25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EKİM1998SAL1 OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusal Çıkarlar ve ABD Politikalan ALEV COŞKUN/ Eski U lusal çıkarlanmız açısın- dan, geçen hafta kımı ko- nularda önemlı gelışme- leroldu. Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturulma- sı için ty'ashıngton'daya- pılan çalışmalar: Roma'da sözde Kürt par- lamentosunun toplanması ve ABD îstan- bul Başkonsolosu'nun dıplomatik kural- lan çığneyerek Yargıtay 'ca onaylanmış bır yargı karannı eleştirmesi... Aslında, ıkı önemlı konu var; Kürt dev- leti kuruluş çalışmalan ile Türkiye'de Is- lamın ışlevı konusunda ABD'nin tutumu. Türkıye içın önemlı olan bu ikı konuda Tür- kiye'nin izlediği politikalarla ABD'nin uygulamalan çelişmektedir. Ulusal çıkar- lann birbiriyle çatışması söz konusudur. Kuzey Irak î 99 Tde ABD liderliğindeki koalısyon güçlerinin Irak'a yaptığı saldın sonrası gelişmelerle. Kuzey Irak'ta bağımsız bır Kürt devleti kurulması gündeme geldı. Saddam'ın kendı ülkesınde Halepçe kat- liamına neden olması, Kuzey Irak'ta ya- şayan Kürtlerin sınırlanmızı aşarak Tür- kiye'ye girmesı, olaylann tumanmasma ne- den olmuştu. ABD.bölgede 36. paraleli sı- nır kabul eden (de facto) bir Kürt oluşu- munu yönlendırmiş ve desteklemışti. Aslında bu konunun kökeni Se\T Ant- laşması'na gıder. Se\T'de Kürtlere ven- lecek özerk bölgelerden söz edilmekte- dır.(l) 1991 Körfez krizinde ABD liderliğin- deki asken güçlerkoalısyonugüneyden Irak üzerine saldınya geçerken, o günkü Cum- hurbaşkanı Özalcia. Türk Silahlı Kuvvet- lerTnin kuzeyden Irak'a saldırmasını ıs- tjyordu. Bu önen aslında Özal'ın değil; Özal'ın ağzmdan dile getirilen Amerikan isteğiydi. Başkan Bush'un son günlerde ya- yımlanan anılannın, Hürriyet gazetesinde yayımlanan özetlen bu yargıyı doğrulamak- tadır. Bush'un ibret alınacak cümleleri şöyle: "Arük kendimi yakın hissettiğim ÖzaJ'la öğleden sonra buJuştuk. Çatışma- izm ve Tanıtma Bakanı ya hazır ve savaş çıkacağından emin görii- nüyordu." Bush. bağımsız Kürt devleti konusunda ise "Özal'a rağmen Türkiye, savaştan sonra Kürtlerin bağunsız devlet kurmalannı reddetti'" dıyor. Başka bir yer- de de "Irak devletini bölmek. bazı istikrar- sızlıklara neden olabiürdi. Öteki Türk B- deıierin aksine. Kürtlere karşı daha tote- ranslı göruşlere sahipolanÖzal'a rağmen, Tü rkiyeveİran, ozaman ve her zaman ba- ğunsız Kürt devletine karşı çtktT (2). Bush'un bu sözlen Özal'ın nederece ile- nye gıttığinı göstermeye yeterli kanıtlar- dır. Uzun bir ortak sınınmız olan bir kom- şu ülkeye gereksiz bir savaş açarak uzun yıllar sürecek bir kin ve düşmanlığın to- humlannı atmaktan başka hiçbir ise yara- mayacak olan bu macera o günkü 2. Or- du Komutanı Org. Kemal Yavuz'un net tavırlan ve o günkü Genelkurmay Başka- nı Org. NecipTorumtay'ın dirayetli kara- nyla önlenebildı. Genelkunnay Başkan- lığı'ndan istifa eden Torumtay sonradan yazdığı kitapta tüm bu hususlan irdeledi (3). Artık hiçbir kuşku yok ki, Amerika 36. paralelın üzerinde kendisine bağlı bir kuk- la deviet kurmak istiyor. Iran- Irak-Ku- veyt üçgeninde petrolün doğuş ve geçiş yol- lanm denetleyebilecek bir kara parçastnı, küçük bir devlet haline dönüştürüp oraya egemen olmak istiyor. ABD, Körfez krizi sırasında isteyerek devirmediği Saddam'ı bir öcü gibı göste- rerek, kendi çıkarlan için bölgenin istik- rarını da bir kenara iterek güdümlü bir devlet yaratmak istemektedir. Daha önce Kuzey Irak'tan apar topar kaçınlarak ABD'de daha yoğun eğitimden geçırilen Kürt asıllı 7000'e yakın CIA ajanı pek ya- kında Kuzey Irak'ageriye döndürülürse şas- mamalıdır. Türkiye kendi ulusal çıkarlan açıstn- dan bu harekete karşi-çıkmaktadır. Körfez hareketınde Türkıye "uyutulmuş ve alda- almışör''. Eylül ayının son haftasında Was- hıngton'da Barzani ve Talabani'nin bu- luşmalan; ABD Dışişlen Bakanhğı'nın koruyucu kanatlan altındabu iki ezeli düş- man kardeşin banştınlarak bir protokole imza atmalan, kuşkusuz Ortadofu'da ye- ni gelişmelere gebe bir oluşum yaratmış- tır. Çünkü Ankara "by pass'' edilerek uyu- tulmuştur. Bu yeni bir Sevr dayatmasıdır. Irak ve Iran'ın da bu gelişmelere sıcak bakması olanakh değildir. Aslında tekli dünya düzenınin kurul- masmdan bu yana ABD-Türkiye ilişkile- rini en çok rahatsız eden noktalardan bi- risi bu konudur. NATO'nun eski iki müt- tefıki (bağlaşık) birbiriyle çatışır ve çeli- şir duruma gelmişlerdir. Washıngton'daki gelişmelerin hemen arkasından Roma'da sahneye konan se- naryo. Washington'un yaptığını unuttur- maya yöneliktır. Roma, bir bakıma bu ye- ni oluşumda geç kalmamak için telaşla ABD'nin yanında yeralmak istemektedir. nımhlslam konusu Dış politıkada bugelişmeler olurken, Re- cep Tayyip Erdoğan'ın Ceza Yasası'nın 312. maddesine göre aldığı cezanın Yar- gıtay"ca onanarak kesinleşmesinin üze- rindeki tartışmalarsürerken, ABD'nin Is- tanbul Başkonsolosu Bayan Carolyn Hug- gins, Erdoğan'ı ziyaret etti. Bu ziyaretten çıkarken, seçılmiş liderlerin politik figür- ler olarak suçlamaya maruz kalmalannın çok ciddi bir mesele olduğunu belirtmesi ve "Bu tür gelişmeler Türkiye demokra- ûû üzerine olan gmeni azalür" biçimin- de bir açıklama yapması hiç de rastlantı değildir. Bayan Huggins'in demokrasiye olan içten bağlılığmın bir ürünü de değil- dir. Öyle olsaydı Bayan Huggins'in Orta- doğu'dakı Amerika'nın çok yakın dostla- n Suudi Arabistan ya da Kuveyt için de böyle açıklamalar yapması gerekirdi. Ne dipiomatik geleneklere ne de diplo- masi ahlakına uyan bu tavırlar için bir gün sonra Sayın Başkonsolos daha da vahım bir açıklama yaptı. Erdoğan'a yaptığı zi- yaren merkezden gelen talimata uyarak ger- çekleştırdlğını belirtti. Böylece Başkonso- los Huggıns. "Beni eleştirmeyin. suçlu ben değflûn. \Vashington bana talimat v«rdl onun için Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ettirn ve bu açıklamayı yaptun" diyor. Bu ziyaret ve Sayın Başkonsolos'un açıklamalan son yıUardaABDDışişleri Ba- kanlığı "nm Türkiye için biçtiği role uygun düşmektedır. ABD, Türkiye'nin içpoliti- kada laiklik ilkesini terk etmesini, Islam- la banşmasmı istemiyor mu? Bu konuda kitaplar, makaleler yazdırmıyor mu? Bunun için Harvard Üniversitesi Stra- tejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı ün- !ü Profesör Huntington Türkiye'ye gele- rek konferanslar vermedi mı? Burada yap- tığı konuşmada "Türkiye; Avrupa Ue .As- ya, İslam Ue laiklik arasında bölünmüş bir ülke- Eğer Türkiye Babh bir üikeolma ıs- ranndan vazgecer, modernleşme ve de- mokrasinin bir İslam ülkesinde de müm- kün olduğunu göstermeye daha çok ağır- lık verirse, İslama büyük bir model olur. Büyük bir katkı olur" demedı mi? (4). Uzun yıllar CIA görevlisi olarak Tür- kiye'de bulunmuş olan Graham Fuller, "Tûrkiye geçmişte Ortadoğu için bir mo- deldi. bugün de olma>a devam ediyor. He- le demokrasi ile İslamı bir arada yasatabi- lecek bir formul bulursa. İran ve Arap dünvasına büjiik bir entelektüel öncülük yapmışolacak" diye dâhiyane fıkirler ile- riye sürmedi mı? (Cumhunyet, 28.2.1990) Bu görevlılerin dıle getirdikleri düşün- celer yan yana konulursa ABD'nin Tür- kiye'yi "ıhmh İslam"" adını verdiği bir mo- dele aday olarak seçtiği açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Dikkatedileceği gibı. "de- mokrasiik tslamın bir arada vasatılmasın- dan" söz ediliyor, ama "laikHk" ılkesin- den hiç söz edilmiyor. Türkiye ıçın ılımlı Jslamın bır model olarak seçıldığı, bu ış ıçın de FetnuBah Gü- len ve tarikatmın görevlendiriidığı artık tar- tışmalardan uzak bir gerçektir. Bu konu- da Pentagon ile ABD Dışişleri Bakanlığı arasında göriiş aynlığı olduğundan söz ediliyor. Kımi yetkilıler. Pentagon'un Türk Silahlı Kuvvetleri'yle yakın ilişkileri ne- deniyle TSK'nin laiklik ilkesi konusunda- kı tutarlı doğrultusuna destek verdiğıni belirtıyorlar. Oysa. ABD Dışişleri Bakanlığı konu- ya demokrasi, cumhuriyet ya da hukukun üstünlüğü açısrndan bakabılse doğru ve tu- tarlı politikalara ulaşabilecek.. Ama, ko- nuya demokrasinin temel ilkelen açısın- dan değil, Ortadoğu coğrafyasındakı çıkar- lan açısından bakıyor. Işte Başkonsolos bayan Huggins'in ta- lihsiz açıklamalan ABD'nin bu politika- sının sonuçlandır. Sayın başkonsolos, seçılmışlenn böyle konularda "yargı tarafindan ahnan karar- larla sıkışünlmasını" istemiyor. Ama Sa- yın Başkonsolos kendi ülkesindeki ku\ - vetler aynlığı ilkesini (separation of po- wers), Istanbul'da unutmuş görünüyor. Da- ha da ötesi bağımsız yargının demokrasi- nin temel güvencesı olduğunu da unutu- yor. Şımdi sormak gerekir,-kamu binasında, özel ılışkilere giren Başkan'a karşı ba- ğımsız savcının verdiğı hukuk savaşı se- çilmış Başkan'a karşı bir hareket değil midir? Seçilmışlerin sıkıştınlması değil midir? ABD'nin ünlü başkanlanndan Nison'ın VV'atergate olayı nedeniyle yasama orga- mnda cezalandırma aşamasına gelmesi (impeachment), sonunda yasama organı- nın kendisini görevinden alıp. mahkeme- ye gönderme aşamasında Nuon'ın istifa etmesi, halk tarafindan tek dereceli oyla seçılmiş bır kışiye yapılabılecek çok ağır bir hareket değil miydi? Seçilmiş Baş- kan'ın sıkıştınlması değil mıydi? Saym Başkonsolos'un mantığı bızı bu noktala- ra kadar götürmez mı? Olaylar gösteriyor ki kımı konularda (Orta Asya'nın gelıştinlmesı, Kafkas pet- rollennin güney denizlerine indırilmesi gibi) ulusal çıkarlar bırleşmektedir. Ama Kuzey Irak ve ılımh İslam konusunda ABD ile Türkiye'nin çıkarlan çatışmak- tadır. Konunun bu derece açıklıkla bilin- mesinde yarar vardır. (ijCahılKavra Sevr Dosyası, Bovut Kitap- lan, s. 83. (2) Hümyet, (29.9.1998). (3) Secip Torumta}, Değişen Stratejilerin Odağmda Türkiye, Milliyet Yayınlan 14) Alev Coşkun. Sepetteki Laleler, Çağdaş Yavmlan. s 15 Demirel'in Değerlendirmesi, M. İSKENDER ÖZTURANLI / Hukukçu T anm ve Köyişleri Bakanı MustafaTa- şar, lstiklal Marşı'nı ılahi gibi okuyan bir bürokratını ve onu kutlayan genel müdürünü görevden almış, bu kişiler hakJonda soruşturma başlatmıştır. Bel- ki de önümüzdeki günlerde bir kamu davası açılacaktır. Ne acıdır kı tannmngünü 'manfevi değerler'den söz eden kimi politı^^rımız, nedjijyşc lstiklal Mar- şı'nın manevj b i g p p r oldugunıgı^zaj'dı etmekte- dirler. Onlar için 'manevideğerler', yalnız dinsel de- ğerlerdir. Onur, vatan sevgısi, bayrak ve Istüdal Mar- şı gibi içsel değerler umurlannda değildir. Bu poli- tikacılann arasında Cumhurbaşkarıımızı da görmek, düşünen insanı tarifsiz kederter ıçıne sürüklemiştir. Çünkü Sayın DemireL îstıkJal Marşı'nı ilahi biçimin- de seslendiren bu kışiyi, "Ama çok içten okudu" di- yerek basbayağı desteklemış durumdadır (Hürriyet 21.9.1998). , Başbakanl ık yıllanndaki eylem ve sözlenrun aJün-, dan kolay kolay kalkamayan Demirel, bu gidişle cum- hurbaşkanlığı dönemindekilerin altından da kalkama- yacak gibi görünmektedir. Öncelikle tüm uyanlara karşm. "benim işçim, benim çiftçirn. benim roemu- rum, benim ülkem" gibi sözcüklen kullanmaktan çekinmediği gibi, "Şeriann kestiği parmakacunaz" deyimini de dilınden bir türlü atamamıştır. Bu dav- ranışıyla şeriatçılan özendirdığının ayırdında değil- dir. Sonra da 'Çankaya'da Atatürk'ün nöbetini bek- lediğini, laik cumhuriyetin bekçiliğini > aptığını' söy- lemesine karşm "Kurann Kerim varken anayasaya gerek yok" diyen gencife^-kiırşısında laık cumhuri- yeti gereği gibi savunmantt$f savunamamıştır. 'Adil düzenin mırtlaka ^tttgHiL ancak bunun kanlı mı kansu raı. acı mı tatlı mk-KEt mi j umuşak mı olacağımn bilinmediğini' söyleyen meczuplara göz yummuş, durumunu bellı etmemıştır. "Din dev- letin emrinde değil, devlet dinin emrindedir" biçi- minde konuşan devlet adamlan karşısında duyarsız kalmıştır. Devrim yasalanna sahıp çıkmamış, Kuran kursla- nnın ve imam-hatip okullannın çağdaş ve bilimsel konuma getirilmesi yolunda tek adım atmamıştır. Ve en sonunda laikliğe ve Atatürkçülüğe açıkça aykın bir eylemi hoşgörü ve beğeniyle karşılamıştır. Anayasa yargısı ve günümüz koşullannda bir cum- hurbaşkanının görevi, laikiiği içtenlikle savunmak ve cumhunyeti gereği gibı korumaktır. Cumhuriyenn de- ğerlerine sahip çıkmakur. Bu değerlere saygısızlık eden- leri alkışlamak değildir. KAMPANYALARIN KAMPANYASI Antik Yapılann En Büyük Düşmanı Ağaçlar H Î K M E T Ö Z Muğla tl Kültûr Müdürü " ' Sonbahartemizliğiyapın. i Eskisini getirin. 9 Yerine yepyeni Profilo Pacific Otomatik Çamaşır Makinesi alın. l \ ! J a-îf,-," rj Eski çatışır durumdaki çamaşır makinenizi getirin 2 0 13 aya varan taksitlerden size uygun olanını seçin. 128.10O.B88 138.0O0.D00 M DOO 000 118.000.000 151.800.096 ?".B«>-*» M1.M8.IOT 156 800.000 "" ™wl ™ 136.800.000 180.900.000 " 1SÛ.90C.M» OÇM5306 0ÇM 5328 ÇIFT SU GİRİŞLİ 0ÇM5438ÇİFTSUGİRİŞU OÇM 5520 ÇİFTSU GİRİŞLİ OÇM 5550 ÇlfT SU GİRİŞİİ 1000 DEVİR + 23 PROGRAM 1100 DEVİR 125 PROCRAM 1 993 yılında Almanyaclan gelen resmi bir gruba, Tarsus ve çev- resini tanıtmak için yaptığımız gezilerden Olba'yı (Uzunca- burç) gezerken, OfFenbach kül- tür işlerinden sorumlu vali yar- dımcısı hanımın bir sorusu hep aklımda kalmıştır: "Türkiye'de tarihsel eserler ne- den hep dışanda? Neden güneşin, yağmu- run, doğal etkenlerin olumsuz koşullann- dan korunmuyor?" demişti. Offenbach'a bağlı Langen'in Kültür Müdürü sevgili dostum Rolf Gûnther de "Türkiye'deki tüm antiktarihsel yapılan doğal etkenlerin olumsuz koşullanndan koruyabilmek için Anadolu'nun tamamının üstüne bir şem- siye yapmak gerekir" demişti. Bir yıldan bu yana Muğla'da ll Kültür Mü- dürlüğüm sırasında Muğla'nın çok zengin tarihi ve antik yerleşim alanlannda -tama- mını gezebilmem mümkün olmasa da- yap- tığım gezi ve incelemelerde, doğanın es- kil (antik) yerleşim alanlannda ne denli tahribat yaptığını üzülerek gözlemledim. Özellikle bilimsel kazı başkanlannm baş- kanlığında yapılan arkeolojik kazı alanla- nnda bu yaz yaptığım gezi ve incelemeler- de, doğal etkenlerin -özellikle ağaçlann- es- kil bir yapıda ne denli tahribat yaptığı ko- nusunda kazı başkanlannı uyardım. iki bin beş yüz yıldan bu yana, insanla- nn zaman zaman yeni yerleşim kaygılan nedeniyle tahrip ettiği eskil yerleşim alan- lannda çok önemli ve görkemli yapılar in- san tarafindan zaman zaman kullamldığı için tahrip edilmemiş de olsa; bu yapılar doğa- nın tahribatından kendini koruyamamak- tadır. Insanın yaptığı tahribat çok kısa za- manda oluştuğu için dikkati çekerken, do- ğanın tahnbatı ise çok uzun bir zaman al- dığı için dikkatlerden kaçmaktadır. Dalyan'da Kaunos eskil kentinin olduk- ça görkemli bir tiyatrosunun ortasında, ko- caman gö\ desiyle tiyatroyu gezenlere göl- ge olabilen büyük bir ağacın kölderi, an- tik tiyatronun oturma sıralannı da yerinden oynatarak onanlması güç bir sorun yarat- maktadır. Aynı tiyatronun görkemli bir du- van da ortasında bir orman gibi yayılan incir ağacının arsız varlığıyla yıkılmaya hazırlık yapmaktadır. Özellikle duvann or- tasında devasa bir gövde oluşturan incir ağacının varlığı ve gelecek zaman ıçerisin- de oluşturacağı olumsuzluk Kaunos kazı başkanı ve ekibi tarafindan bilinmesine karşın bu konuda hiçbir çalışma yapılma- maktadır. Kazı başkanlan, bilimsel arkeolojik ka- zılar yapıp bilimsel veriler elde etmeyi amaç edinirlerken, bilimsel arkeolojik ka- zı yaptıJdan yerdeki eskil yapılann daha uzun süre ayakta kalmasıru sağlayacak olan doğal olumsuzluklan da ortadan kaldır- mayı neden düşünememektedirler? Antik yapılan tahrip eden, onanlması güç bir konuma getiren doğal nedenler, yıllar boyunca hep göz ardı edilmiştir. Bu olumsuzluk sadece Kaunos eskil kentinde değil ütkemizin birçok eskil yerleşim yer- lerinde varlığmı göstermekte; ancak insa- mmızın yeşile, ağaca olan tutkusu, eskil ya- pının üzerinde büyüyen ağacm olumsuz- luğunu düşünmesini engellemektedir. Eskil yapılanmızı bugünkü durumunda koruyarak, gelecek yüzyıllara sağhklı bir biçimde aktarabilmek için, doğal olutn- suzluklann ortadan kaldınlması konusun- da ciddi bir çalışmanın planlan Kültür Ba- kanlığırmzm ilgili birimleri tarafindan ive- dilikle yapılmalıdır. Insanımız doğayı, yeşili, ağacı seviyor, ama ben iki bin-iki bin beş yüz yıldır, onur- la, gururla ayakta durmaya çalışan antik bir yapının. yüz yıllık, iki yüz yıllık bir ağa- cın kökü, gödesi tarafindan yıkılmasına dayanamıyorum. Antik bir yapının üstün- deki ağacın varlığına dayanamayan müze- cilerimiz çoğaldıkça. kültürel varlıklan- mız. varlığını daha uzun yıllar sürdürecek- tir güzel Anadolumuzda. ^ f i mjrtivtlen, fatukımltıitr. pfiaıkr cfisakiın, Mk6£ «KJoO«UJ«t«i: • GÜNEYOOfiü / AOANA (0-324) 435 lo 71 • 435 5« 60 •TRAK-»A/İST*HBUL(o-2l2)26tî4 J7-2666157 • ORTA ANADOU) / ANKARA (0-312) 348 19 6> • J*8 &• 73 • OOĞU KARAOtHlZ / SAMSU» (0-363) J3135 70 (4 HAT) • EG£ / İZM» (0-132) 435 90 4» (• KAT) • ANTALYA (0-144) 32212 45 (2 HA1) • MARMARA / İSTAHBUI (0-216) 390 87 70 (3 HAI) • !• 'i|1ıllıı "1MI1 -I r~*ı ı>ıı i ıılıiMılMI TTITır Tnıı*iıll 11 ARGUVAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 199534 Davacılar Dursun Aksüt, Cevdet Perk ve arkadaşlan tarafindan, davalılar Mehmet Ateş ve arkadaşlan aleyhıne mahkememize açılan meni müdahale davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca; Davacı Dursun Aksüt mirasçısı Kadriye Aksüt'ün adresı. yapılan zabıta tahkıkatlan- na rağmen saptanamadığından ilanen tebügat yapılmasına karar verilmiş olmakla, adı geçen davacının duruşma günü olan 22.10. 1998 günü saat 10.00'da duruşma salonun- da hazır bulunmalan veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelmediğinde veya ha- zır bulunmadığı takdirde yargılamanın yokluklannda devam edileceği \e karar verile- ceği 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28, 29, 30, 31. maddeleri gereğınce ılanına karar verilmiştır. 15.9.1998 Basın: 46636 PENCERE Uçukluğun Sonu Yok... Aristo, Isa'dan önce 4'üncü yüzyılda yasamış; 'Organon' adında bir yapıt ortaya koymuş; insa- nın nasıl düşünmesi gerektiğini belirlemeye çalı- şan bır mantık derlemesi bu; evreni kavrama yo- lunda eksikleri var. Francis Bacon 16'ncı yüzyılda doğmuş; Aris- to'nun tümdengelimli mantığı yerine, tümevanm- lı deneysel mantığın geçerli olmasını "Novum Or- ganumla savunmuş. Ikisi arasında 2000 yıl var. Aristo mantığını aşma belirtileri, Türkiye'de an- cak 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında uç vehyor; bu yolda ilk yapıt Italyancadan bir çevirı: Miftah Al Fü- nun... Bacon'dan 250 yıl sonra... Medrese öğretiminin yıkılış süreci Avrupa'da 15'inci yüzyılda başlıyor; Türkiye'de 20'nci yüzyı- lın ilk çeyreğinde Atatürk devrimine değin med- rese ögretımi sürüyor. Matbaa ülkemize 250 yıl sonra giriyor... Tıpta insan bedeninin incelenmesi amacıyla ka- davralann kesilip biçilmesi yöntemlerini içeren 'teş- rih' Avrupa'da kulianılmaya başlandığı tarihten 150 yıl sonra Türkiye'nin kapılarını aralayabiliyor. • Peki, bugün öyle mi?.. Geçmiş dünyada zamanlar ve uzamlar arasın- da Çin Seddi gibi duvarlar vardı; her toplum ken- di dünyasında yaşayabiliyordu. Bugün küresel- leşmenin iyi yanı, yeryüzünün her köşesini birbiri- ne bağlamasıdır. Bütün dünya komşu kapısı oldu. Dünyanın ötekı ucundaki üniversitede ne okunu- yorsa, dakikasında yeryüzünün tüm enlem ve boy- lamlannda duyulabiliyor. lletişim devrıminin derin- lemesine etkıleri 21 'inci yüzyılda insanlığı daha çoksaracak... insanların duygularında, düşüncelerinde, göre- neklerinde, geleneklerinde, yasalannda, hukukla- nnda bütünleşmeye doğru gidilecek... Kuzey yanmküresinde zenginlerin, güney ya- nmküresinde yoksullann yaşadığı bir dünyaya han- gi çağdaş insanın yüreği katlanabilir?.. Zaman ve uzam arasında iletişim tam anlamın- da geçerti olduğu gün, insanlık tam aydınlanacak; bu gidişı hiçbir güç durduramayacak... • Peki, bu durumda devletler, ülkeler, toplumlar, kişiler ne olacak?.. Zaman içinde bir dönüşüm gerçekleşecek; ama, aklını peynir ekmekle yemiş uçuklar daha şimdiden görünmeyen köyün kıla- vuzluğunu yapıyorlar; tam Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, PKK vesaıre ile çatışma sürecinde bizim aymazların alafranga korosu alaturka ahenge başlıyor: - Devlet mi, boşver.. - Ulusal sınırların artık anlamı yok.. - Ulus-devlet bitti... - Vatanseverlik ne demek.. - Bağımsızlıkaşıldı.. Zaman ve uzam konusunda soyutlanmış lafla- nn bizim medyada kanat çırpması, dünya ve ülke gerçeklerinden habersiz uçukluğun türetimidir. Ayaklan yerden kesilmiş entellerin yazılı ya da gör- sel yayınlarda atıp tutmalan toplumu yanıltmaktan başka neye yarar?.. Şimdiden uyuşturucu almış gibi konuşanlara göre devlet, vatan, bağımsızlık, ordu gereksiz... • Keşke öyle olsaydı, yeryüzünde uygarca bütün- leşme, insanlığı birbiriyle kucaklaştırsaydı. Ne yazık ki bütün bunlar, güncel gerçeklerin de- linmiş balon gibi söndürdüğü hayaller... Ya gelecek?.. Geleceği kavramak için önce yaşadığımız dün- yanın gerçeklerini kavramak gerek... Cumhuriyef kitap kulübü • • Taksim Sergi Salonu EKlM AYI ETKİNLİKLERİ İMZA \M ÎİYATRO GÜNU 8 Btim Perşembe Saat: 18.00-20.00 PINAR YlkDIRIM ÇEKİRGE OCEK Intiharın psiko-dinamikleri ve "Sanatçı intiharian" lstiklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1998/57 Davacı Ali Onuk vekili Av. Ali Ortaş tarafindan da- valı Fatoş Onuk aleyhine açılan boşanma davasının yargılaması sonunda verilen hükmün davalının adre- sinin belli olmadığından ilanen tebliğine karar veril- miş olmakla; Mahkememizden verilen 17.7.1998 gün ve 1998'587 sayılı hüküm ile taraflann boşanmalanna ilişkin karann, davalı Fatoş Omık'a ilanen tebliğine, ilamn yayın tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağından. tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 46635 Bu çocukların hepsi kazanacak! 17. Ulusal Özel Olımpn at Oyunlan 17-18 EUm 98 Burhan Felek Spor Tesıslen Csküdar/İSTANBUL 17 Ekım 1998 Cumartesı Saat 13.00 Özürlü çocuklarımızm cesaretlerini bırlikte alhşlayalım,bekliyoruz!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle