Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 1998 CUMA
HABERLER
Sanayicilerin yaptıklan uyanların sonuçsuz kalması nedeniyle tekstilde işsiz sayısı 8 bine ulaştı
"Iıdikle boğıılan kent: Bursa'
Yanlış
politikanın
sonucu
Tekstil krizini dünyadaki dengelerin al-
tüst olmasına bağlayanlann yanı sıra Tür-
kiye'nin uyguladığı yanlış ekonomikpoli-
tikaiar ve ulusal çıkarîan düşünmeyen adnn-
lan atanlar da suçlanıyoriar. Politikacüan
Gümrük Birliği'ne "düşüncesiz ginlikleri
için' eleşrirenler, gereksiz teşvıklerın dağı-
tımına da ateş püskürüyorlar. Bursa Tica-
ret ve Sanayi Odası Başkanı ve Türkiye'nin
en büyük tekstilci ailelerinden Sönmez
Grubu'nun 2. adamı Cdal Sönmez de bu
konuda eleştiri getirenlerden. Türkiye'yı
GB macerasına sürükJeyen politikacı Tan-
suÇHfer'in en yakınındaki siyasetçilerden
okn babası A£ Osman Sönmez'e karşm
GB'ye tepkilerini şöyle dile getiriyor:
"Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihinde aceteci
bir tavıria Gûmrûk Birliği'ne gjrmiştir. Ko-
talar kalkacak. pazar ve pazar payı büyü-
yecek,tekstil sektörü çokgeiir varatacak di-
yeflgiHilgjsiz herkes teşvik belgesi alarak bu
sektöre yaünm yapO. N'eticede kapasiteier
2'ye, 3'e kattandı. Bu sefer ortaya atü ka-
pasiteler çıktL Bu şirketler, sonunda, dar
pazar paylan ile kârsız sabşlan ile ûsteük
Uzakdoğu'mın amansız»e acmıası/ haksız
rekabeti ile bocalamaya ve hatta yok oima-
ya mahkîim oldular. Bunun sorumlusu ola-
rak, başta >aunm teşvik belgelerini hesap-
sızca veren Hazine Müsteşarkğı Yatınm
Teşvik Müdfiriüğü ve onu takip eden bizle-
riz. Şu anda bu sektöre vaünm teşvikleri-
nin kaldınlmış olmasını isabedi buluyo-
rum."
Celal Söranez'in hesapsız teşviklerle il-
gili eleştirilerini güçlendırecek bir araşür-
maya göre de tekstil 1995'te yaüıım teşvik-
Ierinde neredeyse rekor kırmış. Çukurova
Cniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölü-
mü'nden Prof. Dr. Erdem Koç ve Doç. Dr.
R. Tuğrul Oğulata'nm 'Türk Tekstil Yan-
nmlannın DeğeriendiribnesT başhklı ince-
lemeleri bu gerçeğin altını çiziyor. Koç ve
Oğulata, Tüıkiye'de son dönetnlerde yoğun-
laşan tekstil yatınmlannın genel olarak her-
hangi bir ön inceleme yapılmadan gerçek-
leştirildiğini ve sektörde önemli sorunlann
ortayaçıkoğını savunuyoriar. Türkiye Teks-
til Sanayii fşverenleri Scndikası'nın yayın
organı Tekstil Işveren dergısırun Şubat 1998
sayısında yayımlanan araşnrmada 'teşvik
hovardalığını" şöyle aktanyorlar:
"Genel otarak teşviklerin verilmesinde;
Gümrük BirtiğTnin devteve girnıesiyle Av-
rupa Birliği ülkeJeri ik Türk sanayisi ara-
sında uyum sağlanması ve tekstil sektörü-
nün istihdam sorununa oiumlu katkı sağ-
laması etkili olınuştur. Ancak çoksayıda te-
sisin açtiması veva temelinin ablması teks-
tilsektörü açısından se\indiriciolmakla bir-
liktc. düşündürücü deolmaktadır. Buna se-
bcp. girişimcilerin herhangjbir vatınm ana-
lizi yapmadançoğunhıklahiçbirtemeie da-
yanmayan kulaktan dolma bilgUerie ve bü-
yük heveslerie vannmlara girişmişolmala-
ndır. Bunun sonunda. ülkenin tekstil sek-
töründe asıl ihtivacı olan sahalarda gerek-
li ve veterti vaarun vapılmadığı.aksine. b&-
hassa katma değeri az. open-end ipHk üre-
timtesislerineaşınyoğunJaşmaokJugugö-
rühnüştûr."
LEVTNTGENCELLt
BURSA - Tekstilin başkenti Bur-
sa'da işçisi, sanayicisi, dokumacısı
ve esnafi kan ağlıyor. 'Global kriz'in
hesapsız yatınmlarla buluşması Bur-
sa'yı 'ipükle boğıılan kent' noktası-
na taşıdı. Bursalı sanayicilerin yak-
laşık 2 yıldır yaptıkJan uyanlann so-
nuçsuz kalmasma, dünyadaki eko-
nomik krizi karşılayacak önlemlerin
alınmaması da eklenince, 1998 için-
de işsiz kalan tekstil işçisi sayısı 8 bi-
ne ulaştı. Sayının giderek artacağı, zor
durumda bulunan işletmelerin iki ka-
ra nokta, irticaı sermaye ile mafya ser-
mayesinin kucağına itileceği öne sü-
rülüyor.
Türk ekonomisinin lokomotifi
T1
1 ekstilde işler yolundayken, elde çanta, 'işportacı'
mantığı ile kredi vermek için 'bohçacı kadınlar gibi'
dil döken bankacılann krizin patlamasıyla, sektöre ilk
dirsek çeviren grup olduğu hatırlatılıyor.
tekstildeki krizin ayak seslerine aldı-
nş etmeyen ve Gümrük Birliği'nin
tekstiü patlama noktasına getirecegi-
ni savunanlar bugün GB'ye verdik-
leri desteğin faturasını hem kendile-
rine hem de işçilerine ödetiyorlar.
GB'nin parlatıldığı dönemlerde,
"Türkiye pazar, AvTupalı ortak" di-
yenlere sert eleştiri getiren Bursalı sa-
nayici, devletin GB koşullannı göz-
den geçirmesi çağnsun yapıyor.
Tekstilde işler yolundayken, elde
çanta, 'işportacı' mantığı ile kredi
vermek için 'bohçacı kadınlar gibi'
dil döken bankacılann krizin patla-
masıyla, sektöre ilk dirsek çeviren
grup olduğu hatırlatılıyor.
Bankacılara Bursa'daki tekstilci-
ler 'timsah' adını taktılar. "Avını ye-
dikten sonra sindiremeven timsahın
gözyaşlan içinde boğulâcağı gûnleri
bekliyoruz" diye konuşan tekstilci-
lerin önemli bölümü, Islami serma-
ye ile kurulan finans kumluşlannın
Işçiyi greve zorluyorlarBURSA-Tekstil Işverenleri Sendika-
sı'nın 'global krizi' bahane ederek sıfır
zamla başladığı ve yüzde 25'lere çık-
mak için nazlandığı görüşmelerde kar-
şılıklı restleşme yaşanıyor. lşçi grev, iş-
veren lokavt karan aldı. 157 işyerinde 70
bin işçiyi ilgilendiren kararlarla ilgili
sendıkacılar greve gitmekteki kararlı-
hklannı ortaya koyuyorlar. 70 bin işçi-
den 51 bini Türk-Iş'e, 11 bini DlSK'e,
8 bini de Hak-lş'e bağlı; Öz Iplik-lş'ten
aldıgı işaretierle hareket edecek. Türk-
Iş'e bağlı Teksif Sendikası Bursa Pilot
Şube Başkanı VedatCoşaner,gTeve çık-
makta kararlı olduklannı savundu ve
"Greve kilhlendik" dedi. Coşaner, gre-
ve Tekstil Işverenleri Sendikası Başka-
nı Haüt Narin'in Çerkezköy'deki tesisin-
den başlayabileceklerini anımsatıyor.
Teksif Genel Başkanı Zeki Pbiat'ın ko-
nuyla ilgili açıklaması da Bursa'daki ko-
nuşmalan doğruluyor. Polat grev ittifa-
kı önerisinde de bulunuyor. Polat'ın bu
önerisine, Tekstil Işçileri Sendikası Bur-
sa Şubesi Başkanı Günav Onavman'dan
destek geliyor. Onayman şunlan söylü-
yor:
u
Biz bu çağnyı zaten önceden yapmış
ve sözleşmede ortak hareket edilmesini,
dışunızdaki iki sendikaya da önermiştik.
Hatta Öz İplik-îş Sendikası'ndan olum-
lu yamt aldık. Teksif"in çağnsı gec de o\-
sa olumludur. Biz de bundan yanayız.
Oiumlu sonuç almamız da üç sendika-
nın ortak hareket etmesiyle mümkün
olacak. Bu nedenle destek vereceğiz. Bir-
Hkte hareketetmek,grevedebüükte çık-
mak demektir. Böyleyaparsak sonuç ala-
biliriz. Geçim koşullan ağuiaştL İşçi ha-
ciz kıskacında. Arök ne olacaksa oJsun.
Beklemek çare değiL Grevse greve gide-
lim baskısı sendikamızda var. Çaresiz
kalınırsa grev gömleklerimizi gheceğiz.
Sonuç aimanın başka yolu da yok. İşve-
renler grev istemhorsa sanıimi teklifle-
rini versinteıf Işçilerin yanı sıra bazı kü-
çük işletmelerin de haciz kıskacı altın-
da olduğu bildirildi. SSK Bursa Bölge
Müdürü Lütfı flkdoğan, SSK'ye prim
borcu 100 milyan aşan 20 işletmeyle il-
gili haciz işlemi başlattıklannı açıkladı.
Bunalımın Bursa'ya faturası
Son 5 ayda 500 dokuma işyeri ka-
pandı. 1990'm başında 5 bin 800 ci-
vannda olan kayıtlı dokumacı sayısı
2 bin 500'e düştü! Demirtaş Organi-
ze Sanayi Bölgesi'nde sanayi üreti-
mi yüzde 50'ye düştü. Sadece DO-
SAB'daki tekstil sektöründe 2 bin iş-
çi işten çıkanldı.
Kriz nedeniyle 1998 içinde işten çı-
kanlanlann sayısı 8 bine ulaştı.
Uludağ îhracatçı Birlikleri verile-
rine göre, tekstil ihracatı geçen yüm
ağustos - kasım dönemine göre yüz-
de 23.18 oranındadüştü. En büyük dü-
şüş kasım ayında oldu.
Geçen yıi 36 milyon 453 bin 309
dolarlık ihracat gerçekleştirilen teks-
tilde bu yıl 28 milyon 2 bin dolarlık
ihracat yapılabildi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası 'nın
acil çözüm önerileri:
• Uzakdoğu"dan gelen mallann de-
netimi çok iyi yapılmalı, çok acil ola-
rak antidamping uygulaması gerçek-
leştirilmelidir.
• Sıkıntı içerisindeki tekstilciye
kredi desteği sağlanmalı, KDV oran-
lan düşürülmeli, ihracat amaçlı ola-
rak yapılan iç piyasa alunlanna KDV
uygulanmamahdır.
• Tekstil sektöründe yenj kapasi-
teler yaratılmasına olanak tanınma-
malıdır.
• Ihtisas gümrüklerinin sorunîan
çözülerek bunlara işlerlik kazandml-
malıdır.
Makine ithalatı patladı
Teşviklerin tekstile kayması, yaşı bü-
yük, teknolojisi eski makinelerin Is-
lami sermayeye destek veren bazı şir-
ketler tarafmdan Türkiye'ye gönderil-
diği gerçeğini de ortaya çıkanyor.
1996 yıluıda 2.5 milyar dolarlık teks-
til makineleri ithalatı ile Türkiye dûn-
yanın en büyük tekstil makineleri alı-
cısı olmuş. Uzmanlar, "Türki)<
etari-
kat sermayesinin dovnıak bilmeven
saldınsı yüzünden tekstilde makine
mezarlığı oldu. Tekstil sektörü bu
oyuna geldi ve kendi mezarmı kazdı"
diye konuşuyorlar.
etkileme alanı içine girmekten, çare-
sizlik nedeniyle istemeye istemeye bu
grubun kucağına itilmekten şikâyet-
çiler.
8 binin üzerinde çeşitli büyûklük-
teki işyerinin bulunduğu sektörde di-
rekt istihdam yaklaşık 60 bin civann-
da Tekstil, Bursa'da ihracat değeri iti-
banyla da en büyük paya sahip. Ken-
tin katma değerinin yüzde 25'ten faz-
lası tekstilden sağlanıyor. "TekstiKn
hapşırmasıv la kentin geçmiş vülarda
nezle olduğu, ancak kriz dönemle-
rinde tekstildeki hapşırmanın vereme
yol açögı'' öne sürülüyor.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Baş-
kanı CelalSönmez,sorunlan şöyle de-
ğerlendiriyor:
"Bugün dünyamız bir globalleşme
süreci içerisinde bulunmak-
tadır. Artık düm^nın bir
kesiminde görülen bir çal-
kanb, bir baska vere firö-
na, hatta kasırga şeklinde
yansımaktadır. Nitekim Do-
ğu Asva krianin. Rus>"a kri-
zinin dünva üzerindeki et-
kilerini hep beraber gör-
mekteyiz. Bu itibarla her
konu dünyada her bölgeyi
ilgilendirnıektedir. Bugün
Uzakdoğu'daki ekonomik
kriz kendi içerisinde tekstil-
de bunahm yaratmış. bu-
nun faturası özeüikle Tür-
ldye'ye ve Bursa'ya çıknuş-
ür. Bugün o ülkeler, kendi-
lerini kurtarmak için elle-
rindeki mallan hangi fiyat-
tan olursa olsun satmaya
çahşmaktadır. Yani açık (rfa-
rak dantping vupmaktadır-
lar. Bursa'da bu nedenle bir-
çok işyeri kapanmışür. Pek
çok tezgâh susmuştur. Bu
durum ekonomimiz açısın-
dan çok büyük bir kavıpür.
Üstelik devlet bu uygula-
mada sessiz kalmaktadır.
Bizier buna bir çözüm bu-
lunmasını. sektöre sahip çı-
kılmasuu istiyoruz.
Tekstil sektörünün önem-
li bir sorunu da finansaldır.
Finans piyasalan, tekstil
sektörü canhyken, iş yapar-
ken onun yaüuodaydı. An-
cak sektör krize girdigi an-
dan Mbaren vesasız bir dost
görünümüne büründü. BeJ-
ki bilirsiniz, eski bir söz var-
dır, 'Bankalar, güneşli gün-
de şemsiye uzatan, ancak
yağmurda şemsiyesini ge-
ri isteyen kuruluşlar gibidir'
denir. Tabü ki bu sözii her
banka ya da fînans kunılu-
şu için genefleşn'rmek müm-
kün degildir. ama ne yazık
ki, şimdi bu sözü doğru ola-
rak buluyorum. Neredeyse
fînans prvasalan bu sektör-
den dışan çıkma telaşı içe-
risindedir."
Tekstil sektörünün du-
ayenlerinden Nergis Hol-
ding Yönetim Kurulu Baş-
kanı Şükrü Şankaya da kriz-
le ilgili önlem almayan si-
yasileri ve bürokratlan suç-
luyor.
Şankaya, Gümrük Bir-
liği'nin siyasilertarafindan
düşünülmeden imzalandı-
ğını, bundan da Türk eko-
nomisinin lokomotifi teks-
tilin büyük darbe aldığını
savunuyor ve "Bu kriz in-
şallah siyasilerin de aklını
başma getirir ve bundan
sonra bizickkfivçahrlar" di-
ye konuşuyor.
Şenkaya, son 3 yıldır Tür-
kiye'ye Uzakdoğu'dan ge-
len sentetik ipliğin ocaklar
yıktığını da savunuyor. Şen-
kaya'ya göre, dışandan ge-
len her kilo iplik bir Türk
işçisinin hakkını alıyor.
TIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Biz solcuların en dikkat çekici
özelliklerinden birisi, en kötü ko-
şullarda bile umudumuzu yitirme-
mek. Son krize de bu nedenle ben
oiumlu yaklaşmayı yeğliyorum.
Türkiye; iktisadi, siyasi vetoplum-
sal ciddi bir krizden geçiyor. Uzun-
ca bir dönemden beri yaşamadı-
ğımız ölçüde derin bir ekonomik çö-
zümsüzlükle yüz yüze geldiğimiz
de bir gerçek. Bu krizin Asya ve
Rusya'da ortaya çıkan krizden son-
ra adım adım kendini hissettire-
ceği belliydi.
Hükümet krizinin de ortaya çık-
masıyla, ekonomik kriz gündemi-
mizin başköşesine oturdu. Hükü-
met yetkilileri, devalüasyon olma-
yacağına tlişkin garantiler veriyor-
lar, işadamları ise hükümetin bir
an önce kurulmasını, kendi lehle-
rine ekonomik önlemler alınması-
nı istiyoriar.
Siyasi ve de özellikle ekonomik
krizin çözümsüz gibi görüldüğü
koşullarda, geri ülkelerde askeri
darbeler gündeme gelir. Askeri yö-
netimler, parlamenter sistemler-
Krize Umutlu Bakış
den farklı olarak, popülist siyaset-
lere ihtiyaç hissetmezler. lşçi ve
emekçi örgütlerini sustururlar, kri-
zin faturasını büyük ölçüde kitle-
lerin sırtına yıkarlar ve böylece bas-
kı koşullannda bir çözüme ulaşılır.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980
askeri darbelerinde bu türden eko-
nomik ve siyasi önlemler alındığı-
nı biliyoruz. Kriz böylesineyüksel-
diğine göre, Türkiye yeniden aca-
ba bir askeri darbenin eşiğinde mi,
soruları bazı kafaları meşgul edi-
yor. Türkiye'de darbe olur mu? Ba-
zı kafalardakj bu sorulara biz de ce-
vap aradık. Gördük ki, bir askeri
darbe için iç, özellikle de dış ko-
şullar uygun değil.
Avrupa'da neredeyse bütün ül-
kelerde sol iktidarlaryönetimdeler.
ABD'de ise Clinton'ı yıkmayı de-
neyen muhafazakâr Cumhuriyet-
çiler, bütün skandallara rağmen
büyük bir seçim yenilgisine uğra-
dılar. Bu nedenle ABD'nin en azın-
dan şimdilik dışanda darbelere eği-
limli bir yönetime sahip olmadığı-
nı söyleyebiliriz. Bu nedenle Batı'da
askeri darbeye yeşil ışık yakacak
bir ortam olmadığı görülüyor.
Içeride ise, siyasi partilerin ve
parlamentonun prestij yitirmesine
rağmen yine de çözümün parla-
mentodan çıkması isteği neredey-
se bütün kesimlerin ortaktalebi. Ya-
ni açıkçası ne askerlerden ne de
sivillerden yansıyan güçlü bir mü-
dahale isteğinin olmadığı sapta-
masını yapabiliriz. O zaman ne ola-
cak? Bu siyasi ve ekonomik kriz na-
sıl aşılacak?
Mesut Yılmaz, işadamlarının
yaptığı toplantı sonrası önemli bir
gelişmeye dikkat çekti. Yılmaz'ın
açıkladığı verilere göre; eylül ayı
içinde Türkiye'nin Rusya ile ihra-
catı, bavul ticareti hariç yüzde 24
oranında düşerken, aynı dönem-
de Avrupa Birliği'ne yapılan ihra-
cattayüzde 11, ABD'ye yapılan ih-
racatta ise yüzde 15'lik bir artış
ortaya çıkmış. Bu rakamlann na-
sıl bir anlamı olabilir?
Biliyorsunuz, Avrupa ile ortaya çı-
kan özellikle insan haklan ve de-
mokrasi eksenli tüm krizlerdeTür-
kiye'yi yönetenler, başlan sıkışın-
ca yönlerini Batı dışına çevirmek-
ten söz ederler. Asya krizinin de-
rinleşmesiyle birlikte görülüyor ki,
Türkiye'nin Batı'yla olan ekono-
mik ilişkisinin boyutları daha da
büyüyor.
Işadamlan, Türkiye'nin bu kriz-
den çıkışında en önemli ihtiyaç-
lardan birisinin taze para, yani dö-
viz olduğunu belirtiyorlar. Türkiye
dövizi nereden bulacak?
Tabü ki Batı'dan. Aynca ihracat
nedeniyle taze para kazanmanın
yolu da giderek Batı'ya yöneliyor.
Bu durumda ne olacak? Türkiye;
demokrasi, insan haklan, işken-
ce, DGM'ler, "Kürt sorunu" gibi
konularda Batı'ylatırmanan ve ger-
ginleşen ilişkilerini yeniden göz-
den geçirecek. İşadamları da kriz
konusunda endişelerini dile geti-
rirken bu noktadaki değişim istek-
lerini dikkate almak gerektiğini vur-
gulamayı ihmal etmiyorlar.
TÜSİAD Başkanı Muharrem
Kayhan şunlan söylüyor: "Türki-
ye'nin Avrupa'daki imajını şekil-
lendirmiş olan ve son krizde de
bizi bir kez daha suçlamalara he-
defyapan insan haklan konusu bu
nedenle biraz üzerinde durmayı
gerektiriyor." Türkiye'nin Avru-
pa'dan kopabileceğini iddja etme-
nin açmazlarına dikkat çekiyor:
"Şimdi nasıl oiuyorda Türkiye'nin
Avrupa'dan kopabileceğini ileri
sürüyoruz? Türkiye Avrupa'dan
kopamaz, neden kopsun?"
Türkiye, belki de bu büyük kriz-
den, demokrasi konusunda adım-
lar atarak çıkabilecek. Giderek bu
noktada daha fazla zorlanıyor. Bel-
ki çok iyimserim, ama bütün ve-
riler, gelişmeleri bu yöne doğru
zorluyor. Haklı çıkacağımı
umuyorum.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Lütfi Duran'ı Uğurlarken...
Istanbul Hukuk Fakültesi'nde öğrenciliğim, 50'li yıl-
lann başlanna rastlar. O dönem, fakültenin de en par-
lak yıllandır. Öteki fakültelerde olduğu gibi orada da
Almanlar, derslerini sürdürüyorlandı. Örneğin Roma Hu-
kuku'nu Andreas B. Schvvarz'dan, Maliye Huku-
ku'nu da Frrtz Neumark'tan okuduk. Bu dünyaşöh-
retlerinin yanı sıra, hemen her kürsüde otorite sahibi
hocalar vardı.
Medeni Hukuk'ta, Ceza Hukuku'nda, Idare Huku-
ku'nda...
Idare Hukuku'nda Sıddık Sami Onar vedahagenç
kuşaktan Ragıp Sarıca bulunuyordu. llim ve irfanla-
nnın yanı sıra, baştan aşağıya kişilik sahibi insanlar-
dı. Birkaç gün önce yrtırdiğimiz Profesör Lütfi Duran,
o kadroya yeni katılmış -çiçeğj bumunda- bir doçent-
ti. Konulann biraz daha inceliğini gösteren, anlattık-
lanna kendi üslubunun da damgasını vuran bir genç
hoca...
Idare Hukuku'nu onlardan öğrendik ve sevdik.
Ne miydi anlattıklan?
Hukukçu olmayan okuriarım için hatırlatmış ola-
yım: Idare Hukuku, karnu hizmetinin örgütlenişidir.
Birey ve yurttaş olarak günlük yaşamınızı hemen bü-
tün yönleriyle ikjilendirirbu hizmet: Ömeğin, heyecan-
la beklediğiniz mektup vaktınde ulaşmalıdırelinize, bi-
nip gideceginiz tren dakıkasında kalkmalıdır; sıze oku-
mayı yazmayı oğreten ilkokuldan üniversiteye değin
eğitiminiz o hizmetin ürünüdür. Sokağınızın bakımlı ol-
ması gibi söz konusu eğitimin çağdaş düzeyde olma-
sını istemek de sizin hakkınızdır. Tersi olursa, günlük
yaşamınızda mutsuz olursunuz, kimi zaman hayatı-
nız kayar.
Hete hele polis, polisliğini bilmiyorsa...
Büyük mizahçımız Muzaffer Izgü'nün ünlü Dayafc
Birincisi adlı öyküsünde olduğu gibi karakolda sebep-
siz yere sıra dayağından geçmekle kalmazsınız; ga-
zeteci oğlunuz görev sırasında ye bizzat görevlilerce
öldürülür, elinız böğrunüzde katilinin bulunmasını bek-
ler durursunuz yıllarca.
Işte o ünlü idare hukukçulanndan bu kamu hizme-
tinin çağdaş içeriğini, düzenini, kurallannı öğrendik.
Durup durup altını çizdikleri şuydu: Hukukun üstün-
lüğü, hukukla bağlı devlet ve idare, hizmet kusuru ve
kamu hizmetinin sorumluluğu; idari yargının, en baş-
ta da Danıştay'ın bağımsızlığı...
Bu ilkeleradeta bir kutsallık kazanmıştıronlan din-
leyen kuşaklarda.
•
Lütfi Duran Hoca, kendi uzmanlıkalanında önem-
li eserler verdi; 1961 Anayasası'ntn hazırtanması ça-
lışmalanna katıldı. Büyük bir küttüradamıydı da; o yuz-
den sohbetleri, sadece tatlı değil, pek öğreticiydı de.
Daha sonra meslektaşı, giderek dostu olma onuruna
eriştiğim bu aydın ınsandan çok şey öğrenmişimdir.
Birözelliğini de söylemeliyim: 1970'lere doğru bü-
yük bir kötümserlığin içıne girdi Lütfi Hoca; 80'li yıl-
larda bu arttı, 9O'lı yıllann sonlanna doğru Cumhuri-
yef'teki -o güzelim- yazılannı kesmeye gidecek ka-
dar derinleşti.
İki nedeni vardır bunun.
Birincisi, anayasasından başlayarak bütün hukuk
dünyamızın ilke ve kurumlanyla ıçine düştüğü korkunç
çözülüşü gördü; geriye savruluşlara hepimiz gibi ta-
nık oldu, birey ve aydın olarak acısını çekti bunun.
Bu çözülüş, 80'lerle beraber yönetimdebir 'karma-
şa' ya gelip vanr. Güncelliğini bugün de sürdüren ya-
zılannı topladığı, Türkiye Yönetiminde Karmaşa adlı
kitabında da (1988), bununla "gerek örgütlemede, ge-
rekorgan ve kuruluşlar arası ilişkilerde ve bunlann dı-
şa dönükyetkilermin kullanılmasında ve görevlerinin
yerine getirilmesinde var olan çeşitli yanlışlıklar, cid-
diyetsipikler, aykınlıklar, tutarsızlıklar, uyumsuzluklar
veçelişkileryumağını" kastettiğıni söyler.
Türkiye yönetiminde o 'karmaşa' bugün de sürü-
yor.
Lütfi Duran Hoca'nın kötümserliğinin ikinci nede-
ni, Türkiye'nin siyaset kadrolannın gitgide çürüme ve
kokuşma içine düşmeleriydi. Özellikle 1980'lerle baş-
layan yıllar, bu süreçte korkunç bir ivmedir. Ve yeni
bir yüzyılın eşiğinde gelip durduğumuz nokta, tam bir
skandaldır. Bugün parlamentoyu doldurmuş olan si-
yaset kadrolarından, birkaç kişi bir yana, ileriye dö-
nük hiçbir şey beklenmemelidir. Yeni bir seçimden de
fazla umuda kapılmamalı; çünkü onun yönlendirici-
leri de bugünkü kadrolar olacaktır.
Lütfi Hoca'nın kötümserliği içindeyim ben de.
Umudum mu?
Cumhuriyet'in büyük ilke ve gelenekterine yeniden
sahip çıkarak köklü bir 'inşa' hareketine girişmekle,
siyasal ve sosyal reformu gerçekleştirmekle treni ra-
yına oturtabiliriz. Türkiye'nin geleceğine oiumlu yön-
de damgasını vuracak olanlar, konuya işte bu bütün-
lük içinde bakacak olanlardır.
Asıl demokratlar da onlardır...
Pamuk ipligi
ihracatı düşüyor
Uludağ thracatçılar Bir-
likleri Başkanlar Kurulu
Başkanı ve Türkiye'nin en
büyük iplik üreticilerinden-
biri BlSAŞ'ın Genel Mü-
dürü Orhan Yıkhnmçakar,
1994 krizinden daha bü-
yük sıkmtıları olduğunu
aktanyor. Yıldınmçakar,
sektördeki durgunluğun
Türkiye'nin genel ihraca-
tını da etkileyeceğini ve
Türkiye'nin ihracat rakam-
lannın 1997 seviyesinde
kaJacağını savunarak şun-
lan söylüyor:
"Bir aikde, bir şirkette
bir problem çıknğında her-
kes bunun çözümü için fi-
kir üretir. Maalesef bizde
bövie değü. tdareedenlerbu
tabJonun içinde görünmü-
yorlar. Dünyada kriz var-
mış.. Ekonomide yangın
çıkmış.Onlarkendiyangm-
lanvia uğraşıjorlar. Siya-
set ikballerivle uğraşıyor-
lar. Çok kopuk bir durum
var."
Orhan Yıldınmçakar, pa-
muk ipliği ihracaünda mık-
tar azalmasuıın yanı sıra
tam bir fıyat şokunun da
yaşandığını savunanlardan.
Şöyle konuşuyor:
"Yakın zamana kadar
135 marka satnğımız pa-
mukipliğini şimdi ancak5-
6 marka satabiUyoruz. Dış.
ahcılardan bu teklüler ge-
liyor. Biz 1994 krizinde da-
hi bu fiyatla iplik satma-
nnşük. Pazan kaybetme-
mek için zaranna ihracat
yaprvoruz. Fıyatdüşürmez-
sek mal satamamatehlike-
siyle karşılaşıvoruz, Bugün-
lerdc kâr-zarar düşünecek
durumda degiliz. Tek ama-
cımız pazanmızı kaybet-
memek."
Büyük işletmelerin kap-
tıklan ayncalıklı teşvikle-
rin yanı sıra küçük ve orta
ölçekli işletmelere teşvik-
leri öngören düzenleme-
lerde de aslan payı teksti-
le ve gelişmiş bölgelere git-
miş. Hazine uzmanlan Bed-
ri Dffik ve Dr. Mustafa Du-
ran'ın, Hazine dergisinde
yayımlanan araşnrmalan-
na son sayısında yer veren
TOBB'nin yayın organı
Ekonomik Forum, bu teş-
viklerde ilk üç sırayı Istan-
bul, Ankara ve Izmir'inal-
dığını; Bursa'nın dördün-
cü sıraya, Kahramanma-
raş'm beşinci sıraya otur-
duğunu aktanyor ve şu yo-
rumu yapıyor:
" tlk beşi takip eden beş
il ise srasıyla. Gaziantep,
Çorum. Elazığ, Adana ve
Kavseri illeri olmuştur. tik
5 ilin toplamdan aldıklan
pav1
yaklaşıkv üzde 40'a ka-
dar ulaşmaktadır. tstanbul,
Ankara, İzmir ve Bursa 0-
lerinin toplanı icindeki pa-
jinın yüzde 40'ın üzerinde
olması,KOBİ tesvikJerinin
gelişmiş bölgeler lehine bir
gelişme gösterdiğini ifade
etmektedir." KOBl teşvik-
lerinde de aslan payı yine
dokuma ve giyime gitmiş.
Yüzde 22.5'e ulaşan oran-
la ilk sırayı alan tekstili,
makine imalat yüzde 10'la,
lastik-plastik sektörü de
yüzde 9'la izleyerek üçün-
cü sıraya oturmuş.