28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27OCAK1998SALI 10 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL 'Kuzgımcuklu Fazilet'in sorunlarıAnkara Devlet Tiyatrosu yapımı "Kuzguncuklu Fazüet", dönemin en çok tutulan oyunlanndan biri. ANAP Mil- letvekili Ydmaz Karakoyunlu nun on yıl önce yazdığı, ama ilk kez sahnelenen oyunun Ankara Devlet Tiyatrosu yapı- mında "Hacı, Bacı, Çete, Onbaşı. Tak- srnı'deCami"gibi göndermelerin eklen- mesiyle, yüzeyse! bir REFAHYOL taş- laması oluşturulmuş. "Kuzguncuklu Fazüefi gecikmeli olarak yeni izledim. Gerçekten de müt- hiş eğleniyordu seyirci... Oysa oyun Jkinci Dünya Savaşf nın "yokluk"yılla- nnda halkın sırtından haksız kazanç sağ- layan fırsatçılan denetlemek ve hazine- si dibe vurmuş devleti kalkındırmak için konan "Varhk Vergjsi'' olgusu çevresin- de biçimlendirilmişti. 1940'h yıllann Varlık Vergisi uygula- masının yararlan ve zararlan uzun uza- dıyatartışabilir. Kimi vatandaşianmıza. maliye memnrlannın "keyfi" yaklaşım- lan sonucunda yıkım getiren (kimi işa- damlannın. tutan malvarlığını aşan ver- gileri ödeyemediği için Erzurum'un Aş- kalesi'ne yol yapımı için taş kırmaya gönderildiği). vergi kaçırma yolunu bul- muş kimilerinin ise kılma bile dokuna- mamış. bu arada pek çok iş bilirin de kö- şeyi dönmesine dolaylı olarak neden ol- muş. çeşitli yönlerde dramatik boyutla- n olan biruygulama. (Oyundaki "Aşka- le'ye bir üd" esprisine ise olaym çok yön- lü boyutlannı biliyormuşçasına kıkır kı- kır gülüyoruz!!!) Yazar Karakoyunlu broşürde yer alan yazısmda, geçmişteki bir olaydan yola çıkarak bugüne bir ileti sunmak istedi- ğini belirtiyor. Amaç. "fazuet*le "firsat- çıuk"olgusunun toplumumuzda hep y an yana gittigini ve fırsatçının erdemliyi ne yazık ki her seferinde alaşağı ettiğini göstermek. Karakoyunlu, oyununun ek- sen kişileri olarak Varlık Vergisi'nin "magdurlan"nı değil, bu uygulamadan kazançlı çıkanlan almış. (Keşke mağ- durlan da dile getireydi sahnede. Olayın tarihsel tabanını oluşturan **dnnn T> ı tüm boyutlanyla sergilemiş olurdu.) Yazann bir amacı da lkinci Dünya Sa- vaşı öncesinin "kirlennıemiş'' Istanbu- lu'nu. 1940'lann ve günümüzün "kir- lenmiş" toplumuyla karşılaştırmak. Bu nedenle de oyununu Kuzguncuk'ta ge- çirmiş; eski günlerin "nostalji"sini dile getiren şarkılarla bezemiş. "Kuzguncuklu Fazüet" başlıgı ve Ka- rakoyunlu'nun sunuş yazısında belırtti- ği genel yaklaşımı, ister istemez Hakhın Taner'in, Boğaz'ın bir semtinde. Cum- huriyet dönemi içinde yaşanan değişim- leri ve eski değerlerin bir yana atılışını evlet Tiyatrolan'nın görevi, Türk seyircisine tiyatro sunmaktır. Düzeysizliği yıllardır eleştirilegelen televizyon eğlencelerini tiyatroya taşımak değil. Gelelim oyunculara. Önca emek verdikleri yapımın sıradan politik şakalarla, "belden aşağı" esprilerin yönelttiği jestlerle bezendiği, her şeyden önce de, oyunculuk hünerlennin kaba fars itiş kakışmalanna indirgendiği bir gösteriye dönüşme yönünde geliştiğini fark etmemişler midir? Kuzguncuklu Fazilet Kuzguncuk'ta yaşamakta olan bir ev kadınının 19401ı yıDardaki engeUenemez yükseüşini aniatıyor. "nostaljik" bir yaklaşımla dile getiren ünlii "FaziletEczanesi" oyununu çağnş- tırıyor. Semt sakinlerinin yaşantılan yo- luyla, toplumda yaşanan değişimin ge- nel panoramasını veren bu oyun, 'anla- na' kullanımı dışında, dramatik bir ya- pı içerir ve semtin yerel değerlerinin. kü- çük esnaf dayanışmasının, insanca iliş- kilerin, kent ve toplutn düzeyindeki be- tonlaşma ve sanayileşme eylemi içinde yitip gidişini sahnedeki olaylarla göste- rir. Dolayısıyla "nostaljik" yaklaşımın sahnede "dram" olarak yansıyan eleşti- rel bir vurgusu vardır. Bu oyunda şarkı ve dans kullanımı yoktur. Eski ve yeni Istanbul'u sahneye girip çıkan oyun ki- şilen, eczanede ve çevresinde yaşanan olaylar \e ılişkiler dile getirir. "Fazilet Eczanesi" her öğer.in yerli yerine otur- tulduğu bir "toplumsalçevre"oyunudur. Karakoyunlu'nun-metnrni deokudu- ğum- oyunu ise Istanbul bağlamında böyle bir "nostalji" atmosferi oluştura- cak biçimde yazılmamıştır. Sahnede Is- tanbul'un "temiz" olduğu gûnleri yaşa- tacak herhangi bir öğe yer almaz. Bu ne- denle "eskj" ve "iyi" olanla "yeni' ve "kötü" olan arasında dramatik bir kar- şıtlık oluşmamaktadır. Oyunun tabloları çerçeve sahneye ve perde önüne yerleştirilmiştir. Perde önünde. çeşitli tüketim maddelerinin "karne"ye bağlandığı savaş ortamının yoksullan ve "karne" satıcılan sergile- nir. Kışiler zaman zaman şarkı söyleyip dans ederler. Kısacası, genellikle çerçe- ve sahne içinde yer almasına karşın, çok eklemli bir yapısı olan ve "göstermed" biçeme ışık tutan bir yaklaşım sunul- maktadır metinde. Haldun Taner'in, "Fazilet Eczanesi*nden epeyce yıl son- ra ürettiği "Keşanlı Ali Destanı" gibi. Ancak. Taner'in bu yapıtı "epik müzt- kal" olarak oluşturulmuş. metınlc müzik organik olarak bütünleştirilmiştir. Kara- koyunlu'nun oyunu ise ne epik müzikal ne de dramatik bir oyun olarak nitelen- dirilebilir. Oyun Kuzguncuk'ta yaşamakta olan Fazilet adlı bir ev kadınının 194O'lı yıl- lardaki engeUenemez yükselişini anlat- maktadır. Namuslu (bu nedenle de pek sevmediği) bir maliye memurunun yok- sul kansıyken, Varlık Vergisi uygulama- sının başlamasıyla, sevimsizoğlunun hiç rahat bırakmadığı, kocasını da hep yan gözle bakmakla suçladığı beslemesini Mülkiyeli bir maliye uzmanıyla evlen- dirdikten sonra, karısının cinsel çekici- liğine karşı koyamayan damadının yet- kisini kullanarak, vergi kaçıımak iste- yen haksız kazanç sahiplerini kollayan ve bu yoldan büyük bir servet edinen, ca- hil ama kurnaz bir kadının serüvenini... Fazilet, oyunun başından sonuna dek hiçbir iç değişim yaşamaz. Taner'in Ke- şanlı Alisi'nin ve VasıfÖngören'in Asi- yesi'nin yaşadıklan dönüşümlerin tam tersine, oyunun başında sergilenen olumsuz kişiliği oyun ilerledikçe daha da sevimsizleşir, o kadar. Oyun kişilerinin kalın hatlı "tip"lere Doğumunun 100. yılında çeşitli etkinliklerle gündeme gelen Brecht'in oyunlan kızına emanet 'Onıın yazchgı her şey hâlâ geçerlT Kültür Servisi - Almanya'nın efsanevi oyun yazan Bertolt Brecht'in doğumunun yüzüncü yılı, 1998 süresince dünyanın dört bir yanında yeni kitaplar. filmler, bel- geseller ve oyunlarla kutlanıyor. Etkinlik- ler çerçevesinde, Brecht'in kızı Barbara Brecht-SchaH'ın eşi Ekkehard Schall ıle torunu Johanna da Londra'da "Brecht Öl- dü ve Ben Haklıyım" başlıklı bir gösteri sunacaklar. Alman edebi çevrelerinin yakından ta- nıdığı bir isim olan Barbara Brecht-Schall, tüm bu etkinlikleri dikkatle izliyor. Anne- sinin 1971 yılındaki ölümünden bu yana babasının bıraktığı zengin kültürel mira- sı yaşatma misyonunu üzerine alan Brecht-Schall, Brecht sahnelemek isteyen tiyatrolann önce kendisinden onay alma- sı gerektiğini vurguluyor: "Brecht oyna- yacaksan, Brecht gibi oynayacaksın. Oj u- nu kesebilirsin, ama istediğin ekleme>i ya- pamazsın. Bunun dışında bir sınırlama vok." Almanya'nın önde gelen birçok tiyatro yönetmeni ise Barbara Brecht-Schall'ın oyunlara katı sınırlamalargetirdiği gerek- çesiyle 1980'li yıllarda biraraya gelerek, yapıtlannın üzerinden telif hakkı kalkana kadar (geçerli yasalara göre 2026 yılında Brecht oyunlan için artık telif hakkı öden- mesi gerekmeyecek) Brecht'i boykot et- meyitasarlamışlardı. Berlin'in Kültür Ba- kanı, aynı tehdidi birkaç yıl önce yinele- di. Barbara Brecht-Schall ise 'yetkflerini aştığı' gerekçesiyle kendisine tepki du- yanlara kulak asmıyor: "Bu yapıtlar bana miras kaldı. Ben de bana kalan mirası elimden geldigince koruyorum, başkası bu mirası benden Ki koruyamaz." Almanya'da tiyatro ve edebiyat dünya- sının 'korkulu riiyası' haline gelmesine karşın, Barbara Brecht-Schall aslında pas- ta yapmak, broş koleksiyonu yapmak ve eski Star Trek dizilerini tekrar tekrar izle- mek gibi tutkulan olan, sevimli bir eg- santrik olarak tanımlanıyor kendisini ya- kından taniyanlarca. 1933 yılında Hit- ler'in iktidara gelmesiyle üç yaşındayken Almanya'dan kaçınlan ve çocukluğunu, babasının senaryo yazarlığı yapma umu- duyla gidip hayal kınklığına uğradığı Hollywood'da geçiren Barbara Brecht- Schall, Bertolt Brecht'in çok iyı bir baba olduğunu aniatıyor: "Çocuklannı çok se- ven, çok Ki bir babaydı. Cazibeli, komik ve son derece zekK'di" Brecht ailesi savaş bittikten sonra Al- manya'ya dönmüş ve Doğu Berlin'e yer- leşmişti. Brecht'in kurduğu Berliner En- semble, yeni devletin tiyatro alanındaki simgesi haline geldi. Barbara Brecht- Alman edebivatının ünlii ismi Bertolt Brecht'in 100. doğum yılı kutlanıyor. Schall. Berliner Ensemble'ın başaktörü, Brecht'in erkek başrollerinin yetenekli yorumcusu eşi Ekkehard Schall ile orada tanıştı. Ancak bugün babasının kurduğu Berliner Ensemble'la da kavgalı Barbara Brecht-Schall. tiyatronun artık yeni fikir- ler üretemediginı düşünüyor. Bugünler- de, babasının en ünlü oyunlannı sahnele- Brecht'in yapıtlarının çoğunun, ünlü yazann üç âşığı tarafından yazılmış oldu- ğunu iddia eden "Brecht & Co." adlı kita- bıyla olay yaratan yazar John Fuegi de Brecht'in doğumunun yüzüncü yılı nede- niyle kitabının genişletilmiş bir baskısını şu günlerde piyasa\a sundu. Bu kitabın yayımlanmasından sonra. Brecht'in sek- 'abasının ovunlannın kendi ölümünden sonra da yaşayacağına inancı sonsuz Barbara Brecht Schall'ın:"Bazen babamın oyunlannın modasının geçtiğini, artık söyleyecek sözü kalmadığını hissedebilsem ne kadar güzel olurdu diye düşünüyorum. Ama hâlâ savaşlar var. ırk aynmcılığı sürüyor, sınıf çatışmalan sona ermedi. Onun yazdığı her şey hâlâ geçerli. bazen eskisinden de çok diye düşünmeden edemiyorum." me hakkını Deutsches Theater'a veriyor. Berliner Ensemble'ın sanat yönetmeni Stefan Suschke ise. "Brecht'in en iyi oyun- lannı sahneleme hakkını artık alamadığı- mız için üzülüyoruz ama Brecht ismi bu ti- yatroda hâlâ yaşıyor. Brecht'in ruhu bu ti- yatronun duvarlarına sinmiş bir kere. Çünkü o, toplunı \e politika konularına ilişkin söyle>ecek sözü olan \ii/\ılımı/jn üç dört yazanndan biriydi" diyor. reterlennden bin olan Elisabeth Haupt- mann'ın vârisleri. "Üç Kuruşluk Ope- ra"nın vayın haklan üzerinde hak iddiaet- mişti. Barbara Brecht-Schall. bu iddialan saç- ma bulduğunu söyleyerek, Hauptmann'ın John Gay'ın "Dilencinin Operası"nı Al- mancas a çe\ ırmektcn haşka bir işle\ i ol- madığını öne sürüyor. Brecht-Schall. "Bu kadar saçmalık olmaz. Tıpatıp aynı tarz- da \azan üç kadını nereden bulmuş olabi- lir babam?" diye soruyor. Bazı eleştirmenler. İcomünizmin çökü- şünden sonra Brecht'in sosyalizminin an- lamını yitireceğini ve oyunlannın eskisi kadar ilgi görmeyeceğini öne sürmüşler- di. Oysa Almanya'nın yeni kuşak yönet- menlen, Brecht'in on yıl kadar önce pek ilgi görmeyen "İn the Jungle of the Citi- es" ve "Saint Joan of the Stockyards" gi- bi oyunlannı sahneleyerek önemli başan- lar elde ettiler. Bertolt Brecht. Doğu Almanya'da yaşa- >ıp oradaki rejimi desteklemesine karşın, Avusturya pasaportuna sahipti ve Isviç- re'de banka hesabı vardı. Doğu Berlin'in sosyalist buıjuvazisi içinde yer alan aile- si, birçok Doğu Alman vatandaşına tanın- mayan ayncalıklara sahipti. Sözgelimi Barbara Brecht-Schall, istediği zaman yurtdışına çıkabiliyordu; hatta Berlin du- van yıkıldığında New York'ta bulunuyor- du. Doğu Almanya'da yetişen her çocuk, Marksist-Leninist kuramlann yanı sıra Brecht'i de okulda öğrenmek durumun- daydı ve belki de bu nedenle, o dönemde yetişmiş kuşak ünlü yazara pek ilgi duy- muyor. Berliner Ensemble'ın dramarurg- lanndan Stephan Wetzel, 1998 yılı süre- since çeşitli etkinliklerle gündeme gele- cek Brecht'in, önümüzdeki yıllarda göz- den- yiteceğini düşünüyor. "Biz Berliner Ensemble'da Brecht sahnelemek zonın- dayı/. Ama tüm oyunlannın bugün için bir mesaj içerdiğini söyleyemem. Tabii baş- ka ülkelerde durum farklı olabilir, Brecht tiyatrosunu politik bir araç olarak kulla- nanlar dönüp Berliner Ensemble'dan feyz almak isteyeceklerdir elbette. Ojsa Berli- ner Ensemble'ın da kendi sorunlan var, bugün artık 90'lann sonuna geldik_." di- yor. Barbara Brecht-Schall, gecen yıl Al- manya'da sahnelenen Brecht yapımlann- dan toplam 1 milyon mark gelir elde et- miş; bu yıl Brecht'in doğumunun yüzün- cü yılı nedeniyle düzenlenen etkinlikler göz önünde bulundurulduğunda bu rakam iyice artacak. Babasının oyunlannın kendi ölümün- den sonra da yaşayacağına inancı sonsuz. "Bazen babamın oyunlannın modasının geçtiğini, arnk söyleyecek sözü kalmadığı- nı hissedebilsem ne kadar güzel olurdu di- ye düşünüyorum. Ama hâlâ savaşlar var, ırk aynmcılığı sürüyor, sınıf çatışmalan sona ermedi. Onun yazdığı her şey hâlâ geçerli, bazen eskisinden de çok diye dü- şünmeden edemiyorum" dıyor babasının kızı. Barbara Brecht-Schall. indirgenmiş olması ve olaylann "şema- tik" bir düzende geliştirilmesi nedeniy- le. algılayıcı neyi neyle açıklayacağını şaşırmakta. kendi kendine garip sorular sormak zorunda kalmaktadır. 194O'lı yıllann namuslu maliye memurlan (Fa- zilet'in kocası Nizami) kendi kanlannın döndürdükleri dolaplara seyirci mi kalır- lardı? Mülkiye mezunlanyla evlenen saf evlathklar, analıklannın buyruguyla ko- calannı kandırmak için cinsel çekicilik- lerini kullanmakla kalmayıp, gereken herkesin koynuna mı girerler, sonra da yaptıklanna pişman mı olurlardı? Bir roman anlatımı içinde derinleme- sine incelenebilen kişiler ve ilişkiler, ti- yatronun sınırlı süresinin gerektirdiği ekonomik anlatıma yerleştirilemeyince, ortaya "dnunatik" niteliği ve inandın- cılığı sınırlı "grotesk" bir olay çıkıyor. Grotesk olayda iç içe geçmiş iki eksen egemen; parasal kazanç tutkusu ve cin- sel azgınlık. Belden aşağı esprilerle bezenmiş cin- sel eylemin oyunda öne çıkması, ">«rgi kaçırma"nın uzun yıllardır gündemde olduğu toplumumuza "dognı" ve "ge- rekH" bir "uyan" sunmaya çalışan yaza- n, kendi amacma ters düştüğü bir konu- ma sokuyor. Çünkü, "hakça vergi öde- mek" gibi yaşamsal bir konuyu, Huysuz Virjin'in televizyon şovlannda bile "bi- öp"lenen türden esprilerin destegiyle ir- delemek söz konusu olamıyor. Sonuç olarak da, rahmetli Muammer Kara- ca'nın ya da Nejat Uygur'un tuluat gös- terileri düzeyinde donup kalmış, işleniş biçemi dolayısıyla içeriği kafa kanştı- ran, müzikli olduğu için "kabaremsi" özellik taşıyan bir metin oluşmuş. Oyunun yönetmeni Erdal Küçükkö- mûrcû, anlatıcı, şarkı, ve dans gibi "gös- termed'' öğeler taşıyan "Kuzguncuklu Fazilet" metninin içerdiği "grotesk"ten yola çıkarak, geleneksel "göstermeci'' biçeme dayalı, ama baştan sona abartılı bir seyirlik oluşturmuş. Nalan Türkoğ- lu aynı grotesk doğrultuda alacalı bula- calı giysilerle donatmış oyunculan. Ka- lın çizgili tiplemeler ve yoğun bir itiş ka- kıştan oluşan sahne olayı içinde Metth Seskır'ın geleneksel seyirlik anlayışımı- za denk düşen, düzeyli şarkı ve dans par- çalan da curcunanın bir parçası olmuş. Tüm oiaylann aynı orta alanda geçiril- mesi nedeniyle de, oyunun trafiği için- den çıkılmaz bir biçim almış. Göbek dansı figürlerinin ve popo ellemelerin temel görsel vuruculuğu oluşturduğu sahne olayma Hacı ile Bacı'ya gönder- me yapan birkaç güncel-politik şaka da eklenince pişmiş aşa iyice su katılmış. Ortaya yerli yersiz politik espriler içeren ve popo kıvırma, gerdan kırmalarla "göbeksever" halkımızı kendinden geçi- ren, televizyon şovlarını kıskandıracak bir gösteri çıkmış. Devlet Tiyarrolan'nın görevi, Türk seyircisine ti- yatro sunmaktır. Düzeysiz- liği yıllardır eleştirilegelen televizyon eğlencelerini ti- yatroya taşımak değil. "Kuzguncuklu Fazilet"ın sahnelenme aşamasında böyle ters bir amacın gü- düldüğünü sanmıyorum. Ortaya çıkan talihsiz du- rum, metnin sorunlarıyla yapımın sorunlannın en ta- lihsiz biçimde buluşmasm- dan kaynaklanmaktadır. Besbelli, bu yapım bağ- lamında herhangi bir dra- maturgi çalışması yapılma- mıştır. Program dergisinde bir dramaturg ismi geçme- mektedir. (Ortada metinde- ki sorunlan tartışan bir dra- maturgi raporu olduğunu da sanmıyorum.) Duyarlı, incelikli,çalışkanbiroyun- cu olan ve özellikle genç- lerle yaptığı çalışmalarda yaratıcı bir yönetmen kim- liği sergileyen Küçükkö- mürcü'nün sorunlu bir met- ni en kestirme sonuca ulaş- tıracak biçimde değerlen- dirmesinin iki nedeni olabi- lir: Oyunu sınırlı bir süre içinde sahneye çıkarma zo- runluluğu ya da bu oyunu sahnelemeye hevesli olma- ması. Her iki durumda da Ankara Devlet Tiyatrosu yönetiminin sorumluluğu vardır. Gelelim oyunculara. On- ca emek verdikleri yapımın sıradan politik şakalarla. "belden aşağı" esprilerin yönelttiği jestlerle bezendi- ği. her şeyden önce de, oyunculuk hünerlerinin ka- ba fars itiş kakışmalanna indirgendiği bir gösteriye dönüşme yönünde gelişti- ğini fark etmemişler midir? Örnekse Tülay Bursa gibi, nice zor oyunda sınav ver- miş deneyimli bir sanatçı bu oyundaki çalışmasıyla sanatçı kişi birikimine ne katmıştır? Tiyatro kolektif bir çalışmadır. Yöneticile- rinden sanatçılannadek bir yapımın oluşmasına katkı- da bulunan herkes ulaşılan sonucun sorumluluğunu paylaşmalıdır. YAZI ODASI SELtM İLERİ Hafid Ziya'yı Okuduk mu? Halid Ziya Uşaklıgil adı bende Aşk-ı Mem- nu'yla belirir. Yok, evimizde Aşk-ı Memnu bir kitap olarak bi- zimle yaşamıyordu. Birkaç sayfası, özeti, tahlili ablamın lise son sınrf ders kitabındaydı; Nihat Sami Banariı'nın yazdığı, hazırladığı Türk Dili ve Edebiyatı. Ablam lise sonda olduğuna göre ben de orta- okuldayım. Bazı yazarlarımızı okumaya başlamı- şım, ama aralannda Halid Ziya yok. Açıp açıp Aşk-ı Memnu alıntılannı okuyorum: Beşir üşüyor, doğup büyüdüğü çöllerin kızgın güneşini özlüyor. Bihter acı çekiyor. Adnan Bey'in kızı piyano başında... Bunlar mıydı? Belki. Belki de şimdi öyle hatır- lıyorum. Aşk-ı Memnu, Halid Ziya'nın 'talihli' romanla- nndan; hiç olmazsa televizyon dizisi oldu, üste- lik unutulmaz bir dizi oldu. Televizyon dizileri o za- man ciddiye alındığından, böylesi değerli çalış- malar gerçekleşebiliyordu; Halit Refiğ çok sev- diği romandan çok sevilen bir dizi yarattı... Ne var ki Halid Ziya'nın yıldızı sönmüş roman- lan var. Modem Türk romanının neredeyse 'tek' kurucusu sayabileceğimiz bu değerli yazar, özel- likle son dönemlerde iyice okunmaz kılındı. Mai ve Siyah, ya da Kırık Hayatlar ileride yeni- den okunacaklan günü bekliyorlar. NesliAhirber- bat bir öz Türkçeleşmenin kurbanı. Bir ara epey uğraşmıştım: Halid Ziya'nın dilini sadeleştirmek enikonu güç iş. Diyebilirim ki, an- latımın şiirini zedelemekten öteye gidemiyorsu- nuz. En doğrusu, yazann kendi sadeleştirmele- riyle yetinmek; o sadeleştirme anlayışını, çabası- nı ölçüt edinmek. Ne romancı Halid Ziya'yı tanıyoruz bugün, ne de usta hikâyeci Halid Ziya'yı. Deneme yazan Halid Ziya da uzağımızda. Güzelim anılarının okunduğunu sanmıyorum. Böylesi bir 'unutulmuşluğa' sürüklediğimiz Aşk-ı Memnu romancısını, Prof. Dr. Zeynep Ker- man, Halid Ziya Uşaklıgil'in Romanlarında Batı- lı Yaşayış Tarzı ile llgili Unsurlar adlı yoğun, kap- samlı, geniş perspektifli çalışmasında adeta son bir defa yaşatmayı göze almış. Bu eseri Atatürk Kültür Merkezi Ankara'da 1995 yılında yayımlamış. Yayımlandığını Zeynep Hanım'dan öğrenmiştim. Ancak iki yıl sonra edi- nebildim. (Bazı kitaplan kitabevlerinde bulmak handiyse imkânsızlaştı.) Eser, Halid Ziya'nın bütün yazı hayatına açılı- yor. O kadar ki, edebiyat tarihlerinde, özgül araş- tırmalarda bazan anılmış, bazan anılmamış Ha- lid Ziya kitaplannı da Zeynep Kerman çalışması- na özellikle katmış. Örnekse, 1913'te yayımlanmış Tarih-i Edebi- yat-ı Garbiye: ispanyol Edebiyatı. 159 sayfalık bir kitapmış. Zeynep Kerman'ın saptayımıyla: "Türkçede bugün bile benzeri olmayan bir kitap." 1913 ! te- okundumu? 1914'te, 15'te?..2000'eikikalabe<r ki bir tek Zeynep Hanım okuyor, inceliyor. Halid Ziya'nın Lope de Vega, Louis de Gon- gora, Cervantes gibi klasik ispanyol yazaıian- na önem verdiğini öğreniyoruz. Sonra ilginç yar- gılar; sonu engizisyona sürükleniş olan kaygılar, îspanyol edebiyatının "Islâmiyete karşı alman müdafaacı" tutumdan etkilenişi, dinî havaya bü- rünüşü ve ardından engizisyon! Usta bir romancının kendini nasıl beslemiş ol- duğu konusunda şaşırtıcı bilgiler derledim. Zeynep Kerman andığım İspanyol edebiyatı çalışmasını taşbasmasından okuyup incelemiş. Dediğim gibi, hemalde son defa... Halid Ziya Uşaklıgil'in romanlarında Batılı Ya- şayış Tarzı ile llgili Unsurlar'ı okudukça, Halid Zi- ya'yı okumadığımız, neredeyse hiç okumadığımız kanısına vardım. Yine ömek vereyim: Halid Ziya imzası taşıyan ilk roman, yani Sefile. Bugüne kadar 1887'den bu yana kitap halinde basılmamış Sefile. Modern Türk romanının kurucusunun ilk eserini galiba kimseler merak etmemiş. Tefrikasından incelen- miş Sefile, Zeynep Kerman'ın önemli dikkatleriy- le çok uzaklardan beliriyor. Okumak isteyen, bi- reyin kurtuluşunu kitaplarda bulan düşkün kadın motifi, besbelli, edebiyatımıza Halid Ziya'yla gi- riyordu. Bizi aydınlığa götürecek kültür birikimlerimizi nasıl insafsızca har vurup harman savuruyoruz. Görünmez bir yangın bu birikimleri bütün günler kül ediyor. Akıl alacak gibi değil. .; Takvimde tz Bırakan: "Bu mekân tasvirinde ancak gerçek bir resim terbiyesi almış birkalemin verebileceği perspek- tif, renk ve şekil bütünlüğünü görürüz. Halid Zi- ya, zaman olarak akşam vaktini seçmekle, kah- ramanının bedbin ve melankolik ruh durumuna çok uygun biratmosferyaratmasını da bilmiştir." Zeynep Kerman, yukarıda adı geçen eser. Belçika Film FestJvali • BRÜKSEL (AA) - Danimarkalı yönetmen Lars Von Trier'in 'Dalgalan Aşmak' adlı filmi Belçika Film Festivali'nde Avrupalı filmlerin stan ödülüne de değer bulundu. Festivalde Fransız oyuncular Catherine Denevue ve Juliette Binoche. 'Avrupalı En tyi Kadın Oyuncu Stan' ödülünü paylaşırken Gerard Depardieu, Philippe Noriet, Jan Decleir ve Anthony Hopkins'le yanşan Marcello Mastroianni de 'Avrupalı En tyi Erkek Oyuncu Stan' ödülüne değer bulundu. Paul McCartney'den haşiş mraffı • Kültür Servisi - Geçen hafta Ingiliz Independent gazetesi ile bir söyleşi gerçekleştiren Sir Paul Mc Cartney, Sgt. Pepper's Lonely Hearts adlı albümlerinin sırnnın haşiş olduğunu söyledi. Sanatçı aynca albümün yapımcılanndan Sir George Martin'in "Pepper nasıl oluştu" sorusuna 'haşişle' yanıtını alınca ilk önce inanmadığını, sonra da tam şok geçirdiğini belirtti. 'Lucy in the Sky vvith Diamonds", 'A Day in the Life' ve 'With a Little Help from my Friends' gibi hit parçalan da içeren albüm 1967 yılında piyasaya çıktığından beri toplam dört milyon adet satıldı. Albüm geçen hafta Ingiliz televizyon kanalı Channel 4 tarafından düzenlenen yanşmada da 36 bin oyla tüm zamanlann en iyi albümü seçildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle