23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 1997 PERŞEMBE 12 KULTUR Yönetmen trfan Tözüm yeni filmi 'Mum'nn çekimlerine 1998 Mayıs ayında başlayacak 4 Hemflkhem de son fikninr 1 ESRA ALİÇAVUŞOĞLU İrfan Tözüm, geçen sezonun 'çıpiakhk' tartışmalanyla gündem- den düşmeyen filmi, 'Mum Ko- kulu Kadınlar'ın ardından üçleme olarak düşündüğû fakat sonra iki fılmi bir arada çekmeyi planladı- ğı 'Mum'un çekimîerine 1998 Ma- yıs ayında başlayacak. Tözüm, Mum'un sonfilmioldu- ğunu belirtirken bu projenin hem kendisinin hem de Türk sineması- nın en cesur filmi olacağını vurgu- luyor. Mum'da, hem polink hem de sanatsal açıdan sö> lemek istediği her şeyi ortaya koyabileceğini ıfa- de eden Tözüm. Mum'a hem ilk hem de son filmi olarak bakı>or. Bundan sonra kendısmı hevecan- iandırabiiecek bir konu> la karşıla- samayacağını belirten Tözüm. bu filmden sonra oturup Türkıye'ye ve dünyaya bakacağını söylüvor. Bir Tûrk kmıun öyküsû Mum, Türkiye'de yaşayan Rum Ortodoks halkın Yunanistan "a gö- çe zorlandığı 1964 ve Türk ordu- sunun Kıbrıs'a çıkarma yaptığı 1974yıllanndageçıyor. Psıkolojik olarak var olabilme gücü üzerıne bir film olan Mum, bir Türk kızı- nın, Melike'nin öyküsü. Filmde aynca, büyük politik devrimlerin insanlann yaşamlarını nasıl etkile- diğı ve bireylerin bunlann sonuç- lanyla nasıl başa çıktığı da anlatı- lıyor "Bu film bir görevfilmi.Üç yü önce böyle bir film yapamaz- dım. Hem ekonomik hem de siya- sal açıdan korkabilirdim. Bir Türk vatandaşı neden azınhklarla ilgüi fîlm yapamıyor? Hepimizin azın- hkoMuğunu düşünüyorum. Biz bu insanlan buradan kovduk ve büyük acılaryaşatnk. Aynı şey Yunanistan ve Kıbns'ta da oldu. Bu konu sa- dece Türkiye'ye ait bir sorun değil. Bu filmle insanlann kendi eleştiri- lerini yapmalannı istiyorum. Her ülkedcazmhklarvar ve hiçbiri ken- di topraklannda yaşayamıyorlar. Bu insanlann yaşadığı aayı ve sis- temi anlatmak istiyorum." •Mum Rokulu Kadınlar", "Mum Gibi' ve Mum'u bir üçleme olarak düşünmüş İrfan Tözüm, fakat da- ha sonra Mum Gibı ve Mum'u tek öyküde birleştırerek Mum'da to- parlamayı uygun bulmuş. İlhan SeJçuk'un bir şürinden çok etkilendiğinı soyleyen Tözüm, bu İrfan Tözüm, bir ortak yapun olacak yeni filminde bir ara>-a getireceği popüler isimfcrin yanı sıra filmin konusuyla da oldukça kJdialı. "Her fîlm popüler ohnaya açık obnah, filmi geniş kitlelerin izlemesini istiyorum" diyor. (Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL) >u film, bir görev filmi. Üç yıl önce böyle bir film yapamazdım. Hem ekonomik hem de siyasal açıdan korkabilirdim. Bir Türk vatandaşı neden azınhklarla ilgili film yapamıyor? Hepimizin azınlık olduğunu düşünüyorum. Biz bu insanlan buradan kovduk ve büyük acılar yaşattık. Aynı şey Yunanistan ve Kıbns'ta da oldu. Bu konu sadece Türkiye'ye ait bir sorun değil. Bu filmle insanlann kendi eleştirilerini yapmalannı istiyorum. Her ülkede azınlıklar var ve hiçbiri kendi topraklannda yaşayamıyorlar. Bu insanlann yaşadığı acıyı ve sistemi anlatmak istiyorum. şiirin yaşamı ve insanı anlattığını, fakat öykü olarak değil duygusal açıdan çok etkilendiğini söylüyor. "Selçuk,şürinde bir pervaneyle mu- mun iHşkisini anlaüyordu. Övkü olarak degil, duygu olarak çok et- kilendim. İnsanlan muma benze- tiyorum. Yandığı zaman etrannı aydınlatıyor ama yandıkça da eri- yor ve yok oluyor. Bir insanı ağaç da çokiyi anlatabilir ama mum çok daha etkiliydi benim için." Çekimlenne 1998 Mayıs ayın- da başlanması planlananfilm;Fran- sa, Almanya, Yunanistan ve Tür- kiye'nin yer aldığı-bir co-prodük- siyon olarak tasarlanıyor. Ana ya- pımcılığını Türkiye'nin üstlenece- ği fıbnin, yüzde kırkım yan yan- ya Fransa ve Almanya, yüzde onu- nu ise Yunanistan fınanse edecek. Bmoche ve Matilda May Mum için Fransa oldukça cazip birteklifiegelmiş; "EğerbirFran- sızoyuncu oynaorsak,filminAvru- pa pazannda da vizyona girmesi- ni garantfleriz" demişler. Bunun üzenne irfan Tözüm hayli iddialı bir isım atmış ortaya. Juüette Bi- noche. Son yıllann en başanlı ve en popüler isimlerinden biri olan Binoche'un, 98 Mayıs ayına kadar bir filmde rol alması ajanlan tara- fından pek mümkün degil diyerek cevaplanmış. ancak daha da önem- lisi sanatçımn senaryoyu okuduk- tan sonra kabul edip etmeyeceği. İrfan Tözüm, Binoche'a önümüz- deki ay içinde Fransızca teksti gön- dereceklerini ve hemen cevap ala- caklannı söylüyor. Diğer önemli bir nokta ise Binoche'un film için istediği ücretin Türk filmi stan- dartlanna göre hayli pahalı olma- sı. Eğer film bundan bir yıl önce çekilmeye başlansaydı ve Binoche filmde oynamayı kabul etseydi 150 bin dolara anlaşabileceklerdi. Oy- sa 'İngtttz Hasta" ıle "en iyi yardun- a kadın oyuncuOscar"ını alan sa- natçı fiyatını neredeyse on kat art- tırarak 1.5 milyon dolara çıkarmış. Şimdilik Binoche'un filmde oyna- ması pek belli olmasa da oynaya- bileceği fikri bile Türk izleyıcisi- nı heyecanlandırmaya yetiyor. lr- fan Tözüm, Binoche'un senaryo- yu beğenmesi ve önerdiği ücretin kabul edilmesi halinde ilk defa bir Türk filminın Amenkan pazanna gireceğıni söylüyor. Film için önerilen isimlerden bi- ri ise Mathilda May. Filmin bazı sahneleri tavernada geçtiği için Mathilda May ismi hayli ilginç gel- miş Tözüm'e. Ancak bu kadar ün- lü ve önemli ismin yer alacağı film için en büyük problemifinansoluş- turuyor. "Fransa; Kanal Plus ve CNCden 500bin doUr bulabilecek- lerini bildirdiler. Biz ise büyük bir kuruluştan (Lsmini vermek istemi- yor), Efes Pilsen'den ve Eurima- ges'dan destek abnayı umuyoruz." Filmde sadece Macit Koper'in rol alacağı kesin. Aynca, Yunanlı bir kadın oyuncuya da ihtiyaç var, fakat İrfan Tözüm, çocuklan seç- meden onlan seçmeyi istemediğı- ni belirtiyor. Tarkan ve Mustafa Sandal Filmde aynca, rol ahnası düşü- nülen iki isim var ki bunlann da hay- li tartışma yaratacağı kesın. İrfan Tözüm, filmdeki "şarkdı" sahne- ler için Tarkan ya da Mustafa San- dal'ı düşünüyor. Tözüm'ün, iki is- min de rolün altında kalkacağından hiç şüphesi yok. Aslında bızim de her iki ismin "sanatçı" rolünü ba- şanyla oynadıklarmı kabul etme- miz gerekıyor. "Tarkan'ı ve Mus- tafa Sandal'ı dikkade izfiyorum. Ses renklerinedebakıyorum. Bu işj iyiyapabilecekierindeD eminim. 20 yıldır bu işi yapan Vlacit Koper ik nasıl iyi çakşnorsam onlarla da bu kadar iyi çahşacagımı düşünüvo- rum. İji 3işid kurupistediğim plas- tigi alabüeceğimden hiç kuşkum yok." İrfan Tözüm,filmhangi isım- leri gerektıriyorsa onu alınm di- yor ve kendisi için Tarkan'ın ya da sokaktaki adamın fark etmediğıni söylüyor. "Oyuncu yok da mı pop- çu afayorsunuz diye sorarsanız evet yok. Her oyuncu iyi şarta söyleye- mez. Aynca Tarkan da Mustafa Sandal da çok iyi oyuncu. Bu ka- dar iyi oyuncu obnasalar, kideler- k> bu kadar iç içe olama/lardı. Bu adamlar sadece şarkı söylemivor- lar, çok da iyi oynuyorlar." Tözüm, bir araya getirdiği popü- ler isimlerin yanı sıra fiunin konu- suyla da hayli iddialı. "Her fihn popüler olniaya açık olmalı. Sanı- run Türk sinemasuıda benim üze- rinde çanşnğım konuyia daha ön- ce kimse ilgilcnnıedi. Yılmaz Gü- ne\ bile. Zortuldaria karşılaşacağım, ama filmi geniş kitlelerin izlemesi- ni istiyorum." Mum için, "hayataçokckkS bak- uğım 'tkili Oyunlar' ve 'Devierin Ölümü' gibi filmlerin bir devamı" diyen Tözüm, Mum'un "yaşayan' bir film olacağını da vurguluyor. İrfan Tözüm şu günlerde özel bir TV kanalı için 'Babaevi' adlı dizinin yapımcılığını üstleniyor. Televizyonun, sinemanın var ol- ması için önemli bir araç olduğu- na değinen Tözüm; "Dünyanın hiç- bir yerinde televizyon ohnadan si- nema olmaz" diyerek televizyo- nun önemini de dıle getiriyor. Nusret Fatih Ali Han 54 yaşındaydı Kavvali'nin en parlak yıldızı artık söndü... Toprak Anq nasıl öldürüldü? Kühür Servisi - "Babam Ustad Fatih Ali Han'm 1964yınııdavefatetmesindenongün sonra bir düş gördüm. Rüyamda babam ba- na gelip şarkı söylememi isthor. Yapamam' deyince'Bir dene' diyor. Eliyle boğazmıa do- kununca şarkı söylemeye başlrvorum. Rü- yamda babamın cenaze töreninde ilk konse- rimi verdiğuni görüyorum. Herkes \iB yana oturmuş ve be* Kuran'dan ayetler okuyo- rum_ Gerçekten debabamın'kırkında' top- landık ve ilk kez orada şarkı söyledim." Bu sözler, 16 Ağustos 1997 tanhinde 54 yaşın- dayken Londra'da hayata veda eden dünya müziğının en önemli isimlerinden birine. Nusret Fatih Ali Han'a ait. Geleneksel sufi müzik ekollerinden 'kavvali'nin yaşayan en büyük yorumcusu olarak kabul edilen Pakis- tanlıAliHan. 700 yıl ön- cesinden günümüze ka- dar ulaşan bu müzığı mo- denı bir yaklaşımla bır- leştirerek tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Islamın sufi kolunun mistik müziği olan kav- valiyi günümüze kadar ulaştırma konusunda en bü\ük pay sahibi, ken- dilerıne Kavval Partisi adı veren bir müzik aile- si oldu. Ali Han'ın baba- sı. yedi kuşak boyunca Pakistan'ın en ünlükav- vali yorumculannın yer aldığı bu müzik ailesi ge- leneğinin son temsilci- siydi. Babasının ölümü- nün ardından o sıralarda tıp eğitimi gören Ah Haa 1965 yılında amcası Üs- tad Mübarek Han'ın grubuna katıldı. Amca- sının 1971 yıltnda sağlık problemlennin çıkması- nın üzenne grubun liderliği görevi Ali Han'a düştü. O sırada 11 kişiden oluşan Kavvali Par- tisi ile tskandinav ülketeri. Ortadoğu, Afri- ka ve Avrupa'da konserler veren Ah' Han, 1976 yılında Hindistan'da AmirKhusrou'nun me- zan başında yaklaşık bir milyon kişiye. 1979 yılında ise bir kavval için en yüksek merte- beye ulaşmış Knanaja Mueenuddin Chist- hi'nin mezannda bır konser verdi. Babasının ölümünün ardından ağabeyi Fa- ruk Fatih .Ali Han, yeğeni Rahat Ali. kuzen- leri Asad An" ve Kaukab Ali'den oluşan mü- zik ailesinin başma geçtiği sıralarda Ali Han aile geleneğıni sürdürmek ve kendi çizgisi- ni bulmak konusunda büyük bir ikileme düş- tü Sonunda dünyanm en sofistike ve komp- leks müzıklerinden biri olan kavvaliyi günü- • Nusret Fatih Ali Han, dil ve din gibi yapay sınırlan aşarak kavvali müziğini modern bir anlayışla tüm dünyaya tarutmayı başaran 'dünya müziğinin tanıtım elçisi'ydi. müze uyarlamayı seçti. Uzun bir araştırma döneminin ardından Ali Han, kavvali müzi- ğini antik özelliklerinden kurtardı ve kul- landığı rock ve caz öğeleriyle 700 yıllık bu geleneğe çok farklı bir yaklaşım getirdi. Kavvali müzik ailesinin başına geçtikten 8 yıl sonra, daha40yaşlanndayken Ali Han. "Shaheh-Sheh-e-Qawwali"(Kawalinin En Parlak Yıldızı) unvanına la>ık görüldü Da- ha sonra son yı1larda 'dünya müziğinin tanı- tun elçisi'ne dönüşen Genesis topluluğunun eskı lideri Peter Gabriel'in kurduğu WO- MAD (World of Music Art Dance - Müzik, Sanat, Dans Dünyası) ve RealVVörki PlakŞir- keti için yaptığı albümlerle kendini Batı dün- yasmda da kabul ettirmeyi başardı. 1985 yılında W0MAD Festivalleri kapsa- mında verdiği konserle- rin kaydı ile gerçekleşti- rilen iki konser albümü- nün yanı sıra 1988 yılın- da "The Last Tepmtati- on ofChrist". Deâd Man VValking. Bandit Queen ve Natural Born KiDers adlı filmlerin müzikle- rinde de yer alan Ali Han bu çalışmalanyla ününü perçinledi. 1989 yılında "ShahenShah", 1990da Kanadalı avangard-am- bians müzik bestecisi ve aynı zamanda albümün yapımcılığını da üstle- nen Mkhad Brook ile or- tak çalışması "Mustt Mustt", 199rde"Shah- baaz" ve 1995 yılında ünlü müzik dergisi Bill- board'ın kapak konusu olarak işlediği "Night Song" adlı albümlerini piyasaya çıkardı. 1990 yılında çıkardığı ve al- Yargısı İnfaz.Her yağmurda bir yargısız infaz yaşıyoruz. Çılgıncasına sevdiğimiz, her şeyimizle bağlı olduğumuz, adına "Toprak", soyadına "Ana" ded : ğimiz en aziz varlığımızı, her sağanakfa bir kez daha öldürüyoriar. Onu yitirince ne hürriyetin fadı kalıyor, ne bağımsızlığın, ne demokrasinin! Ne siyasetin anlamt kalıyor, ne de siyasetçinın! Gelin, toprağımızın ölümünden en çok sorumluluk duyması gerekenleri uyaralım! Onlar yıllardır TBMM çatısı altındalar ve biz her yağmurda sellerle milyonlarca tabuf dolusu vatan toprağının cenazesini kaldırıyoruz. Millet Meclısi'ndeki sorumlulara hepimiz birer başsağlığı faksı çekelim, belki üzülür, duygulanır, kendilerine gelirler. TÜRK ULUSU BAŞIN SAĞ OLSUN büme aynı adı veren "Mustt Mustt" isimli parçanın son dönemin ünlü gruplanndan Massive Attack tarafindan yapılan remix" i ve diğer çalışmalannınMickStOair veBaOy Sagoo tarafindan gerçekleştirilen remiksle- ri Avrupa ve Amerika'da en beğenilen dans parçalan haline geldi. Yaşamının son yılla- nnı turnelerde geçiren Ali Han, şarkılannı Urdu, Fars, Arap ve Pencap dillennde söy- ledi. Kavvali ustasuun son albümü olan "Mev- lana" ölümünden kısa bir süre önce piyasa- ya sürüldü. Geçen günlerde kaybettiğimiz Nusret Fa- tih Ali Han, dil ve din gibi yapay sınırlan aşa- mk kavvali müziğini modern biranlayışla tüm dünyaya tanıtmayı başaran dünya müziği- nin en önemli temsilcilerinden biriydi. Üzerinize vazife olmayan işlere karışın, Türkiye çöl olmasın. "Bu yağmurda da yıne toprak kaybettık, başıntz sağ olsun" mesajını ıteteceğımız sorumlutar ve faks numaralan- TBMM Başkanı Sayın Mustab Kalemlı (0-3 12) 420 5 1 65, Başbakan Saym Mew1 Yılmaz- fO-312)417 04 76 Başbakan Yardımast Saym Bulent Ecev,t 10-312)419 54 43, Başbakan Ycrc/'mcjsı Saym Ismet Sezgın (0-3 12) 232 07 97, RP Genei Bafkanı Saym Necmettın Erbakan 10-312) 287 74 65, DYP Genel Başkan Saym Tansu Çıller 10-312) 420 52 97, CHP Genel Başkon, Saym Denız Baykal (0-3 12) 468 09 96, DTP Genel Başkanı Saym Husamettm Cmdoruk (0-3 12) 442 12 63, BBP Genel Başkanı Saym Muhsin Yazıctoğh 10-312) 420 54 13, MHP Genel Başkanı Saym Devlet Bahçelı (0-312) 417 36 43 IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Mehtap Deniz'e Düştü Yeni birdefteraçmalı, hep başucundaduran; es- kisi bitince. Uykusuz gecelerde, ki bazılan yaz- mak için birebirdir, başucundaki defter açılır; şa- yet sayfaları tükenmişse, ne fark eder, bir yenisi bulunur... Uykusuz gecelerde, en iyisi yazmaktır. Belki de sizi uyutmayan dolunaydır: içinizdeki "sıkıntı" bel- ki de dolunaydandır. Ay Beykoz sırtlanndan doğar; sanki Eylül roma- nındaki bir betimlemedir bu görüntü; bir süre son- ra ardında Venüs görülür; bazen önce görünen Venüs'tür. Venüs, Ay ve Dünya arasında inanılmaz bir iliş- kı vardır; üçlü bir ilişkidir bu. Romantiktir. Venüs'ün Ay'a olan aşkı açıkça görülür. Ama Ay hep Ve- nüs'e sırtını döner: Venüs, Ay'a ulaşmaya çalışır, ama Ay yüz vermez. Ay'ın aşkı ise yeryüzünedir. Dünya'ya hayrandır; milyonlarca yıl süren bir aşktır bu. adeta onun kö- (esı gibidir. Dünya'yı her hareketinde takıp eder. Bü- yük bir bağlılık vardır. Ne var ki Dünya da Ay'a yüz vermez; ama hiç. Ay'ın yüzündeki hüzün ve keder bu yüzdendır. Bu yüzdendir onun "me/an/co//"si- nin süregelmesi. Dünya'nın gözü ise çok uzaklardakı ilk parlayan, ilk görünen yıldız Venüs'tedir. Hem çok büyük hem de çok uzaktır: erişiiemez. Dünya'nın gözü zaten hep erişiiemez olandadır. Yazmak belki de o "sıkıntı"dan kurtulmaktır. Bir türlü uyku tutmamış, gecenin ıssızlığında yataktan kalkmışsınızdır. Bu tür gecelerde yazmak en iyisi- dir. Kalemi ve defteri alırsınız. Kalem ve defter çe- şitli açılardan sizin kurtarıcınızdır. Eskıden öyle değil miydi? Hani daktilolu yıllar- da. Gecenin ıssızlığında, daktiloyla yazmak ne mümkün. ilk önce evın ıçindekılerı uyandınrdınız; aslında, ne güzeldir evin içinde birilerinin olması; ya da apartmandakileri uyandınrdınız; ne güzeldir iki katlı "müstakil" evlerde oturmak. Yazın bahçelerine, ki bahçelerinde hanımeli, fil- bahri, frenk üzümü, meyve ağaçlan ve güller var- dır, ay ışığı vururdu. Yaz geceleri iki katlı bahçeli evlerin olduğu semtlerde mehtaba çıkılırdı. Şimdi öyle değil, bilgisayar var. Romantik değil ama en azından kimseyi uyandırmıyor. Aslında önemli bir şeydir uyandıracak birinin olması. Genellikle deftere yazılır: Uykusuz gecelerde, güneşin batışında, doğuşunda, Boğaz lacivert- ken, tekneler gri korsanken. ay kırmızı bir topken ve bir romandaki gibi Beykoz sırtlanndan doğar- ken, gün ağarırken, gün batarken, bir çiçek açar- ken, bir nilüfer mesela... Aklınıza gelen her şeyi yazarsanız, hiç kuşkusuz ki aklınıza daha çok şey gelir... Gerçi deftere yazılınca "hatıra", bilgisayara ya da eski günlerdeki gibi daktiloya yazılınca "ede- biyat" olur. Şayet, yazı sizin için bir tutkuysa, def- terdeki bazı sayfalar, ister istemez, bir dolunay ışı- ğının denize düşüşü gibi, bir yerlere düşüverir. Uykusuz bir gece ardımda kalmıştı. O sabah er- kenden balkona çıktım; balkonun demirparmak- lıklarında üç güvercin vardı ve ben üç güvercinin orada olduğunu bilmiyordum. Hele hele bana ba- kacaklarını hiç bilemezdim. Baktılar ve üçü birden havalanıp uçtu. Karşıki evin damına kondular. O sabah, uykusuz bir gecenin sabahıydı ve o ge- ce Ay dolunaydı. Bulutlu akşamlarda; dolunay bir- denbire karşınıza tanıdık biri gibi çıkar. Uzun za- mandır görmediğiniz bir dostun, birden karşınız- da belirivermesi gibi. Bazı uykusuz gecelerde, ki uykusuz geceler ge- nellikle dolunaylı gecelerdir ve uykusuz gecelerin "bazı" olmalarında büyük yarar vardır, hemen kal- kar defterlerimden birini alır ve yazmaya başlanm. Gerçi elyazısıyla yazılmasının edebiyat olmama gibi bir durumu varsa da; asıl önemlisi sonradan okunmama olasılığının yüksek oluşudur. Bir yazıyı, yavaş yavaş yazdığınızda daha son- ra okunur bir yazı çıkar ortaya; ama hızlı yazdığı- nızda ise. daha sonra okunması güç bir yazı olur. Ne var ki insan yazdıkça da hızlanır. Hızlandıkça da yazısı okunmaz; daha sonra okunmayan elyazıları edebiyat olmaz; birer hatıra olarak kalır. Belki onlan edebiyat yapacak olan, da- ha sonra onları okuyabilendir. Bu da Venüs, Ay ve Dünya arasındaki ilişki ka- dar karışıktır. Her yazının bir anafikri olduğu gibi bir sıkıntısı vardır. Bu yazının sıkıntısı da belki hızlı yazmaktır, belki dolunaydır, belki üç güvercindir, belki de bil- gisayara girip "edebiyat" olup olmama kararsızlı- ğıdır, belki de defterlerde "hatıra" olarak kalma is- teğidir, belki de bir önceki yazıdır... Bir uykusuz geceydi ve dolunay denizi aydınla- tıyordu; yani sizin anlayacağınız bu kez Mehtap De- niz'e düşmüştü. Belki de, en iyisi Saroz'a, "Mehtap ülkesine" grtmeli... Sezen Aksu Açıkhava'da • Kühür Servisi - Sezen Aksu 23, 24, 25 ve 26 ağustos tarihlerinde Harbiye Açıkhava Tıyatrosu'nda dört konser verecek. Sanatçıya klavyede Ozan Doğulu, perküsyonda Hakan Beşer, davulda Murat Yeter, gitarda Erdem Sökmen ve Ercüment Ateş. vokallerde Cihan Okan, Işil Karaca ve Tuba Önal eşlik edecek. Konser biletleri AKM gişesinden ve konser günü Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndan temin edilebilecek. Octavio Paz'a kanser teşhisi • KüJtür Servisi - Meksikah şair ve düşün adamı Octavio Paz'a prostat kanseri teşhisi kondu. Nobel Edebiyat ödüllü 83 yaşındaki şair, geçen hafta kendisiyle yapılan bir söyleşide en son kitaplan ve 40 şiiri üzenne konuşmuştu. Üç yıl önce bir kalp ameliyatı geçiren şair. Military Hospital'da prostat kanseri tedavisi görüyor. Eskişehir Festivali'nde büyük tıstalar • Külrür Servisi - Eskişehırliler. 11-19 ekim tarihleri arasında gerçekleşecek "3. Uluslararası Eskişehir Festivalf'nde gerek ses rengi gerek tekniğiyle dünyaca ünlü bır konrr-tenor olan Axel Köhler ile tanışacak. Festivaldeki konserinde sanatçıya klavsende Jobst Schneiderat eşlik edecek. Aynca caz dünyasımn önemli isimlerinden olan Yellovvjackets gnıbu, pıyanıst Aydın Esen \e eski grubu Transfusion ve Acıd Tnppin festıvalde yer alacak. BLGÜN • İFSAK'ta saat 19.30"da Tufan Kartal'ın "Yaşamın İçinden" başlıklı saydam gösterisi izlenebilir. • RUMELİ HİSARI KONSERLERl kapsamında Rumeli Hısan'nda saat 21.00'de Aşkuı Nur Yengi dinlenebilır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle