Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 1998 SALI
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Hyatro Istanbıd'dan ild şık oyıuıTiyatro Istanbul. bu yıl Ankara'ya yap-
tığı ikinci tumeyi de tamamladı. Bahar dö-
nemınde olduğu gibı, geçen yıldan süren
'Yeni Baştan' ve bu yıl sahnelenen 'Sa-
nat' bir kez daha Ankara seyircisinin kar-
şısına çıkanldı.
Tiyatro Istanbul, GencayGürün imza-
sını taşıyan bır kuruluş. Gürün, sahnele-
nen yapıtlann ya çevirmeni, ya yönetme-
ni; kimi zaman her ikisi de. Seçilen oyun-
lar çoğunlukla Paris, Londra ve Broad-
way'de tutulmuş, az kışili, genellikle bir
oda dekoru içinde geçen, duygusallık ve
gülmeceyle alabildiğine sanp sarmalan-
mış, yapımı kolay olan, ama mutlaka
oyuncıılukla parlatılması gereken sahne
yapıtlan.
'Prodüksiyon tiyatrosu' niteliğindeki
Tiyatro Istanbul 'un sürekli bir oyuncu
kadrosu bulunmuyor. Gencay Gürün, her
yapımın gerektirdiği oyuncu ekibini Dev-
let Tiyatrolan'ndan. İBŞT'den ve tele-
vizyonda dikkat çekmiş sanatçılar ara-
sından seçiyor. Cihan Ünal, bugüne dek
Tiyatro Istanbul yapımlannda en çok gö-
rev almış sanatçı. L'nal'ı CanGürzap ve
Cûneyt Türel izliyor.
Sonuç olarak, ŞTME' oyunculann omuz
verdiği, tiyatro tarihinde de\Tİm yapacak
ya da derin \z bırakacak nitelikte olmasa
da, dünyanın her yanında orta smıftan se-
yircinin düşünce ve duygulanna sesle-
necek 'seviınB', 'krvrak', 'şık' oyunlara ön-
celik tanıyan, bu tür oyunlar bağlamında
'özenK' bir tiyatroculuk yaklaşımıy la kar-
şı karşıyayız.
'Yeni Baştan'. Broadway'in gelmiş geç-
miş en tutulan' yazan Neil Simon'ın geç
dönem oyunlanndan biri. Altı yedi yıl
önce Ankara Devlet Tiyatrosu'nda 'tkin-
ci Böiüm' başlığı altında sahnelenen oyun-
da başrolü Çetin Tekindor, ikinci erkeği
de Lemi Bilgin canlandırmıştı. Bu kez
genç yaşında yitirdiği sevgili eşinin acı-
sını yüreğinde gün be gün besleyerek ken-
dini toplumsal yaşamdan ve bıreysel iliş-
kilerden soyutlayan George Schneider'i
Cihan Ünal oynuyor.
Devlet Tiyatrolan'nda ve sınemada iz-
lediğimiz trajik ve ciddi rollerdeki yo-
rumlarıyla özdeşleştirdiğimiz Ünal'ın,
güldürü özelliği baskın çıkan 'Çetin Ce-
viz' ve 'Yeni Baştan' türü oyunlarda ser-
giledığı komedi oyunculuğunu pek de be-
nimsemediğıni, yorumlannı sürekli ola-
iyatro Istanbul, Gencay Gürün imzasını taşıyan bir kunıluş. Gürün, sahnelenen
yapıtlann ya çevirmeni, ya yönetmeni kimi zaman her ikisi de.
Oyunlar çoğunlukla Paris, Londra ve Broadway'de tutulmuş, az kişili, duygusallık ve
gülmeceyle alabildiğine sanp sarmalanmış, yapımı kolay, ama mutlaka oyunculukla
parlatılması gereken yapıtlar.
'Yeni Baştan' adlı o\ unda Cihan Ünal, Berna Laçin, Esra Cökkaya ve Cem Davran; "Sanat'ta da yine Cihan Ünal, Can Gürzap ve Cüneyt Türel rol alıyor.
rak dram oyunculuğu doğrultusuna çek-
tiğini gözlemlemekteyiz. Ancak alışık ol-
madığı tür oyunlarda da Ünal'ın ağırlık-
lı ve çekici bir sahne kişiliği sergilediği
görülüyor.
Ünal'ın karşısında, yıpratıcı birevlılı-
ği bitirmiş olmanın ardından gelen 'din-
lenme' dönemini atlatmaya çalışan Jen-
nie Mason'da. televizyonlanmızın başa-
nlı yıldızı Berna Laçin'ı izliyoruz. Genç
sanatçı, yeteneklerini ve çekici fıziğını.
kısa sürede edındiği yoğun tiyatro ve te-
levizyon birikimıy le doğru bır orantıda bu-
luşturarak Neil Simon'ın romantık/komik
bir çizgide bıçimlendirdiği Jennie'yi iyi
dikilmiş bir giysı gibı taşıyor sııtında.
Oyunun motoru ise içine kapanık ağa-
beyinin dünyayı yeniden kucaklayabil-
mesi için ona yeni bir aşk yaşama olana-
ğı sunmaya çalışan Leo Schneider yoru-
munda kıvTak ve dinamık bir oyunculuk
anlayışıyla. oyuncu kişi duyarlığını gül-
düriicü olanla olmayan arasındaki gelgit-
lerde başanyla kullanarak başanlı bir ko-
mikjön yaratan Cem Davran. Davran. te-
levizyon reklam ve dizılerinde sundukla-
nnın kat kat üstüne çıkan bir oyunculuk
örneği sergiledigi bu yorumuyla ödülle-
re aday oldu. ödüller aldı. Dileğimiz. bu
değerlı genç sanatçının, yeteneğini har-
cayan değil de, yeteneğinı bıleyen oyun-
larda deneyim kazanması.
'Mahallenin Muhtarian'nın yeni yıldı-
zı Esra Kökkaya ise 'ikinci kadın' Faye
Medwick'te. Laçin'inkiyle yarışan bır
sahne kişiliği sunarak enerjik, dost, ço-
cuksu ve komık genç kadını sergiliyor.
Tıpkı 'Yetti Baştan
1
gibi 'Sanat' oyu-
nunun başansı da oyunculann yorumu-
na bağlı. Özellikle 'Sanat', baştan sona
söyleşime dayalı bir 'karakterterçanşma-
sı'ndan oluştuğu için dıksıyon, ses, mimık
vejest kullanımında hiçbir yanlış kaldır-
mayacak. yalnızca deneyimli profesyonel-
lerin üstesinden gelebileceği bir oyun.
Son yılların Avrupa'nın tiyatro baş-
kentlerinde çok tutulan, çok ödüllü oyun-
lann yazan olan Yasmina Rıza,Orta As-
ya kökenli babasının ve Macar kökenli an-
hesinin etki alanı dışındaki Fransa eğiti-
minin belirleyici olduğu, Fransız duyar-
lığı kokan, yüksek orta sınıfa seslenen
bir oyun yazmış.
'Sanat'. arkadaşlıklârı uzun yıllardır
süren. yaradılışlan farklı üç erişkin erke-
ğin dostluk ılişkilerini ırdeliyor. Oyunun
ateşleyıci gflcü ise üç arkadaştan bırinin,
çok yüksek bir para ödeyerek saün aldı-
ğı, yasallaşmış sanatsal değerlerin öte-
sinde 'uçuk' bir anlayışı yansıtan tablo.
Bu tabloya gelen tepkiler yoluyla üç ar-
kadaş arasında, baştan sona 'söz'e ve kı-
ncılık düzeyine varabilen 'nükteü söyle-
şim'lere dayalı bir 'kişilikler savaşı' yan-
sıtılacaktır. Bu savaşın içinde yalnız 'dost-
luk" bağlannı oluşturan artı değerler de-
ğil. aynı zamanda zayıflıklar ve kusurlar
da gündeme geliyor. 'Sanat' bu özelliği
nedeniyle 'dostluk' olgusunu irdeleyen
bir oyun olarak da nitelendirilebilir.
Sahnedeki incelikli paslaşmayı kusur-
suz biçimde götürecek üçlüyü Can Gür-
zap, Cihan Ünal ve Cüneyt Türel oluştu-
ruyor. Baştan sona sürdürülen hızlı söy-
leşim temposu içinde, her üç sanatçı da
bireysel 'aktör' özelliklerini keyifli bir
yaklaşımla değerlendırdıkleri, incelikli
ve duyarlı yorumlarla 'sacayağı' ışlevle-
rini disiplinli bir biçimde yenne getınyor.
Bu nedenle de her üç deneyimli sanatçı
da eşit düzeyde bir başanya imza atıyor.
Parlamentodaki birkaç sanat temsilci-
mizden biri olan Gencay Gürün, ülkemi-
zin usta oyun çevirmenlen arasında da yer
alıyor. Sahneye koyucu olarak iyi özüm-
sediği, sahneleme zorluklan içermeyen
oyunlan seçiyor. Yönetmen olarak, iyi
iletişım kurabileceği sanatçılarla başan-
lı yakın plan çalışmalar yapıyor. Sonuç,
seyircisiyle buluşabilen yapımlar. 'Yeni
Baştan' ve 'Sanat' bu yapımların en
başanlılan.
Ayşe ve Ercümend Jv^lnuk; Vakfı, '98-99 yılı etkinlikleri ile ülkemizdeki geometrik-soyut sanat irdelenecek
Türkiye'de geometrik-soyut aıılatım
ZEYNEP RONA
Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı (AEKV)
1998-99 yılı etkinliklerine bugün Ferruh Başa-
ğa sergisi ile başlıyor. Bu yıl vakıf Tek Yapıt/Tek
Dizi sergilerini Türkiye'de geometrik-soyut sana-
tın irdelenmesine ayırdı. Bu konu üzerine dört ser-
gi yanında bir de konunun tartışılacağı bir panel
düzenlenecek.
Türk resminde soyutlama eğilimleri her ne ka-
dar 1920'lerin sonlannda Müstakiller'in Cezan-
ne ve Kübizm'den kaynaklanan inşacı üslubuyla
başlayıp, 1930'lann başında D Grubu ile sürdü-
rülmüş olsa da salt soyut sanat ancak 1950'lerin
başında kendini göstermeye başlamıştır.
Geometrik-Soyutlama, Lirik-Soyutlama (An-
Iatımcı-Soyutlama) ve Soyut- DışaMirumculuk gi-
bi üç farklı yönde gelişen soyut sanatın Türkiye'de-
ki öncüleri arasında Ferruh Başağa, IVuri Iyem,
Sabri BerkeL Cemal Bingöl. Adnan Çoker, Halfl
Dikmen, Lütfi Günay. Zeld Faik Izer ve Adnan
Turani'yi saymak mümkündür.
Bu grup içinde Ferruh Başağa, Sabri Berkel ve
Adnan Çoker giderek geometrik-soyutun en önem-
li temsilcileri olmuş. daha sonra Burhan Doğan-
çay, Halil Akdeniz ve Adem Genç de bu anlatımı
benimsemişlerdir. Heykelde ise aynı dönemde
Ali Hadi Bara, Kuzgun Acar, Şadi Çalık ve tlhan
Koman genellikle so>oıt formlar üzerine çalışır-
ken. Zühtü Müritoğlu \ e Ali Teoman Germaner
de, sanat yaşamlannın başlannda soyut sanata
ilgi duymuş, ama daha sonra figüre yönelmişler-
dir.
Günümüzde geometrik-soyut anlayışı sürdüren-
lerın başında 21 Mayıs - 7 Haziran 1997'de
AEKV'de "Beşfi tompazfcyon"unu (ODTÜ Kül-
tür.Merkezi) sergileyen Seyhun Topuz ile Meriç
Hızal ve Hayri Kara\ gelir.
AEKY bu yıl, Türkiye'de geometrik-soyut an-
latımı ilk benimseyen ve bu anlatımın gelişme-
sine katkıda bulunan dört sanatçıyı gündeme ge-
tirerek geometrik-soyutun bu ülkedeki serüveni-
ne ışık tutmaya çalışacak.
Bu sergilerin ilki 1915 doğumlu Ferruh Başa-
ğa'nınyapıtlannaaynldı. Başağa 1947'demezun
olduğu akademide sırasıyla NaznüZiyaGüran'ın,
Zeki Kocamemi'nin ve Leopold L'evi'nin öğren-
cısı olmuş.
Her ne kadar öğrencilik yıllannda L 'evi'nin et-
kisiyle Yeniler Grubu'na katılmışsa da üçgenler-
den, birbirini kesen düz ya da çapraz çizgilerden
oluşan bir yüzey parçalanmasına yönelerek ge-
ometrik-soyut çalışmalar üzerinde yoğunlaşmış.
Başağa hiçbir sapma göstermeden bu üslubunu
günümüzde de sürdürmekte.
Çizgisini stirdüren Adnan Çoker
Dizinin ikinci sanatçısı Adnan Çoker 1927 do-
ğumlu, Başağa'dan yaşça küçük, ama aynı yıllar-
da akademide birlikte bulunmuşlar (1944-51),
ikisi de Kocamemi'nin öğrencısi olmuş. Çoker'in
soyutlamaya yönelik ilk çalışmalan 1951 tarih-
li. Mezun olduktan sonra ise sanatçı yalnızca so-
yusanatla ilgilenmiş; 1964'e değin kaligrafik so-
yutlamalar, soyut-dışavurumcu tuvaller gerçek-
lestirdikten sonra "yapısal resme" yönelerek
1%8'den sonra geleneksel Türk mimarisinden
esaılenen, kendisinin "yapHsimetri" olarak ad-
laıdırdığı geometrik-soyut biçimler üzerinde yo-
gınlaşmış.
Bugün Çoker de bu çizgisini geliştirerek ko-
rumakta. Soyut sanatın bir başka temsilcisi de 1929
doğumlu Burhan Doğançay. Doğançay, Çoker'le
aynı kuşaktan, ancak sanata yönelmesi daha son-
ra.. 1960'larda olmuş.
Burhan Doğançay'ın Gölge Heykelleri
O da Çoker gibi başka bir mimari öğeden, du-
varlardan esinlenmiş. Doğançay'ın bir özelliği
de 1980'lerde duvarlardan sökülüp yırtılan afiş-
likte, zaman ve mekân kavramlannı irdeleyen ve
doku karşıtlıklannı ortaya çıkaran geometrik-so-
yut formlar üzerine çalışıyor.
Bu dört sanatçı arasında kimi yapıtlanna do-
ğadan hareketle ad veren tek sanatçı Meriç Hı-
zal.. diğerleri yapıtlannı çoğunlukla daha yapı-
sal \e kavramsal adlarla anıyor ya da yalnızca
"kompozisyon'' ya da "so^Tit kompozisyon
T>
de-
mekle yetiniyor.
Bu yıl AEKV'de sergi açacak genç sanatçılar-
lerden esinlenerek gerçekleştirdiği tuvallerinde-
ki imgeleri duvar halısına ve heykellere taşıma-
sı.
Istanbullular ilk kez geçen yıl Doğançay'ın bır
duvar halısını görmüştü. bu yıl da ilk kez "Göl-
ge HeykeUeri"ni toplu halde izleyebilecek. Dizi-
nin son sanatçısı Meriç Hızal 1943 doğumlu; Ço-
ker kuşağının akademide hocalık yaptığı yıllar-
da eğitim görmüş ve 1983'te kendisi de akade-
minin eğitim kadrosuna katılmış.
O da heykellerinde doğadan esinlenmekle bir-
dan 1969 doğumlu Zümrüt Y. Radau eğitimini
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü'nde Hüsamettin Koçan atölye-
sinde yapmış. Kocan atölyesi karma sergilerine,
Günümüz Sanatçılan \ e Genç Etkinlikler'e ve HA-
BITAT II dolayısıyla düzenlenen "Ötstei" sergi-
sine katılmış.
Radau halen MÜ GSF'de araştırma görevlisi ola-
rak çahşmakta ve "sanatta yeterlilik" tezini yap-
makta. Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Güzel Sa-
natiar Fakültesi Resim Bölümü'nde Zahit Büyü-
kişleyen atölyesinde yapan 1966 doğumlu Meh-
met Sakrzcı, doğum yeri Şanlıurfa başta olmak üze-
re çeşitli kentlerde sergiler açmış, hajen HÜ,
GSF'de lisansüstü çalışması yapmakta. Mimar
Sinah Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Re-
sim Bölümü'nde Adnan Çoker atölyesinde eği-
tim gören Neriman Polat 1968 doğumlu. Genç sa-
natçı 1991-94 arasında Sanat Tanımı Topluluğu
ile çalışmış^ Günümüz Sanatçılan, Genç Etkin-
likler ve "Oteki'' sergileri ile çeşitli grup sergi-
lerine katılmış, halen Robert Kolej'de resim öğ-
retmenliği yaprnakta. 1970 doğumlu Zazon ise Yıl-
dız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 'nde
eğitim görmüş, aynı fakültede lisansüstü çalışma-
sı yapmış, daha sonra sanata yönelerek Günümüz
Sanatçılan ve Genç Etkinlik sergilerine katılmış.
Genç sanatçı halen MSÜ Batı Sanatı ve Çağdaş
Sanat Bölümü'nde lisansüstü çalışması yapmak-
ta.
Sohbet toplanülan, sanatçı söyleşileri
ve video gösterileri
AEKV geçen yıl 5. Uluslararası Istanbul Bi-
enali, Venedik Bienali ve Documenta'nın yanı sı-
ra, "Hafrıyat" grup sergisi ile "Depresyon Nes-
neteri"ni tartışmış, Vasıf Kortun, Hale Tenger ve
Gülsün Karamustafa'nın yurtdışı projelerini ta-
nıtmış, Halil Altuıdere, Oleg Kulikın 1994-97
arasında gerçekleştirdiği performanslan çözüm-
lemiş, bir grup genç sanatçı da "Türkrve'deGün-
lük HayatİçindeSanatsal Eylemin Konumu" baş-
hklı bir sohbet toplantısı yapmıştı. Bu yıl da ge-
ne tematik, karma ya da yanşmalı bazı sergiler,
sanat ortamının merak ettiği yabancı ve Türk sa-
natçılar ve sanatsal sorunlar üzerine sohbet top-
lantılanna ve sanatçı söyleşilerine devam edile-
cek.
Kasım aymda başlatacağımız yeni bir dizi et-
kinliğimiz de video gösterileri. Çağdaş sanatçı-
lan ve akımlan konu alan bu videolar, müzenin
kapalı olduğu pazartesi günleri saat 12.00 ve
15.00 olmak üzere iki kez gösterilecektir. Bu et-
kinliğimizi, ellerindeki video bantlannı bize ödünç
veren Nancy Atakan ve Yusuf Taktak gibi sanat-
çı dostlanmızın desteği ile yürüteceğiz.
Ekim-Kasım-Aralık Video Gösterileri (*)
2 Kasım: -"The Great Utopia: The Russian
and Soviet Avant-Garde 1915-32" 42 dak.
"Kazimir Maleviç" 54 dak.
9 Kasun: - "Piet Mondrian" 52 dak. "Sal-
vador Dali" 60 dak.
16 Kasun: - "Max Ernst" 90 dak.
23 Kasım: - "Rene Magritte" 60 dak. "Fri-
da Kahio" 62 dak.
7 AraUc - "Marcel Duchamp" (2 kaset, yak-
laşıklOOdak.)
14 Arahk: - "Painter's Painting 1940-70"
116 dak.
21 Arahlc - "Willem De Kooning" 32 dak.
"Jasper Johns" 56 dak.
(*) Videogösterileri yabanct dilde olupilan
edilen günde saat 12.00 ve 15.06'te olmak
üzere iki kez gösterilecektir.
\AZIODASI
SELtM İLERt
Niye Gogol?!
Yazı Odası'nın bir okuru telefon etti; Gogol'ü genç-
liğinde okumuş, "Bugün kim, hangi genç Gogol
okur?" diye sordu.
Şz hep geçmişi yazıyorsunuz, diyecek diye bek-
ledim; demedi.
Ben Gogol maceramı daha önce de yazmıştım.
"Şimdi birrûya gibi geliyor" diye başlıyordum. Bu,
Gogol'ün yapıtlanyia örülü bir rüyadır. O zaman da,
bugün de, bu yapıtlarda beni çeken bir giz söz ko-
nusu.
Melih Cevdet Anday çevihsi Ölü Canlar, kitaplı-
ğımda iyice görünür bir yerdedir: Bilgi Yayınevi, An-
kara. Mavi-beyaz-siyah-kiremit renkli kapağın gitgi-
de saranyor oluşu. Çatı katı evde, eski evde, yağ-
mur yemiş, biraz da şişmişti.
Sonra bir başka yapıt:
Portre'nin filizî kapağı. Yeditepe Yayınlan'nın bir-
kaç kuşağa edebiyat, dahası, resim zevki aşılayan
kitaplarından.
Ya Palto?
Turgenyev'in ve Dostoyevski'nin hepimiz Pal-
to'dan çıktık diyerek ne düzeyde bir yazarta karşı kar-
şıya olduğumuzu özellikle anımsatmalan. (Bugünün
okurian -geçtimTurgenyev'i- Dostoyevski okuyorlar
mı? Bizim gibi delice? Delice Beyaz Geceler, delice
8uda/a, Cinler, Delikanlı?..)
Bana öyle geliyor ki Gogol, edebiyatı 'gerçekliğin
görünmeyen yüzü'ne açıyordu:
"Şimdiyse bilmediğim köylere, artık kayıtsız kaytt-
sız yaklaşıyor ve onun bayağı manzarasına ilgisizce
bakıyorum. Soğumuş bakışlanma artık hiçbir şey
hoş ve güldürücü gelmiyor. Eskiden, yûzümde bir
canlılık yaratacak, gülmeme, bitmez tükenmez ko-
nuşmalara dalmamayetebilecekşeyler, şimdiyanım-
dan geçip gidiyor da, kımıltısız dudaklanm tam bir
sessizlik içinde kalıyor."
Televizyonu açıyorum: Gogol.
Gazeteİeri okumaya çalışıyorum: Gogol.
Haftalık dergileri karıştırıyorum: Gogol.
Radyo dinliyorum: Gogol.
Şu sözler Müfettiş'ten:
"(...) zûppenin, yazar bozuntusunun biri seni alıp
komedisinin kişisiyapar... Seyredenler de sıntıp al-
kışlar. Niye gülüyorsunuz sanki? Kendinize gülûyor-
sunuz!"
Gerçeklik parçalanmıştır. Öta Canlar'ın kişilerini, Pal-
to'nun ve Müfettiş'in kişilerini 'kurmaca' açısından
gülünç bulabiliriz, okurken, izlerken. Ne var ki bu ki-
şiler 'okuyamadığımız', 'izleyemediğimiz' yönseme-
leriyle alabildiğine acıklıdırtar.
Sahtekâr tüccar, ölü canlann dirilerden daha faz-
la yaşama şansına sahip olduğunu belgeler. (ölü
Canlar'ı 'şimdi' herkes okumalı!)
Küçük memurun tek özlemi palto, öteki küçük me-
murtann da tek özlemiyken, öteki küçük memuriar-
ca nefret sebebidir. (Kış geliyor; kimin sırtında 'pal-
to'?!)
Sahtekâr müfettiş, gerçeklikteki rezaletlerin orta-
ya dökülmesine yol açar; düzmece, gerçekliği kav-
ramanın sanki tek olanağıdır. (Tiyatrolar benim olsa,
bu mevsim, gelecek mevsim hepsinde Müfettiş oy-
nattınrdım.)
Gogol'ü kim okuyacak?
Gogol okunmuyor. "Çünkü günümüzûn yargısı
yüksek, coşkun bir gülmenin yüksek bir lirik atılım-
la yan yana durabileceğini, bu çeşit gülmeyle mas-
karaca birsıntma arasında biruçurum olduğunu ka-
bul etmiyor."
Günümüz neokuyor? Yaprtiannda daima Gogol cin-
neti duyumsadığım Leylâ Erbil diyor ki:
"8u ülkede düşünceyi doğrulukla açıklamak, ger-
çekleri ortaya dökmek, 'kendi için vartık olma' duru-
mu, hayatını ortaya koymakla eşittir. Biraz da bu ger-
çek doğtvltusunda, sorumluluklardan ve sorunlar-
danyılmış, usanmış, 12Martve 12 Eylül sonrasının
depolitize ettiği genç yazar tipleriyle karşılaşıyoruz.
"Onlar eskilerden daha çok, yeni toplumun rahat
ve eğlenceye düşkün, oldukça özentili, marka düş-
künü yeni okur kitlesinin gereksinimlerini karşılaya-
biliyorlar. Tabiidepolitizasyonun ne okurun ne de genç
yazariann suçu olmadığı doğrusuyla birlikte." (Zihin
Kuşlan, Yapı Kredi Yay.)
Başka ne eklenebilir?
Takvimde İz Bırakan:
"Burada nefret, kıskançlık, ivecenlikveilgisiziikya-
şamın yabanılgörünümüne püskürtülmüş. Bunlaryot-
daşlanmız. Birlikte oturup yemek yediğimiz dostla-
n getir aklına." Vırginia Woolf, Dalgalar (Oya Dalgıç
çevirisi), Ara Yayıncılık, 1988.
Ankara Birlik Tiyatposu
Anadolu'da
• Külrür Servisi - Ankara Birlik Tiyatrosu, tüm
Anadolu'da yasaklanan, ancak daha sonra mahkeme
karan ile tekrar sahnelenen 'Bir Güzel Çirkin Krar
adlı oyundan sonra şimdi de Dario Fo ve France
Rame'nin yazdığı 'Karanlıkta Işık Damlalan' adlı
oyunu Anadolu'da sahnelemeye hazırlanıyor. Zeki
Göker'in yönettiği ve Ayşe Emel Mesçi'nin oynadığı
oyun, 6 Ekim'den başlayarak Adana, Mersin, Tarsus,
Gaziantep, Malatya, Besni, Samandağ, Antakya,
Kahramanmaraş, Adıyaman ve Batman'da
sergilenecek. Dans Hocası, Tecavüz, Medea, Yann
Olacak, Ben Ulrike başlıklı beş epizottan oluşan
oyunda Ayşe Emel Mesçi yaklaşık 40 tipi
canlandmyor.
7. Avrupa Tiyatro Festivali
Stockholm'de
• STOCKHOLM (Cumhuriyet) - 1990 yılında
kurulan Union des Theatres de 1' Europe'nin
(Avrupa Tiyatro Birliği) her yıl bir Avrupa ülkesinde
gerçekleştirdiği Avrupa Tiyatro Festivali, bu yıl
Stockholin'de 16 Ekim-10 Kasım tarihleri arasında
yapılıyor. Üç büyük tiyatroda oynanacak oyunlann
bazılan şunlar: Goldoni'nin "Ârlecchino (Piccola
Teatros, Milano)", Heiner Müller'in "Germania III
(Beriin Deutches Teater)", "Claustrophobia (Maly
Drama Teatry, St Petersburg)." Festivalde aynca,
Avrupa Tiyatro Birliği'nin kurucusu olan ve kısa bir
süre önce ölen usta Italyan yönetmen Giorgio
Strehler de anılacak.
Kadm oyuncularm fotoğraflanı
• KüJtür Servisi - 35. Antalya Altın Portakal Film
Festivali kapsamrnda 'Türk Sinemasında Kadın
Oyuncular' konulu fotoğraf sergisi açıldı. Ephemera
(Kâğıt Antikası) Derneği'nce düzenlenen sergide,
Türk sinemasına damgasını vuran 30 kadın
oyuncunun fotoğraflan yer alırken sinemadaki kadın
oyuncu tipinin gelişimi de kronolojik olarak
sergileniyor. Türkiye'nin ilk Müslüman kadın
oyunculan Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'den bir
dönemin efsane oyuncusu Cahide Sonku'ya, Belgin
Doruk'tan Türkan Şoray'a kadar birçok oyuncunun
ilginç fotoğraflan sanatseverlerle buluşuyor. Burçak
Evren'in arşivinden hazırlanan sergi, 4 Kasım'a dek
Falez Otel'de gezilebilecek.