18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Z1KASIM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET 17 ISIK KANSl Abdulcanbaz'dan Topkapılı Cambaz Mehmet'e Tuıiıan Selçuk'un çızgi romanından uyarlanan "Abdülcanbaz" başladı. Oyunu izlerken, Mütareke sırasında Istanbul'dakı yozlaşmışlığa karşı mitli- cilerin mücadelelerine doğru yolculuk yaparken bir yeni kitap düştü aklımıza. Geçen ay yayımlanan Seiahattin Sa- lışık'ın "Kurtuluş Savaşının Gizli Örgü- tü M.M. Gnıbu" adlı kitabında Istan- bul'untüm kabadayılannı toplayıp Ana- dolu'ya siiah, asker, insan kaçıran M.M. (Milli Müdafaa) Grubu'nun önderi Top- kapılı Cambaz Mehmet'in o dönem- de neler yaptığı anlatılıyor. Bir dlay var ki pek hoşumuza gitti, okurlarımızla paylaşalım istedik: "Kadıköylü Şoför Murat ve Topkapı- lı Cambaz Mehmet, sessizce Işgal Kuv- vetleri Komutanlığı'na doğru ilertediler. Bu sırada içeride, General Harring- ton, Yüzbaşı Berttte ve Pandikyan Efendi, ertesi gün Istanbul'da 'Serse- rilere(!) karşı girişilecek yıldınm baskın- larını' görüşüyorlardı. KüçükAli, sindiği köşeden, karanlık- ta birtakım ellerin havaya kalkıp sürat- le indiğini, ardından kopan hınltılı ses- lerini zar zor izleyebiliyordu. Topkapılı Cambaz Mehmet ve arkadaşı, göz açıp kapayıncaya kadar Ingiliz nöbetçileri gık bile diyemeden öbür dünyaya gönder- mişlerdi. Kadıköylü Şoför Murat, Ge- neral Harrington'un makam arabasının direksiyonuna geçmiş, bir iki zorlama- dan sonça çalıştırmayı başarmıştı. 'Koş Mü' Topkapılı'nın çağnsınt duyarduymaz Küçük Ali koştu. Şimdi General Har- rington'un makam arabası, son sürat- le Beyoğlu 'nun arka sokaklanna ilerliyor- du. On beş gün sonra Mareşal Fevzi Çak- mak, Akşehir'deki karargâh binasında, karşısında çakı gibi selam duran Top- kapılı'yı gülümseyerek seyrediyor; 'Ina- nılmaz, akıl almaz bir iş başardınız. Afe- rin. Mustafa Kemal Paşa bu işe çok sevinecek!' diyordu. Ingiliz Işgal Kuvvetleri Komutanı Ge- neraJ Hanington, otomobilinin çalınıp Bü- yük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Ke- mal Paşa 'ya götürüldüğünü öğrenince küplere binmişti. Bir hafta süreyle Istan- bul'un altı üstüne getirildi." Medyamız, Bitl Clinton'ın Amerikan Bcimbank'ı tarafından verilecek 1 milyar dolarlık (500 trilyon lira) kredisini yere göğe sığdıramadı. Kimine göre, "Ayaküstünde 500 trilyona sahip olmuştuk", kimine göre de "Bill bize çok cömert davranmıştı." Sorduk soruşturduk. Amerikan Eximbank'ının kredisinin perde arkası ve anlammı şu uç noktada özetlemek olası: 1 - Amerikan Eximbank'ı, krediyi kimin aracıltğıyla vereceğini kendisi belirliyor. Örneğin, son olayda Türkiye'den 12 özel banka seçilmiş. Uzmanlann ABD'nin cömertliğigöruşlerine bakılırsa bu 12 bankanın özelliği, Amerika'nın "yeniden yapılanma" amacına uygun, Türkiye'deki özel sektörün motoru haiine gelmesini dilediği ve Amerikan finans sektörü ile yakın ilişkiler kuran kuruluşiar olmalan. Böylece seçilmiş bankalann mali piyasalarda işlem yetenekleri güçlendirilmtş oiuyor. 2- Amerikan Eximbank't, krediyi kimin kullanacağına da kendisi karar veriyor. Örneğin, son olayda kredinin deprem görmüş bölgelerdeki küçük sanayi işletmelerine dağrtılmasını öngördü. Görüşierine başvurduklanmız. Amerika gibi büyük ülkelerin gelişmekte olan ülkelerde büyük yatınmlar yerine, daha çok küçük gffişimciliği teşvik etmeyi tercih ettiğini anımsattılar. 3- Amerikan Eximbank'ı vereceği kredileri, Amerikan mal ve hizmeti alma koşuluyla veriyor. Söz gelimi, tekstil alanında iş yapan bir küçük girişimci, kredi ite tekstil makinesi alacaksa, bunu Amerika'dan getirecek. Böylelikte Amerika, kendi iç piyasasına 1 milyar dolarlık müşteri, pazar yaratmış oiuyor. Bu durum, kendi küçük girişimcisine kredi açamayacak kadar zor duruma düşürülen Türkiye'den çok, Amerika'nın kendi ulusal çıkarian ile uyuşuyor. Birkaç ay öncesini anımsamakta yarar van Başbakan Bütent Ecevit'in VVashington ziyareti sırasında, Amerikan yönetimi tekstil kotalan konusunda Türk ürünlerine tüm kapılannı kapalı tutma tavrından ödün venmemişti. Çaöayan viyadükiin öyküsii Dönemin Jeoloji Mühen- disleri Odası 2. Başkanı Hik- met Tümer, bundan 7 yıl ön- ce, 1992'deyapılan "45. Tür- kiye Jeoloji Kunıltayı"nda ko- nuşuyor. "Bolugeçişi 1990'da ihale edilmiştir, 1994'te bitecektir. Ben, 1997'lerde biteceği gö- rüşünde değilim. Bolu tünel geçişi daha yeni ihale edildi. Araştırma, etüt safhalan, pro- jelendirmesiy&ni oiuyor, inşa- atında da çok az ilerlemekay- dedildi. Burada müteahhit firma sözleşmeden sonra 9 kilo- metrelik tüneli geçişle karşı- nıza gelmiştir. Arkadaş, sen bu 9 kilometreyi nasıl seçtin? 'Ben burada baktım, ettim şöyle birgüzergâh....' Jeolo- jisi?.. 'Yapanz.' Peki, jeotek- nik çalışması? 'Ben hem aça- nm, hem yapanm. Bir an ev- vel başlamam lazım.' Ya, olur mu? Bir otoyolda tünelin ki- Iometresi250 milyara maloiu- yor. Bir viyadükün maliyeti 450 milyar, Peki o zaman bu böyleyse, bu rakamlara gidi- yorsa, gelin şu güzergâhı bi- raz daha etüt edelim. Burada bakın, tektonik var, burada Kuzey Anadolu fayı var, bu- rada korkunç heyelan var, bu- rada meteorolojik veriler kö- tü, burada sis olayı var. Geli- niz bunlan etüt edelim. Tabii etüt ederseniz tünel kazabi- lir, firma tüneld ve viyadükçü. Istiyor ki, viyadük ve tünel yaptırayım, yapayım." Kongrenin tutanaklanndan, Hikmet Tümer'in haklı bir kız- gtnlık içinde olduğu açık se- çik anlaşılıyor: "Jeolojimühendisleri oola- ya yoğun birşekilde müdaha- le etmişlerdir. O tünelin boyu kısalmıştır, o viyadüklerin ade- ti de azalmıştır. Bu kaynaklar kimin kaynaklan? Jeoioji mü- hendisliği disiplini bunu sağ- lıyorsa neden yararlanmıyor- sunuz? Neden otoyollann tek- nik şartnamelehnde jeoloji mühendislerinin etütlerini, gö- rüşlehni, raporlannı dikkate almıyorsunuz? Raporlarhası- raltı ediliyor. Bir de fırça yiyor- sunuz bunlan söylediğiniz için. Biz mühendisler olarak, biz bu ülkenin insanlan olarak, bu ülkede sorumluluk taşıyan insanlar olarak, 'Sen nasıl is- tersen kafana göre öyle bir otoyol yap' diyebilir miyiz? Peki, buncabirikimimizi, bun- ca meslek onurumuzu orta- ya koyamayacak mıyız? Biz bu ülkenin insanlarıyız, bu mesleğin adamlanyız. Üniver- sitelerde, ülkemizde çalıştı- ğımız kuruluşlarda bu bilgi- lerie donandık. Bunlan da kullanamayacaksanız bu pro- jelerde, o zaman başka işler yapalım." Jeoloji Mühendisi Hikmet Tümer boşuna yakınmamtş- tı. Ama yıllar sonra tümüyîe haklı çıkan sözlerini, ne dö- nemin Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'a ne de Başbakan Süleyman Demirel'e dinle- tebilmişti. Koalisyon ortağı olan sivil toplumcu "aslan sosyal demokratlar" da ku- laklarının üstüne yatmışlardı. Düzce depremi ile biriikte ülkemizin medar-ı iftiharlan- nın, sağdan sola bir çok si- yasetçinin "a;7e fotoğrafla- n"nın vazgeçilmez unsuria- nnın gerçekleştirdiği viyadük- ler çatır çatır çatladı. Kabak da yine halkın başına patladı. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT OZDEMtROGLU Güç ve Tapıcıları! Clinton'ı pek sevdik! Yakışıklı, genç ve sempatik olduğu için mi? Hayır. Çirkin, yaşlı ve antipa- tik olsa da Clinton'ı çok seve- cektik. Çünkü o, dünyanın efendisi. ' Biz de efendisine âşık tüm ezik- ler gibi onu hayranlıkla izledik. "Tekgüç" olan ABD'nin ete ke- miğe bürünmüş sembolü ola- rak çıktı karşımızaClinton. Bü- tün ideolojısini ABD patentli Ye- ni Dünya Düzeni'ne göre belir- leyen "küreselleşme tutkunla- n" liderierini alkışlayıp manşe- te taşıdılar. Clinton'ın da, onlann birço- ğu gibi "eski solcu" olması il- ginç bir rastlantı. Bu eski sol- culara, "kısa dönem solculuk- lannı" yaptığı zamanlarda "Siz iteride ABD Başkanı 'na övgüler düzeceksiniz" deseydiniz, ne emperyalizmle işbirtikçiğiniz ka- lırdı, ne satılmışlığınız! Şimdiyse, onlar için "halkı düşünmek" dinozorluk, ABD'nin tutkunu olmak ise "milenyum çağına uymak") Merak ediyorum, bu fikir de- ğiştirenler, dönenler ve bu du- rumlanyla övünenler, kendi ken- dilerine kaldıklarında düşün- mezler mi, nasıl bir ideolojiyi alkışladıklannı? Dünya denge- lerini "silah dengesi" ve "az- man şirketleraracılığıyla sömü- rü" üzerine kuran; silah sattığı ülke ve etnik gruplar savaştığı zaman, yeni çıkariariçin bu kez "banş" havarisi kesilen; dün- yadaki yoksul çoğûnluğun da- ha da yoksullaşmasını öngö- ren kapitalizmin başbayiliğini üstlenen ABD'ye böylesine kö- rü körüne bağlılık niyedir? Niyedir, çünkü bunlar güce ta- pariar! Çünkü bugünün dünyasın- da güç ve paranın simgesi ABD, ABD'nin simgesi de Clinton'dur. Clinton gerçekten de sempa- tik. Ama ABD'nin post-modem kuklalan için Reagan ve Bush da mübarek isimlerdi, şimdi Clinton da öyle. Clinton'dan sonra kim gelirse gelsin, ona da aynı hayranlığı duyacaklardır. Sırf ABD yörüngesinden hiç çıkmadığı için en sevdikteri ye* rel lider de Turgut Özal degit mi? Bu "güçya/a/ca/«5'"bilinçal- tındayoksulluktan çokyoksul- lardan nefreti barındınyor. Bu anlayış için, yıllardır ilaç ve gıda ambargosu yüzünden kı- nlan Iraklı sivıl halk, vasıfsız ve kayda değer olmayan bir krtle- dir. Üçüncü dünyanın halklan, çağı yakalayamamış talihsiz- lerdir. Irak deyince akıllanna sa- dece Saddam Hüseyin gelir, halk değil. ABD'de de bile, Irak politikasını yürekten eleştiren muhalifterolduğunu unutup, bir üst düzey Amerikalı poiitikacı gi- bi bakarlar bütün coğrafyalara. Küreselleşme dedikleri, kapi- talist sömürü ağıdır. Oysa ger- çek anlamda küreselleşme, Marks'ın öngördüğü sınıfsız ve sınırsız dünya devletidir. Bun- dan daha evrensel, daha glo- bal bir anlayış olabilir mi? Bü- tün bunları biîirler, çünkü dön- meden önce, "daha öncekiha- yatlannda" solcu olarak yaşa- mışlardır. Fakat ruhlarındaki yükselen güce tapma güdüsü, bugün onlann ABD tutkunu ya- pıvremiştir. Manşet attılar Clinton için: TÜRK GİBİ! Bu, aşağılık kompleksi değil de nedir? Bari gereklı temaslan yapın da, Clinton başkanlık görevi bi- tince gelip Türkiye'yi yönetsin. Bilal Kilitton adıyla! ABD Başkanı'nın "Türk gi- bi", Türk medyasının ise "Ame- rikalı gibi" değil, tüm dünya in- sanlannın "insan gibi" yaşadı- ğı zamanlara özlemimiz asal tükenmeyecek. Sonliste David Copperfield, bu hafta Türkiye'ye geliyor. (Ta- bii, tüm ülkenin gözlerini bağlayan Bill Clinton, ger- çekten David Copperfield çıkmaz ise!) Sizden gelen mektup ve fakslaria, Copperfield'in ül- kemizde yok etmesini iste- diğiniz liste son halini aldı. (Parantez içindeki rakam- !ar, isimlerin geçen haftaki yerlerini gösteriyor. Tire işareti listeye yeni girenler için!) 1-FadılAkgündüz(9) 2-TansuÇillef(1) 3- Devtet BahçeH (2) 4- Mesut Yılmaz (3) 5- Mehmet Ağar (5) 6- Osman Ourmuş (8) 7- S. Demirel (Kuşkusuz Sevda Demirel-7) 8- Recai Kutan (6) 9- Bülent Ecevit 10-AdnanHoca(11) 11-OralÇelik(13) 12- Kenan Erçetingöz (12) 13-RehaMuhtar(-) Yeni Kitaplar • Oh Bebek - Soner Günday (Leman Yayınlan). • Yusuf un Dostları - Can Barslan (Parantez Yayınları). • Zaman Aynası - Aslan Özdemir (Leman Yayınlan). • Yankı Vadisi - Metin Üstündağ (Parantez Yayınları). • Önce Çocuklar ve Kadınlar - Sunay Akın (Çınar Yayınlan). KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net • •-..•• - . n ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY MIRMIRLAR VĞVR DLRAK TARtHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 20 Kasun SERUV£NC/ YAZAR.. İOKASM İ916 İM, ÜNLÛ YH2AK JACK LONDON, FA21A UYKU İLAC1AIABSUC rNTİHAZ ETTİ. UENUZ 4O WÇINDAY0f. COCJJKLUĞU V£'LK GENÇdk flLLARI S£F*l£T /Ç/A/D£ 6EÇMIŞTİ. O SlRA- LAR, 8İK LOİİMA YİYEC£K İÇlN EN 4ĞIR lÇL£ef YAPUtŞ,£ÜfiEMLİ YHŞAM KAI^&KSt V£BMİÇTİR- IŞÇJUKûENİZC SEHİ GE2SİNLIK BuNlARMU Si'gJ&IÇ/O'K YALNI2CA.ANCAK, YAZMAVA BAŞLADlKTTVJ Bİ&CAÇ. ni SONGA, EM ÇJOK PARA KAZANAN YAZAKLAROAN BlRI OtMUÇniÖYKÛLERJNİN YANlStM BOMANLA/Z DA yA2Mt$ OLAN JACK. LONOON, 'MABTTN ED£N'/U>U ROMAM/NPA KENd YAŞAM1NI ANUtTMfŞTt. İLSİNÇTİR, RO- MANtN SA$ KİÇİSİ DE İHTİHAB. EDlYDfZDU /. GÖRÜŞ Dr. EMÎN GÜRSES ABD'nin Dış Polıtikası ve AGİT Zirvesi Aralık 1989'da Berlin Basın Kulübü'nde yaptı- ğı konuşmada zamanın ABD Dışişleri Bakanı Ja- mes Baker, "NATO gibi yapılanmalar korunur- ken, yeni dönemde Avrupa ve Atlantik bölgesini biheştirmek için Avrupa Güvenlik ve Işbiriiği Kon- feransı (AGİK. Yeni adıyla AGİT-Avrupa Güven- lik ve işbirliği Teşkilatı) gibi çerçeveler oluşturul- malıdır" diyordu. Bir çalışma süreci sonunda 1975 yılında 35 ül- kenin katılımıyla Helsinki'de kurumlaşan AGİT, At- lantik'ten Urallar'a kadar uzanan coğrafi alanda genel olarak anlaşmazlıklann çatışmaya dönüş- meden çözülebilmesi, katıhmcı ülkeler arasında işbirliğinin sürdürülmesi, bu bölgede sivil, siya- sal, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer hakların geliştirilmesi için oluşturulmuştur. Zamanın ABD Başkanı Bush, Mayıs 1-989'da "ABD bir Avrupa gücüdür ve Avrupa gücü olmaya devam ede- cektir" diyordu. VVashington, AGlT'in bölgesel bir tartışma forumu olarak görev üstlenmesinden memnundur. AGİT, VVashington'un kendi çıkar- ian için çok önem verdiği yeni Avrupa coğrafya- sının güvenliğine toplantılar, girişimler aracılığıy- la katkı sağlamakta, NATO'nun ve BM'nin (Bir- leşmiş Mılletler) üzerindeki yükün paylaşılması- na yardımcı olmaktadır. AGİT, özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılma- sından sonra bu coğrafyada ortaya çıkan etnik anlaşmazlıklann çözümünde aracılık rolü üstlen- miştir. Karabağ, Güney Osetya, Abhazya gibi bölgesel soruniarda aracılık yapmaya çalışan AGİT, Moskova ile Çeçen yönetimi arasında da arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Balkanlar'daki so- runların bir çözüm sürecine girmesinden sonra Kuzey Kafkasya'da Çeçen sorununa bir çözüm yolu aramaya başlamıştır. Moskova AGlT'in gi- rişimlenne kuşkuyla yaklaşmış, Ekim 1994'te Rus görüşmeciler Batılı bazı ülkelerin AGİT'İ anlaşmaz- lıkları çözmek için değil, jeopolitik planlarını giz- lemek için kullandığını ileri sürmüştür. VVashington ve müttefikleri, serbest pazar eko- nomisine geçen eski sosyalist ülketerde istikrar- lı bir pazar yaratmak için AGİT gibi kurumlardan yararlanmaktadırlar. Yaptırım gücü olmayan AGlT'in en önemli gücü sivil toplum kuruluşla- rıyla olan yakın bağlarıdır. İnsan haklan gibi kim- senin karşı gelemeyeceği konulardayoğunlaşan bu kuruluşiar, oluşturduklan kamuoyu aracılığıy- la utusal ve uluslararası düzeyde bir baskı gru- bu gibi çalışmaktadırlar. Fakat genelde etnik, dinsel, küttürel gibi hakların gözetilmesine önem veren bu kurumlar, kendilerine verilen görevleri gereği ekonomik hakların ihlali ile pek ilgilenme- mektedirler. Çünkü bu durumda uluslararası sis- temdeki adaletsizlikler ve birçok insan haklan ihlalinin bu adaletsizliklerin bir sonucu olduğu gündeme gelecektir. AGlT'in Istanbul zirvesi en fazla VVashington'un ve Ankara'nın bölgesel hesaplanna hizmet etmiş- tir. Cumhurbaşkanı Demirel'in, ABD Başkanı Clinton'ın zirve öncesi ziyaretinde "Türk-Ame- rikan stratejik ortaklığı bu ziyaretle önemli bir iv- me kazanmıştır" şeklindeki açıklaması, sürege- len işbirliğinin meyvelerinin toplanma dönemıne girildiğini göstermektedir. Daha önceki yazılan- mızda "Ortadoğu ve Balkanlar'dan sonra sıra Kafkasya ve Hazar havzasına gelecektir" demiş- tik. Başkanlık, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve Kongre arasındaki uzlaşmayla şekillenen ABD dış politikasında, Savunma Bakanlığı Penta- gon'un dış politikadakı ağırlığı yadsınamaz. Pen- tagon'un boru hattı konusundaki tavrı, uluslara- rası petrol tekellerinin hesaplarına tam olarak uy- masa da onlarla bir orta yol bulunmuştur. Artık bu bölgede de düzenlemeler başlamıştır. Kuzey Kafkasya'da hazırlanan tuzağı görmez- likten gelerek ve bu tuzaktan medet umarak Çe- çen sorununa köklü bir çözüm bulabileceği he- sapları yapan Moskova'nın panik havasından kurtularak bölgesel işbirliği yolunu seçmesi ken- di yararına olacaktır. Ankara ise Kafkasya ve Ha- zar havzasındaki düzenlemelerde VVashington ile açık bir ittifaka girmiştir. Bu ittifakın bilinme- yen bölgesel boyutlan sonradan ortaya çıkacak- tır. Bu arada Ankara, Batı başkentlerındeki bazı strateji çevrelerinin Moskova'yı Kafkasya ve Ha- zar havzasından tamamıyla dışlamayı amaçlayan hesaplarının içerisinde bulunmak gibi bir yanıl- gıya düşmemelidir. BULMACA SEDAT YAŞAYAH 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Namlusu eğ- meçlı, ikı yanı dakesici.birtür uzun savaş bıça- ğı. II Akdenız 3 çevresınde yetı- şen, mavimsı çi- çekli bir ağaç- 5 çık... Manavgat ılçesı vakmlann- daüniüarkeolo- jikvetunstıkyö- re. 3/ Taş ya da tugladan yapıl- mış olan... Me- tin Eloğlu'nun bir şıır kıtabı.4/"—Gündüz": Yazanmız... Boyutlar. 5/ Meyve şeken. 6/ Uzak- laşmak. ara açılmak... Çıplak vücut resmi. II 4 j "Geçme namert köprü- r sünden — aparsın su se- ni" (Dıyarbakırlı Sait 6 I Paşa)... İki tarla arasın- daki sınır... Işaret. 8/ Ku- 3 | zey Amerika ve Sibır- _ ya'da yaşayan rengeyi- I ği. 9/ Yünlü bir kumas cinsi... "Nacı": Ressamımiz. YUKARIDAN AŞAG1YA: 1/ lstanbul'un Anadolu yakasinda bir yerleşme. 2/ Halk edebıyatında uyağa verilen ad... Yapraklan salata gibi ye- nen kokulu bir bitki. 3/ Sığla yağı da denilen ve günlük ağacından elde edılen balsam... Yemek. 4/ Gelecek... Be- lirtı. 5/ Yumurta ve irmıkle yapılan bir tatlı. 6/ Bir spor takımının gözde oyuncusu... Ovada ya dadere kıyısmda çalı ve diken topluluğu... Berilyum elementinin simge- si. II Fıdan... Yalnız iki geniş yüzü testereyle düzeltilmış tahta. 8/ Müzikte yanlış çalma ya da söyleme.9/ "— de- lik cepken delik / Yen delık kaftan delik/ Don delik min- tandelık/ Kevgır mısin be kardeşjık" (Orhan Velı)... Şa- kaklardan sarkan saç lülesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle