması han-
gi kanuna sığıyor? Aynı Emekli Sandığı, iki yıl hiz-
met yapan 'sayın' milletvekillerimizi 'süper' (!)
emekli yapıp, hem emekli hem hizmet maaşı ve-
riyor; ama iş, 25 yıl çalışıp emekli maaşını 'hak' eden,
Atatürk'ün yeni neslimizi emanet ettiği öğretmen-
lerimize geldiğinde değişiyoıi
BAKIRKOY 5. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 199^420/ Karar No: 1998/1135
Nadide Aslan vekili Av. Ahmet Pamuk tarafından
ikame olunan \ası tayını davasının yapılan duruşması
sonunda, Davanın kabulü ile, Balıkesır ili, Kepsut ilçe-
si, Isaalan Köyü, cilt: 030/02. sayfa: 2, kütük sıra: 22'de
nüfusa kayıtlı ve halen tstanbul, Esenler ilçesi, Çınçin-
dere 7. Cad. No: 67 D: 2'de ikamet eden Ibrahım ve
Ne\Teste oğlu 29.
7
.1947 doğumlu Ramazan Aslan'ın
hacir altına alınmasına ve kendisine lstanbul, Güngö-
ren ılçesı, Kazımkarabekır Mah. cilt: 038/01, aile sıra:
37. sıra: 2'de nüfusa kayıtlı aynı yerde ikamet eden yen-
gesı Mehmet Mazhar kızı 1941 doğumlu Nadide As-
lan'ın TMK'nın 355. maddesi gereğince vasi olarak
nasp ve ta>inine 10.11.1998 tarihinde karar verilmiş
olup, ilan olunur. 3.12.1998 Basm: 6840
Genel Pratisyenlik Enstitüsü Kurulurken...
Dr. ÖZEN AŞUT TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü Yön. Kur. Başk.
T
ürkiye'de, temel sağlık hizmeti an- ahyapısızyeni tıp fakültelerinin açılması, süreç için-
layış ve ilkelerine dayalı birinci ba- de hekım sayısında büyük bir artışla sonuçlanmış-
samak sağlık hizmeti örgütlenme- tır. Sınırlı uzmanlık olanaklan nedeniyle. hekim-
sinin önemi yeterince anlaşılama- lerin ancak yüzde 10 kadan ikinci basamak sağ-
mıştır. Bualandaki çalışmalar, sağ- lık hizmeti alamnda eğitime başlayabilirken, bü-
lık ınsan gücü ve teknolojisindeki yükbirhekimkitlesi hazırlıksız olarak birinci ba-
ürkiye'de, temel sağlık hizmeti an-
layış ve ilkelerine dayalı birinci ba-
samak sağlık hizmeti örgütlenme-
sinin önemi yeterince anlaşılama-
mıştır. Bu alandaki çalışmalar, sağ-
lık ınsan gücü ve teknolojisindeki
büyük gelişmeye karşın. hep sınırlı bir düzeyde
kalmış, yerel çalışmalar ötesine geçememıştir.
Oysa günümüzde, birinci basamak sağlık örgütü-
nün, toplumun sağlık gereksinimlerinın yüzde 85-
90'ını karşılayabileceği, ancak geriye kalan yüz-
de 10-15'in hastane hizmeti için sevk edılmesi
gerekeceği bilinmektedir. Bu durum, birçok araş-
tırmanın ve alan çalışmalannın ortaya koyduğu ve-
rilerle desteklenmektedir.
Birinci basamak sağlık örgütünde venlen sağ-
lık hizmetınin önemi, Dünya Sağlık Örgütü'nce,
1978 Alma Ata Bildirgesı'nden beri vurgulan-
makta; sağlık sorunlannı çözememış, özellikle de
gelişmekte olan ülkelere bu örgütlenme bıçımi
birincil yaklaşım olarak önerilmektedır. Ne var ki,
buöneriler ülkemizde yıllardan ben gözardı edil-
mektedir.
Oysa, Türkiye'de birinci basamak sağlık örgü-
tünün kuruluşu, Alma Ata Bildirgesi'nden çok
önce gerçekleşmiştı. Dünyada sağlık örgütlenme-
sinin en akılcı biçimi henüz tartışrna aşamasınday-
ken, Prof. Dr. Nusret Fışek'ın önderliğinde "Sağ-
lık HizmetkrininSosvaUestirilmesine IHşkin Yasa"
1961 yılında hazırlanıponaylandı veyüruriüğegır-
di. Böylece, ülkenin Doğu ve Güneydoğu ilierın-
de, sosyallestirmenın temelini oluşturan ilk sağ- •-
hk ocaklan kuruldu. Süreç içinde sayılan artan,
bugün ülkenin dört bır yanında yaygın bir ağ oluş-
turan ve birinci basamak sağlık hizmeti veren
ocaklarımız, yaşanan tüm olumsuzluklara karşın
ayakta kalabilmişlerdir. Bu başanda hiç kuşkusuz.
sağlık ocaklannda özveriyle hizmet veren pratis-
yen hekimlerin önemli payı bulunmaktadır.
Gende kalan yıllara bakıldığında, ülkemizi yö-
netme savında olanlann, sağlık hizmetleri açısın-
dan hiç de ıyi bir sınav veremedikleri görülmek-
tedir. Sağlık ocaklan destekten yoksun bırakıl-
mış; böylece tüm yük, bu örgütlenmede çalışan-
lann omuzlanna yıkılmıştır. Bugün ülke düzeyin-
de dağılmış yaklaşık 5 bin sağlık ocağının ve 12
bine yakın sağlık evinin, sınırlı bir düzeyde de ol-
sa, hâlâ hizmet veriyor olması, büyük ölçüde he-
kimlerin ve öbür sağlıkçılann çabalannın sonu-
cudur. Oysa hekimler, tıp fakültelerinde böyle bir
hizmete yönelik yeterli eğitim almamaktadırlar.
Tıp eğitiminin ve pratisyen hekimlerin duru-
mu: Günümüzde Türkiye'nin tıp fakülteleri ve
tıp eğitımi tablosu, ne yazıktır ki iç açıcı değildir.
Ülkede her alanda görülen eşitsizlikler tıp eğiti-
mine de yansımış, genç hekımlerimizin çok fark-
lı düzeylerde yetişmelerine yol acmıştır. 1980 son-
rasında. plansız ve hazırlıksız olarak tıp fakülte-
lerinin öğrenci kontenjanlannın yükseltilmesi ve
samak sağlık hizmeti vermekdurumunda kalmış-
tır.
Gend pratisyenik kavnum: Birinci basamak sağ-
lık birimi, hekime ilk başvuru yeridir. Doğru bir
sağlık politikası, birinci basamak sağlık örgütlen-
mesine önem ve öncelik verir. Çünkü toplumun
sağlık sorunlannın yaklaşık yüzde 90'lık bir bö-
lümü, bu düzeyde çözüme ulaşabilmektedir. Söz
konusu birimde calışan genel pratisyen, bireyin yal-
nızca hastalıklan ile değil, yaşamının her döne-
mı, sağlığının her aşaması ile ilgilı olan hekim-
dir. Genel pratisyen ayırca insanın sağlığını etki-
leyen tüm etmenler konusunda bılgi sahibi olmak
ve özellikle de olumsuz etkilere yol açan öğeler-
le baş etmek durumundadır. Genel pratisyen, has-
talan ıyileştırmenin ve acılan dindirmenin yanı sı-
ra, sorumlu olduğu bireylerin sağlığını korumak
ve geliştirmekle de yükümlüdür. Bu nedenle ge-
nel pratisyenlik, yaş, cins, organ. sistem. hastalık,
sosyoekonomik durum aynmı yapmaksızın, sorum-
lu olduğu toplumun her bireyini birbütünsellık için-
de ele alıp sağlık sontnlanna çok yönlü çözüm ge-
tirmeyi amaçlayan, kapsamlı bilgi ve beceriler
gerektiren bır tıp alanı diye tanımlanabilir. Genel
pratisyenlik, insanı tüm özellıkleriyle kavrayıp, sağ-
bk sorunlanng çözüm.arayan yaklaşımı nedeniy-
le. bfr anlamda öbür tıp disiplinlenne yol göste-
ren temel tıp meslek alanıdır.
Bu özelliklen ve geniş kapsamı nedeniyle ge-
nel pratisyenlik, tüm gelişmiş ülkelerde, tıp eği-
timinden sonra belirli bir süre mesleksel eğitimi
gerektirir. Bu eğıtimin süresi, Avnıpa Toplulugu
ülkelerinde 1997'den bu yana üç yıl olarak uygu-
lamaya konmuştur.
Türk Tabipleri Birligi bünyesindeki çahşmalar
Dünyadaki bu gelişmelere karşın, ülkemizde pra-
tisyen hekimlik eğitimi gereken ilgiyi görmemiş;
buna karşılık, amaca uygun olmayan "aile heldm-
fi§" gibi denemelerle zaman yitirilmiştir. Sağlık
Bakanlıği, yakın dönemlerde konunun öneminin
anlaşıldığına ilişkin kimi belirtiler göstermekle
birlikte, bu konuda iyimser olmak için vakit he-
nüz erkendir. Buna karşılık Türk Tabipleri Birli-
ği (TTB), uzunca bir süredir bu alanda çeşitli ça-
lışmalar yürütmektedir. Bundan 10 yıl önce,
TTB'nin örgütsel yapısı içinde bir araya gelen
pratisyen hekimler, bu alanda başanlı olmuş ülke
örneklerini inceleyıp ülkemizdeki bilgi bırikimi-
ni özümseyerek, Türkiye'ye uygun genel pratis-
yenlik eğitimini somutlastırma çabasına girişmiş-
lerdir. Söz konusu çabalann olgunlaşması sonu-
cunda. bırkurumlaşmagereksinimı ortayaçıkmış-
tır.
Bu çalışmalar, 1996 yılında yapılan 44. TTB Bü-
yük Kongresi'nde, genel pratisyenlik mesleksel eği-
timini düzenlemek ve örgütlemek amacıyla bir
enstitü kurma karanyla sonuçlanmıştır. Bu karar
gereği Türk Tabipleri Bırliği, 6023 sayılı yasanın
kendisine verdiği yetkiye dayanarak, Gend Pra-
tisyenlik Enstitüsü kurma girişiminı başlatmış ve
çeşitli aşamalardan sonra 1998 Temmuzu'nda
TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü kurulmuştur. Ens-
titü kurullan, şu sıralar genel pratisyenlik meslek-
sel eğitiminin programlannı hazırlamaktadırlar.
Enstitânün iştevi: Genel pratisyenlik eğitiminin
süreçlen, tıbbın her alamnda olduğu gibi, mezu-
niyet öncesi, mezuniyet sonrası ve sürekli tıp eği-
timi aşamalanndan oluşur. Genel Pratisyenlik Ens-
titüsü'nün işlevi, hekimlerin genel pratisyenlik
mezuniyet sonrası ve sürekli eğitimlerinı gerçek-
leştirmek olacaktır. Ancak bu aşamalardaki başa-
n büyük ölçüde tıp eğıtimiy le yakmdan ilışkili ol-
duğundan. eğitimin temellerinin tıp eğitimi süre-
cınde atılması gereklidir. Bu nedenle. tıp fakülte-
lerinde genel pratisyenlik yaklaşım ve ilkelerine
yer verilmesi önem kazanmaktadır.
Halen ülkemizde yaklaşık 40 bin pratisyen he-
kim bulunmaktadır. Bu hekimlerin 20 bin kadan
birinci basamak kamu hizmeti veren pratisyen he-
kımlerdir. Enstitünün geçiş döneminde genel pra-
tisyenlik eğitiminin ana hedefi, sözü edılen 20
bin hekime öncelikli olmakla birlikte isteyen tüm
pratisyen hekımlere gönüllülük temelinde bir prog-
ram gerçekleştirmek olacaktır Bu programın so-
nunda, eğitim alan hekımlere sertifika verilecek,
bu hekimlerden birbölümü genel pratisyenlik eği-
timcisı niteliği kazanacaktır. Ancak, genel pratis-
yenlik meslekı eğitiminin her aşaması, pratisyen
hekimlerin katılımlanyla vanlacak kararlara gö-
re belirlenecektir. Her aşamada, belirli ölçütlere
uygun ve istekli hekimlerin eğitime katılabilme-
si için çaba harcanacaktır.
Genel pratisyenlik mesleksel eğitiminin plan-
lanması ve bir enstitü çatısı altında kurumlaşma-
sı, hiç kuşkusuz, günümüz Türkiyesi'nde, insanı-
mızın sağlık sektöründe her gün yaşadığı buna-
lımdan çıkışı sağlayacak önemli bir başlangıç ola-
caktır. Böylesi bir eğitim örgütlenmesi sonucun-
da, birinci basamak sağlık örgütü ve bu örgütlen-
me içinde çalışacak pratisyen hekimler sağlık sis-
teminin yükünü büyük ölçüde hafifleterek her bi-
rimin asıl işlevini yapmasına olanak sağlayacak-
lardır. Kuşkusuz, eğitimin örgütlenmesi ile birlik-
te, sağlık ocaklanmızın, birinci basamak sağlık hiz-
metinin gerekli kıldığı tüm donanımla desteklen-
mesi, hızmetin yürütülebiuTiesi ve başanlı olabıl-
mesi açısından bir zorunluluktur.
Sağlık sisteminin verimini arttırmanın yanı sı-
ra, kurumsal bir genel pratisyenlik mesleki eğiti-
minin, pratisyen hekimlere hak ettikleri kimi ka-
zanımlan sağlamaya yönelik katkılan olacaktır.
TTB, eğitimi belgelendirerek, pratisyen hekimlerin
ekonomik ve akademik yeni haklar elde etmeleri
için çaba gösterecektir.
ESKI YATAGINIZI DEGIŞTIRMENIZ İÇİN
i
F f
Markası. yaşı. cirısi fark etme2Î Tek kişîlîk eski yatağınızı I ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K T çîft; kişılik eski vatağınızı IZ.UUU.UUU TL'ye alıyoruz
Yeni Yataş'ınızı peŞİn f î y a t i n a t a k s İ t l e veriyoruz. Artık uykusuzluk yok! Sırt ağrısı yok! Eski yatağınızdan kurtulun. yeıiı
uianmzin buiuşun Üstelik evinizden alıp, evinize ücretsiz teslim ediyoruz.Yataş'ınızla r
3«EtMaU0LMk
I» (J M PBK) |ORDUI
S> 246 B U • 243 31II • GOMB <»»4| « J • 17 •
[MUI0-44SI224 2» 43 IMOM«W. KSOB. M»B1 • I
H 3M 54 10 <fWt (BMTM. BOOI. «UHS». ÇHIMUU
74 75 • * W » fH • TIMU0M KMtB) 9 1 17 M (
YATA&
CUMHURtYET9
TEN
OKURLARA
ORHAN ERtNÇ
Türkiye'nin Terör
Sınavı...
Türkiye'nin terör sınavının ikinci evresi de başa-
n ile sonuçlandı.
ilk evre, kanlı terör örgütünü ciddiye alrnayarak
küçümseyen politikacılanmıza karşın, TSK'nin ger-
çekleştirdiği yapısal değişiklik sayesinde, örgütün
gücünün kınlmasryla bitmişti.
Kanlı terör örgûtünün ikinci adamı Şemdin Sa-
kjk'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi de birinci
aşamadaki başanyı simgelemişti.
Artık 30 bin kişinin can vermesinden sorumlu te-
rör örgütü lideri Abdullah Öcalan da Türkiye'de.
Öcalan'ın dünyadaki bir kaç örnekten birini oluş-
turan operasyonla Kenya'dan getirilmesiyle ikinci
evre de sona ermiş bulunuyor.
Bu başan da TSK ile güvenlik güçlerinin hanesi-
ne yazılmalı. Yazılmalı ama, yıllardır ciddi birgörün-
tü vermekten uzak bulunan yönetimlere karşın Sa-
yın Ecevtt'in çizdiği ciddi devlet adamı görüntüsü
de unutulmamalı. Sayın Ecevit'in tahriklerden ka-
çınan, sağduyuyu öne geçiren rutumu, başannın yoz-
laştırılması girişımlerinin sonuçsuz kalmasını sağlı-
yor.
Bu görüntülerte üçüncü evreye giriyoruz.
Ellerinden Türkiye'ye karşı kullandıklan oyuncak-
lannı yitiren kimi Batı ülkeleri, bir yandan yeni oyun-
caklar üretmeye çalışırken bir yandan da hukuksal
aksaklıklanmızdan yarartanmanın yollannı anyor-
lar.
Kendi tutuklama ve iade isteği kararlannı yok sa-
yarak hukuk anlayışlarını ortaya koyanlar, şimdi
"adil yargı" isteği ile geleneksel çifte standartlan-
nın ardına sığınıp baskı yapmaya çalışıyoriar.
Güneydoğu bolgemizde, toprak ağalığı, şeytılik
gibi ınsan onuruyla bağdaşmayan yapılanmanın da
körükiediği ekonomik ve sosyal dengesizlik var.
1960'larda Doğu ve Güneydoğu'ya hizmet götür-
mek için başlatılan çalışmalar, özellikle sağlık hiz-
metlerindeki sosyalizasyon çalışmalan 1970'lerde
yozlaştınlıverdi.
Hangi sivri akıllı hesaplamıştı bilemiyorum ama,
ileri sürüldüğüne göre kışı başına düşen yatırım en
yüksek değere Güneydoğu'da ulaşmıştı. Bu den-
gesızliği önlemek gerekıyordu.
önlediler ama, terör örgütlerinin rahatça boy ata-
cağı ortamı da kendi elleriyle yarattılar.
Şimdi sıra, 1960'lardaki anlayışın yeniden yaşa-
ma geçirilmesinde. Sayın Ecevit'in tutumu ve açık-
lamalan bu yönde olumlu işaretler veriyor.
Girişimler, 18 Nisan seçimleri için yozlaştınlma-
ya kalkışılmazsa, üçüncü evre için de başan uzak-
ta değildir. . -G
•
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın yargılanma-
sına ilişkin soruşturmanın ana hatlannı ve sorgula-
ma yöntemleriyle ilgili bilgileri Evin Göktaş yazdı.
"'"Güneydoğu'daki terörün nedenleri arasında yer
alan sosyolojik ve ekonomik duruma IHşkin verileri
Emine Kaplan haberieştirdi.
•
Önseçim sonrasında CHP Genel Merkezi'nde
oluşan gelişmeleri Türey Köse ile Mutiu Sereli ak-
tardı.
•
Öcalan'ın Imralı Adası'na götünilmesi ile ilgili ge-
lişmeleri Bursa muhabirimiz Levent Gencelli ızle-
* . , , . , - - . • » • . • • . - , .
PKK içinde yaşanan çatışmalar ve liderlik kavga-
sının perde arkasını Tunceli muhabirimiz Ferit De-
mir ve Diyarbakır Büromuzdan Enver Seviş haber-
leştirdiler.
•
TSK'nin Kuzey Irak operasyonu ile ilgili haberie-
ri Diyarbakır Büromuzdan Mahmut Oral yazdı.
•
Bursa Valisi Orhan Taşanlar'ın, hükümetin tür-
ban genelgesinin Bursa dışındaki illerde yumuşa-
tılarak ağır aksak uygulandığını belirten degerlen-
dirmesini Necati Aygın haberieştirdi.
•
8 yıllık zorunlu temel eğitimi delmek isteyen laik
görünümlü kimi milletvekillerinin 5'inci sınrfı bitiren
ögrencilerin Kuran kurslanna katılabilmesini öngö-
ren yasa önerilen verdiklenni Asuman Abacıoğlu
duyurdu.
•
önümüzdeki pazartesiye kadargönlünüzce bir haf-
ta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
ARDAHAN KADASTRO
MAHKEMESİ
1992/73
Davacılar Zekenye Çoban ve arkadaşlan tarafından
davalılar Hazine ve arkadaşlan aleyhine mahkememi-
ze açılan kadastro tespitinin iptali ve tescil davasının
yapılıp bitırilen açık yargılaması sonunda:
Mahkememızce verilen 05.11.1997 tarih ve
1992>'73 esas, 1992/46 sayılı kararı davalı Hazine
vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7.
Hukuk Dairesi'nin 22.10.1998 tarih ve 19983334-
4455 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş, ancak
Yargıtay bozma karan aşağıda açık kimliği yazılı
şahıslara adreslerinde bulunmadıklanndan teblığ
edilememış, bu nedenle ılanen teblığine karar veril-
miştir.
Tebligat Kanunu'nun 7201 sayılı Kanun'un 31.
maddesi gereğince yayımlanma tarihinden itibaren 15
gün sonra kesinleşmiş sayılacağı ılanen tebliğ olunur.
Esas no Adı sovadı Kövfi mevkii Ada Par-
sd
1992/73 Besra Yeltekin Gölgeli 129 1
199273 AyselAvşar Gölgeli 129 1
Basm: 67221 -V"
t t 4 n 3 i M f i ı ^ ı & j e 9 ı ^ ( | » ı ^ « ( 9 n i
MHOC |9JW! 2t3 44 » ' «fct !»64) 213 t» 71 O « ) » W * | - SUSUH (OJG2) 261 » » (TCHATI • S»*S (D-34G) 2» « 05 225 74 75 • *W» fHU) »1 15 44 •
TAT*> mm U İ U « U « : AOMU » » 1«n Hont 233 M » • «MUUU Ç « m Y«M Ho«e « ! « » • O*~«n imt Hm» 47» H 34 • HoUr " " 5 HO«» »« W 41 . Uçüuut V*Mt Hom 447 M » (3 Ml) • Sauıkf
TaUf HonaM« »7U • tHTU.» Vıu« Ho«» Z«7 '7 22 • IMJKESM Y*«»thmt î « Jl ]1 244 M 21 '»TMtMni Tıla| Hmm !S11»85 (2 M) •OA136 YMa> HlM ;» 37 U 'imlHCJUI YlJat H<m 214 H U ' Emi«W
YUa«H0<H235 II S4 211« M • OUIIUir^ Yıaj Ho» 220 70 31 'iSMII Y«MJ Hooe 2!7 «0 42 • ISTMML 9«»«U«» YaU» * " • 25» W » î 5 t U H -Sq«nlim Y««» Ho«» K2 03 » [3 Mİ) • C4~»t YıU| Hon»
42S42O3 - FMk Yau« Hom «35 71 53-UI »3 t] • kilUI Matto Ytlal HoM t « 01 » (3 Mİ) • Uottko Y»ı» Hora 3»4 55 43 4» K 43 • şm>nHf Yata) *«• «44 15 » • Ş»« Y « l HoM IW 77 75 • tıtacıt YK»| HOM
30* 54 10 ' IJHIT YınıMt Yıla< Mom, 341 35 57 • KAR* YaU« Hom» 212 «S X • ««TJIÜİ Yı|.| Hoaı» 239 73 30 • «*L»Tf» Yıll| Kca< 322 7t t t - 325 4< I I U • • U U I I * YaU| Hc«4> 1U I I 71
TC Svmfı M TxM Sa*»r*OYim 25 ttmfn 1994 tarih n Z1»m My* UMO hnnanlvn* argon < * f * >».lıın*t«dır. Fly.U«o» UTV cW<in». Vırgi otaMvi
T M t o 0 U k B Y $ > * Hü 6 t i t»rmXxiu ravMy* tMtn DraUankr.
m T f O f y O rg >»
« i u a ı ı «yıwı vanMılKalıto TaMptof ılok v. 0nun olaiuaUı MhUuvf UrsıUtNaoakM Bu tivpirfi YtUf *.$ > * •aHü 6y>t g
BANDIRMA 2. ASLİYE
HUKUK H A K İ M L İ Ğ İ -
1998/337
Davacı Mürvet Noman vekili tarafından, davalı Emi-
ne Bele aleyhine açılan ıştirak halindeki mülkiyetin
müşterek mülkiyete çevrilmesi davasında:
Tüm araştırmalara rağmen davalı Emıne Bele'nin
teblıgata yarar açık adresi tespit edilemediğinden, da-
vahya dava dilekçesı ve duruşma gününün ilanen tebli-
ğine karar venlmış olup, duruşma günü olan 3.3.1999
günü saat 09.15'te davalı Emine Bele'nin Bandırma 2.
Asliye Hukuk Mahkemesı'nde hazırbulunmadığı veya
bir vekil tarafından temsil edilmediği takdirde tahkikat
ve yargılamaya yokluğunda devam edıleceği ve hüküm
verileceği ilanen tebliğ olunur. 24.12.1998
Basm: 68010