Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Polis eşliğindejogging yapan kadınlarIsveç'in en büyük sabah gazetesi Dagens
Nyheter'ın birinci sayfasında renkli.
kocaman bir fotoğraf: İki kadın, ağaçlarla
çevrili bir koşuyolunda koşuyor ve
yeleğinde polis yazan bir kadın.
bisikletinin yanında durmuş, onlan
izliyor. Haberin aynntılannın yer aldığı
sayfada ise, arkasında üç kadın olarak
jogging yapan bir polisin fotoğrafı var.
Stockholm'de 4 hafta içınde 12 kadının
ırzına geçilmesinden ve bunlardan
birkaçının ölümün eşiğinden
dönmesınden sonra dar bütçesıyle
çaresizlik içinde kıvranan polis, kendi
kültür fizik saatini çarşamba günleri
18.00'e alarak korku içındeki kadınlan,
birlikte koşmaya davet etti. Geçen
çarşamba başlayan girişim 3 hafta
sürecek ve ilgi sürerse devam edecek.
Oysa yalnız ve güçlü kadınlann ülkesidir
Isveç; pariamentoda oran olarak dünya
birincisidir kadınlar. Ücret ve hak
eşitliğinde, en eşit olanlardır erkeklerle.
Hemen her meslek dalında diğer
ülkelerden çok daha fazla kadına
rastlanır. Kadınlann orduda, inşaat
sektöründe, özel koruma şirketlerinde
çalışması olağan bir durum haline geldi.
En son kadın yangın söndürme erleri de
mezun oldular. Ama evinin önündeki
parkta bir tek atmaya cesareti yok
kadının. Gece otobüsüyle evine dönerken
duraktan evine kadar olan mesafeyı
bacaklan titreyerek alıyor. Korku öyle
büyük bir boyutlara ulaştı ki bazı taksi
şırketleri. yalnız kadınlara indirimli tarife
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
uyguluyor ve şoförler kadın evının
kapısını açana kadar bekliyor.
Otobüslerde bir örnek ceketli gönüllü
gruplar, dileyen kadına evine kadar eşlik
ediyor. Açın tsveç edebiyatının temel
taşını oluşturan "proJeter yazarlan": Ivar
Lo Johansson, Vılheün Moberg
unutulmaz kadın tipleri çizmışlerdi.
Mevsimlik iş için yılın yansı evinden
uzakta kalan erkeklerin, çok sayıda
çocuğuna ve evine bakan, ırgatlık yapan,
karda buzda ekmeğini taştan çıkaran
kadınlan. Kata Dahktröm. Fredrika
Bremer gibi kadın haklannın ilk
öncülerinin takipçisi çağdaş kadınlar.
aydınlık gecelerde bile evlerinin dışına
çıkmaya korkuyorlar. Şiddete karşı bir
başka grup ise, erkek ve kadın eşcinseller.
Bu satırlann yazıldığı gün, ülkenin 25
yerleşim yerindeki 2000 eşcinselın
doldurduğu anketin sonuçlan açıklandı.
Her dört eşcinselden biri, en az bir kez
cinsel eğiliminden ötürü kaba şiddete
maruz kalmış. Birçok eşcınsel, işyerinde
üzerine düşen görevleri kusursuz olarak
yaptığı halde, cinsel tercihinden ötûrû her
an işini kaybetme korkusuyla yaşıyor.
Göçmen kadınlann durumu da bir başka
hazin manzara oluşturuyor. Doğulu ve
Ortadoğulu erkekler u
afle namusu" için
kız kardeş öldürme "geleneğiııi'' buraya
da getirdiler. Yetkililer "tsveç toplumuna
uyum sağlayamamıs. olduklannı"
söyleyerek bir çeşit günah çıkanyorlar. O
zaman akla şu soru geliyor: "Hangi îsveç
toplumuna? Gece evine yalnız dönerken
alnna edecek hale gelen kadınlann, cinsel
tercihinden ötürü her yirmi dört saati
korku içinde geçen eşcinsdlerin,
görüşkrini çekinmeden dik getirdiği için
geceler boyu aralannda meslektaşlan da
olan erkeklerin telefon terörüne uğrayan
ve bu yüzden gtzli adreste yaşamak ve
adını telefon rehberinden sildirmek
zonında kalan kadınlann İsveçine mi?"
'Rusya seninle
gurur duyuyor'
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Yahu, kaç yıldır bu
memleketteyim; ekmeğini
yedim, suyunu içtim. Bari
bir faydam dokunsun. Hiç
olmazsa "çam sakızı çoban
armağanT türünden.
Mesela, Türkiye'nin
yaşadığı zengın deneyimleri
aktarayım Ruslara.
Yararlansmlar. Dünyalannı
zenginleştirsinler. Bizim
parlamenter
demokrasimızin
inceliklerini, siyasi-çamurlu
mücadele yöntemlerini.
ayak kaydırma taktiklerini,
iftira ve küfûr sanatını
(küfürde Ruslann kısa
sürede yenılilderi
kapacağından kuşkum yok),
yapay ittifak göstenlerini
yalakalık edebiyatına
dönüştürme hünerini, *ya
olacak, ya olacak" gibı dil
harikası vurucu sloganlan...
Evet, evet! Sloganlardan
başlamalı işe. Kitleleri
ayartıp oylannı kapmak için
de. rakipleri sersemletip
morallenni bozmak için de
ustaca bulunmuş
sloganlardan daha iyi bir ilk
adım düşünülemez.
Hangisinden başlasak? "Vur
vur inlesin; Mesut Yıbnaz
dinlesin" olur mu? Mesut
Yılmaz yerine Boris Yeltsin
desek, örneğin. Ama olmaz.
"Vur" deyince Ruslar
şaşırabilirler. "Kime, neden
vuracağız; kavga nu. savaş
mıçıkü" diye sorabilirler.
Fazla üstelersek. vur
deyince öldürebilırler. Zaten
hem Zyuganov hem de
Lebed. Yeltsin'den daha
genç ve gürbüz; işin
vurduya kırdıya dönmesine
bayılırlar.
8 yıllık eğitime karşı çıkan
kalabalığın bağırdığı,
televizyondan tam olarak
duyamadığım "Mesut bir
gün öleceksin. imamın eline
düşeceksin" gibi bir slogan
vardı. Ama galiba bu da
uymaz. Hem "Boris bir gün
öleceksin" deyince Rus
doktorlannın malum kalp
amelıyatındaki başansına
gölge düşürmüş
olacağımızdan. hem oraya
imam getirmenin
münasebetsiz
bulunacağından, hem de
zaten sloganı pek iyi
duyamamış olmamdan
dolayı. bu da olmaz.
Buldum! En iyisi "Türkiye
seninle gunır duyuyor"
sloganı. Son zamanlarda
bizim memlekette herkesin
agzında bu slogan. Ister
sağcı, ister solcu, ister
futbolcu, ister polis, isterse
de hırsız olsun; bu slogan
herkese uyuyor. Adam
hangi özelliİderi taşıyor ve
hangi cevizleri kınyor
olursa olsun pek fark
etmiyor. Yandaşlan
gırtlaklannı parçalarcasına
"Türkiye seninle gurur
duyuyor" diye bağınyorlar.
Aslında akıllı bir slogan. Bir
taşla üç kuş vuruyorsun.
Birincısi, liderine okkalı
tarafindan yağ çekiyorsun.
tkıncisi. sahip olduğun
kadar gururu duyabilmek
için çabalarken, özbenliğini
bütün Türkiye'nin yerine
koyarak kendi kendine "Ben
neymişim be abi" gibısinden
pas atıyorsun. Üçüncüsü,
hık mık diyecek olanlara
karşı "Ulan. görmüyor
musun. memîeket davası;
kendimiz için bir şey
istiyorsak namerdiz"
havalanna girebiliyorsun.
Sloganın çok farklı
kesimlerin ağzına sakız
olmasma gelince. Zaran
yok. Kim daha sıkı
bağınrsa, sloganın hakkını o
veriyor demektir. Haydi
aslanlanm! Haydi koçlanm!
Yırtının, vatan aşkma!..
Ey Ruslar! Buradaysanız üç
defabağınn! Bağınn
bakahm, Rusya'nın resmi
şirketlerini eşine dostuna
ucuz tarafindan
"özeUeştiren" Çubays'a:
"Rusya seninle gurur
duyuyor!"
Bağınn bakalım, sanki
1993'te parlamentoyu yakıp
gazeteleri kapatan kendisi
değilmiş gibi bugün
"Demokrasi muhalif görüşe
saygıdır" diye dersler veren
Yeltsin'e: "Rusya seninle
gurur du>ııyor!" Haydi
aslanlanm! Haydi koçlanm!
Yırtının, vatan aşkına!..
niivİiltİİlİİgllt UllUlU
Ç««li ve Makzyalı davul ustalan d ete verip dünyanın en büyükçift
y ^ davulunu yaratü. 33 metre çapındaki dev davul Malezya'nın
başkenti Kuala Lumpur'da diizenlenen bir vardım balosu için yapıldı. Çin'in Ciangzhou bölgesinden gelen 45 Çinli davulcu hep birlikte dev
davulu bütün hünerlerini göstererek çaldı. Baloya katüanlar bu gürültülü konseri ilgiyle dinledi.
Budalanın ses ve öfke dolu öyküsü
Yazarlar içinde. yaratılan eserin
tadını en çok oyun yazarlan
çıkanyor olmalı. Yazdıklan, bir
kitabın ıçine hapsolmuyor oyun
yazarlannın. Tersine, sözcükler
sayfalardan fırlıyor, hareket ediyor,
ağlıyor, gülüyor ve alkışlanıyor.
Oyun yazannın kitabı, varolmak
için dile gelen tek yazın ürünü.
Perderün açılıp Johannesburg Şehir
Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu
l mabatha: Zulu Macbeth'i adh
oyunun dile gelmesini beklerken
oyun yazannın şansına ımrenmeye
devam ettim düşüncelerimde.
Kendi kendimle bahse gırdim.
Acaba oyun yazan tahmin ettiğim
kadar şanslı mıydı? Sözcükler
anlamsız seslere dönüşseler de oyun
varlığını sürdürebılecek miydı?
l mabatha: Zulu Macbeth'i,
VVekome Msomi tarafindan
yazılmış ve yönetilmiş. Olaylann
gelişimi, Shakespeare'in cinnet,
cinayet ve ahlak çöküntüsünü
anlatan öyküsüne çok yakın.
Vahşıce öldürülen bir kral,
acımasızca canlan alınan korumasız
anne-çocuk ve şölen yemeğıni altüst
eden bir hayalet. Ancak oyun
Ortaçağ Iskoçyası'nda değil, Güney
Afrika'nın savaşta olan kabileleri
JOHANNESBURC
AYSU
ÖNEN
arasında. 19. Yüzyıl başlannda
geçiyor. Macbethin trajedısini
başlatan hırs. liderlik ve güç
dürtülenni 19. Yüzyıl Afrikası'nın
varlıklannı sürdürmeye çalışan
kabilelennin kaderlerini çizen
etkenler olması, Shakespeare'in
oyununun, Zulu diline ve kültürüne
uyarlanmasını olası kılıyor. Oyunun
Zulu versiyonunda Macbeth,
Mabahatta; Lady Macbeth. Ka
Madonsela: öldürülen Kral Duncan
ise Dangane adını almış.
Shakespeare'in Macbeth'ıyle. Zulu
Macbeth'ını ayıran en büyük fark,
karakterlerin oyunun ağır
trajedisiyle başa çıkma yöntemleri.
Zulu Macbeth'i. yazın tarihinin en
gamlı karakterlerinden bırinin
öyküsünü son derece ntımli ve
neredeyse şenşakrak bir tonla
anlatmayı başanyor. Cinayet, vicdan
azabı ve iç hesaplaşmalar.
dansçılann hayvan postlan, kartal
tüyleri ve boncuklarla süslü
muhteşem kostümleri içinde
sunduklan kabile danslanyla
vurgulanıyor. 66 kişilik kadro
sahneyi doldurduğunda, oyunun
eneıjisi seyirciye geçiyor.
Oyuncular bedenlerini, alışıhnadık
dans figürleri ve Batılı göze
yabancı bir vücut dili yardımıyla
olmadık şekillere sokuyorlar.
Yüzler, Afhka maskeleri kadar sert
ve çeşitli. Ka Madonsela ya da
Lady Macbeth'i canlandıran
oyuncu, kâh yüz mimikleriyle her
şeyi anlatıyor kâh taş kesilip hiçbir
ipucu vermiyor seyirciye. Ne tıknaz
vücut yapısı ne zaman zaman
takındığı "başbelası eş" tavırlar
hayallerdeki Lady Macbeth
görüntüsüne hiç uymuyor, ama
kanlı canlı ve kalçalı bir kadın
olarak en gerçekçi Lady Macbeth
yorumlanndan binni sunuyor.
Macbeth, içine düştüğü ikılemi ve
duyduğu suçluluk duygusunu
sadece tıradlannda. sınik bir
mızahın arkasına saklamak zorunda
kalmaz. Tiradlar, karakterlerin,
diğerleri duymadan seyirciye günah
çıkarmasıdır. Mabatha ise, içindeki
gerilimi ve acıyı davullarla ve
ritmik dans figürlenyle açığa
vurmaktadır. Mabatha'nınki günah
çıkarmaktan çok seyirciyle
yüzleşmedir. Yüzleşme anında,
oyunun karakterleri arasında gizli
saklı kalmaz. Bütün karakaterleri
tek ses, Mabatha'nın sesi olurlar.
Tamtam sesleri. tepınerek tahta
zemini davul gibi çalan çıplak
ayaklann ritmi ve çok seslı koro,
Mabatha'nın Zulu dilinde
söylediklerini tercüme ediyor ve
oyun. tam o anda dile geliyor. Oyun
başlamadan önce kendimle girdiğim
bahsi kazanıyorum.
Bir Shakespeare trajedisi iyi
yağlanmış bır sürü minik çarktan
oluşur. Ölüm, hıyanet ve acı
bırbırine bağımlıdır. Korku, vicdan
azabını harekete geçırir.
Shakespeare trajedisi hatasızdır.
Herkesin kaderi en baştan bellıdir.
Umuda yer yoktur. Karakterler
kapana kısılmıştır. Trajedi o kadar
kusursuzdur kı, zaman. mekân ve
kültür çarkm dışında kalır. Sadece
yalın insan zaaflanna yer vardır.
Shakespeare, esennin Zulu diline
aktanldığının görseydi hiç
kızmazdı. Ne de olsa Macbeth bir
budalanın anlattığı ses ve öfke dolu
bir öyküden başka bir şey değil.
Benzinci mi,
bakkal
dükkânı mı?
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Almanya'da 196O'lı yıllann sonunda47
bin benzin ıstasyonu vardı. Aradan geçen
30 yılda ülkede kaç araç sayısı yüzde 100
arttı. Günümüzde 30 milyonun üzerinde
otomobil ve kamyon, 18 bin istasyondan
akaryakıt alıyor. Görüldüğü gibi trafığe
çıkan araç sayısında patlama olurken
benzincilerin yüzde 6O'ı kapanmış. llginç
bir tersine gelişme. Alman ekonomisinin
güçlendiği dönem sayılan 196O'lı yıllarda
benzin istasyonlan küçüktü, iki en fazla
üç pompadan benzin alınırdı. Benzinci
müşterilenni tek tek tanırdı. Kasanın
karşısındaki küçük bölmeyi bırkaç plastik
iskemle, bir masa. camın önünde kauçuk
ağacı süslerdi. Üzerinde motoryağı
kutulan, cam sileceğı, yol haritalan duran
raftan otomobil sahipleri alışveriş
yapardı. Benzin istasyonlan otomobilleT
içindi. Benzincide benzin satılırdı.
Gelelim günümüze. 30 yıl sonra 199O'lı
yıllann sonunda, Almanya'da benzin
istasyonlan yıyecek-içeceğin yanı sıra
akaryakıt da satmakta. Diyelim ki,
aracınızın deposunu doldurdunuz,
ödemek için içeri giriyorsunuz. Kasanın
üzennde kocaman bir levha sizi
karşılıyor: "Sadece benzin mi aknnız?"
Etrafınıza şöyle bir bakının. Kendinizi
koskoca bır süpermarkette sanırsınız.
Istediğinız içecek var. Raflar yiyecek de
dolu Böyle benzin istasyonlan haftanın 7
gününde gece- gündüz açık. Genelde
kentlerden, kasabalardan çıkan
anayollarda kurulu. Müşterilenn sadece
yüzde 4O'ı benzin alıyor. Yüzde 16'sı
benzin aldıktan sonra alışveriş de yapıyor.
Büyük çoğunluğun ise benzin filan aldığı
yok. En iyi müşteri, otomobilinin
deposunu "full" yaptıktan sonra
yıkamaya veren, o arada bankomattan
acele para çekip Espresso içen,
dondurucudan pizza ile dondurmayı
sepetıne koyan, kasaya giderken de birkaç
gazete ile dergiyi kolunun altına sıkıştıran
kişi. Istasyon sahiplerinin akaryakıttan
artık pek şey kazandığı yok. Petrol
şirketlerinin lıtre başına verdiği 2-3
pfennig ile yaşayamıyorlar. Büyük şişe
Cola, bir depo benzin ile aynı kazancı
bırakıyor. Aylık cironun % 30'u akaryakıt
satışından, geri kalanı ise servis ve
yiyecek-içecek satışından oluşuyor.
Benzin istasyonlan gittikçe büyüyor.
Pastalar, ekmekler. fotoğraf makineleri,
yurtdışı gezileri satıyor. Lotto-Tozo kabul
ediyorlar. Bilindiği gibi Almanya'da
hemen hemen her şeyin araştırması,
incelemesi, istatistiği var. Benzinci-
süpermarket kanşımı bu "istasyonlar"da,
tabii araştırmalar doğru ise- 3 bin değişik
çeşit mal satıyormuş. Müşterilenn % 70'i
erkek, yaş ortalaması 30, bekâr, lise/
yükseokul mezunu, aylık ortalama
kazancı 3.724. Alman Markı. Raflan
dolduran mallar genelde bu gibilerinin
alacağı cinsten. Piyasaya oranla yüzde 5-
15'lik fıyat farkına da pek ses
çıkarmıyorlar. Birçok üretici, kent içi
süpermarketlerinde satışa sürmeye
düşündüğü malın denemesini daha önce
böyle benzincilerde yapıyor. Oralarda iyi
satanı. sürümü olanı sonra piyasaya
veriyor. Özellikle, saat 24'ü geçtiğinde
benzinci-süpermarketleri "gece kuşlan"
istila ediyor. tlginç tiplere rastlanıyor. Yaş
ortalaması 18- 20'ye düşüyor. Eğlenceden
evine dönen. diskoya giden, diskodan
çıkmış, karnı acıkmış, buzdolabında
birası bıtmışler benzinciye "depo
doMurmaya" ugruvor.
REKLAM MÜDÜRÜ:
(KOD: RM)
DERGİ'NİN REKLAM
SORUMLULUĞUNU
USTLENEBILECEK,
DENEYıMLı.
REKLAM ELEMANI:
(KOD: RE)
DERGI'NIN REKLAM
BOLUMUNDE ÇALıŞACAK,
DENEYIMLI VE
YETIŞTIRILMEK ÜZERE.
PROJE SORUMLUSU:
{KOD: PS)
DERGI'NIN DEVAM
ETMEKTE OLAN 3
FARKLI PROJESININ
SORUMLULUKLARINI
ALABİLECEK, INGILİZCE
VE/VEYA ALMANCA
DİLLERINE HAKIM.
İLGINIZİ ÇEKİYOR,
YOĞUN ÇALIŞMA
TEMPOSUNA
ALISKINSANIZ, KISA
OZGEÇMİ5INIZI
POSTAYLA VEYA
C
AX İLE
ULAŞTIRINIZ.
SON BAŞVURU TARIHI:
31 AĞUSTOS 1997
FAX: (0.212)
252 94 14
ADRES:
AĞAHAMAMI SOK. 5/3
ClHANGİR-İSTANBUL
TlYATRO... TlYATRO...
BAŞVURULARI GİZLİ TUTAR.
DUlerden düşmeyen, göniillerden
çıkmayan dostunuz
VEYS FM 87.7
Değerli üyemiz ve
Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü
AHMET
MENTEŞ'in
kaybından dolayı ailesine, yakınlanna ve tüm
arkadaşlanna başsağlığı dileriz
TARİH VAKFI
BAŞSAĞUĞI
Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü,
meslektaşımız, dostumuz
AHMET MENTEŞ'm
1.8.1997 tarihınde \efat ettıgını büyük bır üzüntü ile
öğrenmış bulunuyoruz. Ailesine ve tüm müzeler
camıasma başsığlıgı dileriz.
TÜRK ve İSLAM ESERLERİ
MÜZESl MÜDÜRLÜĞÜ
ELEMAN ARANIYOR
Şoför ve hizmetliler alınacaktır.
Şoför
• Tercihan emekli
• Deneyimli
• Istanbul'u iyi bilen
• Levent civarında oturan
• Mesai saatleri dışında da çalışmaya
engeli olmayan
Hizmetliler
• Deneyimli
• Levent civarında oturan
• Mesai saatleri dışında da çalışmaya
engeli olmayan
GORUŞMELER IDARIIŞLER MERKEZIMIZDE
VE YÜZ YÜZE YAPILACAKTIR
TEMA
TÜRKİYE ERQZYONLA MÜCADELE, AĞAÇLANDIRMA
VE DOGAL VARUKLARI KORUMA VAKFI
Adres: Çayır Çımen Sk. Emlak Kredı Btoklari A/2 B. No: 9
Levent/lstanbul Tel (0 212) 283 78 16
2. Levent'te
işyerine
bilgisayar bilen,
prezentabl
yönetici
sekreteri
aranıyor.
(0 212) 281 49 51
İLAN
T.C.
DİYARBAKIR ASIİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1996,161_Esas
Davacı Toprak Mahsulleri Ofisı Genel Müd. Vekili Av. Fevzı Üçeş tarafindan davalı Okaylar Tunzm Ticaret Üretım
Ithalat thracat Lmt. Şti. aleyhine açılan alacak davasının yapılan ara karan uyannca.
Davalı Okaylar Turizm Ticaret Uretım Ithalat thracat Limited Şırketi Müdürü Mehmet Şirinşahin adına duruşma gü-
nünü havi teblıgat çıkartılmış. çıkartılan tebligatta davalının adresinde tanınmadığı ve aynldığı bildirilmiş, mahkememi-
ze tebligat bıla tebliğ iade edilmiş, yapılan zabıta araştırmasında tebligata yararlı adresının tesPıt edılmediği, anlaşıldı-
ğından, Adı geçen davalı Okaylar Turizm Ticaret Üretım Ithalat thracat limited Şirketı Müdürü Mehmet Şirinşahin Bağ-
dere'Silvan/Diyarbakır'ın 23.9.1997 günü mahkememizde duruşmaya gelmesı, gelmediği takdirde duruşmaya devam
olunarak karar verileceği tebligat yerine geçerlı olmak üzere ılan olunur. 1.7.1997
Basuı: 33872
İngilizcenizi llertetmek ve
Amerikalı Mektup arkadaşınız
Olsun istiyorsanız,
Hemen bu adrese Yazın!
Cül international
Pen-Frıend Department
p.o. Box 1691 Lake Clty
FL 32056-1691 USA
Dünii bugüne, bugünü yarma ta§ıyocak
kültürköprüsü...
VEYS FM 87.7