25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 AkĞUSTOS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Muğla'mn ünlü yaylasında doğa, mimarlık ve üretkenliğin sevdalı birlikteliği var * Bir 'yaşama ldfltüra'dür Karabağları - Halk müzığimize ilgi duyanlar, 'Ahdaverin barutumu, saçrjnamı' diye başlayan Muğla Zeyfceği türküsünün ünlü nakaratmı hemen anımsayacaklardır: "Anaan da aman yaylada bülbül ötm«sin Ben im de varim şu Muğla'dan • Tarihsel dokusu ve sevimli eski evleri için Muğla'yı görenler eğer Yayla'yı da yaşayıp tanıyamazlarsa bu 'kendini korumasını bilen' kentin böylesi bir kültürü nerede ve nasıl 'bereketli kıldığını' da kavrayamazlar... Karabağlar, yüzlerce yıldan bu yana insanla doğanın 'kent kültürünü de besleyerek' kucaklaşmasına önderlik ediyor... Bu sözlerin anlamını 'derinüğİDe' kavrayabilmek için, Muglalılann kısaca 'Yayia' dedikleri Karabağlar ı şöyle bir görmek yetmez, orada 'yaşvamak' gerekir. Eşsiz doğal dokusu, Muğla'dan daha alçakta olmasına rağmen en sıcak aylarda bile insanı okşayan serin havası: inanıtmaz lezzette kavun, karpuz ve her türlü sebzeyi, meyveyi 'emek verene armağan eden' bereketli toprağı: yöresel mimarinin en yalın. en zarif ve bir o kadar da 'işlevsel' örneklerini yansıtan geleneksel verandalı evleri; bu evleri sarmalayan asmalan ve bostanlanyla 'yurt' denilen yazhklan; aynı yurtlann 'komşuluk dayamşması' içinde oiuşturduklan semtlerde de adını veren 'çınaralb kahveleri' ve tüm bu güzelliklerin ortak sevdalısı olarak. 'irim' denilen, yeşilliklerle sarmalanmış ıssız yollarda sessizce ve 'saygıyla' yürüyenlere ses veren 'bülbüller'.. yukarda sözünü ettiğim türkünün 'hep birlikte' ilham kaynağını oluştururlar... Yaylada 'tarihsel gelenek' Böylesi bir yaylada 'bülbül ötmesin' demek, yüzlerce yıldan bu yana aynı doğa ve insan sevgisiyle süregelen bir kültûr ve yaşam zenginliğinin de 'sönmesine' razı olmak demek. Yarin Muğla'dan gitmemesi için, bu büyük zenginlıği bile gözden çıkartabilecek bir 'sevginin' derinliğini ise yine ancak bu yaşamın 'insancıl değerlerini' bilenler ka\Tayabilir... Bütün olanaksızhklara ve 'yalıuzuklanna' rağmen, tarihsel kent Karabağlar'da yeni evler de eskilerine saygdı bir mimaride vapdryor: Üstte solda, Belediye Başkanı Orhan Çakır'ın "ye- ni" yayla evi, üstte sağda eskiden kalma geleneksel bir yayla evi; altta solda Kenan Evren'in Orhan Çakır'a komşu yeni binası; altta ise eski milletvekili Tufan Doğu'nun onararak kullandığı eski yayla evi— (Fotoğraflar: OKTAY EKİNCİ) dokulannı apartman kültüriine teslim etmemek konusunda yıllardır Türkiye'nin 'yüz akı' olan bir duyarlı davranışı sergileyen Muğlalılar, aynı kent uygarlığının yıne tarihsel geleneğf olan yayla yaşamını da Karabağlar'ın doğal ve kültürel zenginliğiyle birlikte koruma çabası içindeler... Gerçi, çok değil, bundan 20-30 yıl kadar önceye dek olduğu gibi, yaz aylannda artık kasap, nalbant, berber, terzi gibi bütün esnafla birlikte yaylaya göçülmüyor. Yayladaki finnlann, kahvelerin ve 'yazhk Yaylakahvderinde 'keyifli'yıllar.""Karabağlar yaylasınm tarih içindeki tanıklan arasın- da kuşkusuz en ünlüsü Evliya Çelebi'dir. 1671 yılmda bu bölgeye gelen Evliya, Muğla kentiyle birlikte Kara- bağlar'ı da gezmiş ve Seyahatnamesi'nde uzun uzun söz etmiş. Yaylanın '11 bin bağdan' oluştuğunu ve yaz aylann- da bütün Muğla halkının Ulalılarla da birlikte bu bağ- larda 'seldzay' kaldıklannı anlatan Evliya Çelebi; "Ka- rabağlar'ın benzeri Malatya'daki Aspuzi, Konya'daki Meram Bağlan'dır" diyerek hayranlığını vurguluyor. Çoğunun yanında, yine yöresel rairaari karakteriyle •yadık mcsciüerin' de bulunduğu sayılan 20'yi bulan kahveler ayn ı zamanda kent yaşamındaki 'meyhane' işlevini de üstlenirken, kahveyle birlikte aynı mekânla- n paylaşan bakkallar, kasaplar, berberler, terziler de bu- lunulan Karabağlar semti için bir 'yazhk çarşı' ve alış- veriş merkezi yaratmış olurlar... Muğlalılar artık 8 ay değilse bile mayıstan ekime ka- dar yayladaki 'yuıHaruıda' kalmayı sürdürüyor. Çarşı işlevlerini yitirmiş olsalar bile 'rekreasyon' görevlerini yine yerine getiren yayla kahvelerinin ise bazılan 'kır lokantası' olarak Karabağlar'a göcmeyenlere de hiz- met ediyor... Bu kahvelerde, Karabağlar Demeği'nin derlediği son bılgileri rehber edinerek kısa bir gezinti yapalım. 1- Kır Kahvesi: Muğla'dan yaylaya girerken ilk kah- ve. Mescidi hâlâ ayakta... 2- Kadı Kahvesi: tkınci kahve. Binası şimdi ev olarak kullanılıyor. 3- Kozlu Kahvesi: Bir yangınla yok oldu. Mescidi ise yıkılmak üzere... 4- Narh Kahvesi: Denizlı yoluna yakın. Belediye ka- mulaştırdı \e onardı... 5- Elmalı Kahvesi: Yeniköy yolunda, binası yıkılmış... 6-Yamah Kahvesi: Narh ıle Hacıahmetarasında, mes- Karabağlar'daki Süpüroğiu kahvesi, ulu çınarla- n, geleneksel yapılan ve doyumsuz püryan keba- bıyla Muğla'mn ve yaylanın gözbebeğL. cidi yıkılmış... 7- Hacıahmet Kahvesi: Mescidi ve kahvesi bakımlı, kullanılıyor... 8-Bakkallar Kahvesi: Binası ev olarakkullanılıyor, ya- kın yıllara kadar kır lokantasıydı... 9- GökkıHe Kahvesi: Mescidine 1964'te yaylanın ilk ve tek minaresi eklendi. Binası da meyhaneydi... 10- Cihan begendi Kahvesi: Aynı adı taşıyan semtin girişindekı kahve. Binası ayakta değil... 11-Vakıf Karmsi: Yerel dilde 'MakuT denir. Yıllar- • • • dır kullarulmıyor, ama özelliklerini koruyor ve ayakta... 12-Süpüroğhı Kahvesi: Cnlü 'büryan' gelenegını sür- dürüyor. 6 büyük çınann gölgelediği geniş meydanıy- la bugün de 'vayla düğünleri' için en gözde kahve... 13- Kavakh Mescidi: Süpüroğlu'nun bugün de kulla- nılan bakımlı mescidi... 14-KeyfDturağı Kahvesi: Muğlalılar Keyfoturağı' böl- gesine "Yayladaki 'ağalar semti'dir'' derler. Belediye kamulaştırdı, bir odasını da Karabağlar Derneği'ne tah- sis etti... 15- Şeref Kahvesi: Keyfoturagı ile Süpüroğiu arasın- da. Binası yıkıldı... 16- Berberler Kahvesi: Aynı adı taşıyan semtin giri- şindedir. Binalan ayakta, ancak sahıbince kapalı tutu- luyor... 17- Ayvah Kahvesi: Yayla'dan çayıra açılan yolun ba- şmda. Binası 'yurda' dönüştü, mescidi ise kullanılmı- yor. 18- PDBS Kahvcsi: Emekli bir polis yapmış. Mescidi yok, binası ev olarak kullanılıyor... 19- Tozlu Kahvesi: Küçük bir binası var. Mecsidi açık... 20- Başoturak: Adından da anlaşıldığı gibi, 'Çayıru- cu'denilen bölgeden Karabağlar'a girişteki ilk kahvey- di. 1930'lu yıllarda yıkıldığı söyleniyor, 'namı' ise hâlâ sürüyor... Muğla ve Karabağlar için çok özel bir yeri olan bu kahvelerin yeniden eski görkemli yaşantılanna dönmesi belki artık olanaksız. Ne var ki hiç değilse ayakta ve onanlabilecek durumda olanlan kurtarmak, sadece mimarlık geleneğinin özgün ürünlerini geleceğe aktarmak için değil, zengin bir yaşama kültürünün de 'çağdaş uygaruğa' yol göstermesi için gerekli... Özel- likle de 'meyhane ile mesddin' yüzlerce yıl yan yana ve 'dayanışma' içinde bu kültürü beslediği gözönüne alınırsa... mescitterin' de çoğu 1980'lerden bu yana kapandılar, kullanılmıyorlar. Ne var ki motorlu ulaşımla birlikte kentle yayla arasındaki mesafe de artık 5-10 dakikaya inmiş olsa bile, özellikle 'yurt' geleneği ve buna bağlı yerel mimari tercihler değişmiyor. Hele yine yurtlar arasmdaki sıcak ve içten komşuluk kültürü; sonbahara doğru yogunlaşan 'laşlık yiyecek' hazırlıİdan; bunlar arasında yaz boyu bakılan 'besi hayvanlarından' yapılmış kavurmalar; sucuklar, yine yaz boyu kurutulan patlıcan, biber ve bamya dizgileri; geceleri ay ışığmın ve gökyüzündeki yıldız denizinin eşlik ettiği çay sohbetleri; Sûpüroğlu kahvesindeki akşam yemeklerini şölene dönüştüren 'büryan' kebabı ve büryanı doyasıya yemek için yanında eşlık eden koruk suyuna ekşili patlıcan salatası'.. geçmış yıllar aratmayacak şekilde sürdürülen değerler arasında hiç kuşkusuz en güzelleri... Kireç fabrikasımn kirUliği Işte bu kültürü, bu doğayı ve bu uygarlığı, aynı özgün kimliği ve 'kaynaklanyia' geleceğe de aktarabilmek için kunılmuş bir de 'dernekleri' var Muglalılann. Karabağlan Geliştirnıe ve Gûzeüestirme Derneği, Muğla Beledıyesı ve Mimarlar Odası Temsilciliği gibi kenti yıllardır korumaya çalışan kurumlann yanı sıra. DSİ, Köy Hizmetieri. Tarun Ü Müdürlüğü, Orman Bölge MüdürlüğiL. gibi kamu kuruluşlanyla da diyalog ve ilişki içerisinde yaylanın 'bozulmaması' yönünde çalışmalar yapıyor. Dernek Başkanı ve Muğla'mn sevilen doktorlanndan Osman Gürün ise son zamanlardaki çabalannı, Muğla'dan Karabağlar'a ulaşılan noktada bulunan ve bu güzelliği yıllardır tek başuıa' lekeleyen 'kireç sanayi' fabrikasımn yarattığı kirliliğe karşı mücadelede yoğunlaştırmış durumda... Yeni yayla evleri Yine belediyenin, mimarlann ve derneğin çabalanyla yakın yıllarda . 'doğal StT' alanı olarâk. ilan edilen •., Karabağlar"da, 'yeni inşa edilen yayla evlerinin' geleneksel mimari dokuyla uyumlu olması yönünde de olumlu çabalar var. Doğal SİT karanyla birlikte -•:-'. belirlenen bu tür yeni yapılaşma koşullanna uygun tarihe dayalı projeler geliştirmek, Muğla'daki mimarlara da 'coşkulu bir meslek ortamı' sağlarken, aynı projeleri özenle uygulayan yapı sahıplen de l ya> la mimarisine say^h davranmasuıuı' gururunu taşıyorlar. Son zamanlarda bu kervana Belediye Başkanı Orhan Çalar ve kimi yerel politikacılann yanı sıra, yaylanın 'yeni sakini' Kenan Evren de katıhnış durumda. Orhan Çakır'a 'komşu' gelen ve yayla evini de özgün yerel mimariyle yaptıran 12 Eylül liderinin tarihsel ve siyasal tdşOiği', Karabağlar'ın 'sakin, dingin. hoşgörülü ve demokrat' yaşam kültürüyle pek bağdaşır görünmüyor. Ne var ki Muğlalılar, yıllann 'ağırbaşh kent sakuderi' olarak aralanna katılan bu yeni yayla komşulannı da şimdilik sessizce ve 'ihtiyaüa' karşılayıp gelişmeleri uygarca izlemeyi tercih ediyorlar... Yeni albümleri 'Be Here Now' ile müzik gündemini altüst etmesi beklenen Oasis, insanlan eğlendirmeyi yeğliyor Oasfc cephesînde değişen bir şey yok Kültür Servisi - Beatles ile başlayan britpop geleneğinin günümüzdeki en önemli iki temsilcisi olarak kabul edi- len Blur ve Oasis arasmdaki kıyasıya re- kabet, gruplann kendilerine özgü tarz- lannı bulmasıyla sona erdi. Artık lngi- liz pop müziğinin entelektüel yüzü Blur'e bakarken bu müziğin neşeli yü- zü Oasis'e bakıyor. Bu yıl başında Blur'un piyasaya çı- kardığı "Blur" adlı albümün ardından. kendılenni "tümzamanlannenryigru- bu" olarak tanımlayan Oasis de uzun bir suskunluk döneminden sonra geçen günlerde "Be HereNOTv" adlı üçüncü al- bümünü piyasaya çıkardı. Oasis'in 1994 yılında çıkan ilk albümleri "Defi- nitely Maybe"de yer alan "Supersonic", "Live Forever", RockVRoll Star and Cigarettes & Afcohol" adlı parçalar al- bümü sürüklemişti. Oasis'in 1995 yılın- da çıkan ikinci albümü "(VMıat's the S- tory) Morning Glory?", ilk albüm ka- dar beğenilmese de özellikle "W»nder- wafl" adlı parça çok tuttu ve grubun son Amerika turnesinde verdiği başanlı konserlerin ardından 1996tamanlamıy- la bir 'Oasis yıh' oldu. Ancak Ameri- ka'daki son turnelerinin ardından The Daily Telegraph gazetesinde "Yeniükçi bir grup olma>an Oasis, rock müzik ta- ı ıngrup elemanlanndan Noel GaDagher'in çok kısa süre içinde yazdığı parçalardan oluşan yeni albüm, dağüma aşamasında olan grubun tekrar bir ara\-a gehnesinde önemli bir rol oynamış. Ancak Oasis'in diskografısinc eklenen bu son albüm, grubun müzikal çizgisine büyük bir yenilik getirmedi. Gallagher'in albümde kendini yenilemek yerine tkari başanyı önemsemesi büyük bir düş kınkhğma neden oldu. rihinde bir dipnot olarak kalacak" yo- rumu yapıldı. Tüm bu eleştirilere kar- şın, grubun geçen günlerde çıkan "Be Here Now" adlı albümleri ile Oasis'in müzik gündemini alt üst etmesi bekle- niyor. Müzik basınında önemli bir yere sa- hip olan " Q " dergisi Oasis'i kapak yap- tığı son sayısmda grup ile ilgili en son haberlere yer verdi. Oasis'in yapımcı- sı Owen Morris'in verdiği bilgilere gö- re grup elemanlanndan Noel Gallag- her'in oldukça kısa bir zaman içinde yazdığı 15 şarkı arasından seçilerek al- büme konan ve Noel Gallagher imzası- nı taşıyan 10 yeni parça dağılma aşama- sında olan grubun tekrar bir araya gel- mesinde önemli bir rol oynamış. Oasis'in "Be Here Now" adlı son al- bümünün açılış parçası olan ve bu yıl haziran aymda single olarak piyasaya sürülen "D'You Knov. What I Mean" isimli aşağı yukan 8 dakıka süren par- ça, albümdeki ortalama 6 dakıka süren şarkılann yanında pek de uzun sayılmı- yor. Noel Gallagher'in kendisiyle yapılan bir ropörtajda albüme ismine veren "Be Here Now"ın öyküsünü şöyle anlatı- yor:"John Lennon ile yapılan bir söyle- şi sırasmda, kendisine 'rock müziğinin insanlığa mesajı nedir' diye sorulduğım- da, Lennon'ın 'şimdi, burada olmaktlr' cevabından etkilerek bu sözü son albü- müzün isnıi olarak sectik." Albümde yer alan diğer parçalar ara- sında, küçük rifflerle süslü "My Big Mounth" ve artık bir Oasis klasiği ha- line gelen "Magic Pie'"ın yeni versiyo- nu, Noel'in eşi için yazdığı ve David BoHİe'nin "AD The Young I>udes" adlı parçasından esinlendiği şarkısı "Don't Look Back üı Anger", alışılmış Noel'e özgü vokal tarzıyla "I Hope, I Think, I Know", Wonderwall'dan esintiler taşı- yan "The Girl in the Dirty Shirt", "Dont Go Away" adlı baladı tuhaf lirik- leriyle yaklaşık 9 dakıka süren "ADAro- und The World" sayılabilir. Ancak Oasis'in diskografisine ekle- nen bu son albüm, grubun müzikal çiz- gisine büyük bir yenilik getirmedi. Hat- ta Noel Gallagher'in kendini tüm dün- yaya sevdiren ender bir yaratıcılığa sa- hip olmasına karşın, bu yeteneğini kul- lanıp albümde kendini yenilemek yeri- ne ticari başanyı önemsemesi büyük bir düş kınklığına neden oldu. Bunun üze- rine Gallagher yaptığı bir açıklamada bu albümü 'son tutucu Oasis albümü' olarak nitelendirdi. Görünen o ki Oasis, Beatles ile aynı taktiği izleyerek insan- lan eğlendirmeyi tercih ediyor. Zaten popüler müzik daha başka ne içindir ki? ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatta Gelenek ve Özgünlük Geçen hafta "Sanatta Gelenekle Hesaplaşma" başlıklı yazımda sanat üzerine düşünme bakımın- dan kavramlann bilinmesinin önemi üzerinde dur- muş, bu arada yüzyılımızın en önemli sanat tarihçi- lerinden ve kuramcılanndan Arnold Hauser'in, baş- yaprtı sayılan "Sanatın Toplumbilimi"nâç gelenek kavramını nasıl ele aldığını kısaca göstermeye çalış- mıştım. Özellikle sanat yaşamlarının -ya da öğrencilikleri- nin!- henüz ilk aşamasında olanlar için gelenek kav- ramı, son derece büyük bir önem taşır. Bu önem, hem sanatçının çoğunlukla "gelenekte hesaplaşma" ge- reksinimini duymasından, hem de "özgünlük" sa- vında olmasından kaynaklanır. Gelenekle hesaplaşma bağlamında gelenek kav- ramı, bu hesaplaşmanın içeriğinin doğru saptanabil- mesi için önemlidir. Böyle bir heşaplaşmaya girişen sanatçının hedefi ne olmalıdır? Örneğın "bütünüyle yeni" bir dil yaratmayı amaçladığını veya yarattığını söyleyen bir sanatçı, gerçekte neyı dile getirmekte- dir? Sanatta "sil baştan" zihniyetj, doğru bir tutum mudur? Geçen haftaki yazımda, özellikle dil bağlamında sanatın hiçbir alanında herhangi bir sanatçının "ye- ni baştan" bir dil yaratmasının söz konusu olmadı- ğını, her sanatçının işin başında kendini daha önce- den zaten var olan bir dil bütünü içersinde bulduğu- nu, kendi sanatçı kimliğini de bu dil aracılığıyla oluş- turduğunu, Hauser'den yaptğım alıntılarla açıklama- ya çalışmıştım. Bilindiği gibi, kendine özgü bir sanatçı kimliği ge- liştirme peşinde olan her sanatçının bir de "özgün- lük" savı vardır. Başka deyişle sanatçı, anlatımda "biriciklik" nitetiğine erişebilmeyi amaçlar, öyle kı, o- nun geliştirdiği söyleme biçimi, onun sanatçı kişiliği- nin de bir kimlik belgesi olacaktır. Sanat tarihinin akı- şına baktığımızda, gelenek kavramının bu özgünlük savıyla kimi zaman çok yoğun bir ilişki içerisinde ol- duğunu görüyoruz. Bu ilişkinin temelini de genellik- le özgünlüğün ancak çok "farklı" ya da "bütünüyle yeni" bir dil aracılığıyle gerçekleştirilebileceği inancı oluşturuyor. Böyle bir inanç bakımından romantizmi tipik örnek sayan Hauser, şöyle diyor: "Romantizm, ödün tanı- maz tutumuyla gelenekçiliğe karşı çıkan bütün ha- reketlerin domğunu oluşturur. Her türlü stereotıple, dûzenli ve kurala bağlı olanla aynı karariı tutkuyla sa- vaşan romantizm, ömek sayılan her bıçımi (...) dü- şündürücü bir alan, ucuz bir klişe, mekanik olarak yönlendirilebilen birformül diye nitelendihr. Gelenek kavramı ilk kez romantizmin klasizist örneklere kar- şı açtığı haçlı seferinden sonra aşağılayıcı bıranlam almıştır; gelenek kavramına bağlı bu anlama göre ge- lenekçilik, yeniçağtn kültürel bunalımının en düşun- dürücü belirtilehnden biri sayılmaktadır. Ancak ro- mantizm, çok iyi bilinen savaşı özde yeni bir biçim içerisinde değil, fakat yalnızca daha sivri bir biçim- te sergilemektedir." Sanat tarihinde geleneğe karşı çıkışın en belirgin- leştiği savaşım, özellikle Rönesans'la birlikte iyice kökleşen klasik biçimlere ve olçütlere karşı çıkma savaşımıdır. Hauser'in de yukanda belırttiğı gibi ro- mantizm, bu savaşımın en sivri doruklanndan birini -sergiler. Ancak toptan reddetme yoluna giden ro- mantizm bile, yukardaki alıntının son bolümünde vur- gulandığı gibi, kendini "biçimci" diye nıtelendirdiği tu- tumdan kurtaramamış, başka deyişle sanatın var olan "lehçesinin "dışına bütünüyle çıkamamıştır. Da- ha da önemlisi, geleneği bütünüyle reddediyorum derken, kendisi gelenekçiliğe sapmıştır. Yine Ha- user*e kulak verelim: "Gerçek anlamda bir bunuva sanat akımı olan romantizm, bütün gelenekler içen- sinde en felce uğratıcısını; ne pahasına olursa olsun özgünlük peşinde koşulması geleneğini üretti. Geç- mişin sanatını klasik örneklerinin bütün ağıriığıyla birlikte her modem sanatçının vicdan azabına dö- nüştürdü. Artık tehdit altındaki Ben 'ini kurtarmak ve özbilincini korumak isteyen herkes, daha önce var olanlann tûmünden kaçınmakzorundaydı. Fakat ro- mantizm, bu geleneksizlikgeleneğıyle veyaratıcı ye- teneği bembeyaz bir sayfa sayma varsayımıyla da yetinmedi; geçerii ve kullanılabilır anlatım biçımleri- ni toplayan kendi sözlüğünü de kaleme aldı; ne var ki bu sözlük, kısa zamanda geçmişteki bütün baş- vuru kitaplanndan daha çok eskidi." "Nasılsa eskiden ben değerini kanıtlamış" yargı- sıyla, var olan biçimlerin dışına hiç çıkmamak kadar, özgünlüğün tek kaynağını sürekli bir reddetme eyle- minde bulmak da yaratıcılık açısından sağlıklı bir tu- tum olmamaktadır. Çünkü geleneğe sıkı sıkıya bağ- lı kalmak kadar, ne pahasına olursa olsun ret yoluy- la özgünlüğe ulaşma çabası da bir biçimciliktir. Bir yazan gerçek anlamda özgün kılan, var olan dil ka- lıplanndan olabildiğince kaçınması değil, ama o ka- lıplar aracılığıyla oluşturduğu farklı anlatımdır: "Sanatçının kendine özgülüğü hiçbir yerde başka sanatçılaha birlikte aynı geleneklerden bağımlılığı paylaştığı noktada olduğu kadar çarpıcı biçimde or- taya çıkmaz. Bir Dante, Raffaello ya da Mozart, kendilerini en çok etkileyen çağdaşlanyla karşılaştı- nldıklannda, yalnızca çağcıllıklan ve zamanlanyla paylaştıklan ortak ruh değil, fakat özgünlüklen ve eş- sizlikleri de en açık biçimde belirginleşir" (Hauser). Demek ki kimi düşünürlere göre geleneği ve onun içerdiği bütün birikimi bilmek, yaratıcılığı harekete geçirmenin ve özgünlüğün de temel koşulu oluyor! Baan Büişim 97 paneli • Kültür Servisi - Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda 5 Eylül 1997 Cuma günü gerçekleştirilecek olan Baan Bilişim 97 etkinliğinde, Baan'ın en yeni ürünü ve hizmetlerinin tanıtımının yanı sıra "bilgi tüketimi ve insan" konulu bir panel düzenlenecek. Tınaz Titiz'in konuşmacı olarak katılacağı panelde, işletmeler için yaşamsal önemi olan bilgi ihtiyacı ve insan ilişkisi üzerine göıüş bildirilecek. Bilgi dünyasına yeni bir bakış açısı kazandırmak ve düşüncelerin rahatça tartışıldjğı bir ortam yaratmak amacıyla düzenlenen Baan Bilişim 97 etkinliğinde Baan PDM (Baan Product Data Management - Ürün Veri Yönetimi), Türk mevzuatına uyarlamış Baan IV FÎNANS ve Baan'ın Internet'teki en yeni uygulamalan hakkmda da bilgi verilecek. BP'nin afışleri belirlendi • Kültür Servisi - BP-Türkıye'nin, Mimar Sinan Üniversıtesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği bir yanşmayla seçtiği genç grafik tasanmcılan Ahmet Naci Fu^t ve Pelin Türker'in, '"Genç Avrupalı Sanatçılar Istanbul Grafik Projesi"nde ülkemizi temsil edecek afışleri belirlendi. Genç tasanmcılar, yurt çapında gerçekleştirilen yanşmada seçilmelerinin ardmdan"yol ve trafik emniyeti "' temasını işleyen üçer adet afiş tasanmı hazırladılar. Seçilen afişler çoğaltılarak diğer Avrupa ülkelerinden gelen 14 çahşmayla birlikte 11-18 ekim tarihleri arasında ülkemizde gerçekleştirilecek sempozyum çerçevesinde sergilenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle