Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ARALIK 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yıldız Kenter, 50 yıl önce Shakespeare 'in 'Onikinci Gece'siyletiyatro yaşamına başlamıştı
'Oynama, Oll Hissetl Yaşa!'HANDAN ŞENKÖKEN
"Oynama. OI! Hisset! Yaşa!"
Gerçekten Yıldız Kenter'ın. ya-
şamı aşkla algılama ve yansıtabil-
me yeteneğine yakından tanık ol-
dukça Metih CevdetAnday 'ı anım-
sıyoruz: "Tamkonuşrnayabaslayın-
ca birden güneş açö."
Bu öyle bir güneş kı, her gün. her
an sizi sımsıcak sanveriyor. Ama
ondan yoksun kalmamak ve yitir-
memek için mücadele vermek ge-
rek. Coşkusu, isyanı, şaşkınlığı,
öfkesi. acısı, mutluluğu, sevinci,
merakı. heyecaıuyla "yaşamı tiyat-
roya dönüştürecek hiçbirfirsaüka-
çırmayan" Yıldız Kenter, bugiin
50. sanat yılını kutluyor. "Yaşa-
mak benim içinçabşmakn küçücük
yaştan başlayan. Yaşamak, savaş-
maktL Savaşın güzelini tiyatroda
keşfettim."
Kendisiyle dürüstçe yüzleşebı-
len, kendisiyle hep yarışan, başa-
nya hiç doymayan, çok tıtız, ace-
lecı, aynntılara son derece düşkün,
gerçekten mükemmeliyetçi tutu-
muyla; 'disiplin, cesaret ve çahş-
mayı' yaşamırun temel ilkesi edı-
nen Yıldız Kenter tam 50 yıldır hiç
perde kapatmadı. Oyuncu. yönet-
men, eğitmen ve yönetici kimli-
ğiyle, bu süreç içinde kendisine kı-
mi zaman sert ve acımasız davran-
sa da, çok acı çekse de 'tekmeyi yi-
yene kadar, ölünceye dek sahnede
oyuncu oiarak kalacak'. Kjsa bir sü-
re önce hastanede yatarken, odası-
nın her yanmdaki kitaplann ara-
sında hiç durmaksızın çalışması, ışi-
ni nasıl sevdiğinin, onun için her
şeyi feda edebileceğinin kanıtıydı.
Mesleği, sağlığının bile önün-
deydi. Her gün yeniden dogura-
rak, keşfederek. yaratarak gençlı-
ğini hiç yıtirmeden 'soluk soluğa'
ölesiye çalışarak!
'ömür boyu çahşmalT
"Tiyatroboşiuk kabul etmez,ara
verdiğinizde gerilersiniz." Bir şeye
asılmak; sürüklenmek, paralan-
mak, acı çekmek demek... Ama
bunun bedeli; insanlann gözlerin-
deki birpınltı, en büyük aşkı iki elin
sesi!
Sorumluluk duygusu öylesine
yoğun ki,-en güç koşullarda, tume-
de ya da hasta bile olsa hiçbir der-
sini kaçırmıyor, provalara asla geç
gelmiyor, bir oyuna günün her sa-
atinde ve yerinde çalışıyor, son de-
rece disiplinlı ve planlı. Baş dön-
dürücü enerjisi, ınanılmaz tempo-
suyla savaşına herkesi katmaya ça-
lışıyor, içındekı sevgiyı. tutkuyu
yaymak için. Öğrencileriyle aşk-
nefret ilişkisini yaşıyor. Umutla sa-
nlıyor, onlarla bütünleşip, bir yer-
den bir yere taşımak için ınanıl-
maz çaba harcıyor ama çabuk,
dramsız, kolay yollardan doruğa
ulaşmaya çalışanlara çok kızıyor.
Çünkü o hep öğrenci. "Bir kariyer,
ömiirboyuçakşmak ister." Yine de
yüreğtni bu işe koymaya hazır. ken-
di çarmıhını sırtında taşımaya ha-
zır gençleri anyor yılmadan.
Yüreği öyle zengin kı. cömert-
liğiyle, sevecenliğiyle, şefkatiyle
yardıma gereksinim duyanlara, yü-
reğine. aklına seslenen herkese,
her an ulaşıyor. Vefa duygusunu
hep taşıyor. Geçmışte ız bırakan-
lan hep özlemle anıyor. ona el ve-
renleri asla unutmuyor. Bu yıl Cum-
hurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Bü-
yük Ödülü'nü alırken, yıllarönce
Cumhurbaşkanı DemireTe mınnet
duygusunu ifade etmek için yaz-
dığı aşk mekrubunu açıklayıp, bu
aşkı hâlâ kalbinm bir köşesinde
sakJadığını belirtmişti. Dönemin
başbakanı Demirel, etiyle tırna-
ğıyla kazıyarak, durmaksızın sa-
yısız turnelerle, koltuklannı sata-
rak, alınteriyle. gözyaşıyla, ger-
çekJeştirdiği tiyatrosunun elinden
ahnmamasını sağlamıştı. Bunu
unutması olası mıydı?
dan hiç ödün vermeksizin sorgu-
layarak, sürekli tepki gösteriyor.
Nitelik hep ön planda
. Yıllarca yenilıkçi bir tutumla.
gişe kaygısını gütmeksizın. riske
gumekten kaçınmadan. bir labora-
tuvar anlayışıvla, Türk tiyatrosun-
da örneği görülmeyen geniş oyun
yelpazesi sunarak. izleyiciyle bir-
likte oluşmuş bir tiyatro yarattı.
Niteliği hep ön planda tutup. belli
çizgiyi koruyarak. sanaün bir ölçüy-
le güzellik. estetik yaratmak oldu-
ğunu \wgulayarak.
Ona ılk öğretilen 'sahid' ol-
maktı. 'Yapmaaksız'projelere açık.
kü, sahnede yaşanılanı, izleyicinin
yaratma gücü ve düşünme biçımi
anlamlandınyor. Seyırcının 'sanat-
çı kişiligT ortaya çıktığında, bir bu-
luşma, bütünleşme yaşıyor. tamam-
lanıyor.
Tiyatroya dair her şeyle, gişe-
sinden ruvaletine dek ilgileniyor. O
kadar zor elde edılenı. korumak
zonında. Dekora. kostüme ve ge-
rekırse yabancı yönetmenle çalış-
maya özen gösteriyor.
Küçük yaştan bu yana kendini
gösteren fark edilme zaafiyla, var
olan oyunculuk ısteğını 11 yaşın-
da Radyo Çocuk Kulübü ve Hal-
kevı çalışmalanyla gerçekleştir-
olduğu gibi özeleştiriden kaçınma-
dan, pek beğenilmediğini itirafedi-
yorbu rolle. Konservatuvarda 'bi-
raz balon gjbi şişirflınesi'nden ve al-
dığı yüksek notlardan sonra üç yıl
boyunca dublör oluyor tiyatroda.
Çalışıyor... çalışıyor.. çalışıyor.
Hırsını doğru biçimde yönlendir-
mesini biliyor hep.
Finten. Yağmurcu. Çöl Faresi...
On bir yılda yirmi dokuz rol. Ilk yö-
netmerüıği Öfke. Sonra 1959'da
Muhsin Ertuğrul'un arkasmdan,
yokluklar içinde sadece ideallen
uğruna Istanbul'a gehş. Bir hafta-
da Salıncakta tki Kişi'yi hazuiama-
lan. Karaca Tiyatrosu, Site Tiyat-
oşkusu, isyanı, şaşkınlığı, öfkesi,
acısı, mutluluğu, sevinci, merakı,
heyecanıyla 'yaşamı tiyatroya
dönüştürecek hiçbirfırsatı
kaçırmayan' Yıldız Kenter, '''
bugün 50. sanatyılını kutluyor.
yuncu,yönetmen, eğitmen ve
yönetici kimliğiyle, bu süreç
içinde kendisine kimi zaman sert
ve acımasız davransa da, çok acı
çekse de 'ölünceye deksahnede
oyuncu oiarak kalacak'.
Dünyaya tiyatronun ve oyuncu-
nun demokratik ve küresel pence-
resınden bakan Yıldız Kenter'in
ölçütleri de ulusaldan evrensele bir
boyut taşıyor. Her zaman yol gös-
terici, yönlendirıcı tavnyla öncü.
Her şeye yeniden başlıyor, hep 'da-
ha' sını isteyerek. Çevresindekı
olaylan. kültürel etkinlikleri kaçır-
mamaya. hemen hepsini izlemeye
çalışıyor. Yurtdışından edindiği ız-
lenimlen. gözlemleri sentezleye-
rek , yöntemini de değiştiriyor.
Annesinin ve babasımn yaşama
aşkla sanlmalan. Türkiye ve Ata-
türkçülük sevgısi içine öyle işlemış
ki... Tüm yüreğiyle Cumhuriyet'e
tutkun. Yaşadığımız sorunlara son
derece duyarlı. ulusaldan evrense-
le ulaşan ölçütlenyle, çağdaşlığın-
"aldatmacasız" her tür oyuna yer
var repertuvannda.
"Bence en önemli şey oyunun
°iyi' olmasıdır. ona bakarun. Se-
yirciye ne \eri\or. kafasına biraz
dmnastikyaptınpzenginleştirKor
mu? Gönlünü ferahlatıp > ücelti-
yormu? Kadnxııuza,ekonomikko-
şullanmıza u> gun mu? Ona da bak-
ma>a mecburum. Ne tür m un otur-
sa obun, yeter ki 'ıyı tiyatro' ol-
sun."
Yaratıcı gücü olmayan seyircinin
tıyatroyu dıze getirmesınden ya-
kinıyor. Günlük yaşamda da hep bir
şey isteyen ama bunun için hiçbir
şey yapmayan, özveride bulunma-
yanlardan yakındığı gibı. Ne iste-
diğinı, niye istediğıni bilen seyir-
cinin gücüne gereksinimi var. Çün-
meye başlıyor. Bu çok seslı. çok he-
yecan venci 'alaylı eğfflm' saye-
sinde amatör ruhunu hiç yıtirmiyor,
bir özel tiyatro sorumluluğunu üst-
lenebıliyor.
15 yaşında gerçekleşen düş
Konservatu\ar düşü kolay ger-
çekleşmiyor. Annesi karşı çıkıyor.
o ısrarlı. Çok acı çekiyor ama so-
nunda 15 yaşında 'kavga gürûHü'
giriyor; başanyı tattığı, kahkaha
atmayı öğrendiği. kendisini keş-
fettiğı, yokluklar içinde mutluluğu
bulduğu •harikalardivan'na
Sınıf atlayarak mezun olduğun-
da. ilk rolü, 12 Aralık 1948'de An-
kara Devlet Tiyatrosu'nda sahne-
lenen Shakespeare'ın "Onikinci
Gece'sindeki Olivia. Her zaman
rosu, yine Karaca derken Dormen
Tiyatrosu'nda altı yıl boyunca ma-
tine tıyatrosu oiarak çalışmalan.
Müşfık Kenter ve Şükran Gün-
gör ıle kurduğu Kent Oyunculan
çızgisinın oluşmasmda en önemli
adımlanndan biri olan Nalınlar'ın
ve Sandalyeler- Ders, Kim Korkar
Hain Kurttan, Derya Gülü gibi
oyunlann ardından Yıldız Ken-
ter'in büyük oyunculuk başansı
Pembe Kadın gelir. Üç Kuruşluk
Opera. Fadik Kız, Bir Garip Çift gi-
bi oyunlardan sonra yine unutulmaz
bir yorum Mikado'nun Çöpleri.
Kendi emekleriyle birtiyatro ya-
pan ılk topluluk olan Kent Oyun-
culan, 1968'de yeni binalannı Ham-
let'le açar. Ardmdan Çöl Faresi,
Batak Göl, Bedel, Fareler ve Insan-
lar, Ayak Takımı Arasında, Insan
Denen Garip Hayvan, Üç Kızkar-
deş, Çiçu, lcerdekiler, Oturma Oda-
sı, Günden Geceye, Seneye Bu-
gün, Yürüyen Geceyi Dinle, Van-
ya Dayı, Bodrumdaki Pencere....
Bu arada Türkyazarlannm oyun-
lannı oynadıklan başanlı yurtdışı
tumeleri gerçekleştirip iflaseden
özel tiyatrolar arasında perde ka-
patmadan direnirler. 1981 'de Dev-
let Sanatçısı olur Yıldız Kenter. Ve
yeniden başanlar: Bir Garip Or-
han Veli, Harold ve Maude, Baba-
lar ve Oğullar, Cyrano...
GüngörDilmen'in yazdığı, Yü-
cel Erten'ın yönettiği Ben Anado-
lu, Türk tiyatrosunun ve Yıldız
Kenter'in oyunculuğunda en önem-
li doruklanndan biridir. 18 kadını
canlandırdığı bu tek kişilik oyunu
ilk kez bir Türk kadın oyuncu oia-
rak yabancı dilde dış ülkelerde ser-
giler. Ancak yazarla anlasmazlık so-
nucu, nefeskesicibiryorumlavir-
tüözlüğünü sundugu oyunu oyna-
ması yasaklanır. Gumhuriyet'in 75.
yılı dolayısıyla yurtdışından Ben
Anadolu'yu oynamak için çağn
alan Yıldız Kenter'in içi yanaroy-
nayamamaktan.
Bir Cumhumet mucizesi
Arzu Tramvayı, Savımma, Uzak-
lar, Bir Çift Kanat, VanGogh,Şa-
fak Yıldızlan, Sevgili Yelena Ser-
geyevna, Maskeli Süvari, Kuvayı
Milliye Destanı, Fehim Paşa Ko-
nağı, Konken Partisi, Çok L'zak
FazlaYakın, Ramiz ile Jülide, Nu-
tuk ve Maria Callas... Maria Cal-
las-Master Glass'ta Yıldız Kenter
Maria Çallas ile özdeşleşip, adeta
kendisini oynayarak, oynarken ya-
şayarak yepyeni, olağanüstü yoru-
muyla destanlaştı. Şımdi de Mar-
tı'da Arkadina rolünde.
Yurtiçinde ve yurtdışında 1 OO'ün
üstünde oyun oynadı, 100'e yakın
oyun sahneledi. Üç kez Altın Por-
takal ödülünü aldı, Bastia Film Fes-
tivali'nde Hanım' daki rolüyle en
iyi kadın oyuncu seçildi. Tiyatro-
da ise sayısız ödülün sahibi. Geçen
yıl Uluslararası Istanbul Tiyatro
Festivali'nde onur ödülü, bu yıl
Ankara Sanat Kurumu'nca Yılın
Kadın Sanatçısı, Muhsin Ertuğrul
Onur Ödülü ve Cumhurbaşkanlı-
ğı Büyük Kültür ve Sanat ödü-
lü'nü aldı. Ödüllerve halkındes-
teğinin yanı sıra 37 yıldır sürdür-
düğü eğitmenlikten elde ettiği do-
yum, hepsinin üstünde onun için.
Tryatronun kaynağı insandır.
tnsanı tanımakiçinöncekendini ta-
nıyacaksın. Tiyatronun, ojuncula-
ruı işlevi insanı insana tanıtmak,
insana insanı hoşgördürmek, affet-
tirmek, se> dirmektir. "Başkalannı
da kendini de yaşayarak katlıyor ya-
şamını. Çok zengin. çok kalabalık
bir dünyası var. Yaşadığı küçücük
mutluluk anlan için her şeyini ve-
riyor, geçmişini hiç unutmadan.
BirGumhuriyet 'murize'si oiarak,
geleceğimize parlak ışık saçıyor.
Bir Alman yazann belirttiği gi-
bi. "Her şeyi gercek,göz> aslarugü-
lüşü. O bir efsane kahramanı. kü-
çük bir çocuk >a da >aşh bir kadın,
anne, ktz ve sevgili. O tiyatro yap-
mıyor, o parmaklannın ucuna ka-
dar tiyatro."
Sanatla buluşturan müzayede
• Kültür
Servisi-500
yıllık Osmanh
medeniyetine
ışık tutan önemli
sanat eserlerinin
antikaseverlerle
buluştuğu
Maçka Mezat
Müzayedesi
yann saat
15.00'te Swiss Otel'de gerçekJeştirilecek. Sarışa
sunulan 200 yapıt arasında yüzyıllar boyunca
Osmanh pazanna ve özellikle saray çevresine özel
imalat yapan Avrupah ve Çinli ustalann elinden
çıkma ilginç parçalar yer alıyor. Osmanh yapımı
objeler arasında ise 18. yüzyıl tombak leğen, ibrik,
şekerlikJer, tuğralı gümüşten leğen, ibrik, hat takımı,
divit, gülabdan, buhurdan, kahvelik gibi eserler
bulunuyor. Müzayedenin ilgi çeken resimleri ise
Fahrelnisa Zeid, Ahmet Münib, Avni Arbaş, Fikret
Mualla, tbrahim Safi, Nazlı Ecevit, Naci
Kalmukoğlu, Necdet Kalay, Nuri lyem, Orhan
Peker, Albert Mille, Fausto Zonaro, Felix Ziem,
Prieur Bardin ve Givanian imzalannı taşıyor. Aynca
tbrahim Çalh'nın bugüne dek hiç bilinmeyen büyük
boy bir Atatürk portresi de müzayedede yer alıyor.
'Soyut Egilimler' sergisi
yeniden AKM'de açıldı
• Kültür Servisi - 12 Kasım'da Atatürk Kültür
Merkezi Sergi Salonu'nda açılan ve 'Romen
Ressamlann Karma Sergisi' nedeniyle toplatılan
'Türk Resminde Soyut Egilimler' başlıklı sergi
bugünden iribaren 30 Aralık tarihine dek Atatürk
Kültür Merkezi'nde izleyicilere sunuluyor.
Organizasyonu Galeri Baraz tarafindan yapılan
sergi, Türk resmi dinamikleri içinde 1950
yıllanndan itibaren başlayan soyut sanat ifadelerinin
özgün örneklerini izleyicilere sunmayı amaçlıyor.
Dışbank'ın sponsorluğunda düzenlenen sergıde 61
sanatçının yapıtlan yer alıyor. Soyut üslubun usta ve
genç yeteneklerini bir arada vurgulamak üzere
düzenlenen sergi, ülkemiz resim tarihi açısından
belgesel bir doküman niteliği taşıyor
Lucien Freud satış rekoru kırdı
• LONDRA (AA) - tngiltere'nın yaşayan en önemli
ressamı oiarak nitelendirilen Lucien Freud'un bir
tablosu, 4.6 milyon dolara (yaklaşık 1.4 trilyon TL)
satıldı. Lucien Freud böylece yaşayan ressamlar
arasında yapıtı satış rekoru kıran sanatçı oldu.
Londra'daki Sotheby's Müzayede Salonu'ndaki açık
arttırmada, sanatçının 1980 yılında yaptığı "Naked
Portrait With Reflections' adlı tabloyu alan kişinin
kimliği açıklanmadı. Tabloda, sofada erotik pozlar
veren çıplak kadınlar resmediliyor. Bu alandaki
rekor, Fransız ressam Jean Dubuffet'ye aitti.
Sanatçının resmi, 1990'da 4.1 milyon dolara
satılmıştı.
BUGUN
• YAPIKREDİ SANAT FESTİVALİ kapsammda
saat 19.00'da Metan Grvol'un keman resitali
izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 13.00'te laser diskten
Wagner'in Parisfal operası dinlenebilir, saat
19.00'da ise Alacaklıiar adlı o>r
un izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZt'nde 10.00-12.00 arası Oka> Temiz'le
Çalalım, 14.00-17.00 arası Turhan Usta'nın Tanbur
Atölyesi, 17.00-19.00 arası 'Ew«l Zaman tçinde
Müzik' başlıklı atölye çalışmalan izlenebilir.
• CRR'de 4. Uluslararası Piyano Festivali
kapsamında saat 19.30'da Einar Steen-Nokleberg'in
piyano resitali yer alıyor.
• BELGESEL SİNEMACILAR BtRLİĞl'nde
Merj'em Karabulut'un yönettiği Nana adlı belgesel
izlenebilir.
• RUtd SU DOSTLARKOROSU, 23. kuruluş
yıldönümünü saat 19.00-24.00 arasında Toplumsal
Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın Beyoğlu
lokalinde kutlayacak.
• BEKSAV'da saat 16.00'da Toktamış Ateş ve
Variık Özmenek'in katılacağı 'Medya Etiği ve
Sorumluluk Büinci' başlıklı söyleşi yer alacak.
• CXJMHUR^YET KİTAP KULÜBÜ Taksim
Şubesi'nde saat 16.00'da Üç Deniz Topluhığu bir
konser verecek.
Festivalde onur ödülü alan Roland Joffe, filmleriyle akıllan kanştırmayı yeğliyor
6
Holywood'da bir çingene gibiyhn'
KüMrServisi-TÜRSAK ile Toplumsal ve
Ekonomik Tarih Vakü'nın işbirlığiyle düzen-
lenen L Uluslararası Sinema ve Tarih Buhış-
ması'nın onur konuğu Roland Joffe. geçen
perşembe bir söyleşi gerçekJeştirdı. Teması *in-
san haklan' oiarak belirlenen festivalin diğer
onur konuğu Alman yönetmen Mkhael Ver-
boeven ile bırlikte 'tnsan Haklan Beyanname-
si 50. Yıl Onur Ödülü'nü alan Joffe, Türk iz-
leyicisinin de yakından tanıdığı bir yönetmen.
Türkiye'deki sınemalarda Göre\r
(Mission),
Ölûm Tarlalan (KilHng Fields). Zevk Şehri
(OtyofJo\),KırmıaLeke(ScarlettLetter) ad-
lı dört fılmi gösterilen yönetmen: kültür ça-
tışmalannı, otoritenin arkasında yatan ger-
çekleri, hayal kınkhklannı, ırkçılılc ve cinsi-
yetçiliği, tarihteki önemli olaylann perde ar-
kasını beyaz perdeye taşıdı.
Füm öncesi araştırma sûreci
Bir sınemacı oiarak görevinin, neler yapıl-
ması gerektiğini değil. nelerin olup bittigini
göstermek olduğuna inanan Joffe, tarih konu-
sundaki ilk gözlemlenni ve ilk fikirlerini aı-
le ortamında yaşadıklanndan edindiğini söy-
lüyor. "ADemde kendi tarihimize ilişkin pek
çokşey tarnşılıyordu veailenin her bireji olay-
lan kendisine göre \orumlu\ordu. Bu ise ba-
na daha o >-aşta. tarihi beluie>enin bakış açısı
olduğunu. herkesin kendi bakışaçtsına göre ta-
rihi başka türlü anlatabileceğini gösterdi. Ya-
zılan tarihlerin çoğu da belirli görüş açılanna
görej azümışlardır. Ya korkudan yada mitler-
den oluşturulmuşlardır" diyen Joffe'nin bir
sinemacı oiarak en çok ilgisini çeken şey, in-
sanlann kişiliklerini araştırmak ve onlan in-
celemek. Sorgulamak istediği. inancın ne ol-
duğu, nedenkişiden kişiye değiştiği, doğru zan-
nedilen bir inancın insanı nasıl yanlışa sürük-
lediği. "Tarihsel bir fflm yapmaya karar \«r-
digjmizde tarihi anlama>-a nasıl başlayabiliriz
c/oioffe, sinemadaki
amacının sadece
eleştirmek değil;
araştırmak,
anlamaya
çalışmak,
çelişkileri ortaya
çıkarmak,
izleyiciyi çelişkinin
orta yerine
çekmek ve
dünyaya
farklı açılardan
bakmalannı
sağlamak olduğunu
belirtiyor.
sorusunu sormahyız kendimize.Yapüması ge-
reken ilk şe> araştırmaktır. Bu yüzden filmle-
rime başlarken araş&rma sürecine girerim" dı-
yen yönetmen. Türkiye'de büyük beğenıyle kar-
şılanan Scarlett Letter filminın oluşum aşa-
masını örnek gösteriyor sözlerine. Romanı
sinemaya uyarlama işine giriştiğinde, müm-
kün olduğu kadar çok doküman toplayan ve
araşürma yapan Joffe, 1680'lerin Amerikası 'nı
anlatan tarihi belgelerde çok ilginç çelişkiler-
le karşılaştığını söylüyor. "Bu kitap bir Ame-
rikan klasigiydi ve 1650'de Amerikalı bir ya-
zann bakış açısıyla Amerika'nın sömürgeleş-
urümesi üzerine,ahlak vegerçeklik üzerine ka-
lemeahnnuşn. Ama bu koca kitapta sadece bir
kez Amerikan yerlilerinden srizedilivordu. Bu
banaçokgarip geldi. Çünkü o dönemdeAme-
rika'daAvrupahlardan çokyerliler vanh.Kar-
şuna çıkan soru şuydu: Tarihi olduğu gibi mi
göstermelndim >oksa kitahın gösterdiği gibi
mi? Çünkü ben araşordıkça hikâye de değiş-
meye başlamıştı. Roman o dönemde Ameri-
ka'dayaşayan Avrupahlar arasındayasa\« ada-
let kavramlan üzerine bir romanken, şimdi
Amerika'nın bir sömürgesindeki adaletsizlik
duygusuna dönüşmüştü benim bakış açunla.
Yerülere karşı yapılan haksızlıklar ve kadını
aşağjlavan, onlan ikinci sınıf insan yapan ku-
rallar.-"
Joffe, kendi yaklaşımıru aktarmaya karar ver-
miş ama film, kendi ülkesinde büyük kızgm-
lıkla karşılanmış. "Bunun iki nedeni\ardi'' di-
yor yönetmen. "Birincisi filmin kitaptan da-
ha farklı bir şeyi anlatmasıydı. tkincisi ise in-
sanlann tarihin bu yönünü görmekistememe-
leriydi: kadınlan cadı diy« asüğumzL yeıiüe-
re vapûklanmızı haoriamakistememeİeriydL
' Bunlar geçmışte kaldı' dediler. Ama bugüne
baküğı mzda geçmişte kalan hiçbir şey yok as-
lında. Verlilerin bugünkü konumu bunu gös-
teriyor.'"
'Aslında sinema bize bakar'
Roland Joffe, tarihin, değişimi de birlikte
getirdığini, ancak değişimin hiç de kolay ol-
madığüru söylüyor. "Bir özgürlüğü kazanır-
ken, başka bir alanda çelişki ortaya çıkar" di-
yen yönetmene göre sanatın bir işlevi, bu ba-
ğıntıyı gösterip rahatsızlık yaratmak. Sine-
madaki amacının sadece eleştirmek değil;
araştırmak. anlamaya çalışmak, çelişkileri or-
taya çıkarmak, izleyiciyi çelişkinin orta yeri-
ne çekmek ve dünyaya farklı açılardan bak-
malannı sağlamak olduğunu belirten Joffe, "Bi-
ze, bizim sinemaya bakbğmuz söylendi, ama
ashnda sinema bize bakar" diyor.
Holywood işi sinemanın Amerikan sistemi-
nin bir simgesi olduğuna inanan Joffe, ken-
disini bu çarkın dışında tutabilmenin imkân-
sızlığma ışaret edıyor. "Kendimi bir çingene
gibi hissediyorum orada. ama iyi bir çingene
gibi de her defasında bir yolunu buluyorum"
dıyor Joffe. Hiçbir zaman stüdyolarla çalış-
madığını, yapımcılardan ya da bankalardan el-
de ettiği paralarla fılmlerini yaptığını söyle-
yen yönetmen, ayakta kalabilmesinin nedeni-
ni çok büyük bütçeli fılmler yapmaması ve
uluslararası bir izleyiciye sahip olması oiarak
açıklıyor. "Holywood. siz iyi bir işadanuysa-
nız size saygı duyar. Onun kültürüne göre, sa-
tan şey iyidir. Nefret bile etseler. eğer izley icisi
varsa o film onlar için iyidir. Ancak ben siste-
mi kendi lehime çevirmeyi deniyorum. Bu ss-
teme, 'kötüdür' diyerek karşı çıkmıyorum,
fflmkrimleakıllannıkanştirTnayıvçğlryorunL''
KÜLTÜR SANAT
YAYINCIUK
YAPI KREDİ
ARTS FESTIVAL
YAPI KREDİ
SANAT
FESTİVALİ
ÖNEMLİ DUYURU
Yapı Kredi Sanat Festivali'nin Aralık ayı etkinlikleri çerçevesinde
19 Aralık 1998 Cumartesi günü saat 19.30'da Aya irini Müzesi'nde
gerçekleştirilecek olan Rahibe Marie Keyrouz ve "Barış
Topluluğu'ndan Bizans Şarkılan" konseri sanatçının programındaki
ani değişiklik nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir.
Değişikliklerden ötürü gösteriyi izleyemeyecek olanlar bilet
bedellerini, satın aldıkları bilet satış noktalarından geri alabilirler.
Bilet Satış Noktalan
Atatürk Kültür Merkezi Gışeleri: (0212) 292 08 48 - 292 08 49
Yapı Kredi Yayınları Galatasaray Kitabevi: (0212) 252 67 45
Yapı Kredi - Akmerkez Şubesi: (0212) 282 08 65
Suadiye Vakkorama Mağazası: (0216) 350 87 42
Internet Bilet Satışı
http://vwvw.superofiline.com/ykykuttor
YAPI^KREDi