21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 EYLÜL 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Kamran înce, 'Academica Senfonik Şiiri'nin dünya prömiyerini bu akşam yapacak 'Academica'yla lTlPniın tarilıiGÜLERÇETİN Besteleriyle öyküler anlatıyor Kam- ran İnce, görüntüyle müziği bütünleşti- riyor bestelerinın çoğunda. Yaşamını Amerika'da sürdüren piyanist, besteci son olarak Istanbul Teknik Cniversıtesi'nin 225. kuruluş yıldönümü nedeniyle ünı- versitesuıin kuruluşunu, gelişmesini, bu- güne kadar uzanan tarihini anlatan Aca- demica adlı yapıta imza attı. Sanatçı bu akşam saat 18.00'de Lütfi Kırdar Kong- re Salonu'nda Akademica (1998) Sen- fonik Şiiri'nin dünya prömiyerini ger- çekleştirirken ÎTÜ'nün 225. Akademik Yı- lı da bu yapıtla başlamış olacak. Înce, tö- rende Constantinopl'un Düşiişü adlı ya- pıtını da yorumlayacak. Yaklaşık 14 dakika uzunluğundaki ya- pıt pikolo, 2 flüt, 2 obua, 2 klarnet, bas klarnet, 2 fagot, 4 korno. 3 trompet, 3 trombon, tuba, 3 vurmalı çalgı, timpani, arp, piyano ve yaylılardan oluşan büyük bir orkestra tarafından yorumlanıyor. Kamran Înce, Osmanlı donanmasının Çeşme'de Rus donanmasına yenilmesiy- le başlayan yapıtta, İTÜ'nünbuyenilgi- yi takip eden kuruluşunu, 225 yıllık tari- hindeki zorluklan, coşkulan. yenilgileri ve zaferlen yansıtıyor. Ünıversıtede eği- tim veren kişilerin cesaretleri yapıtın tam ortasında orkestra üyelerinin parçaya enst- rümanlannın yanı sıra sesleriyle de ka- tilmalanyla sembolize ediliyor. Academica önümüzdekı sezon bır Ame- rikan orkestrası tarafından yorumlandık- tan sonra CD olarak da yayımlanacak. Kamran Înce ile İTÜ'nün öğretım görev- lilennden Prof. Dr. Afife Batur \e, rek- tör Gülsün Sağlamer'e ithaf ettiği Aca- demica ve müziği üzenne söyleştik: Spielberg ile çalışacak - Academica'nın ısmarlanma ve beste- lenme sürecini anlaûr mısuuz? lTÜ'nün 225. yıl kutlama organizas- yonunu üstlenen Prof. Dr. Afife Batur konu üzerine düşünürken benim CD'mi dinlemiş, üniversite için 10-15 dakikalık bir eser yazabileceğimi düşünmüş. Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ile görüştükten son- ra benimle bağlantı kurdular. Türkiye'ye geldim. Üniversite'nin tarihi, yapısı ve amaçlan konusunda aydınlattılar beni. Sonuçta bir buçuk ayımı alan, ancak be- ni memnun eden 14 dakikalık Academi- ca çıktı ortaya. - Tarihi temalar önemli «r tutuyor sa- naünızda.Tarihle ilişkinizianlaürmısuuz? Tarihle aramda çok bilimsel bir ilişki yok, ancak geçmişte olan şeyler çok ilgi- mi çekiyor ve sanatımı besliyor. Çok ıç- güdüsel ve duygusal bir bağım var tarih- le. Çok fazla kapı var tarihte. Her birini açtığımda çok farklı yerlere gidebiliyo- rum. - Yapıtınızı Afife Batur ve Gülsün Sağ- lamer'e ithaf etme nedeniniz neydi? Ben eser konusunda görüşmek üzere Türkiye'ye geldiğımde bu iki kadından çok etkilendim. Tam anlamıyla ileri gö- rüşlü, iş bitirici, geniş bakış açılan olan, hiçbir konuda engel tanımayan, çok katmanlı kadınlar. Bütün bu olayın arka- smda da onlar var. Bu beni çok etkiledi. Bu nedenle bu yapıtı da onlara adadım. - Kariyerinizde önemli yer tutan film muâkkriniyazarkenfilmleriönceden gö- rüyor musunuz, yoksa sadece konudan esinlenerek mi yazıyorsunuz müzikleri? Şimdiye kadar yaptığım yapıtlarda filmlerden kesitler gördüm ve konu üze- rine yaptım müzikleri. Ama hiçbiri senk- ronizeçahşmalarolmadı. Bundan sonra- ki çalışmamda görüntülerie müziği bire- bir tutturmak istiyorum. - Steven Spielberg ile bir filmde bir araya gelme oiasüığmız vardı. Sonuç ahn- stanbul Teknik Üniversitesi'nin 225. yılı için bestelenen 'Academica' önümüzdeki sezon bir Amerikan orkestrası tarafından yorumlandıktan sonra CD olarak da yayımlanacak. Kamran înce Ensemble, 16 Ekim'de Eskişehir Festivali'nde, 19 Ekim'de CRR'de, 22 Ekim'de de ODTÜ'de film müziklerini seslendirecek. dımı? Spielberg benim film müziklerimi be- ğendi. ancak o da birlikte çahşmaya baş- lamadan önce senkronizasyonumu gör- mek ıstiyor. Sardes için bûyük orkestra eseri - Film müziklerinde ve ısmarlama par- çalarda kendinizi bir kavramla sınırlan- mış hissetmiyor musunuz? Belırli bir kavram çerçevesinde çalış- mak normal zamanlarda çıkmayacak şey- leri dışa vurabilmeme yardımcı oluyor. îki üç sene öncesine kadar tamamen soyut ça- lışıyordum. Müziktekı buçıkış noktam her ortamdaözgürçalışmamı sağladı. Müzik o kadar soyut bir sanat ki bu kavTamlann beni esir almasına da izin vermiyorum. Hatta bu kavramlan kendim için avantaj haline dönüştürüyorum. - Memphis Üniversitesi Müzik Faküt- tesi'nde öğretim üyesisiniz. Türldye'de de semineriervermeyi düşünüyor musu- nuz? Geçen yıl bir kemancı arkadaşımla birlikte düzenlediğimiz 'master class' büyük hayal kınklığına uğrattı beni. Bu ülkede ne yazık ki öğretmenleröğrenci- lerini başkalanna göndermekten rahat- sız oluyorlar. Yeterli tanıtımın yapılmış olmasına karşm topu topu on kişi katil- dı derslere. Kemancı arkadaşımın da özel bir etkinlik gerçekleştirmesi için soruş- turma yaptığımızda aldığımız tek yamt, "Kimse öğrencisini vermez" oldu. Hoca- lar öğrencilerinin kafasının kanşmasın- dan korkuyorlar ama bu işlerde ilerleme- nin tek yolu değişik fikirler almaktır. -Yakın gelecekiçin projeierinizneler? Tûrldye'deki müzikseverler sizi bir daha ne zaman dinleyebikcekler? Önce bır keman konçertosu, ardından da Sardes kazılan için yirmi beş dakika- lık büyük bir orkestra eseri yazacağım. Ekım ayında 'Kamran înce EnsemMe' ile Türkiye'ye gelip film müziklerimi çalacağız. 16 Ekim'de Eskişehiı Festiva- li'nde, 19 Ekim'de Çemal Reşit Rey'de, 22 Ekim'de de Orta Doğu Teknik Üni- versitesi'nde çıkacağım izleyicinin kar- şısına. - Türkiye'ye Uk kez gelecek olan top- luluğu tanıtır mısınız bize? Yazdığım film müziklerinin kayıtlan- nı yapmak ve konserlerde yonımlamak için kurulmuş, tamamen arkadaşlarun- dan oluşan bir topluluk. Bu müziği çal- maya çok isteldi insanlardan oluşuyor. Para için ya da zorunlu olduklan ıçın yapmıyorlar bu işi. Bu benim için büyük bir haz. 10 kişiden oluşuyor topluluk. Enstrüman olarak keman, elektrik gitar, bas gitar, saksofon, flüt, trompet, ser- pent adlı ortaçağ enstriimanı, sözsuz iki ses, piyano, perküsyon var. Ben de pi- yanoda yer alıyorum. Bu topluluğun önü- müzdeki yıl lstanbul 'a gelerek muhteme- len ÎDSO ile birlikte lstanbul Müzik Fes- tivali'nin açılışmı yapma olasılığı var. Esin Afşar ve dostları bu akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu 'nda 'Dostlar, VeyseVicazla hatuiayalım' Ahmet Cemal'e fahri doktora Kültür Servisi - Anadolu Üniversitesi Senatosu, Tûrkiye Çumhuriyeti'nin 75., Anadolu Üniversitesi'nin de 40. yıldönümleri nedeniyle, aralannda gazetemiz yazarlanndan Ahmet Cemal'ın de bulunduğu kırk kişiye mesleklerinde yaşam boyu gösterdikleri başan ve ülkelerine hizmetleri nedeniyle fahri doktora unvanı verdi. Anadolu Üniversitesi'nden bu unvanlan alanlar arasında başta Curnhurbaş.kanı Sükymaa Demirei olmak üzere Adalet Agaoflu. M. Lütfi Akad, Suna Kan, Idil Biret Sabiha Gökçen, Turhan Selçuk. Hasan Pulur, Orhan Birgit, Yekta Güngör Özden, Prof. Koral Çalgan, Erdal İnönü. Dincer Sümer, Ergin Orbey, Hayrettin Karaca, Turgut Özakman. Cemal Kutay, Rahmi Koç. Çelik Gülersoy da bulunuyorlar. Fahri doktora unvanlan bugün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirei'in de kaühmıyla Anadolu Üniversitesi'nde düzenlenecek bir törenle sahiplerini buiacak. CUMHUR CANBAZOĞLÜ Bu akşam saat 19.00'da Cemal Re- şit Rey Konser Salonu, Yapı Kredi Sa- nat FestivaU '98'in en ilginç konserle- rinden birine sahne olacak; Esin Afşar ve dostlan, aşık edebiyatırmzın en ya- lın dilli ve evTensel bakışlı ozanlann- dan Aşık Veysel'in yapıtlannı, dizele- rini caz formlannda yorumlayacaklar. Konserin sanatçı kadrosu, içeriği ka- dar zengin; Esin Afşar (ses), Yavuz Top (bağlama, ıklığ), Okay Temiz (vurma- hlar), BakiDuyariar(piyano), Nezflı Ye- şilnil (bass). Tahsin Ûnüvar (flüt, sak- sofon), Arzu Kopuz (klasik kemençe), tzzet Hiçkalmaz (davul) bir arada ola- caklar sahnede. Bu akşamki konser, Esin Afşar'ın Caz YorumuylaAşıkVfey- sel adıyla yayımladığı albümünün can- lı yorumu esprisini taşıyor. Aldığımız bilgiye göre repertuvar, düzenlemele- rini Baki Duyarlar'ın yazdığı şu yapıt- lardan oluşacak: Kara Toprak, Güzel- liğin On Para Etmez, Mecnunum Ley- lamı Gördüm (Söz: Aşık Izzeti), Hiç- bir Türlü Bulamadım Ben Beni, N'Et- tin Bahayi (Müzik: Yavuz Top), Parca Parça Olsun Paramı Çalan, Uzun İnce Bir Yoldayun, Keklik tdim Vurdular. Bir KüçükDünyam \'ar tçimde Benim, Sazım. Konser, Esin Afşar'ın otuz yıldır ye- reli ve gelenekseli çağdaş biçimlerle yorumlama çabasında yeni bir sayfa bizce. 1969'da yaptığı ilk 45'liğinde Veysel (Kara Toprak) ve Kul Ahmet" in (Yoh- Yoh) yapıtlanyla yürümeye baş- layan Afşar'ın serüveni Karacaoğlan'ı, Yunus Emre'yi de kucaklayarak kon- ser, plaklar yoluyla dünyanın birçok yerine ulaşmıştı. Afşar şimdi de dene- ye en fazla açık dal olan cazla iddiası- m sürdÜTÜyoT. Bu kez hem Afşar hem de müzikseverler biraz daha şanslı; po- i sin Afşar, bu akşam Yavuz Top, Oktay Temiz, Baki Duyarlar, Nezih Yeşilnil, Tahsin Ünüvar, Arzu Kopuz ve tzzet Hiçkalmaz ile birlikte 'Caz Yorumuyla Aşık Veysel' albümünü canlı olarak yorumlayacak. püler kültürün peşinden giden endüst- ri onun çabasını görmese de geçmişte yaptıklannı bugüne taşıyan best of al- bümü Özlem'i çıkartacak şirket ya da böyle bir projeyi albüm ve konser ola- rak destekleyecek kültür kuruluşlan var artık. Tutucu çevreler baltalamışti Oysa geçmişte Esin Afşar'ın halk müziğini çağdaş bir yapıda dünyaya ta- şıma çabasmm tutucu çevreler tara- fından nasıl baltalandığı hâlâ sıcak belleklerde. Afşar, üç yıl önce yayım- ladığı 'AmlarYanımhr mı?' adlı anı ki- tabuıın bir bölümünde Aşık Veysel 'le ilgili 30 Mart 1973 tarihinde düştüğü notlan şöyle aktarmış: "~ Ve de rah- metii Koca Ozan, Baba Veysel birkaç yıl önce, çok seslendirerek söylediğim Kara Toprak' şiiri için beni aînımdan öpmüştü. Veysel Baba ileri idi. O bü- yük ozanı genç kuşağa ancakböyle ile- tebilirdik. Vevsel Baba karanhk dün- yasmdan ışık tutmuştu bizlere, destek- lemişti bizleri. Beraber konser vermiş, onun sazıyla söylediği türkülerini biz- ler Batı enstrümanlanyla dile getir- miştik. Memnundu bizlerden, seviyor- du bizleri. Oysa bugün birtakun tutu- cular utanç duvan gibi dikilip karşum- za 'dur' diyoriar bizlere. ÖpüJesi eliy- le elimizi tutan Veysel Baba'dan kopa- np alıyorlar bizi, bir kenara fıriatnıak için 'Koyun kurt ile gezerdi fikir baş- kabaşkaolmasa'. Karacaoğlan ve Yunus Emre Bir VeysePi, Yunus Emre'yi, Karaca- oğlan'ı, Japonyası'ndan Rusyası'na, ttaiyası'ndan Fransası'na dinlettik biz bu yolla ve de her seferinde önceUkle onlann tanımlamalannıyaparak. Oy- sa kendi ülkemde, o ölümsüz ozanm ar- dından bir tetevizyon programı yap- makenkutsalgörevimdibenim.Sazeş- liğinde, Baü enstrümanlan eşüğinde ve de salt şiirleri okunarak yapılacak bir program. Ama hajir! Tutucular di- kildiönümüze; 'Çok sesli olamaz' di- ye. Bir duyabilse bunlan kemiklerin sızlardı Veysel Baba. 'Dostlar beni hatırlasın' diyorsun. Seni unutmak ne mümkün; ama söy- le o örümcek kafalılara. Çekilsinler araımzdan. Uzat yine ellerini bize, ko- ru bizi onlardan. Yetişmek için menzi- le, gideceğiz gündüz gece." Nereden nereye; bu akşam Veysel, belki yakın gelecekte Karacaoğlan ve Yunus Emre. 'Bayan Yoh-Yoh'u izle- meyedevam... Esin AfşarAlbümleri: Dünün ve Bu- günün Türkiye'sinden Şarkılar ve Şi- irler (1986), Yunus Emre (1990), Yu- nus Emre-Ingilizce (1991), Mevlana- Yunus (1993). Esin Alaturka (1994), Atatürk (1995). Caz Yorumuyla Aşık Veysel (1998), Özlem (1998). Siııemacdardaıı hakaıılığuı desteğine tepki Kültür Servisi - Kültür Bakan- hğı'ndan destek almak üzere baş- vuran sinema projelerini ele alan Degerlendinne Kunılu, buyıl des- tek verilecek projeleri belirledi. Kurul, 21 proje arasından 12 'sine yaklaşık 100 milyar lira destek verilmesini kararlaştırdı. Kültür Bakanlığı bürokratlan, sanatçılar ve sektör temsilcilerin- den oluşan Değerlendirme Kunı- lu, 18 Eylül Cuma günü yaptığı toplantıda başlangıç ve stüdyo aşamasında olan 12 projeye des- tek verilmesini kararlaştırdı. Ku- rul, toplantıda 5 projeyi redde- derken, 4 projenin çokbeğenilme- sine karşın kaynak yetersizliği ne- deniyle gelecek yıl tekrar ele alın- masına karar verdi. K.urul'un destek verilmesini ka- rarlaştırdığı sinema projeleri şöy- le: Alaturka Aşk (Ersin Pertan), Güneşin Altında Değişen Bir Şey Yok Ağlamayın (Cemal Şan). Sor- guda (Ömer Vargı), Kayıkçı (Bi- ket Ühan). Bana Değen Sular (Ya- semin Alkaya). Başlangıcın Son- rası (Ümit Elçi), Laleli'de Bir Azi- ze (KudretSabana). Gemıde (Ser- dar Akar). Leopann Kuyruğu (Turgut Yasalar), Cumhur Bey (Handan İpekçi). Eski Fotoğraf- lar (NecefUğurlu ve Jülide Övür), Via Beyrut (Derviş Zaim). Öte yandan Kültür Bakanlı- ğı'nın sinema projelerine verece- ği desteğin miktan sinemacılann tepkisine yol açtı. Sinema Eser- leri Sahipleri Meslek Birliği (SE- SAM) Başkanı Kadri Yurdatap. Kültür Bakanhğı'nca sinema pro- jelerine verilen destek miktannı eleştirirken 'bakanhk mavi bon- • Kültür Bakanlığı'nm 21 projeden 12'sine yaklaşık 100 milyar lira destek vermesine sinemacılar tepki gösterdi. Kadri Yurdatap bakanlığın 'mavi boncuk' dağıttığını belirtirken Sabahattin Çetin bu desteği 'komik' olarak niteledi. cuk dağıöyor' yorumunu yaptı. Bugün bir filmin maliyetinin as- gari 300 bin dolar olduğunu be- lirten Yurdatap SESAM'ın yar- dım konusundaki önerisini şöyle açıkladı: "Biz, bir filmin maliye- tinin üçte ikisini yapımcı bulsun. üçte biri borç \erilsin diyoruz. Bu- gün birfilminmaliyetinin üçte bi- ri 25 milyar lira yapar. Ama ba- kanhğmverdiğigibiS-10müvarli- ra hiçbirişeyaramaz. Bu kadaraz miktann u'rilmesi, 'Sen bu para- yı al, biraz oyalan, sonra iade et' anlamınagetir. Bakanhk9filmeaz azdestekverene kadar enmüçfil- mi seçip onlara destek vermeli ya da 'Paramız yok' demeli." Nur Sürer ise yaptığı açıkla- mada Kültür Bakanlığı'nm sine- malan desteklemesinin şart oldu- ğunu ancak yapılan yardımlann yeterli olmadığını belirtti. Diya- net işleriyle sinemaya aynlan pa- ra karşılaştınldığındaTürkıye'nin kültür ve sanata verdiği önem ko- . nusunda çok şey söylediğine de- ğinen Sürer, sinemacılann zaten vergi verdiklerini ve aldıklan pa- rayı düşük faizli de oisa geri öde- diklerini hatırlatarak Kültür Ba- kanlığı'nm bütün dünyadaki uy- gulamalan da göz önüne alarak si- nemayı destekleme politikasını değiştirmesi gerektiğini savundu. Film Yapımcılan Derneği (FİLMYAP) Başkanı Sabahattin Çetin ıse Kültür Bakanlığı'nm si- nema için oluşturduğu fonun üç dört yıldır çok yetersiz kaldığına değinerek bakanlığın bu parayı vererek sadece yardım rolünü oy- nama fırsatmı ele geçirdiğini vur- guladı. Sabahattin Çetin'e göre bakanlığın sinema adınayakışır bir yardımda bulunabilmesi için en az 1 milyon dolar bütçe ayırarak yü- zer bin dolardan on fılme yardım- cı olması gerekiyor. Çetin, Ba- kanlığın sinemacılara çok para is- tiyorlarmış gibi davranarak 5/10 milyar iane yardımı yapmasının hiç bir işe yaramayacağını, bu pa- ranın ne film yapılmasına yar- dımcı olacağını ne de yapımcıla- n 300 bin dolar daha bulup film yapmaya teşvik edeceğini söyle- di: "Bir film için yapılan 5 milyar- hk devk't desteği ciddi olmak bir yana komik üstelik." Agâh Ozgüç ise Türk sinema- sının içinde bulunduğu zor duru- ma değinerek başladı sözlerine: "Sinema artıkancakkişisel çaba- larla ayaktadurabürvor. FUm yap- mak en pahah oyuncaklardan bi- ri haline geldi. Lretimin sUrmesi için bakanhğuı ciddi \ardımlan şart Çekiknfilmsayısının her ge- çengün birazdahaazalmas da kri- tik bir durum. Yılda en fazla on filmin çekilebildiği bu ortamda Türksinemasının acilve daha cid- di desteğe ihtiyaa var." BUAgAMADA ŞUKRAN KURDAKUL 75. Yılında Cumhuriyet Dönemi Şiiri (I) 29 Ekim 1923 tarihi, yüzyılı aşkın bir zaman dilimi içindeki önlenemezdeğişmelerin siyasal sonucuydu. Değişmelerin başında skolastikten bağımsız olarak gelişen kültür birikimi geliyor. Temel öğesi edebiyat. Cumhuriyetin ilanından hemen önceki evrede ya- yımlanmış olan dergileri anımsayalım: Osmanlıca'nın belki en etkili olduğu dönem Türk- çe dil bilincine toplumsal olgu niteliği kazandıran, Omer Seyfettin ve arkadaşlannın Genç Kalemler'i (1911), Edebiyat-ı Cedide beğenisini eskiten Yeni Mecmua (1917), Edebiyat-t Umumiye (1919), Büyük Mecmua (1919), Dergâh (1921 -24) veAydınlık (1921- 25)... Bu dergilerde Ömer Seyfettin dışında Yahya Ke- mal, Ahmet Haşim, Halide Edib, Refîk Halid, Ya- kup Kadri, Abdülhak Şinasi, Nâzım Hikmet vb. -çalışmalarını Cumhuriyet dönemınde de sürdüren- öncü kalemler şiir, öykü, roman dallannda edebiyatı- mızın çağdaşlaşmasına katkıda bulundular. Eskinin yenileri olarak düşünebiliriz bu edebiyat adamlannı. Özellikle Yahya Kemal'le Haşim'in yönettiği Dergâh, Dr. Şefik Hüsnü ve arkadaşlarının yönettiği Aydınlık dergilerinin önemi, getirdiklerifelsefelen yaprtlannın be- lirieyici gücü kabul eden yeni kuşaklar yaratmış olma- landır. Dergâh'ta Mustafa Şekib'in (Ord. Prof. Tunç) Berg- son çevirileriyle genç edebıyatçılan etkilediğini biliyo- ruz. Bergson felsefesi idealizmden kaynaklanıyordu. Aydınlık dergisinde çevirileri yayımlanan Marksçı ku- ramcılar da kimi edebiyatçılan etkiledi. Genç Nâzım Hikmet gibi. Cumhuriyet dönemi edebiyatının öncü sayılan şa- irleri, öykü ve romancılan bu iki kaynaktan beslenmiş- tir. Birindter, Nurullah Ataç, Abdülhak Şinasi, Ahmet Hamdi, Ahmet Kutsi, Necip Fazıl, Kemalettin Ka- mi, Ahmet Muhip. Dergâh dergisinin genç kalemleri yayınını, "Uyanış" adıyla sürdüren Servet-i Fünun, Mehmet Emin (Eri- şirgil)'in çıkardığı Hayat (1926), Yaşar Nabi'nin Var- lık (1933), Necip Fazıl'ın Ağaç (1936), felsefe anlayı- şı değişen Peyami Safa'nın Kültür Haftası (1936) vb. dergilerinde cdgunluk dönemi ürunlerini yayımladılar. 1940'a kadar uzanan dönem şiirinin önemleri yadsı- namayacak yaprtlan arasındadır bu ürünler. örneğin Kemalettin Kami'nin Zaman İçinde (Varlık, 15 Temmuz 1933), Ahmet Hamdi'nin Ne Içindeyim Zamanın (Vartık I Ağustos 1933), Ahmet Muhip'in Fah- riye Abla (Variık 15 Şubat 1935), Ahmet Kutsi'nin Ha- lay (Ağaç, 4 Mart 1936), Necip Fazıl'ın Zaman (Ağaç, 21 Mart 1936) şiirleri... Ve yeni şiir hareketinin öncüsü olduğu karşıtlann- ca da kabul edilen Nâzım Hikmet'in Aydınlık dergisin- de çıkan kimi şiirleri: Yeni Sanat (Nisan 1923), Grev (1 Mayıs 1923), Aydınlıkçılar (Aralık 1924)... 1910'lu yıllarda "Milli Edebiyat" akımının ilkelerine bağli olmalarıyla tanınan şairierin 1923ten sonraki çalışmalan genel gelişme çizgisinin dışında görünür. Şiirlerini siyasal iktidann "propaganda" aracı duru- muna getirmeleri birincil nedenidir duraklamalarının, soluk yitirmelerinin. Ikinci neden yalnız edebiyatta değil, öteki sanat dallanndada, beğeni değişiminin ayırdına varamamak. Oysa bu şairlerden daha önce Fecr-i Âti Toplulu- ğu'nda ilk şiirienyle görünen Ahmet Haşim, ikinci ki- tabı Piyale'yi 1926'dayayımlamıştı. Sözcüklerinin es- kimesine karşın yapısal özellıklerinden bir şey yitrme- di bu kitaptaki şiirier. 1923'ten sonraki toplumsal de- ğişmeler derinliğine bir şey söylemedi Yahya Kemal'e belki ama dize kurmadaki becerilerini yitirmedi ölü- müne değin. Bu nedenle, çağdaş klasiklerimizin başında sayı- yoruz onlan. Şimdi okuyacağımız değeriendirmeler 1923-1940 arasmdaki 17 yılın şiirine yaklaşım olanağı veriyor bi- ze: Çağdaşlaşan insana özgü duyarlıklann derinlik ka- zanması. Ölçünün egemenliğinden kurtulma çabalan. Şairce düşünmek. Ahmet Hamdi ve Necip Fazıl gibi idealist felsefeye bağlı olan şairierin ürünlerinde, saptanabilecek olan bu genel özellik, Nâzım Hikmet ve Ercüment Beh- zat gibi dünyayı tarihsel maddeci görüş doğruttusun- da algılayan şairierin yapıtlan için de geçerlidir. Etkisinde kaldıkları felsefelerin propagandacısı ol- mamak... Nâzım Hikmet'in bu kaygıyı okuyacağımız satırlar- la somutladığını biliyoruz. "Birçok yazılanmın realizmi tek taraflıdır. Bundan dolayı da çok defa fazla haykıran bir propaganda edası taşıyohar. Bu hatamı anladım. Yeni verimlerim- de bu hataya bir daha düşmeyeceğim, cihanı görüş, anlayış bakımından değil bu cihanı görüş ve anlayı- ştn sanattaki tezahürü bakımından telakkilerim bir hayli değişti." (Her Ay dergisi, 20 Nisan 1937). Cahit Srtkı, Ziya Osman, Fazıl Hüsnü, Asaf Ha- let Çelebi gibi şairierin ilk ürunlerini verdiği bu döne- min anılmazsa olmaz iki şiirini vererek yazıyı noktala- mak istiyorum. Nâzım Hikmet'in Bugün Pazar, Necip Fazıl'ın Otel Odalan: "Bugün pazar, Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa, gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak, kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum. Dayadım sırtımı beyaz duvara, Bu anda ne düşmek dalgalara, Bu anda, ne kavga, ne hürriyet, ne kanm. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyanm." Otel Odalan "Bir merhamettiryanan, daracık odalann Isli lambalannda, ısli lambalannda Gizli bir akis kalmış gelip geçen her yüzden, Küflü aynalannda, kuflü aynalannda. Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam, Kınk masalannda, kınk masalannda. Bir sım sürüklüyor teriikler, tıpır tıpır, Izbe sofalannda, izbe sofalannda. Atıyor sızılann, çıplak duvarda nabzı, Çivi yaralannda, çivi yaralannda. Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği, Tavan aralannda, tavan aralannda. Ağlayın, aşinasız, sessiz can verenlere, Otel odalannda, otel odalannda."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle