Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26OCAK 1999SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ankara Ekin Tiyatrosu, 'Hasret' adlı oyunla, Nâzım Hikmet'i insancıl yönleriyle sahneye taşıyor
4
Nâznn hep tabulaştmldı9
BAHAR TANR1SEVER
ANKARA - Demir parmakhklar dün-
yaya açılıyor. ama ne çare. hasret bitmi-
yor. Özgürlüğe, eşitliğe, banşa. insana.
insanırı insanca yaşadığı bir dünyaya has-
ret... "Yaşamakbirağaçgibitek\ehürA''e
bir ornıan gibi kardeşçesine/Bu hasret
bfcrim" diyor Nâzım Hikmet "Şnrin, ha-
yann ve aşkın Şair Baba'sı.-"
Ankara Ekin Tiyatrosu, "Hasret" ad-
lı oyunla, dünyaca ünlü şair Nâzım Hik-
met'i bir "tabu" kişilıkten çıkararak in-
sancıl yönleriyle sahneye taşıyor. Haluk
Işık'ın yazdıgı oyunu, Nâzım Hikmet ro-
lünü de üstlenen Rüştü Asyah yönetıyor.
"Hasrefin müzıklenni Kemal Gülünç.
çevre-giysi tasanmını Hakan Dündar.
ışık tasanmını da Erscn Tunççekiç hazır-
ladı. Oyunda. Nâzım Hikmet'in yaşa-
nunda ağırlık taşıyan kadmlan canlandı-
ran Emine Gökalp, aynı zamanda anla-
tıcı olarak yer alıyor.
"Hasrefin dekoru, Nâzım Hikmet
adıyla özdeşleşen hapishaneden kurulu.
Yazının ve kâf ıdın iç içe geçtiği demir
parmakhklar dünyaya açılıyor. Ucu bu-
cağı olmayan bir hasret dünyasma... Sah-
nede, Nâzım Hikmet'in üzerine "Ma-
pushane KapBi" şiirini yazdıgı tbrahim
Baiaban'ın tablosu da yerahyor. Ayva-
lık'ta bulunan tablonun slaytlan çekile-
rek tıpkı basımı yapıimış. "Hasret" şu-
bat ayı ortalannda Ankara Sanat Tiyat-
rosu'nda sanatseverlerle buluşacak.
Yönetmen Rüştü Asyalı, oyun ile ilgi-
li sorulanrruzı şöyle yanıtladı:
- Yapıtın oluşum sürecini anlatır mısı-
raz?
Hasret'in yazılma serüveni aylar aldı.
Nâzım Hikmet gibi bir deryanın nasıl
üstesinden gelinebilir, eksiksiz, kusur-
suz nasıl yansıtabiliriz kaygısı hepimizi
sardı. "Biz Nâzım Hikmet'in yasamının
belki de en voğun en güçlii duy gusu olan
hasrctiy le girelim. >âzım'ın hasretini su-
nalun*" dedik. Hasret ne acı bir şeydir. Ka-
nsına, çocuğuna, kurulacak güzel dün-
yaya, özgürlüğe, eşıtliğe, banşa, dünya-
ya hasretı. Nâzım'ın hasreti bitmiyor.
Bana göre Nâzım, hasret ıçinde doğmuş,
büyümüş ve ölmüş bir insan. Hak etme-
miş de bunca hasreti çekmeye. Göz gö-
re göre de "Memleketim, memleketim'*
diye ölmüş. Bu çok çarpıcı bir şey
-Oyunda, Nâzım Hikmet poHtikyönün-
den çok,insan olarak çıkryor karşımıza—
Yüzde yüz insan bir Nâzım alalım sah-
nede, eti kemiği. daman, cigeri olmayan
bir tabu kışilikten çıkaralım Nâzım'ı de-
dik. Nâzım üstelik böyledir de yüzde yüz
insandır. Her şeyden önce insan. Nâzım
tabulaştınlmıştır hep. Ama Nâzım ka-
tıksız bir insandır her şeyiyle; zaaflany-
la, mükemmelliğiyle, kahramanlığıyla
ve ölüm korkusundan dolayı korkaklığıy-
la. bizlcr gibi bir insandır. Tabiı sıra dı-
şıdır. Ve bana göre bir dâhidir.
- Hasret ile izleyicilerinize vermek iste-
diğhniz mesaj nedir? -, ^ -
- Seyircilerim arasından gençler; tanı-
mayan, bilmeyen kişiler "Ben Nâzım
Hikmet'i merakettim, okunulıyım,taıu-
mauyınT desin. Bu piyes öyle bir işlev
üstlenmiş olsun. Bir de yetişkin seyirci.
"Ben Nâzun'ı böyle bttmryordunubir kez
daha bakmalıyım. Bana onu adi bir ko-
münist. tehlikeli vatan haini olarak tanıt-
mıslardı. Bunun neresi vatan haini" de-
sin. Evet Nâzım komünistti. Ama komü-
nizmi bir zamanlar öcü, canayar. bir sa-
pıklık olarak nitelendirdiler. Ödü koptu
herkesin. Nâzım'a vatan haini, tehlikeli,
yok edilmesi gereken bir adam diye ba-
kıldı, dünyanın en büyük şairine, sanat-
çısına. Seyircilerimizindüşüncelerini ye-
niden toparlayabilirse bu oyun, bilme-
yenlere de kannca karannca bir tanıtma
olursa amacına ulaşmış olacaktır.
- Nâzım Hikmet'in hapishanedeyken
yazdıklan ile dtşanda yazdıklan arasın-
da farkulıklar bulunduğu ileri sürülü-
yor»
- Nâzım'ın kaçmak zorunda bırakıldık-
tan sonraki şiirleri de hasret yüklüdür ve
hep bir çağndır, ya "Memed Memed" di-
ye çağınr, ya "Memleketim memleke-
tim" diye çağınr. Hepsi yakınmadır. O
da bir nevi hapishanedır bana göre. Ama
orada özgürdür, hatta el üstündedir, çok
saygın bir yerdedir. Ancak orada da Nâ-
zım'ın hep ıçinde bulunduğu bıryalnız-
lık... Kendi kendiyle hesabı. dünyayla, ya-
şamla hesaplaşmasından. belki anlaşıla-
mamış olmaktan doğan yalnızlıklan dı-
şanda da içeride de vardır. Ama bu ifa-
deninbirtipikörneği var. 1939-1941 yıl-
lan arasmda Kuvayı Milliye Destanı'nı
yazıyorhapishanede. Bir sistem Nâzım'ı
suçlu buluyor. içeri atıyor. "Sen burada
28 sene 4 ay yatacaksın" diyor. Bu adam
en başta kendisını içen atan sisteme, dev-
lete. hükümete, millete bile küser. "Ben
hak crmediğim bir ceza ile içerdeyim ne
hakla" der. Oysa ki Nâzım dünyada eşi
olmayan bir destan yazıyor. O destanın
içinde. küsmesı gerektığini düşündüğü-
müz kişiler ve kurumlar var. Onlan öy-
le bir yüceltir ki Nâzım, akıl alır şey de-
ğildir. Hem dünyada eşi olmayan bir des-
tan yazımı, yaratımı. yapımı bakımın-
dan hem de sözü geçen kişiler Nâzım'ın
en azından kalbınm kınlması gereken
kişiler. liderlerken. Buçok ilginçtir. Son-
ra yine içeride Memleketimden İnsan
Manzaralan'nı yazar. Onun da bir eşi
yok dünya yazınında. Bunlan nasıl ya-
pabiliyor! Burada dâhilik, üstünsanatçı,
üstün insan olma kavramı galiba işin içi-
ne giriyor.
- Hasret ile girdiğiniz Nâzım Hikmet
deryasına bir damia daha katmayı düşü-
nüyor musunuz?
- Önceden hasretten başka bir konuya
yoğunlaşamıyorduk. Hasret yasama geç-
tikçe bıraz rahatladık ve başladık sohbet-
lere. Haluk Işık "Bu burada kalmaz. Has-
ret'ten sonra gurbet olur" dedi. Ben de
Haluk'a resmen ısmarladım. Yurtdışına
kaçmak zorunda bırakıldıktan sonra ne
oldu? Rusya'daki kansının anılan, par-
tiyle çekişmeleri var. Nereye gittiyse ora-
nın en büyük sanatçısı olmuş Nâzım. Ba-
na göre bir dünya sanatçısı. "Yeryüzüne
tohum gibi serpmişim ölülerimi/ Kimi
Odessa'da vatar, kimi İstanbul'd£ Prag'da
kimi/ En srv diğim memleket yery üzüdür.
Sıram getince yeryüzüy le örtün üzerimi"
diyor. Ben bunu bir vasiyet olarak alıyo-
rum. O bir dünya yurttaşı çünkü. Ama ma-
lesef şu anda bir Türk yurttaşı değil.
Amaçlardan biri de Nâzım'ın Türk yurt-
taşlığına ıadesidir. Yasal olarak müm-
künse bu olmahdır. Ya da yeniden yar-
gılanması ve iadeyi itibardıramaç. Çün-
kü Nâzım hak etmemıştı bunu. Bir yan-
lıştan dönmek onurlandınr bırülkeyi de,
insanı da, sistemi de...
Işık, 'Kayıplar' konusunu işlediği filmiyle SUISIMAGE ödülünü kazandı
metmhndan büyük'FECtRALPTEKİN
llk çalışması Ölmeye Yat-
mak ile tsviçre Kültür Bakan-
lığı en iyi kısa film ödüJüne de-
ğer bulunan yönetmen Esen
Işık, ikinci kısa filmi Babamı
Hırsızlar ÇakJı ile de Isviç-
re'nin en önemli ödülü kabul
edilen SUISIMAGE En tyı
Film Ödülü'nü kazandı. Füsun
DemireL Nurettin Şen, Alkan
Altun ve SevinçYıküz'ın baş-
rollennı paylaştıklan Babamı
Hırsızlar Çaldı, altı yaşındaki
bir çocuğun bakışıyla 'kayıp-
lar' gerçeğinı ırdeliyor.
Aile içi şiddet sorununa de-
ğindiği Olmeye Yatmak'la Is-
viçre parlamentosunda, ya-
bancı kadınlann ancak tsviç-
reli bırerkekle 5 yıJ evli kala-
rak oturma hakkı alabilmele-
rine ilişkin yasanın değiştiril-
mesine neden olan Işık, ikin-
ci kısa filminde de babası 'kay-
bobn' küçük Menç'ın öyküsü aracılığıyla yine
toplumsal bir 'soru-n-un' altını çiziyor. Işık'la Ba-
bamı Hırsızlar Çaldı üzerine konuştuk.
- tkinci kısa metrajlı filminizle de tsviçre'de
önemli bir ödül kazandınız. Çahşmalannızın İs-
viçre'de beğenilmesini neye baglıyorsunuz?
Diploma fılmım 'Ötoıeye Yatmak' ve yeni fıl-
mım 'Babamı Hırsızlar Çakh'. ayn konulan ol-
masına ve ayn ülkelerde geçmelerine rağmen
önemli bir noktada birbirlerine çok yakınlar. Şid-
det, günlük hayatta yaşanan, yaşatılan şiddet... Ben-
ce fılmlenmin olumlu eleştıri ler almasının nede-
ni. genç bir yönetmen olarak sosyal, pohtik ko-
nulan seçmem ve bu konula-
n, günlük hayatın sıradanlığı-
nın. gerçekliğinin dıştna çık-
madan bire bir kısa metrajda
anlatabilmem. Filmlerimin ko-
nulan, metrajlanndan dahabü-
yük.
- Kayıplar üzerine bir film
yapmaya nasıl karar verdiniz?
Yaşadığımız ya da ait oldu-
ğumuz ülkede insanlann dü-
şüncelerinden. milliyetlenn-
den, siyasi tercihlerinden do-
layı kaybedildiklerini bilmek
ve bunu, yaşadığımız ülkenin bir gerçeği olarak
görmek. "sıradan bir vatandaş. bir sinemaa ve bir
sanatçı olarak' bana yaşatılan en büyük şiddettir.
Bu noktada, 'Evet, ait olduğum ülkede kayıp in-
sanlar var' demek, kendi alanımda konuyla ilgi-
li bir çalışma yapmam için yeterli bir nedendi.
- Kayıplar konusunu küçük bir çocuğun gö-
zünden irdelemeyi seçmenizin nedeni neydi?
Ön çalışmalar ıçın Türkıye'ye geldiğımde bır-
çok kayıp ailesi ile tanışma fırsatı buldum. Hep-
sinin hikâyesi birbirine çok yakındı, fakat kayıp
çocuklan... Onlar hem unutulmuşlardı hem de ken-
di sorulanna kendileri yarut anyorlardı. Küçük in-
Babamı Hırsızlar Çaldı, aJtı yaşındaki bir çocuğun bakjşıyla 'kayıplar' gerçeğini irdeliyor.
sanlann 'büyük' fantezileri, bu konuya çocuk gö-
zünden bakinam ıçin yeterli bir nedendi.
- Peki filmin küçükçocuğu Meriç 'kayıp' ger-
çeğiyleyüzJeşirken >aşadığı belirsizfiği nasılanlam-
landınyor kendi düny asında?
Hıçbir çocuğun. babasının ya da annesinin ne-
den artık geri gelmediğini, 'kaym' olmanın ne de-
mek olduğunu anlayamayacağı gibi Meriç de an-
layamıyor yaşadıklannı. Büyüklerin kirli dünya-
sından kaçıp. çocuklann saf ve temiz dünyasın-
da sorulanna yanıt veriyor ya da yanıt anyor.
- Peki fümde çocuk bakîşını yakalayabilmek
için nasıl bir çaba gösterdiniz?
• "Yaşadığımız ya da ait olduğumuz ülkede
insanlann düşüncelerinden, miHiyetlerinden,
siyasi tercihlerinden dolayı kaybedildiklerini
bilmek ve bunu, yaşadığımız ûlkenin bir
gerçeği olarak görmek, 'sıradan bir vatandaş,
bir sinemacı ve bir sanatçı olarak' bana
yaşatılan en büyük şiddettir. Bu noktada,
'Evet, ait olduğum ülkede kayıp insanlar var'
demek, kendi alanırnda konuyla ilgili bir
çalışma yapmam için yeterli bir nedendi."
Kayıp çocuklan ile yaptığım röportajlar ve ai-
lelerinden, kendi çocuklannın bu dönemi nasıl ya-
şadıklanna ilişkin aldığım bilgiler, çocuk bakışıy-
la ilgili bir çerçevenin oluşmasını sağladı. Bunun
dışında, çocuklarla çalışan değişik yönetmenler-
le yöntem üzerine ortak çalışmalar yaptım.
- Biraz da filmin kurgusundan söz eder misi-
niz?
Filmde öykü üç değişik zaman boyutunda an-
latıldı. Ree! zaman, ailenın babayı arayışı ve gün-
lük yaşamlannı sürdürme mücadelesine; geriye
dönüşler, Meriç'in rüyalan, babanın kaçınlması
ve baba ile olan anılara; Meriç'in fantezileri ise
fantezi dünyasında babasını buluşuna karşılık ve-
nyor.
- Böyle bir konuy u kısa film olarak çekmeyi yeğ-
lemenizin nedeni neydi?
Bınnci neden, diploma filmimden sonra kısa
zamanda yeni bir film yapmam. Ikincisi ise fi-
nans: kısa film parasını bir araya getirmek daha
kolay.
- Filmin sürcsini 30 dakika olarak beliıiemek
sinema dilinizi nasıl etkiledi?
Konu çok büyük olduğu ıçin neyi anlatmak is-
tediğimi önceden çok ıyi bilmem gerekiyordu. Kı-
sa filmde her noktaya değınmek ya da yan hikâ-
yeler oluşturmak gibi bir şansı-
nız olmuyor.
- Ük filminizle İsviçre'de bir
yasadeğişikliğinenedenoldunuz.
Sinemaylabir şeyleri değiştirmek
ya da mesaj vermek kaygısı taşı-
yor musunuz?
İnsanlar birey olarak hayatla-
nnın birçok noktasında bir şey-
leri değıştirmek kaygısını yaşı\w-
lar bence. Fakat bundan yola çı-
karak film yapmıyorum ya da
konulanmı böyle seçmıyorum.
Bence bu çok naif bir şey; benı
hayatın içinden çıkan hikâyeler, insanlann yaşa-
dığı gerçek hikâyeler ilgilendiriyor.
- Gelecek projenizden söz eder misiniz?
Şu an 30-40 dakikalık bir kısa, birde uzun film
projem var. Kısa filmi temmuz ayında İsviçre'de
çekeceğim. Konu. mülteci birkadının kimlik ara-
yışı üzerine kurulu. Geçmişi bırakıp başka bir ül-
kede sıfirdan başlamak. kendi ülkende sahip ol-
duğun kimlığin burada hiçbir anlam taşımaması
ve dolayısıyla oluştunnaya çalıştığın yeni insan
tipi... Uzun filmi ise 2000 yılında Türkiye'de çe-
keceğim. Savaş, insan haklan, düşünce özgürlü-
ğü ve vicdani ret üzerine bir film olacak bu.
Jacques Lecoq 77 yaşında öldü
Commedia
dell'Arte'nin
son temsilcisiydiKültür Servisi
-Oyuncu.tiyatro
yönetmen i ve
mim ustası Jac-
ques Lecoq 77
yaşında Paris'te
öldü. Son mim
dersini 15 Aralık
günü Uluslarara-
sı Faubourg Sa-
int-Denis Okulu'nda veren
Lecoq, uzun süredir kanser-
le savasıyordu. Hastalıgı, sa-
natçının çalışmalannı sür-
dürmesine engel olamamış-
tı. 1959'da kurduğu Saint-
Denis Okulu'nda Mum-
menschanz,Jean-Luc Bondy,
Antoine Vitez \e Ariane
Mnouchkinegibi önemli sa-
natçılan yetiştirdi.
Lecoq, 20. yüzyıhn tiyat-
ro alanında yetişen en bü-
yük ustalarından biri ve
Commedia deirArte'nin son
temsilcisiydi. Italya, bir sa-
natçı ve eğitmen olarak Le-
coq'un çalışmalannı sürdür-
düğü önemli bir merkezdi.
Milano-Paris hattında. etki-
leri bugün de hissedilen de-
rin izler bıraktı.
1950'lerde Gkrvanni Tes-
tori'nin Lombarde'lerinin
rejısinde De Bosio'ya yar-
dımcı oldu. Sonra Piccolo
Tiyatrosu'na geçti. Burada
Sofokles ın Electra'sı ve Gol-
doni'nin Amante Militare'si-
nin (Asker Âşık) uyarlama-
lannda Giorgjo Strehler'le
birlikte çaiıştı. Bu yıllarda
mim sanatıyla da ilgileni-
yor ve küçük pandomimler
hazırlıyordu. Ancak Com-
media dell'Arte geleneği
içindeki çalışmalan. etkin-
liklerinin sadece bir bölü-
münü oluşturuyordu.
Lecoq'u mim sanatma yö-
nelen çalışmalan, henüz ti-
yatroya girmediğı yıllarda
başlamıştı. Beden öğretmen-
liği ve fizyoterapistlik ya-
pıyor. yüzmeyle ilgileniyor-
du. Tiyatro siınesiyletanış-
tığında45yaşındaydı. Mas-
kelerin kullanımı ve doğaç-
lama üzerinde araştırmalar
yapmaya. Grenoble'da Com-
pagnie des Comediens'le
(Komedyenler Kumpanyası)
başladı. Bu sıralarda oyun-
cunun fıziksel eğitimı ve ha-
zırlığı üzerine çalışıyor, ün-
lü antropolog Jousse'nin in-
san jestleriyle ilgili teorisi-
ni uygulamayı deniyordu.
Daha sonra, Jean-Louis Bar-
rault tarafindan
Paris'te kurulan
Education par
Jeu Dramatique
okulunda öğrete-
ceği bedensel ifa-
de metodunu
Grenoble'da ge-
liştirdi. Bedenin
özgürleşmesine
ve özgürleştikçe ifade gü-
cünün yükseleceğine inanı-
yordu. Bir yandan tıyatroyu
yaşıyor, diğer yandan tiyat-
ro öğretiyordu, ama sanatm-
da asıl kabul ettiği şey hiç de-
ğişmiyordu: 'Sözün temel
daynnağı olan, heyecanlar ve
anlamlarla dolu insan vücu-
du". Mim sanatını sözden
soyutlama şartını koşmama-
sı, tek rakibi Marcel Marce-
au ile aralanndaki en önem-
li farkı oluşturuyordu.
Lecoq. 1950 ve 1960 yıl-
lan arasında sanatında en
verimli dönemini yaşadı. Lu-
dano Beri ve Dario Fo ile
birlikte çeşitli çalışmalar
yaptı. Sanatçı, 1966 yılında
sahneyi bırakarak ruhunu ve
bedenini bütünüyle eğitmen-
liğe adadı.
Arkeoloji ve sanat tarihi
Seminepleri başlıyor
• Kültür Servisi- Fotoğrafevı-Fujıfilm ile Arkeoloji
ve Sanat Yayınlan ülkemizde büyük bir potansiyele
sahip olmasına karşın bilim olarak henüz hak ettiği
yerde bulunamayan arkeoloji dünyasının. daha geniş
kitlelere ulaştınlmasına destek vermek amacıyla
yanndan itibaren ortak bir dizi semınere imza
atacak. Eski uygarlıklar. tarihi eserler ve kazılar
hakkında bilgi verecek uzman bir eğitmen kadro,
Fotoğrafevi'nin Beyoğlu'ndaki yeni binasında
bulunan seminer salonunda tarih ve sanat severlerle
buluşacak. Dokuz haftâ sürecek olan seminerler. her
çarşamba akşamı dialı söyleşiler şeklınde
gerçekleşecek. Seminerler sırasında tarih öncesi
yerleşün yerleri, nümizmatik, sanatın doğuşu. Bızans
mimarisi ve resmi. Anadolu'dakı eski çağ mimarisi,
mimariyi kavrama ve fotoğraflama konulan
işlenecek. Seminerlerin eğitmen kadrosunda ise
Nezih Basgelen. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan. Doç.
Dr. Oğuz Tekin. Prof. Dr. Veli Sevin, Prof. Dr. Ugur
Tanyeli. Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu. Şengül
Güldoğan, Prof. Dr. lhsan Tunay. Yrd. Doç. Dr.
YaşarÇoruhlu yer alıyor. (251 (15 66)
Asia Minor CRR'de
• Kültür Servisi - 1990 yılında topluluğun bestecisi
ve basçısı Kamil Erdem tarafindan kurulan Asia
Minor. yann saat 20.00'de CRR'de Istanbullu
müzikseverlerin karşısına çıkacak Müzikal
anlayışlan. Anadolu, Ortadoğu ve Balkanlar'a özgü
tınılan, özgün bestelerle ve doğaçlamalarla
işleyerek sunmaktır. Kurulduğundan bu yana
Türkiye'nin yanı sıra ABD. Almanya, lsviçre,
Avusturya, Italya. Yunanistan ve Macaristan'da .j
konserler veren, uluslararası festivallere katılan Asiai
Minor'ün Sokak Boyunca, Longa Nova ve Kedi
Rüyası adlı üç albümü var.
Benim Adım Kırmızı'nın
satışı 100bini aştı
• Kültür Servisi - Orhan Pamuk'un son kitabı
'Benim Adım Kırmızı' biray ıçinde yedi baskı
yaparak 110 bin adet sattı. llk baskısı 50 bin yapılan
kitabın daha sonraki baskı lan 10'ar bin adet yapıldı.
Orhan Pamuk'un "En renkli ve iyimser romanım"
diye tanımladığı 'Benim Adım kırmızı' 1590'lı
yıllarda İstanbul'da yaşayan nakkaşlann öyküsünü
anlatıyor., ,•,<-_, A<.-. .. .--, - .. / :.•.
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ETKİNLİKLERİ
• TAKSİM ŞUBESt'nde saat 17.00-19.00 arasında
Liz Behmoaras kıtaplannı imzalayacak ve
okurlanyla söyleşecek.
BUGÜN
• Pİ ART\\ORKS'te saat 16.00da sanat tarihi
serisinden Van Gogh adlı film Fransızca olarak
gösterilecek. (236 68 53)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.00 da Cem Tuncer, Osman
Sezgin, Selçuk Karaman, Murat Üstün ve Alp
Ertung'un caz konseri, saat 18.00-19.00 arası Verda
Ferah'ın 'Bilinçaltı Armonisi" başlıklı atölye
çalışması yer alıyor (292 06 55)
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de >j
Michelangelo Antonioni'nin yönettiği
'Identificazione Di L na Donna' adlı film. v ideodan
ızlenebihr. (252 35 00)
• FOTOĞRAFEVt-FUJİFİLMde Arto
Muhtaryan'ın Varoluş başlıklı dia gösterisi yer
alıyor. (251 05 66)
• KEMANCI KLLTÜRMERKEZİ nde saat
21 OO'de Metin Zakoğlu'nun rol aldığı Bir Delinin
Hatıra Defteri adlı oyun ızlenebılır.
• BtLGİ ÜNİVERSÎTEStnde Jim Sheridan'ın
yönettiöı Sol Ayağun adlı film gösteriliyor.
• BELGESEL S1NEMACILAR BİRLİĞİ nde
13.00-19.00 arası her saat başında ÎNeylan Işık'ın
yönettiği Yaşavan Taş adlı belaesel film izlenebilir.
(292 39 84)
• ÇEKÜL GENÇLtK BİRİMİ nin düzenledığı
'Anadolu Seminerleri V kapsammda saat 18.30'da
İTÜ Taşkışla 109 da Prof. Dr. Vletin And'ın
katılacağı 'Osmanlı Mitologyası' adlı söyleşi
gerçekleştirilecek.
• CRRKONSERSALONU'nda saat 19.30'da
tstanbul Devlet Modem Folk Müziği Topiuluğu
müzikseverlerle buluşacak.
YAPI^CKREDi
KÜLTÜR SANAT
YAYINCILIK
U, 18.30
İnsanın Halleri:
Yöneten: Artun Ünsal > * *
Konuşmacıiar: Demir Özlü, İlkay Demir
% ' T U R K C E L L salonu, MeşrutiyetCad.153 Tepebaşı
Istiklal Cad. Korsan Çıkmazından gırilebilır