Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
OLAYLAR VE GÖRÜŞLEİÎ
11 ARALIK1998CUMA
Lütfi Hoca'nın Ardından
Prof. Dr. TAYFUN AKGUNER / ÜHukuk Fak. ldare Hukuku
llimleri Ar. ve Uyg. Merkezi Müdürii
L
ütfi Duran Hoca'yı da yitirdik.
Son gördüğümde Amerikan
Hastanesi'nde yatıyordu. Oda-
sınagudiğimizde, o herzaman-
ki inceliğiyle acılar içinde ol-
duğunu sandığım bir durum-
da, hafifçe doğrulmaya çalışarak bizi karşı-
lamaya çalıştı. Elini öpmek istedik. Diren-
di, öptürmek ıstemedi.
Hukukçu bir aileden geliyordu. Babası
Mehmet Rajpb ve büyûk babalan da, 19.
yüzyılın ilkyansında, Istanbul'dan Antakya'ya
maliye ve adliye memurian olarak gelip yer-
leşmiş kimselerdi.
Hoca, 1939 yılında Galatasaray Lise-
si'ndenmezunolmuş., 1944 yılında Istanbul
Ünıversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten
sonra ldare Hukuku Kürsüsü'nde asistanlı-
ğa atanmıştı. Ikinci Dünya Savaşı'nın sona
ermesi üzerine, FransızhükümetininTürköğ-
rencilerine verdiği burstan yararlanarak Fran-
sa'ya doktora yapmaya gitmişri. Fransa'da To-
ulouse Üniversitesi"nde hazırlamışolduğu "La
recentereformedu Conseil d'Etat en Tunju-
ve
ie(Türkiye DevietŞûrasuda Ahîren Vapılan
Islahat)" konulu doktora tezı ıle "Deviet Hu-
kuk Doktoru'' unvanını kazanmıştı. Toulo-
use Üniversitesi Hukuk Fakültesi, bu teze, da-
ha sonra ödül de vermişti.
Doktora çalışması bittikten sonra Istanbul'a
dönen Hoca, doçentlik çalışmalanna başla-
mıştı. O dönemde doçentlik sınavlan zor ge-
çerdi. Adaylar, sekiz ay gibi bir sınav süreci
geçirirlerdi. Bu süreçte, doçentliktezijüri ta-
rafindan incelenip değerlendirildikten son-
ra aday savunmaya çağnlırdı ve başanlı bu-
lunursa deneme dersine sokulurdu. Prof. Du-
ran, "Uyuşmazhk Mahkemesinin Görev; Yet-
KveUsuneri" konuludoçentlik tezi ile 1950
yılında hukuk doçenti olmustu. O dönemde,
profesörlük kadrosu almak da bir sorundu.
Bu nedenle, Hoca'nın on yıl eylemli olarak
doçentlik kadrosunda beklemesi gerekiyor-
du. Bu durumdan hiç gocunmamıştı.
1951 -1961 yıllan arasında ldare Hukuku
Kürsüsü Başkanı. Ord. Prof. Dr. Sıddık Sa-
mi Onar'ın yönetiminde, Prof. Ragıp San-
ca, Doç. Dr. Vakur Versan, Doç. Dr. Lütfi
Duran ve Doç. Dr. İsmetGiritü'nın işbirli-
ği iie, Istanbul Hukuk Fakültesi'nde çok ya-
raıiı ve verimli seminerleryapılıyordu. Lüt-
fi Hoca'nın, öbür hocalarla birlikte bu çalış-
malarda paylaşıma sunduğu engin hukuk
bilgisinden çok sayıda öğrenci yararlanıyor-
du. Eğirim-öğretim çahşmalan bu çerçeve-
de yapılırken, bilimsel araştırmalar ve ince-
lemeler de 1950 yılında kurulan İdare Hu-
kuku veİdare fümleri Enstitüsü çatısı altın-
da yürütülmekte idi. Gerek merkezi idarenin
gerek yerel (maballi) idarelerin, belirii ko-
nular ve sorunlar üzerinde istedikleri hukuk-
sal düşünceler, büyük bir titizlikle hazırla-
nıyor ve üniversitenin uygulamaya katkıla-
n sağlanıyordu.
Lütfi Hoca'nın. uygulamaya katkisı kısa
bir süre üniversitede yanm gün çalışması ile
de olmuştu. Hoca'nın bu dönemi Istanbul Be-
lediyesi Hukuk DanışmanlığYndageçmişti.
Belediyenin önemlı davalannı başan ile iz-
lemişti. 1951 yılı başında Istanbul Barosu'na
kaydolmuştu ve ölümüne kadarda Baro üye-
liğini korumuştu.
27 Mayıs 1960 harekâtından sonra, Mil-
HBirlikKomitesi'nce kurulan IstanbulAna-
yasa Koınisvonu'nda üyelik yapmıştı Lüt-
fi Duran. Anayasa öntasansı'nuı hazırlan-
masmakatkılardabulunmuştu. 1961 yılın-
da ldare Hukuku profesörlüğune atanrruş-
tı ve aralıksız 27 yıl bu görevini sürdürdü.
Bu görev süresi içinde üniversitede kürsü
başkanlığı, fakülte yönetim kurulu ve üni-
versite senatosu üyelikJerinde bulundu. Ho-
ca, uluslararası alanda da tanınırdı. Merke-
zi Brüksel'de bulunan Milletlerarası İdari
BUimlcr Enstitüsü'nün ve Paris'te kurulu
Henri Capitant Fransız Hukuk Kürtürü
Derneği'nin kongrelerine, yuvarlak masa
toplantılanna ve konferanslanna etkin ola-
rak kanlırdı. 1978-1979 yıllan arasında*piT>-
fesseur assode" olarak Paris II (Pentheon-
Assas) Üniversitesi'nde dersler ve konfe-
ranslar vermişü. Aynca, DışişJeri Bakanlı-
ğı tarafından Avrupa Konseyi'nin önce In-
san Haklan Uzmanlar Komitesi'nde daha
sonra da İdare Hukuku Uzmanlar Komite-
si'nde Türkiye delegesi olarak 16 yıl görev
yapmıştı. Avrupa Konseyi toplantılannda,
tartışılan konulann Türk hukukunda ve
mevzuatında ne gibi değişikliklere ve ye-
niliklere yol açabileceğine ilişkin aynntılı
yazanaklar (raporlar) hazırlardı.
Lütfi Hoca çağdaş bir Türk aydını ve hu-
kukçusuydu. Hukuk devleti ilkesinin yılmaz
bir savunucusu ve savaşımcısıydı. Cumhu-
riyet sonrası Türk ldare Hukuku'nun kuram-
sal mimaıianndan biriydi. Çalışkan ve titiz
birbilün adamıydı. Bu nedenle, çalıştığı ko-
nulara ve kişilere zaman zaman eleştireîyak-
laşırdı. Kuramla uygulamayı çok güzel bir-
leştirirdi. Türk yönetimine giren yeni ku-
rumlann, kuramsal temellerini ilk kez o gün-
deme geurirdi. Türk tdare Hukuku'nun be-
lirgin bir düzen içinde bütünleşmesini savu-
nurdu. Birçok yayını arasında bulunan Türk
ldare Mevzuatı (1954) deıiemesi, bu dogrul-
tuda bir örnek olarak gösterilebilir. Günceli
hep elinde tutardı. Mesleksel dergilere dü-
zenli olarak yazı (makale), kronik ve notlar
yollardı. Düşüncelerini geniş kitlelere ulaş-
tırabilmek için gazete yazılan da hazırlardı.
1950 yılından bu yana Vatan, Dünya, Milli-
yet ve Cumhuriyet gazetelerinde birçok ya-
zısı ve incelemesi yayımlanmıştı. Lütfi Ho-
ca'nın en belirgin özelliği ise yaşamı boyun-
ca ızlediği yolun hep tutarlı oluşudur.
Hoca'nın, ölümünde üniversite merkez
binasında tören istemediğini biliyorum. Öl-
düğü gün haftanın sonçalışma günüydü. Ni-
çin üniversitede tören istesindi ki...
ARADABİR
R E M Z I D E M İ R Suşehri Cumhuriyet Savcısı
Haber Verme Hakkı
Sınıpsız Değildir
Demokratik toplumlarda basının görevi, genel ya-
raıiar açısından toplumu ilgilendiren konularda hal-
kı, gerçekleri yansrtmak suretiyle ve nesnel bir bi-
çimde aydınlatmak, çeşitli sorunlarla ilgili eleştiri, yo-
rum ve uyanlaria bireyleri düşünceye yöneltmek,
bilinçlendirmek ve yöneticiler üzerinde toplumun
denetimine aracı olmaktır.
Anayasamızın 28. maddesinde basın özgürlüğü
güvenceye bağlanarak basının kamu görevi niteli-
ğindeki işlevini hiçbir baskı ve karşı koymaya uğra-
madan ve çekinmeden yerine getireceği kabul edil-
miştir. Anayasal temele dayanan bu özgürlükten
yararianma hakkı, anayasanın 20, Türk Yurttaşlar Ya-
sası'nın 24 ve Borçlar Yasası'nın 49. maddesinin ge-
tirdiği düzenlemelerle sınırlanmıştır.
Anayasamızın 20. maddesine göre adli soruştur-
ma ve kovuşturmanın gerektirdiği aynklar (istisna-
lar) dışında herkes özel ve aile yaşamına saygı gös-
terilmesini isteme yetkisine sahiptir. Türk Yurttaşlar
Yasası'nın 24. maddesine göre kişilik haklarına sal-
dırıda bulunana karşı zarar gören kişi, mahkeme-
den bu saldınnın önlenmesini isteyebileceği gibi il-
gili mahkemeye nesnel (maddi) ve tinsel (manevi)
ödence davasını da birlikte açabifecektir.
Bilimsel verinin ve saptamanın yerini dedikodu-
nun aldığı bir ortamda yaşayan toplumlarda bu ev-
rensel ve anayasal kurala aykırı yayınlann yapıldığı-
na medyada sıkça rastlanmaktadır. Yazılı ve görsel
yayın organlannda özel yaşama ilişkin olaylann açık-
Öğretmen Yetiştirme Düzenimiz
r» r * crr-rr^rsj inTtt r*>i?ı i v •• •• - nellıkle ve genel bır eğılım olarak, çekıngen (urkek
UOÇ. Ur. a t / A j l l N K l Z A L V t . L J J v Cumhuriyet Üniversitesi Oğretim Uyesi, Sıvas ve korkak), öykünmeci, yaşamdan kopuk, evrensel
" ^ " • ^ gitim etkinhgi vetistirici' ööretıci (ög-
tlr
-
T u r k
' y
e
aydınlanması ve modemliğin öncüsü M kültürden uzak, ezberci ve skolastik düşün(ce) sis-
1 rermen)vönlendiricilieındeöĞren(ıto- Kemal ve arkadaşlanna Cumhuriyet'in ilk dönem- teminesahipöğretmenleryetiştirilmekamaçlanmış-
U 1 vi ahstırma ve vetistirme işidır Bura lerinde uygulamaya soktuklan "Oğretim Birtigi''ya- tır.Günümüzdeiseeğitimsistemimizadetanasılda-
i i da asal olan öğretmenlerin öğrencile-
sasl v e
pozitivizmin şekillendırdiği eğitim sistemi- ha körü, beceriksız, ilgisiz-bilgısiz/ birikimsiz, ürkek,
1 j re genel olarak ulusal-evrensel değer- miz, 1933 Üniversite Reformu ıle "modernlikeği- yaşamla banşık olamayan öğretmen yetıştırebıliriz
. i ^ L ^ ^ f lerf (kültürel özerklik, özgüllük fark- Bmli"birgörünümkazanmıştır. Buanlayış 1940'lar- çabası içerisindedir, en azından pratik öyle. Kanımız-
lıhk ve onlara saygı hoşgörü ötekini düşünme ulu- ^ "köyûnayduılanmaa''nı temel alan/sağlayan Köy ca sorunun özünde toplumdaki sıyasal odaklanım
sunuv«toplumunubenimseme özgüriük,smıfsaleşit- Enstırülen ıle doğruya ulaşmıştır. Sözgelımı Köy merkezlennın eğitımi kendi çıkarlannı sürdürmesı
lik insancılhk anti-etnikçilik/irkçılıkveayruncılık Enstitüleri, öğretmenler vasıtasıyla, köylü sınıfinın noktasında başlıca "ideoloji üretme ajgrtı" olarak
iletişim ve düş'ünceyi ifade etme özgürlüğü sanatın ™
1
'
l
™
tos v e
Sağnazlıktan kurtuluşunu, bilinçlenme- görmesi gelmektedir. Böylece uygulanan ekonomi
yüceliği vb ) doğa ve topluma ait bilgilen (doğa-
s
'
n
'- aydınlanmasını, modernleşimini en genel anla- politikten bağımsız olamayan eğitim sistemimiz, yö-
nın ve toplumlann oluşumu, tarihsel gelişimi/evrili-
m
V
]a
ozgurleşımım sağlayan ve/ya da o yolda onem- netıcv'başat ıdeolojıye boyun eğmeyi ya da burjuva
şi onlan anlamak ve anlamlandırabilme vb) kav- •'
b ı r
kanal/aygıtı. Eğitımın toplumu değiştıncı yö- ıdeolojısınm (pratığının) başatlığını temel alan öğ-
rarması ya da öğrenciyi onlan öğrenmeye yönlendır-
n ü n ü n e n s o m w
göstergesı, atılımı idi Köy Enstıtü- retmenler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Çünkü ilgi-
mesi, özel olarak da, uzmanlık alanlan bağlamında
l e r i
-
A n c a k
'
9 4
O'lann sonuna gelındığınde Türkiye sız-bılgısız, sorgulayamayan, eleştiremeyen, sıyasal
ögrenci kitlesi/icategorisini "bügi-vüklü varak"larbi- aydınlanmasının önemü katalizörü olan Köy Ensri- erke tam bağımlı öğretmen yetiştirmek demek -as-
çimine getirmesidir. Bunun için de öğretmenin biri-
t
" '
e n v e
c"^*^' öğretmenlerden feodalitenin kalıtı lında öğretmenin binlerce öğrenciye etkide buluna-
kimli, yaratıcı, araştıncı, yenilikçi, bilgi yayıcı, eleş- °'
an
"eşrafkesimi" (toprak ağalan, aşiretreisleri, de- cağını göz önünde bulundurursak- aynı niteliklerle
tirel (ve özellikle "diyalektik'') düşünebilen, e'vTen- rebeyler ve tüccarlar...) ve onlara bağlantılı/karşılık- örtüşen/benzer bir insan kitlesi yetiştirmek demek-
sel kültüre dair olaru içselleştirmiş, öğrenci kitle- '• '''*'" "popûlizm'" sevdalı sözde demokrat sıyasal tir. Budatüm toplumlarda olduğu gibi toplumumuz-
si/Tcategorisini anlayabilen ve onlan'sürekli araştır-
e r k
rahatsızlık duymuş ve aydınlanmanın mesalesi daki değişmeyen siyasal erk(ler)in hedeflediğLarzu-
maya iten bır yönlendirici... ve özü itibariyle iyi bir söndürülmeye çalışılmıştır. Bununla da yetınmeyen ladığı bir şeydir. Bilindiği üzere, bilinçsiz, düşüne-
"metodoJojist" olması zorunludur. Taslağını ve ge- siyasal odaklanım ve düzenekler (mekanizmalar) la- meyen, sorgulayamayan, hak ve özgürlükler savası-
ne! çerçevesini çizdiğimiz bu yetiştirici/öğrefmen ti-
lk
- ^İ^' bilimsel eğitim sıstemını bozucu ışlevler- rnı veremeyen kıtlelen yonermek ve yönlendırmek
pi tüm toplumlarda özellikle de toplumumuzda ol- İeyüklülslamiokullardmam-Hatıpokullan ve Yük- çok kolay bır iştir, her siyasal erkin istediği: Sessiz
ması gerekendir. Toplumbilimcilerin ilgı odağı her * *
l s l a m
Enstırülen)açmış, dınsel ıçenklı eğitımın y
,ğınlardır.
ne kadar "olması gerek" ise de onlar asıl olarak "var yenıden canlandınlmasını sağlamış (ömeğın 1951 yı- Sonuç olarak diyebiliriz ki, eğitim sistemi ve bu
olan" ile uğraşırlar. Bu noktada biz de eğitim siste-
l m d a 7 l l d e
Imam-Hatıp okullan açılmış ve ızleyen düzenekte yer alan öğretmen kategorisi bir toplum
mimiz içerisınde öğretmenlerin nıteliği, neliğı ve na- yıH
ard
a bu okullara öğretmen yetiştirmek üzere baş- için son derece önemlidir, anlamlıdır ve işlevseldir.
sıl yetiştirildiklerine dair birkaç saptamada buluna-
a I s t a n b u l o l m a k u z e r e
Konya. Kaysen, Izmır ve Er- Öğretmenlerimizi, toplumun kültürel ve genel yaşam-
cağız zurum... ıllenne Yüksek lslam Enstırülen açılmıştır), lannı ileri bir düzeye taşıyacak ve öğrencileri oıte-
Cumhunyet'ten beri düzenli, belirgin ve net bireği- böylelikle şenat-yönelımlı ogretmen yetiştirmeyi he- likli bir biçimde yetiştirecek, öz olarak, bilgili, eleş-
tim sistemi anlayışı Türkiye toplumuna yerleştirile- deflemiştir. tirici, sorgulayıcı, tartışan, üretken, özgüvenli, ür-
memiş, özellikle de birbirleriyle çelişen okul sistem- Cumhuriyet'in kuruluşundan 1950'lere gelinceye kek olmayan, kişilıkli ve aydın kimlikli olarak yetiş-
leri veuzlaşamazniteliktekifarklıparadigmalartop- değin, genel olarak, bilimsel yöntemi savunan, öz- tirmeliyiz. Bunun için öncelikle yapılması gereken
lumumuzda hep varolagelmiştir. Bu noktada eğitim gür, esnek ve eleştirel düşünebilen, laik/bu dünyaya şey, hem öğretmeni yetiştiren insanlann hem de öğ-
sistemimizin tarihsel ardyöresine (Cumhuriyefin ilk dönük, insancıl ve evrensel değerlere yönelik ögret- retmenlerin konumunu "klasik devkt memuru" tar-
yıllanna) kısa bir yolculuk yapmak işlevsel olacak- menler yetiştirilirken, 1950'lerden günümüze, ge- zındaki "bağunh" durumundan kurtarmaktır.
lanması için bilimsel ve
yargısal kararlann ışığın-
daşu ögelerin (unsurlann)
birlikte bulunması gerekir
a) Ortada bilinmesinde ka-
mu yaran olan bir "haber"
olması, b) Haberin gerçek
olması, c) Haberin anla-
şılması ve değeriendiril-
mesi bakımından özel ya-
şama ilişkin bilginin açık-
lanmasının yarariı olması,
ç) Gereksiz küçültücü ve
aşağılayıcı açıklamalardan
kaçınılması.
Yüksek Yargıtay 2. Ce-
za Dairesi'nin 3 Mart 1998
gün ve 1998/2335-2271
sayılı karannda, defilede
elbise sunan mankenlerin
soyunma odasında elbi-
se değiştirdikleri sırada,
onlann nzalan dışında özel
ya da kamusal yarar bu-
lunmadığı halde görüntü-
leri gizlice kamerayla sap-
tayıp televizyonda yayım-
layarak sergilemek biçi-
minde toplumun ortak
edep düşüncesine aykın
davranan "haber verme
hakkı" sınınnı aşan sanık-
lann TCK 482/4. madde-
de yer alan televizyon yo-
lu ile hakaret suçunu işle-
dikleri kabul edilerek ha-
ber verme hakkının smır-
lan vurgulanmıştır.
Türk ulusu adına yargı
erkini kullanan yargıçlar
somut olayın özgül koşul-
lannı değerlendirereksav-
savunma-yargı'öan olu-
şan üçlü sacayağına da-
yanan hükümlerinde, çağ-
daş ve evrensel demokra-
silerde var olan bireyin ken-
di dışında oluşan bilgilen
edinme hakkı ile özel ya-
şamın dokunulmazlığı il-
kesini araştırarak sonuca
varmaktadırlar.
Romiru Koltuk Toktmı I Good Tımts
Herkesin gözil onda
"Bellona "
Çizgisiyle, kalitesiyle herkesin
tercihl Bellona Koltuk Takımları,
şimdi kaçırılmayacak kampanya
avantajlarıyla sizi bekliyor.
Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'nin yayınladığı
günlük
Bizim
Gazete
Ülke sorunlanna ilişkin
raporlanyla,
araştırmalanyla, köşe
yazılanyla, tarafsız
haberleriyle sivil
toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için
abone olun.
Tel: 0.212. 511 08 75
Peşin fiyatına I+4 taksit
II aya varan vadeler
Özel indirim
Eve teslim
0800 361 89S6
-•e 2 1940 sc
BOYTAŞ No. 14 38070 Koyseri
PENCERE
İnsan Haklan
Zenginlerin Lüksü mü?..
10 Aralık (dün) 7nsan Haklan Günü' idi; ama,
çoğu gazetemiz yanlış başlık attı:
"İnsan Haklan 50 yaşında!.."
Olurmuhiç!..
'Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Bildirgesi'
50 yaşına bastı; gerçekte 7nsan Haklan Bildi-
risi' Aydınlanma Devrimi'nin ürünüdür; 200 yıl
önce yayımlanmıştır.
•
İnsan nasıl insan oldu?..
Cennet'ten kovulup da dünyaya zorunlu iniş
mi yaptı?.. Öyleyse Adem ile Havva'nın insan
haklarından niçin haberi yoktu?.. Okuma yaz-
ma biliyorlar mıydı?.. Hangi dilde konuşuyor-
lardı?.. Yoksa insan başlangıçta maymunsu bir
yaratık mıydı?.. Insansı biryaratığa dönüşme-
si için kaçyılgeçti?..
Maymunumsu ya da insanımsı yaratığın fo-
silleri Afrika'da bulundu. 28 milyon yıl Önceye
dayanıyor bu fosiller; 'İnsan Haklan Bildirisi' ise
şunun şurasında 200 yıllık...
•
İnsan haklan neyle yaşıt?..
Fabrikayla...
Tarım toplumunda insan yok, kul var; insan
haklan yok, kölelik var...
İnsan haklan, Avrupa'da sanayi devrimiyle
birlikte ortaya çıkıyor; palazlanan burjuva sını-
fı iktidan eline geçirmek için egemen sınıfın ide-
olojisini yıkmak zorundadır; kilisenin şeriatı, gü-
cünü yitiriyor.
Siyasal yaşamda ya da devlet düzeninde ar-
tık Tann'nın yeri yok...
Insanın önemi var...
Insanın var olabilmesi için, insan haklarının
devlet hukukuna dönüşmesi birinci koşul!..
Hem dinci devletten yana olmak, hem insan hak-
larını savunur görünmek yalancılığın ta kendi-
si...
•
Peki, bugün yeryüzünde insan haklan hangi
ülkelerde geçerlidir?..
Sanayileşmiş ülkelerde!..
lslam dünyası, insan haklanna dayalı demok-
rasiden yoksun yaşıyorsa, Müslümanlık yüzün-
den değildir bu, fabrikasızlık nedeniyledin bu
durumdan sorumlu olan da yalnız Muham-
met'in ümmeti midir?.. Nice lslam ülkesi, Ba-
tı'nın boyunduruğu altında soluk alamadan ya-
şamıyor mu?..
Ortadoğu'da pek çok örnek var, ama, en çar-
pıcı olanı Suudi Arabistan'dır. Batı, Amerika
marifetiyle, Suudi Arabistan'daki dinci rejimi
destekleyip ayaktatutmasa, Ortadoğu'daki şe-
riatçı düzenler çoktan yıkılır, insan haklan çöl-
lerde uç verebilirdi; ama petrol çıkarlan nede-
niyle Batı, Ortadoğu'daki insanlık dışı düzen^
ieri sonuna dek destekleyip ortaçağ karanhg>*>
nı besliyor.
•
Batı'nın sömürü düzeni sultasında yaşayan
insanlıkta insan haklan zenginlerin lüksüne dö-
nüşüyor.
Sanayileşmeyen toplum insan haklanna ka-
vuşamaz; neoliberalizm yoksul toplumlann kal-
kınmasını ve insan haklarına kavuşmasını en-
gelleyen bir küresel düzen içeriğini taşımakta-
dır.
'Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Bildirge-
s/'nin eksikyanı budur. İnsan haklarının anayur-
du Batı, küresel çapta insan haklarını engelle-
yen birdüzenin egemeni kimliğine bürünmüş-
tür. Yoksul ülkeleri sömürüp ezen bir ekonomik
düzende insanlık insan haklanna nasıl ulaşabilir?..
+ AJL
Cumhuriyef
k i t a p 1 a r ı
Hikmet Çetinkaya
TÜRKIYE
ŞEYTAN ÜÇGENI
246 sayfa, 1. tamu<
Laik demoicratik cumhuriyete saldıran
gözü dönmüş şeriatçı çetelerin korkulu
rüyâsı, güçlü bir yazann olgun
gözlemleri... Maskeleri düşüren,
tezgâhlanan ovojnlan bozan bir gazetecinin
soluk aldırmadan sürdürdüğü kutsal
uğraşının dojoırucu ürünJeri... Birsolukta
okumava sevenler için.
BÜTÜN KİTAPÇILARDA
Cuınhurtyrt' Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
kitapkulubû (34334)Cağaloğlu-istanbu! Tel: (212)514 01 96
Onuralp'in üçüncü ve son romaru
i iç
Pmg Expresi"
çıktı.
îsteme adresi: A.T.S.
Tepebaşı Dr. Refık Saydam Cad. 53 A
Beyoğlu-ISTANBUL