24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR Ressam Arzu Başaran yapıtlanndaki formu çözümlemeyi izleyiciye bırakıyor KâğıÜarla kurulu gizli bir oyun FECİRALPTEKİN Ressam Arzu Başaran, akademiden mezun oldugu yıllarda önce iç mekân ve mekân içinde kadın, erkek gibi ekspre- sif fıgürler üzerindeçalıştı. Daha sonra figür azalmaya başladı ve sonsuzluga giden uzun tüneller, yollar girdi Başa- ran'ın resımlerine, ardından da belki ye- niden var olmak anlamına gelen vulva- lar... Ressam 1996 yılında Atatürk Kül- tür Merkezi'nde açtığı sergide ilkel in- sanda bulduğumuz dolaysızlığın, saflı- gın peşine düştüğü, hareket noktasını tarih öncesi devirlerde mağara duvarla- nna çızilen figürlerden alan çalışmala- nyla çıktı izleyicinin karşısına. Başa- ran'ın, halen Garanti Sanat Galerisi'nde yer almakta olan 13. kişisel sergisi, il- kelin saflığını aradığı bir önceki sergi- sinin uzantısı niteliğinde. Aradaki en önemli fark ise kullanılan malzemenin, sanatçının yeni resimlerinde kazandığı kimlik. 'Resmi malzemeye bıraknm' Başaran. önceki sergisınde primitif bir dünya yaratmayı amaçlayarak kullan- dığı Uzakdoğu yapırru kâğıtlar üzerine kurmuş yeni sergisini de; ancak kâğıt bu sergide ana malzeme nıtelıği kazan- mış: "Önceki sergimde kâğıdı sadeceze- min olarak kullanmış. istediğim yoğun- luğu bulduğum bu kâğıtlann üzerine yapımştun resimlerimi. Bu sergide ise kâğıt ana maJzeme niteliği kazandı, ade- ta fırça ya da boya gibL. Üzerine mek- tuplar, ronıanlar. şiirler yazmak için kul- lanılan, ancak bir çırpıda da buruşturu- lup atılabilen bu çok giindelik malzeme- >i plastik elemanlardan birine dönüştür- meye çalıştım. Serginin iki ana malze- mesi kâğıt ve mürekkep, farklı kâğıtlar ve farklı mürekkepler_ Buniann dışın- da da çay ve kahve lekeleri.*" Sergideki resimler. birbirinin üstüne yapıştınlmış, üst iiste bindirilmiş kâğıt- lann arasına gizlenen prehistorik figûr- ler, soyut lekeler ve soyut kompozisyon- lardan, renklerin üzeri örtülerek çıkar- tılan izlerden oluşuyor. Başaran, önce- ki sergisıyle karşılaştırdığındaen önem- (Fotoğraf: UĞURDEMİR) ALrzu Başaran'ın Garanti Sanat Galerisi'ndeki resim sergisi bir öncekinin uzantısı niteliğinde. Aradaki en önemli fark ise kullanılan malzemenin, sanatçının yeni resimlerinde kazandığı kimlik. R li farklıhklardan bırinin bu noktada, mal- zemenin yardımıyta fıgürü dılediği ka- dar örtebilme kontrolünü kazanmasıyla orta>'açıktığını belirtıyor. Yaphklannı giz- leyerek her ızleyıciyi kendine göre bir okuma yolu seçmeye çağınyor: "Bir an- lamda resmi malzemeye bıraktun. Ben gerçeği biliyorum, neyi nereye sakladığı- mı_. Ama izleyicinin, resimdc kendine göre bir şeldl bulmasım. neyi kaparhğım- la ilgilenmesini. oradaki formu çözmeye çalışmasını istnorum. İzleyiciyi kâğıt- larla yapılmış, bu gizli oyıınada>etediyo- rum." Başaran. geçen sergideki 'safuk' temasının sürdüğünü. ancak bu sergide malzemenin de oluşturduğu. malzeme se- çiminde de oluşmuş bir temanın söz ko- nusu olduğunu dile getiriyor: " Burada yine malzemenin katkısıyla ortayaçıkan pentûnento \ar pışmanhk, vezgeçmeler ve sanatçının yaptığını gizlemesL. Yara- bcı kişinin bir, üç ya da 12 saatiik yarat- masürecinde. başlangıçtan, bıttf dedi- ği ana dek geçen süreçte kendisinin bile hatirlamadığı anlar vardır, yapıp boz- duğu, >azgeçtiği anlar... Pi'ntimento. bu- radaki bir diğer tenıavı oluşruruyor" Başaran'ın. Hındi^an. Nepal ve Çın yapımı kağıtlarla çalıştıgı, ana temala- nndan bın pentimento olan yeni sergi- Lesimler, birbirinin üstüne yapıştınlmış, üst üste bindirilmiş kâğıtlann arasına gizlenen prehistorik figürler, soyut lekeler ve soyut kompozisyonlardan, renklerin üzeri örtülerek çıkartılan izlerden oluşuyor. sının oluşum siireci bir anlamda da ras- lantıya, daha önce aynı kâğıtlan kulla- rıarak yaptığı resimlerin sanatçıya oyna- dığı bir oyuna, bir sürprize dayanıyor. 1997 yılında I. Uluslararası Akdeniz Ül- keleri Tunus Bienali ıçm Uzakdoğu'dan getırdıği kâğıtlann üzerine yaptığı resim- lerin, tersınde de aynca birer resim bu- lunduğunu keşfetmesi. yeni serginin ge- lişını »ürecinde etkıli olmuş "kâğıdın özelliğinden. geçirgenliğinden dolayı ki- nıi resimlerin arkasına tam negatifi, ki- minin arkasına sadece ba/ı renklerya da figüıierin bir ktsmı çıkmış, ba/ılannın ar- kasuıda ise tamamen Ugisiz resimler oluş- muştu. Bu bir raslantiydı, buldum, kont- rol erh'm ve yine kendi yaratıcıuğundan geçirerek yeni çalışmalanma yön ver- dim. Kâğıtlann tersinde sürpriz şekilde, gizlke orta>a çıkan resimler, yeni sergi- min oluşumunda bana fikir verdLYer yer kapatmak için uğraştığım renkler, çizdi- ğim ilk figür, sürdüğüm ilk renk ya da koyduğum ilk leke geri geünişti. Hem be- nim katuunımla, hem de bana rağmen var olan bu resimler biraz da o sanatçı- nın yaratı sürecinde pişmanlık duydugu, vazgeçtıği ya da örtmeye çalıştıgı' an- tan anımsattı bana." 'Zaman, bellek ve doku-.' Yeni serginin fıkir aşamasında Başa- ran'ı etkileyen, heTbiri farklı dokular. ka- lınlıklar ve renklere sahip kâğıtlar üze- rindeki bu çift yüzlü resimler, 'Yûzü ve Tersi' adlı bir kitapta toplanarak Garan- ti Bankası tarafından yayımianmış. Sa- natçının deyişiyle 'Sankibirgizibirsır- n olan' bu resimler, sergı kapsamında da izleyiciye sunuluyor. Boşluktaasılı dur- duklanndan, izleyici resimlerin yûzünü vetersini görebilme şansına sahip: "Ar- kalanna bakmasam bu raslantıyı keşfe- demey ecektim. Bu resimlerde kendi say- damlığunla da karşılaştım \e bu raslan- tı> ı sergilemek. kendi saydambğımı izie- > kiyle pa> laşmak istedim." Kâğıt, bu sergide gerçekten çok şey ifa- de ediyor. Başaran'ın elinde bir plastik elemana dönüşen kâğıt, giindelik kulla- nım alanlan düşünüldüğünde yazmaya, not etmeye, hatta tarih yazıcılığına gö- türüyor insanı. Bellek kimliği kazanı- yor: "Zaman, bellek vedoku_ Serginin, bir öncekinden farklı fikrini oluşturan ûç ekrnan. Bu sergide,çokönemli bulduğum çağrışunlara ilişkin koku, ses, görüntü ve bellek kelimelerini yan yana getirdim bir bakıma. Yan yana getirdim, çiinkü tüm bunlan bir ciimle halinde söylemek ko- lay değikiL." Başaran, gelecek projesini ikı yıl son- ra izleyiciye sunmayı tasarlıyor. Tek iş- lik bir proje bu. Sanatçı. ne yapmak is- tedığini biliyor. ancak aynı malzemey- le çalışmayi sürdürüp sürdûrmeyeceği ko- nusunda şimdilik kararsız... Cocuklardan çok etkiliyor Sinemada -; şiddet yetişkinleri tehdit ediyor Kültür Servisi - Sansürden sorumlu In- giliz yetkili JamesFerman. fılmlerdeki cin- sellik ve şiddet öğelerinın çocuklardan çok yetişkinler için risk oluşturduğunu söylü- yor. Ferman'a göre yetişkinler adına kay- gı duymamız için çok daha fazla neden var elimizde. çiinkü "Çocuklarkendilerinigö- zetmeyi daha iyi biliyoriar." British Board of Film Classification'da- kı TBBFC) başkanlık görevini Robin Du- val'e devretmeye hazırlanan Ferman. 1974 yılında göreve başladığı zaman işinin, ço- cuklan koruyup büyüklere daha fazla öz- gürlük veımek olduğunu belirtiyor: "Bu- gün ise yetişkinlerin daha az özgüıiûğe sa- hip olmalan gerekriğini düşünüyorum, ya- ni İngiltere'ye dışardan gelen ve cinsel şid- det öğcsinin kullanıldığı bu yeni dalga film- lerzamanında. Çocuklann Ucuz Roman gi- bi fflmlerin o 'aslında tam olarak söyledi- ğini kastetmeyen' yanlannı sezinleyebildi- ğine inanıyorum. Onlar sinema filmleri, uyuşturucu. körü alışkanlıklar gibi konular- da okullannda çok güzel eğitiliyorlar." L'cuz Roman'ı 18 yaşından küçüklerin izlemesi zaten yasak, ancak Ferman. film- lerin kimler tarafından izlendiğinin kont- rol edilmesinin mümlcün olmadığını, çocuk- lann istedikleri filmi televizyon ya da vi- deodan da izleyebildiklerini belirtiyor. Ju- rassic Park ve Kayıp Dünya gibi filmlerar- tık sansür kurulunu kaygılandırmıyor bile. Ferman en çok da Italya ve Japonya'dan gelen bu yeni dalga cinsel şiddet filmleri karşısında şaşkınhğa uğradıklannı belirti- yor. Ferman, filmlerdeki şiddet sahnele- rinden etkilenen ınsanlann da şiddete en eği- limli insanlar olduklannı söylüyor. VVorcester Oniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı ve şiddet sineması konusunda uz- man Guy Cumberbatch ise yapılan araş- tırmalann aradaki bağlantıyı kesinleştir- mediği kanısında: "Enstitünün yaptığı araş- tırmalar, şiddet sahnelerinden daha çok et- küenmesi beklenen suçlu Idşilerin, sinema ve TVye genelde Ugisiz olduklannı göste- riyor. İlgUi suçlan işleyen Idşilerin, izledik- leri fihnkrden etkilenerekbu suçlan işledik- leri konusunda da şüphelerim var doğru- su." Ferman, Ucuz Roman'daki uyuşturucu kullanımına ilişkin sahneler konusunda çok ılımlı da\Tanıldığını, ancak en azmdan vi- deo versiyonundan gerekli bölümlerin ke- sildiğini belirtiyor. Çarpışma. Lolita ve Kis- sedgibi filmlerkonusunda ise herhangi bir pişmanlık duymuyor. BBFC'nin yeni başkanı Duval'in 4 ço- cuğu \ar. Du%al, her şeyin konuşulabildi- gi sağlıkh bir aile ortamınm, çocuklann filmlerde anlamakta güçlük çekecekleri bazı karmaşık konulann açıklığa kavuştu- rulması için çok yararlı olacağını belirtiyor. Gençşairden Yahya Kemal 'in Paris 'te öğrenim gördüğüyıllarda babasına gönderdiği 139 kartpostalı içeren 'PekSevgili Beybabacığım' Yapı Kredi Yayınları 'ndan çıktı Kültür Servisi - "Sevgjli Beybabacığım, Mufassal mektubunuzu al- dım. Mektep derslerünle de- rece-i nihâyede tazyik olun- duğumdan cevâb-ı acil vereme- dim. Kenevir nümûnesini bek- liyorum. Kereste meselesini bugünlerdeyazanm. Âfıyetde- yün. Asır gazetelerini daima auyorum. Maateessüf sakla- mak mümkün ofanuyor. Hâne- berdûşluk içinde gazete ko- leksiyonu!. Bu mümkün mü? Bâkî âfiyet sevgili bey babacı- ğım. Mütehassir oğlunuz Â. Kemâl. Meh 19 Üsküb: Icra memuru pede- rim İbrahim Beyefendi Turquie d'E\ urope-Uskub Vla Belgrad-Nisch" Paris'ten Üsküp'e gönde- rilen bu kartpostalın tarihi 19 Kanun-ı E\-\-el (Aralık) 1905. Altındaki A. Kemal imzası ise kimilerince Cumhuriyetin ilk. kimilerince Osmanlı'nın son şairi Yahya Kemal Beyat- ü'yaait. Şairin 1903 yılında, henüz 19 yaşuıda okumak için Paris'e gittıği günlerden baş- lamak üzere 1910 yılına ka- darkaldığı yıllarboyunca. Üs- küp"te bir ıcra memuru olan babası İbrahim Naci Bey'e Paris'ten ve gezi amaçlı gittigi Londra, Brüksel \ e Lıege'den göndermiş oldugu sayısız kart- postaldan biri bu. Enis Ba- tur'un deyimıyle 'dört dört- lükbirmuamma' olan Yahya Kemal'ın yaşamının bir dev- resini aydınlığa kavuşturan vesikalardan bıri. Bankanın arşıvınde bulunan 165 kan- postaluı 139'u Yapı Kredi Kül- tür Sanat Yayıncıllk tarafından. Nuri Akbayar'ın çevriyazı- sıyla şairin ölümünün 40. yı- lında bir 'anma'. bir 'arma- ğan" olarak kitap halinde su- nuldu: 'Pek Sevgüi Beybaba- cıfım.' Sıkıntı dolu \ıllar... Kartpostallardan anlaşıldı- ğına göre. dar gelırli bir me- murailesininçocuğuolanşa- ir. Osmanli Imparatorlugu'nun çöküş döneminde okuma ola- nağını bulamamış olan baba- sı tarafından okumak üzere gönderildiğı Paris'te büyük ekonomik sıkıntı lar içinde ka- lır. Bu uğurda büyük fedakâr- lıklara katlanan babasının za- ten kıt olan kaynaklan kuru- uınca, özellikle de çok güve- nilen \arlıklı anneanne 'suko- yuverince". baba oğul büyük çaresizlikler içine düşerler. Hatta bir ara ticaret yapmaya • Nuri Akbayar'ın çevriyazısıyla Yahya Kemal'in ölümünün 40. yılında bir armağan olarak sunulan kitap, aslında şairin yıllar önce babasından oluşturmasını rica ettiği bir 'resimli kartpostal mecmuası'. bile kalkışırlar: Tütiin, keres- te, kenevir, hatta sülük alıp satarlar. Harçlıktan yoksun kalan. okul taksitlerinı öde- yemeyen, karda kışta bir pal- to. birpotin almaktan âciz du- ruma düşen genç şaır, gön- derdiği kartpostallarda son derece saygılı hitaplar ve ifa- deler kullanarak babasını ve büyiıkannesini kendisine yar- dım etmeye çağınrken. çekti- ği sıkıntılan zaman zaman edebı zaman zaman son dere- ce içten sözlerle anlatmaya çalışır: "Fevkalademuhtaçol- duğum bir kaput ve kostüm \e bir çift potin satın aunam ta- rafınızdan münasip görülür- se sonsuz lütuflanmza bu da eklenmiş ve hasretzede oğlu- nuz Paris'in bu şiddetli kışı sı- rasında ihtiyacını hafifletmiş oluz." Denilebilirkı, okul mas- raflanru, kışlık giyecek konu- sunu, gündelik çarkın zorla- yıcılığını gündemegetirmeyen tek bir pusula yola çıkmaz Pa- P*r.ıî««îr / Yahya KemalMn 'Tarih-i L mumi' derslerini aJdığı Fransız Koleji'nin kapısL ris'ten. Ancak Parisli yıllann sonlanna yaklaştıkça, şairin okuldaki başansızhğınm ver- diğı sıkıntı \e babası karşı- sında duyduğu utanç da kart- postallardaki cümlelerarasın- da yerini bulur. 'Kıymetii bir hatıra... 1 Peki neden mektup değil de kartpostal? Şevket Rado 1985 vıhndaverdiği 'Yahya Kemal Beyatfa' konulu semınerde şöy- le açıklıyor bunu: "Şairimiz yüksek bir medeniyet âlemi olarak gördüğü Paris şehrini, onun meşhur semtierini, bi- nalarını. abidelerini; sanat, edebiyat, ilim \e siyaset adam- lannı bir taşra kasabasında doğup az okumuş, bu sebep- ten bilgisi mahdut olan baba- sına tanrtmak, nasıl bir yerde okuduğunu onaresimlean- latmak istiyordu. Nitekim şa- ir babasına gönderdiği kart- postallarda ihtiyaçlannı be- lirtirkcn bir taraftan da o kart- postallarda görülen yerler ve insanlarerrafında kısa biigiler vermevi ihmaletmemektedüf Panteon, "Türbe-i eânm" Okulunu bitiremez Yahya Kemal. diplomaalamaz. 'Ulu- mu Siyasiye Mektebi dipko- ması yüzünden ailece bu ka- dar teessüıiere düşmek, bed- bahtolmak'tan dolayı büyük 'teessüller' içindedir. Dörtbeş yıl daha Paris'te oyalandık- tan sonra Istanbul'a gelir ve Darûlfünun'a hoca tayin edi- lir: Türk ve Batı Edebiyatı Ta- rihi dersinin diplomasız hoca- sı. Büyük şairin evsiz, eşya- sız, eş'siz geçen yaşamının bir kesiti burada sonlanır. Ama biz bugün yeniden o yaşam ke- sitinın sayfalannı aralıyoruz bu kitapta. 'PekSevgiBBeytaba- cığun'a kitap demek de pek doğru değil, bu bir 'resimli kartpostal mecmuası'. Zaten 'Üstaf da Paris kartpostalla- nndan bırinde böyle bir şeyi dilememiş miydi babasından: "Resimli kartpostal mecmu- ası pul mecmuasından zivade güzel olur. Bunun için ara SH ra resimli kartpostallar gön- deriyorum. Bir mecmua ter- tib buyunırsanız kıymetli bir hatıra ıJur." IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Şiire Dair... - Şiirin büyük ustası Behçet Necatigil'den bili- yoruz: Şairlerin, boyuna kimlere yazdıklannı: O in- sanı ürperten, duygu rüzgânnda yitiren, gözyaş- lannı akrtan ve yüreğini hızlı hızlı çarptıran, o ta- nımsız Solgun Bir Gül Dokununca şiiri ile daha ni- celerini bize bir armağan olarak bırakan Necati- gil'den: "Ve şairler boyuna kimlere yazariar? Yıkılmış köprülerin başmda •. Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa Ve şairler onlara geldimlere yazariar." Kim bilir kaç kez bu şiiri alıntıladım bu köşede ve başka yazılarımda? ••• Hiç kuşkusuz ki dünya şiirinde (modern şiirde) çok büyük biryeri vardır Türk şiirinin. Tabii ki "geç- mişin kalıtını" yüreklerinde ve kalemlerinde taşı- yan, modern Türk şiirini oluşturanlardan, yani Nâ- zım'lardan başlayarak, günümüze kadar uzanan o görkemli şiirde nasıl oluyor da, -hemen hemen- son on yıldır (yani demem o demek ki "doksanla- nn şiiri"), "çıta" bu kadar düşüyor. Evet nasıl oluyor da bu kadar "ruhsuz ve //- rizm"den uzak bir "yeni şiir" geliyor! "Medyanın" ve "medyatik olmanın" günahı boynuna onu bir ke- nara bırakalım. Ama belli ki büyük bir kayma, sos- yolojik, tabii ki etik ve estetik bir kayma var... Öte yandan da kendi "sırça köşkünde" yılma- dan, "direnip" duruyor; "gerçek şiir": Kasetçile- rin, uydurukçulann, "kıç ve arabesk özentililerin", zorlamacıların ve medyatikçilerin yani sıra... Özellikle seksenlerin başında daha çoktu; der- gilerde şiir sanatı üzerine olan tartışma. Üstelık kı- ran kıranaydı; sankı geçmışın kalıtı sürüyordu! Şi- irin "iticigücü" olabiliyordu, zaman zaman da ol- sa... Şimdilerde pek öyle değil, yine de Adam Sanat'ta Memet Fuat, Bay Sevgili Ş'ye mektuplannı sür- dürüyor. Memet Fuat bir yandan "şiirin ilkeleri", ''şi- ir anlayışlan" üzerine açılımlar getirirken öte yan- dan da modem şiirimizin "tarihine" ilişkin köşetaş- lannı sergıliyor, anımsatıyor. Varlık'ta (Ocak sayısı) şiirin kendi öznesine iliş- kin iki önemli yazı var. Sait Maden, "Şiirin Kayna- ğına Doğru" yol alıyor. Her ne kadar "çağımızda söz'ün ilk nedenselliklerine" kadar uzanan bir ya- zı Maden'inki. Ikinci yazı ise Hasan Bülent Kahraman'ın Baş- lığından, yazının poetik sorunlara girdiği, yeni açı- lımlara ve tartışmalara "ayna tuttuğu" belli oluyor. "Söz, Yazı, (Eleştirel) Okuma: Sihir mi ki, Büyümü ki, Fal mı ki? Şiir Üstüne Bir Yorum Denemesi." Bir anlamda Sait Maden'in yazınsal "fema"sıylaça- kışıyor: "Yunus, 'ben kuş dilini bilirim Süleyman söyler bana' diyordu. Şairierin bildiği o kuş diline şimdi her zamankinden daha çok gereksinmemiz oldu- ğu 'kuş'ku götürmeyen belki de çok az gerçekten ^ . . . I,J*I(..' "V- r.-ı.m.ii,:ıı\ ^Vdio'raz garipseniyorsa da) Ludingirra, bir şiir oe*gisi olarak üstüne düşeni özenle yapıyor: Yeni şiirler, yeni şairler, tartışmalar yayımlıyor. Şiir der- gisi yayımlamak, biraz da lodosta sandalı kryıya çek- mek gibidir; egemen olamazsanız, sandalı parça- larsınız. Özcesi güç iştir şiir dergisi çıkarmak. "Ser- maye"yQ dayanmadan. Zaten sermaye de şiir der- gisi çıkarmaz! Ludingirra (Güz 1998) bu sayının "dosya"sını Metin Altok'a ayırmış. Metin Altıok, çok iyi bir şa- irdi. Şiiri bilerek yazan, yaşarken değeri anlaşılma- yan (anlaşıldı mı?) birşairdi. Behçet Necatigil, Me- tin Altıok'un şiiri için, "... yalın bir kalbin şiirieri bunlar. Çileli, çok duyariıklı bir kalbin" diye yazı- yor kendisine gönderdiği mektupta. • • • Metin Altıok, yerleşık bir yabancıydı, şu dünya- da: Özdemir Ince'nin dediâi gibi, ceplerini arasak karanfıl tohumu bulurduk. Otekiler gibi O'nu da Sı- vas'ta caniler yaktı. Şiirieri kaldı bize: "Anılanm kar topluyor inceden, Biryorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuluş değil bu, Sızlatıyor sensizliği tersine, Senin kim olduğunu bile bilmezken, Sevgiden caydığım yerde danl bana." Ankara Uluslararası Rlm Festivali'nden iki yeni yarışma • Kültür Servisi - 26 Nısan-9 Mayıs günleri arasında 1 l'incisı gerçekleştinlecek olan Ankara Uluslararası Film Festivali'nin etkinliklerine iki yeni uluslararası yarışma ekleniyor. Yanşmalardan ilki 'Uluslararası Belgesel Film Yanşması' adı altında düzenlenecek. Yanşmaya Türkiye de dahil olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinden belgesel filmciler katılabilecek. 'Uluslararası ilk Uzun Filmler Yanşması' başlığı altında düzenlenen ikinci yanşmaya ise Asyalı ve Avrupalı yönetmenler çektikleri ilk üç uzun filmle katılabilecekleT. Her iki yanşmayı da 11. Ankara Uluslararası Film Festivalı'ne yetiştirmeye çalışan festival yönetimi, herhangi bir zorlukla karşılaşıldığı takdirde yanşmalan 2000 yılında yapılacak olan 12. festivale erteleyecek TVIedya Planlaması' • Kültür Senisi - Çantay Kitabevi, medya planlamasının her geçen gün daha çok önem kazandığı günümüzde medya dünyasına bir kitapla katkıda bulunuyor. Dr. Bılgen Başal tarafından kaleme alınan 'Medya Planlaması' adlı kitap, medya sektörüne yeni adım atmış kışilere, medya şirketleriyle iletişim içinde olan reklam verenler ve medya planlamasının ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini öğrenmek isteyenler için bir başvuru kılavuzu nıteliğını taşıyor. Nafî Çil'in pesim sergisi • Kültür Servisi - Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi, ressam Nafı Çil'in yapıtlannı 26 Ocak'tan itibaren sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi 22 Şubat'a kadar görülebilecek. Çil, en son 1998"in ekim ayında uluslararası 'Grands et Jeunes D'aujourd'buı' resim ve heykel sergisi kapsamında Akatünvel Sanat Topluluğu'yla birlikte Lüksemburg, Pans. Zagreb ve Dubrovnik'teki sergilere katıldı. Resimlerinde. mağara devrinin resminden günümüz sanatçılanna uzanan gerçek çizgiyi yakalama, somuttaki soyutu öne çıkarma, katıksız, geçmışi yüklenmiş bir resim diline ulaşmanın arayışında olan Çıl, resmin tarihi ve serüveni içinde gezintiye çıktığında kendini bağımlı sayıyor; çünkü özgünlüğün kopuklukta, yadsımakta değil, binkımde olduğuna ınanıyor. (251 40 92)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle