Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Dilsiz
Türkiye'de ti-
yatro okulu mezunu ol-
mayan, Amerika'dâ
gördüğü söylenen ti-
yatro eğitiminin sıra-
dan bir kurs olduğu an-
laşılan, Devlet Tiyatro-
ları Genel Müdürü Boz-
kurt Kuruç'un yakını bir
bayanın en yüksek ma-
aşla sınavsız kadroya
alındığını, hayatında
hiç sahneye çıkmamış
bu kişinin Ankara Dev-
let Tıyatrosu'na atandı-
ğını ve Türkçeyi Ameri-
kalı gibi konuştuğu için
yurtdışından konuk re-
jisör getirtilip sahnele-
nen bir oyunda başrol
olan "dilsiz" rolünün
verildiğini biliyor musu-
nuz?
Çituik
MuzafferAy-
ten'in yazdığı
"Kiıii Dizi" seri-
sinden "Enişteye Dra-
homa / Haberieşme-
miz" kitabını okuyan
TürkTelekom müfettiş-
leri, yolsuzluklan Ulaş-
tırma Bakanlığı Baş-
müfettişi Ahmet Çan-
kaya'nın örtbas ettiğini
öne sürüp "Müfettiş
olarak utanç duyuyo-
ruz" diyorlar. Belki,
Ulaştırma Bakanı Nec-
det Menzir kitabı alır
okur da Telekom Genel
Müdürü Cengiz Bulut'a
sorar: Çiller Ailesi'nin
Kuşadası'ndaki çiftliği-
ne döşenen yedi kilo-
metrelik fiber optik
kablonun parası neden
tahsil edilmedi?
tntemet http: / / www.pianetcom.tr/Xn Etektronik posta: Deniz.Soin@pianetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Güneş Taner IMF için
hazıriantvormuş...
"Yes... Yes... Yes..."
ergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın "Oku-
manızı rica ediyorum" diyerek bir yazı gön-
dermiş. Siyanürle altına karşı dokuz yıldır
onurtu ve örnek bir mücadele veren belde-
nin temsilcisinden gelen yazı okunmaz mı hiç... 30 mi-
ligramı insanı hemen öldürmeye yeten siyanürden se-
kiz yılda 4 bin ton kullanılacak ve attın çıkanldıktan son-
ra geriye bir de arsenik kalacak olması dehşeti karşı-
sında Bergama gerçeği nasıl göz ardı edilebilir... Birlik-
te okuyalım: "Siyanürle altıncılık genellikle 3. Dünya ül-
kelerinde yapıldığı için bugüne dek fazla ses duyulma-
mış; ancak yaşanan felaketlerin örnekleri Papua Yeni
Gine'de, Guyana'da, Şili'de ve Güney Afrika'da görül-
müştür. Dünya Sağlık Örgütü, bu tür işletmelerde 50 ki-
lometre yarıçaplı bir alanı risk bölgesi ilan etmiştir.
İTÜ'de düzenlenen uluslararası bir sempozyumda 'Bi-
limin şu andaki durumuna göre, teknoloji ve kültür ala-
nında son verilerin ışığında Bergama yöresinde yapıl-
ması planlanan altın işletmeciliği kabul edilemez' de-
nilmiştir. Danıştay 6. Dairesi, 'Siyanür yöntemiyle işle-
Siyanürcülertilmek istenen madende kamu yaran yoktur' diyerek
daha önce Bergama aleyhine verilen kararı bozmuştur.
Bergamalılarbu lanetli madeni istemiyor. Bu, sıradan
bir 'istemezük' değildir. Bilimsel ve hukuki temelleri
vardır. Bergamalılar seslerini duyurmak için direniyor.
Banşçıl eylemlerini dünyada duymayan sağır sultan bi-
le kalmadı. Buna karşılık siyanürcü şirket çalışmalarını
bütün hızıyla sürdürüyor. Doğayı paramparça ediyor,
zeytin ve çam ağaçlarını kesiyor, güzelim pamuk tarla-
larını toza buluyor. Devlet yetkilileri ise ne yazık ki sey-
rediyor. Siyanürcü şirket, siyanürü sevimli göstermek
için korkunç paralar harcıyor, lobiler kuruyor." Bu nok-
tada şirketin ortaklannı tanıyalım:
"Şirketin çokuluslu ortaklan dünyaca sabıkalı. Güney
Afrika'da ırkçılığı desteklemışler. Guatemala'da nikel
madeni karşılığı diktatörlere arka çıkmışlar. Ikincı Dün-
ya Savaşı'nda Nazilereyardım etmişler. Kuzey Buz De-
nizi'ne nükleer atık bırakmışlar. ABD mahkemelerinde
'şerefsiz' olarak nitelenmişler. Bunlann hepsi belgeli."
Birkaç-satır üste dönelim: "Siyanürcü şirket Berga-
ma'da çalışmalannı bütün hızıyla sürdürüyor. Korkunç
paralar harcıyor. Devlet yetkilileri ise ne yazık ki şeyre-
diyor." Yoksa burası Guatemala mı, Papua Yeni Gine
mi? Bu soru Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin zirvesin-
de oturan Süleyman Demirel'i de ilgilendiriyor. Demi-
rel, rakamlara meraklıdır:
"Şirketin verdiği bilgiye göre yılda 14 milyon dolar kâr
elde edilecek ve Maden Yasası'na göre bunun yüzde
10'u yani 1.4 milyon dolan devlete kalacak. Oysa, Ber-
gama Belediyesi'nin bütçesi 15 milyon dolar. Bergama
42 milyon dolariık pamuk, tütün, zeytinyağı, sebze üre-
tiyor. 20 milyon dolar ihracat yapıyor. Yılda 1 milyona
yakın turist ağıriıyor. Bir avuç altın için bu kadar variık
riske atılır mı?"
Atılmaz... Atılırsa bunun altında başka bir hesap var-
dır. O hesap da gün olur ortaya çıkanlır... Siyanürcüle-
rin peşini bırakmayacağız...
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
1 rtof: &EAJ BU l£AB.fk!A7İJBÜ 1Q •yiL. ÖNCE
Kaplumbağaların yerine göz diktiler
Arkadaş Çevre Grubu Mersin Söz-
cüsü Remzrye Eryılmaz'ın bildirdiğine
göre, Mersin'in doğu kısmında bugü-
ne dek bâkir kalmış Kazanlı bölgesin-
de kaş yapalım derken göz çıkarılıyor.
Kıyısı, koruma altındaki deniz kaplum-
bağalan caretta carettalann üreme ala-
nı olan bölgede 30 bin dönüm arazinin
imara açılması planlanıyor.
Doğal SİT alanı projesinin de bir par-
çası olan bölgede yüksek olmayan bi-
nalarla 100 bin yatak kapasitesi yara-
tılmak isteniyor. Daha aynntılı bilgi al-
mak ya da destek vermek isteyen çev-
reciler için Eryılmaz'ın faks numarası:
0.324.32719 44.
Kınkkale'ye Milli Eğitim Müdürü -i*
"Kınkkale'de kimin Milli Eğitim Mü-
dürlüğü'ne atanacağı günün konusu
oldu" diyor Kırıkkale'den bir grup de-
mokrat öğretmen:
"DSP il yönetimini aniden görevden
alan genel merkezin atadığı yeni il
başkanının, ANAP'a çalışan, oy top-
layan hatta bunu saklamayan bir öğ-
retmenin adını Milli Eğitim Mü-'
dürlüğü'ne getirilmesi için Ankara'ya
ilettiği konuşuluyor.
Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimi
Meclis'ten geçirmek için yoğun çaba
harcayan DSP'nin bu kanunu Kınkka-
le'de ANAP kadrolanyia uygulayıp uy-
gulamayacağı merak ediliyor."
LPALAS PANDIRAS
T
Postmodern Türk deyişleri serisi:
"Yığidi öldür ama yoğurdunu yeme!" MüfftBozaa
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
İzmir "suçlu
ellerde...Birkaç aydır Türkiye'nin (bel-
ki de dünyanın) en "hızlı" inşa-
atı îzmir'deki Kordonboyu kıyı-
sında sürüyor. Daha doğrusu.
"Kordonyolu" adıyla, "denizin
doldurulması" olarak sürüyor...
Kamyonlann ve işçılerin, ge-
ce-gündüz demeden. böylesıne
görülmemiş birtempoda ve ülke-
mizın hasretini çektigi herdüzey-
de sergiledikleri "çaüşkanlığın"
asıl nedeni. elbette ki sadece pat-
ronlanndaki "iş ve hizmet tut-
kusu" değil.
Izmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Burhan Özfatura. Kor-
donboyu'ndatıpkı bir "gecekon-
du" yapan vatandaş gibi davra-
nıyor. Olası birmüdahaleden ön-
ce, bu "yasadışı" dolgu inşaatı-
çeye dayanıyordu:
"2863 sayılı Koruma Yasa-
srnın 17. maddesine göre SİT
alanında önce Koruma Planı
yapılmalıdır. Bu yapılmadan
böylesi bir yol projesi uygula-
mak yasaya ve şehircilik ilkele-
rine aykındır..."
Peki, bir Büyükşehir Belediye
Başkanı. aslında çok bilınen bu
yasal kuralı neden bir kenara it-
mişti? Bu sorunun yanıtı da as-
lında yine aynı yasanın "amacı
ve içeriğinde" vardı. Eğer önce
bir "koruma planı" yapılsaydı,
Kordonboyu'nun güzelliğini ve
İzmir için tarihsel ve kültürel de-
ğerını 'yok eden' bir proje bu
plandan çıkabilir miydi?..
Özfatura. işte bu "bilinç"
Kaçak bina yıkılabilir, ama bu yasa dışı dolgu artık nasıl ge-
ri alınabilir?..
nı hızla "tamamlamak" peşin-
de. Böylece yaratacağı "fiili du-
rum" sayesinde. kente karşı suç
niteliğindekı bu eylemınde de
''geri dönülmez bir aşamayı"
yakalamayı hedefliyor...
. Doğrusu Özfatura. bir bakıma
bu amacınada ulaşmış gibi görü-
nüyor. Eğer gerçekten bir "yetki-
H" çıkar da "yargının iptal etti-
ği bu projeyi durdurmak" gibi
Türkiye için artık "mucize" sa-
yılabilecek anayasal bir kamu
j»örevini yerine getirmeye kalkış-
sa bile, çok "geç" kalmış olacak.
- Çünkü, aylardır aynı yetkilile-
rin gözleri önünde, günde 3 var-
"diya hukuk çiğnenerek sürdürü-
len inşaat örneğin bir bina değil
ki yıkılabilsin. Mahkeme karan-
TII uygulayabilmek için acaba
kim ve hangi teknolojiyle bugü-
ne dek dökülen binlerce ton taşı,
toprağı ve kayalan denizın için-
den geri alabilir.
Bu "korsan" uygulama, he-
nüz böylesi bir geri dönülmez
duruma gelmeden önce müdaha-
le olanaklarını kullanmayan ve
bekleyen "tüm yetkililer'", şim-
di oturup bir güzel "kına" yaka-
bilirler! Kimler mi° Onlar, ken-
dilerini iyi bilirler...
İzmir 3. ldareMahkemesı"nin,
'Mimarlar Odası'nca açılan dava
»sonucunda. Kordonyolu projesi
için. 19.06.1996 tarihinde verdı-
gi "iptal" karan özetle şu gerek-
içerisinde kente karşı "taammü-
den" işledığı suça en büyük des-
teğı de REFAHYOL'un Bayın-
dırlık Bakanlığı yönetimınden
aldı. Yargının iptal ettiği bir pro-
jeyi 13.01.1997 günü onaylaya-
rak inşaat için sözde resmi "da-
yanak"(!) yaratan RP'li Bakan-
lık kurmaylan, DYP'li bir bele-
diyeye siyasi destek vermek adı-
na tzmir'in gözbebeğini "ikti-
dar hesaplarına" kurban etti-
ler...
Kordonboyu'ndaki dolgunun
önünde uzanan teneke perdele-
rin üzerinde, gelecekteki "Kor-
donyolu görüntülerini" betim-
leyen renkli resimler var. Nasıl
olacaksa, "yemyeşil bir otoyol"
içinde gezinen sadece "birkaç"
otomobil ve göz alabildiğine pal-
miyeler...
Kimi Ege gazetelerinin de iki-
de bir yayımladıklan bu "göz bo-
yayıcı" resme bakıp da: "Hani
bu dolgu yol, İzmir'in trafik
yükûnü alacaktı; nerede o yo-
ğun trafik" diye de anlaşılan
kimse bir şey sormuyor. Ama;
sorsa bile neye yarar?.. "Türk
milleti adına" venlen mahkeme
kararlanna uymayan "seçilmiş-
lerin" bir türlü sorgulanamadığı
bu ülkede, halkı "resimle kan-
dırmanın" da temelde yine o
yargıya "hakaret" anlamına
geldiğini hangı savcı anımsaya-
bilır?..
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
H A R B İ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN lOAğustos
GREEMIV/Cf/ GÛZLEMEM
1675'TB BU6ÜU, İNGİLTERE'DEKİ ÜUUJ Ge£EMWKH
ÇŞgİUİÇ') 6ÖZLEIAEVI AÇICOt. KBAL R. CHARi£S'lN
GMRİYL3, OEUUCİÜK /ÇİM <S£££*£A/ YILOtZ
HA&TALAZIUIN ÇlX*f!ILABİLMESJ AMAClYLA
<oeULMUfTV. İLEHHİ YÜZYtLLA&DA, AEALAI&H-
bA HALLEV tOjyeiJKJ-U YtLPIZINA ADI VERıLEN
6DMUNO HALLEY 'İN D€ SULUUPUGu YÖNE-
TİÇİLERCB. GEÜŞT/&LECEtCri'. İ884'TE, BÜ-
TİİM OÛNYA mRAFlNOAN ONAYLANAN BÎR
KARAI2LA G£EENWiCH &ÖZ.L£MEVİ'N/U BU
UJNPUĞU AJOKTH, BAŞLANGIÇ M£/SİI>YENP
A//A/ fBOYLAM~) GBCTİĞt YES. OLAKAt? 8£-
LİXieMMİŞTt. gU DUBUM,
N'AJ SÖ S' A£
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4
4 5 6 7 8
SOLDAN SAĞA:
1/ Ana bitkıden
kesilenbırparça-
nın toprak ya da
suda köklendiril-
mesi temel ine
dayalı bitki üret-
me yöntemı. II
Bir bılim ya da
sanat kolunda
özel ve belirgın
yöntem... Yaba-
nıl incir ağaçla-
nndadöllenmeyi
sağlayan sınek.
3/ Eskiden mest
üzerine gıyılen sarı pa-
buç... Nazılenn politıka- 1
sında Germen ırkından
kimselereyakıştınlanad. 2
4/Yanağınaltkısmı...Vi- 3
etnam'ın plaka işareti. 5/ 4
Genellikle altbölümükıl- _
li ve kumlu. üst bölümü
tebeşır olan II. jeolojik 6
çağın son dönemı. 6/ Tü- 7
mör... lnveborubıçimın- g
de beyaz ya da san renk- q
li çıçeğı olan bir süs bıt- y
kisı. II Yeteri kadar aydınlık olmayan... Coşkun, esınle do-
lu. 8/ Batı Samoa'nın başkenti... Şıırde ıkı ya da daha çok
dizeden oluşan bırim. 9/ Osmanlı devletinde işlemekle yü-
kümlü olduğu toprağı terk eden reayaya venlen ad.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tahıl yığını... Behrteç olarak kullanılan eylem soylu
sözcûk. 2/ Kurnaz. açıkgöz... Halatta kaymayı önleyen bir
düğüm bıçımı. 3/ Yol yapımmda kuilanılan bir makıne...
Pamuk kozası. 4/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olma-
yan ve onun özünde bulunmayan nıtelık... Bir hayvan. 5/
Çirişlı bir çeşıt parlak bez. 6/ Lıtyum elementının sımge-
si... Bırtürpamuklukumaş. 7/Bırgözrengi... Kayseri'nın
bir ılçesı. 8/ Mekke'de bir tepe... Verme. ödeme. 9/ Kül-
tür... "Boşuna değil dökülen —tanhin akışından anlıyo-
rum" fNecati Cumalı).
GöRÜŞ/ DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Siena, Kadıköy ve
"Türk Olmak!"
Italya'nın Toscana bölgesinin ünlü Siena kentin-
de seçmenleryıllardırsürdürdüklerı geleneği boz-
mayıp yine bir komünisti belediye başkanı seçtiler.
"Zeytin Hareketi" çerçevesinde 15 siyasi parti ve
yurttaş girişimi ile Komünist Yeniden Kuruluş tara-
fından desteklenen Pieriuici Nenni dört yıl boyun-
ca, zamanında Floransa'ya rakip olmuş bu küçük
fakat önemli kentı yönetecek. Sienalılar dört yıl bo-
yunca, bir "tarih incısi" olan, ilk kez Etrüsklüler ta-
rafından kurulmuş ve 1240 yılından ben bir üniver-
siteye sahip kentlerini güvenli ellere teslim etmiş
olmanın rahatlığını yaşayacaklar.
Italya'da insanlar komünist yerel yöneticilere gü-
veniyorlar. Çünkü onlar Gramsci'den, Togliat-
ti'den, Berlinguer'den bu yana kentlerine ve yö-
nettikleri kentlerinin insanlanna "hiçbirzaman" iha-
net etmediler. Santa Margaretha Ligure, Reggio
gibi Riviera'nın, Adriyatik kıyılannın hertürtü yolsuz-
luğa açık turizm merkezlerini; Cenova, Torino, Bo-
jogna gibi liman ve sanayi kentlerini; bir süre baş-
kent Roma'yı ve İrifi ufaklı yüzlerce yerteşim böl-
gesini yöneten komünist belediye başkaniarından
"hiçbiri" ünlü Temizlik Operasyonu sırasında yar-
gıç önüne çıkarılmadı. italyan Komünist Partisi dö-
neminde kitleler önünde kazanılan saygınlık son
seçimlerde İtalyan solunu merkezi iktidara taşıdı.
Bu saygınlık şimdı Solun Demokratik Partisi ve Ko-
münist Yeniden Kuruluş tarafından titızlikle koru-
nup geliştiriliyor.
Komünist yerel yöneticilerin kazandıkları saygın-
lığın kaynağı tek başına "dürüstlükleri" değildi. On-
lar, Hıristiyan Demokratlann yaklaşık elli yıl süren
merkezi iktidarian döneminde yönettikleri kentle-
rin parasal kaynaklannı büyük ölçüde kendıleri ya-
rattılar. Yurttaşlardan toplanan yerel vergiler dina-
mik bir üretkenlikle yeniden yurttaşların hizmetine
döndürüldü. Italya'nın ilk arıtma tesısleri onların
yönettikleri yerleşim merkezlerinde kuruldu; çev-
renin ve doğanın korunmasına ilışkin ilk radikal ön-
lemleri onlar aldılar. Altyapı projeleri, kent sorunla-
nna getirdiklen çozümler ve tarihsel dokuları zede-
lemeden geçmişle çağdaş kent teknolojilenni bü-
tünleştinmede elde ettikleri başarılar, ama her şey-
den önce emek ağıriıklı yönetim anlayışlan onlan
ülke genelinde ayncalıklı kıldı.
1980'li yıllaria birlikte Avrupa'nın gelişmiş sana-
yi ülkelerinde yükselen çevre ve doğa bilinci ile bu
bilinçlenmenin yansıdığı ekolojik-toplumsal talep-
ler ilk önce komünist yerel yönetimler tarafından
benimsendi. Modern teknolojilerin denetimsiz kul-
lanımlannın ve ekonominin büyüme hırsının yaşam
temellertni sarsan, çevreyi ve doğayı yıkıma uğra-
tan, gelecek kuşakların varoluş olanaklannın önü-
nü tıkayan etkilerini ortadan kaldırmak için sefer-
beroldular. Italya'nın birçok köyü, kasabası ve ken-
ti onlann uğraşlan sonucu emekliler, yaşlılar, çocuk-
lar, bedensel engelliler ve çalışan kesimler için ya-
şanılacak yerler haline geldi. Bu yerleşim birimle-
rinde, çalışan insanlann boş zaman ve dinlenme
haklan, "temel ve vazgeçilmez haklar" olarak ka-
bul edildi. Inandıkları sosyalist düşüncenin temel
değerlerini günlük siyasal ve yönetsel uygulama-
lanna yansıtan, kent yaşamını, savundukları sıya-
sal-ideolojik düşüncelerinin yaratıcılığıyla biçım-
lendiren bu yöneticiler diğer kentlere de örnek ol-
dular. İtalyan solu, merkezî iktidara dürüst, çalış-
kan ve tutarlı yerel yöneticilerinin omuzlan üzerin-
de yükseldi.
Siz bu yazıyı okurken, ben, "olağan koşullarda"
yaşamaktan keyif aldığım Kadıköy-Feneryolu'nda-
ki evimde, onlarca komşum gibi balkon kapımı ve
pencerelerimi kapatmış, buram buram ter döküyor
olacağım. Yanımızda bir inşaat var ve haftalardır
her pazar olduğu gibi bugün de çalışıp gürültü üre-
tecek. Çalışan insanlann dinlenebilecekleri tek
günlerinde, dinlenme hakkının bir insan hakkı ol-
duğunu kuşkusuz hiç duymamış bir müteahhidin
yol açtığı gürültü kirlilıği karşısındaki çaresizliğim
beni yine öfkelendirecek.
Belki başka şeyler düşünürsem öfkem geçer di-
ye, ayn coğrafyalarda aynı günü yaşadığımız Ital-
yanları düşünüp onlan kıskanacağım.
Belki de programında yurttaşlarımıza, "ana rah-
minden ölüme kadar, süreklilik içinde bedenen ve
ruhen tam sağlıklı olarak, sağlıklı çevre, ortam ve
koşullarda gelişmek ve yaşamak vaat eden" sos-
yal demokrasimizin yönettiği yörelerde yaşayan
yurttaşlannın tatil günlerinde kitap okumak, müzik
dinlemek, konuk ağırlamak ya da hiçbir şey yap-
maksızın yalnızca dinlenebilmek haklarını savuna-
mazken, tüm bu vaatlerini nasıl yerine getireceği-
ni düşüneceğim.
Sonra mutlaka, "Burası Türkiye, olur böyle şey-
ler" deyip, öfkelenmekten ve daha da önemlisi dü-
şünmekten vazgeçip, dışarıda bir yerlerde ken-
dime huzurlu bir köşe arayacağım.
Ne de olsa, ben bir Türk'üm!