Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Baskıcı rejimlerle boğuşan Doğu Avrupalı sinemacılar, şimdi demokrasi ortamında boğuluyorlar
• • • • • • • • ' • ' • • ' . • • . •
Ozgürlüğün bedeK ağır ödeıriyorKültür Servisi - Doğu Avru-
pa, Moskova'-nn denetimi altm-
dayken bölgenin sinemacılan
için kurallar pyet acıktı: Kon-
formist fılml^- yaptiklan süre-
ce devlet yardunı alabiliyorlar-
dı. Eleştirel tıvır takndıklann-
da ise fılmleri yasaleanıyordu.
1960 ve 701ı yı1larda, o za-
manki Çekoslovakyı, Polonya
ve Macaristar. üzerinde Mosko-
va'nın siyasi denetimi giderek
zayıflayınca, Milos Forman ve
Roman Pbtanski gıbı sinemacı-
lar ortaya çıkmıştı. Günümüz-
de, Doğu Avnıpa'da komünist
"rejimlerin yok olmasıyla birlik-
te sanat dünyasında czlenen ye-
ni çıkışlar, ozgürlüğün tadına
varmaya başlamış yönetmenle-
rin oluşturabilecegi bir Doğu
Avrupa 'yeni dalga's: ise henüz
ufukta görûnmüyor.
Doğu Avrupa'da. özellikle
son sekiz yıl ıçınde büyük deği-
şimler yaşandı. Kimlikler yeni-
den keşfedildı; yeni ülkeler or-
taya çıktı. Bu ülkelerde, seçim-
1e işbaşına gelen hiikümetler
görev yapıyor liberal ekonomi-
nin iyi ve de kötü yanlanyla bir
Süredir cebelleşiyorlar.
" Bu değişim çerçevesinde ser-
pilmesi beklcnen sinema ala-
nında ise, beklentilerölçüsünde
bir hareket yaşanmıyor. Dikta-
törlüklerle boğuşan sinemacı-
lar, demokrasi ortamında adeta
boğuluyor.
Maddi sıkıntılar büyük
Sinemacılann, anıden içine
girdiklen bu özgürlük ortamına
nemen alışamaması belki de do-
ğal. Artık rılmleri yasaklanmı-
yor ama, devlet yardımı ortadan
kalktığı için en düşük bütçeli
filmlere bile kaynak bulmakta
güçlük çekiyorlar.
Yeni açılan televizyon kanal-
lan, kablolu yayınlar ve gelişen
bir video endüstrisiyle birlikte
izleyicileri de büyük ölçüde
'YerahV filmi, 18 ve 26 ağustos tarihlerinde Beyoğlu SinemasTnda izlenebUecek. 'Kolya' da (sağdaj sınemaıanmızda gösterilmişti.
C/nemli olan özgürlük değil, özgürlüğünle ne yapacağını bilmek' demişti Andre
Gide. Doğu Avrupa sinemasının bugünkü durumu bu sözleri anımsatıyor... Konu,
bütçe, salon, izleyici sıkıntısı çeken Doğu Avrupa sinemasından komünizm sonrası
beklenen 'yeni dalga' bir türlü gelmek bilmiyor...
azalmış durumda. Devlet des-
tekli pek çok sinema salonu ka-
pandı. Perdelerini indirmeyen
smema salonlan ise hemen he-
men bütünüyle Hollywood
filmleri gösteriyorlar.
Yıllarca fılmleri yasaklanan,
sansürlenen, susturulan ve bas-
tınlan, dolayısıyla iletilerinı sı-
radışı biçimlerde izleyiciye ak-
tarmaya alışmış bu yönetmenle-
rin çoğunun, izleyici ile arasın-
da kendine özgü bir iletişim bi-
çimi oluşmuştu adeta! 1960'h
yıllarda "Loves of a Blonde"
(Bir Sanşının Âşıklan) ve "The
Firemen's BalT (Itfaiyecilerin
Balosu) gibi filmleriyle ünle-
nen, Sovyetler Birliği'nin 1968
yılmda Çekoslovakya'yı işgal
etmesıyle Amerika'da sürgün-
de yaşamayı seçen ünlü Çek yö-
netmen Milos Forman, "Konuş-
ma iznin yoksa, ne söylemek is-
tediğini daha iyi bilirsin" diyor
ve şöyle sürdürüyor: "Sansür.
konuşulmaya değer konulann
üzerine gider. Özgürlük orta-
mında ise neyin önemli neyin
önemsiz olduğunu seçmek zo-
nındasın. Böylesi daha zor."
Baü ilgi göstenniyor
Komünist rejim sırasında Ba-
tı'ya "kaçak giren" Sovyet
Blok'u filmleri, Amerikalı ve
Batı Avrupalı sinema izleyici-
sinin yoğun ilgisini çekiyordu.
Çekoslovakya'dan Milos For-
man, Jîri Menzd ve Jan Nemec,
Polonya dan Roman Polanskı ve
Andrzej VVajda, Macanstan'dan
Istvan Szabo, Batılı izleyicinin
yakından tanıdığı isimler ol-
muştu.
Oysa. ülkelerinde komünist
rejimlerin çöküşüyle bırlikte, si-
nemacılar artık Batı Avrupa ve
Amerika'da filmlerinin dağıtı-
mı konusunda büyük sıkıntılar
yaşıyorlar. Politik baskılardan
kurtuldular ama, artık onlann
filmleri de öteki eğlencelikler-
le yanşmak zorunda.
1989 yılından bu yana çeşitli
sontnlann gölgesinde fılm yap-
maya çalışan Doğu Avrupalı
yönetmenler, yine de yılmıyor-
lar. özellikle Cek Cumhuriyeti,
Polonya ve Macaristan'da yo-
ğun bir çaba gözlemleniyor.
Geçmişte hükümetlerce belirle-
nen film bütçeleri için, artık or-
tak yapımlara, Avrupa Konse-
yi'nin Eurimages fonuna ya da
giderek etkin bir konum üstle-
nen televızyonlara başvuruyor-
lar.
Niteüksiz filmler
1990'h yıllarda doğu Avru-
padan çıkan fılmlerin çoğunlu-
ğunu, Amerika'nm vurdulu-kır-
dıh filmlerinin taklitleri ya da
hafif pomo yapımlar oluşturu-
yor. Ancak nitelikli fılmler de
yok değil. Bazı ciddi sinema yö-
netmenleri, Nazi işgali, Yahudi
soykınmı, komünist rejimin
baskısı altmda yaşam gibi, bu-
Modern bir 'nokta', Georges Seurat
• Geleneksel sanat tarihinde
Cezanne, Van Gogh ve
Gauguin ile birlikte post-
empresyonist ressamlann
dördüncüsü ve en genci olarak
tanınan Seurat, 19. yüzyıl
sanatını 20. yüzyıldaki
geleceğine hazırlayan
ressamlann başında geliyor.
KüttürServisi - Post-empresyonist res-
min başlıca temsilcilerinden sayılan
Fransız ressam Georges Seurat, Lond-
ra'daki National Gallery'de (Ulusal Mü-
ze) açılan "Seurat ve Yıkananlar" baş-
lıklı sergisiyle şu sıralar yeniden gün-
demde. Eylül ayı sonuna dek süren ser-
gi, "pointiBst" (noktacı) tekniği keşfe-
den ünlü ressamın, "yıkananlar" teması
çerçevesinde yaptığı büyük boyutlu re-
sımlenni içeriyor. The Sunday Times ga-
zetesmin kültür ekinde yayımlanan bir
yazı. ressamla ilgili çeşitli yorumlarda
bulunuyor:
Yalnızca iki tür büyük sanatçı tipinin -
kaplumbağalar ile tavşanlar- var olduğu-
nu söylemek yanhş olacak ama, sanat
dünyasının en önemli sanat kahramanla-
nndan bazılannın uzun ve üretken bir
yaşam sürdükleri -Mikelanj, Titian, Pi-
casso-bazılannın ise epey kısa yaşadık-
lan -RaphaeL, Caravaggio. Van Gogh- or-
Cüneşti günlerin keyfini çıkaran sıradan insanlan yansıtoğı resimlerinden birL.
tada. Bu ikinci kategoride yer alan res-
samlann arasına, 1891 yıhnda 32 yaşın-
dayken ölen ve geride ilgınç başyapıtlar
bırakan Georges Seurat'yı da yerleştire-
biliriz. Geleneksel sanat tarihinde Ce-
zanne, Van Gogh ve Gauguin ile birlik-
te post-empresyonist ressamlann dör-
düncüsü ve en genci olarak tanınan Se-
urat, 19. yüzyıl sanatını 20. yüzyıldaki
geleceğine hazırlayan ressamlann başın-
da geliyor.Belkı de gerçek anlamda ılk
"modernizırr olarak nitelendirilebile-
cek, sonradan Avrupa sanatında hızla ya-
yılarak bir moda haline gelen resmi nok-
talarla kurgulama tekniği olan "nokta«-
hk" tekniginin babası, Georges Seurat.
Seurat'ya hayranhk duyan önemli res-
samlann hemen hemen her birinin "nok-
tacı" bir evresi var: Pissarro, Picasso,
Matisse, Mondrian. "Noktacıhk" ilk mo-
demizmdi çünkü, herkesin taklit edebi-
leceği bir resim uygulama tekniğiydi.
Pek yetenekli olmayan ressamlann elin-
de, oldukça adi, stilistik bir manyerizme
dönüştü. Bu tekniği deneyenler, kısa sü-
re içinde vazgeçtiler. Ve radikal görünen
çoğu sanatsal keşifte olduğu gibi, bu tek-
nik de gerçek anlamda bir tek kâşifinin
tuvalinde nitelikli sonuçlar doğurdu. Ca-
ravaggio'nun "karanlık", Van Gogh'un
"çılguı" devrimleri için de geçerli değil
mi bu? Sanat dünyasının hızlı "tavşanla-
n" pek popüler olmayan ilginç üsluplar
yaratmışlardı gerçekten de. Bu durum,
Seurat için özellikle söz konusu.
Londra'daki Ulusal Müze. Seurat'nın
yinelediği temalardan biri olan "yıka-
nanlar"a geniş yer ayınyor. Seurat'nın,
yıllardır müzenin bir duvannda duran ve
afişlerde, kartpostallarda, takvimlerde,
tişörtlerde sayısız kereler çoğaltılmış ol-
malan nedeniyle artık kanıksanan geniş
boyutlu, parlak, dingin resimleri de ser-
gi sayesinde bu kez izleyiciyi dikkate ça-
ğınyor. Seurat'nın yıkananlan, Fransa'da
güneşli bir öğleden sonrasınm keyifli an-
lannı resme taşıyor.
Georges Seurat, yaşadığı dönemin res-
samlan ve özellikle Manet, Cezanne ve
Degas gibi, Fransa'nın geçmiş sanatına
tepki duyuyordu. Tıpkı David gibi bü-
yük, mitolojik görüntüler yaratmak isti-
yordu, ama kendi yaşadığı dünyaya ba-
karak...
Bale dünyasının yıldızı Banşnikov, klasik bale için artık yaşlandığmı söylüyor
Bartşnikov
J
un ütopyasıgerçek oluyor
• Dizinden geçirdiği üç ameliyata karşın
dansı bırakıp yalnızca koreografiye yönelmeyi
şimdilik düşünmeyen ünlü balet, artık dans
edemeyeceği gün geldiği zaman, "Olgun
davranmak zorunda kalacağım" diyor.
Kültür Servisi - Kirov Ba-
Tesi'nden aynlışının üzerin-
den tam 22 yıl geçti... Banş-
nikov. bu süre içinde Ba-
tı 'nın sevgilisi oldu.
Ingiliz baleseverler, önü-
müzdeki hafta ünlü balet Ba-
nşnikov'u, 24. Uluslararası
Istanbul Müzik Festivali'nde
Lzleme olanağı bulduğumuz
MarkMorris ile birlikte kur-
duklan White Oak Dance
Project'in de yer alacağı bir
göstende ızleyebilecekler.
Londra'daki Coliseum Sa
lonu'nda gerçekleştirilecek
gösteride Banşnikov. Mek-
sikaasıllı Amerikalı koreog-
raf JoseLimon'ın "Chacon-
ne" ve Mark Morris'in Şos-
takotiç'in yapıtından uyar-
ladığı "Cç Rus Prelüdü''
başlıklı yapıtlannda tek ba-
şına dans edecek.
Kendisini klasik dans için
'bir büyükbaba kadar yaşh'
bulan Banşnikov, modern
dansın ise ilerleyen yaşlarda
da sürdürülebileceğine ina-
myor. 16 yaşmdayken Kirov
Balesi'ne kabul edilen ünlü
dansçı, Kirov'un yıldızlan
Natalia Makarova, Rudolf
Nureyev, Valeri ve Galina
Panwr
gibi, yaratıcılığm öz-
gürlüğüne açılan kapılann
Ban'da olduğunu düşünerek
22 yıl önce ülkesiyle ilişki-
lerini tümüyle kopartmıştı.
American Ballet Theat-
re'da kariyerinin yepyeni bir
dönemine adım atarak
T^vayb Tharp gibi önemli
bir koreografın kanatlan al-
tında olgunlaşmaya başlayan
Banşnikov. White Oak Dan-
ce Project ile bir 'dans ütop-
yası'nı gerçekleştirdiklerini
söylüyor. "11 deneyünli
dansçı, bir araya gelip hangi
koreografin yapınnı sahnele-
yecekleri, hangi ülketere rur-
neye gidccekleri üzerine tüm
kararlan ortakalırlar. Temel
ilke, hayranlık duyduğumuz
koreograflaıiâ birtikte cauş-
makür"
Dizinden geçirdiği üç
ameliyata karşın dansı bıra-
kıp yalnızca koreografiye
yönelmeyi 'şimdilik' düşün-
meyen Banşnikov, meslek-
taşlan Nureyev ve Makaro-
va gibi Rusya'ya geri dön-
meyi ise aklından bile geçir-
miyor. Banşnikov, "Sah-
nede olmaktan büyük keyif
ahyorum. Ama bir gün uya-
nıp artık dans edemeyecegi-
mi görecek olursam, 'olgun'
birinsan gibi da\ ranmak zo-
runda kalacağımı biliyo-
nım" diyor.
güne dek ele alınmamış kimi
konulan irdelemeye başladılar.
Aralannda, ölümünden önce
yaptığı "Mavi", "Beyaz", "Kır-
mm" filmleriyle tüm dünyada
geniş kitlelere ulaşan, Polonya
sinemasının dev ismi Krzysztof
Kieskıvvski'nin de bulunduğu
khni yönetmenler, primitif bir
kapitalist düzenin Doğu Avrupa
ülkelerinde yarattığı sıkıntılan
ele alıyorlar.
SaJonlarda Hollvwood
Ancak yönetmenlerin, ciddi
konulara eğilîmi, izleyici açı-
sından genelde pek olumlu so-
nuçlar doğurmuyor. Doğu Av-
rupa'da günümüz sinema izleyi-
cisi, Hollyvvood'un eğlencelik
filmleriyle gerçeklerden kaç-
mayı, iki saatliğine de olsa so-
runlannı unutmayı yeğliyor.
Amerikan filmlerinin taklidi
Doğu Avrupa yapımlan bile,
ciddi filmlerden daha çok izle-
yici çekiyor.
Sinema salonlan zaten, Tür-
kiye'de de olduğu gibi maddi
kaygılarla genelde Amerikan
filmleri gösteriyor. Doğu Avru-
pa'da sinema hasılatının yüzde
9O'ı Amerikan sinemasına ait.
Sinema salonlannın giderek
azalması da bir başka sonın
(Sözgelimi Bulgaristan'da 1989
yıhnda 3.081 salon varken,
1996'da bu sayı 209'a inmişti).
Dolayısıyla, nitelikli fılmlerin
salon bulması giderek güçleşi-
yor.
Macaristan'm yeni yönet-
menlerinden Ibolya Fekete'nin,
komünizmin çöküşünden sonra
Budapeşte'de bir araya gelen üç
Rus erkekle iki Batılı kadının
öyküsünü anlatan filmi" Bolshe
VTta", çeşitli festivallerde övgü-
ler almasına karşın geçen yıl
Macaristan'da 10 hafta göste-
ritnde kalmış ve ancak 4.700 iz-
leyiciye ulaşmış. Istvan Buj-
tor'un politikaya değinmeyen
komedi filmi "Three Gu-
™ ardsmen in Africa" ise,
"Independence Day" ve
"Twfeter" gibi fılmlerin
yer aldığı bir sıralamada
sekizinci olmasına karşın
207 bin izleyici çekmiş...
Doğu Avrupa yapımlan,
festivallerde ödüller de
toplasalar Batı Avrupa ve
Amerika'da alıcı bulmak-
ta güçlük çekiyorlar. Ünlü
yönetmen Emir Kusturi-
ca'nın savaş sonrası Yu-
goslavya'yı konu alan ger-
çeküstü alegorik filmi
"Undergroımd'' (Yeralü),
1995 yılında Cannes Fihn
Festivali'nde Altın Palmi-
ye kazanmasına karşın
Amerikalı dağıtımcılann
ilgisini çekmedi.
Kolya'nın başansı
Soğuk savaş sonrası dö-
nemde Doğu Avrupa'dan
çıkan en başanlı film, Çek
yönetmen Jan Sverak'ın
Çek bir çapkın bekâr ile
terk edilmiş bir Rus çocu-
ğun arasındaki dostluğu
konu alan "Kolya''sı. Gös-
terime gireli altı ay olma-
sına karşın Amerika'da hâ-
lâ koltuk doldurabilen
"Kolya", bu yıl yabancı
film Oscar'mı kazandı ve
dünya çapında 13 mih/on
dolarlık hasılat elde etti.
Geçen ay içinde gerçek-
leştirilen Karlovy Vary
Film Festivali, Doğu Av-
rupa sinemasmm gelişimi
için çeşitli atılımlarda bu-
lunuyor. Çek Cumhuriye-
ti'nin batısında bulunan bu
güzel tatil beldesinde (es-
ki adıyla Carlsbad), komü-
nistrejimsırasında Sovyet
Bloku'nun hükümet onay-
lı filmlerini gösteren iki
yıllık bir film festivali ger-
çekleştiriliyordu.
Festival vitrini
Günümüzde artık yıllık
gerçekleştirilen festival,
Doğu Avrupa sineması
için bir Sitrin', bunun da
ötesinde bir pazar işlevi
üstlenmeyi amaçhyor.
Festivalin yönetmeni Eva
Zaorakrva, "Doğu Avrupa
sinemasına dünyada yer
açmalryız. Geçmişte, Can-
nes ve Berlin festrvalleri
Rusya, Macaristan ya da
Polonya sinemasından f3m
seçerlerdi. Bugün artık
hiçbir şey çüanadığnu, üs-
telik Doğu Avrupa'da bir
estetik krizi yaşandığmı
söylüyoıiar. Bu doğnı de-
ğiL Ama bu festrv aller ar-
tıkDoğu Avrupa sinemas»-
nı hor görmeye başladtğı-
na göre, bizler kendi festt-
vallerimizde kendi keşifle-
rimizi yapmak durumun-
dayız" dedi.
Quinn 'Tango'nun
çekimlerine katılıyor
• Anttıony
Ouinn
'Tango' adlı
filmin
çekimlerine
katılmak üzere
Buenos
Aires'e gitti.
82 yaşındaki
efsanevi yıldız
tspanyol yönetmen
Carlos Saura'nın son
filminde rol almayı
kabul ettiğini, ancak
daha sonra hiç
görüşmedikleri için
bütün aynnhlan
çekimler sırasında
öğreneceğini belirtti.
Meksika'da dünyaya
gelen ve oldukça iyi
derecede tspanyolca
konuşan Quinn, bir ay
kalacağı Buenos
Aires'te televizyon
programlanna da
katılacak. Sanatçıya
çekimleri sırasında eşi,
4 yaşındaki kızı ve 11
aylık oğlu eşlik edecek.
• Sharon Stone bu
kez anne rolünde.
Yönetmen Barry
Levinson'ın. Rodman
Philbrick'in "Freak the
Mighty" adlı
romanından "Mighty"
olarak sinemaya
uyarladıgı filmde
Stone'a eşlik eden diğer
oyuncular ise Kieran
Culkin,Gena
Rowlands, Harry Dean
Stanton ve Meat Loaf.
• Elisabeth
Hoengen. Aiman
opera sanatçısı, 90
yaşında öldü. Savaş
sonrası dönemde
ünlenen Hoengen,
Viyana Devlet
Operası'nın onur
görmeyı
bekliyor. Liza
ve Vlncent
Minelli
bugüne kadar
hiç karşılaş-
mamışlar.
• Tîıe Lost
wortd
filmindeki
dinozor tiplemeleri
fosilbilım uzmanlannı
kızdırdı. Steven
Spielberg'in Jurassic
Park'ın devamı
niteliğindeki filmini
inceleyen uzmanlar bu
filmdeki dinozor
tiplerinin aşın derece
aptal ve kana susamış
gösterilmesine itiraz
ediyorlar.
• Jackie Chan.
başrolünü de üstlendiği
yeni filmi
"Contrattac"ın ilk
tanıtımını Pans'te yaptı.
Hong-Konglu aktör-
yönetmen, kendisini
Bruce Lee ve Jerry
Lovis'in oğlu gibi
hissettiğini söylüyor.
sanatçılanndandı. 7
Kasım 1906'da
Almanya'da dünyaya
gelen Hoengen ilk
olarak 1933 yıhnda
sahneye çıktı.
Avusturya orkestrasının
yöneticisinin teklifi
üzerine 1943 yılında
Viyana'ya giderek Lady
Macbeth'i canlandırdı.
1970 yılında emekli
olana dek Viyana
Devlet Operasrnda 950
kez oyun sahneleyen
sanatçı aynca La Scala,
Convent Garden ve
Metropolitan gibi
dünyanın önde gelen
opera evlerinde sahneye
çıktı.
• Liza Minelli
ağustos sonunda Italya
ve Sicilya'da turneye
çıkacak. Sanatçı bu
tunıe sırasında 'Paris'te
Bir Amerikalı' fılminin
yönetmeni olan amcası
Vincent Minelli'yi
• MIMiail
Ban$nlkov
"Touching the Sun"
adlı filmde Nijinski'yi
canlandınyor.
Yönetmenliğini
KrzystofZanussi'nin
üstlendiği fılm, bu
büyük dansçının
biyografisi niteliğinde.
• Tom Crulse. bu
kez de ünlü ilüzyonist
Houdini'yi
canlandırmak için
kamera karşısında.
1926 yılında doğan ve
çözülmesi mümkün
olmayan düğümlerden
kurtulması ile ünlü olan
Houdini'nin yaşamını
konu alan filmin
yönetmeni Paul
Verhoeven.
• Richard Cere,
"Red Corner' adlı
filmde başrol oynamayı
kabul etti. Gere'in,
Çin'e yaptığı bir
yolculuk sırasında
cinayet suçuyla
tutuklanan Amerikalı
bir avukatın öyküsünü
anlatan filmde rol
almasının en önemli
nedeninin insanlara bu
ülkenin adalet sistemini
tanıtmak istemesı
olduğu söyleniyor.
PB\lr
den iki araştırma yarışması
• Kültür Servisi - PEN Yazarlar Derneği, bu yıl
"Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar" ve "Türkiye'de
Sinema" başlıklı iki araştırma yanşması düzenledi.
Suat Derviş'in 25. ölüm yılı dolayısıyla açılan "Türk
Edebiyatında Kadın Yazarlar" konulu yanşmaya
katılacak çahşmalarda, kadın yazarlann yetişmeleri,
edebiyatımıza katkılan ve yapıtlan gibi konulann
nesnel ve bilimsel açıdan ele almması öngörülüyor.
Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Onat Kutlar
anısma, annesi Meliha Kutlar'ın katkılanyla açılan
diğer yanşmanın konusu ise "Türkiye'de Sinema".
Yanşmalara 15 Aralık 1997'ye kadar, 30 sayfadan
aşağı olmayan yayımlanmamış metin ya da 1996-
97'de yayımlanmış çalışmalarla katılınabilecek.
Aynntılı bilgi edinmek isteyenler için telefon:
(212)292 00 26.
Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişr
Ite Amenka'da
• Kültür Servisi- Değişik konularda yazılmış
seçkin yapıtlan bütün dünyaya yaymak amacıyla
1950 yılında kunılan ve Teksas Yüksek Eğitim
Sistemi'ndeki önemli birparçasını oluşturan The
Universty of Texas Press. Adalet Ağaoğlu'nun ilk
basımı 1984 yılında gerçekleşen romanı 'Üç Beş
Kişi'yi yayımladı. 'Curfew' adıyla yayımlanan
romanı Ingilizceye John Goulden çevirdi.
Ağaoğlu'nun yeni bir roman dokusu geliştirerek
yazdığı 'Üç Beş Kişide roman kişılen ölümün ve
şiddetin yoğun yaşandığı 1980 yılı haziranının bir
gecesinde saat 23.00'ten sokağa çıkma yaşağının
başlamasına kadar süren üç saatlik bir zaman içinde
anımsama ve kurgulama yoluyla Ankara, Eskişehir,
Istanbul üçgeninde sürekli bir zaman yolculuğu
yapıyor. Bir dönemin ekonomik. siyasal ve
toplumsal gerçeklerini yansıtan roman, Teksas
Üniversitesi Yayınlan'nın Çağdaş Ortadoğu
Edebiyat Çevirileri Dizisi'nden yayımlandı.