Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1998 PAZAR
12 KULTUR
17. Uluslararası îstanbul Film Festivali 151 filmlik dev programla 18 Nisan'da başhyor
Festivalin yeni misyonu eğitiıııCUMHUR CANBAZOĞLU
Bu yıl nisanm ikinci yansına kaydın-
ian 17. lluslararasıfstanbulFilm Festiva-
li (18 Nisan-3 Mayıs), on altı bölümde
toplam 151 film sunmaya hazırlanıyor si-
nemaseverlere. tngiliz yönetmen Mark
Herman'ın Borunu Öttür adlı yapıtıyla
açılacak festivalin başlangıcından bugü-
ne yönetmenliğini üstlenen Hülya Uçan-
su, festivalin misyonunun eğitime kaydı-
ğını söylüyor...
- Bu yıl kimJer konuk olacak festivale ?
60. doğumgûnünü kutlayan Istvan Sza-
bo'ya yaşamboyu onur ödülünü festiva-
lin açılış töreninde vereceğiz. kendisi biz-
lerle olacak. Bir başka yaşamboyu onur
ödülü de Francesco Rosi'ye kapanış töre-
ninde verilecek. Bir sinema onur ödülü
daha genç bir sanatçı Bertrand BHer'ye
verilecek. O da tstanbul'a gelecek. Büyük
konuklanmız bunlar. Bunlann dışında
yanşmada filmleri olan yabancı yönet-
menler, yan bölümlerdeki yönetmenler
de lstanbul'a gelecek.
Festival ilk kez Bakırköy'de
- JüriJer befli otöu mu ?
Altın Lalejürisini kesinleştirmedik da-
ha. Ulusal Yarışma jürisinde Kadri Yur-
datap (başkan). Kuttuğ Ataman. Şahika
Tekant Duygu Asena, Umberto Rossi y-
er alıyor. FİPRESCHI'de Hüseyin Kuzu,
Altın Lale'de Zeynep Ava Türkiye'yi
temsil ediyor.
- 65 yaş üstüne biletfiyanndaindirim,
sabah seansı gibi bu yüki yeni uygulama-
lan özetier misiniz ?
Yıllar içinde otur-
muş, klasikleşmış bir
yapımız var; bunlara
renkler katmak ama-
cıyla sabah sineması
gibi küçük değişiklik-
ler ilave ediyoruz. Haf-
ta sonlan bu seanslar-
da, daha çok sinefilleri
etkileyerek, onlann se-
veceğini sandığımız
deneysel çalışmalara
yer veriyoruz. 65 yaşa
bilet indirimi ise uzun
süredir isteniyordu.
- Festival ilk kez Ba-
kırköy'e de gidiyor. Bu
proje nasd doğdu ?
Yıllardır uzak semt-
lerden talepler geliyor-
du, organizasyonu hal-
ledemeyiz korkusuyla
hep kaçınıyorduk. Fa-
kat nüfus itibanyla başlı başına bir şehir
olan Bakırköy'den gelen taleplerin art-
masıyla, biraz da rüştümüzü ispat etme-
nin rahatlığıyla deneyelim dedik. Başan-
lı olursa süreldi yapacağız.
- Son yıflarda festival iyiden iyiye sanat
sinemasına yönelirken sincfillerin prog-
rama sahip çtkması gerektiğini belirtmiş-
tiniz. Geçen yıl sinefUler üzerierine düşe-
ni vapabüdiler mi ?
Yıllar içinde festivali izleyen sayısın-
da piyasaya koşut bir düşüş var. Salon sa-
hiplerinin de belırttigi gibi sinema salon-
lanna ginşteki düşüş, belli oranda festi-
vale de yansıyor. Sinefiller, özellıkle öğ-
• "17 yıl önce hedef
sanat filmlerinin yerli
piyasadaki tanıtınuna
katkıda bulunmaktı.
Görüyoruz ki Avrupa
Sineması'yla Amerikan
Bağımsızlanndan da
örnekler geliyor
sinemalara. Bu
durumda misyonu biraz
daha eğitime
döndürelim dedik."
renciler, görevlerini yapıyorlar \ e filmle-
ri izliyorlar. Bu yıl ne olacağını birlikte
göreceğız. Geçen yıl o dönemde bütün
Oscar filmleri piyasadaydı ve Oscar dı-
şında da niteliklı filmler vardı gösterim-
de. lngiliz Hasta, Kolya, Dalgalan Aş-
mak, Sırlar ve Yalanlar o dönemde baş-
lamıştı. Şimdi farklı bir tarihteyız ve
iyimserim.
Amerikan şirketlerinin büro açması ve
Türk dağıtımcı profilinin başka bir yere
gelmesiyle festivalin 17 yıl önce koydu-
ğu misyonda önemli bir aşama kaydetti-
ği görülüyor. Ana hedef sanat filmlerinin
yerli piyasadaki tanıtımına katkıda bu-
lunmaktı. Görüyoruz ki
artık Avrupa Sinema-
sı'nın yanında Ameri-
kan Bağımsız Sinema-
sı'ndan da birçok örnek
geliyor sinemalara. Bu
durumda misyonu biraz
daha eğitime döndüre-
lim dedik. Meşela bu yıl
Sinemacılar Üstüne di-
ye bir bölüm koyduk;
birçok belgesel var.
- Bu Mİ özeilikle hangi
filmleri izteyeceksiniz ?
Yeni filmleri izledik-
ten sonra seçtiğimiz için
belgeseller ve klasikleri
daha önemsiyorum,
özeilikle kaçırdığım
Fellinileri. On altı tane
Fellini. öğrenciler ve
klasikleri sevenler için
çok değerli. Aynca kla-
sik yapının dışında dört tane bölümü vur-
gulayabilirim. Bunlardan biri sinemacı-
larla ilgili belgesellerin toplu gösterimi,
diğeri Japon çellist Yo-Yo Ma'nm Bach
prelüdleri üzerine yaptığı çeşitlemeler
üzerine altı Kanadalı yönetmenin orta
metraj filmleri, 'Çağımızın Aynası' dedi-
ğimiz daha çok politik filmler ve sonun-
cusu gençliği inceleyen filmler. Bir baş-
ka vurgulamak istediğim konu Eisenste-
in'm doğumunun 100. yıldönümü. Iki ta-
ne belgesel gösteriyoruz, Potemkin de bu
nedenle gündeme alındı
- Kimler seçiyor festival filmlerini ?
Festivalin artistik danışma kurulu var.
film eleştirmenlerinden ve sinemacılar-
dan oluşuyor. Bu isimler Atilla Dorsay,
Sungu Çapan, Sevin Okyay, Banş Pirha-
san, Ömer Kavur ve Feride Çiçekoğlu.
Özeilikle sinema eleştirmenleri yurtdı-
şında festivallere giderler, ben de gidiyo-
rum. Olabildiğince film izliyoruz. Festi-
valin belli başlıklanna uygun görülen
filmler öneriliyor. büyük listeler oluştu-
ruluyor ve sonra tartışma başhyor. Yurt-
dışından da danışmanlanmız var. Sonuç-
ta koordinasyonu ben sağlıyorum.
Türk sineması yine küçük salonda
- Türk sineması bu yıl da küçük salon-
da. Festivalin yerli sinemayla ilgili politi-
kasıııedir?
Türk sinemasım koltuk sayısı açısın-
dan daha küçük bir salona koymak kaçı-
nılmaz bir hareket. Çünkü bu fılmlerin
çoğu vizyon görmüş. Yabancılar ise Tür-
kiye'ye getirilip iki, üç kez gösteriliyor
ve gönderiliyor. Eski yıllarda bazı Türk
filmlerini Emek Sineması'na koymuştuk
ve bomboş geçmişti. Bu yüzden daha ve-
rimli sonuç almak için küçük salonda
gösteriyoruz.
-TRT fîlmlerinin sinema fflmleriyle bir
arada yanşmasını nasıl değertendiriyor-
sumız?
Ben inanıyorum ki o televizyon yönet-
menleri. bu filmleri sinemalarda gösteril-
mesini arzu ederek yapıyorlar. TRT bun-
lann salon araştırmalannı herhalde yete-
rince yapmıyor, dolayısıyla bu filmler
çok az çıkıyor. Bu yüzden izleyicılerle
buluşması amacıyla bunlan programımı-
za almakta sakınca görmüyoruz.
Dört yıl geclken tören
Palme Ödülü
WeiJingsheng'e
• Çinli aydın Wei Jingsheng,
kendisine 4 yıl önce uygun
görülen Olof Palme Ödülü'nü
alabilmek için Stockholm'e gitti.
Ödülü Lisbet Palme verecek.
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - 1979'dan beri
ülkesindeki anti- demokratik rejimi
eleştirdiği için baskı gören, 30 yıl hapis
cezasına çarptınldıktan ve bunun 17 yılını
çektikten sonra geçen sonbaharda serbest
bırakılan
Çinli aydın Wei Jingsheng, Stockholm'e
geldi. Jingsheng, kendisine A yıl önce
uygun görülen Olof Palme Ödülü'nü salı
günü nihayet alabilecek. Stockholm'de
pazartesi günü başlayacak olan LJNESCO
Kültür Zirvesi'ne dahil olarak salı günü
düzenlenecek olan 'Ozgürlük Yoksa
Kültür de Yoktur' panelinde Çinli yazara
ödülü, Olaf Palme'nin eşi Lisbet Palme
tarafından verilecek.
250 bin kron (30 milyar lira) tutanndaki
ödül sayesinde dilediği ülkede en az 1 yıl
özgürce okuyup yazabilecek.
lsveç Başbakanı Göran Persson'un bir süre
önce geniş bir işadamı heyetiyle Pekin'e
gittiği zaman ülkeyi 'bölgede durağanlık
örnegi' olarak övmesinı 'saçmalık' olarak
eleştiren Jingsheng. Pekin rejimi hakkında
şöyle konuştu: "Ne yazık ki aynı yanılgıya
yalnızca sizin başbakanınız değiL, birçok
ileri devlet yöneticisi de düşüyor.
Batı ülkelerinin hükümetleri. Çin'Jeticari
ilişkilerin artmasının demokratik güçlere
katkıda bulunacağını ileri süriiyorlar. Ama
Güney Afrika'da apartheid rejimi varken
böyle düşünmemişlerdL O ülkeye
ekonomik yaptınmlar uygulandı ve
bundan olunilu sonuçlar alındı."
VVei Jingsheng, geçen sonbaharda
Ingilizce olarak 'Yalnız Olma Cesareti'
adlı bir kitap yayımlamıştı. Stockholm'e
gelişi sırasında bu kitabın Isveççesi de
çıkmış olacak. 1979 yılında 'Pekin'de
Demokrasi Duvarı' adlı bir duvar gazetesi
çıkaran yazar. o zamanki lider Deng
Xiaping'in 'Dört Modernleşme Yolu' adlı
ideolojisine karşı çıkmıştı. Bu dört yola,
tanm, endüstri, bilim ve savunma, bir
beşincisi eklenmeden başanlı
olunmayacağmı yazmıştı. Bu beşincisi ise
'demokrasi1
idi. Gazete kısa sürede
ortadan kaldınlmış, çalışanlan da derhal
gözaltına alınmıştı. Bu gazete
deneyiminden Jingsberg'in payına 15 yıl
ağır hapis cezası düşmüştü.
1993 sonbahannda serbest bırakılan yazar,
halkı isyana kışkırtma savıyla 1994
Nisanı'nda yeniden gözaltına alınmış ve
1995 Aralık aytnda bu kez 14 yıl hapis
cezasına çarptınlmıştı. Çin Devlet Başkanı
Jiang Zemin, geçen sonbaharda ABD'ye
gidince Bill Ointona jest olarak 2000
düşünce suçlusunu serbest bıraktırmıştı.
Bunlar arasında olan Jingsberg, hapiste en
az sekiz bin düşünürün daha olduglınu.
kendisi gibi serbest bırakılanlann
Çın'den resmen atıldığını ve
haklarmdaki cezalann geçerliliğini
"koruduğunu söyledi. Wei Jingsberg, Çinli
yöneticilerin çocuklannı ülke dışında
pkuttuklannı, oralarda iş bulup
yerleşmelerini sağladıklannı, çünkü
kendilerinin de rejimin yakında çökeceğini
bildilderini belirterek şöyle diyor.
"Gerçekte Çin halkı yaklaşık yüz yıldır
demokrasi için uğraş veriyor. Yanlışhk,
bizim tiderlerimizin komünizm ve
kapitalizm gibi bazı modelleri başanyla
edinmelerinden gelhor. Çünkü
liderlerimiz, en önemli modelleri
edinmelidir: Demokrasiyi ve insan
haklannı."
Gianada, 20. yılını efsanevi çiftin yapıtlarını sergileyerek kutluyor
Kahlo veRivera'nuıyaşamıgün işığındaKültür Servisi - Frida Kahlo v e Di-
ego RKera kımdır? lsvıçre'deki Giana-
da kuruluşu. 20. yılını bu efsanevi çif-
tin yapıtlarını, yıllar sonra bir araya ge-
tiren bir sergiyle kutluyor. Aşkı, sanatı
ve acıyı paylaşan bu efsanevi çift nasıl
bir araya gelmışti? 1907'de Mexico C-
ity'nin banliyösü Coyoacan'da doğan
Frida Cahlo, Rivera'yla ilk kez tıp ög-
renimi gördüğü sırada tanıştı.
Diego Rıvera( 1886- 1957) ise o dö-
nemde okulunda duvar resimleri yapı-
yordu. Fnda, 1925'te geçirdiği otobüs
kazası sonucu, dokuz ay alçı bir korse-
nın içinde yaşamını sürdürmek zorun-
da kalmış.
Bu süreç içinde de resım yapmaya
başlamıştı. 1928 yılında komünist par-
tiye katıldı. Bir yıl sonra da Diego'yla
evlendı. Çift. uzun yıllar Amerika'da
yaşadı. 1934 yılında. Meksıka dönü-
şünde çift. Juan O'Gorman'a msa et-
tirdıklen San Angel'daki ikiz villalan-
na yerleşh. Daha sonra Fnda, önce New
Yok'ta daha sonra da Paris'te olmak
üzere yapıtlannı sergıledı.
Yapıtian birlikte sergilemediler
1939 yılında boşanan çift: bir yıl son-
ra yeniden bir araya gelmış. ama Fri-
da'nın fiziksel durumu gittikçe kötü-
leşmiştı. 13Temmuz 1954 yılında öldü.
Ondan üç yıl sonra da Rivera yaşama
veda etti.
Frida, dayanılmaz ve acı verici bir
hayata karşın yaşamını sürdürebilmek
için ruhunun oto-portrelennı çızıyordu.
Diego ise kübizm, sımgesellik ve Mek-
sika devrimi arasında yaşadığı bölün-
meyi göstermek için resim yapıyordu.
Frida Kahlo ve Diego Rivera, ıkiz bir
evde yanyana sanatlannı ıcra etmeleri-
ne karşm hiçbır zaman yapıtlannı bir-
likte sergilemediler.
Gerek görüntüde. gerek resimde:
görsel şiddet de iki yönlü. Konunun ve-
ya hareketin oluşturduğu şiddet; ancak
bu ikisı birbirine aynlmaz bir biçimde
bağlı değil: Resım. sade bır görüntüyü
bozabilir: ya da tam tersme abartılı bır
görüntüyle de kaplanabilir. Kahlo'nun
ve Rivera'nın yapıtian, şüphesiz, hiçbir
sınırlama getirmeden, bizleri. bu iki du-
rumla karşı karşıya bırakıyor. Çıkış yo-
lu olmayan bır karşıtlıkla karşı karşıya
kalınabılecek bir bütünsellığin içinde...
Tuhaf olan, yapıtlanndaki kışilıklenn
banndırdıklan birbirine benzer ilişki.
Kahlo'nun 1949 yılında çizdiği 'Diego ve Ben' adlı yapıü.
'Moskova'da 1 Mayıs Kutlamalan' - Rivera
iJağlıklannda birlikte sergi
açmayan Frida Kahlo ve Diego
Rivera'nın yapıtian Isviçre'de bir
araya getirildi. Frida dayanılmaz
hayata karşın yaşamını
sürdürebilmek, Diego yaşadığı
bölünmeyi göstermek için resim
yapıyordu.
Kınlgan, yaralı, marazi ancak engelle-
nemez bır ısteğin ardmda Frıda; canlı-
lık. iştah v e şiddet dolu. kendi deyimiy-
le 'enerji dinamosu": Diego. Ancak
içinde eleştınyı, kinı ve siyasal saldın-
yı oluşturan görünmeyen yaralara sahip
bır Diego. Onlann bedenleri, birbirle-
nnden ne kadar farklı olduklannı gün
ışığına çıkanyor: Frida: zayıf. duyarlı.
siyah ve güzel bir çiçek gibi. Diego ise
kilolu. geniş, şehvetlı ve patlamaya ha-
zır bir güç kaynağı.
Frida. her sabah giydiği ve ona birra-
hibe edasını veren Tchuantepec kostü-
mü içinde 'dişiüğüT: Diego, ölçüsüzlü-
ğün. hoyratlığın ve şıddetın erkek bede-
ninde yeniden doğuşunun simgesi. Kj-
mi zaman birbirine eş. kimı zaman bır-
birinin tam tersı bu kişısel özellıkler,
tam anlamıyla onlardan yeni kişilikler
doğuruyor: Karşılaşmalannı sağlayan
kader gereğı kendileri gibi olmak zo-
rundaydılar.
Bakış. kolaylıkla Frida'nın ve Di-
ego"nun baskın efsanevi varlığı üzeri-
ne odaklanıyor. Masalsı parlaklık yapı-
tın kendısınden daha çok ilgi çekiyor.
Yapıta konu olan kişiliklerin çok göste-
nşli olması genellikle ayrıntılann ön
plana çıkmasına neden oluyor. Fri-
da'nın yapıtlannda otobıyografmin et-
kisinin çok olduğu da bir gerçek. Diego-
nunkilerse fazla 'Meksika'lı.
Artık efsanevi perde kalkıyor. Birbi-
rinden fârklı ortamlarda. görsel kaynak-
lan kullanarak. bızı yarattıklan görün-
tülerle heyecanlandırmayı amaçlayan i-
ki ressamın: Kahlo ve Diego'nun yaşa-
mı günışığına çıkıyor.
Kahlo. bu alanda tutkulu bir aşkla
ilerliyor. Ancak o tablo yapmaktan çok;
resmı kendi ruhunun portresini yansıt-
mak için kullanıyor. Portrelerinde de
sıklıkla karşılaştığımız şey, onun yüzü
ve her seferinde değışmeyen bakışı.
Yüksekten ve keskin. asla bizimkiyle
kesişmeyecek biçimde çizilmiş bir ba-
kış.
Biraz kendine dogru. dalgın ve dik-
katli olan bu bakış öylesine karadır ki
bir an gözbebeğinin tüm göz çukurunu
kapladığinı düşünürsünüz. Çizgilerin
netliğı cıltten çok enerjiye şekil verir.
Her zaman sımsıkı kapalı olan ağız, tab-
lonun ışığı gibi panldar. Kahlo, resmi
aynca kişısel birmitoloji yaratmak için
de kullanır. Hayal gücüne ve anılanna
dayalı bir mantığın görüntüleridir, orta-
ya çıkanlar. Rivera ise her zaman resim
yapmayı istemiştir.
'Cenevre Solistleri' Cemal Reşit Rey'de
Les Solistes de Geneve
ASUMA.N KAFAOĞLl-BÜKE
Sanatçılanmızın yurtdışında kazan-
dıklan başanlardan sevinç duyanz. Ev-
rensel birdil kullandığı için belki de sı-
nırlanmız ötesınde en büyük başan
müzisyenlere aittir. Solıstlerimizin ka-
zandıklan ünün yanı sıra, bugün AVTU-
pa'nın iyi orkestralanna baktığımızda
çok sayıda Türk müzisyen görüyoruz.
31 Mart gecesı CRR Konser Salo-
nu'nda konser verecek olan "Cenevre
Solistleri'' topluluğunda da Avrupa'da
mesleklerini başanyla sürdüren Türk
müzısyenler yer alıyor. v iyolacı Ahmet
Exüz ve çellist Fertıan Grosgurin.
CenevTe'de iyi biryaylı sazlartoplu-
luğunun eksıkliğini hisseden çellist Da-
niel Grosgurin, bırkaç müzisyen dos-
tuyla birlikte 1995 yılında "Cenevre
Solisfleri" adlı topluluğu kurmaya ka-
rar verdi. Cenevre doğumlu Danıel
Grosgunn. CenevTe Konservatuan'nda
profesör olarak çalışmanın yanı sıra,
dünyanın birçok kentinde verdiği kon-
serlerle de tanınan bir çellist.
Sekiz müzisyenden oluşan topluluk-
ta çok deneyimlı sanatçılarla kariyerle-
rine yeni başlayan genç müzısyenler
bir arada çalıyor. Topluluğun en dene-
yimli sanatçılanndan kemancı Jean-Pi-
erre \VaDez. Paganıni ödülü kazanmış
ve Paris Orkestrası'nda baş kemancı
olarak çalışnıış biri. Daha önceki yıl-
larda Ruşen Güneş ve Çetin Aydan'm
da çaldığı topluluğa, bu defa 1990 yı-
lından beri Cenevre'de yaşayan. Fre-
iburg ve Mannheim'da eğitimini ta-
mamlayan Ferhan Grosgurin ile Anka-
ra doğumlu Ahmet Ediz katılıyor.
Ediz. London Guildhall Müzik Oku-
lu'nda eğitim görmüş ve halen Zürih
Oda Orkestrasf nda viyola solisti ola-
rak ve Zürih Tonhalle Orkestrası üye-
si olarak çalışan bir müzisyen. Toplu-
luğun diğer üyeleriyse kemanlarda
Christophe Mourguiart Sophie Wal-
lez, Raphaelle Leclerc ve viyolacı La-
urent Rochat
Topluluğun gelişime olanak sağla-
yan yapısı sayesinde "Cenevre Solist-
leri" bir döneme ya da yapıya bağlı kal-
madan barok, klasik ve romantik oda
müziğının başyapıtlannı büyük bir ko-
laylıkla seslendirebiliyor.
"Cenevre Soöstteri", kent merkezin-
de yer alan yeni tamir edilmiş bir 19.
yüzyıl tiyatrosunda düzenli konserler
vermek üzere çalışmaya başladılar.
Nisan ayı içersinde Îstanbul ile baş-
layan konser turnelerini Almanya'da
sürdürecekler. tstanbul konserindetop-
luluk Johannes Brahms'ın 'Sol Majör,
Opus 36' altıhsını ve Felfa Mendels-
sohn'un 'Opus 20', sekizlisini seslen-
direcek.
KÖŞEBENT
ENtS BATUR
Mustafa Kemal Ağaoğlu
Yıllar önceydi; kapım çalındığında, telefon ko-
nuşmalanndan, yalnızca sesini tanıdığım, o gü-
ne dek yüz yüze görüşmediğim biriyle karşılaşa-
cağımı biliyordum, gelgelelim 'küçükefsanesi'\\e
tanışalı epey olmuştu: Mustafa Kemaf Ağaoğ-
lu tuhaf biradamdı.
Yıllar sonra ilk (ve şimdilik tek) kitabının künye
notunda yazdığım gibi, sırtında büyük bir kam-
burvardı: Ahmet Agayef'intorunu.Samet Ağa-
oğlu nun ve Neriman Ağaoğlu'nun oğlu, Tek-
taş Ağaoğlu'nun küçük kardeşiydi. Bu taşın-
ması güç yük, onu ilkgençliğinden başlayarak
Karamazof ailesinin huysuz üyesi kılmaya yet-
mişti. Saint-Joseph Lisesi'nin berduş öğrencisi,
gönderildiği Londra'dan bir tek Eliot'ın "Çorak
Ülke"s\ri\ ezberleyerek dönmüş, 1970'lerin ba-
şında kimsenin tanımadığı Gölköy'e giderek, bir
avuç çizgidışı yaşıtıyla birlikte Türkiye'nin "ko-
mün hayatı" yaşayan ilk uyumsuz cemaatini kur-
muştu.
Sonrasında onu Istanbul'un egzantrik figürle-
ri arasında görüyoruz. Dünyanın en yakışıklı
adamlanndan biri değil(di) Mim Kaf, gene de ken-
tin en güzel kadınlanyla peşpeşe, sayısını ken-
disinin bile unuttuğu evlilikler, beraberlikler yaşa-
masına engel olmamıştı bu: Onda garip, anlatıl-
ması güç bir şeytan tüyü gerçekliği gizli kapaklı
beklerdi. Uçuk kaçık gece yaşamını gündüz bir
yana bırakıp, Tektaş'la birlikte kurdukları Ağaoğ-
lu Yayınevi ve Basımevi'nin çatısı attında, olma-
dık kitaplar yayımlıyorlardı: "Ve Durgun Akardı
Don"u, James Baldvvin'in gözüpek "Giovan-
ni'nin Odası"n\ unutamam.
1980 öncesi kapımı çaldığında, beni ve Yusuf
Atılgan'ı, yeni projesi için ayartmaya geldiğini
biliyordum. O gece, uzun uzun, YAZKO girişimi-
ni aktardı bize. Bütün külyutmazlığıma rağmen,
ikna gücünün müthiş olduğunu itiraf etmek zo-
runda kaldım. Aramızda sıkı bir arkadaşlık ilişki-
sinin başlamak üzere olduğunun farkında değil-
dim henüz.
YAZKO operasyonu uzun ömürlü olamadı.
Olamazdı da: Bir araya gelen Türk yazartan bir-
kaç yılda cadı kazanına çevirdiler kurulan ocağı,
Mim Kaf'ı iktidardan düşürdüler ve hızla koope-
ratifin çöküşünü hazırladılar.
Oysa, olanaksız görüneni başarmıştı. Memet
Fuat'tan Selâhattin Hilav'a ve Ahmet Cemal'e,
Salâh Birsel'den Adnan Özyalçıner'e ve Ba-
nş Pirhasan'a, bir araya gelmesi, getirilmesi ola-
naksız görünen insanlan buluşturmuş, ortaya hâ-
lâ sağlıklı bir ölçümü yapılamamış önemli bir top-
lu etkinlik koymayı becermişti. Başka bir ülkede,
YAZKO serüveni doktora konusu olurdu, biz
unutmayı, olanları silip devam etmeyı seçtik.
Mim Kaf, çevrede çok sevilmezdi. Böyledir, bir
şeyler yapan adam genellikle pek sevilmez. Ne-
den bunlan bunlarla yapıyordur, şunları şunlaria
yapmak varken? Üstüne üstlük, itici gelen baş-
ka özellikleri yedekteydi Mim Kaf'ın: Ailesi, be-
çerikliliği, kadınları, yaşama biçimi ile iyi-kötü
herkesi sinirlendirebilecek birrepertuvan olduğu
söylenebilirdi.
Yenilen pehlivan döğüşe doymaz, YAZKO dev-
reden çıkınca BİLSAK'ı hayata geçirdı Ağaoğlu;
tiyatro ve resim stüdyoları, paneller, sayısız et-
kinlik düzenledi, bilim adamlannı bir araya getir-
di. Son organizasyon nefesini de orada tüketme-
yi seçti.
Mim Kaf'ın evi yıllar yılı "yolgeçen hanı" değil
de "yalnızyolcularoteli" işlevini görmıiştür. "Ko-
mün"geleneğinden kopmamış, "büyûkaile"dü-
şünü belli ki ciddiye almıştı. Kalmaya gelen, uzun
kalırdı. Önce Ortaköy'den, sonra Hisar'daki ev-
den böyle yolculargeçmiştir: Ece Ayhan, Ömer
Uluç, Asaf Savaş Akat... Ben, birkaç kere kısa
süreliğine, bir kere uzun süreliğine inöım o oda-
lara. Geceleri kadınlardan, ölümden, snemadan,
yazıdan söz ederek uykudan kaçardık. Yazmak
isteğini taşımıştı hep. Kışkırtırdım, "S$n bir şey
yazamazsın" diyerek. Ortaya bir şeyler<oysun is-
tediğim için üstüne giderdim. Kaçıp g>derdi.
Sonra bir gün, başına ağrı girmiş. Beyin kana-
ması, ameliyat, hastanede güzelim nazlanmala-
rı: "Enis, bana nüzül indi." Oynamayabayılır ya,
oynuyordu namussuz.
Zaman girdi araya, bir de baktım, Adam Sa-
nat'ta üst üste şiirier. Mim Kaf Agayef "Nüzüllü
Şiirler."
Oyun diyorsam, o şiirlerde sıkışmış aynksı bir
hayat.
Jfiri Özel Ödülü
İFSAK Mart ayı fotoğraf yanşması
• Kültür Servisi -
İFSAK Mart ayı
fotoğraf yan şması
sonuçlandı. Cemil
AğacıkJıoğlu'nun
seçici olduğu
portre konulu ayın
siyah beyaz
yanşmasında
Taner Yıldınm
binici olurken,
Uğur Varlı ikinciliğe, Şenay Yılmaz da
üçüncülüğe değer bulundu. tbrahim Zaman'ın
seçici olduğu ayın saydam yanşmasında ise
birincilik ödülünü Emin Altan, ikincilik ödilünü
Uğur Varlı, üçüncülük ödülünü de
Muhsin Divan aldı.
ÇYDD'de yeni tiyatro grulu
• Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekime
Derneği (ÇYDD) Kocamustafapaşa
Çağdaş Çocuk Tiyatrosu bünyesinde yeni nr tiyatro
grubu oluşturuluyor. Tiyatro yapmak isteyaı her
yaştan deneyimli-deneyimsiz oyuncular gnpta yer
alabilecek. (Aynntılı bilgi için: 529 54 52)
BUGUN
• KADIKÖY BELEDfVTSt KÜLTÜR VI SANAT
MERKEZİ'nde saat 15.00'te Deniz Som'a
yöneteceği '21. Yûzyılda Nasıl Bir Türldye konulu
panel ve saat 18.00'de de 'Cumhurhetten
Günümüze Türk Şiiri' başlıkJı söyleşi izlessbilir.
(0 216 360 90 95)
• I. ULUSLARARASI ÎSTANBUL KtrAf
FLLARl'nda saat 13.00-15.00 arası '21. Yu>ilm
Mesleği Halkla tlişkiler', saat 16.00-18.00 msı da
'Yeni Edebiyat, 194041 Sosvalist GerçekçOk
Tarnşmalan' konulu paneller izlenebilir.