25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER 'Müslüman Demokrat Partisi' Prof. Dr. KEMAL ÖZMEN, Hacettepe Üniversitesi S ayın Attılâ îlhan, 18 Temmuz 1997 tanhli Cumhuriyet'te "Hep O 'Vahim' Yanılgı" başlıklı köşe yazısında. 1995 seçımlennden sonra. özellik- le "ikind cumhuriyetçi" ba- sında \e kımı özel televizyon kanallann- da "demokrasi adına" sıklıkla vurgulana- gelen bır dıleğe, dahası özleme. Refah Partisı'nin Batılı Hınstiyan Demokrat Partiler tarzında ve "demokratik sis- tem"le bütûnleşmiş bir "Müslüman De- mokrat Parti" olarak Türk sıyasal haya- tında üstleneceği, ya da üstlenebıteceği "işlevT 'ın önemıne dikkat çekıyordu. Sa- yın llhan bu görüşünü. Batı'da, "klasikşe- maya uygun gelişmiş demokrasilerde" öz- gür yurttaşlann ınançli bırer Hıristiyan olarak. "kilise şeriatı üe laiklik arasında bir tercih yapmak zorunda" olmadan si- yasal tav ırlarını -uç bır örnek de olsa- bir komünist ya da sosyalist partınin. ya da - belki eşyanın tabıatına daha uygun ola- rak- bir Hınstiyan demokrat partınin programıyla rahatlıkla uyumlaştırabildik- leri saptamasına dayandınyor \e Türki- ye'de de Refah Partisi'nın "Müslüman Demokrat bir shasal parti olarak pekâlâ ortaya" çıkabıleceğı ve "Baülı Hıristhan DemokratPartilerin işlevinT sürdürebıle- ceği olasılığını -yazısının bütünlüğünde tarihsel bir perspektiften bunun uygula- mada olanaksızlığını belirtmiş olsa da- vurguluyordu. Bu görüşün. sa> ısız örnek- le somutlaştınlabilecek ilk bölümüne ka- tılmamak olası değıl (Avrupa dışında, özellıkle kimı Güney Amerika ülkelerin- de -Şılı gibi- Hınstiyan din adamlannın sosyalist oluşumlara desteği hatırlansın); ancak, aynı şeyı, üst düzey yönetıcileri- nin şeriatçı bır ideolojiyi sa\Tinduklannı açık açık ırdeler olduklan Refah Partisi bağlamında düşünmek. Sayın llhan'ın de- yimiyle söylersek "vahim bir yanılgTdır. Kaldı ki, ille de böyle bir "işkv" gerek- liyse bunu DYP ve ANAP'ın inançlı (Müslüman). laik ve muhafazakâr tabanı (tarikatçı kimi odaklan saymazsak) za- ten yerine getiriyor. Şeriatçılığın sözcülü- ğünü yapan Islamcı bir partiden o parti- nin doğasına taban tabana zıtbir tavrr gös- termesini beklemek en azından fazla iyimserliktir; çünkü bundan, dolaylı ola- rak şeriat ile demokrasinin uzlaşabilece- ği sanısı çıkabilir ki, bu da herhalde laik kesimden çok şeriatçılann tepkisini çeker. O halde, böyle bir beldentiye mantıksal gerekçe oluşturabıleceği varsayılan bu görüşteki temel yanlış. *vahim yanılgı'', temel dayanaklan arasmdaki ciddi fark- lılıklara rağroen "reformist'' Hıristiyan- lıkla "şeriatçı'' (siyasal) İslamm, zorlayı- cı bir tutumla. aynı kefeye konmasından kaynaklanmaktadır. Hareket noktasında- ki mantık sakat olunca buradan hareket- le tasarlanan şeylerin de tutarsız olacağı açıktır. "Bir hayal-i ham" Şeriatçılığı "tescffi'' bir partiden, Batı- lı laik bir Hıristiyan Demokrat Parti anla- mında bir "Müslüman Demokrat Parti" tavn görmeyi ummak, kurdu kuzu yap- mak kadar "bir hayal-i ham"dır. Tüm Is- lamcı/şeriatçı partiler gibi Refah Partisi de kimi yasal'anayasal zorunluluklar yü- zünden parti tüzüğüne koyamamış olsa da, siyasal egemenlıği halktan ahp **A1- lah"a vermeyi, çağdaş demokrasilerin da- yandığı tüm hukuksal kurumlan ve onla- rın dayandığı temellerin ifadesi olan çağ- daş anayasayı "Kuran"a dayandırmayı, demokrasinin temel direği olan laikliğe karşı çıkarak fbirey laik olamazmış. dev- let laik olurmuş!) ınsanı insan yapan en te- mel nıtelik olan "bireyseJ\icdan"ı sustur- mayı ve -belki de en tehlikelisi- bir siya- sal parti olarak kendisine yönlendırilen eleştirileri Islam dinine yapılıyonnuş gi- bi göstererek/çarpıtarak ("şeriata karşı yü- rünmez!": Sayın Mesut Yılmaz'ın kulak- lan çınlasın!) siyaseti dinle özdeşleştırme- yi, ya da dini sıyasallaştırmayı, yani tü- müyle "bireyseJvicdan'' çerçevesinde kal- ması gereken yüce değerleri önce siyasal gücün, ardından da özellikle son beş yıl- dan bu yana baş döndürücü bir yükselişe geçen Islamcı sermaye gücününhizmetin- de kullanmayı "şiar" edinmiştır. Böyle bir partinin "demokrat" olamamış olrnasma -şımdilerdekı demokrasi havanlikleri ne kadar da iğreti duruyor!- neden şaşırmah ki! Çünkü onun varlık nedeni. "bizatihi" bu "anti-demokratik", şeriatçı tutumunda yatıyor. lyi niyetinden kuşku duymadığımız ve "söyleşi" köşesinde yazılannı ilgiyle izle- diğimiz Sayın Ilhan'ın. "son birkaç yıl içinde iyitt mkkmizi bulandırdr dediğı ve maksadını çok aştığını düşündüğümüz bir "alafranga laikük" kesinlemesi var ki. Türkiye'deki şenatçı yükselişe tepki ola- rak her çevreden, her toplumsal, siyasal ve ekonomik gruptan yükselen laik tepkile- n dile getirenleri doğrusu töhmet altında bırakıyor, "daha önce türlü çeşh iktisadi ahlaki. siyasi sahtekâıiığın gizli failkri" olan "bu laiküğin savunuculan" (Kım bunlar? CHP ve DSP dışındaki milliyet- çi-muhafazakâr partiler tni? TÜSİAD'cı- lar mı? Ordu mu?) Sayın llhan'a göre "ü!- keyi sömürme mekanizmalarmı eUerin- den kaçırma telaşı" içinde şeriata karşı la- ikliğtn savunulmasına soyunmuşlar. Eğer, durum gerçekten böyleyse, biz yıne de tepkilerinde kutluyoruz onlan! Sayın llhan'ın laıkanti-laik baglamın- da Refah Partisi ile ilgili bir başka *tes- pft"i var ki, üzerinde gerçekten ciddiyet- le dûşünülmesi gerekiyor. Şöyle diyor Sa- yın İlhan: "Refah Partisi, başlangıctaki, sosyal ve ekonomik açıdan halka yakın, Baü'ya karşı daha bağımsız, 'Mazlum Milletier'le kaderortakuğında dahacesur tavnnı ve icraatını sürdürebilseydi; hem Türk demokrasisinin önlenemez Müslü- man Demokrat Partisi olurdu; hem de, sosyalistve komünist partilerin nıevcut ot- tna>Tşından doğanoboşiuğu doidurabOir- di" Sırasıyla gidelim: Refah Partisı'nin "sosyal ve ekonomik açtdan" halka "ya- km"lığının nasıl bir "yalanhk" olduğunu "başlangrçtakT (Hangi başlangıç?) tutu- muyla değil, icraatıyla anlamak gerekmez mi? "Adil düzen"in nasıl "adi(ce) düzen" olduğunu şu son bir yıllık "Kraafı yete- rince ortaya koymuyor mu? "Bati'ya kar- şıdahabağımsız'" bir politika güttüğü söy- lenen ve ulusal olmadanönceümmet kim- liğini öne çıkaran bu partinin hangi ulu- sal, evrenseL, çağdaş değerler ve kriterler acısından böyle bir "bağımsız politika" izlediği savlanabilir? Batı'yı hilâ ilkel, çağdışı bir skolastik, dogmatik Hıristi- yan/Müslüman karşıtlığı perspektifınden görmeye devam edenbiranlayışla, her tür- lü ırk, milliyet, din, dil farkinın ötesinde çağdaşlığı temel alan ve Batı'nm emper- yalist tavnna karşı çıkan, örneğin bir sos- yal-demokrat ya da sosyalist yaklaşımı, sırf "Ban'ya karşı bağımaz potitika" izli- yorlar diye aynı paydada mı birleştirece- ğız? Vaktiyle Iran'daki Batıcı, Amerikan- cı Şah totalitarizmine hem demokrasi yan- lılan hem de Humevnıcilerkarşıydı.. Aca- ba "düşman"ın ortak olması, temelde ide- olojik bir birlik ya da yakınlık mıdır, yok- sa "stratejik" bir tavır mıdır? Gerici Şah rejimini yıktı diye gerici Humeyni'yi al- kışlamamız mı gerekiyordu? Gerekirdi belki, ancakbir koşulla: Kurduğu yeni dü- zen demokrasi olsaydı!.. Refah Partisi'nin "mazlum millederk kader ortakbğmda daha cesur tavn ve krraaü"na gelince; yi- ne anlaşılması güç bir "tespit"! Bu parti- nın "görüş alanı" ya da "görüş sahası"nın sadece Islamî olanla sınırlı olduğunu söy- lemeye ne gerek var? Söyler misiniz bu parti muhalefetteyken de iktidardayken de hangi "Müslüman"olmayan "mazlum halk"a destek çıkmış? D 8'ler bir Islam dayanışması değil mi? Bu partinin Avru- pa politikasına bakın: bırakrn Avrupahla- n. Avrupa'da sayılan beş-altı mih/onu bu- lan işçi vatandaşlanmızı ve ailelerini "Miü Görüş"ten olanlar ve obnayanlar diye ayırmıyor mu? Bosna-Hersek'teki "Müslüman" toplulukla Çecenler'in öte- sindehangi "mazlum" Türk azınlığı bağ- nna basmış? Neden Baü Trakya'daki Türk azınlığa ya da Bulgaristan'dakilere "Müs- lüman mazhımlar" kadar ilgi göstermi- yor? Yakındoğu ve Asya'da da durum farklı değil. Bu bölgelerde sadece "maz- lum MüsHimanlar" rru yaşıyof? Taleban'a gösterdiğı ilgiyi cellat Pol Pot'un "maz- lumlar"ı kadar, bugünlerde Kuzey Ko- re'de açlıktan ölen çocukJara da göster- sın... Afrikanın "mazlum halklar"ına ge- lince, isterseniz oraya hiç girmeyelim... Haydi bunlar neyse, ya "sosyalist ve ko- münist partilerin mevcutohnay^ından do- ğan boşiuğu" Refah Partisi"ne doldurtma savrna ne demeli? Bu savı bırakın temel- lendirmeyi, anlamlandırmak bile zor ge- liyor insana; sadece bir çıkanmda bulun- makla yetinelim: Bu mannktan yola çıkı- lırsa bize öyle geliyor ki, bu savın tersini de dûşünmek olası! Kjsacası. Sayın llhan. istediği kadar "Eğer Refah'm ni>«ti ger- çekten şeriata avdet ise bu bir 'hayal-i ham'(dır), bir yere varamaz. vaıthğı yw- den geriye gjdecektir" desin, onda iyini- yetle görmek istediği "demokradık" hiç kuşkumuz yok köprüyü geçinceye kadar- dır. Çalışma Yaşamında Yaptınmın Gücü Tükendi Ç alışma yaşamında tş Kanunu hükümlerinın uygulanması- nı sağlamak üzere en son 03.11.1988 tanhinde düzen- lenen idari para cezası mik- tarları, aradan geçen sure içinde yeniden düzenlenmediği ve kendi- liğinden artış düzenine bağlanmadığı ıçın bugün tamamen enmış. yaptınm gücünü tüketmıştir. Iş Kanunu'nun yaptınm gücü son kez (idairi para cezalan olarak) 1988 yılında 3493 sayılı yasa ile güncelleştınlirken ay- nca kendiliğinden artış oluşturacak bir mekanizmaya bağlanmadığından, aradan geçen yaklaşık 9 villık sürede, yaşanan yüksek enflasyon nedenıyle ceza miktar- lan, caydırıcılık fonksıyonunun kaybol- ması konusunda tartışma götürmeyecek ölçüde traji-komik bir çizgiye gelrniştir. Cezalann bir bölümü, ömeğin işçı çalış- tıran bır işyerinin faaliyete geçtiğinin bil- dinlmemesi halinde verilecek idari para cezası miktan, sadece 100.000.- TL.'dir. (Üçten fazla işçı çalıştınlması halinde ce- za miktan 300.000.- TL.'dir.) Görüleceği üzere kayıt dışı kalmak istemenin cezası bir paket sigara fıyatuun altına düşmüş- tür. Değer kaybı çok yüksektir. Yine devlet politikası olarak uygulanan, sakat ve es- ki hükümlülenn zorunlu istihdamı ile il- gili yapunma göre 03.11.1988 yılından bu yana uygulanmakta olan ceza miktan her işçı ve her ay için 500.000- TL.'dir. Ceza miktannın 500.000.- TL. olarak belirlen- miş olduğu 1988 yılında yasal asgan üc- ret ise 126.000- TLdir. Hemen akabinde 01.08.1989 yılından geçerlı olmak üzere belirlenen asgari ücret ise 225.000.- TL.'dir. Bugün yürürlükte olan asgari üc- ret ise 17.010.000.-TLdir. Görüleceği üzere, sakat ve eski hüküm- lünün ıstihdamını sağlamak için 1988 yı- lında saptanmış birinin ceza miktan yak- laşık 4 asgari ÜCTettutannda olmasına kar- şılık bugün cezamiktan, 9 yıldıraynıkal- dığından yasal asgari ücretin sadece 1 /34'ü kadardır. Ceza miktan 136 kez de- ğer kaybetmıştir. Caydıncı yaklaşım git- miş, aksine bir anlamda cezayı ödeyip yü- kümlülükten kurtulma yolu açılmış ol- maktadır. Esasen tş Kanunu hükümlenne uyul- masının sağlanmasında salt yaptınmın gücünden hareket edilmesi. günümüzde ka&luncı ve sosyal devlet anlayışıyla bağ- daşmayan.bır yaklaşundır. lş Kanunu'nun uygulanırlığıru sağla- yabilmek için genelde ve işletme bazında sosyal taraflann bir araya gelmesini sağ- lamak, üçlü oluşum içinde sosyal politi- kalann belirlenmesine çalışmak öncelik- li yaklaşımlardan olmalıdır. Ekonomik ve Sosyal Konsey oluşumu bu nedenle çok önemlidir. Yine. Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı'nın sürekli kurullann- dan -Çalışma MecKsi''nin de faal halde tu- tulması gerekmektedir. Diğer taraftan, çalışma yaşamınrn tef- tişi sırasında uygulanan yöntemler itiba- nyla da-sah cezacı biryaklaşunın varlığın- dan söz etmek günümüz koşullannda ön- celikli bir yaklaşım olarak görülmemeli- dir. Ancak lş Teftişi kavramı içinde sosyal taraflarlabirlikte hareket etme, sorunlann çözümü için verilecek teknik destek ve hukuki bilgilendirme yaklaşımlan, poli- tika geliştirme çabalan öncelikli yakla- şımlar olarak uygulansa dahi nihai anlam- da yine de caydıncı bir yaptınm gücüne gereksinim duyulmaktadır. Işte bu nedenle lş Kanunu'nun tüken- mış yaptınm gücünün yeniden güncelleş- tirilmesine ve enflasyon karşısında kendi- liğinden artış olanağı veren düzenlemeye acilen gereksınim bulunmaktadır. ,, •«•.<...• DoğaaKeskin PENCERE Eğitimde Kıyamet!•• Kimileri ortalığı telaşa verıyorlar: - Bu yıl eğitim karışacak!.. - Sekiz yıllık eğitimin altından kalkabilecek du- rumda değiliz!.. Öğretim altüst olacak!.. • Bektaşi'ye haber vermişler: - Kıyamet yakın... - Kıyamette ne olacak?.. - Dünyanın altı üstüne gelecek... Baba Erenler kafasını kaşımış: - Gelsin imanım, demiş, belki bu dünyanın altı üstünden iyidir... • Şu köşedeki karpuzcu kim?.. ÖğretmenL Şu taksi şoförü?.. Öğretmen!.. Şu pazarcılık yapan adam?.. Öğretmen!.. Evleretemizliğe giden şu bayan?.. Öğretmen!.. Öğretmen horlanıyor, öğretmen aşağılanıyor, öğretmen eziliyor; paralı okullar varsıllara hizmet ediyor; yoksul çocukları öğretimden dışlanıyor; milli eğitimi imam-hatip militanlan kuşatıyor; ay- rıcalıklı okullara çocuklarını sokmak için veliler ka- ralar bağlıyor; dershaneler ve özel öğretmenler küçükleri yanştaylan gibi yetiştiriyor; Anadolu'nun batısında eğitım piyasası Amerikan dolarına bağ- lanırken, doğusunda okulların kapısına kilit vuru- luyor; şeriatçılar Öğretim Birliği Yasası'nı çiğne- miş, medrese öğretimini hortlatmışlar; imam-ha- tip okullan Refah Partisi'nin arka bahçesi olmuş, dinci militan yetiştiriyor; devletin okullarında sınıf- lar üst üste binmiş, sefertası yöntemiyle dersler veriliyor; Bakanlık tam keşmekeş içinde; yasala- rıyla, programlarıyla, genelgeleriyle, kararlarıyla eğitim dünyası yaz-boztahtasına dönüşmüş, kim- se ne yapacağını bilmiyor; öğretim düzeni diye bir şey kalmamış, eğitim dünyası yozlaşmış, din öğ- retimi Sünni softalann tekelıne verilmiş, öğretmen- liğin onuru ayaklar altına alınmış, tozdan duman- dan ferman okunmuyor; dünyada eğitim bilgisa- yar çağına geçmiş, bizim çocuklar kara tahta ba- şında tebeşir tozu bile yutmaya hasret... Güneydoğu'da okul ve öğretmen yüzü görme- den büyüyen çocuklanmızın sayısı kaç?.. Istan- bul'da özel öğretmenlerle özel kolejlere hazırtanan çocuklanmızın sayısı kaç?.. Çocuğunu doğru dü- rüst bir okulda okutmak için milyarları gözden çı- karan zavallı analann babaların sayısı kaç?.. • Eğitimde bir düzen mi vardı?.. Düzensizlik mi?.. 8 yıllık eğitim yüzünden kıyamet kopacaksa kopsun... Bektaşi'nin dediği gibi: - Öğretim düzensizliğinin altı üstüne gelirse bel- ki daha iyi olur!.. [0216 399 99 881 Dünyada 25 milyon kişinin birinci tercihi oldu. oro Türkiye'de is5a ™^ınıfının en çok satılan otomobili" ünvanına sahip. Ve başarı geleneği onunla sürecek. Corolla'98. Dunyanın birinci tercihi Corolla, Türkiye'de uretilmeye baslandtgı ilk gunden bu yana, otomotiv sektorunıie "kalite"nin sembolu oldu. Bunun sonucunda Corolla Turkiyede uc yıldır sınıiının en cok satılan otomobili unvanını koruyor Dunyadaki 25 milyon Cor sahibinin birlestigi nokta ise. Corolla'nın yalnızca ilk almdıgında değil, yıllarca yepyeni. hep guvenli, hep kaliteli bir otomobıl olduğu. Onun kalitesi kullandıkca anlasılıyor Corolla hem alırken. hem kullanırken. hem de satarken avantajlı bu kalite geleneği, simdı Corolla 98'ın yenilikleriyle bulusuyor tlektromk Yakıt Enieksiyon Sıstenılı (EFi) molofu arttk daha guçlu Cofolla 98 in bir baska yeniligi de ABS fren sıstemi ve Airbag. Corolla '98 icin iyi bir referans ıstıyorsanız, bugüne kadar uretilmis Corolla'lara bir bakın Kaliteye yakınlastiğınızı hissedeceksiniz ToyotasLa VMkfıı Satıoian adres ve t«jdon numaralarırK Toyotel'den oğrenebı-ır»ırt7 Kalite hayatınızı değiştirir!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle