23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1998 PAZAR 12 KULTUR 17. Uluslararası îstanbul Film Festivali 151 filmlik dev programla 18 Nisan'da başhyor Festivalin yeni misyonu eğitiıııCUMHUR CANBAZOĞLU Bu yıl nisanm ikinci yansına kaydın- ian 17. lluslararasıfstanbulFilm Festiva- li (18 Nisan-3 Mayıs), on altı bölümde toplam 151 film sunmaya hazırlanıyor si- nemaseverlere. tngiliz yönetmen Mark Herman'ın Borunu Öttür adlı yapıtıyla açılacak festivalin başlangıcından bugü- ne yönetmenliğini üstlenen Hülya Uçan- su, festivalin misyonunun eğitime kaydı- ğını söylüyor... - Bu yıl kimJer konuk olacak festivale ? 60. doğumgûnünü kutlayan Istvan Sza- bo'ya yaşamboyu onur ödülünü festiva- lin açılış töreninde vereceğiz. kendisi biz- lerle olacak. Bir başka yaşamboyu onur ödülü de Francesco Rosi'ye kapanış töre- ninde verilecek. Bir sinema onur ödülü daha genç bir sanatçı Bertrand BHer'ye verilecek. O da tstanbul'a gelecek. Büyük konuklanmız bunlar. Bunlann dışında yanşmada filmleri olan yabancı yönet- menler, yan bölümlerdeki yönetmenler de lstanbul'a gelecek. Festival ilk kez Bakırköy'de - JüriJer befli otöu mu ? Altın Lalejürisini kesinleştirmedik da- ha. Ulusal Yarışma jürisinde Kadri Yur- datap (başkan). Kuttuğ Ataman. Şahika Tekant Duygu Asena, Umberto Rossi y- er alıyor. FİPRESCHI'de Hüseyin Kuzu, Altın Lale'de Zeynep Ava Türkiye'yi temsil ediyor. - 65 yaş üstüne biletfiyanndaindirim, sabah seansı gibi bu yüki yeni uygulama- lan özetier misiniz ? Yıllar içinde otur- muş, klasikleşmış bir yapımız var; bunlara renkler katmak ama- cıyla sabah sineması gibi küçük değişiklik- ler ilave ediyoruz. Haf- ta sonlan bu seanslar- da, daha çok sinefilleri etkileyerek, onlann se- veceğini sandığımız deneysel çalışmalara yer veriyoruz. 65 yaşa bilet indirimi ise uzun süredir isteniyordu. - Festival ilk kez Ba- kırköy'e de gidiyor. Bu proje nasd doğdu ? Yıllardır uzak semt- lerden talepler geliyor- du, organizasyonu hal- ledemeyiz korkusuyla hep kaçınıyorduk. Fa- kat nüfus itibanyla başlı başına bir şehir olan Bakırköy'den gelen taleplerin art- masıyla, biraz da rüştümüzü ispat etme- nin rahatlığıyla deneyelim dedik. Başan- lı olursa süreldi yapacağız. - Son yıflarda festival iyiden iyiye sanat sinemasına yönelirken sincfillerin prog- rama sahip çtkması gerektiğini belirtmiş- tiniz. Geçen yıl sinefUler üzerierine düşe- ni vapabüdiler mi ? Yıllar içinde festivali izleyen sayısın- da piyasaya koşut bir düşüş var. Salon sa- hiplerinin de belırttigi gibi sinema salon- lanna ginşteki düşüş, belli oranda festi- vale de yansıyor. Sinefiller, özellıkle öğ- • "17 yıl önce hedef sanat filmlerinin yerli piyasadaki tanıtınuna katkıda bulunmaktı. Görüyoruz ki Avrupa Sineması'yla Amerikan Bağımsızlanndan da örnekler geliyor sinemalara. Bu durumda misyonu biraz daha eğitime döndürelim dedik." renciler, görevlerini yapıyorlar \ e filmle- ri izliyorlar. Bu yıl ne olacağını birlikte göreceğız. Geçen yıl o dönemde bütün Oscar filmleri piyasadaydı ve Oscar dı- şında da niteliklı filmler vardı gösterim- de. lngiliz Hasta, Kolya, Dalgalan Aş- mak, Sırlar ve Yalanlar o dönemde baş- lamıştı. Şimdi farklı bir tarihteyız ve iyimserim. Amerikan şirketlerinin büro açması ve Türk dağıtımcı profilinin başka bir yere gelmesiyle festivalin 17 yıl önce koydu- ğu misyonda önemli bir aşama kaydetti- ği görülüyor. Ana hedef sanat filmlerinin yerli piyasadaki tanıtımına katkıda bu- lunmaktı. Görüyoruz ki artık Avrupa Sinema- sı'nın yanında Ameri- kan Bağımsız Sinema- sı'ndan da birçok örnek geliyor sinemalara. Bu durumda misyonu biraz daha eğitime döndüre- lim dedik. Meşela bu yıl Sinemacılar Üstüne di- ye bir bölüm koyduk; birçok belgesel var. - Bu Mİ özeilikle hangi filmleri izteyeceksiniz ? Yeni filmleri izledik- ten sonra seçtiğimiz için belgeseller ve klasikleri daha önemsiyorum, özeilikle kaçırdığım Fellinileri. On altı tane Fellini. öğrenciler ve klasikleri sevenler için çok değerli. Aynca kla- sik yapının dışında dört tane bölümü vur- gulayabilirim. Bunlardan biri sinemacı- larla ilgili belgesellerin toplu gösterimi, diğeri Japon çellist Yo-Yo Ma'nm Bach prelüdleri üzerine yaptığı çeşitlemeler üzerine altı Kanadalı yönetmenin orta metraj filmleri, 'Çağımızın Aynası' dedi- ğimiz daha çok politik filmler ve sonun- cusu gençliği inceleyen filmler. Bir baş- ka vurgulamak istediğim konu Eisenste- in'm doğumunun 100. yıldönümü. Iki ta- ne belgesel gösteriyoruz, Potemkin de bu nedenle gündeme alındı - Kimler seçiyor festival filmlerini ? Festivalin artistik danışma kurulu var. film eleştirmenlerinden ve sinemacılar- dan oluşuyor. Bu isimler Atilla Dorsay, Sungu Çapan, Sevin Okyay, Banş Pirha- san, Ömer Kavur ve Feride Çiçekoğlu. Özeilikle sinema eleştirmenleri yurtdı- şında festivallere giderler, ben de gidiyo- rum. Olabildiğince film izliyoruz. Festi- valin belli başlıklanna uygun görülen filmler öneriliyor. büyük listeler oluştu- ruluyor ve sonra tartışma başhyor. Yurt- dışından da danışmanlanmız var. Sonuç- ta koordinasyonu ben sağlıyorum. Türk sineması yine küçük salonda - Türk sineması bu yıl da küçük salon- da. Festivalin yerli sinemayla ilgili politi- kasıııedir? Türk sinemasım koltuk sayısı açısın- dan daha küçük bir salona koymak kaçı- nılmaz bir hareket. Çünkü bu fılmlerin çoğu vizyon görmüş. Yabancılar ise Tür- kiye'ye getirilip iki, üç kez gösteriliyor ve gönderiliyor. Eski yıllarda bazı Türk filmlerini Emek Sineması'na koymuştuk ve bomboş geçmişti. Bu yüzden daha ve- rimli sonuç almak için küçük salonda gösteriyoruz. -TRT fîlmlerinin sinema fflmleriyle bir arada yanşmasını nasıl değertendiriyor- sumız? Ben inanıyorum ki o televizyon yönet- menleri. bu filmleri sinemalarda gösteril- mesini arzu ederek yapıyorlar. TRT bun- lann salon araştırmalannı herhalde yete- rince yapmıyor, dolayısıyla bu filmler çok az çıkıyor. Bu yüzden izleyicılerle buluşması amacıyla bunlan programımı- za almakta sakınca görmüyoruz. Dört yıl geclken tören Palme Ödülü WeiJingsheng'e • Çinli aydın Wei Jingsheng, kendisine 4 yıl önce uygun görülen Olof Palme Ödülü'nü alabilmek için Stockholm'e gitti. Ödülü Lisbet Palme verecek. GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - 1979'dan beri ülkesindeki anti- demokratik rejimi eleştirdiği için baskı gören, 30 yıl hapis cezasına çarptınldıktan ve bunun 17 yılını çektikten sonra geçen sonbaharda serbest bırakılan Çinli aydın Wei Jingsheng, Stockholm'e geldi. Jingsheng, kendisine A yıl önce uygun görülen Olof Palme Ödülü'nü salı günü nihayet alabilecek. Stockholm'de pazartesi günü başlayacak olan LJNESCO Kültür Zirvesi'ne dahil olarak salı günü düzenlenecek olan 'Ozgürlük Yoksa Kültür de Yoktur' panelinde Çinli yazara ödülü, Olaf Palme'nin eşi Lisbet Palme tarafından verilecek. 250 bin kron (30 milyar lira) tutanndaki ödül sayesinde dilediği ülkede en az 1 yıl özgürce okuyup yazabilecek. lsveç Başbakanı Göran Persson'un bir süre önce geniş bir işadamı heyetiyle Pekin'e gittiği zaman ülkeyi 'bölgede durağanlık örnegi' olarak övmesinı 'saçmalık' olarak eleştiren Jingsheng. Pekin rejimi hakkında şöyle konuştu: "Ne yazık ki aynı yanılgıya yalnızca sizin başbakanınız değiL, birçok ileri devlet yöneticisi de düşüyor. Batı ülkelerinin hükümetleri. Çin'Jeticari ilişkilerin artmasının demokratik güçlere katkıda bulunacağını ileri süriiyorlar. Ama Güney Afrika'da apartheid rejimi varken böyle düşünmemişlerdL O ülkeye ekonomik yaptınmlar uygulandı ve bundan olunilu sonuçlar alındı." VVei Jingsheng, geçen sonbaharda Ingilizce olarak 'Yalnız Olma Cesareti' adlı bir kitap yayımlamıştı. Stockholm'e gelişi sırasında bu kitabın Isveççesi de çıkmış olacak. 1979 yılında 'Pekin'de Demokrasi Duvarı' adlı bir duvar gazetesi çıkaran yazar. o zamanki lider Deng Xiaping'in 'Dört Modernleşme Yolu' adlı ideolojisine karşı çıkmıştı. Bu dört yola, tanm, endüstri, bilim ve savunma, bir beşincisi eklenmeden başanlı olunmayacağmı yazmıştı. Bu beşincisi ise 'demokrasi1 idi. Gazete kısa sürede ortadan kaldınlmış, çalışanlan da derhal gözaltına alınmıştı. Bu gazete deneyiminden Jingsberg'in payına 15 yıl ağır hapis cezası düşmüştü. 1993 sonbahannda serbest bırakılan yazar, halkı isyana kışkırtma savıyla 1994 Nisanı'nda yeniden gözaltına alınmış ve 1995 Aralık aytnda bu kez 14 yıl hapis cezasına çarptınlmıştı. Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin, geçen sonbaharda ABD'ye gidince Bill Ointona jest olarak 2000 düşünce suçlusunu serbest bıraktırmıştı. Bunlar arasında olan Jingsberg, hapiste en az sekiz bin düşünürün daha olduglınu. kendisi gibi serbest bırakılanlann Çın'den resmen atıldığını ve haklarmdaki cezalann geçerliliğini "koruduğunu söyledi. Wei Jingsberg, Çinli yöneticilerin çocuklannı ülke dışında pkuttuklannı, oralarda iş bulup yerleşmelerini sağladıklannı, çünkü kendilerinin de rejimin yakında çökeceğini bildilderini belirterek şöyle diyor. "Gerçekte Çin halkı yaklaşık yüz yıldır demokrasi için uğraş veriyor. Yanlışhk, bizim tiderlerimizin komünizm ve kapitalizm gibi bazı modelleri başanyla edinmelerinden gelhor. Çünkü liderlerimiz, en önemli modelleri edinmelidir: Demokrasiyi ve insan haklannı." Gianada, 20. yılını efsanevi çiftin yapıtlarını sergileyerek kutluyor Kahlo veRivera'nuıyaşamıgün işığındaKültür Servisi - Frida Kahlo v e Di- ego RKera kımdır? lsvıçre'deki Giana- da kuruluşu. 20. yılını bu efsanevi çif- tin yapıtlarını, yıllar sonra bir araya ge- tiren bir sergiyle kutluyor. Aşkı, sanatı ve acıyı paylaşan bu efsanevi çift nasıl bir araya gelmışti? 1907'de Mexico C- ity'nin banliyösü Coyoacan'da doğan Frida Cahlo, Rivera'yla ilk kez tıp ög- renimi gördüğü sırada tanıştı. Diego Rıvera( 1886- 1957) ise o dö- nemde okulunda duvar resimleri yapı- yordu. Fnda, 1925'te geçirdiği otobüs kazası sonucu, dokuz ay alçı bir korse- nın içinde yaşamını sürdürmek zorun- da kalmış. Bu süreç içinde de resım yapmaya başlamıştı. 1928 yılında komünist par- tiye katıldı. Bir yıl sonra da Diego'yla evlendı. Çift. uzun yıllar Amerika'da yaşadı. 1934 yılında. Meksıka dönü- şünde çift. Juan O'Gorman'a msa et- tirdıklen San Angel'daki ikiz villalan- na yerleşh. Daha sonra Fnda, önce New Yok'ta daha sonra da Paris'te olmak üzere yapıtlannı sergıledı. Yapıtian birlikte sergilemediler 1939 yılında boşanan çift: bir yıl son- ra yeniden bir araya gelmış. ama Fri- da'nın fiziksel durumu gittikçe kötü- leşmiştı. 13Temmuz 1954 yılında öldü. Ondan üç yıl sonra da Rivera yaşama veda etti. Frida, dayanılmaz ve acı verici bir hayata karşın yaşamını sürdürebilmek için ruhunun oto-portrelennı çızıyordu. Diego ise kübizm, sımgesellik ve Mek- sika devrimi arasında yaşadığı bölün- meyi göstermek için resim yapıyordu. Frida Kahlo ve Diego Rivera, ıkiz bir evde yanyana sanatlannı ıcra etmeleri- ne karşm hiçbır zaman yapıtlannı bir- likte sergilemediler. Gerek görüntüde. gerek resimde: görsel şiddet de iki yönlü. Konunun ve- ya hareketin oluşturduğu şiddet; ancak bu ikisı birbirine aynlmaz bir biçimde bağlı değil: Resım. sade bır görüntüyü bozabilir: ya da tam tersme abartılı bır görüntüyle de kaplanabilir. Kahlo'nun ve Rivera'nın yapıtian, şüphesiz, hiçbir sınırlama getirmeden, bizleri. bu iki du- rumla karşı karşıya bırakıyor. Çıkış yo- lu olmayan bır karşıtlıkla karşı karşıya kalınabılecek bir bütünsellığin içinde... Tuhaf olan, yapıtlanndaki kışilıklenn banndırdıklan birbirine benzer ilişki. Kahlo'nun 1949 yılında çizdiği 'Diego ve Ben' adlı yapıü. 'Moskova'da 1 Mayıs Kutlamalan' - Rivera iJağlıklannda birlikte sergi açmayan Frida Kahlo ve Diego Rivera'nın yapıtian Isviçre'de bir araya getirildi. Frida dayanılmaz hayata karşın yaşamını sürdürebilmek, Diego yaşadığı bölünmeyi göstermek için resim yapıyordu. Kınlgan, yaralı, marazi ancak engelle- nemez bır ısteğin ardmda Frıda; canlı- lık. iştah v e şiddet dolu. kendi deyimiy- le 'enerji dinamosu": Diego. Ancak içinde eleştınyı, kinı ve siyasal saldın- yı oluşturan görünmeyen yaralara sahip bır Diego. Onlann bedenleri, birbirle- nnden ne kadar farklı olduklannı gün ışığına çıkanyor: Frida: zayıf. duyarlı. siyah ve güzel bir çiçek gibi. Diego ise kilolu. geniş, şehvetlı ve patlamaya ha- zır bir güç kaynağı. Frida. her sabah giydiği ve ona birra- hibe edasını veren Tchuantepec kostü- mü içinde 'dişiüğüT: Diego, ölçüsüzlü- ğün. hoyratlığın ve şıddetın erkek bede- ninde yeniden doğuşunun simgesi. Kj- mi zaman birbirine eş. kimı zaman bır- birinin tam tersı bu kişısel özellıkler, tam anlamıyla onlardan yeni kişilikler doğuruyor: Karşılaşmalannı sağlayan kader gereğı kendileri gibi olmak zo- rundaydılar. Bakış. kolaylıkla Frida'nın ve Di- ego"nun baskın efsanevi varlığı üzeri- ne odaklanıyor. Masalsı parlaklık yapı- tın kendısınden daha çok ilgi çekiyor. Yapıta konu olan kişiliklerin çok göste- nşli olması genellikle ayrıntılann ön plana çıkmasına neden oluyor. Fri- da'nın yapıtlannda otobıyografmin et- kisinin çok olduğu da bir gerçek. Diego- nunkilerse fazla 'Meksika'lı. Artık efsanevi perde kalkıyor. Birbi- rinden fârklı ortamlarda. görsel kaynak- lan kullanarak. bızı yarattıklan görün- tülerle heyecanlandırmayı amaçlayan i- ki ressamın: Kahlo ve Diego'nun yaşa- mı günışığına çıkıyor. Kahlo. bu alanda tutkulu bir aşkla ilerliyor. Ancak o tablo yapmaktan çok; resmı kendi ruhunun portresini yansıt- mak için kullanıyor. Portrelerinde de sıklıkla karşılaştığımız şey, onun yüzü ve her seferinde değışmeyen bakışı. Yüksekten ve keskin. asla bizimkiyle kesişmeyecek biçimde çizilmiş bir ba- kış. Biraz kendine dogru. dalgın ve dik- katli olan bu bakış öylesine karadır ki bir an gözbebeğinin tüm göz çukurunu kapladığinı düşünürsünüz. Çizgilerin netliğı cıltten çok enerjiye şekil verir. Her zaman sımsıkı kapalı olan ağız, tab- lonun ışığı gibi panldar. Kahlo, resmi aynca kişısel birmitoloji yaratmak için de kullanır. Hayal gücüne ve anılanna dayalı bir mantığın görüntüleridir, orta- ya çıkanlar. Rivera ise her zaman resim yapmayı istemiştir. 'Cenevre Solistleri' Cemal Reşit Rey'de Les Solistes de Geneve ASUMA.N KAFAOĞLl-BÜKE Sanatçılanmızın yurtdışında kazan- dıklan başanlardan sevinç duyanz. Ev- rensel birdil kullandığı için belki de sı- nırlanmız ötesınde en büyük başan müzisyenlere aittir. Solıstlerimizin ka- zandıklan ünün yanı sıra, bugün AVTU- pa'nın iyi orkestralanna baktığımızda çok sayıda Türk müzisyen görüyoruz. 31 Mart gecesı CRR Konser Salo- nu'nda konser verecek olan "Cenevre Solistleri'' topluluğunda da Avrupa'da mesleklerini başanyla sürdüren Türk müzısyenler yer alıyor. v iyolacı Ahmet Exüz ve çellist Fertıan Grosgurin. CenevTe'de iyi biryaylı sazlartoplu- luğunun eksıkliğini hisseden çellist Da- niel Grosgurin, bırkaç müzisyen dos- tuyla birlikte 1995 yılında "Cenevre Solisfleri" adlı topluluğu kurmaya ka- rar verdi. Cenevre doğumlu Danıel Grosgunn. CenevTe Konservatuan'nda profesör olarak çalışmanın yanı sıra, dünyanın birçok kentinde verdiği kon- serlerle de tanınan bir çellist. Sekiz müzisyenden oluşan topluluk- ta çok deneyimlı sanatçılarla kariyerle- rine yeni başlayan genç müzısyenler bir arada çalıyor. Topluluğun en dene- yimli sanatçılanndan kemancı Jean-Pi- erre \VaDez. Paganıni ödülü kazanmış ve Paris Orkestrası'nda baş kemancı olarak çalışnıış biri. Daha önceki yıl- larda Ruşen Güneş ve Çetin Aydan'm da çaldığı topluluğa, bu defa 1990 yı- lından beri Cenevre'de yaşayan. Fre- iburg ve Mannheim'da eğitimini ta- mamlayan Ferhan Grosgurin ile Anka- ra doğumlu Ahmet Ediz katılıyor. Ediz. London Guildhall Müzik Oku- lu'nda eğitim görmüş ve halen Zürih Oda Orkestrasf nda viyola solisti ola- rak ve Zürih Tonhalle Orkestrası üye- si olarak çalışan bir müzisyen. Toplu- luğun diğer üyeleriyse kemanlarda Christophe Mourguiart Sophie Wal- lez, Raphaelle Leclerc ve viyolacı La- urent Rochat Topluluğun gelişime olanak sağla- yan yapısı sayesinde "Cenevre Solist- leri" bir döneme ya da yapıya bağlı kal- madan barok, klasik ve romantik oda müziğının başyapıtlannı büyük bir ko- laylıkla seslendirebiliyor. "Cenevre Soöstteri", kent merkezin- de yer alan yeni tamir edilmiş bir 19. yüzyıl tiyatrosunda düzenli konserler vermek üzere çalışmaya başladılar. Nisan ayı içersinde Îstanbul ile baş- layan konser turnelerini Almanya'da sürdürecekler. tstanbul konserindetop- luluk Johannes Brahms'ın 'Sol Majör, Opus 36' altıhsını ve Felfa Mendels- sohn'un 'Opus 20', sekizlisini seslen- direcek. KÖŞEBENT ENtS BATUR Mustafa Kemal Ağaoğlu Yıllar önceydi; kapım çalındığında, telefon ko- nuşmalanndan, yalnızca sesini tanıdığım, o gü- ne dek yüz yüze görüşmediğim biriyle karşılaşa- cağımı biliyordum, gelgelelim 'küçükefsanesi'\\e tanışalı epey olmuştu: Mustafa Kemaf Ağaoğ- lu tuhaf biradamdı. Yıllar sonra ilk (ve şimdilik tek) kitabının künye notunda yazdığım gibi, sırtında büyük bir kam- burvardı: Ahmet Agayef'intorunu.Samet Ağa- oğlu nun ve Neriman Ağaoğlu'nun oğlu, Tek- taş Ağaoğlu'nun küçük kardeşiydi. Bu taşın- ması güç yük, onu ilkgençliğinden başlayarak Karamazof ailesinin huysuz üyesi kılmaya yet- mişti. Saint-Joseph Lisesi'nin berduş öğrencisi, gönderildiği Londra'dan bir tek Eliot'ın "Çorak Ülke"s\ri\ ezberleyerek dönmüş, 1970'lerin ba- şında kimsenin tanımadığı Gölköy'e giderek, bir avuç çizgidışı yaşıtıyla birlikte Türkiye'nin "ko- mün hayatı" yaşayan ilk uyumsuz cemaatini kur- muştu. Sonrasında onu Istanbul'un egzantrik figürle- ri arasında görüyoruz. Dünyanın en yakışıklı adamlanndan biri değil(di) Mim Kaf, gene de ken- tin en güzel kadınlanyla peşpeşe, sayısını ken- disinin bile unuttuğu evlilikler, beraberlikler yaşa- masına engel olmamıştı bu: Onda garip, anlatıl- ması güç bir şeytan tüyü gerçekliği gizli kapaklı beklerdi. Uçuk kaçık gece yaşamını gündüz bir yana bırakıp, Tektaş'la birlikte kurdukları Ağaoğ- lu Yayınevi ve Basımevi'nin çatısı attında, olma- dık kitaplar yayımlıyorlardı: "Ve Durgun Akardı Don"u, James Baldvvin'in gözüpek "Giovan- ni'nin Odası"n\ unutamam. 1980 öncesi kapımı çaldığında, beni ve Yusuf Atılgan'ı, yeni projesi için ayartmaya geldiğini biliyordum. O gece, uzun uzun, YAZKO girişimi- ni aktardı bize. Bütün külyutmazlığıma rağmen, ikna gücünün müthiş olduğunu itiraf etmek zo- runda kaldım. Aramızda sıkı bir arkadaşlık ilişki- sinin başlamak üzere olduğunun farkında değil- dim henüz. YAZKO operasyonu uzun ömürlü olamadı. Olamazdı da: Bir araya gelen Türk yazartan bir- kaç yılda cadı kazanına çevirdiler kurulan ocağı, Mim Kaf'ı iktidardan düşürdüler ve hızla koope- ratifin çöküşünü hazırladılar. Oysa, olanaksız görüneni başarmıştı. Memet Fuat'tan Selâhattin Hilav'a ve Ahmet Cemal'e, Salâh Birsel'den Adnan Özyalçıner'e ve Ba- nş Pirhasan'a, bir araya gelmesi, getirilmesi ola- naksız görünen insanlan buluşturmuş, ortaya hâ- lâ sağlıklı bir ölçümü yapılamamış önemli bir top- lu etkinlik koymayı becermişti. Başka bir ülkede, YAZKO serüveni doktora konusu olurdu, biz unutmayı, olanları silip devam etmeyı seçtik. Mim Kaf, çevrede çok sevilmezdi. Böyledir, bir şeyler yapan adam genellikle pek sevilmez. Ne- den bunlan bunlarla yapıyordur, şunları şunlaria yapmak varken? Üstüne üstlük, itici gelen baş- ka özellikleri yedekteydi Mim Kaf'ın: Ailesi, be- çerikliliği, kadınları, yaşama biçimi ile iyi-kötü herkesi sinirlendirebilecek birrepertuvan olduğu söylenebilirdi. Yenilen pehlivan döğüşe doymaz, YAZKO dev- reden çıkınca BİLSAK'ı hayata geçirdı Ağaoğlu; tiyatro ve resim stüdyoları, paneller, sayısız et- kinlik düzenledi, bilim adamlannı bir araya getir- di. Son organizasyon nefesini de orada tüketme- yi seçti. Mim Kaf'ın evi yıllar yılı "yolgeçen hanı" değil de "yalnızyolcularoteli" işlevini görmıiştür. "Ko- mün"geleneğinden kopmamış, "büyûkaile"dü- şünü belli ki ciddiye almıştı. Kalmaya gelen, uzun kalırdı. Önce Ortaköy'den, sonra Hisar'daki ev- den böyle yolculargeçmiştir: Ece Ayhan, Ömer Uluç, Asaf Savaş Akat... Ben, birkaç kere kısa süreliğine, bir kere uzun süreliğine inöım o oda- lara. Geceleri kadınlardan, ölümden, snemadan, yazıdan söz ederek uykudan kaçardık. Yazmak isteğini taşımıştı hep. Kışkırtırdım, "S$n bir şey yazamazsın" diyerek. Ortaya bir şeyler<oysun is- tediğim için üstüne giderdim. Kaçıp g>derdi. Sonra bir gün, başına ağrı girmiş. Beyin kana- ması, ameliyat, hastanede güzelim nazlanmala- rı: "Enis, bana nüzül indi." Oynamayabayılır ya, oynuyordu namussuz. Zaman girdi araya, bir de baktım, Adam Sa- nat'ta üst üste şiirier. Mim Kaf Agayef "Nüzüllü Şiirler." Oyun diyorsam, o şiirlerde sıkışmış aynksı bir hayat. Jfiri Özel Ödülü İFSAK Mart ayı fotoğraf yanşması • Kültür Servisi - İFSAK Mart ayı fotoğraf yan şması sonuçlandı. Cemil AğacıkJıoğlu'nun seçici olduğu portre konulu ayın siyah beyaz yanşmasında Taner Yıldınm binici olurken, Uğur Varlı ikinciliğe, Şenay Yılmaz da üçüncülüğe değer bulundu. tbrahim Zaman'ın seçici olduğu ayın saydam yanşmasında ise birincilik ödülünü Emin Altan, ikincilik ödilünü Uğur Varlı, üçüncülük ödülünü de Muhsin Divan aldı. ÇYDD'de yeni tiyatro grulu • Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekime Derneği (ÇYDD) Kocamustafapaşa Çağdaş Çocuk Tiyatrosu bünyesinde yeni nr tiyatro grubu oluşturuluyor. Tiyatro yapmak isteyaı her yaştan deneyimli-deneyimsiz oyuncular gnpta yer alabilecek. (Aynntılı bilgi için: 529 54 52) BUGUN • KADIKÖY BELEDfVTSt KÜLTÜR VI SANAT MERKEZİ'nde saat 15.00'te Deniz Som'a yöneteceği '21. Yûzyılda Nasıl Bir Türldye konulu panel ve saat 18.00'de de 'Cumhurhetten Günümüze Türk Şiiri' başlıkJı söyleşi izlessbilir. (0 216 360 90 95) • I. ULUSLARARASI ÎSTANBUL KtrAf FLLARl'nda saat 13.00-15.00 arası '21. Yu>ilm Mesleği Halkla tlişkiler', saat 16.00-18.00 msı da 'Yeni Edebiyat, 194041 Sosvalist GerçekçOk Tarnşmalan' konulu paneller izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle