Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEĞİŞEN DÜNYADANHÜSEYtN BAŞ
Kapıdaki gizli tehlikeürkiye'nin de aralannda bulunduğu 29
sanayileşmiş "zengin" ülke tarafından
T
1
ğ oluşturulan Avrupa işbırliğiveKalkmma
M Örgütü'nün (OECD) 1995 yılından bu
•* yana "kapah kapılar" ardmda sürdürdü-
ğü "Yatınmlar Üzerine Çok Yönlü Anlaşma AMT,
imzaya açılacağı nisan sonuna "beş kala". Körfez kri-
zirun tozu dumanına karşın. aradan sıynlıp dünya gün-
demine oturmuş görünmektedir.
Büyük bir gizlilik içinde sürdürülmesine. dünya ka-
muoyunun dikkatinden özenle sakınılmasına bakılır-
sa. AMI'nin mimarlannın yaptıklan işin kimse tara-
fından kolay kabul edilmeyeceğinin. pekâlâ ayırdın-
da olduklan anlaşılmaktadvr. Aslında konunun, kuş-
kusuz Türkiye dışında. bütünüyle gizli kaldığı söyle-
nemez. Zira. kısaca AMI adıyla anılan anlaşma ile il-
gili görüşmeler. çeşitli vesilelerle. ülke yaşamlanna
yansıyacak olumsuzluklar nedeniyle Batı basınında
oldukça sık yer almıştır. Ancak bu, konunun önemı öl-
çüsünde olmamıştır.
Dahası AMI'nin mucitleri işi, anlaşılabilir neden-
lerle. "saman alhndan" yürütmeyi yeğlemişlerdir.
Türkiye "de ise olay. yönetimlerin suskunluğuna kar-
şın. en azından bir bölümüyle, salt Cumhuriyet gaze-
tesinın çabalan ile gün ışığına çıkabilmiştir.
Dünyanm en zengın 29 ülkesi arasında yer almış ol-
masına karşın Türkiye. gelişmekte olan bir ülke ola-
rak David Rowan"\n Guardian'da yazdığı gibi "A-
Ml"nin yazımı biter bitmez. içeriği konusunda her-
hangi bir "çekince" şansı bulunmayan. sadece "imza-
ya" davet edilen ülkeler arasında bulunmaktadır. Yi-
ne Rowan'ın belirttiğine göre "gelişmekte olan ülke-
lerin AMI'ye direnmeleri kolay olmayacakür". Zira.
1995'te gelişmekte olan ülkelere yapılan 112 milyar
dolarhk yatınmın yüzde 80'i sadece 12 ülkede yo-
ğunlaşmıştır. Dünya nüfusunun yüzde 10'unu temsil
• AMI, neresinden bakılırsa bakılsın, Amerika başta olmak üzere dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerine büyük çıkarlar
sağlamasına karşın, sözü geçen ülke insanları da dahil, dünya uluslarının büyük çoğunluğunu giderek yoksullaştıran Yeni
Dünya Düzeni ve onun Dünya Ticaret Örgütü (OMC) îüründeki çok sayıda sömürü aracı arasında yer alan "çokuluslu
şirketlerin " daha da güç kazanmalarını amaçlamaktadır.
eden 48 daha azgelişmiş ülke ise dünya yatınmlar top-
lamının yüzde 0.5'i ile \etinmektedir. Bu \üzden A-
MI imzacısı ülkeler arasında yer almak. onlann, siga-
ra ya da çocuk maması üretıcileri ya da orman ve ma-
den kaynaklannı talan etmek içın yanıp tutuşan çoku-
luslu şirketler için sonsuz bir pazara dönüşmesini sağ-
layacaktır. Türkiye açısından bakıldığında, asıl şaşır-
tıcı olan. Cumhuriyet'in ilk yıllannda kapitülasyon-
lardan çok çekmiş. onunla kıyasıya savaşarak başan-
ya ulaşmış bir ülkenin bugün. soygunda kapitülasyon-
İara rahmet okutacağı ortada olan çokuluslu şirketle-
re onca karakuş ayncalığı bahşeden bir anlaşma kar-
şısında inanılmaz ölçüde sessız kalmasıdır.
AMI, neresinden bakılırsa bakılsın, Amerika başta
olmak üzere dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerine
büyük çıkarlar sağlamasına karşm. sözü geçen ülke in-
sanlan da dahil. dünya uluslarının büyük çoğunluğu-
nu giderek yoksullaştıran Yeni Dünya Düzeni ve onun
Dünya Ticaret Örgütü (OMC) türündeki çok sayıda sö-
mürü aracı arasında >er alan "çokuluslu şirketlerin"
daha da.güç kazanmalannı amaçlamaktadır. Bu nite-
liğiyle de ultraliberal küreselleşmenin cenderesinde
bunalan toplum kesimlerini. koruyucu devletten arta
kalan ne varsa alıp götürerek bütünüyle çaresiz bıra-
kacaktır.
Yatınmlar üzerinde çok yönlü anlaşma, yabancı ya-
tınmcıya, konuk olduğu ülkede, tıpkı ulusal yatınm-
cılar gibi "işlem görmelerinjn" sağlanmasını ve bunun
güvence altına alınmasmı öngörmektedir. Ama anlaş-
manın aynntılanna bakıldığında. çoğu uzmanın da
teslim ettiği gibi "böylesibir anlaşmaya rastlarnakiçin
kolonyalizrnin sömürgelere karşı büyük bir küstahlık-
la dayarüğı azgın talan dönemlerinin karanlık çağına
uzanmak gerekmektedir. Çoğu uluslararası anlaşma-
da görüldüğü üzere, AMI'de de bir dizi hak ve sorum-
luluklar yer almaktadır. Ancak AMI. sözü edilen an-
laşmalardan. temekle farklıdır. Nalıncı keseri gibi bü-
tün haklar çokuluslu şirketlere verilmekte, buna kar-
şılık tüm \ ükümlülükler ev sahibi hükümetlerin sırn-
na >üklenmektedir".
VVashington'daki Publıc Citizen's Global VV'atch'ın
dırektörü LoriM.Wallach,Le Monde Diplomatique'te
şöyle yazı\or: Yatınmcılann hakları bölümündekı
'anahtar' maddede, yatırun yapanın mutlaka haklan
arasında. arazi, doğal kaynaklar, telekomünikasyon
ve diğer hizmetler. anlaşmanın serbestleştirme koşul-
lanna uygun olarak hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan
döviz satınalma gibi haklar yer almaktadır. Buna kar-
şılık hükümetler, bu yatınmlann tüm haklardan eksik-
siz yararlanmasını güvence altına almakla yükümlü
olacaklardır. Aynca yine çok sayıda madde, yatınm-
cılann ve şirketlerin, yarınmlannın kâr sağlama kapa-
sitelerini kısıtlayacak olası hükümet müdahaleleri du-
rumunda, özellikle de dolaylı bir biçimde de olsa, "ka-
mulastınldıklartnda" tazmin edilmelerini de öngör-
mektedir. "Kamulaştjrma ve tazminata ilişkin kural-
tar" ise AMI'nin en tehlikeli düzenlemeleri arasında-
dır. Buna göre her şirket ya da yabancı yatınmcı, hü-
kümetin tüm politika ve eylemlerini -vergi düzenle-
melerinden, çevreyle ilgili konulara, çalışma yasala-
nndan, tüketiciyi koruma yasalarına- kârlan için teh-
dit sayarak bizzat kendilerinin seçecekleri ulusal ya da
uluslararası mahkemelere başvurma hakkına sahip
olacaklardır.
Yatınmcılann birbaşka tazminat hakkı da "toplum-
sal kanşıkuklara'" karşı korunmalan ilkesinden doğ-
maktadır. Hükümetler ihtilal. olağanüstü hal ve ben-
zeri durumlarda, yatınmcılara karşı sorumludur. Bu
yüzden uğrayacaklan zararlar da yine ev sahibi ülke
tarafından tazmin edilecektir.
AMI'nınmetni. DavıdRoulan'm Guardian'da özet-
lediği gibi üç temel ilke üzerine kuruludur.
• Aynm yapmamak. (Yabancı yatınmcılar, ulusal
kuruluşlara oranla cezalandıncı işleme tabi tutulma-
malıdır).
• Yatınmın girişinde, savunma sektörü hariç. özel
kuruluşlann satın ahnması da dahil olmak üzere, kı-
sıtlama olmamalıdır.
• Özel koşullara yer verilmemelidir. Örneğin yerel
istihdamm korunması ya da değişim pazannda spekü-
lasyonun dizginlenmesi gibi.
Aynca "yaünmın" tanımı da aynı anda entelektü-
el, taşınmaz ve hisse senedi mülkiyetini içerecek bi-
çimde genişletilmelidir.
Aynı ölçüde önemli olan bir başka olumsuzluk da
MJtterrand'ın eski kültür bakanı ve sosyalist mıllet-
vekili Jack Lang ile sinemanın önde gelen ustalann-
dan Tavernier'nin yan sütunlarda aktanlan yazılann-
da sergilenmektedir. GATT ve Dünya Ticaret Örgü-
tü'yle gemi azıya alan ultraliberal küreselleşmenin on
yıldan bu yana. para imparatorluklannın ceplerini tı-
ka basa doldunnasına karşın. milyonlarca insanın ya-
şammı çekilmez hale getirmesi yanı sıra, ulusal sine-
malan da yok ettiği kimsenin saklısı değıl. Latin Ame-
rika ülkelerinden Avrupa'ya uzanan geniş bir kesim-
de. uzun bir süredir Hollywood tek başına at oynat-
maktadır.
Bu hale gelmesi için adeta önüne kırmızı halılar se-
rilmiştir. GATT görüşmeleri sırasında ulusal sinema-
larını ne pahasına olursa olsun koruma karannda olan
Fransa ve Kanada"nın inatçı direnmesiyle elde edilen
"kültürel istisna". AMI'nin gerçekleşmesi durumun-
da tarihe kanşacak \e sinema da dahil olmak üzere tüm
dünya audiovisuel'i bütünüyle Hollywood'un ege-
menliği altına girecektır.
Sendikacılann. çevrecilerin, sinema sanatçılannın
tüm dünv ada AMF\ e karşı savaş açmalannın önde ge-
len nedeni budur. Peki bu konuda Türkiye nerelerde?
Sayın Mesut Yılmaz. Amerika'ya giderken kuşkusuz
Washington'a şirin görünmek için AMTnin imzalan-
masını bile beklemeden. halen yürürlükte olan ve ulu-
sal olanın korunmasına "hak tanıyan" kültürel istis-
nayı yok sayıp HolKAvood devine, altm tepsi içinde
"rüsum eşhiiği" armağan ederek de\letin ü\ey evlat
olarak baktığı ve hiçbir derdine deva olmamakta ısrar
ettiği ulusal sinemamıza. durduk yerde. ölümcül bir
darbe ındirmiştir. AMI'nin ülkemiz için yaşamsal
önemde olan diğer olumsuzluklanna karşı takınılacak
tutumun bundan pek farklı olmayacağinı söylemek
için sanıyoruz, kâhin olma>a gerek yok.
AMI kapıda. Ne var ki bu haliyle kapıdan geçmeyi
başarması zor. Aksi durumda. dünyanın tüm ülkeleri-
nin, onursuz bir biçimde. Amerikan bayrağının yıldız-
lan arasında yer almak gibi bir tehlikeyle karşı karşı-
ya kalmalan kaçınılmaz olacak.
HÜSEYİN BAŞ
'Gelişmenin özgürpolitikalanna saldırı'
B.' aşka şeylerin de
yanında, sol, bugün
güçlü ve özgün bir
ideolojik savaşın
başını çekmeli, böylece
de, bir yüksek sosyalist
sorumlunun, "kötü bir
anlaşma, anlaşma
yokluğundan iyidir "
diye haykırdığı GATT
anlaşmalannın
yeniden
görüşülmesindeki
edilgenliğini, ya da
yaltaklanmasım
unutturmalıdır.
Dünyanın yapısını altüst eden yı-
kıcı aygıt. uluslararası örgütlerin ku-
lislerinde kimsenin gözünün yaşına
bakmadan ilerlemesini sürdürü>or.
Dünya ticaretınin serbestleştirilme-
sinden sonra, şimdi sıra yatınmlann
serbestleştirilmesine gelmiş görü-
nüyor. Ekonomik lşbirliği ve Kal-
kııima Örgütü'nde (OECD), 'Yaü-
nmlar Üzerine Çok Taraflı Anlaşma
(AMI)' adı altında gizlice hazırla-
nan tasan açık. Yatınmlann coğra-
fi devingenliğinin genelleştirilme-
si. Daha önce GATT, ardından da
Dünya Ticaret Örgütü (OMC),
Amerikan hegemonyasını ve aynı
zamanda da. yerel ekonomilerin ol-
duğu gibi ulusal özelliklerin de or-
tadankaldınlmasınayönelikbirmo-
delin geliştirilmesini onaylamıştı.
Hormonlu etler. rransjenik mısırla
ilgili son tartışmalar, büyük bir gü-
cün ticari dayatmalarının, doğal
ürünlerin nitelikleri ve sağlıklı ol-
ma gereklerini nasıl hiçe saydığını
ortaya koymuştur.
Aynı mantığı AMI'nin mucitle-
rinde de görmek mümkündür. Yatı-
nmlann önündeki "tüm engeöerin"
kaldınlması bahanesiyle, gerçekte
gelişmenin özgün politikalanna.
halklann kendi yolunu seçme öz-
gürlüğüne ve bağımsız yaratma hak-
kına saldınlmak istenmektedir. lyi-
liğimizi istemeyen bu dosta (AMI)
hayır demenin tam zamanıdır.
AMI. üretken olmayanı da dahil.
paranın mutlak iktidannı oluştura-
caktır. Tüm haklar yatınmlann, tüm
görevler devletin olacak. giderek ka-
mu gücünün hükümranlığı fiziksel
ya da moral olarak, özel kişilere ak-
tanlacaktır. Böylece kamu yarannı
konıyan ulusal yasalar doğrudan
tehlikeye atılmış olacaktır: Emeğin
ya da yerel malzemelerin istihdamı.
çevrenin konanması, yaşamsal sek-
törlerin katılım tavanlannın smırlan-
dınlması. sennayenin ülkelerine dö-
nüşünün kısıtlanması...
Mahkeme seçme hakkı
Daha adil bir toplumun gerçek-
leştirilmesi ve sosyal ilerleme yö-
nünde verilen j-üzyıllık savaş, böy-
lece silinip atılmış olacak; asgari üc-
ret garantisinden, geri kalrmş böl-
Bir sinemasanatçısımn öfkesiLe Nouvel Obsen-ateur - Size, ünlü
"kültürel istisna"nınde\>
amedeceği
güvencesi \eriliyor. Kazanılnuş bir savaşı
neden sürdürmek istiyorsunuz?
Bertrand Tavernier- Kim, neyi vaat
ediyor? OECD mi? Uluslararası merciler
mi? Meksikalı sinema sanatçısı Arturo
Ripstein'e AMI'nin ultraliberal
esinlenmesiyle aynı olan Kuzey Amerika
ulusları arasındaki ticaret anlaşması Alena
hakkında ne düşündüğünü sorun.
Alena'dan önce Meksika sineması güçlü,
çeşitli. canlı ve popülerdi. lki yıl sonra hiç
bir şey değıl: artık yok.
N.O. - Fransız hükümeti \e bizzat Lionel
Jospin "istisnanın" korunacağı güvencesi
veriyor™
B. Tavernier - Onlara nasıl güvenilebilir?
Seçilmişler, bizim iki yıldan bu yana
tehlike çanlannı çalıp durduğumuz halde.
durumun sadece on beş gün önce farktna
vardılar? Jack Lang ve Jack Ralitc gibi
harekete geçmekten korkmaşan birkaç
• "Yüzbaşı Conan"ın yönetmeni Bertrand Tavernier,
AMI'ye karşı savaşın, neden bir toplum seçimi savunması
olduğunu anlatıyor.
kişinin dışında. Fransız siyaset adamlan
dehşet verici bir görüntü sergilemişlerdir.
Sol'da ve sağ'da, ilgilendikleri tek şey.
yeniden seçilmek \e birden fazla görevin
üstlenilmesini sınırlayan yasaya karşı savaş
vermektir. Kalan her şey. bizzat kendileri
tarafından "seçümiş olmaj-an"", seçmenler
karşısında hiçbir sorumluluğu bulunmayan,
genel yetersizlikleri. cezasızlıklarına eşit
uzmanlara emanet edilmektedir: SNCF,
Credit lyonnais \e birçoğunu Socrates
sistemı batırmıştır. Siyasetçileri her yerde
uzmanlann körlüğü temize çıkarmakta ve
bunlardan hiçbiri cezalandınlmamaktadır.
AMI denılen bu korkunç tasanyı
hazırlayanlar bu insanlardır. Ve bu salt
audiovisuel'le sınırlı değildir.
N. O. - Taktiğiniz ne olacak?
B.Tavernier - Önce yalnız olmadığımızı,
Marie Antoinette"cilik oynayan kimi züppe
küçük Paris basınının saviadığının aksine
bazı ufak tefek ayncahklanmızı
savunmadığımızı göstermek istiyoruz.
Avrupa, Avustralya, hispanik grup, Kanada
ve Meksika'nın yarısmın desteğine sahibiz.
İlke olarak Birleşik Devletler'den gelen ne
varsa onaylamasına karşın Ingiltere'de bile
isyan homurtulan yükselmektedir. u
Çoktan
gözden düşen bir yönetimin yeni bir
ihaneti" diye isyan eden Ken Loach da bizi
desteklemektedir.
N. O. - Elinizde ne gibi ko/Jar vsarl Zafer
şansınız ne?
B. Tavernier - Önce birlık. Sinema
sanatçılannın savaşı Beinei.x, Klapisch,
Deray. Ferran, Guediguian gibi
birbirlerinden farklı, dahası zıt filmler
yapan. ne var ki anlaşmasını bilen insanları
bir araya getirmıştir. Aynca. AMI'nin
içeriği her yönde serbestleştirmeyi dayatan
ve uygulandığında, anında Avrupa
Birliği'nin sonunu ve yine anında. bu arada
SNCF'nin (ulusal demiryollan)
özelleştırilmesirıi getirecektir. Başka bir
deyişle, bu, hiçbir hükümetin sağ
çıkamayacağı bir grevi ateşleyecek ve bu
da onlann ısrarlı uyuşukluğunun cezası
olacaktır.
N. O.- Sinema sanatçılan bu tutumlanyla
film yapma rollerinin dışına çıkmış
olmuyoriar mı?
B. Tavernier - Savaşımız meslekle ilgili
değil. Olası avantajlanmız için değil,
toplum biçimimizı savunmak için
savaşıyoruz. AMI'nin tehdidi. körleşen
iktidarlann gözleri önünde son yıllarda
siyasetçi karşıtı paranoya filmlerinin
palazlanmasına yol açmıştır.
Söyleşi: Alain Riou
gelere yardımdan. istihdama süb-
vansiyondan geriye ne kalacaktır0
Zarara uğradıklannı düşünen fırma-
lar, bundan böyle. maddi tazminat.
giderek ayakbağı olduklan savlanan
ulusal ya da toplumsal yasalann kal-
dınlması için özel mahkemelere git-
me olanağına sahip olacaklar. O ka-
dar ki, uyuşmazlık için başvurula-
cak mahkemeyi seçme hakkı da. tek
başına, yatınmcıya tanınacaktır.
AMI, devlete, bir yaUnmcıya kar-
şı şikâyetçi olma hakkını bile var-
saymadığına göre. tüketiciyi kim
koruyacaktır? Bu anlaşmanın Gü-
ne> ülkelerinin zayıf ekonomileri
üzerindeki düzeçleme etkilerine ne
demelidir? Yatınmcılar hiçbir yü-
kümlülüğe tabi olmayacak, dahası
ulusal kuruluşlara yapılan para yar-
dımlanndan ve vergi kolaylıklann-
dan yararlanabileceklerdir.
Böylece büyük gruplann yöneti-
cileri tarafından yönetılen, halkın
denetiminden anndırılmış bir tür
dünya ekonomik so\yeti kurulmuş
olacaktır. Bu Goliath karşısında dev-
letler. gerçek eylem olanaklanndan
yoksun bırakılacak, ulusal muame-
leye tabi olarak, en çok kollanmaya
mazhar ulus maddesi. otomatik bi-
çimde genişletilecek. statü quo ilke-
si, her türlü yeni istisnayı yasaklaya-
cak, AMI 'ye uygun olmayan önlem-
leryürürlükten kaldınlacaktır(Roll-
back). Diğer taraftan bu anlaşma ta-
sansı. Birliğimizin temelini oluştu-
ran bölgesel ekonomik birlik ilkesi-
nin tartışma konusu yapılması teh-
likesini de beraberinde getireceği
için. Avrupa yapılanmasına karşı
doğrudan tehdit içermektedir. Top-
luluk bünyesine dahil edilecek tüm
yeni serbestleştirme önlemlerini,
öbür taraflara da yaymak zorunda
kalacağız.
On beşler arasında uyum sağlan-
ması ilkesi, ortak tanm politikası,
yapısal fonlar. Avrupa istihdam po-
litikası gibi.
Söylemeye gerek yok ki bu tür dü-
zenlemeler AMI imzacısı ülkelerin,
Avrupa Birliği'ne katılmalannı güç-
leştırecektir. Acaba. toplulugumu-
zun ve sosyal modelimizin yıkılma-
sı mı istenmektedir?
Ultraliberallerin bu saldınsı, so-
nunda, Holly^ood dışsatımlannın
şimdiden yüzde 80'inı emen Avru-
pa audiovisuel pazannı da hedef al-
maktadır. Eğer dikkat etmezsek,
"kültürel istisnamız". bu kez silinip
süpürülme tehlikesiyle karşılaşa-
caktır. Bu anlaşma tasarısına göre,
sinema destekleme fonlan, başlıca
rakibi Hollywood'u fınanse etmek
zorunda kalacaktır. Aynı şekilde,
Media II ya da Eurimage gibi Avru-
pa yaratıcıhğına yardım programla-
n da, Fransa'da kural olduğu üzere,
cirolarının bir bölümünü yeniden
üretıme yatırmak zorunluluğu bu-
lunmayan rakiplerimize açık ola-
caktır. Otomatik bir biçimde dağıtım
kotalanna da saldınlacaktır. Kimi
yabancı kuruluşlara ayncalıklı mu-
amele bahşeden "coproduction'' an-
laşmalan. en çok kullanmaya maz-
har ulus maddesine aykın olacağı
için. kadük duruma düşecektir. Böy-
lece. AMI ile kültürleri öğütüp unu-
fak eden mekanik. tam randımanla
çalışacaktır.
AMI. aynı zamanda. üründüzeyi-
ne indirgenen tüm yaratıcı yapıtla-
nn özgünlüğünü de inkâr etmekte-
dir. Bu konuda, nümerik sayesinde,
telefon, televizyon, bilgisayar gibi
büyük kitle hiztnet ve ekipmanlan-
nın simültane iletişimine ve yeniden
gruplandınlmasına olanak veren,
bütünüyle teknik "yöneşme" (con-
vergence) ilkesine dayanılmaktadır.
Yöneşmeyle (convergence). "zarf,
mazrufa üsrünlük sağiayacak", iki-
sınin de aynı iletişim türünü kullan-
dığı gerekçesiyle bir faks, bir film-
le aynı değerde sayılacaktır.
Ilerlci Insanlar blrlesmell
A\ rupa Komısyonu. ne yazık ki,
mültimedia ve telekomünikasyon
üzerine düzenlenen yeni bir yeşil ki-
tapta bunlann "avantajlannın mak-
simize edilmesrnden söz ermekte,
böylece de yöneşmeye duyarsız ol-
madığını ortaya koymaktadır. Açık
konuşmak gerekirse. "ultraliberal
Truva Atı" Brüksel'e girmiştir. Ki-
mi açıklamalara karşın. tecimsel
ideoloji. çok sayıda komisyon üye-
sinin bilincine nüfuz etmiştir. Tek
paranın yeniden gözden geçirilme-
si tehdidi. Birleşik Devletler'le yeni
serbest değişim anlaşması tasansı
bununkanıtlanarasındadır. AMI'ye
karşı savaş, ne geçmiş özlemi, nede
kaybedilmiş bir savaştır.tnsanın te-
cimselleştirilmesi karşısında kendi-
mize var olma ve yaratma özgürlü-
ğümüzü korumak için siyasal ve
ekonomik olanaklan sağlamak zo-
nındayız.
Başka şeylerin de yanında, sol,
bugün güçlü ve özgün bir ideolo'ik
savaşın başını çekmeli, böylece de,
bir yüksek sosyalist sorumlunun,
"Kötü bir anlaşma, anlaşma yokhı-
ğundan iyidir" diye haykırdğı
GATT anlaşmalannın yeniden gösü-
şülmesindeki edilgenliğini, ya da
yaltaklanmasım unutturmalıcır.
Sosyalist parti konvarmyonumn
küreselleşme üzerine PferreMosco-
vici'nin itimiyle önerdiği yeni bir
"Bretton VVoods" düşünülmelidi-.
Şuanda. ilerici insanlartekbirpa-
rolada birleşmelidir. Yazarlar ve
Dramatik Besteciler Birliği. oliyı
çok iyi özetlemiştir: **AMI, d«st
değil, düşraandır." Çeşitliliğ:n,
yaratıcı lığın. sosyal de\letin diş-
manı.
JACKLA>G