Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19KASIM 1999CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Vakıflar
Vakıflar'a bakan
Devlet Bakanı Yüksel
Yalova, Vakıf Gureba
Hastanesi'ndeki
şeriatçı örgütlenmeye
ve Diyanet İşleri
Vakfı'nın çalışmalarına
el atmış... Bu nasıl et
atmadır ki, hastasını
okuyup üflemesi için
hocaya gönderen
Gureba'daki doktor
aklanmış,
kliniğin başında
duruyor.
Türbanlı
personele görev
vermeyen doktora ise
soruşturma açılmış
savunması isteniyor.
Bu nasıl el atmadır ki,
Diyanet İşleri Vakfı,
Istanbul'da "29 Mayıs
Hastanesi" açmış,
hastanenin üç katı
kadın hastalara
ayrılmış; tüm personel
çoğu türbanlı
kadınlardan oluşmuş;
içeri erkek sinek bile
giremiyor.
YÖK'e aday
Ankara Üniversitesi
Rektörü Prof.Dr.
Günay Akbay'm YÖK
Başkanlığı'na en
güçlü aday
^gösterilmesine Gazi
Üniversitesi öğretim
üyelerinden tepki geldi:
"Türbanlılan korumak
adaylann şansını
arttırıyorsa, Gazi
Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Enver
Helvacıoğlu, şimdiden
başkanlığı kazanmış
demektir."
Elektronik posta: som@posta.cumhuriyetconi.1r Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- AGtT'te Clinton
konuşurken Yeltsin
salondan çıkmış...
"Zıvanadan cıkmıs olmasın!"
eprem paranoyası yaşayan Istanbullulan ra-
hatlatmak için Kandilli Rasathanesi Mü-
dürü Ahmet Mete Işıkara'nın Türkiye Pet-
rolleri Anononım Ortaklığı arşivinde keşfet-
tığı "çok gizli" damgalı Marmara Denizi fay harita-
sı doğrusu hiç de inandırıcı gelmedi.
Bu harita doğrulan içermese hatta tümüyle yan-
lış olsa bile kamuoyuna inandıncı gelebilirdi fakat açtk-
lama zamanı ile bu şansını yitirdi.
Siyasi iktidarın bilim adamlarını susturmaya kal-
kıştığı, bilime siyasetin gölgesinin düştüğü günün
ertesinde haritanın ortaya çıkartılması ve Ahmet
Mete Işıkara'nın bu haritanın her derde deva olaca-
ğını söylemesi en büyük talihsizlikti.
Işıkara'nın bir başka talihsizliği ise Istanbul'u et-
kileyecek fay hattını haritaya bakarak Adala/'ın "hay-
li uzağına" çekmesiydi.
Işıkara, bir bilim adamı için "hayli" şaşırtıcı sayı-
labilecek bu "bilimsel" açıklamasını ancak gazete-
Harita
cilerin sorusu ile "rakam"a dönüştürdü ve Istanbul-
luları korkutan fay hattının Adalar'ın 50-60 kilomet-
re güneyinden geçtiğini söyledi.
Söylediklerine kendisi inandı mı bilinmez ama Işı-
kara, denizcilerin kullandığı Marmara Denizi seyir ha-
ritalarının "gizli"lik derecesi taşımadığını ve açıkla-
dığı "hayli uzak"taki mesafenin harita üzerinde gö-
rülebileceğini biliyor olmalıydı!
Istanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Kaptan
Doç.Dr. Necmettin Akten'den rica ettik, Marmara
Denizi haritasını açıp, pergelıni Büyükada'nın üze-
rine koymasını ve 60 kiiometre güneyinde nerenin
olduğunu söylemesini istedik:
- Bursa kent merkezinin 7 kiiometre kuzeyi!
Ahmet Mete Işıkara'yı kutlanz, Istanbul'u rahat-
latmak adına bir başka büyük kent Bursa'yı felake-
tin kucağına attı!
Kaptan Doç.Dr. Necmettin Akten, seyir haritasını
açmışken birkaç mesafe daha öğrenelim ve deniz
milini kilometreye çevirelim:
Darıca-Diliskelesi arası 3.6 kiiometre. Tuzla-Yalo-
va arası 16.2 kiiometre. Bakırköy-Gemlik Körfezi
girişi Bozburun arası 45 kiiometre. Üsküdar Kızku-
lesi-Gemlik Körfezi girişi Bozburun arası 50.4 kiio-
metre. Büyükçekmece-lmralı Adası arası 45 kiiomet-
re. Marmara Denızi'nin en geniş yeri Silivri-Karaca-
bey sahili arası 75.6 kiiometre.
Haritada, pergelin bir ucunu Büyükada'ya koyup
Marmara Denizi içinde 60 kiiometre öteyi bulmak
gerekirse, pergelin öteki ucu Imralı Adası'nın güney
burnunun 3.6 kiiometre altından geçiyor.
Siyasilere alet olan bilim adamlarının fay hattını Is-
tanbul'dan uzak tutma hesabı aynen politikacıların
enflasyonu düşürme hesabına benziyor!
10 Kasım'da biri
hariç tüm tetevizyon
kanallan saat
09.05'teAtatürk'üanmakiçinprog-
ramlannı saygı duruşuna ayırdt.
Program akışını değiştirmeyen tek
kanal TRT 3 oldu.
TRT 3, banddan verdiği futbol
maçını saat 09.05'te kesme gere-
ği duymadan yaytnını sürdürdü.
Tabii ki, yurttaşlar TRT3'e tepki
gösterdi... Ancakgösterilen tepki-
ye TRT'den biraçıklama gelmedi.
Gelmedi çünkü TRT, iy)den iyi-
ye TRT3'ügözden çıkardı. TRTnin
hesabı, önce TBMM TV'nin yayı-
nını TRT4 'e kaydırmak ve TRT3'ü
bir büyük holdinge satmak.
Kaldı ki, Meclis oturumu
•>sırasında at yanşlannı ek-
rana getirenlerden futbol
~~ maçını kesip Atatürk'e say-
gı göstermeleri beklenmemeli!
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Artık umutlanmız bile KlRLt sulara düşüyor!
Koruma kurulları korumasn kaldı
Kültür Bakanlığı'na bağlı ama ka-
rarlarında "özerk" olan Koruma Ku-
rullan, özellikle Istanbul'da son gün-
lerde medyada yerden yere vuruluyor.
Istanbul'da Süleymaniye'deki tari-
hi konaklann korunması sorumlulu-
ğu belediyede olmasına rağmen.
bu konaklann yakılıp yerlerine oto-
park mafyasının yerleşmesinden
koruma kurulları sorumlu tutuluyor.
Büyükşehir Beledıyesi'nin Çamlıca
SİT alanında yaptığı kaçak tesisleri
övenler, yasadışı inşaatlara onay ver-
meyen kurulları suçluyor.
Sistemli birsuçlamayla karşı karşı-
ya kalan kurul üyelerinden ise hiç ses
çıkmıyor. Çünkü kurul üyeleri Kültür
Bakanlığı'nca susturulmuş durumda!
Üyelerin, kurul kararlarıyla ilgili yazılı
veya sözlü açıklama yapması yasak...
Siyasetin, bilim kurullarına getirdiği
yasak 21. yüzyılın eşiğinde Türki-
ye'nın çağdaşlığını ortaya koyu-
yor. Kaldı ki, kurullarayönelikasıl-
-ı sız saldırılar karşısında "yanıt hak-
kı bendedir" diyen Kültür Bakanı
Istemihan Talay doğrulan açıklamak-
tan kaçınıyor.
Talay'ın koruma kurullannı koruma-
sız bırakıp doğa ve tarih yağmacıları
ile rantçılan rahatsız etmek istemedi-
ği anlaşılıyor!
KlT'leryok pahasına satılıyor;
VATAN geminin mallan bunlar! Banş Ertürk
Marmara Depre-
mi'nden sonra ilk fa-
tura, TEKEL ürünleri-
ne yapıian veyüzde 30 varan zam-
layine vatandaşakesildi. Fatura va-
tandaşa kesildi ama tahsilatı kim
yaptı? Sonı, müfettişlik bir soru.
Bildiğiniz gibi TEKEL'in dağrtım
işi taşeron şirketlere verilmişti.
Istanbul'da dağıtım yapan şirket-
lerden biri, bölgesindeki bakkalla-
rın tezgahında duran sigara ve iç-
kiterin zam farkını toplayıp, yakla-
şık 105 milyar lirayı kendi hesabı-
na kullanmış olabilir mi?
Neden olmasın?
Istanbul'un bir başka böl-
gesinde TEKELe 1 trilyonli- j
ra borç taktıktan sonra ifla-
sını isteyen ve verdiği temi-
nattan ancak 300 milyar lira alı-
nan taşeron şirkete yeniden iş ve-
rildikten sonra herşey olabilirf
Mmar gözüyle
ALPAGUT EREN
Yüksek Mimar
17 Ağustos'ta deprem faci-
ası yaşadık. Ve bir faciayla il-
kelliğimizi, geri kalmışlığımızı,
toplum olarak ne kadar cahil
kaldığımızı bir kez daha neya-
zık ki yaşayarak öğrenmek zo-
runda kaldık.
Bu faciadaki günah keçileri
müteahhitlerdi. Yalova'da gör-
düğüm manzara kuşkusuz bu
teşhisi doğruluyordu. Sağlam
binanın yanındakı un ufak ol-
muştu. Kaçıp kinş altına sak-
lanayım diye bir şey söz konu-
su olamazdı, çünkü kiriş diye
bir şey kalmamıştı. Hiç ner-
vürlü demir kullanılmamıştı,
demırler betonun arasından
tertemiz sıyrılmıştı. Etriyeler
hiç yoktu. Binalar dolgu ze-
min üzerine inşa edilmişti vs.
vs...
Bütün bu izlenimler inşaat
sektöründekilerin meslek ah-
laklarını en acı bir şekilde göz-
ler önüne seriyordu. Facianın
bu denli büyük olmasıysa bu
sektördekilerin yüzde kaçının
bu ahlaksızlıkta payları oldu-
ğunun birölçüsüydü.
Bu sefer bu sektör suçluy-
du. Peki ya bir ay önce? Tiner-
ci çocuklar, ondan önce kamu-
oyunda gümrükçüler, daha ön-
ce Susurluk kahramanları, si-
yasetçiler, polisler, mafya...
Liste böylece uzadıkça uzuyor.
Mozaiğintaşlarıgibi. Kötütaş-
lar bir araya geliyor ve ortaya
çıkan tablo çok kötü. Bizler
her seferinde aysbergin hep
farklı uçlarına dikkat ediyor,
alttaki inanılmaz kütleyi gör-
mezlikten geliyoruz.
Kim bu Türk toplumu? Bü-
tün bu sektörlerde yaşayan,
insanlar değil mi? işte Türk
toplumu bu. Toplum olarak bir
yok oluşa doğru gidiyoruz. Biz-
ler Atamızın mirasını taşıya-
madık. Çok mahcubuz...
Artık tabularımızı, saplantı-
larımızı bir yana bırakıp ken-
dimizi en ağır şekilde eleştir-
meliyiz. her alanda. Eğitim,
din, askerlik, ahlak, dürüstlük,
geleneklerimiz vs.
"Başımıza ne geliyorsa hep
bu DEMOKRASİ yüzünden."
Biliyorum iddialı bir laf. De-
mokrasi, Cumhuriyet, insan
haklan gibi kavramlar; 700 se-
nelik Osmanlı geleneği yaşam
tarzından sonra 3-4 yıllık bir
mücadele sonrasında, ki bu
dönem bir geçiş dönemi de-
ğil bir mücadele, savaş döne-
midir. Atatürk tarafından Türk
toplumuna giydirilen dünya-
nın en şık kıyafetidir. Bu kıya-
fet için Batı insanı büyük be-
dellerödemıştir. Dine karşı, fe-
odaliteye karşı, ilkelliğe karşı.
Çağdaş insan kavramının ge-
lişimi bu nedenledır ki Röne-
sanstan sonradır. Bilimle, sa-
natla... Batılı o nedenle da-
marlarında bu değerlerin kıy-
metini bılir. Ama Türk insanı-
nın üzerinde bu kıyafet sırıt-
maktadır. Çünkü hiçbir altya-
pısı yoktur. Benzetmek gibi ol-
masın ama sanki biraz altın
semer misali.
Ama bütün bu bölünmüş-
lüklerin içinde bir kesim vardı
ki o en tehlikelileriydi. O da
AYDINLAR'du Aydınlar aymaz-
lıklarıyla, gerçek mücadele-
den kaçışlarıyla meydanları
ideolojilere bıraktılar. Onlar
konserlerde çakmak yaktılar,
teneke çaldılar, lamba yakıp
söndürdüler, konuştular. Ör-
neğin sekiz yıllık eğitim tartış-
malarında bir güç oluşturup
Meclis önünde yoktular, yo-
bazlara tavizlerle aynı kitap-
larla, aynı içerikle yasaçıkanl-
dı.
Işte demokrasiyi herkesin
istediği her şeyi, hatta demok-
rasiyi tehlikeye sokacak dav-
ranışları yapabileceğini zan-
netmesinden bu hallerde de-
ğil miyiz? Herkes her şeyi söy-
lüyor. yapıyor; kimsenin kim-
seden ve devletten korkusu
kalmamış durumda. Devlet gü-
cünü ve ağırlığını kaybetmiş
aciz bir durumda. Önce eğiti-
mı savunun.
Ve biz siyasetçilerin koltuk
hırslan, iş çevrelerinin çıkar-
ları için cahil bırakıldık. Tica-
retimizi, toplu taşımacılığımı-
zı bazı aileler daha bir zengin
olsun diye trenlerle güvenli
olarak değil, otoyollarda üs-
telik bir de cahil olarak yaptık.
Yollarda binlerce ölü verdik.
Trafik canavarları, enflasyon
canavarları yarattık. Oysa tek
bir canavar olduğunu onun da
CEHALET CANAVARI oldu-
ğunu bir türlü göremedik.
Bizler artık bir Atatürk daha
bulamayız. Akıllı insanlanmız
faili meçhul olurken bir kahra-
man daha yaratamayız. Bu-
nun için bir dış tehdit olmalı,
Türk insanı aynı ortak nokta-
da buluşmalı ve bayrağı alıp
götürecek o insanın da Atatürk
kadar çağdaş ve ileri görüşlü,
geniş dimağlı olması gerekli.
Çok zor bir ihtimal.
Bizler artık bir Atatürk daha
yaratamayız belki ama aydınım
diyenler, ciddi sivil toplum ör-
gütleri bir araya gelerek bizler
bir Atatürk olabiliriz. Ve sis-
temli, programlı kamuoyu oluş-
turarak, çalışarak ülkemizi yön-
lendirebiliriz.
Ve ilk maddeyargı olmalıdır.
Yasalarımız işlemeye başla-
yınca, insanlar mahkemelerde
haklarını bulmaya başlaymca
her şey buna bağlı olarak ço-
rap söküğü gibi çözülecektir.
Hâkimler cüzdanıyla vicdanı
arasından kurtulunca eğitim-
den sağlığa kadar dahi her şey
sisteme doğru yapılanacaktır.
Artık sistemimizi oluşturmalı-
yız. işte bütün bu nedenler-
den dolayı bizde bu kıyafet sı-
rıtıyor. Bizler bu kıyafeti taşı-
yamıyoruz, iki numara bol. Sü-
rekli üzerimizden düşüyor ve
her fırsatta kıçımız, başımız
açılıyor. Artık bu kıyafetle otu-
rup kalkmayı öğrenmeliyiz.
Beslenmeli, kıyafeti doldur-
malı ve kıyafetin potluklarını
kendi vücudumuza göre al-
malıyız.
Siyasetçilerimize bir soruy-
la bitirmek istiyorum. Çünkü
her şey onların iki dudakları-
nın arasında, tümyetkilere sa-
hipler.
Bunu benim ülkeme neden
yaptınız?
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakuı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
MIRMIRLAR UĞVR DURAK
TARÎHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 19 Kasım
OLUMSÜZ
, U f BeSTECİ
, YA&NDA V/VMM'M ÖLS>Û.*:/S4-
CJK YAŞAMıMA KABÇ/Aı OLAGANÜSTÜ MÜZIK
VERIMI V£ BÛYÜK YETENEĞI ILE ÇCK Ö*/£MÜ
8/K SESTEC/yt»'. SCHUBE/er, CIAHA YtGMI YA$I-
MA SSLMEOEN ALTt SEMfiONİ YAZUIÇTt. SUAI-
LAR1, SOA1£A,ÜÇ 7W£S/ O4HA /ZLİyEC£Krtft.AK4-
LA8INPA ÇOtC 7XN/AIM/f "8İTM£MtŞ SEAJFONİ'DE
VA&DlK.ANCAK, EN BÛYÜK BAŞARlSlNI, KÛÇÜK
PARÇALARJ VE Ö2EUJICLE ŞARjalAJSt(L/EDLEK)
İLE eöSTEOMİŞTİIS. 6OO /CADAR ŞARK/ YAZ-
MtÇ OLAN 8ESTECİ, YA$At>/6l SIRAM PEACAZf
NIN /CJZAS/A// 6ÖR£B/LMİ?rİ.BEErHOVENİ£AY-
MKEHT7E OTUeMAlA&NA /<ABŞ/N,U7XNGAÇlj€l
NEDEHİYIE Z*)Mff*U/UVf OLMASt İL6İNÇTİR..
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Bayan Clinton'ı
Duygulandıran Sözler:
Kördüm, Görüyorum
Güvercin Urgun, gelini Sırma, torunu Fatoş ile
birtikte ANAÇEV'i anlatıyor Hillary Clinton'a. Öy-
küsü iki sözcükle sona eriyor:
- Kördüm, görüyorum.
Okumak olanağını bulamıyor, karanlıkta kalı-
yor uzun yıllar. Güvercin Urgun güzel bir kadın,
gözleri parlıyor konuşurken. Kişiliğini hissetme-
nin mutluluğuyla gülümsüyor. Çok genç evleni-
yor, çocuklar doğuruyor, okula yolluyor, işe, uğ-
raşa kavuşturuyor, özündeki boşluğu da derin-
den hissediyor, ama okul çağı hayli gerilerde. ANA-
ÇEV'in Eğitimevi'nde çağı yakalıyor, okuma-
yazma öğreniyor, sokağı okuyor, otobüsü oku-
yor, faturayı, gazeteyi, ışığı yakalıyor, dünyası
aydınlanıyor.
Hillary Clinton'ın yüzü de güzel bir gülüşle ay-
dınlandı Güvercin Hanımı dinlerken. Dahası var,
Çankaya'nın ötesinde Yıldız Mahallesi'ndeki Eği-
timevi'nde okuma- yazma dışında bilgiler, uğraş-
lar da öğreniyor kadınlar. Örneğin dikiş, işleme,
boyama, çocuk bakımı, sağlık, doğum kontro-
lü dallarında bilgileniyor, aydınlanıyor. Genç bir
kadın da şöyle diyor Hillary Clinton'a:
- Burada öğrendiklerimi değerlendireceğim,
ben de çalışacağım, çocuklara bakacağım, büt-
çemize ek bir gelir olacak, ayrıca o çocukların
anneleri de çalışmak olanağına kavuşacak.
ANAÇEV'in dört yıllık geçmişi var, ama gün-
leri, ayları katlayarak çalışıyor, eğitimevleriyle
sağlam bir köprü kuruyor geleceğe. Eğitimev-
leri çoğalacak, Anadolu illerinde, ilçelerinde de
açılarak karanlığı delen ışık damlaları üretecek.
Gördükleri ve dinledikleriyle hayli duygulandı
Hillary Clinton. Ben de vakfın kurucu üyelerin-
den biri olarak selamladım onu. Ayrılmadan ön-
ce ANAÇEV'in anı defterini imzaladı, flaşlar par-
ladı derken, bir anı fotoğrafı da ben de istedim,
ızlenimlerini sordum sonra.
Çok saygın bir olay, dedi, güzel bir atıhm ve
örnek. Yakından izleyeceğim, yardım yollarını
arayacağım.
Belki bir ayrıntı, ama beni çok etkiledi. Yardım
yollarını bulmaktan değil aramaktan söz ediyor.
Sözcüklerine özen gösteriyor. Ayrıntılar çok
önemli değil mi? ABD'nin 1 No'lu kadını, ANA-
ÇEV'in onur konuğu, ama kısa sürede güzel bil-
gileniyor, olayı sahıpleniyor, içtenlikle selamlı-
yor herkesi. Bu da ANAÇEV'in gizemı bence. Gü-
zel ürünlerin ortak çabayla oluştuğu kanıtlanıyor
bu çatı altında. Tüm üyeler sevgiyle, coşkuyla
çalışıyor. Sabahları üç otobüs değiştirerek eği-
timevine koşan öğretmenler var. Emekliliği de-
ğil yeni öğrencılereğitmeyi amaçlıyor, karanlığa
ışık tutarak mutlu oluyor. Özveriden kıvanç du-
yuyor, çağdışılığa karşı çağdaş eğitimle bayrak
açıyor. Bayan Clinton eğitimevinde bir saat kal-
masına karşın biliyor bu gerçeği. Ankara'ya gel-
meden önce öğreniyor her şeyi. Başta ABD se-
firesi Bayan Parris, belli görevliler çok ayrıntılı
bir dosya sunuyor ona. Her şey, herkes var o dos-
yada. ABD yönetimi çok duyarlı bu konuda, ka-
labalık istemiyor, eğitimevinde hangi odada kaç
kişinin bulunacağını, o kişilerin kimliğini de ön-
ceden saptıyor. Vakıf yöneticileri de saygıyla uy-
guluyor bu isteği. Örneğin benim bulunduğum
odada beş vakıf üyesi var, beş de güvenlik gö-
revlisi! Tablo hayli ilginç, ama istek doğrultusun-
da.
Elbet tartışılabilir.
Bayan Clinton'ı ANAÇEV'de selamlamaktan çok
hoşlandım ben. Okuduklarım, izlediklerim, göz-
lemlerimle bütünleşti. Sade ve zarif çizgilerinden,
güzel ve özel kişiliğınden hayli etkilendım. Baş-
kan Clinton'ı da uzaktan gördüm, basında, ek-
randa izledim, ancak Mustafa Kemal için söy-
ledikleri güzel çınladı yüreğimde. Yüzyılımızı
onurlandıran devrimci diye niteliyor Atatürk'ü. Ye-
ni yüzyıl öncesinde güzel bir uyarı hepimize.
Deprem bölgesindeki sıcak kucaklaşma da
bu uyarıyla yerleşti belleğime.
Clinton'ın kucağındaki bebek binlerce, mil-
yonlarca bebekten biri değil mi? Yeni yüzyılı na^
sıl bir dünyada yaşayacak o bebekler? Başkan
Clinton'ın güzel sözleri ne ölçüde yaşama
geçecek?
BULMACA SEDAT YAŞAYAIV
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9 Fi
Jİ
i
SOLDAN SAĞA:
1/ Osmanlı ka-
pıkuluocaklan-
naaskervesara-
ya hizmetli ye-
tiştinlmek üze-
re Hıristiyan
gençlerin top-
lanması usulü.
2/ Bir görevin
yürütülebilmesi
ıçın merkez ola-
rak seçilenyer...
Güç. emek. ça-
ba. 3/ Hamam-
larda müşterile-
ri keseleyip yıkayan er-
kek... Bir re'nk. 4/ Ha-
vaya fırlatılan bir plaka-
nın vurulması ılkesine
dayalı atıcılık dalı... tn-
san bedenı çevresındekı
manyetik alan. 5/ Sü- _
reyya da denilen yıldız
takırm...Sığsulardaağır 6
yüklentaşımakıçınkul- 7
lanılan, altı düz tekne. g
6/ Brezılya'nın eski baş- _
kentinınkısasöylenışi...
Yelken devrinde muhabere ve ırtıbat hızmetlerınde kul-
lanılan hızlı ve hafif eemı. II Üç direkli büyük yelken-
li... Küçükmağara.8/Iskambildeki karorengine verilen
bir başka ad. 9/ Alışverişte aldatmak. kötü mal satmak.'
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dar ve kısa giysi. 2/ Delişmen, deli... Rusçada "evet"'.
3/ Kısa ve özlü söz. 4/ Bağlama çalma tekniklerinden bi-
n... Temel, esas. 5/ Bir ışı yerıne getııme... Özellikle
"Bolero" adlı yapıtıyla ünlü Fransız bestecısı. 6/ Yap-
raklan salatagıbı yenen kokulubırbitkı... Durmadan. ara-
lıksız. 7/ Tıp dılınde, en gelışmiş görüntüleme teknıği» -
nin kısa yazılışı .. Osmanlı devtetinin Kuzey Afnka'daT
ki son topraklannı da yitırdiği antlaşmanın adı... Parola.
8/ Yeryüzü parçası. 9/ Her türlü cinsellıkten annmış aşk
ıçın kullanılan sözcük.