Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR
Ressam Arzu Başaran yapıtlanndaki formu çözümlemeyi izleyiciye bırakıyor
KâğıÜarla kurulu gizli bir oyun
FECİRALPTEKİN
Ressam Arzu Başaran, akademiden
mezun oldugu yıllarda önce iç mekân ve
mekân içinde kadın, erkek gibi ekspre-
sif fıgürler üzerindeçalıştı. Daha sonra
figür azalmaya başladı ve sonsuzluga
giden uzun tüneller, yollar girdi Başa-
ran'ın resımlerine, ardından da belki ye-
niden var olmak anlamına gelen vulva-
lar... Ressam 1996 yılında Atatürk Kül-
tür Merkezi'nde açtığı sergide ilkel in-
sanda bulduğumuz dolaysızlığın, saflı-
gın peşine düştüğü, hareket noktasını
tarih öncesi devirlerde mağara duvarla-
nna çızilen figürlerden alan çalışmala-
nyla çıktı izleyicinin karşısına. Başa-
ran'ın, halen Garanti Sanat Galerisi'nde
yer almakta olan 13. kişisel sergisi, il-
kelin saflığını aradığı bir önceki sergi-
sinin uzantısı niteliğinde. Aradaki en
önemli fark ise kullanılan malzemenin,
sanatçının yeni resimlerinde kazandığı
kimlik.
'Resmi malzemeye bıraknm'
Başaran. önceki sergisınde primitif
bir dünya yaratmayı amaçlayarak kullan-
dığı Uzakdoğu yapırru kâğıtlar üzerine
kurmuş yeni sergisini de; ancak kâğıt
bu sergide ana malzeme nıtelıği kazan-
mış: "Önceki sergimde kâğıdı sadeceze-
min olarak kullanmış. istediğim yoğun-
luğu bulduğum bu kâğıtlann üzerine
yapımştun resimlerimi. Bu sergide ise
kâğıt ana maJzeme niteliği kazandı, ade-
ta fırça ya da boya gibL. Üzerine mek-
tuplar, ronıanlar. şiirler yazmak için kul-
lanılan, ancak bir çırpıda da buruşturu-
lup atılabilen bu çok giindelik malzeme-
>i plastik elemanlardan birine dönüştür-
meye çalıştım. Serginin iki ana malze-
mesi kâğıt ve mürekkep, farklı kâğıtlar
ve farklı mürekkepler_ Buniann dışın-
da da çay ve kahve lekeleri.*"
Sergideki resimler. birbirinin üstüne
yapıştınlmış, üst iiste bindirilmiş kâğıt-
lann arasına gizlenen prehistorik figûr-
ler, soyut lekeler ve soyut kompozisyon-
lardan, renklerin üzeri örtülerek çıkar-
tılan izlerden oluşuyor. Başaran, önce-
ki sergisıyle karşılaştırdığındaen önem-
(Fotoğraf: UĞURDEMİR)
ALrzu Başaran'ın
Garanti Sanat
Galerisi'ndeki resim
sergisi bir öncekinin
uzantısı niteliğinde.
Aradaki en
önemli fark ise
kullanılan
malzemenin,
sanatçının yeni
resimlerinde
kazandığı kimlik.
R
li farklıhklardan bırinin bu noktada, mal-
zemenin yardımıyta fıgürü dılediği ka-
dar örtebilme kontrolünü kazanmasıyla
orta>'açıktığını belirtıyor. Yaphklannı giz-
leyerek her ızleyıciyi kendine göre bir
okuma yolu seçmeye çağınyor: "Bir an-
lamda resmi malzemeye bıraktun. Ben
gerçeği biliyorum, neyi nereye sakladığı-
mı_. Ama izleyicinin, resimdc kendine
göre bir şeldl bulmasım. neyi kaparhğım-
la ilgilenmesini. oradaki formu çözmeye
çalışmasını istnorum. İzleyiciyi kâğıt-
larla yapılmış, bu gizli oyıınada>etediyo-
rum." Başaran. geçen sergideki 'safuk'
temasının sürdüğünü. ancak bu sergide
malzemenin de oluşturduğu. malzeme se-
çiminde de oluşmuş bir temanın söz ko-
nusu olduğunu dile getiriyor: " Burada
yine malzemenin katkısıyla ortayaçıkan
pentûnento \ar pışmanhk, vezgeçmeler
ve sanatçının yaptığını gizlemesL. Yara-
bcı kişinin bir, üç ya da 12 saatiik yarat-
masürecinde. başlangıçtan, bıttf dedi-
ği ana dek geçen süreçte kendisinin bile
hatirlamadığı anlar vardır, yapıp boz-
duğu, >azgeçtiği anlar... Pi'ntimento. bu-
radaki bir diğer tenıavı oluşruruyor"
Başaran'ın. Hındi^an. Nepal ve Çın
yapımı kağıtlarla çalıştıgı, ana temala-
nndan bın pentimento olan yeni sergi-
Lesimler,
birbirinin üstüne
yapıştınlmış, üst
üste bindirilmiş
kâğıtlann arasına
gizlenen prehistorik
figürler, soyut
lekeler ve soyut
kompozisyonlardan,
renklerin üzeri
örtülerek çıkartılan
izlerden oluşuyor.
sının oluşum siireci bir anlamda da ras-
lantıya, daha önce aynı kâğıtlan kulla-
rıarak yaptığı resimlerin sanatçıya oyna-
dığı bir oyuna, bir sürprize dayanıyor.
1997 yılında I. Uluslararası Akdeniz Ül-
keleri Tunus Bienali ıçm Uzakdoğu'dan
getırdıği kâğıtlann üzerine yaptığı resim-
lerin, tersınde de aynca birer resim bu-
lunduğunu keşfetmesi. yeni serginin ge-
lişını »ürecinde etkıli olmuş "kâğıdın
özelliğinden. geçirgenliğinden dolayı ki-
nıi resimlerin arkasına tam negatifi, ki-
minin arkasına sadece ba/ı renklerya da
figüıierin bir ktsmı çıkmış, ba/ılannın ar-
kasuıda ise tamamen Ugisiz resimler oluş-
muştu. Bu bir raslantiydı, buldum, kont-
rol erh'm ve yine kendi yaratıcıuğundan
geçirerek yeni çalışmalanma yön ver-
dim. Kâğıtlann tersinde sürpriz şekilde,
gizlke orta>a çıkan resimler, yeni sergi-
min oluşumunda bana fikir verdLYer yer
kapatmak için uğraştığım renkler, çizdi-
ğim ilk figür, sürdüğüm ilk renk ya da
koyduğum ilk leke geri geünişti. Hem be-
nim katuunımla, hem de bana rağmen
var olan bu resimler biraz da o sanatçı-
nın yaratı sürecinde pişmanlık duydugu,
vazgeçtıği ya da örtmeye çalıştıgı' an-
tan anımsattı bana."
'Zaman, bellek ve doku-.'
Yeni serginin fıkir aşamasında Başa-
ran'ı etkileyen, heTbiri farklı dokular. ka-
lınlıklar ve renklere sahip kâğıtlar üze-
rindeki bu çift yüzlü resimler, 'Yûzü ve
Tersi' adlı bir kitapta toplanarak Garan-
ti Bankası tarafından yayımianmış. Sa-
natçının deyişiyle 'Sankibirgizibirsır-
n olan' bu resimler, sergı kapsamında da
izleyiciye sunuluyor. Boşluktaasılı dur-
duklanndan, izleyici resimlerin yûzünü
vetersini görebilme şansına sahip: "Ar-
kalanna bakmasam bu raslantıyı keşfe-
demey ecektim. Bu resimlerde kendi say-
damlığunla da karşılaştım \e bu raslan-
tı> ı sergilemek. kendi saydambğımı izie-
> kiyle pa> laşmak istedim."
Kâğıt, bu sergide gerçekten çok şey ifa-
de ediyor. Başaran'ın elinde bir plastik
elemana dönüşen kâğıt, giindelik kulla-
nım alanlan düşünüldüğünde yazmaya,
not etmeye, hatta tarih yazıcılığına gö-
türüyor insanı. Bellek kimliği kazanı-
yor: "Zaman, bellek vedoku_ Serginin,
bir öncekinden farklı fikrini oluşturan ûç
ekrnan. Bu sergide,çokönemli bulduğum
çağrışunlara ilişkin koku, ses, görüntü ve
bellek kelimelerini yan yana getirdim bir
bakıma. Yan yana getirdim, çiinkü tüm
bunlan bir ciimle halinde söylemek ko-
lay değikiL."
Başaran, gelecek projesini ikı yıl son-
ra izleyiciye sunmayı tasarlıyor. Tek iş-
lik bir proje bu. Sanatçı. ne yapmak is-
tedığini biliyor. ancak aynı malzemey-
le çalışmayi sürdürüp sürdûrmeyeceği ko-
nusunda şimdilik kararsız...
Cocuklardan çok etkiliyor
Sinemada -;
şiddet
yetişkinleri
tehdit ediyor
Kültür Servisi - Sansürden sorumlu In-
giliz yetkili JamesFerman. fılmlerdeki cin-
sellik ve şiddet öğelerinın çocuklardan çok
yetişkinler için risk oluşturduğunu söylü-
yor. Ferman'a göre yetişkinler adına kay-
gı duymamız için çok daha fazla neden var
elimizde. çiinkü "Çocuklarkendilerinigö-
zetmeyi daha iyi biliyoriar."
British Board of Film Classification'da-
kı TBBFC) başkanlık görevini Robin Du-
val'e devretmeye hazırlanan Ferman. 1974
yılında göreve başladığı zaman işinin, ço-
cuklan koruyup büyüklere daha fazla öz-
gürlük veımek olduğunu belirtiyor: "Bu-
gün ise yetişkinlerin daha az özgüıiûğe sa-
hip olmalan gerekriğini düşünüyorum, ya-
ni İngiltere'ye dışardan gelen ve cinsel şid-
det öğcsinin kullanıldığı bu yeni dalga film-
lerzamanında. Çocuklann Ucuz Roman gi-
bi fflmlerin o 'aslında tam olarak söyledi-
ğini kastetmeyen' yanlannı sezinleyebildi-
ğine inanıyorum. Onlar sinema filmleri,
uyuşturucu. körü alışkanlıklar gibi konular-
da okullannda çok güzel eğitiliyorlar."
L'cuz Roman'ı 18 yaşından küçüklerin
izlemesi zaten yasak, ancak Ferman. film-
lerin kimler tarafından izlendiğinin kont-
rol edilmesinin mümlcün olmadığını, çocuk-
lann istedikleri filmi televizyon ya da vi-
deodan da izleyebildiklerini belirtiyor. Ju-
rassic Park ve Kayıp Dünya gibi filmlerar-
tık sansür kurulunu kaygılandırmıyor bile.
Ferman en çok da Italya ve Japonya'dan
gelen bu yeni dalga cinsel şiddet filmleri
karşısında şaşkınhğa uğradıklannı belirti-
yor. Ferman, filmlerdeki şiddet sahnele-
rinden etkilenen ınsanlann da şiddete en eği-
limli insanlar olduklannı söylüyor.
VVorcester Oniversitesi Psikoloji Bölüm
Başkanı ve şiddet sineması konusunda uz-
man Guy Cumberbatch ise yapılan araş-
tırmalann aradaki bağlantıyı kesinleştir-
mediği kanısında: "Enstitünün yaptığı araş-
tırmalar, şiddet sahnelerinden daha çok et-
küenmesi beklenen suçlu Idşilerin, sinema
ve TVye genelde Ugisiz olduklannı göste-
riyor. İlgUi suçlan işleyen Idşilerin, izledik-
leri fihnkrden etkilenerekbu suçlan işledik-
leri konusunda da şüphelerim var doğru-
su."
Ferman, Ucuz Roman'daki uyuşturucu
kullanımına ilişkin sahneler konusunda çok
ılımlı da\Tanıldığını, ancak en azmdan vi-
deo versiyonundan gerekli bölümlerin ke-
sildiğini belirtiyor. Çarpışma. Lolita ve Kis-
sedgibi filmlerkonusunda ise herhangi bir
pişmanlık duymuyor.
BBFC'nin yeni başkanı Duval'in 4 ço-
cuğu \ar. Du%al, her şeyin konuşulabildi-
gi sağlıkh bir aile ortamınm, çocuklann
filmlerde anlamakta güçlük çekecekleri
bazı karmaşık konulann açıklığa kavuştu-
rulması için çok yararlı olacağını belirtiyor.
Gençşairden
Yahya Kemal 'in Paris 'te öğrenim gördüğüyıllarda babasına gönderdiği 139
kartpostalı içeren 'PekSevgili Beybabacığım' Yapı Kredi Yayınları 'ndan çıktı
Kültür Servisi -
"Sevgjli Beybabacığım,
Mufassal mektubunuzu al-
dım. Mektep derslerünle de-
rece-i nihâyede tazyik olun-
duğumdan cevâb-ı acil vereme-
dim. Kenevir nümûnesini bek-
liyorum. Kereste meselesini
bugünlerdeyazanm. Âfıyetde-
yün. Asır gazetelerini daima
auyorum. Maateessüf sakla-
mak mümkün ofanuyor. Hâne-
berdûşluk içinde gazete ko-
leksiyonu!. Bu mümkün mü?
Bâkî âfiyet sevgili bey babacı-
ğım. Mütehassir oğlunuz Â.
Kemâl. Meh 19
Üsküb: Icra memuru pede-
rim İbrahim Beyefendi
Turquie d'E\ urope-Uskub
Vla Belgrad-Nisch"
Paris'ten Üsküp'e gönde-
rilen bu kartpostalın tarihi 19
Kanun-ı E\-\-el (Aralık) 1905.
Altındaki A. Kemal imzası
ise kimilerince Cumhuriyetin
ilk. kimilerince Osmanlı'nın
son şairi Yahya Kemal Beyat-
ü'yaait. Şairin 1903 yılında,
henüz 19 yaşuıda okumak için
Paris'e gittıği günlerden baş-
lamak üzere 1910 yılına ka-
darkaldığı yıllarboyunca. Üs-
küp"te bir ıcra memuru olan
babası İbrahim Naci Bey'e
Paris'ten ve gezi amaçlı gittigi
Londra, Brüksel \ e Lıege'den
göndermiş oldugu sayısız kart-
postaldan biri bu. Enis Ba-
tur'un deyimıyle 'dört dört-
lükbirmuamma' olan Yahya
Kemal'ın yaşamının bir dev-
resini aydınlığa kavuşturan
vesikalardan bıri. Bankanın
arşıvınde bulunan 165 kan-
postaluı 139'u Yapı Kredi Kül-
tür Sanat Yayıncıllk tarafından.
Nuri Akbayar'ın çevriyazı-
sıyla şairin ölümünün 40. yı-
lında bir 'anma'. bir 'arma-
ğan" olarak kitap halinde su-
nuldu: 'Pek Sevgüi Beybaba-
cıfım.'
Sıkıntı dolu \ıllar...
Kartpostallardan anlaşıldı-
ğına göre. dar gelırli bir me-
murailesininçocuğuolanşa-
ir. Osmanli Imparatorlugu'nun
çöküş döneminde okuma ola-
nağını bulamamış olan baba-
sı tarafından okumak üzere
gönderildiğı Paris'te büyük
ekonomik sıkıntı lar içinde ka-
lır. Bu uğurda büyük fedakâr-
lıklara katlanan babasının za-
ten kıt olan kaynaklan kuru-
uınca, özellikle de çok güve-
nilen \arlıklı anneanne 'suko-
yuverince". baba oğul büyük
çaresizlikler içine düşerler.
Hatta bir ara ticaret yapmaya
• Nuri Akbayar'ın
çevriyazısıyla
Yahya Kemal'in
ölümünün
40. yılında bir
armağan olarak
sunulan kitap,
aslında şairin yıllar
önce babasından
oluşturmasını rica
ettiği bir 'resimli
kartpostal mecmuası'.
bile kalkışırlar: Tütiin, keres-
te, kenevir, hatta sülük alıp
satarlar. Harçlıktan yoksun
kalan. okul taksitlerinı öde-
yemeyen, karda kışta bir pal-
to. birpotin almaktan âciz du-
ruma düşen genç şaır, gön-
derdiği kartpostallarda son
derece saygılı hitaplar ve ifa-
deler kullanarak babasını ve
büyiıkannesini kendisine yar-
dım etmeye çağınrken. çekti-
ği sıkıntılan zaman zaman
edebı zaman zaman son dere-
ce içten sözlerle anlatmaya
çalışır: "Fevkalademuhtaçol-
duğum bir kaput ve kostüm \e
bir çift potin satın aunam ta-
rafınızdan münasip görülür-
se sonsuz lütuflanmza bu da
eklenmiş ve hasretzede oğlu-
nuz Paris'in bu şiddetli kışı sı-
rasında ihtiyacını hafifletmiş
oluz." Denilebilirkı, okul mas-
raflanru, kışlık giyecek konu-
sunu, gündelik çarkın zorla-
yıcılığını gündemegetirmeyen
tek bir pusula yola çıkmaz Pa-
P*r.ıî««îr /
Yahya KemalMn 'Tarih-i L mumi' derslerini aJdığı Fransız Koleji'nin kapısL
ris'ten. Ancak Parisli yıllann
sonlanna yaklaştıkça, şairin
okuldaki başansızhğınm ver-
diğı sıkıntı \e babası karşı-
sında duyduğu utanç da kart-
postallardaki cümlelerarasın-
da yerini bulur.
'Kıymetii bir hatıra...
1
Peki neden mektup değil de
kartpostal? Şevket Rado 1985
vıhndaverdiği 'Yahya Kemal
Beyatfa' konulu semınerde şöy-
le açıklıyor bunu: "Şairimiz
yüksek bir medeniyet âlemi
olarak gördüğü Paris şehrini,
onun meşhur semtierini, bi-
nalarını. abidelerini; sanat,
edebiyat, ilim \e siyaset adam-
lannı bir taşra kasabasında
doğup az okumuş, bu sebep-
ten bilgisi mahdut olan baba-
sına tanrtmak, nasıl bir yerde
okuduğunu onaresimlean-
latmak istiyordu. Nitekim şa-
ir babasına gönderdiği kart-
postallarda ihtiyaçlannı be-
lirtirkcn bir taraftan da o kart-
postallarda görülen yerler ve
insanlarerrafında kısa biigiler
vermevi ihmaletmemektedüf
Panteon, "Türbe-i eânm"
Okulunu bitiremez Yahya
Kemal. diplomaalamaz. 'Ulu-
mu Siyasiye Mektebi dipko-
ması yüzünden ailece bu ka-
dar teessüıiere düşmek, bed-
bahtolmak'tan dolayı büyük
'teessüller' içindedir. Dörtbeş
yıl daha Paris'te oyalandık-
tan sonra Istanbul'a gelir ve
Darûlfünun'a hoca tayin edi-
lir: Türk ve Batı Edebiyatı Ta-
rihi dersinin diplomasız hoca-
sı. Büyük şairin evsiz, eşya-
sız, eş'siz geçen yaşamının bir
kesiti burada sonlanır. Ama
biz bugün yeniden o yaşam ke-
sitinın sayfalannı aralıyoruz bu
kitapta. 'PekSevgiBBeytaba-
cığun'a kitap demek de pek
doğru değil, bu bir 'resimli
kartpostal mecmuası'. Zaten
'Üstaf da Paris kartpostalla-
nndan bırinde böyle bir şeyi
dilememiş miydi babasından:
"Resimli kartpostal mecmu-
ası pul mecmuasından zivade
güzel olur. Bunun için ara SH
ra resimli kartpostallar gön-
deriyorum. Bir mecmua ter-
tib buyunırsanız kıymetli bir
hatıra ıJur."
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Şiire Dair... -
Şiirin büyük ustası Behçet Necatigil'den bili-
yoruz: Şairlerin, boyuna kimlere yazdıklannı: O in-
sanı ürperten, duygu rüzgânnda yitiren, gözyaş-
lannı akrtan ve yüreğini hızlı hızlı çarptıran, o ta-
nımsız Solgun Bir Gül Dokununca şiiri ile daha ni-
celerini bize bir armağan olarak bırakan Necati-
gil'den:
"Ve şairler boyuna kimlere yazariar?
Yıkılmış köprülerin başmda •.
Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa
Ve şairler onlara geldimlere yazariar."
Kim bilir kaç kez bu şiiri alıntıladım bu köşede
ve başka yazılarımda?
•••
Hiç kuşkusuz ki dünya şiirinde (modern şiirde)
çok büyük biryeri vardır Türk şiirinin. Tabii ki "geç-
mişin kalıtını" yüreklerinde ve kalemlerinde taşı-
yan, modern Türk şiirini oluşturanlardan, yani Nâ-
zım'lardan başlayarak, günümüze kadar uzanan
o görkemli şiirde nasıl oluyor da, -hemen hemen-
son on yıldır (yani demem o demek ki "doksanla-
nn şiiri"), "çıta" bu kadar düşüyor.
Evet nasıl oluyor da bu kadar "ruhsuz ve //-
rizm"den uzak bir "yeni şiir" geliyor! "Medyanın"
ve "medyatik olmanın" günahı boynuna onu bir ke-
nara bırakalım. Ama belli ki büyük bir kayma, sos-
yolojik, tabii ki etik ve estetik bir kayma var...
Öte yandan da kendi "sırça köşkünde" yılma-
dan, "direnip" duruyor; "gerçek şiir": Kasetçile-
rin, uydurukçulann, "kıç ve arabesk özentililerin",
zorlamacıların ve medyatikçilerin yani sıra...
Özellikle seksenlerin başında daha çoktu; der-
gilerde şiir sanatı üzerine olan tartışma. Üstelık kı-
ran kıranaydı; sankı geçmışın kalıtı sürüyordu! Şi-
irin "iticigücü" olabiliyordu, zaman zaman da ol-
sa...
Şimdilerde pek öyle değil, yine de Adam Sanat'ta
Memet Fuat, Bay Sevgili Ş'ye mektuplannı sür-
dürüyor. Memet Fuat bir yandan "şiirin ilkeleri", ''şi-
ir anlayışlan" üzerine açılımlar getirirken öte yan-
dan da modem şiirimizin "tarihine" ilişkin köşetaş-
lannı sergıliyor, anımsatıyor.
Varlık'ta (Ocak sayısı) şiirin kendi öznesine iliş-
kin iki önemli yazı var. Sait Maden, "Şiirin Kayna-
ğına Doğru" yol alıyor. Her ne kadar "çağımızda
söz'ün ilk nedenselliklerine" kadar uzanan bir ya-
zı Maden'inki.
Ikinci yazı ise Hasan Bülent Kahraman'ın Baş-
lığından, yazının poetik sorunlara girdiği, yeni açı-
lımlara ve tartışmalara "ayna tuttuğu" belli oluyor.
"Söz, Yazı, (Eleştirel) Okuma: Sihir mi ki, Büyümü
ki, Fal mı ki? Şiir Üstüne Bir Yorum Denemesi."
Bir anlamda Sait Maden'in yazınsal "fema"sıylaça-
kışıyor:
"Yunus, 'ben kuş dilini bilirim Süleyman söyler
bana' diyordu. Şairierin bildiği o kuş diline şimdi
her zamankinden daha çok gereksinmemiz oldu-
ğu 'kuş'ku götürmeyen belki de çok az gerçekten
^ . . . I,J*I(..' "V- r.-ı.m.ii,:ıı\
^Vdio'raz garipseniyorsa da) Ludingirra, bir şiir
oe*gisi olarak üstüne düşeni özenle yapıyor: Yeni
şiirler, yeni şairler, tartışmalar yayımlıyor. Şiir der-
gisi yayımlamak, biraz da lodosta sandalı kryıya çek-
mek gibidir; egemen olamazsanız, sandalı parça-
larsınız. Özcesi güç iştir şiir dergisi çıkarmak. "Ser-
maye"yQ dayanmadan. Zaten sermaye de şiir der-
gisi çıkarmaz!
Ludingirra (Güz 1998) bu sayının "dosya"sını
Metin Altok'a ayırmış. Metin Altıok, çok iyi bir şa-
irdi. Şiiri bilerek yazan, yaşarken değeri anlaşılma-
yan (anlaşıldı mı?) birşairdi. Behçet Necatigil, Me-
tin Altıok'un şiiri için, "... yalın bir kalbin şiirieri
bunlar. Çileli, çok duyariıklı bir kalbin" diye yazı-
yor kendisine gönderdiği mektupta.
• • •
Metin Altıok, yerleşık bir yabancıydı, şu dünya-
da: Özdemir Ince'nin dediâi gibi, ceplerini arasak
karanfıl tohumu bulurduk. Otekiler gibi O'nu da Sı-
vas'ta caniler yaktı. Şiirieri kaldı bize:
"Anılanm kar topluyor inceden,
Biryorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuluş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine,
Senin kim olduğunu bile bilmezken,
Sevgiden caydığım yerde danl bana."
Ankara Uluslararası Rlm
Festivali'nden iki yeni yarışma
• Kültür Servisi - 26 Nısan-9 Mayıs günleri arasında
1 l'incisı gerçekleştinlecek olan Ankara Uluslararası
Film Festivali'nin etkinliklerine iki yeni uluslararası
yarışma ekleniyor. Yanşmalardan ilki 'Uluslararası
Belgesel Film Yanşması' adı altında düzenlenecek.
Yanşmaya Türkiye de dahil olmak üzere tüm Avrupa
ülkelerinden belgesel filmciler katılabilecek.
'Uluslararası ilk Uzun Filmler Yanşması' başlığı
altında düzenlenen ikinci yanşmaya ise Asyalı ve
Avrupalı yönetmenler çektikleri ilk üç uzun filmle
katılabilecekleT. Her iki yanşmayı da 11. Ankara
Uluslararası Film Festivalı'ne yetiştirmeye çalışan
festival yönetimi, herhangi bir zorlukla karşılaşıldığı
takdirde yanşmalan 2000 yılında yapılacak olan 12.
festivale erteleyecek
TVIedya Planlaması'
• Kültür Senisi - Çantay Kitabevi, medya
planlamasının her geçen gün daha çok önem kazandığı
günümüzde medya dünyasına bir kitapla katkıda
bulunuyor. Dr. Bılgen Başal tarafından kaleme alınan
'Medya Planlaması' adlı kitap, medya sektörüne yeni
adım atmış kışilere, medya şirketleriyle iletişim içinde
olan reklam verenler ve medya planlamasının ne
olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini öğrenmek
isteyenler için bir başvuru kılavuzu nıteliğını taşıyor.
Nafî Çil'in pesim sergisi
• Kültür Servisi - Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi,
ressam Nafı Çil'in yapıtlannı 26 Ocak'tan itibaren
sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi 22 Şubat'a kadar
görülebilecek. Çil, en son 1998"in ekim ayında
uluslararası 'Grands et Jeunes D'aujourd'buı' resim
ve heykel sergisi kapsamında Akatünvel Sanat
Topluluğu'yla birlikte Lüksemburg, Pans. Zagreb ve
Dubrovnik'teki sergilere katıldı. Resimlerinde.
mağara devrinin resminden günümüz sanatçılanna
uzanan gerçek çizgiyi yakalama, somuttaki soyutu
öne çıkarma, katıksız, geçmışi yüklenmiş bir resim
diline ulaşmanın arayışında olan Çıl, resmin tarihi ve
serüveni içinde gezintiye çıktığında kendini bağımlı
sayıyor; çünkü özgünlüğün kopuklukta, yadsımakta
değil, binkımde olduğuna ınanıyor. (251 40 92)