24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 1999 SALI 14 KULTUR SAHNEDEN SokratesDostlar Tiyatrosu'nun 1998-99 döne- minde sunduğu'Yaimayak Sokrates' Tür- kiye'de ilk kez. yıne aynı topluluk tara- fından 1984"te sahnelenmışti. Türkıye 12 Eylül'ü, tüm ulusu pençesine alan 'suskunluğu' yaşamaktaydı. 80'li yıllann tümünü kapsayarak genel düşünme ve söylem biçımine egemen ölan. etkilerini belkı de bugün bıie bilıncımizde taşıdı- ğımız bir otosansür dönemini... Atnerikalı oyun yazan MartveU An- derson'ın 1951 'de gün ışığına çıkan oyu- nunun MînaLrgançevırisiyle sunuluşu- — — — — — nun şimdikinden 01 bambaşkabiret- kisi olmuştu. yunda Önüne dikilen 'demokrasi'ye, baskı gücüne erdemli insan metelik verme- olmaya ilişkin yerektümuyan- düşünceleri lara karşın özgür izlerkenbir düşüncesini dile , , getıren Sokrates, yandan da b ı r t y a i m m m , Sokrates ın olarak gündeme soğukkanh, gelmişti. Yirmi güler yüzlü, iki yüzyıl sonra tartışmacı b i i i m s e l bulgula- kimliğine tanık n n ı k i l ı s e n i n '«- olarak 'uygar insan olma' dersi alıyorsunuz. kence ve ölüm tehdidi karşısın- da yadsıyacak olan, canı tatlı ^~~""~™"~~~~p Galilei'nın tam karşıtı olarak... 12 Eyliil suskunluğunun. herkesin ağ- zınageleni söylemesinin 'demokrasi' sa- yıldığı, Büyük Mıllet Meclısı'nde yaşa- nanlardan örnek ahndığı içın olacak, de- ğil sokakta. TV programlannda bile 'agK dataşı'nu girmenın 'marifet' oluverdiği bir 'gevezeHk' dönemıne bel verdiği 9O'lı yıl- larda ise Sokrates'ın öy- küsü. 'çığnndan çıknuş demokrasi'yı tiyatro gündemine taşıyor. 'Çığnndan çıkmış de- mokrasi'nin antik birör- neğini görmek içın yir- mi beş yüzyıl öncesine. Sokrates'in Atinasf na dönelim. Atina'nın ve eski Yunan'ın altın çağı sona ermek üzere. Al- tın çağda 'yurttaş' olma ayncalığınasahipsoylu erkeklere tanınan 'dü- şünceyi özgüree savun- ma' hakkı. yavaş yavaş. 'devlet erkini elinde tu- tanlann istemi doğrul- tusunda düşünme' zo- runluğuna dönüşmekte. Çünkü Atina. Pelepon- nes Savaşlan'nda Spar- ta'yayenik düşmüş. Yu- nan dünyasındaki yüz yıllık egemenliği- ni yitirmesiy le de büyük ekonomik sıkın- tılara düşmüş. Sıradan halk yoksulluğun pençesinde. Göriinüşte 'demokrasi' sürüyor. Ama artık 'demagoglar' dönemine vaklaşıyo- ruz. Toplum. kurda kuzu postu givdiren, 'yalan'ı 'doğruymuş' gibı gösteren laf ebelennin egemenliğine girmek üzere Parasal çıkarlar ön düzeye çıkmış. 'Güç- lü' olanın haklı sayıtdığı, çıkannı bılenin 'güçhV otana yamanmaya çalıştığı. eğri- nin dogruyu aşağıladığı yıllar... Sokrates ıse sanki yaşanmakta olanlar hiç yaşanmıyormuşçasına bildiğini oku- yan, düşüncey i bıkıp usanmazcasına tar- tışarak toplum ıçindeki etkınliğıni sürdü- renbır'özel' insan. Elde yok. ayakta yok. AYŞEGÜL YÜKSEL 1- 0 galip ailesı bir bakır kuruşa muhtaç... Birzamanlarpeşinden aynlmayan öğ- rencılerinm tümü devlete kapılanıp 'adam' olmuşlar. Devlet içın tehlike' oluşturan eski hocalannı 'yola getirmeye' çalışıyor- lar. Ama Sokrates'ın. erdemli olmanın önkoşulu saydığı 'dürüstlük' ve 'düşün- ceyisavunmaözgürlüğü'nden vazgeçme- ye nıyetı vok. Ne unvan ne de para kar- şılığında... Sokrates, güncel deyışle tam bir 'dinozor'. Sokrates, Atina'nın 'geç- miş' demokrasisıne âşık. Düşünceyi sa- vunma özgürlüğü adına ölebilir.. Ölüyorda... 'Düşünceleriyüzüııdenöl- dürüldüğü bilinen ilkdüşünür" olarak ta- rihe geçiyor. Ama Sokrates, onu yok eden baskıcıdüzenanlayışıkarşısında: dema- goglar, yalancılar. çıkarcılar, köşe dönü- CÜICT, ikiyüzlüler, kor- kaklar, kişiliklerini sa- tanlar karşısmda her za- man 1-0 galıp. Onlan yirmi beş yüzyıldır göz- lüyor. Berrak kafası ve korkusuz yüreğiyle on- lann sahte yaldızlannı söküp atıyor üstlerin- den. Yalınayak ve alnı açık. Düşüncesi ve ey- lemiyle 'iosan oteıa' sa- natını günümüze taşı- yor. •Yalınayak Sokrates'. biçiminden çok içeri- ğiy le göz alan bir oyun. Sokrates'in kişiliğinde banndırdığı incelikli gülmecenin. Sparta Kra- lı. kalın kafalı Pausant- us'un ürettıği kalın çiz- gıli güldürüyle buluştu- ğu bir sahne ortamında, bır yandan 'demokrasi'ye, erdemli insan olmaya ilişkin düşünceleri izlerken bir yandan da Sokrates'in soğukkanh, güler yüzlü. hünerli tartışmacı kimliğine tanık olarak 'uygar insan olma'dersi alıyorsu- nuz. 'YalınayakSokrates',Genco Erkaliçin 'biçilmiş kaftan' bir rol. Sanatçı, ilk ya- pıma oranla daha doğallaştınlmış, yaşlı- lığın bılgelığıyle yaramazlığının buluş- tuğu daha az teatral, daha 'insanca' biryo- rum sunuvor. Diğer rollerde ıse çoğun- lukla genç sanatçılargörev almış. Pausa- nius'u canlandıran Ergin Ocaklı ve Sok- rates'in kansını oynayan AyşegülGünav, oyunculararasındaendeneyımlı olanlar. Fettan Theodote'yi sunan Didem Ger- men ve bırkaç kompozisyon birden ser- gileyen Erdem Akakce.YurdaerOkurve Gökhan Soylu ise çeşitli tiyatro okulla- nndan yeni mezun sanatçılar. Topluluğun Ankara turnesinde izlediğim yorumlar- da yansıyan titizlik ve sevimlilik, 'Yab- nayak Sokrates' yapımına gösterilen öze- ni kanıtlıyor. Ancak kadronun genellikle 'genç' bir 'göriintû' vermesi sonucunda, oyunun odağındaki 'yaşh' Sokrates, dolayısıyla da Genco Erkal 'görsel' açıdan da daha bir öne çıkıyor ve yapım. ister istemez, 'so- Bst'in tüm diğer öğelerledesteklendiği bir 'şov' özelliği ta- ^ — ^ _ ^ - - _ — şıyor. Erkal'ın. 'W'T' geçmış yıllarda \ da olduğu gibı, •*- alınayak genç sanatçılara Sokrates. Genco olanak tanıması Erkal için çok olumlu bir 'biçilmiş kaftan' özellik. Ancak b i r r o L Sanatçı, sozgelımı 'epıso- .,, cMk'biroyun olan l l k y fP ',m ^ 'Simyaa'nınter- oranla daha sine, 'dramatik' doğallaştınlmış, özelliği öne çı- yaşlıhğın kan, 'söz' ağırlık- bilgeliğiyle lı bir oyunda, yaramazlığının 'görsel'düzeyde b u l u ş t u ğ u az teatral, daha 'insanca' bir yorum sunuyor. de Mnandınalık" özlenıyor. Ergin Orbey'in dört beş yıl sahnele- diği dört kadın — " • " — ^ — — — oyunculu 'Ben,Anadohı'da, parlak kom- pozisyonlar çizmiş olan Ayşegül Günay bile 'YahnayakSokrates'te de başanlı bir yorum sergilemesine karşın, 'görsel' dü- zeyde Sokrates ıle kansı arasına 'kuşak farkı' koymayı önleyemiyor. Kısacası, oyunda da, yapımda da Sok- rates 1- 0 galip... Yaşasın Edebiyat dergisi 9. ölüm yılında 'Cemal Süreya' Kültür Servisi - Aylık edebiyat dergisi 'Yaşasın Edebiyat', ocak sayısınm 'Dosya'sını ölümünün 9. yı- lı nedeniyle Cemal Süreya'ya ayınyor. LTkü Tamer'in 'Cemal Süreya' adlı şiiriyle başlayan bölüm. şairin kendi-şiirleriyle sürüyor. KonurErtop 'Cemal Süre- ya'nın Şiirinde Onseffik, Alaysama, Uzünç. ÖKim.J başlıklı yazısıyla şairin sanatındakı izlekleri ele alı- yor. Erav Canberk, 'Kırmızı Bir Soluktur Şiiri' baş- lıklı değerlendirmesinde Cemal Süreya'nın şiirinin coğraf\.'asındadolaşırkenTuğnılTanyoL 'Cemal Sü- reya'yi Tanımak' adlı yazısında şainn şiirle ve ya- şamla ilişkilerini anlatıyor. Cemal Süreya'nın 'mey- hane sofrası'nı ve bu sofradakı Cemal Süreya'yı ise Necati Güngör resmedi> or. İpek TekiL şairle bir dost toplantısında yaptıği söyleşiyi aktanrken Ca- hit Kayra, Süreya'nın kendisıne yazdığı mek- tuplan paylaşıyor okur- larla. Dergınin bu sayısın- daFethiNacü'Eleştiri' köşesinde Türk roma- nındaki 'ilk'leri ırdeli- yor. Turgay Gönenç, 'Komet'k BirAkşaımis- tü' başlıklı yazıda res- samla buluştuğu 'haya- K* bir günün ızlenimlenni deneme üslubunda anla- tıyor. 'Yazar Evleri' köşesinde ise Erdoğan Alkan. Cyrano de Bergerac'ın yazan Edmond Rostand'ın Fransa'nın Cambo kentindeki malikanesini betimlı- yor. Hikmet Altmkaynak, 'Yeni Türk Şiiri ve Orhan VeB Kanık' adlı incelemesinde şairin ve Ganp akı- mının Türk şımne kazandırdığı boyutlan açımlıyor. 'Tiirkçe Üzerine' bölümünde Feyza Hepçilingûier- ve Yusuf Çotuksoken. 'Khap Üzerine' bölümünde Mustafa Şerif Onaran. 'Şiir L'zerine' bölümünde ise Yüksd Pazarkaya ve OsmanÇakmakçı okurlarla "söy- leşiyor'. Dergide aynca Liz Behamoras'ın Tahsin Yücel'le yaptığı söyleşi; Erdal Öz'ün 'Sevgili Aa', NaimrıraH'nin 'DüşseiKunmtular',HaieSeval'ın 'Ba- kışlanmı DenizeÇe\irdim' ve MuratTuncerin 'Aya- la' adlı öykülen: Abdülkadir Budak. Komet, Bey- za Güdücü, Tan Doğan, Dursun Özden,Arife Kalen- der'in şiirleri de yer alıyor... Şirin Pancaroğlu'ndan 'Battade' Genç arp sanatçı» Şirin Pancaroğlu yann Akbank Oda Orkestrası'nın solisri olacak. Küttür Servisi-AkbankOdaOrkestrası'nın yann 19.30'da Sabancı Center'da vereceği konserin solistı, Amerika'da yaşayan ve Washington PostGazetesi'nin 'milliservet' olarak nıtelendirdiği arp sanatçısı Şirin Pan- caroğlu. Konser 28 Aralık Perşembe günü saat 19.00'da Edirne Trakya Üniversite- si 'nde yinelenecek. Konserde, yirminci yüz- yılın değişikdönemlerinden. farklı kültür- lere ait bestecilenn her kuşaktakı neo kla- sik akımlaraşaian yaklaşımlao> sergilene- cek. Konserin ilk yansında çoksesli müziğin yanı sıra geleneksel Türk müziğini tanıyan ve özümseyen Yalçm Tura'nın 65. yaşına say- gı olarak sanatçının yapıtlan seslendirilecek. Konserin bu bölümünde orkestranın baş ke- mancısı Hakan Şensoy, solist olarak yer ala- cak. Şirin Pancaroğlu, izienimci müziğin en bü- yük bestecilerinden biri olan Debussy'nin "Kutsal Dünyevi Danslar' ve Finlandiyalı bcstccı E. Rautavaara'nın ülkemizde ilk kez seslendirilecek olan Ballade adlı yapıtında solist olarak yer alacak. Şef CemMansur'un yöneteceği konserin son bölümünde ise Ottorino Respighi'nin 16. ve 17. yüzyıl melodilennden esınlenerek 1931 yılında bestelediğı 'Antik Danslar ve Aryalar' adlı yapıtı yorumlanacak. tlk arp derslerini Sevin Berk'ten alan Şi- rin Pancaroğlu. 1987 yılında Cenevre Kon- servaîuvan'nda lisansmı tamamladıktan son- ra eğitimini Amerika'daki Indiana Üniver- sitesi Müzik Fakültesi'nde ünlü pedagog ve arpçı Susann McDonald ile sürdürdü ve 1992 yılında master derecesini aldı. Repertuvannda arpın klasik literatürünü kucaklarken erken dönem müziklenyle gü- nümüz müziğine daha denn bir ilgi duyan Pancaroğlu, yeni bestelere soluk vermeyi kararlı birtutumla sürdürüyor. Sanatçı, Je- eyoung Kim, Gerardo Dirie veRkardo Lo- renz gibi bestecilerin kendisine ithaf ettik- leri yapıtlardışında siparişlerde verdi. Prö- miyerlerini ve kayıtlannı gerçekleştirdiği yapıtlarbestecilerineönemli müzik ödülle- rinı kazandırdı. Pancaroğlu. dünyanın çeşit- li kentlerinde gerçekleştirilen önemli müzik festivallerinde konserler verdi. Fransız sıneması zor günler geçîriyorKültür Servisi - 'Yeni Brigitte Bar- dot'muz dedikleri yıldız Fransa'yı terk edıp Leonardo Di Caprio'ya kaçtı... Fransız sineması içinulusla- rarası bir izleyici kitlesi oluşturan tecrübeli oyunculan. sinemaya sır- tını döndü... Avrupa hit bir filme im- za atan her Fransız yönetmeni solu- ğu HolMvood'da alıyor... Kısacası zor bir dönemden geçiyor Fransız sine- ması. Avrupa basını Fransız film sektörünün başına gelenleri 'doğal afet' olarak nitelendiriyor. Fransız sineması kalıte açısından onurlu, ama maddi açıdan güvensiz tarihinde izleyicilerini yitırdiği, büt- çesini bir türlü denkleyemediği, ak- törlerinınvefasızlığındanyakındığı bir dönemden ilk kez geçmiyor. An- cak bu kez bu sorunlar sektörün ka- litesine de yansımaya başladı. Eski futbol oyuncusu Eric Cantona'nın başrolünü konuşan bir şempanzey- le paylaştığı ilk filmı Fransız sine- masının kalitesıyle ilgıli endişeleri enüstnoktayataşıdı. Avrupa Binli- ği'nın yeni talımatlan. Fransız sine- masını ayakta tutan devlet desteğı- ni baltalayacağa benziyor. • Fransız sineması kalite açısından onurlu, ama maddi açıdan güvensiz tarihinde izleyicilerini yitirdiği, bütçesini bir türlü denkleyemediği. aktörlerinin vefasızlığından yakındığı bir dönemden ilk kez geçmiyor. Ancak bu kez bu sorunlar sektörün kalitesine de yansımaya başladı. Geçen yıl Fransa'da sinema sa- lonlan son on yılın en büyük kânnı elde ederken Fransız sinema sektö- rü en kötüyılını geçirdi. Sinema iz- leyicilerinın sayısı bir yıl içınde 148.5 milyondan 175 milyona yükseldi an- cak Fransız filmlerine giden izleyi- cilerin sayısı 51 milyondan 44 mil- yona düştü.Paris'te geçen yıl en çok ızlenen ilk beş film Amerikan yapı- mıydı. Paris'teyeni açılan ve ken- tin en büyük eğlence merkezi olan UGC'nin 18 sinema salonundan sa- dece ikisınde Fransız fılmleri gös- tenliyor. Gışe hasılatı oranlarında Fransız sinemesı. yüzde 27'ye geri- lerken Amerikan sinemasının oranı yüzde 68'e yükseldi. Fransız izleyı- cıleri toplamının yansını. yalnızca üç komedi Fılminegiden izleyicıleroluş- turuyor. Aylık Fransız sinema dergi- si Premiere de geçen ayki yorumun- da dagıtımcılann Fransız filmlerini dağıtma konusunda maddi açıdan daha fazla sabırlı davranamayacağı nı vurguluyordu. Son otuz yılın en ünlü Fransız ak- törlerinden biri olan Alain Deion da sonunda patladı. Geçtiğimiz aylar- da sinemaya veda eden efsanevi yıl- dız. Le Figaro'ya yaptığı açıklama- da şunlan söyledi: "Amerikahlar bi- zi kültürel olarak isrila edhorlar de- diğimdt kimse bana inanmamıştı. Şimdi istilalannı tamamladılar. Eli- miz kolumuz bağlanmış, buruştu- rulmuş. çiğnenmiş durumdayız." Vlrginie Ledoyen' in tecrübesi de Fransız sineması üzerine çok şey söylüyor. Genç yıldız Bngitte Bar- dot'nun 1958 yılında çevirdiği ero- tik dram 'En Cas de Malheur' adlı filmın yeni yapımı 'PleinCoeur'da- ki performansıyla biranda parlamış- tı. Sanatçı başansının hemen ardın- dan Hollyvvood' un cazibesine kapı- larak AJex Garland'in 'The Beach' adlı romanının sinema uyarlamasın- da Leonardo Di Caprio ile başrolle- ri paylaşmayı kabul etti. Hollyvvood'un Fransız oyuncu avı inanılmazbirhızkazandı. Öte yan- dan Hollyvvood'dan zaferle dönen Fransız oyuncular ülkelerinde hoş karşılanmıyorlar. Ingttiz Hasta'nın Oscar'lı oyuncusu Juliette Binoc- he'un AHceve Martin adlı fılmi Fran- sa'da hiç ilgı görmedi. Paris'tek\ yorumcular Fransız si- nemasının içinde bulunduğu kötü durumu yönetmen ve yapımcılann pazann rekabet koşullannı görmez- den gelmesıne bağlıyorlar. Sinema- yı Fransız kültürünü yaşatmak içın önemli bir araç olarak görmeye de- vam eden devletin cömert desteği- ne dayanarak izleyicilerin beklenti- lerini görmez gelen sinemacılann izlenmeyecek pek çok filme imza atmayı sürdürdüğü vurgulanıyor. Fransız sineması için tek çözüm ken- di izleyicisiyle yeniden buluşabil- mesi gibi görünüyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Kiraza Özlem Ahmet Haşim'in düzyazılannı sever misiniz? O yazılar beni büyüler. 'Ay'dan söz açar Ahmet Ha- şim, bir coşumculukla söze koyulur, dolunayı pek anlamsız bularak noktalar. Mevsimlerden söz açar, kış, bahar, yaz ve sonbahar hayat gezisidir sanki. Hanımların kıyafetlerinden, makiyajlarından söz açar, handiyse merhametsiz bir moda yazandır. Yine o yazıları okuyordum. Özellikle mevsimle- ri anlatan yazılan. Birden kiraz çikageldi. Niye kiraz, bilmiyorum. Bel- ki yazı özledim. Asık yüzlü kış, kaç zaman var ki, gönlümü karartıyor. Yaz gelse... Kiraz yaz meyvesidir. Dedemlerın arka bahçe- sinde kiraz ağaçları vardı. Tenha Istanbul'da bir- çok arka bahçe vardı. Ön bahçede daima degi- şen mevsim çiçekleri, arkada meyve ağaçlan. Orada iki kiraz ağacı: Biri kırmızı kiraz verir, öte- kisi san. Reşat Nuri, Akşam GüneşPn\n başlangıcında çe- şit çeşit, aşı yoluyla üretilmış, birbirinden şiirli ve hepsi düşsel üzümlerden bir demet sunar. Adeta 'art nouveau' bezekçisidir. Ama kirazın da öylesi bezeyişlen, öyküleri, bib- loluklan yok mudur? Kiraz soğuğa hiç dayana- mazmış, ille taze yenirmiş. Böylece yaz başlangı- cını bezeyerek, gönül serüvenleri bırakarak çarça- buk yitip gidiyor. Hangı aşk ve karasevda romanındaysa, genç kız, birazdan küpelerle, delikanlının başını döndürüyor- du. Kadıköy'deki arka bahçede o kirazlar dalbastı kirazıydı; hani meyvesi irıce. etli, sulu, sanya ça- lar parlak kırmızı kiraz. Mayıs ayı biterken bir ge- cede olgunlaşır. Altıparmakla tabanlı kirazlann toz- ladığı bir kiraz. Kiraz ağacı erselikmiş ama kendi kendini tozlayamazmış; yanlanna tozlayıcı çeşit- ler dikilmeliymiş. Yıne mayısta olgunlaşan kara kiraz vardı. O öy- le her bahçede göriinmezdi; kırmızısı çok koyu ki- raz. Haziran geldi mi, sultani kirazın günlerı başlar- dı. Bunlar adamakıliı açık pembeydi. Reşat Nuri'nin o kadar acıklı 'Kirazlar' öyküsündeki kirazlar gali- ba sultani kirazdı. Kiraz ağacının yapraklanışı ve çiçeklenişi başlı başına ilkyaz şenlığidir. Sonra meyvelenişi de. Ye- şil yapraklar arasından kırmızı kirazlar tek başına peyzajdır. Kokulu napolyon kirazı artık temmuzda ortaya çıkar, çarşı pazarda uzun süre boy gösterirdi. Na- polyon kirazının apayrı bir kokusu vardır. Başka kiraz adları da hatırlar gibiyim: Karagev- rek, lambert, kırdar, hatta uydunmuyorsam, sam ki- razı. Taze olarak yenir dedim ama, hayal meyal, bir kiraz şekerlemesi gözümün önünde: Şekerpem- besi kirazlar, kış değılse bile, iyıce sonbaharda, bil- lur kâse içinde. Şekerlemeyle sanat eseri arası du- ruyor... Refik Halid'in, bu Türkçe ustasının 'Ayşe Gül' yazısını herhalde okumuşsunuzdur. Ayşe Gül, pı- nar başındaki romancıya bir sepet olgun şeftali- siyle görün(iyerir. Bütün memlekeîi rgrnancu Ay- şe Gül'le yaşayacaktır birdenbire. On yılı geçti, Tokat'ta eski bağ evinin ahşap ka- pısından yaşlı bir kadın çıkmıştı, elinde bir sepet kiraz... Gözlerimi kapar kapamaz Kadıköyü'ndeki bah- çe, nasıl olduysa, Tokat'ın tozlu yolunda yürüdük- çe, çocukluğum ve bahçe. Ağaca çıkıp kiraz top- lamalar. Gülüşmeler. Yaz aylaklığı. Sepet doldura- cak kadar kiraz verir miydi ağaçlar? Hele san ki- raz pek nazlıydı. Açık pencereden radyc şarkıcısı -ses sanatkâ- n- hanım: "... Çık sahile gel senede bir âlem-i âb et..." Anneannem, musluk başında kiraz yıkjyor. Yı- kamadan yediğimı: Kirazlarkarnımızı ağntacakmış. Bahçe kapısını sık.ca örtüp yukanya çıkıyoruz. Merdiven aralığında yine o şarkı:"... Mestane ba- kışlaria beni mest-i harâb et..." Sesi işitemiyorum, bir 'söz' olup kalmış: "Sa- bite Tur Gülerman'dan şarkılar dinlediniz..." Geriye ne kaldı? Annemin çocuk ablam için iş- lediği kirazlar, peçete kılıfı üstünde, kahverengi saplı, yeşil yapraklı, kıpkırmızı üç kiraz. Kirazlar duruyor, kahverengi saplar yer yer yitmiş, erimiş o kahverengi ibrişim. Erimiş-erimiş... Takvimde h Bırakan: "Işte bunlan sundu Kallimenos, gülümser Mu- sa'lara, I belini büktüğünde yaşlılık 1 ve gözleri görmez, elleri tutmaz olduğunda." Mabeyinci Pavlos, Altın Yağmur, Çev.: Samih Rifat, Adam Yayınlan, 1997. toOB'da bu hatta • Kültür Servisi - tstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) bugün saat 20.00'de Çaykovski'nin Kuğu Gölü balesini, yann saat 20.00'de Mascagnı'nin 'Cavalleria Rusticana" ve Leoncavallo'nun "1 Pagliacci' operalannı yorumlayacak. AKM Büyük Salon'da gerçekleşen etkinliklerde perşembe günü C. Orff'un bestesi üzerine koreografisini Youri Vamos'un hazırladığı 'Carmina Burana' balesi. cuma saat 19.00'da "Balede Çeşitlemeler'. cumartesi günü saat 11.00'de "Külkedisi' balesi. saat 15.30'da da'Sihirli Flüt'izlenebilir. ABT, Nevşehip'de • NEVŞEHİR(Cumhuriyet)-Ankara Birlik Tiyatrosu (ABT). SlovvomirMrozek'in yazdığı 'Gurbet Kuşlan' adlı oyunu 29 Ocak Cuma günü Ürgüp Belediye Kongre Merkezi'nde sahneleyecek. llyas Salman ve Zeki Göker'in rol aldığı oyunun müziği Grup Kızılırmak'a, dekortasanmı ise Özhan Özdil'e ait. 1. Tünk Rlmleni Şenliği • Kültür Servisi - Kadıköy Belediyesi, 30 Ocak-6 Şubat tarihleri arasında '1. Türk Filmleri Şenliği' düzenliyor. Şenlikte, son yıllarda yapılan ve salon sorunu nedeniyle izleyiciyle buluşamayan Türk filmler, Kadıköy Çağdaş Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gösterilecek. Şenlik kapsamında 30 Ocak'ta Tatar Ramazan, 31 Ocak'ta lz. 1 Şubat'ta Köpekler Adası, Vago, 2 Şubat'ta Agn'ya Dönüş, 3 Şubat'ta Hasan Boğuldu, 4 Şubat'ta Kış Çiçeği. 5 Şubat'ta Hoşçakal Tstanbul, 6 Şubat'ta Ay Vakti adlı filmler izlenebilecek. 1. Türk Filmleri Şenliği'nde aynca Zıkkımın Kökü, Yumuşak Ten. Sokaktaki Adam. Drajen, Hamam, Sen de Gitme, Kaçıklık Diploması, Eşkıya, Manisa Tarzanı, Züğürt Ağa gibi filmler de gösterilecek. Şenlik boyunca açılacak çeşitli sergilerin yanı sıra yayınevlerinin açacağı standlarda imza günleri ve söyleşilerdüzenlenecek. Refik Durbaş'ın yer alacağı ilk imza günü 30 Ocak'ta saat 14.00-16.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Sinema bilet fiyatlan 500 bin ve 250 bin olarak belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle