Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3MART1998SALI
12 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
'Yosma' ya da düzeıısizliğin düzeni• 'Olağan demeyin sakın, her
gün olup bitene. Kargaşanın
egemen olduğu, düzensizliğin
düzen sayıldığı, keyfıliğin
yasalaştığı, insanın insanlıktan
çıktığı bu kanlı çağda demeyin
sakın bunlar olağandır...
Alışılmışın altında haksızlığı
arayın. Görün gündelik olanın
arkasındaki yanlışı...'
Brecht'in 100. yaş günü tüm dün-
yada kutlanmakta. Bir yandan oyun-
lan sergilenirken öte yandan da MU-
va gibı. Gisela May, Ute Lemper gi-
bı sanatçilar yıllardır özdeşleştiklen
Brecht deyişleriyle yine dünyanın
bellibaşlı kentlerini dolaşıyorlar. kon-
serler venyorlar. Gerek bizde, gerek
yurtdışmda Brecht'le ıçlı dışlı olmuş
tüm sanatçılar yaptıklan çalışmalar-
la bu alandaki birikimlenne yeni açı-
lımlar getırmeyi hedefleyen kişiler.
Bu açıdan b'akıldığmda. 1978-79
'BrechtKabare\ 1986-87 'Ben, Ber-
toh Brecht', Genco Erkal ve Zdiha
Berksoy'un Brecht'in sıstem. ahlak,
adalet. savaş. banş üstüne deyişleri-
ni şarkı, şiir ve öykülerle sunduklan
başanh çalışmalardı. 'Brecht Kaba-
re' politik söykmini didatik bir ton-
la aktanrken 'Ben, Bertolt Brecht'te
bu söylemin altındaki sertliğin biraz
daha törpülendiği göze çarpıyordu.
Her ikisi de bugün sergilenmekte olan
'Yosma'ya oranla daha köşeli, daha
kalın çizgılertaşıyan gösterilerdi. Bu-
gün. bu iki sanatçı daha yumuşak,
daha duyarlı, daha felsefı bir yorum-
la çıkıyorlar izleyicinin karşısma. Da-
ha soğukkanlı tartışıyorlar sorunlan,
doğnılan, yanlışlan. Daha sakin su-
larda dolaşıyorlar düzenle hesaplaşır-
ken.
Genco Erkal. 'Ybsma'nınkurgusu-
nu 'Mahagonny Kentinin Yükselişi
vç Çöküşii' \ e 'Üç Kuruşhık Opera'
oyunlanndaki fahişe Jenny karakte-
rinden yola çıkarak sankı dramatik bir
örgü üstüne oturtmuş. Jenny, bu oyun-
larda hayatı sorgulayan, akıllı ve du-
yarlı da\Tanışlan olan, sırası geldiğin-
de dişe gelir sözler eden bir kadındır.
Erkal'ın 'Yosma'ya taşıdığı Jenny de
bu özellikleri taşıyan gerçekçi, sağ-
lam, duyarlı bir kadın. Oyun süresin-
ce. onun hem kendi yaşamıyla hem
de genel anlamda yaşamla hesaplaş-
masını izleriz. Her şeyin mal olduğu
bir dünyada aşk da parayla alınıp sa-
tılacaktır. Jenny de aşk kentlerini an-
latarak başlar yaşamöyküsüne. Ade-
ta eğlenirkendi yaşamınadışardan ba-
karken. Daha sonra, sevgilisı HerrKa-
uner tarafindan anlatılan ve önemli
bulduğu olaylan yorumlar. Bu yo-
rumlan sürekli olarak müşteri bekler-
ken takıldığı bann barmeniyle pay-
laşır. Zaman zaman radyodan gelen
savaş haberleri, sokaktan geçen asker-
lerin ayak sesleri onu ürkütür. sava-
şı sorgulamaya iter. Sonra yine ken-
di öyküsüne döner. Kendi öyküsün-
den, o anda yaşanmakta olan olayla-
ra sıçrar. Sanki hep aklına geldikçe
sıralamaktadır kendi hayatına ve dün-
yaya ılişkin olaylan. Asla bilgiç bir
tavırla yaklaşmaz izleyiciye. Bu gel-
gitlerle yaşamı geniş bır açıdan tar-
tışmaya açar. tki bölümden oluşan
'Ybsma'da seyirci zaman zaman ya-
bancılaştınlarak, zaman zaman gül-
dürülerek dolaylı bir bıçımde sorgu-
lamaya alınır. 'Kardeşim Bir Pilottu'
şiiri faşist savaşı protesto ederken,
'TahterevalH' insanlar arasmdaki yu-
Klasîk oyunlan
l
yeniden okuma'yaklaşımındaki Tıyatro Oyunevi, Sophokles'in'Antigonesini sahneliyor
Bir çıkış yolu arayışında...
ÖZLEM GÜLŞEN
Tivatro Oyunevi, Sophokles'in 'Antigo-
ne' adlı oyununu Sahne Foks"ta sahneleme-
>e başladı. Mahir Günşıray'ın yönetmen-
iığını yaptığı oyunun dramaturgisi Çetin
Sankartal'a. sahne tasanmı Claude Leon
ve Setim Birsel'e. müzıği TurgayErdener'e,
ışık tasanmı Yüksel Aymaz'a ait. Yurianca
aslındandılımızeGüngörDilmen'ınçevır-
dığı oyunda. AyşeSelen. AyşeLebriz. Dik-
men Sejmen. Ece Eroğju. TümayNarik. Ev-
ren Yaaa. Alev Cınbarcı ve Banu Akgün
rol alıyorlar. Efes Pılsen'ın katkılanyla ger-
çekleşen o>ıın, her hafta cuma 20.30'da,
haftasonu 15.00-18.30'da tiyatroseverler-
le buluşacak. Oyun ıçın özel olarak her çar-
şamba 15.00"te Kadırüar Matinesi' yapı-
lacak. Bu sezon. Tiyatro Oyunevi dönü-
şümlü olarak oyuncu kadrosu üç erkekten
oluşan Jean Genet'nın 'Hizmetçiler' ve
oyuncu kadrosu 8 kadından oluşan Sop-
hokles'ın 'Antigone' adlı oyunlannı sahne-
leyecek. 'Antigone'nin yönetmeni ve Ti-
yatro Oyunevi'nin kurueulanndan Mahir
Günşıray'la sahneye koyduğu yeni oyuna
yönelik söyleştik.
-Sahne Foks'ta, bu sezon dönüşümlü ola-
rak sahnelenecek olan'Hizmetçiler' ve 'An-
tigone' o> unlannın. sırf erkek ve sırf kadın
oyuncu kadrolanndandolayı nasıltepkigö-
rccegini düşünüyorsunuz?
MAHİR GÜNŞIRAY - Bır tepkı gelece-
ğini düşünüyorsanız. bunun ancak tiyatro
çevresinden olacağını söylemeliyim. Bu
duruma değişik yaklaşımlar olacaktır. Ki-
mileri hemen önyargı ile bunun anlamsız.
gereksız bır zorlama olduğunu düşünecek-
tır: kımılen de oyunu seyrederek tıyatroya
bir şans vermek isteyecektir. Zaten oyun-
lan merak edıp seyreden o kadar az tiyat-
ro sanatçısı var ki. oyunlan görmeden ne
demişler ne önemi var. Seyirciye gelince;
onlar hıç böyle bakmıyorlar. Kadın mı oy-
nuyor. erkek mi oynuyor. onlar için bunun
bır önemi yok. Oyun metnimn 'Hizmetçi-
ler'de erkekler. 'Antigone'de ıse kadınlar ta-
rafindan oynanmak üzere yazıldığını kabul
ediyorlar ve izliyorlar. Güzel seyircı: önyar-
gısı olmayan. büyük beklentiler taşımayan,
belli bir zaman dılimı içinde 'oyun oyna-
ma' duygusunu paylaşmak isteyen seyırci-
dır. Benım ıçın gerçek ılişkı böyle kurula-
bilıyor.
- Sophokles'in 'Antigone' adlı yapıtını se-
çerken bir yönetmen olaraknek'rigözöniin-
de bulundurdunuz?
Dramaturgum Çetın Sankartal ıle yaşa-
dıgımız toprakJarda bizı en çok ilgilendi-
ren. kendi sorunumuz olarak ele almak is-
tediğimız temalar doğrulrusunda yeni me-
tinler anvoruz. Antigone, içinde yaşadığı-
mız dummdan bir çıkış yolu arama sürecı-
nı vaşamamız ıçın kullanılabilecek en uy-
gun metin olarak göründü bıze. Bu sorun-
lar nedir: Genelde ele ahrsak: devlet ile top-
lumun. iktidan elinde tutan ile bunun kar-
şısında arzulannı bastırmak zorunda ka-
lan, hep normalleştirilmeye, dısipline edil-
meye ıtilen. oynama coşkusunu, arzusunu
yaşayamayan bireylerın ılişkileri. Daha
özelde, bir aile içindeki baba rolü, iktıda-
n; kadınının ve çocuğunun üstünde kurdu-
ğu egemenlık durumu. Bir üçüncü sorunu-
muz da bizım, içinde bulunduğumuz sanat
ortamında yaşanan oyundur. Sanat ortamı-
nın gelışmesı yenne. devlete sırtını daya-
yarak. yasalarla. zorlamalarla sanatçılan
disipline etmeye. onlar üstünde kurduğu
egemenlik \e iktidar ile arzulannı akJmın
egemenhğıne veren birdevletyönefjcisi, 'An-
tigone' oyunundaki Kreon'u anımsatmak-
tadır. Antigone oyunundaki konulardan bı-
n olan. ölen ıki kardeşten birinin şerefli bir
yurttaş olarak saygın bir törenle gömülme-
ye hak kazanması. bir diğerine aynı hakkın
verilmemesı, genelde yalnız Türkıye'de ya
dabaşka ülkelerde yaşanan bir sorun olma-
mıştır. Bu. bırkaç yıl öncesinde Devlet Ti-
yatrolan'nda da yaşanmıştır. Her ölen sa-
natçıya yapılması bir gelenek haline gelen
tören ve oyunlardan öncekı saygı duruşu,
'Birtakımsapıkilişkileryüzündenöldürül-
dü' ıfadesı kullanılarak evinde bıçaklanan
bir sanatçıya yaptınlmamıştı ve saygın sa-
natçılanna tanınan en doğal haklann ona
verilmesı genel müdürtarafindan durdurul-
muştu. Antigone oyununu anlamak için çok
uzaklara gıtmeye gerek yok.
-Oyunda •erkek' rolündeyer alan kadın-
lann roUerinin üstesinden geldiğine inaru-
yor nıusunuz? Bunun için nasıl bir çahşma
gercekleştirildi?
Erkek rolü ya da kadın rolü diye aynm
yapmadık. Oyunu bir 'kadınlar korosu".
'kadınlar tragedyası' olarak ele aldık. Ka-
dmların ovnama coşkulannı. kadınlıklan-
• Oyıanun yönetmeni Mahir
Günşıray, 'Antigone'yi, içinde
yaşadığımız durumdan bir çıkış
yolu arama sürecini yaşamamız
için kullanılabilecek en uygun
metin olarak gördüklerini
belirtiyor: 'Devlet ile toplumun,
iktidan elinde tutan ile bunun
karşısında arzulannı bastırmak
zorunda kalan, hep disipline
edilmeye itilen bireylerin
ilişkileri. Ailede baba iktidan,
kadının ve çocuğun üstünde
kurduğu egemenlik. Sanat
ortamımızda yaşanan oyun...'
nı sahnede bu oyunla yaşayabilmeleri. ça-
hşmamızın temel noktalanndan biri oldu.
- Ovıiflun cevirisi hakkuda ne diişünü-
yorsunuz?
Oyunun ilk cevirisi düz yazıydı ve artık
yaşamayan bir sürü sözcüklerle doluydu.
Güngör Dilmen'ın Yunanca aslmdan yarar-
lanarak. şiirsel dilini yitirmeden gerçekleş-
tirdıği çevirisiyle, Mitos-Boyut Yayınla-
n "ndan çıkan metni kullandık. Bu metin bı-
ze, şarkılann bestelenmesinde çok yardım-
cı oldu, sahnede yaratılan oyunlann günü-
müzle daha yakm ilışki kurmasını sağladı.
-Herçaı^amtagerçekkşririleeekobn'Ka-
dınlar Matinesi'nin amacı nedir?'
'Kadınlar Korosu
1
var. Coşkulan. rutu-
lamayan enerjileri. oynama arzulan. bıze
kadınlar matinelerindeki kadınlann sınır
tanımaz eğlencelerini hatırlattı. Bu neden-
le istiyoruz kı, şımdi o kadınlar hem sah-
nede hem de koltuklarda olsunlar.
- Tivatro Ovunevi'nin, özel tivatrolar
kardakiler-aşağıdakıler dengesıne de-
ginır. 'Kafa>layaşamak.yaşamaktır
insanca' acımasız sömürü düzenine
göndermeler yaparken 'Okuyan bir
işçisoruyor' ganimet savaşlannı sor-
gular. Jenny, yeni zengin sevgilisi He-
inricht'ten söz ederken iyi adam-kö-
tü adam tanımlamasma girer. Kim-
dir iyi adam? Iyilik nedir? Ve bu so-
rular onu bu acımasızca adaletsız ya-
şamı yadsımaya götürür... Ardmdan
savaş sesleri \e 'Toplann türküsü'_
Jenny bir metadır, her sermayeye bir
patron gerektir ve 'Pezevengin şarkı-
sı'vurgularbugerçeği. 'Efendiler,bi-
ze hep ders verirsiniz' kokuşmuş ah-
lak kurallanna bir göndermedir. Ve
'Son Deyiş'le noktalanır 'Yosma'...
'\atanniilletheppala\ra.sa\aşlarda
bahane_."
Genco Erkal'ın başanyla kurgula-
dığı oyunda özelden genele gidlş ve
genelden özele dönüş gibi bir yönte-
min izlendiği dikkat çeker. Kanım-
ca, bu nitelik Jenny karakterinden yo-
la çıkılarak kotanlan 'Yosma'yı tek
kişilik bir oyun denemesi olmanın
ötesinde seyirciyle alışverişe ve sor-
gulamaya daha açık bir yapım olarak
da belirliyor. Buna bağlı ola-
rak Zeliha Berksoy'un Jenny
yorumunda da duyarlı. ince
biralay çizgisi içinde kimi za-
man buruk, kimi zaman eğ-
lendirici bir yaklaşımın ser-
gilendiğini görüriiz. Şarkı-
nın, şiirin. öykünün, oyun-
culuğun iç içe gırdiği, hızlı
tempo gerektiren bu çalış-
manın altmdan başanyla kal-
kıyor Berksoy. Seyircinin il-
gısını sürekli üstünde tutuyor.
Gerek kurguda gerekse yo-
rumda yakalanan çızgilerin
örtüşmesi, izleyenleri isteni-
len eleştin ve tartışma orta-
mına daha kolay yönlendiri-
yor. Günümüzde artık Brecht
deyişlerinin daha felsefı. da-
ha yumuşak, daha güleç yüz-
lü bir yaklaşımla ele alındı-
ğı bir gerçek. Böylesi daha
da buruyor insan düşüncesi-
ni.
arasındaki konumu ve geleceğe yönelik
projesi nedir?
Tiyatro Oyunevi, klasikoyun merinlerinin
'yeniden okunması' yaklaşımı ile sahnede
kendi dilini yaratabilme çabası içinde. Bu
yalnızca klasikleşmiş metinlerden yola
çıkılacak anlamına gelmıyor kuşkusuz. Şim-
dilik yapmak istediklerimizi bu yolla
yapabileceğimizi gördük. Bir sonraki
projelerımizden biri de SchiDer'ın 'Hile ve
Sevgi'si. Bunu bir melodram projesi olarak
düşünüyoruz. Belki bu metinden bir uyar-
lama da çıkabilir.
- Yaşar Kemal'in 'İnce Memed' adlı
yapıtını sahneye koymakla ilgili düşün-
ceİerinizde bir gebşme var mı?
İlk yapmak ıstediğim oyun. İnce
Memed'den bir sahne metni çıkararak oy-
namaktı. Bu hep aklımın bir köşesinde sev-
giyle duruyor. Yaşar Kemal ile konuşma fır-
satı bulamadım henüz.Nasıl yaklaşacağını
bilemiyorum. Bir gün olacak.
Mahir Günşıray'ın yönettiği. Sophokles'in Antigone adlı oyununda oyuncu kadrosu sekiz kadından oluşuyor.
'Hayaûar... IstanbuVda... Köln 'de.kültür Servisi - Piya Kültürevi Fotoğraf
Atölyesı-pı( f)a ıle Almanya'dan Köber Grup-
pe Arbeiterfotografie'nin birlıkte hazırla-
dıklan. Rotary Kulüp'ün katkılanyla ger-
çekleştinlen 'havanar-İstanbulUa-kölnUe-'
başhkh fotoğraf sergısi, 19 Mart tarihine
dek Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vak-
fi'nda izlenebılecek. Geçen yıl 16 Elum-7
Kasımcla Köln'de sergılenen bu ortak çahş-
ma. Türkıye'den 11. Almanya'dan 10 fotoğ-
rafçının katılımıyla gerçekleşti. 1996 yılı
sonbahannda her iki ülkenin fotoğrafçılan,
kendi şehırlerrndeki yaşamı ve yaşam alan-
lannı görüntülemeye başladı. 'hayatiar-.' ser-
gisi. > akJaşık bır yıl süren bu çalışmanın so-
nucunda orta\a çıkan 106 renkli \e siyah-
beyaz fotoğraftan oluşuyor.
pı(f)a'nın tstanbul'da >aşam fotoğraflann-
da. günlük yaşamdan portreler \ e mekânlar
ön plana çıkıyor. ilk baİaşta karamsar bir tab-
lo}xı çağnştıran bu toplam, aslında yaşlı ve
çok kültürlü metropolün, bir bakıma kaçı-
nılmaz bir yansıma-
sı... Dıgeryandan, Ar-
beiterfotografıe Köb
Grubu'nun ağırlıklı
olarak, eleştirel bir ba-
kışla Köln'de yaşamı
konu alan fotoğrafla-
n, şehrin tarihini ve
günlük yaşamını iz-
leyiciye aktanyor. Ar-
beiterfotografıe Köln
Grubu, fotoğraflann
yaru sıra Kölnlü ede-
biyatçılann ürünlerin-
den alıntılarla anla-
tımlannı güçlendin-
yor. Kültürlerarası ıle-
tişımın güçlendirilme-
si ve en önemlisi de kültürleraras! banşın sağ-
lanması talebini vurgulamak adına düzen-
lenen 'hayauar_' sergisinde: Kölner Grup-
peArbeıterfotogratle'denAndreasNeumann,
AnitaBous.AnitaSchit
fer-Fuchs,Anneliese Fl-
kentsher. Christian Fı-
ege,Elif \dmaz, Ingrid
Bahss. Luis Cnız, Sen-
iKGIanschneider.Wbtf-
gang Marx, Piya Kül-
türevi Fotofraf Atölye-
si'nden BurakTeoman,
ErenA>tuğ.Gürsoy De-
mircioğlu, İdil Gülbal-
kan, N ihalGündüz,Ok-
şan Özferendeci Sevgi
Kaya, Suna Aktaş, Sü-
reyya Ekinci, Yasemin
Bay. Yücel Tunca'nm
işleri bulunuyor.
1940'lardâ kurulan
Arbeıterfotograf ie Köln Grubu, bugüne ka-
dar daha çok siyah-beyaz fotoğraf üzerinde
yoğunlaştı.Almanyagenelindeörgütlenmış
Arbeiterfotografıe 'in Köln kanadı olan grup.
fotoğraf yoluyla arka planda kalan nedenle-
re, yaşamdakı neden-sonuç ilişkilerine ışık
tutmayı hedefliyor. 1995 yılında, Piya Kül-
türe\ i 'nin bünyesinde kurulan pi(f)a. ilk ça-
lışmalannı temel fotoğraf eğitimi çerçeve-
sinde yaptı.
Aynı yıl, bir dizi saydam gösterisi etkin-
liği düzenleyerek. fotoğrafçılarla izleyici-
nin buluşması \e üretimin paylaşılması yö-
nünde ilk adımını aftı. 1996 yılındaki ilk
karma fotoğraf sergisinin ardından ekim
ayında 1. lstanbul Saydam Günleri organi-
zasyonu, 1997'rJn Nisan ayında pi(f)a kar-
ma fotoğraf sergilerinin ikincisi düzenlen-
di. 1997'nin Ekim ayında 2. Saydam Gün-
leri ile birlikte aynı günlerde Almanya'nın
Köln kentınde 'hayatiar... İstanbul'da...
Köln'de-.' adlı fotoğraf sergisıni hazırladı.
pi(f)a. temel fotoğraf eğitimi seminerleri,
teorik düzlemdeki 'Çarşamba Toplanbla-
n'yla, sergi ve saydam gösterisi alanlannda
fotoğrafık çalışmalannı sürdürüyor.
Düzeltme: UŞubat 1998
tarihinde çıkan 'Sanat ve Sa-
natçı Üstüne' başlüdıyazım-
dadizgihatasınedennie 'Şa-
kir Eczacıbaşı ve Türkiye
Renkleri' ara başlıgı kul-
lanılmamışttr-özörttilerim.
Sonsuz
devinimin
resimleri
Kültür Servisi - Jale Nej-
detErzen'in resım sergisi 3-
26 Mart tarihleri arasında
Türkiye Iş Bankası Ankara
Sanat Galerisi'nde yeralacak.
Sanatçı son kişisel sergisin-
deki yapıtlarda, 'dünyanın
sonsuz çehresini' yorumlu-
yor. Jale Erzen'in resimleri
nesnelerin, insanm, kısacası
tüm dünyada var olan sürek-
li devinimin izlerini taşıyor.
Yaşamın sonsuz akışını bir
an durdurup seyredebilmek
ve sahip olunabilecek bir şe-
ye dönüştürmek isteği Jale
Nejdet Erzen'i resım yap-
maya yöneltmiş:"Resim ve
görüntü arasındaki benzer-
Bkvc uçurum_ İkisinin desa-
nalhğı beni büyülüyor. Kar-
şunda yuvarlanan dağlara
bakıyonım.denizin dalgala-
n gibi.onlanyakalamak, ışık
ve rengjn. tonlann. sislerin.
gölgelerin sonsuz anlık dö-
nüşümlerini durdurmak.sap-
tamak. bir beden üstündeki
nefes alan ince cıdann hare-
ketini zapt etmek imkânsız.
Bu sonsuz devinimi, varhğm
birbirinedönüşümünüve di-
yaloğunu ve bu devinimeken-
di katılunımı. benliğiminçiz-
ghe dönüşen hareketi ile ifa-
de etmek isthorum. Dağlar.
dalgalar,göklerin sürekligö-
çü, rüzgâriarvegörünmeye-
nin gücü. icimde ezgfler baş-
lanyor>«nrcamadansetme-
yi öğretiyorum,"
1943 yılında Ankara'da
doğan Jale Nejdet Erzen, ls-
tanbul Üniversitesi Sanat Ta-
rihi Bölümü'nü bitirdi. Da-
ha sonra ise Los Angeles,
Kaliforniya'dakı Art Center
College of Design'da Lor-
ser Feaitelson'un ve New
York'taki Hunter College "da
Leo Steinberg'in öğrencisi
oldu. ITÜ Mimarlık Fakül-
tesi'nde Doğan Kuban'rn öğ-
rencisi olarak, 'Mimar Si-
nan Dönemi Cami Cephele-
ri' konusunda doktorasını ya-
pan Erzen, halen ODTÜ Mi-
marhk Fakültesi'nde öğre-
tim üyeliği yapıyor. 1971 yı-
lından bu yana yurtiçinde ve
yurtdışında kişisel ve karma
sergileri yer alan Jale Nejdet
Erzen. uluslararası ödüllerin
de sahibi.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Yeni Bir Daktilo
Bilenler bilir, benim daktilo maceralanm bite-
cek gibi değildir.
Işte, ihtiyar yazı makinem şimdilerde yine hırıl-
ttlar ve iniltiler çıkartıyor. Dinlenmesi, belki de bir-
kaç gün bir onma yurdunda tedavi görmesi ge-
rekir. Nerde?! Ha babam tartaklanarak çalışıyor-
du...
Çalışıyordu, diyorum. Şu an köşesinde oturu-
yor, uzun yıllara dayalı hayat hikâyesini düşünü-
yor ola ki.
O böyle hınltılar, iniltiler çıkanp durdukça, ben
de herzamanki gibi sağasola başvurdum: Neya-
pacaktım? Yazarlık hayatımın sonu mu gelmişti?
Öyle ya, çoktan kullanımdan kalkmış A-Z-E-R
klavyeli daktilomun yerine neyle yazı yazacaktım...
Hemen ilk öneri, bilgisayara 'geçmem'di. Tek-
nik çağın en yalın gereçlerini kullanamazken bil-
gisayarla nasıl baş edecektim? Bu, dostlanmın
pek umurunda değildi.
Dostlanm bilgisayann özelliklerini, olanaklannı,
zenginliklerini sayıp duruyoriardı. Derken iş fiyat
meselesine geliyor, bilgisayann aynı zamanda bir
'yatınmsaray' olduğu ortaya çıkıyordu. Öyle de-
nemeden bu yatırımsarayla mutlu bir gelecegi-
miz olacağına inanmak kolay degil.
Denemeyi göze alacak zaman yok: Hanl hanl
roman yazmaya çabahyorum, gazetenin, dergi-
lerin yazıları var, bir oyun için taslak çıkarıyorum.
Bilgisayardan vazgeçildi.
Dahast, vaktiyle aynı 'dostlann' uyanmıyta elekt-
rikli daktilo edinmiş, iki sayfalık bir yazıyı bile ko-
taramamıştım.
Ne olacak - ne olacak?!
İhtiyar yazı makinemi tedavi eden Cağaloğ-
lu'ndaki hekim', birarkadaşımabirarkadaşında
satılık A-Z-E-R klavyeli daktilo olduğunu söylü-
yor. Elli yaşlarındaymış, benimle yaşıt handiyse
'yeni' daktilom.
Evet-evet, onu edinmeliyim.
Bir iki gün sonra onu edinip eve geldim. Ge-
ceydi. Dün gece. Büyük kutusundan çıkardım
yeni daktilomu. Bu, sisli kül renginde. Benimkisi,
babadan yadigâr olan kömür siyahıdtr.
İkisinin birbirlerine baktıklarını hisseder gibi-
yim. Geceyarısını beş on dakika geçmiş. Onlar,
derin sessizlikte birbirlerini süzüyorlar. Ben kar-
makanşık duygularla boğuşuyorum.
Yenisine, şu kül kedisine bakıyorum: Birlikte
çalışabilecek miyiz? Onun eski/yeni halinde ne
sızıldanışlar hissediyorum. Bana bir şeyler söy-
lemek istiyor, besbelli, evinden aynlığından şikâ-
yet ediyor.
Sahibi niye elden çıkardı? Paraya mı ihtiyacı var-
dı? Oysa hayli gülünç bir rakama edindim. Ney-
di hikâye? Sahibi belki de onu özlüyorşimdi, bel-
ki pişman...
Bizim kömür siyahı büsbütün gözden çıkanldı-
ğını sanarak küskün küskün bakınıyordu. Ona
ayrıca dert anlatmak gerekti.
Eskisine diller döktükten sonra yenisine kâğıt
taktım, gelişigüzel yazmaya koyuldum. Yazdıkla-
nmın pek bilincinde değilim; dikkat ettim, hep 'ıs-
trraplı' tümceler kurmuşum:
Istırap çekiyordu/daha sonra bir insanın duya-
bileceği en derin ıstırapla,,
Burada duruyorum: Demek bunun 'nokta'sı
başka yerde. Üç nokta koymak istemişken iki vir-
gül... Bizim kara kedi köşesinden bıyıkaltı gülüm-
süyor. Kül kedimiz alıngan, noktasını işaret edi-
yor.
Birden ayırt ediyorum:
Usul usul öğrenecegiz üçümüz birlikte yaşarna-
yı. Böylesi bir almyazısıyla karşı karşıyayız. Kara
kedi bir haftalığına onma yurduna gidecek, kül ke-
disiyle baş başa kalacağız, sonra kara kedi dö-
necek, onu eski bir usta gibi en sevdiğim yazılar
için kullanacağım, kül kedisinden yaşlıdıro, dok-
san yaşlanndadır, kül kedisi de çıraklığın mihne-
tini çekecek... Böylece zaman geçecek, yaşaya-
cağımız yere kadar birlikte yaşayacağız...
Uçümüz birbirimize heyecanla bakıyoruzl
Takvimde lz Bırakan:
"Bana pek sert vurmuşlar biryehehm ağnyor
Ya gün boyu bastıran bu uyku
Sevincin sesi çıkmıyor.
"Evlerin önü çeşme, sulanm alınıyor
Bu çok tuzlu çöreği hangi kalpsiz yedirdi
Bağnm fena yanıyor.
"Kimlerin elinde, herkes benden biliyor
Ne hoyrat kullanmışlar / Sevincin sesi
çıkmıyor." Behçet Necatigil, 'Daktilo'.
BUGUN
• RAINER VVTRNER FASSBEVDER günleri
kapsamında saat 18.30'da senaryosunu
Fassbinder'in yazdığı 'Üçüncü Kuşak' adlı film
gösteriliyor.
(249 20 09)
• ÇEKÜL GENÇLİK BİRİVIİ Anadolu
Seminerleri kapsamında saat 18.30'da İTÜ Taşkışla
109 no'lu odada Prof. Dr. MehmetÖzdoğan'ın
'Kazı Yerierinin Korunma ve Tanıtımına Yeni Bir
Yaklaşım" başlıklı semmeri izlenebilir. (251 54 44)
• AYŞE ERCÜMEND KALMIK VAKFI'nda saat
18.30'da Vasıf Kortun, Hale Tenger ile sanatçının
yurtdışı projeleri üzerine söyleşecek. (244 46 61)
• ARTEMİS SANAT MERKEZİ'nde saat 18.00'de
Henke Kafkus'un 'Bir Yabancı Gözü ile Türkrye'
başlıklı açıklamalı dia gösterisi yeralıyor.
(232 09 20)
• GÖÇERLER FOTOĞRAF KULÜBÜ'nde saat
19.30'da Cemil Ağacıkoğlu nun 'BirGünde' başlıklı
dia gösterisi izlenebilir.
(414 44 74)
1001 BELGESEL FİLM FESTİVALÎ
BUGÜN:
• Belgesel Sinemacılar Birliği Cep Sineması'nda
saat 11.00 ıle 19.00 arasında birer saat arayla
Anadolu Dinler Yurdu. tnsan ve Bakır, FİMA
Filmleri ve Çınarlann Ruhu Ölümsüzdür adlı
belgeseller izlenebilir.
• Evrensel Sanatlar Müzik Merkezinde saat
11.00 ile 19.00 arasında birer saat arayla Türk
Dünyasında Nevruz, Son Sesler, Dünyanın
Merkezi, Siyah Kalem- Maksat Namım Yürüsün
adlı belgeseller, saat 19.00'dan sonra da Isa
Çelik'in belgesel fotoğraflan üzerine dia gösterisi
ve söyleşi izlenebilir.