Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 1998 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Birfikra,bir haberve bir de karpuz meselesi
Nelson Mandela, Noel günü, bacaldannı uzatmış,
bahçesinde oturuyormuş. Birden, gökten bir
melek inmiş. "İnsanlığa katkılanndan dolayı sana
bir armağan getirdim" demiş melek. "Düe
benden ne dilersen." Nelson Mandela, her
zamanki gibi kendinden önce halkını düşünerek
yanıtlaıruş meleği: "Halkun yülardır dünyadan
kopuk yaşadı. Şimdi yabancı Ulkelere uçakla
gidiliyor. ama uçak biletleri çok pahalı. Senden,
Cape Tcmn'dan Miami'ye uzanan bir otoyol
dfliyomm.'" Melek, biraz düşünmüş ve demiş ki:
"Otoyol istiyorsun da, AÜas Okyanusu'nun
firtınalanna hiçbir otoyolun dayanamayacağını
bilmiyor musun? Okyanusu asfalt bir yoüa
kesersek gemiler ncreden geçecek? Hem
Amerikalılar sınırlan çok sıkı tutuyoriar. Tann'ya
bile 4 yıl beklettikten sonra yeşil kârt verdiler.
Başka bir şey dile." "Peki'' demiş Mandela.
"Güney Afrika'nm yüksek suç oranını sıfira
indinneni diüyorum o zaman." Melek. aceleyle
konuyu değiştirmiş: "Otoyol diyordum, dört şeritii
mi olsun yoksa alü mı?" Moses Sithole, bir gün bir
kadını gözden uzak bir yerde boğarak öldürür.
Sonra, kadının ölü bedenine fahişe' sözcüğünü
yazar. Moses Sithole, o günden sonra 36 ayn
kadma aynı sonu hazırlayacaktır. Tutuklandıktan
sonra verdiği ifadede, öldürdüğü kadınlann yıllar
önce onu tecavüzle suçlayan kadını
hatırlattıklannı söyler. Sithole, başkent Pretoria
yakınlanndaki Atteridgeville köyünün, son 40
yılda sokaklara saldığı 7. seri cinayetler işleyen
katil. İlk katil. 1956'da ortaya çıkar, altı okul
çocuğunun dillerini ve cinsel organlannı kesen bu
ilk katili, 40 yıl içinde Pangaadam, Demiradam,
Baltahadam. Kgabi, Hayvan ve Moses Sithole
ızler. Her birinin farklı bir öldürme metodu vardır,
ama garip bir rastlantı sonucu hepsi kurbanlannı
aynı yere, Skunveberg dağının eteklerine gömer.
Atteridgeville yaşlılanna göre köy, kötü bir ruh
tarafmdan lanetlenmiştir.
Güney Afrika'da seri cinayetlerin artması,
apartheid'in sona ermesiyle aynı zamana rastlıyor.
JOHANNESBURC
AYSU
ÖNEN
Irkçı beyaz azınlık hükümetinin yönetimden
çekilmesiyle. polisin sıkı baskısı da varhğını
yitirir. Bugün, Güney Afrika'da çocukluğunu ve
ilk gençliğini devlet eliyle uygulanan ırkçılık
döneminde geçirmiş bir nesil var. Yeni bulunmuş
özgürlükleriyle nasıl başa çıkacaklannı bilmiyor
bu nesil. Güney Afrika halkının baskıya dayalı
ırkçı sistem altında boğulduğu bir dönemde, bir
önceki nesilden üç buçuk milyon siyah, evlerini
bırakıp devletin gösterdiği bölgeye yerleşmeye
zorlandı. Toplu konut yapma yüzünden cayan
hükümet, milyonlarca insanın altyapısız gece
kondularda yaşamasına göz yumdu. Dün polis
zoruyla gecekonduda yaşayan halk, bugün
parasızlıktan aynı yerde yaşamaya devam ediyor.
Gecekondu mahallelerinin kenanndan lağım akan
çamurlu sokaklanndan yetişen her öğretmene
karşılık 50 tane suçlu (katil, hırsız, tecavüzcü)
dolaşıyor ortalıkta. 1995 rakamlanna göre, Güney
Afrika'da ölen her 100 bin kişiden 57'si cinayete
kurban gidiyor. Bu rakam Amerika
istatistiklennin tam 7 katı. İşte size Johannesburg
Noeli'nden bir hikâye. Biri gerçek, biri masal.
Aynı köyden 7 tane seri cinayet işleyen katil
çıktığına ve şans eseri bu katillerin kurbanlannı
aynı yere gömdüklerine inanıyorsanız, Nelson
Mandela'nın bir melek tarafından ziyaret
edildiğine de inanmalısınız. Hatta gazetede
okuduğunuz her şeye inanmalısınız ki,
başkalannın yaşamından ya da ölümünden ders
alın. Bugünlerde gazete haberleri agız birliği
etmiş, korkmamız gereken semtleri, şehirleri,
ülkeleri, insanlan haykjnyor. Sokakta gezen
tehlikenin farkında olun! Insanlardan korkun!
Meleklerden ümit beklemeyin! Insanı insandan
melek bile koruyamaz diye düşünerek temkinli
adımlarla bakkala girdim. Yanımdaik Türk
arkadaşıma: "Bakkalın sahibi Kıbns Rum
kesiminden. Aman aramızda Türkçe
konusmayalım da Türk olduğumuzu aniamasın"
diye fısıldadım. Gazetelere göre Kıbns sorunu
yüzünden Johannesburg'daki Rumlann heyheyleri
üzerindeydi. Kimliğimizi saklayarak pusuda
bekleyen tehlikeden kurtulacaktık. Tezgâhın
arkasındaki duvara yapıştınlmış Kıbns
kartpostallan solmuştu. Bakkal, aldıklanmızı
naylon torbaya yerleştirirken neredeyse
heyecandan ölecektik. Saat akşam sekize
geliyordu ve dükkânda bizden başkası yoktu.
Bakkal kınk İngilizcesiyle sessizliği bozdu: "Siz
Tûrk müsünüz?" Korkudan dilimiz tutulmuştu.
Bakkal, sigaradan kehribar rengi olmuş dişlerini
göstererek gülümsedi: "Sadece Türkler akşam
yemegi için karpuz ve beyazpeynir alırlar da."
Bir 'Yeni Rus'
böyle mi doğdu?Uzun boyluydu. Çok zayıftı.
Eski ve kirli bir kot pantolonu
vardı. Dık yakalı kazağmın
içine giydıgı güçlükle fark
edilen gömleğı de temız
olmasa gerektı. Kullandığı
tükenmez kalem.
kaybedildiğınde üzmeyecek
cinstendi. lnce parmaklan
sıgara sansıydı. Arka
cebınden çıkardığı,
özensizlikten kabarmış not
defterine durmadan bir şeyler
yazardı.
En fazla o deftere bakardı.
Belki kendıni en fazla o
defterle göz gözeyken güvenlı
hissederdi. O sıvada dağınık
saçlan, gerilerden koşup
deftere bakmak isteyen arsız
çocuklan andınrdı. Ama o,
tam zamanında başını
kaldırarak tehlıkeyi bertaraf
ederdi. Ve kaçamak bir bakışla
hep aynı kısa soruyu yinelerdi:
"Başka?"
Yanıt geciktiğinde. sigara
dumanından rahatsız olan
ınsanlann ta\nyla gözlerini
kısarak başını yana çevirirdi.
Sonra sesi duyar. rahatlar ve
sevgili not deftenne birkaç
sözcük daha eklerdi. Ardından
yine o soruyu sorardı:
"Başka?" Ses tonu, her an
patlayabılecek bir silahın
sakinliğındeydı. Sık sık
burnunu çekerdı. Oturduğu
zamanlar, konuşmanın ritmini
hızlandırmak ıster gıbi sağ
bacağını titretirdı. Önu hiç
ayakkabısız görmedım. Ama
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
çoraplannın yırtık olduğunu
v e pis koktuğunu düşündüm
hep. Belki de insanlann bu
gerçeği anlayabileceklerinden
korktuğu için düşünme
paylannı sevmez ve
sessizlikleri o ünlü sorusuyla
bozardı: "Başka?"
Cç kışıydik. Ben susardım.
Arkadaşım konuşurdu. Gönlü
başka yerde olup da ticaretle
uğraşmak zorunda kalan
ınsanlann isteksizliğini
gızlemeye çalışarak
konuşurdu. Patronlannın
kendine ilettikleri listeyi
cansız bir umutla
sıralardı: "Kömür™ Çimento—
ı Kercste- Alümim um._
Bakır-."
Ucuz tükenmez kalem, her
seferinde sonsuz bir gayretle
not defterinde gezerdi.
Söylenen her şey zapta
geçerdi.
Her bir talepten sonra. o
malum soruyla sıkıcı söyleşi
sürdürülürdü. Arkadaşım
bazen bu monotonluğu
bozmak için, istediği mallann
bulunma şansını sorardı. Bu
sorunun yanıtı da hep aynıydı:
"Genelde var. Bakanz."
Bundan yıllar önceydi. Rusya
"ticaret sanaü" ile yeni yeni
tanışıyordu. tlk
"işadamcıklarT ortaya
çıkıyordu. (O zaman daha
onlara " Yeni Rus"
denmiyordu.) Hangi malın
kimde olduğu belli değildi.
Olur olmaz adamlar
boylanndan büyük vaatlerle
yabancı fırmalann karşısına
çıkıyorlardı. Güvendikleri tek
şey vardı: tlişkileri! Henüz
açıktan ticaret yapamayan
Komünist Partisi ileri gelenleri
ve fabrika yöneticileri
arasından tanıdıklannı
kullanıyorlardı.
Zamanla bu aracı takımının
saflan olağanüstü genişledi.
Kimisi palazlandı. Kimisi de
hep aynı yorgun umutla ve
parasız geçirdi günlerini.
Acaba bizim "başkacı ahbap"
köşeyi döndü mü?
Yoksa yine aynı kotu giyip
aynı türden tükenmez
kaleTrrtcri mi kullanıyor?
Yıllar önce arkadaşıma "Bırak
şu npın" derken haksız
mıydım? Bugünün zengin bir
fırma sahibinin içindeki
cevheri o zamandan fark
edemedim mi yoksa? Acaba o,
geleceği benden daha iyi
tahmin eden kararlı ve zeki bir
genç miydi?
Bilmem. Pek umursadığım da
yok bu soruyu. Ama
görmediğim çoraplannın hâlâ
yırtık ve pis koktuğuna
dair bahse girerim.
İ ddVİnlİklCYİn SİZBtnİ AvustralyahdalgıçRodHartIey,kendisiıümaviderinlik-
* lerde yatan sırlan bulmaya adamış. Hartiey, aylardır Pi-
lar Projesi çerçevesinde dalış yapıyor. Pilar Projesi, 1690 yıünda Guam Adası açıkiannda batan Is-
panyol karyonu Neaustra Senora del Pilar de Saragoza Santiago'nun enkazının bulunup çıkanlma-
sını hedeflivor. Karyonun, çoğunluğu gümü; paralardan oluşan 30 tonluk hazine tasıdığı sanılıyor.
Özel yaşamım artık sizlere ömürÇoğumuz büyük bir sempari ve
üzüntüyle "O"nu konuştuk geçen yaz.
Hiç tanımadığı halde ardından bitip
tükenmez gözyaşlan dökenlerimiz oldu.
Cenazesini yalnız bırakmayan ve
günlerce yas tutan milyonlarca insan.
Öte yandan kendisini belki çok hoş,
ama oldukça da boş, yardım
faaliyetlerini ise de\ede kulak kabul
edenler bile "CTndan söz etti. Ya da
"O"ndan söz edilmesinden sıkılarak
yine "O"nu anlatan yazılar yazdılar.
Paparazziden kaçarken aşın hıza kurban
giden Prenses Diaoa'dan söz ediyorum.
Utangaç, kılıksız bir tngiliz güzelinın
profesyonel ellerde zerafetin doruğuna
ulaşmasıyla masalsı karakterine ıyice
oturmuştu Diana. Ölümünün ardından
özel yaşamın ihlali konusu günlerce
gazete sütunlarmdan inmedi. Herkes
tavır aldı, diş biledi paparazziye.
Dıana'nın spor kulübünde aerobik
yaparken, Uzakdogu'daki bilmem ne
ülkesinde yoksul minikleri sanp
sarmalarken. çocuklanyla, şu halde, bu
halde, bazılan gizlice çekilmiş
fotoğraflanna ilgiyle bakıp bu
fotoğraflann yer aldığı gazeteleri
masumane bir şekilde satın alıp söz
konusu paparazzilere prim verdirten
bızler degilmişız gibi her birimiz öfkeli
bir iki Iaf geçirdik kafamızdan. Bu kadar
ünlü, bu kadar zengin. güzel ve popüler
olmamızdan kaynaklanan gizli
kıskançlığı azaltan bu kötü son
nedenıyle "O" olmadığımız için iç
geçirmeyle kanşık da olsa rahat bir nefes
aldık yine de. Ne ünlü, ne zengin, ne
güzeldik belki. ama paparazzinin koca
burnunu sokmayacağı, dingın bir özel
yaşamımız vard\ işte.
Acaba gerçek bu mu? Yoksa özel
yaşantımızın bir sürü aynntısı olanca
önemsizliğine, olanca sıradanlığına
karşın hoyrat bir çıft elin didik didik
ilgisine konu olabilir mi? Maalesef evet.
Durun, hemen sevinmeyin. Özel
yaşammızın mmcıklanmasınm nedeni ne
AMSTERDAM
ICLAL
AKÇAY
tıraş aynasını çatlatan yakışıklılığmız ne
de patronunuzu bunalımlara sürükleyen
keskin zekâkınız. Bu merakın kaynağı,
kaybolması korkusuyla cüzdanınızın iyi
bir cebine özenle yerleştirdiğiniz kredi
karnnız. Çünkü siz bir tüketicisiniz.
Mesleğinizde doruğa yükselmemiş,
kendi çevrenizde bile popülerlik
basamaklannın en altlannda dolaşıyor
olsanız da ne gam. Bedelini kredi
kartıyla ödemediğiniz heT alışverişle
tüketici profıli çıkarmakla uğraşan
şirketlerin ilgi odağısınız. Kredi kartı
kullanmaya başladığınızdan beri posta
kutunuzdan eksik olmayan, önce ilgiyle
kanştırdığınız. ancak artık giderek
sıkıldığınız "junk mail" bunun basit bir
sinyali. Hollanda'da süper market zinciri
Albert Heijn dıleyen her müşterisine bir
Air Miles kartı veriyor. Bu kartı her
alışveriş yaptığınızda kasiyere kayıt için
veriyorsunuz ki sonunda harcadığınız
para oranmda Air Miles kazanın.
Topladığınız bu puanlarla bedava bir
uçak yolculuğuna çıkmanız, o da tüketici
olarak ömrünüz yeterse uzun yıllar
alabilir. Ama onun yenne size
alabileceğiniz başka bazı mallar
sunuluyor. Üstelik Air Miles kartını
belirli birkaç zincir dükkânda da
kullanabiliyorsunuz. Artık siz de bir Air
Miles mahkûmusunuz. işte bu şekilde
birileri, bir yerlerde satın aldığınız
mallarla nereye ne kadar para
harcadığınızdan, hangi sıklıkla,
nerelerde alışveriş yaptığınızdan yola
çıkarak sızin bir tüketici olarak
profılinizi çiziyor. (Genç bir sanatçı
olarak portrenizle kimse ilgilenmese de)
sizinle ilgili ele geçırilebilen her
aynntıyı dosyanıza ekliyor ve tek
başınıza olmasa da çok sayıda başka
dosyanın içeriği olarak öyle ıstenır hale
gelıyorsunuz ki aklınıza gelmeyecek
çeşitlıhkte şirket sizler için büyük
paralar ödemeyi kabul ediyor. Sizinle
ilgili dosyayi açan şirket buradaki
bilgilerden yararlanarak ya elindeki
üriinü sizin alışkanlıklannıza uydurmaya
çalışıyor ya da ürünü için zaaflannızı,
özelliklerinizi kullanıyor. Sonunda
modern dünyanın tüm nimetlerinin
sunulduğu devasa alışveriş
merkezlerinde. cebinizde plastik
kartınız, yüzünüzde önce al sonra
ödeyin rehaveti, size sayısız çeşittekı mal
arasından "kendinize en uygununun"
seçme şansı sunulduğu özgür dünyada
güvenli adunlarla ilerliyorsunuz. Aman
gülümseyin. belki köşedekı güvenlik
kamerasından geçen görüntünüz
fotoğraf haline getirilip dosyanızı
süsleyebilir.
B i l m e y e n l e r v e i l e r l e m i ş l e r i ç i n
KIŞ DÖNEMİ
ALMANCA KURSLARIGoethe Enstitüsü'nün merkezi sınavlarına hazırlık
Kayıt için
Tarih: 5 - 8 Ocak 1998
Saat: 10.30 - 13.00 ve 14.30 - 18.00 arası
Yer: TEUTONIA Galip Dede Cad. 85 Tünel/Beyoğlu
Tel: 251 82 65 ve 293 66 68
ALMAN
KÜLTÜR
MERKEZİ
GOETHE
INSTITUT ISTANBUL
1996CUMHURİYETAJANDASt Cumhuriyet
Lûks ciltii büyük boy
ajandayı Istanbul'da
Taksim ve Cağaloğlu
Sergi salonlanmızdan
lzmir"de lleri (Konak),
Temmuz (Kemeraltı),
Aydın (KipaJBomova)
Kitabevlerinden,
Adana'da
Cumhuriyet Krtap
Kulübü Sergi
salonundan ve de
kitapçlardan
edinebilirsiniz.
Ryab:1.250.000 TL
^ ^ kitap kulubu
Çlt PmiLAIM t.{.
Telefonla sipariş vermek ve a/andaya kısa sürede
ulaşabilmek için Tel:(0212)514 01 96
YELIK'%1 O C A K 1 9 9 6 / 3 1 A R A L I K 1 9 9 6 / \ J
1996 Yılının önemli olaylart,
Köşe yazılan, Karikatürieri,
Çfzgı-Sanöannı içeren bez cittli bu ytllığı, Istanbul'da
Taksim ve Cağaloğlu Sergi salonlanmızdan Izmir'de
lleri (Konak), Temmuz (Kemeralb), Aydın
(Kipa/Bomova) Kitabevlerinden, Adana'da
Cumhuriyet Kitap Kulübü Sergi salonundan ve de
kitapçlardan edinebilirsiniz.
Ryatı:1.250.000 TL
r Cuml
ı kulübükitap kûlubû
ç*C p«z«m*M« «j.
Teiefonla sipariş vermek ve yıllığa kısa sürede
ulaşabilmek için Tel:(0212)514 01 96
Aman, az kaldı
bitiyortatilL
Ankara'da sevgili bir
dostum, otomobıl
sürerken sürekli olarak
diğer araç sürücülerini
"düşman" olarak
görür. Kendisi ana
yolda mı gidiyor, yan
sokaktan arabasınm
"burnunun ucunu"
neredeyse ikinci
kapıya kadar çıkanp
bekleyen kişi onun için
tipik bir düşmandır.
"Bak bir düşman
daha" der yanındakine,
"son anda önüme çıkıp
çarpışmayı mı
tasarlıyor, yoksa
aklınca kurallara
uyarak bana yol mu
veriyor, bilinmez.
Bunlara potansiyel
düşman denir".
Ben de bu ülkede
büyük tatilleri kendime
birer potansiyel
düşman olarak
görüyorum. En
,,^ej(erinin önemli
bölümüne neyse,
nihayet, ıte kaka
atlattık. Çam
ağaçlannın balkondan
atılacağı "on üçüncü
gün" (6 ocak) noel ve
yılbaşı tatillerinin bitiş
günü de olacak. işte o
zaman derin bir soluk
alacağım! Of bee!
Geçen hafta 5 gün
postasız kaldık.
Önceki gün 6
Cumhuriyet birden
geldi, sıraya
koyduğumda, bula bula
tam da pazar
gününkünün eksik
olduğunu gördüm.
Gecikip gelirse, ne âlâ,
yoksa fitil oldum
demektir. Yalnızca
gelen posta değil,
postaneden alınması
gereken kitap. paket
gibi posta da bir sorun
oluyor bu tür tatillerin
öncesinde ve
sonrasmda.
Postanede bir sıra
numarası aldım,
önümde 112 kişinin
olduğunu ve yaklaşık
bekleme sûresinin 42
dakikayı bulduğunu
öğrendim! Kaldı kitap
artık haftaya.
Ekmeksiz mi kalındı,
yoğurt mu gerekiyor,
soğan mı bitti, haydi
bir başka kuynığa. Iki
elinde iki koca kâğıt
torba -evet, burada
bizdeki 'poşet'in
kâğıttanı da var, çevre
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
kaygısıyla üretilen ve
yeğlenen- bir
geliyorsun otobüs
durağına, yanm saatte
bir olan otobüsün
poposunu görüyorsun.
Ya bekleyeceksin, ya
iki kolun
şempazeninkine benzer
derecede uzayarak
torbalan taşıyacaksın,
ya da iyi kalite bir şişe
şarap parasını taksiye
toslayacaksın. Onu da
bulursan, hiç kuşkusuz.
Doğru, değerli Orfaan
Birjpt gibi kar yağdığı
için Ikitelli'den
Caddebostan'a özel
aracıyla 8.5 saatte
gıdebilen bir "''
İstanbullu için bu *j
yakınmalar vız gelir **
tıns gider. Ancak her
insan, içinde yasadığı
koşullara göre değer
yargılan edmir.
Havanın saat 09.00'a
doğru şöyle bir
aydınlandığı ve ev
içinde ışıksız
dolaşılamadan, gazete
bile okunamadan
bırkaç saat geçirdikten
sonra saat 14.00'de
karardığı, sürekli
bulutlu ve puslu
Stockholm'de
benim gibi bir
Ankaralı, her yıl bir
kez daha merak eder
hangi akla hizmet hâlâ
burada olduğunu ve
yeniden anlar neden
kuzeylilerin intihar
istatistiğinde
Ruslarla birlikte önde
gittiklerini. Son üç
hafta içinde bir kez,
sanınm bir saatçik
güneş göründü ve
çevremdekiler hemen
dalga geçtiler
"Yukanda pariayan şey
ne" diye sorarak. En
uzun bayramı ve en
uzun geceyi geride
bıraktık artık. Şimdi
üstelik burası
Avrupa'nın kültür
başkenti.
Sıra aydınlık günlere
ve kuyruksuz
yaşamaya da gelecek
elbet.
Az kaldı.
ECumhurİYet
kitap kulübü
ÇAĞ PAZARLAMA A.Ş.
Adınıza Kitap İmzalansın
İstemez misiniz?
"CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ" Ocak ayı
etkinlikleri arasında "SÖYLEŞIÜ İMZA GÜNLERİ"
sürecek. Oysa belki o günlerde Istanbul dışında
olacaksınız. Ya da işiniz engelleyecek TAKSİM
SERGİ SALONU'na o saatlerde gelişinizi. CKK ne
güne duruyor! CKK'ne bir telefon edin; kredi
kartınızın numarasını ve son kullanma tarihini
yazdınn, sonra da imza gününe katılan dilediğiniz
yazann, istediğiniz kitap ya da kitaplannı isteyin.
"Kitap Kurdu" indirimi dtşında ve de posta gideri
içinde hemen adresinize gönderilsin. "İmza
Günleri"nin yazarları mı? İşte onlar:
YALVAÇ URAL, FERHAN ŞENSOY, ARİFE
KALENDER, İSMAİL GÜLGEÇ, ACLAN URAZ,
TOKTAMIŞ ATEŞ, OKTAY EKİNCİ, ERDAL ATABEK,
NEZIH H. NEYZİ, TUNA BALTACIOĞLU
Tel:(212) 514 01 96 Faks:(.212)514 01 95