28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26OCAK1999SALI CUMHURİYET SAYFA Bakû'yü süsleyentiyatro,opera. kütüphane, konser satonu gfbi yapılann cephelerinde de Azerbarv can kültür ve bilim dünyasının iinlü imzalanna ait he\ keller, bir mimariık ve sanat gösterisi yaraöyorlar. "Azerbaycan ın Gözbebeği" 'Şehir Duması'nda' dayanışma protokolü... DUZYÂZI ORHAN BİRGlT Boğazlann tankertere karşı korumması toplanü Bakû'nün tarihi "Şehir Duması" binasında yapıldı. akû'deki ikinci günümüz, MimarlarOdası'yla Azerbaycan Mimarlar tttıfakı'nm "kültürel dayanışmaya" dönük görüşmelerine ve lstanbul ile Çanakkale Boğazlannın "ortak miras"olarak petrol yolu olmaması yönündeki işbirliği sürecine ait protokol imza törenine aynldı. Toplantılar ve tören için aynlan salon, tarihi "Şetair Duması"bınasının en görkemlı salonlanndan biri. 19. yüzyıl sonlannda Bakû'yü süslemeye başlayan ve çoğunlukla Avrupalı mimarlarca yapılan gösterişli kamu yapılanndan olan taş binanın "tstiklalliyer(Bağımsızlık) adlı ana caddeye bakan köşesinde Maksim Gorki'nin de resimli bir plaketi var. 'Gofk-i'nin bir süre bu binada kaldığını - simgeleyen bu plaketin diğer tarihsel kişilikler içın de düzenlenmiş çok sayıda benzeri de Bakû'deki farklı yapılann cephelerini süslüyor. Böylece kenti gezerken, sadece mimarhk tarihini değil, bir anlamda kültür, sanat ve hatta politika tarihini de izlemiş oluyorsunuz. Çünkü aynı plaketler arasmda kimi ünlü siyasetçilere ait olanlar da var ve cephelerinde yer alan binalardakı "anılan", o binalann mimarhk mırası olmalannın ötesinde "kent ve siyaset tarihi'"açısından da konınması gereken değerler olduğunu belgeliyor. Nıtekim, her plaketin üzerinde de ilgili sanatçı ya da poHtikacuun kısa yaşamöyküsü yer alarak. binanın fiziksel tarihine sosyal ve siyasal tarihin bir kesiti olarak eklenmiş oluyor... Dayanışma toplantısının yapıldığı Şehir Duması binası. tarihi kent merkezini oluşturan tçerişehir'i çevreleyen sur duvarlannın hemen dışında 1900-1904 yıllan arasında ınşa edilmiş. Resmi adı "Bakû Şehri İcra Hâkimiyetinin BinasTolarak geçiyor. Bizdeki belediye anlamına gelen bu kuruluşun imar, planlama v e yeni projelerle ilgili sorumluluğunu ise "Başmimar" üstleniyor... Tarihsel konuşmalar Bakû Başmiman İlbay Enveroğlu ve üst düzey yardımcılaruun da hazıı bulunduklan dayanışma görüşmeleri toplantısmda. Azerbaycan Mimarlar Ittifakı Başkanı İlham Aliyev açılış konuşmasına şöyle başladı: "Bu toplanü, bizini için yıllann özkmiydi ve tarihe geçiyor. Çünkü Boğaziçi tehükedeolmasabOe Türkiyeve Azerbaycan mimarlannın medeniyetkri ortakbr ve duygulan da ortakör. Şimdi tstanbul ve Çanakkale Boğazlan Bakû petrolünün taşınmasından ötürü tehlikedeyse, bunu ortadan kaldırma dileğimiz de elbette ki ortakür.J' Böylesı ıçten bir söylemin ardından sırayla söz alan Türkiye ve Azerbaycan tarafı temsilcileri de iki ülke halklan ve mimarlan arasında, yine iki ülkenin kültür ve insanlık değerlerini ortaklaşa koruma ve yaşatma amaçlı bir işbirlığinin önemine değindiler. Toplantının öğleden önceki bölümüne katılan Azerbaycan Kültür Bakanı Polat BUlbüloğlu ise mimarlann birer sanatçı olarak siyasetçilerden çok daha duyarh olduklannı, eger hükümetler bu dayanışmanın sesine kulak venrlerse uygarlığa da hizmet etme olanağını bulabileceklerini belirtti. Toplantıda istanbul ve Çanakkale Boğazlarının sahip olduklan evrensel tanh ve doğa değerlerinin konınması hakkındaki ulusal ve uluslararası karar ve sözleşmelerden örnekler veren Kültür Bakanlığı temsilcisı Zerrin Uğur bu sözleşmelerin Azerbaycan hükümetinin yanı sıra petrol şirketlerini ve baglı olduklan ülkeleri de bağladığını vurgularken, Çevre Bakanlığı adına Mimarlar Odası gurubuna katılan Ferra Kılınç da 21. yüzyılın bir çevre yüzyılı olacağmı ve böylesi bir süreçte petrolün Boğazlardan tankerlerle geçirilmesinin çağdışı bir tutum olarak kaldığını anlattı. Aynı şekilde geziye ve zıyaret gurubuna Beşiktaş Beiediyesi'm temsilen katılan Erdal Kaya ıle Necdet Mercan da Boğazıçı'nde meydana gelen kazalar hakkmda bilgıler vererek. tstanbul üzerindekı bu tehdidin bir an önce durdurulması gereğıni açıkladılar. Mimarlar Odası'nın Çanakkale Şube Başkanı Ünal Ömercioğhı da özellikle, Gelibolu Yanmadası nın Türkiye tarafından "Dünya Bans. ParkT ilan edildiğine dikkat çekeıek, tarihe ve insanlığa saygısı olan herkesın bu . < değerleri gözetmekle > r ükümlü olduğunu söyledi. Istanbul'u korumak İçin Dayanışma toplantısının tstanbul ve Boğaziçi üzerine genel bilgilendirme ve tarihsel-kültürel değerlerini tanıtma amacını taşıyan slaytlar eşliğindeki Türkiye sunuşunu ise Mimarlar Odası tstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Prof. Dr. ATıfe Batur yaptı. 2600 yıllık kent tarihinin aşamalannı ve kültürel birikimlerini anlatan Afıfe Batur'un sergilediğı değerler o denlı etkileyiciydi ki Azen mimarlardan bın söz aldığında; "petrol tankeri geçmesin ama 3. köprü de bu güzelliğin içine kurulmasın" demekten kendısıni alamadı. Yine Azerbaycanlı Mimarlar tttıfakf ndan tkincı Başkan Nerhnan Aliyev ise yaptığı konuşmada tarihi kentlerin konınmasmın bir insanlık görevi olduğunu vurgularken. Bakû'den Fstanbul'a zarar gelmemesi için ne gerekiyorsa yapılacağını belirtti. Bu konuşmalan "L'hıslararası hukuk „ . açısından Boğazlar ve petrol geçişif' - konulu bir sunuşla tamamlayan Mimarlar Odası Hukuk Müşaviri avukat Derviş Parlak'ın altını çizdiği gerçek ise özetle şöyleydi: "Hukukta şartiann değjşınesi, kurallann da değişmesini gerektirir. 1930'lardaki tkari gemilere serbest geçiş hakkı tanıvan Montreux Södeşmesi'nin u> gulama ortamı ve şardan da bütünüvle degişmiştir. Çünkü gemüer yükün cinsi \e büvüklükleri açısından değiştiği gibi, Montreux'ye imza atan tüm ülkelerin (Fransa ve Türkiye dişındaki) siyasal rejimleri de arük farkhdır. En önemli de0şiklik ise, 1970'lerden bu yana imzalanan çevre sözleşmelerinin 1930'lara göre farklı bir vaklaşunı artık içermeteri, bunlann ise çevre ve kültür öncelikli görevieri tanımlamalandırJ* BüyükelçHilcte resepsiyon Tanhi Duma Salonu'ndaki işte bu değerleodirmelerin sonacunda törenle .imzalanan ıkkproiokolderubİTuıasi petrol geçışi konusundakı dayanışmayı ve izlenecek yöntemleri kapsarken, ikinci ise Türkiye ve Azerbaycan mimarlan arasında kültür ve yaşam değerlerini birlikte savunmaya dönük eylem planını belirliyordu. Azerbaycan basınının ve televizyon kanallannın büyük ilgi gösterdıği toplantı ve törenın ardından günün son resmi programı ise Türkiye'nin Bakû'deki Azerbaycan Büyükelçisi Ecvet Tezcan ve eşinın elçilık konutunda verdikleri resepsiyon oldu. Sovyet dönemınde uzun yıllar "çocuklar için müzik okuiu" olarak hizmet veren ve yine 20. yüzyıl başlanndaki petrol zengınlığinin göstenşli mimansini yansıtan elçilik binası. Azerbaycan Mimarlar tttıfakı'nın başkanı İlham Alıyev'in de ilkokul çağlannda şarkılar öğrendiği "aralanyia" yüklüydü. Bundan ötürü binayla duygusal bir bağı olduğunu belirten llham Aliyev, şimdi Türkiye'ye hizmet vermesini de aynı duygularla ve memgfınll|kJa karşıladığını ^ \ lJâ 1. Bakû'deki tarihi devlet kotnedi tiyatrosunda 23 Ocak 1999'dan itibaren Üzeyir Hayıbeyii'nin ünlü Meşhedi Ibad opereti yeniden sahnede. Üsteük "halk artisti" Hacıbaba Bağırov'un katüımıyla: Kuşaktan kuşağa 'aydınhınmakiittürii Türkiye'de hemen herkesin severek ve "duygnlanarak" dınlediği Azeri müzigmin Bakû'deki günlük yaşamda yerini yine Türkiye'deki örneklerine benzer "arâbesk-pop" bir beğeniye terk etmeye başlaması, sosyalist düzenin ardından sanki bir 'ŞBoİBk" arayışının ürünü gibi... Çünkü Azerbaycan ve Bakû tarihinin "kültür ve uygarbk kazanımlan" 1920'lerden 1990'larauzanan Sovyetler Birliği döneminde aslında hem korunmuş. hem de geliştirilmiş. Bakû'deki mimari ve tarihi kent peyzajının yanı sıra, onlarca tiyatro, müzik okulu, edebiyat ve sanat evi, sinemalar, müzeler, akademik kurumlar ve her biri kent kültürünün simgesı olan parklar, bahçeler, gezi alanlan... elbette ki 1990 sonrasmın değil. "öncesiniır mirası... Aslında bu zengin kültürel mirasın kökeninde de Azerbaycan ve Bakû tarihi ile bu tarihe sahip çıkan görüşlerin 19. yüzyıldan bu yana süren etkinligi var... Kısa bilgilerle yetinecek olursak, Roma döneminde bile "Albania" olarak anılan Azerbaycan'da Müslüman Araplann etkisi sadece 7. ve 9. yüzyıllar arasında var. Bu tarihlerden sonra ise ve özellikle 11. yüzyılda Oğuz-Selçuk göçleriyle bölgeye gelen Türklerin Güney Kafkasya'da yaşayan lran kökenli halklarla kaynaşarak oluşturduklan kültür bugünkü Azeri kimhğinın, sanatının ve edebiyatının da kökenini oluşturuyor. Bu kimlik ise tutucu Arap tslamcılığı karşısmda, bilime - felsefeye ve "halk \asamina" dayalı ilerici bir karakterle güçleniyor... Örneğin. daha 15. yüzyılda "Azerfce" Kafkas ve lran edebıyatınm "resmi dffl" gibidir. Kadı Burhaneddin, Erzununlu Darir, Nesimi gibi ozanlar 14. yüzyıldan itibaren artık sahnededir. Aynı dönemlerde "Dede Korkut Öyküleri" halk edebiyatındaki yerini almakta, 16. yüzyıldan sonra da bir yandan Fuzuli eşsiz lirizmiyle bu kültür sürecine kaührken, yine halk arasındaki "âşık geleneği'' de Azerbaycan'ı sarmalamaktadır. Nitekim, ilk Azeri âşıklanndan Kurbani'nin deyişleri bugün de yaşıyor. Hele, San Âşık'ın ünlü •'bayaularT (halk şiiriyle deyışler) ise çağdaş edebiyatın ve müziğin esin kaynağını oluşturuyor... Azerbaycan'da roman. öykü, tiyatro gibi Batı kültürüyle tamşılarak geliştirilen edebiyat ve sanat dallanndaki ilk ürünler bıle daha "19. yüzyılda'' görülebiliyor. Ük Azeri dilindeki gazete olan Ekinci. 1875 yılmda ünlü aydınlanmacı-yazar ve öğretmen Hasan Bey Zerdabi (1841- 1907) tarafından çıkanlıyor. Bu gazete etra'fında toplanan aydmlar, 20. yüzyılın ilk yıllannda Arap harfleri yerine "Latin abcsini" savunuyorlar ve bu devrimi başanyorlar. 1939'a kadar. (yani "Krfl" harflerine geçilinceye kadar) Azeri yazın ve düşünce dünyası Latin abc'siyle gelişiyor. Fethi Ali .\hundzade Azeri tiyatrosunu kuruyor; Mirza Alekber SaMr (1862-1911) dınsel fanatizme şiirleriyle karşı çıkıyor. Cafer Cabbarh. Celil Mehemmed Guluzade'ler tiyatroya "toplumculuğu" kazandınyor ve yine bu süreçte ünlü opera ve operet yazan ve bestecisi Üzeyir HacıbevtL, (1885-1948), çağdaş çok sesli Azeri müziginin önderi olarak sanat dünyasında yerini alıyor... tşte bu kültür birikimi, 1920 sonrasında da şiirde Resul Rtza, Bahtiyar Vahapzade, Nebi H. Babayev gibi ustalann, roman ve öykü dalında Süfeyınan Sani Ahundm 'iarın, Yusuf Vezir Çemenzeminlilenn. Mirza tbrahimov'lann, Ba>Tam Ba>Tamov'lann: tiyatroda da Cabbarh, CavkJ, Ahundovgibi değerlerin çıkmalanna kaynak oluşturdu... Bakû'yii gezerken afişlerine rastladığımız ve bugünlerde tarihi "Komedi Tiyatrosu'nda kknbilir kaçtncı kez sahnelenmeye başlayan, Üzevir Hacıbeyli'nin ünlü güldürüsü ve taşlaması "O Olmasın. Bu Obun" (Meşhedi tbad) adh operet de sanki Azeri halkma şu mesajı verir gibiydi: "\eniUk için araytşa girerken, sizi farklı küan ve dinsel doğmacdığu ortaçağ karanhğından koruyan, a> dınlanma> a dönük zengin kültür ve uygarhk değeıierinizin ve bunlan yaratan sanatçılannıan kıymetini bilinw" "Mahnı"ların Izlnde... v Bakû'deki ikinci günün akşamını'bu kez "Azerbaycan halk müziğr de dinleyerek yiyeceğimiz bir yemekle geçirmeyi istediğimizde, bize hep eşlik ve rehberlik eden Mimar Şogaev Hacımurat önce büyük bir müzikli lokantaya götürdü. Çünkü birinci günün akşam yemeği ıçın Bakû Başmıman'nca "Cıdır" (at yanşı alanı) adlı ünlü bir müzıkholde kurulan sofrada gerçekten sadece kuş sütü eksikti; ama. "tar". "garmon", "nağara", "kemençe" gibi yerel sazlar eşliğinde özlemini duyduğumuz "mahnı" (şarkı) ve "mugamaf (segâh) yoktu. Onun yerine gelişkin klavyeler eşliğinde şarkı söyleyen ve dans eden sanatçılan izlemıştik... Bu kez de benzer bir göstenyle ikinci geceyi geçirmemek için "otantik müzik'' konusunda yaptığımız ısrar, Hacımurat'ın seçtiğı lokantada da gereken karşılığını bulamadı. Böylece anladık ki o eski Azen şarkılarda dinlediğımız "Bakû geceteri" gerçekten "eskjde" kalmış \e müzikli yemek denilince artık yerel kültürün halk ezgileri yerine pop kültürünün taverna parçalan akla geliyor. Nıtekim, aynı olayı müzik kaseti satın almak için ayırabıldiğimiz sınırlı saatlerde de gerilim içinde yaşıyoruz. Örneğin, Sara Gadimova. Şövket Alekberova, Mirza Babayev, Niyazi Tagızade gibi Azen müzığinin kîasik seslennden ve bestecılerinden bir kaset bulabilmenin artık "çok zor" olduğunu görürken. Türkiye'nin arabesk starlannın kaset vitrinlerim doldurduğuna da şaşkınhkla tanık oluyoruz... ...Ve Kervansarayda sölen tşte böylesi bir durumun daha da kamçıladığı bir büyük özlem ve ısrar içerisınde ikinci gün akşamı için "arayışa" başladığımızda, tçerişehir'dekı 15. yüzyıla ait Kervansaray imdadımiza yetişti. Bir gün önce aynı yerde gezerken rastladığımız yerel müzik grubu "Vahit Bey ve Yoldaşlan". Kervansaray'daki turistik lokantada yemeklere eşlik edebiliyorlardı. Böylece tarihi yapının tonozlu mekânlannda nihayet özlemlerimıze kavuşurken, Vahit Bey ve Yoldaşlan da Karabağ Şikeste'den gırdiler, Azerbaycan Marah'ndan çıktılar. Mahnılann arasında çaldıklan Lezginka o>r unu ise mimar Hacımurat'ın bir "Lezgj" olarak ne denlı hünerlere sahip olduğunu kanıtladı. Kervansaray"daki yerel müzik ziyafetı, tar-kemençe-nagara-garmon ve klarnetin Azeri müziğine bir senfoni orkestrası gibi zenginlik kattığını, ancak bu değerin ne yazık ki sadece artık "njristik"sayıldığını gösteriyordu... SÜRECEK İğne Deliğini Genişletmek... Eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, dün eyle- mini başlatan adımı atmış ve 18 Nisan genel se- çimleri için Kocaeli'nden milletvekili olmak amacı ile bağımsız adaylık başvurusunu yapmış. Eski kuşaklar, Osmanlıca bir deyim ile "teşbih- te hata olmaz" derier. Bugünkü dil ile söyleyelim. Yani "benzetmekte yanlışlık olmaz" denilse de hem eski kabine arkadaşımdan hem de okurlar- dan özür dileyerek Şevket Kazan'ın dün yaptığı adayiık başvurusu bana, güney sınırımızdaki ka- çakçıların, kendilerini engellemek amacı ile dö- şenmiş mayınlara basmadan yol açabilmeleri için önlerinden bir merkebi sürmeleri çağrışımını yap- tırdı. Demek Erbakan'ın yeniden TBMM'ye ayak ba- sabilmesinin olup olamayacağını anlayabilmek için öncelikle bir "Şevket Kazan testi"ne gerek duyuluyor. Daha Refah Partisi kapatıldığı zaman bu parti- de görev yapan kimi politikacılar, Anayasa Mah- kemesi'nin Siyasi Partiler Kanunu'na dayanarak beş yıl herhangi bir partide eylemli görev yapma- lannı da milletvekili seçilmelerini de yasakladtğı Necmettin Erbakan'ın ilk seçımlere bağımsız aday olarak girebileceğini ileri sürmüşlerdi. Siyasi Partiler Kanunu'nun, özellikle 95 ve 101. maddeleri ile neleri anlatmak istediğini bilenler, bu zamansız zemin yoklamasının yasaklı siyaset adamlan için gönül alma amacı ile sarf edilmiş te- selli görüşleri olduğunu söytediler. O kampa egemen olan "Milli Görüş" politikası- nın stratejisini iyi bilenler ise daha başka türiü dü- şündüler: Her yerde ve her zaman yaptığı gibi o tip politi- kacı, neyin, ne zaman olabıleceğini anlayabilmek amacı ile bugün için neyin olamayacağını sapta- mak istiyor. Bu nedenle de en geçerii yolun dene- yerek ögrenmek olduğunu düşünüyor. Tıpkı Refah Partisi döneminde yapılan labora- tuvar denemeleri gibi. Yani Taksim Alanı'na cami yapılacağını söytemek ve bu düşünce karşısmda yeterli direnme olmaz ise eyleme geçmek gibi. Şevket Kazan, öyle bir mantıktan yola çıkılarak Kocaeli'nde bağımsız adaylık başvurusu yapıyor. O başvuru karşısmda bakalım Kocaeli'ndeki siya- si partilerden birisinin yönetimi ya da herhangi bir Kocaelili seçmen, Merkez llçe Seçim Kurulu'na gerekli süre içerisinde başvuruda bulunacak mı? Yoksa ilçe seçim kurulu, kendiliğinden harekete geçerek Şevket Kazan'dan istediği adli sicil bel- gesinde olması gereken Anayasa Mahkemesi'nin beş yıllık seçilme yasağı karannı gerekçe göste- rerek adaylık başvurusunu il seçim kuruluna gön- dermeyi gerekli bulmayacak mı ? Ve bu işlem karşılıklı başvurularla kesin sonu- cunu Yüksek Seçim Kurulu'na kadar sürdürerek Erbakan'ın sınırda mayın olduğunu görüp adımı- nı atmasını sağlayacak mı? Bu tür girişimleri yaparken eski Refahlılar ya da yeni Fazilet Partililer şunu çok iyi gözlemliyor: ,Bizjm politikacılanmızın büyük çoğunluğu, za- rtianlannı tartışma ile geçirmeyi, iş yapmaya yeğ- lerler. Gidirriz parti lokallerıne, önseçimde kimin kazanacağı, genel seçimlerde bu kez ne kadar oy alınacağı üzerine ortak bahis tutmaktan, sandık- larda temsilci adı saptamaya çoğu kez vakit bu- lunmamaktadır. Öyle olduğu için de Istanbul'un bütün caddele- rinde anakent belediyesinin parası ile yani lstan- bul hemşerilerinin kesesinden, bastınlıp asılmış fotoğraflı bilboardlarla lstanbul Büyükşehir Bele- diye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın sözüm ona hemşerilerinin bayramını kutlama duyuruları du- vartardadır. Yine aynı kişi, yine sözde bayramı bahane ede- rek belediye fırınlarında yapılan ekmekleri ücret- siz olarak seçmenlere kendi eli ile dağıtırken çek- tirdiği fotoğraflan da gazetelerde yayımlatmıştır. Her iki eylem de seçim yasaklan içine girdiği için bekledim ki bir siyasi partimizin sorumlulan ilçe se- çim kurullarına giderek çiçeği burnundaki başka- nı mahkûm ettirsinler. Afışleri duvarlardan kazıtsın- lar. Elbette boşuna bir beklentidir benimkisi. Çünkü öbür kampta, iğne deliğinden geçmeyi deneyerek mevzi tutmak isteyen, hatta bunun için mayın tarlasında en önde yürümeye bile razı olan- lar, yüzyıllardır aynı stratejinin piyonluğunu yapı- yorlar. Faks:0212-6770762 E-Mail: obirgit(a cumhurtyet.com.tr Sol Cüç Birliği Kurulu 'Incirlik Üssü'ne el koıunah' ANKARA (Cumhurryet Bürosu) - Sol Güçbirliği Kurulu Genel Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, ABD'nin Irak'ta yarattığı gelişmelerle Türkiye'nin adım adım savaşa sürüklendiğini savunarak "Türkiye tncirlikİssü'nederhal el koymahdır" dedi. Hatipoğlu, ABD'nin Irak'a karşı tncirlik Üssü'nü de kullanacağını, bunun kanıtının Patriot füzelerinin Türkiye'ye yerleştirilmesi olduğunu belirtti. Tahir Hatipoğlu, yurttaşlan ayduılarmayan, lncirlik konusunda bulanık bir tutum izleyen Türk hükümetinin, Osmanlf yı kendi istediği dışında Birinci Dünya Savaşı'na sürükleyen Göben- Breslav olayına benzer bir dunımda olduğunu ileri sürdü. Hatipoğlu şunlan söyledi: ^ABD'nin tncirlik Üssü'nü Irak'ı bombalamak için kullanması, Türkiye'nin bağunsıznğına ve egemenliğine yapılan ağır bir saldındır. Amerika, tncirlik Üssü'nün NATO çerçe^esindeki statüsûnü bile ihlal etmektedir. Irak'a karşı yapöğı sakhnlarNATO kapsamı içinde değildir. Türkiye tncirlik Lssü'ne derhal el koynuüıdır. Yurtta sulh cihanda sulh pofa'tikası özellikle bugün. bölgemiz açısından \asamsaidir." Hatipoğlu, Sol Güçbirliği Kurulu'yla ilgili olarak kentlerde kurultaylar yaptıklannı ve halktan geniş destek geldiğini söyledi. Hatipoğlu, Adana ve Antalya'da 30 Ocak, tstanbul, tzmir ve Mersin'de 31 Ocak, Kocaeli ve Zonguldak'ta 6 Şubat'ta kurultaylar yapılacağını, Bursa, Denizlı. Muğla, Sakarya, Trabzon ve Gaziantep'te yapılacak kurultaylann tarihlerinin de bugünlerde belirlenecegini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle