29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Baskıcı rejimlerle boğuşan Doğu Avrupalı sinemacılar, şimdi demokrasi ortamında boğuluyorlar • • • • • • • • ' • ' • • ' . • • . • Ozgürlüğün bedeK ağır ödeıriyorKültür Servisi - Doğu Avru- pa, Moskova'-nn denetimi altm- dayken bölgenin sinemacılan için kurallar pyet acıktı: Kon- formist fılml^- yaptiklan süre- ce devlet yardunı alabiliyorlar- dı. Eleştirel tıvır takndıklann- da ise fılmleri yasaleanıyordu. 1960 ve 701ı yı1larda, o za- manki Çekoslovakyı, Polonya ve Macaristar. üzerinde Mosko- va'nın siyasi denetimi giderek zayıflayınca, Milos Forman ve Roman Pbtanski gıbı sinemacı- lar ortaya çıkmıştı. Günümüz- de, Doğu Avnıpa'da komünist "rejimlerin yok olmasıyla birlik- te sanat dünyasında czlenen ye- ni çıkışlar, ozgürlüğün tadına varmaya başlamış yönetmenle- rin oluşturabilecegi bir Doğu Avrupa 'yeni dalga's: ise henüz ufukta görûnmüyor. Doğu Avrupa'da. özellikle son sekiz yıl ıçınde büyük deği- şimler yaşandı. Kimlikler yeni- den keşfedildı; yeni ülkeler or- taya çıktı. Bu ülkelerde, seçim- 1e işbaşına gelen hiikümetler görev yapıyor liberal ekonomi- nin iyi ve de kötü yanlanyla bir Süredir cebelleşiyorlar. " Bu değişim çerçevesinde ser- pilmesi beklcnen sinema ala- nında ise, beklentilerölçüsünde bir hareket yaşanmıyor. Dikta- törlüklerle boğuşan sinemacı- lar, demokrasi ortamında adeta boğuluyor. Maddi sıkıntılar büyük Sinemacılann, anıden içine girdiklen bu özgürlük ortamına nemen alışamaması belki de do- ğal. Artık rılmleri yasaklanmı- yor ama, devlet yardımı ortadan kalktığı için en düşük bütçeli filmlere bile kaynak bulmakta güçlük çekiyorlar. Yeni açılan televizyon kanal- lan, kablolu yayınlar ve gelişen bir video endüstrisiyle birlikte izleyicileri de büyük ölçüde 'YerahV filmi, 18 ve 26 ağustos tarihlerinde Beyoğlu SinemasTnda izlenebUecek. 'Kolya' da (sağdaj sınemaıanmızda gösterilmişti. C/nemli olan özgürlük değil, özgürlüğünle ne yapacağını bilmek' demişti Andre Gide. Doğu Avrupa sinemasının bugünkü durumu bu sözleri anımsatıyor... Konu, bütçe, salon, izleyici sıkıntısı çeken Doğu Avrupa sinemasından komünizm sonrası beklenen 'yeni dalga' bir türlü gelmek bilmiyor... azalmış durumda. Devlet des- tekli pek çok sinema salonu ka- pandı. Perdelerini indirmeyen smema salonlan ise hemen he- men bütünüyle Hollywood filmleri gösteriyorlar. Yıllarca fılmleri yasaklanan, sansürlenen, susturulan ve bas- tınlan, dolayısıyla iletilerinı sı- radışı biçimlerde izleyiciye ak- tarmaya alışmış bu yönetmenle- rin çoğunun, izleyici ile arasın- da kendine özgü bir iletişim bi- çimi oluşmuştu adeta! 1960'h yıllarda "Loves of a Blonde" (Bir Sanşının Âşıklan) ve "The Firemen's BalT (Itfaiyecilerin Balosu) gibi filmleriyle ünle- nen, Sovyetler Birliği'nin 1968 yılmda Çekoslovakya'yı işgal etmesıyle Amerika'da sürgün- de yaşamayı seçen ünlü Çek yö- netmen Milos Forman, "Konuş- ma iznin yoksa, ne söylemek is- tediğini daha iyi bilirsin" diyor ve şöyle sürdürüyor: "Sansür. konuşulmaya değer konulann üzerine gider. Özgürlük orta- mında ise neyin önemli neyin önemsiz olduğunu seçmek zo- nındasın. Böylesi daha zor." Baü ilgi göstenniyor Komünist rejim sırasında Ba- tı'ya "kaçak giren" Sovyet Blok'u filmleri, Amerikalı ve Batı Avrupalı sinema izleyici- sinin yoğun ilgisini çekiyordu. Çekoslovakya'dan Milos For- man, Jîri Menzd ve Jan Nemec, Polonya dan Roman Polanskı ve Andrzej VVajda, Macanstan'dan Istvan Szabo, Batılı izleyicinin yakından tanıdığı isimler ol- muştu. Oysa. ülkelerinde komünist rejimlerin çöküşüyle bırlikte, si- nemacılar artık Batı Avrupa ve Amerika'da filmlerinin dağıtı- mı konusunda büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Politik baskılardan kurtuldular ama, artık onlann filmleri de öteki eğlencelikler- le yanşmak zorunda. 1989 yılından bu yana çeşitli sontnlann gölgesinde fılm yap- maya çalışan Doğu Avrupalı yönetmenler, yine de yılmıyor- lar. özellikle Cek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan'da yo- ğun bir çaba gözlemleniyor. Geçmişte hükümetlerce belirle- nen film bütçeleri için, artık or- tak yapımlara, Avrupa Konse- yi'nin Eurimages fonuna ya da giderek etkin bir konum üstle- nen televızyonlara başvuruyor- lar. Niteüksiz filmler 1990'h yıllarda doğu Avru- padan çıkan fılmlerin çoğunlu- ğunu, Amerika'nm vurdulu-kır- dıh filmlerinin taklitleri ya da hafif pomo yapımlar oluşturu- yor. Ancak nitelikli fılmler de yok değil. Bazı ciddi sinema yö- netmenleri, Nazi işgali, Yahudi soykınmı, komünist rejimin baskısı altmda yaşam gibi, bu- Modern bir 'nokta', Georges Seurat • Geleneksel sanat tarihinde Cezanne, Van Gogh ve Gauguin ile birlikte post- empresyonist ressamlann dördüncüsü ve en genci olarak tanınan Seurat, 19. yüzyıl sanatını 20. yüzyıldaki geleceğine hazırlayan ressamlann başında geliyor. KüttürServisi - Post-empresyonist res- min başlıca temsilcilerinden sayılan Fransız ressam Georges Seurat, Lond- ra'daki National Gallery'de (Ulusal Mü- ze) açılan "Seurat ve Yıkananlar" baş- lıklı sergisiyle şu sıralar yeniden gün- demde. Eylül ayı sonuna dek süren ser- gi, "pointiBst" (noktacı) tekniği keşfe- den ünlü ressamın, "yıkananlar" teması çerçevesinde yaptığı büyük boyutlu re- sımlenni içeriyor. The Sunday Times ga- zetesmin kültür ekinde yayımlanan bir yazı. ressamla ilgili çeşitli yorumlarda bulunuyor: Yalnızca iki tür büyük sanatçı tipinin - kaplumbağalar ile tavşanlar- var olduğu- nu söylemek yanhş olacak ama, sanat dünyasının en önemli sanat kahramanla- nndan bazılannın uzun ve üretken bir yaşam sürdükleri -Mikelanj, Titian, Pi- casso-bazılannın ise epey kısa yaşadık- lan -RaphaeL, Caravaggio. Van Gogh- or- Cüneşti günlerin keyfini çıkaran sıradan insanlan yansıtoğı resimlerinden birL. tada. Bu ikinci kategoride yer alan res- samlann arasına, 1891 yıhnda 32 yaşın- dayken ölen ve geride ilgınç başyapıtlar bırakan Georges Seurat'yı da yerleştire- biliriz. Geleneksel sanat tarihinde Ce- zanne, Van Gogh ve Gauguin ile birlik- te post-empresyonist ressamlann dör- düncüsü ve en genci olarak tanınan Se- urat, 19. yüzyıl sanatını 20. yüzyıldaki geleceğine hazırlayan ressamlann başın- da geliyor.Belkı de gerçek anlamda ılk "modernizırr olarak nitelendirilebile- cek, sonradan Avrupa sanatında hızla ya- yılarak bir moda haline gelen resmi nok- talarla kurgulama tekniği olan "nokta«- hk" tekniginin babası, Georges Seurat. Seurat'ya hayranhk duyan önemli res- samlann hemen hemen her birinin "nok- tacı" bir evresi var: Pissarro, Picasso, Matisse, Mondrian. "Noktacıhk" ilk mo- demizmdi çünkü, herkesin taklit edebi- leceği bir resim uygulama tekniğiydi. Pek yetenekli olmayan ressamlann elin- de, oldukça adi, stilistik bir manyerizme dönüştü. Bu tekniği deneyenler, kısa sü- re içinde vazgeçtiler. Ve radikal görünen çoğu sanatsal keşifte olduğu gibi, bu tek- nik de gerçek anlamda bir tek kâşifinin tuvalinde nitelikli sonuçlar doğurdu. Ca- ravaggio'nun "karanlık", Van Gogh'un "çılguı" devrimleri için de geçerli değil mi bu? Sanat dünyasının hızlı "tavşanla- n" pek popüler olmayan ilginç üsluplar yaratmışlardı gerçekten de. Bu durum, Seurat için özellikle söz konusu. Londra'daki Ulusal Müze. Seurat'nın yinelediği temalardan biri olan "yıka- nanlar"a geniş yer ayınyor. Seurat'nın, yıllardır müzenin bir duvannda duran ve afişlerde, kartpostallarda, takvimlerde, tişörtlerde sayısız kereler çoğaltılmış ol- malan nedeniyle artık kanıksanan geniş boyutlu, parlak, dingin resimleri de ser- gi sayesinde bu kez izleyiciyi dikkate ça- ğınyor. Seurat'nın yıkananlan, Fransa'da güneşli bir öğleden sonrasınm keyifli an- lannı resme taşıyor. Georges Seurat, yaşadığı dönemin res- samlan ve özellikle Manet, Cezanne ve Degas gibi, Fransa'nın geçmiş sanatına tepki duyuyordu. Tıpkı David gibi bü- yük, mitolojik görüntüler yaratmak isti- yordu, ama kendi yaşadığı dünyaya ba- karak... Bale dünyasının yıldızı Banşnikov, klasik bale için artık yaşlandığmı söylüyor Bartşnikov J un ütopyasıgerçek oluyor • Dizinden geçirdiği üç ameliyata karşın dansı bırakıp yalnızca koreografiye yönelmeyi şimdilik düşünmeyen ünlü balet, artık dans edemeyeceği gün geldiği zaman, "Olgun davranmak zorunda kalacağım" diyor. Kültür Servisi - Kirov Ba- Tesi'nden aynlışının üzerin- den tam 22 yıl geçti... Banş- nikov. bu süre içinde Ba- tı 'nın sevgilisi oldu. Ingiliz baleseverler, önü- müzdeki hafta ünlü balet Ba- nşnikov'u, 24. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'nde Lzleme olanağı bulduğumuz MarkMorris ile birlikte kur- duklan White Oak Dance Project'in de yer alacağı bir göstende ızleyebilecekler. Londra'daki Coliseum Sa lonu'nda gerçekleştirilecek gösteride Banşnikov. Mek- sikaasıllı Amerikalı koreog- raf JoseLimon'ın "Chacon- ne" ve Mark Morris'in Şos- takotiç'in yapıtından uyar- ladığı "Cç Rus Prelüdü'' başlıklı yapıtlannda tek ba- şına dans edecek. Kendisini klasik dans için 'bir büyükbaba kadar yaşh' bulan Banşnikov, modern dansın ise ilerleyen yaşlarda da sürdürülebileceğine ina- myor. 16 yaşmdayken Kirov Balesi'ne kabul edilen ünlü dansçı, Kirov'un yıldızlan Natalia Makarova, Rudolf Nureyev, Valeri ve Galina Panwr gibi, yaratıcılığm öz- gürlüğüne açılan kapılann Ban'da olduğunu düşünerek 22 yıl önce ülkesiyle ilişki- lerini tümüyle kopartmıştı. American Ballet Theat- re'da kariyerinin yepyeni bir dönemine adım atarak T^vayb Tharp gibi önemli bir koreografın kanatlan al- tında olgunlaşmaya başlayan Banşnikov. White Oak Dan- ce Project ile bir 'dans ütop- yası'nı gerçekleştirdiklerini söylüyor. "11 deneyünli dansçı, bir araya gelip hangi koreografin yapınnı sahnele- yecekleri, hangi ülketere rur- neye gidccekleri üzerine tüm kararlan ortakalırlar. Temel ilke, hayranlık duyduğumuz koreograflaıiâ birtikte cauş- makür" Dizinden geçirdiği üç ameliyata karşın dansı bıra- kıp yalnızca koreografiye yönelmeyi 'şimdilik' düşün- meyen Banşnikov, meslek- taşlan Nureyev ve Makaro- va gibi Rusya'ya geri dön- meyi ise aklından bile geçir- miyor. Banşnikov, "Sah- nede olmaktan büyük keyif ahyorum. Ama bir gün uya- nıp artık dans edemeyecegi- mi görecek olursam, 'olgun' birinsan gibi da\ ranmak zo- runda kalacağımı biliyo- nım" diyor. güne dek ele alınmamış kimi konulan irdelemeye başladılar. Aralannda, ölümünden önce yaptığı "Mavi", "Beyaz", "Kır- mm" filmleriyle tüm dünyada geniş kitlelere ulaşan, Polonya sinemasının dev ismi Krzysztof Kieskıvvski'nin de bulunduğu khni yönetmenler, primitif bir kapitalist düzenin Doğu Avrupa ülkelerinde yarattığı sıkıntılan ele alıyorlar. SaJonlarda Hollvwood Ancak yönetmenlerin, ciddi konulara eğilîmi, izleyici açı- sından genelde pek olumlu so- nuçlar doğurmuyor. Doğu Av- rupa'da günümüz sinema izleyi- cisi, Hollyvvood'un eğlencelik filmleriyle gerçeklerden kaç- mayı, iki saatliğine de olsa so- runlannı unutmayı yeğliyor. Amerikan filmlerinin taklidi Doğu Avrupa yapımlan bile, ciddi filmlerden daha çok izle- yici çekiyor. Sinema salonlan zaten, Tür- kiye'de de olduğu gibi maddi kaygılarla genelde Amerikan filmleri gösteriyor. Doğu Avru- pa'da sinema hasılatının yüzde 9O'ı Amerikan sinemasına ait. Sinema salonlannın giderek azalması da bir başka sonın (Sözgelimi Bulgaristan'da 1989 yıhnda 3.081 salon varken, 1996'da bu sayı 209'a inmişti). Dolayısıyla, nitelikli fılmlerin salon bulması giderek güçleşi- yor. Macaristan'm yeni yönet- menlerinden Ibolya Fekete'nin, komünizmin çöküşünden sonra Budapeşte'de bir araya gelen üç Rus erkekle iki Batılı kadının öyküsünü anlatan filmi" Bolshe VTta", çeşitli festivallerde övgü- ler almasına karşın geçen yıl Macaristan'da 10 hafta göste- ritnde kalmış ve ancak 4.700 iz- leyiciye ulaşmış. Istvan Buj- tor'un politikaya değinmeyen komedi filmi "Three Gu- ™ ardsmen in Africa" ise, "Independence Day" ve "Twfeter" gibi fılmlerin yer aldığı bir sıralamada sekizinci olmasına karşın 207 bin izleyici çekmiş... Doğu Avrupa yapımlan, festivallerde ödüller de toplasalar Batı Avrupa ve Amerika'da alıcı bulmak- ta güçlük çekiyorlar. Ünlü yönetmen Emir Kusturi- ca'nın savaş sonrası Yu- goslavya'yı konu alan ger- çeküstü alegorik filmi "Undergroımd'' (Yeralü), 1995 yılında Cannes Fihn Festivali'nde Altın Palmi- ye kazanmasına karşın Amerikalı dağıtımcılann ilgisini çekmedi. Kolya'nın başansı Soğuk savaş sonrası dö- nemde Doğu Avrupa'dan çıkan en başanlı film, Çek yönetmen Jan Sverak'ın Çek bir çapkın bekâr ile terk edilmiş bir Rus çocu- ğun arasındaki dostluğu konu alan "Kolya''sı. Gös- terime gireli altı ay olma- sına karşın Amerika'da hâ- lâ koltuk doldurabilen "Kolya", bu yıl yabancı film Oscar'mı kazandı ve dünya çapında 13 mih/on dolarlık hasılat elde etti. Geçen ay içinde gerçek- leştirilen Karlovy Vary Film Festivali, Doğu Av- rupa sinemasmm gelişimi için çeşitli atılımlarda bu- lunuyor. Çek Cumhuriye- ti'nin batısında bulunan bu güzel tatil beldesinde (es- ki adıyla Carlsbad), komü- nistrejimsırasında Sovyet Bloku'nun hükümet onay- lı filmlerini gösteren iki yıllık bir film festivali ger- çekleştiriliyordu. Festival vitrini Günümüzde artık yıllık gerçekleştirilen festival, Doğu Avrupa sineması için bir Sitrin', bunun da ötesinde bir pazar işlevi üstlenmeyi amaçhyor. Festivalin yönetmeni Eva Zaorakrva, "Doğu Avrupa sinemasına dünyada yer açmalryız. Geçmişte, Can- nes ve Berlin festrvalleri Rusya, Macaristan ya da Polonya sinemasından f3m seçerlerdi. Bugün artık hiçbir şey çüanadığnu, üs- telik Doğu Avrupa'da bir estetik krizi yaşandığmı söylüyoıiar. Bu doğnı de- ğiL Ama bu festrv aller ar- tıkDoğu Avrupa sinemas»- nı hor görmeye başladtğı- na göre, bizler kendi festt- vallerimizde kendi keşifle- rimizi yapmak durumun- dayız" dedi. Quinn 'Tango'nun çekimlerine katılıyor • Anttıony Ouinn 'Tango' adlı filmin çekimlerine katılmak üzere Buenos Aires'e gitti. 82 yaşındaki efsanevi yıldız tspanyol yönetmen Carlos Saura'nın son filminde rol almayı kabul ettiğini, ancak daha sonra hiç görüşmedikleri için bütün aynnhlan çekimler sırasında öğreneceğini belirtti. Meksika'da dünyaya gelen ve oldukça iyi derecede tspanyolca konuşan Quinn, bir ay kalacağı Buenos Aires'te televizyon programlanna da katılacak. Sanatçıya çekimleri sırasında eşi, 4 yaşındaki kızı ve 11 aylık oğlu eşlik edecek. • Sharon Stone bu kez anne rolünde. Yönetmen Barry Levinson'ın. Rodman Philbrick'in "Freak the Mighty" adlı romanından "Mighty" olarak sinemaya uyarladıgı filmde Stone'a eşlik eden diğer oyuncular ise Kieran Culkin,Gena Rowlands, Harry Dean Stanton ve Meat Loaf. • Elisabeth Hoengen. Aiman opera sanatçısı, 90 yaşında öldü. Savaş sonrası dönemde ünlenen Hoengen, Viyana Devlet Operası'nın onur görmeyı bekliyor. Liza ve Vlncent Minelli bugüne kadar hiç karşılaş- mamışlar. • Tîıe Lost wortd filmindeki dinozor tiplemeleri fosilbilım uzmanlannı kızdırdı. Steven Spielberg'in Jurassic Park'ın devamı niteliğindeki filmini inceleyen uzmanlar bu filmdeki dinozor tiplerinin aşın derece aptal ve kana susamış gösterilmesine itiraz ediyorlar. • Jackie Chan. başrolünü de üstlendiği yeni filmi "Contrattac"ın ilk tanıtımını Pans'te yaptı. Hong-Konglu aktör- yönetmen, kendisini Bruce Lee ve Jerry Lovis'in oğlu gibi hissettiğini söylüyor. sanatçılanndandı. 7 Kasım 1906'da Almanya'da dünyaya gelen Hoengen ilk olarak 1933 yıhnda sahneye çıktı. Avusturya orkestrasının yöneticisinin teklifi üzerine 1943 yılında Viyana'ya giderek Lady Macbeth'i canlandırdı. 1970 yılında emekli olana dek Viyana Devlet Operasrnda 950 kez oyun sahneleyen sanatçı aynca La Scala, Convent Garden ve Metropolitan gibi dünyanın önde gelen opera evlerinde sahneye çıktı. • Liza Minelli ağustos sonunda Italya ve Sicilya'da turneye çıkacak. Sanatçı bu tunıe sırasında 'Paris'te Bir Amerikalı' fılminin yönetmeni olan amcası Vincent Minelli'yi • MIMiail Ban$nlkov "Touching the Sun" adlı filmde Nijinski'yi canlandınyor. Yönetmenliğini KrzystofZanussi'nin üstlendiği fılm, bu büyük dansçının biyografisi niteliğinde. • Tom Crulse. bu kez de ünlü ilüzyonist Houdini'yi canlandırmak için kamera karşısında. 1926 yılında doğan ve çözülmesi mümkün olmayan düğümlerden kurtulması ile ünlü olan Houdini'nin yaşamını konu alan filmin yönetmeni Paul Verhoeven. • Richard Cere, "Red Corner' adlı filmde başrol oynamayı kabul etti. Gere'in, Çin'e yaptığı bir yolculuk sırasında cinayet suçuyla tutuklanan Amerikalı bir avukatın öyküsünü anlatan filmde rol almasının en önemli nedeninin insanlara bu ülkenin adalet sistemini tanıtmak istemesı olduğu söyleniyor. PB\lr den iki araştırma yarışması • Kültür Servisi - PEN Yazarlar Derneği, bu yıl "Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar" ve "Türkiye'de Sinema" başlıklı iki araştırma yanşması düzenledi. Suat Derviş'in 25. ölüm yılı dolayısıyla açılan "Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar" konulu yanşmaya katılacak çahşmalarda, kadın yazarlann yetişmeleri, edebiyatımıza katkılan ve yapıtlan gibi konulann nesnel ve bilimsel açıdan ele almması öngörülüyor. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Onat Kutlar anısma, annesi Meliha Kutlar'ın katkılanyla açılan diğer yanşmanın konusu ise "Türkiye'de Sinema". Yanşmalara 15 Aralık 1997'ye kadar, 30 sayfadan aşağı olmayan yayımlanmamış metin ya da 1996- 97'de yayımlanmış çalışmalarla katılınabilecek. Aynntılı bilgi edinmek isteyenler için telefon: (212)292 00 26. Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişr Ite Amenka'da • Kültür Servisi- Değişik konularda yazılmış seçkin yapıtlan bütün dünyaya yaymak amacıyla 1950 yılında kunılan ve Teksas Yüksek Eğitim Sistemi'ndeki önemli birparçasını oluşturan The Universty of Texas Press. Adalet Ağaoğlu'nun ilk basımı 1984 yılında gerçekleşen romanı 'Üç Beş Kişi'yi yayımladı. 'Curfew' adıyla yayımlanan romanı Ingilizceye John Goulden çevirdi. Ağaoğlu'nun yeni bir roman dokusu geliştirerek yazdığı 'Üç Beş Kişide roman kişılen ölümün ve şiddetin yoğun yaşandığı 1980 yılı haziranının bir gecesinde saat 23.00'ten sokağa çıkma yaşağının başlamasına kadar süren üç saatlik bir zaman içinde anımsama ve kurgulama yoluyla Ankara, Eskişehir, Istanbul üçgeninde sürekli bir zaman yolculuğu yapıyor. Bir dönemin ekonomik. siyasal ve toplumsal gerçeklerini yansıtan roman, Teksas Üniversitesi Yayınlan'nın Çağdaş Ortadoğu Edebiyat Çevirileri Dizisi'nden yayımlandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle