25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 TEMMUZ 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Dehşet ve gerilimle güldürüyü harmanlayan, ilginç bir korku-hayalet fantezisi gösterimde Şoldar ve kahkahalar arasında.••2-3 yıl önce, genç Ingiliz yıldız ada- yı Kate Winslet'in de adını duyuran, te- lev izyon ekranına da gelmiş, 'Heavenh/ Creatures-Cennet YaraüklarT adlı fıl- minın umulmadık gişe başansıyla işta- hını kabarttığı Hoîlywood'un yaldızh davetine icabet eden Yeni Zelandalı ya- zar-yönetmen Peter Jackson'ın emrine tahsis edilen yükJü bir bütçeyle Ameri- ka'da çektiği ilk filmi olan 'The Frigh- teners-Sevünli Hayaletier'le, doğrusu pek de hoşlaştığımız söylenemeyecek karanlık, kasvetli bir hayaletler-cinler- kötü ruhlar âlemıne cumburlop yuvar- landık bu hafta, sıcak bir gûnün ortasın- da. Tfire yeni bir soluk getiriyor 13 yıl öncesinin, parlak hasılatı üze- rine devamı da çekilmiş, hatta TV'de, özellikle 1980'li yıllarda büyüyen ço- cuklann kafasını ütûleyen popüler bir çizgi fllm tefrikasına da dönüştürülmüş, BiD Murray-Dan Aykroyd-Rick Mora- nis-Sigourney Weaver'lı, Ivan Reit- man'ın yönertiği, o gıcık ve abuk sabuk 'doğaüstü dehşet komcdisi' 'TheGhost- busters-Hayalet Avcılan' filmınden al- dığırruznegatifenerjiyi hatıriatması ba- kımından, uyduruk hayalet avcılanyla hayaletler âlemine pek de sıcak bakma- dığımızı dûşûnerek sakına sakına gittik Yeni Zelandalı Peter Jackson'ın filmi- ne, ama sonuç tatmin edici oldu bu kez. Tûre yeni bir soluk, dinamik, gırgır ve esprili bir hava getirmeyi deneyen, ke- sinlikle ilgisiz kahnamayacak tûrden, çalımlı ve sürükleyici bir fantastik çık- tı 'The Frighteneres-Sevimli Hayaletler' doğrusu. Bilimkurgusahmsı, doğaüstü güçler- le sanp sarmalanmış bir güldürüden, gotik mezarlık edehiyatı muhabbetiyle bezeli, dehşetengiz bir heyecan ve ge- rilim filmine kadar uzanan, her şeyın ıçine tıkışunldığı, karmakanşık bir fan- tastik deneme izlenimini veren 'Seviın- li Hayaletler'. görûnürde kûçük bir Amerikan taşra kentinde geçiyor. Kahramanımız Frank Bannister (Michael J. Fox), 5 yıl önce geçirdiği ve kansıru yitirdiği bir otomobil kazasın- da, öte tarafa giderken yan yoldan geri dönmüş hayata. Geçirdigi travma so- nunda, artık ruh, hortlak ya da hayalet, ne derseniz deyin, 5 yıldır iletişim kurduğu öteki dünyanın görûnmez sakinlerini görmeye, konuşmaya, sı- kı fıkı dost olup ahbaplık etmeye filan başlayan Frank Bannister, 3 se- vimli hayalet arkadaşını çalıştınp para kazanıyor. Senaryoda, 'travma geçi- renlerin algılan değişir- miş' gerekçesıne dayan- dınlarak açıklanan bu hayaletlerle arka- daş olma motifinden yola çıkan, yete- nekli yazar-yönetmen Peter Jackson, ki- mi yerde ürpertici, irkiltici, kimi yerde de güldüren. komik sahnelerle tıklım h- kış doluşturulmuş ilginç bir korku-ge- rilim fantezisi nitelemesıni hak eden 'The Frighteners'da, türün bildik tema, karakter ve durumlanyla dalgasını da geçiyor. Bın alt çene kemiği kopmuş, etleri lime lime olmuş çürûmüş, iskeleti her an un ufak oldu olacak, mezardan fıria- mış yaşlı bir yargıç, biri ızbandut gibi şamatacı bir zenci, biri de gözlüklü. kül- türlü, sessiz sakin, avanak bır genç olan bu 3 hayalet arkadaşını bir güzel kulla- S e v i m l i H a y a l e t l e r The Frighteners / Yönetmen: Peter Jackson / Senaryo: Fran Walsh, P.Jackson / Kamera: AJun Bollinger, John Blick / Müzik: Danny Elfman / Oyuncuiar: Michael J. Fox, Trini Alvarado, Peter Dobson, John Astin, Dee VVallace Stone, Jeffrey Combs, Jake Busey, Chi McBride, Troy Evans, Jim Fyfe / 1997ABD(UIP) nıyor, hayalet avcıhğmı meslek edin- miş, üçkâğıtçı, şarlatan Frank. Kötü ruhlan kovmakla ekmeğini kazanan uyanık Frank, önceden belli bir eve mu- sallat ediyor 3 hayalet arkadaşını. Du- varlardan geçen, aynalardan çıkagelen, çeşitli eşyalan yerinden oynatıp hareket ettiren, yataklan üstündekilerle birlik- te havaya kaldıran, şirin bebekleri hava- da uçurarak hane halkmı irkiltip ürkü- ten bu sevimli hayalet arkadaşlannı işe koşan, kılıksız, solgun, sarsak ve mut- suz üzkâğıtçı Frank, sonra da gidip psi- kokinesis vakası diye teşhis koyarak, mınl mınl birtakım Latince uyduruk laflar paralayarak, okunmuş, kutsal su sıkan tabancasıyla, abartıh jestleriyle, göz boyayıcı araç gereciy- le düzmece hayalet kov- ma seanslan düzenleyerek evi ve sakinlerini öcüler- den kurtanp temizliyor ortabğı, 300-500 dolarpa- ra karşılığında. Küçük kenti mesken tutmuş, normal-ötesi ke- siminde iş tutan, kansmm acısını içine gömmüş, mahzun, perişan Frank'ın 3 sevimli arkadaşından başka, kalbin sıkıştınlma- sı sonucu meydana gelen kalp krizlerinin yol açtığı birtakım es- rarengiz ölüm-cinayetlerin faili olan, ar- kalannda şu kadar adet leşi bulunan, se- rial kıller'lardan farksız. gaddar, sapık bazı kötü hayaletler de vardır ortalıkta. Kadın bağırtısına dayanamayan, has- talıkh, fena halde kafayı yemiş. ama cin fikirli. kankatür gıbi bir FBI ajanı (Jeff- rey Combs) tarafindan baş zanlı olarak izlenen Frank, kocasmı yitirmiş, güzel doktor Lucy (Tnni Alvarado) ile mum ışığında ve Lucy'nin sportmen müte- veffa kocası Ray'in (Peter Dobson). ka- nsına hâlâ körkütük âşık ve kıskanç ha- yaletinin eşliğinde yediği romantik bir akşam yemeğinde abayı yakıyor gûzel doktor dula. Hayata küskün, bezgin Frank'taki aynksı birtakım özelliklerin farkına varan dul doktor Lucy, manyak bir seriyal katılin psikolojik rahatsızlık- lan olan manitası Patricia'yı tedavi ederken dahil oluyor öyküye. Ve ense- lerinde sürekli örümcek kafalı. çatlak F- BI ajanının soluğunu hissede hissede, nice badireyi atlattıktan, cennetle ce- henneme gidip geldikten sonra, biri kö- tü hayalet (GaryBusey'nin, sankibaba- sının burnundan düşmüş oğlu Jake Bu- sey oynuyor), öteki kafadan çatlak, ka- patılmış kız kunısu Patricia'dan olusan bu tehlikeli, ölüm saçan seriyal katil çif- tin cinayetlerine son veriyorlar, fmalde mutluluklanna şampanya kadehlerini kaldıran münzevi hayalet avcısı Frank'la dul Lucy. Şoke eden bir eğlenceük Içinde hem korku-dehşet, hem geri- lim-heyecan, hem de esrarengiz ve mi- zahi öğelerbanndıran; hayaletlere, ruh- lara, ölüm ötesi durumlara ilişkin bu fantastik denemede, müteveffa kocanın kendi cenaze törenini izlediği ya da Frank'ın ürkünç bir dev tırtıla dönüş- müş binbir yılanın kapısında beklediği cehennemden geriye postalandığı gibi- sinden, antolojilere geçecek matrak sahneler gırla. Jane Campion'ın memleketlisi olan Peter Jackson'ın yeteneklerini konuş- turduğu bu dehşetle kanşık hayalet tay- fası komedisi, baştan sona gözalıcı bir görsel efekt bombardımanı altında bı- raktığı seyirciyi korkudan kahkahaya sevkederek şoke eden bir eğlencelik so- nuçta. Fıttınk karakterleri, özenli mekân kullanımı. sürekli gergınleştiricı. sus- mak bilmeyen müziği ve görkemli efektleriyle zengin bir imgelemin, hü- ner ve becerinin ürünü niteliğindeki bu ilginç fantezi, dehşet-korku türünün müzmin hastalanna ilaç gibi gelebilir. 1980'li yıllardaki ilk 'Back tothe Futu- re-Geteceğe Dönüş'ten beri pek doğru dürüst bir fılmi bulunmayan bıdık Mic- hael J. Fox 'ın da, ölümden dönmüş, ya§- lanmış, bu mutsuz, sevgisiz, hayalet av- cısı yorumuyla yeniden keşfedileceği 'The Frighteners' bizce haftanın filmi. Jfks Cmven kanaıkmm çıkatitı vegeridöndü!Kfiltflr Servisi - Efsânevi "Les Griffes de la Nuit" filminin yö- netmeni Wes Craven, yirmi yılı aşkın bir süredir en kötü kâbus- lanmızı ateşleyedursun, gerçek- te oldukça mutlu bir insan. "Bro- oklyn Vampiri" ve "Freddy Kâ- busu" filmlennin ticari başan- sızlığının ardından çektiği parlak bir korku üçlemesi olan "Scre- am" ile başanyı yakalayan Wes Craven, aldığı olumlu eleştırile- rin yanı sıra, Hollywood'un can çekiştiğini sandığı "korku" türü- nü de yeniden canlandırdı. "Freddy''nin yaratıcısı olan ünlü yönetmen son Fılmi "Scre- am"de, artık öldüğü sanılan "korku" türünün gerçek bir otop- sisinı yapıyor. Filmmde aynı tür- de pek çok fılme göndermeler yapan Craven, bir sahnede, bir anlamda yaratıcısı olduğu Elm Sokağı'nın korkunç kâbusu "Freddy Kruger" kılığına bürün- mekten de geri kalmıyor. Ünlü yönetmen. Studıo'da, kendısine yöneltilen soruları şöyle yanıtla- dı: - Fransa'da oMukça belirsiz bir imajınız var. Örnegin ne tür bir yönetmen olduğunuz pek bilin- miyor- W. C. - Size şunu söyleyebili- rim ki asla okulda öğrendikJen- mi yapmıyorum. Çekim planla- nna çok önem verinm. Bu mes- lek yüzde seksen taleplere cevap verebilmeyi kapsıyor. Sabah se- te elimde çok detaylı bir çekim listesiyle gelirim ve her zaman, özel durumlarda ya da ne bile- yim aksesuarlarda çıkabilecek pürüzlerin altını çizerim. Demek ıstediğim, tüm ekipte, herkesin ne yapması gerektiğini bilecegi bir ortam hazırlıyorum. Böylesi daha az stresli oluyor. Böylelik- le fılm setine egosunu da berabe- rinde getirmiş ve zamanlannı so- run yaratarak geçiren insanlan safdışı bırakabiliyorum. Bu mes- lek zaten yeterince çetin... - Bu dengeyi koruyabUmekiçin • Wes Craven'ın yeni fılmi "Scream" seyircinin görmeye alışık olduğu tarz korkunun tam zıddı bir içeriğe sahip.Craven 'korku' türünün gerçek bir otopsisini yapıyor, aynı türde pek çok fılme göndermelerle. sinema haricinde nelerle meşgul oluyorsunuz? - Tenis oynuyorum, çok fazla müzik dinliyorum. Binlerce CD"m var. Aynı zamanda çok sa- yıda bilimsel eser okuyorum... Bazen de kendi kendime, sıne- ma haricinde bir yaşantım olup olmadığını soruyorum. Bundan başka, film seyretmeye bayılıyo- nım. - Korku fılmlerine mi? - Hayır, pek meraklısı değilim. Beğendıgım filmler arasında. "SUngBlade", "İngüîz Hasta" ve "Fargo"yu sayabılirim. - Ama Coen kardeşlerin fılmi (Fargo) oldukça kanlrvdu. - (Gülüyor) Kuşkusuz! Bu fılmde mizah ve şiddet çok iyi harmanlanmış ve bu açıdan filmi müthiş buldum. -Ya korku filmleri? - King Kong bence büyük bir korku filmi sayılabılir. Amerika- lılann derin korkulanna parmak basıyor, beyazlann köleliği gi- bi... Aynca Cronenberg'in ilk filmlenni de seviyorum. Bu da u Crash"ı gördüğüm ve aynı öl- çüde beğendiğim anlamına geli- yor. Bundan başka "La Mutan- te"ta da çok eğlendım. Üstüne üstlük Natasha Henstridge de çok güzeldi. -"Scream"i çekmeyi kabul ederken 'ruhumu şeytanasattım' dedmiz- - Bunu dediğimi reddediyo- rurn. Geçen tüm bu yıllar bir ya- na, içımden bir parça hep dcğişik filmler yapmam gerektiğıni söy- lüyor. Bir sinemacı için çeşitlilik çok önemli. Türdeğişikliği yapa- bilmek benim için de büyük önem taşıyor. Birkaç güçlü fılm çektim ve bunlan kendime rağ- men gerçekleştirdim. îlk uzun metrajım olan "Last House On The Left" benim için pek bir önem taşımamasına rağmen, bu- nu sadece çekmeye elverişli ol- duğumdan çektim. Bu fılm yir- mi yılı aşkın bir süredir iyi yol kat YENİ BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR... Les Victimes / Aşk Kurbanları Bir yayınevi sahibi olan Pierre Duval (Jacques Dutronc), uzun yıllardır tuttu- ğu günlüğü yayımlamak isteyen Manou (Karine Vlard) adlı genç ve güzel bir ka- dınla ilişkiye girer. Son derece gizemli ve hakkında fazla bir şey bümediği bu kadına iyice kendini kaptıran Pierre, za- manla işini ve dostlannı da ihmal etme- ye başlar. Ancak Manou adlı genç ka- dın, babasının fırmasında mühendis ola- rak çahşan Bernard Jaillac ile evlidir ve Bernard'ın iş gereği, meslek hayatında önemli bir dönüm noktası olacak bir proje için Fas'a gitmesi gerekmektedir. Manou, Pierre'e, eşinin içinde bulun- duğubu hassas süreçte onu yalnız bırak- mMnak amacıyla Fas'a gideceğini söy- leyince, sevdiği kadından ayn kalama- yacağını düşünen genç adam, Fas'a gi- decek ve ne pahasına olursa olsun Ma- nou'ya yakm olabilecektir. Planı umdu- ğu gibi gerçekleşir. Sevinçle havaalanı- na koşan Pierre'in coşkusu uzun sür- mez, çünkü uçaktan inen kadın, büyük umutlarla beklediği ve bu egzotik ülke- de tutkulu bır aşk masalı yasamaya ha- zırlandığı Manou değildir. Sinemalanmızda bir haftadan beri gösterimde olan ve Boileau Narcejac'ın aynı adlı romanından sinemaya uyarla- nanu LesV1ctimes"/Aşk Kurbanlan'nın senaryosu Arlette Langmann'a ve fıl- min aynı zamanda yönermeni olan Pat- rick Grandperretye ait. Başlıca rolle- rini Jacques Dutronc, Vincent Lındon, Karine Viard ve Florence Thomassin'in paylaştıklan bu entrika yüklü film, pek çok cevapsız soruyu da beraberinde ge- tiriyor. Hotel De Love / Aşk oteli Stephen Dunn (Simon Bossel) 30 ya- şında. yakışıklı ve yalnız başına yaşayan bekâr bir genç adamdır. Bır gün,Avust- ralya'nm Melbourne Havaalam'ndaba- gajlannı beklerken insanlann birbirle- riyle karşılaştıklan ya da aynldıklan an- da gösterdikleri dokunakh hareketler onu derinden etkiler ve bu sahneler onu, çok eski yıllara, taa 1982 yılında mezun olduğu lise çağlanna dek götürür. Aşk, işte liseden mezun olduğu yıl yalnızca bırkez kapısını çalmıştır... Hepsinin de gerçek aşkın bir gün kapılannı çalması- nı beklediklen bir dönemde, kaderin on- lan tekrar bir araya getireceği tek yer. Rick ve Stephen'ın anne ve babasının kırkıncı evlilik yıldönümlerini kutlaya- caklan "Hotel De Love"dır. Geçen haf- ta gösterime giren ve Avustralya köken- li yazar ve yönetmen Craig Rosen- berg'in hem senaryosunu yazıp hem de fılme aldığı bu tesadüflerle dolu, yer yer komik öğelerin ağır bastığı "Hotel De Love" / Aşk Oteli adlı yapımda baş- lıca rolleri Aden Yöung, Saffron Bur- rw,\ Simon BosseLPippa Grandison ve Julia Blake paylaşıyorlar. Romy And Michelles High School Reunion / Tattı Yalanlar Robin Schiffin "Ladks Room" adlı sahne oyunundan sinemaya uyarlanan "Tatlı Yalanlar"da, seneler evvel aym liseden mezun olan ve dostluklan o gün bu gündür süren iki arkadaş Romy (Mi- ra Sorvino) ve Michelle'in (LJsa Kud- row) öyküsü anlatıhyor. Woody Allen'ın "Sevünli Fahişe" ad- lı fılmiyle geçen yıl en iyi yardımcı ka- dın oyuncu oskan kazanan Mira Sorvi- no ve "Friends" dizisiyle büyük bir TV stan oima şansını yakalayan Lisa Kud- row, fılmde canlandırdıklan komik ve orijinal karakterlerle dikkatleri çeker- ken, aynı zamanda zeki ve pınl pınl oyun tarzlanyla da başanlı birer kompo- zisyon çiziyorlar. etti. Scream'de gerçekten iyi bir fılm ve ben. bu tür filmler çek- mekte bır kötülük olmadığmada- ir kendi kendimi telkin etmeli- yim. Önlenemez bir şey var ki o da "İngiliz Hasta"yı çekmiş ol- mayı gerçekten istiyor olmam. - Scream'in basında katil: 'ilk Freddy'yi (Les Griffes de la Nu- it) çok sevmiştim; ancak ondan sonrakiler koca birer hiç" diyor. Bu sizin fıkriniz mi? - Hayır, ben bu repliği çıkar- mak istedim ve senariste de söy- ledim, çünkü bu giriş bana biraz iddialı gibi gözükmüştü. Fakat aldığım cevap ilginçti: 'Hiç de değü, yedincisini de çekmedin mi, haüriasana—' (Gülüyor) Fılmde daha sonra adım değişti ve bana Wes Carpenter denmeye başlan- dı. Gerçekci şiddeti seviyorum - Filmlenni/ hem mizahtan bem de şiddetten nasibini fazla- sıyia alıyor, sansürte başuıız dert- teobnah~ - Onlara her zaman akılcı yak- laşıyor ve bunu bir ifade özgür- lüğü olarak yorumluyorum. Bun- lar. şiddetin şiddeti çektiğinin iyi bir göstergesi olan sonımlu film- ler. Ben şiddeti realist bir açıdan yansıtmayı seviyorum; gülünç ya da basit olarak değil. Bu da san- sürcüleri çileden çrkanyor. Size bu konuda saçma bir örnek vere- yim: Scream için bir lisede çekim yapmamız gerekiyordu. Senar- yoyu kurumun komite üyelerine gösterdiğimizde, bunu korkunç, müstehcen ve çocuklara kötü ör- nek olacak nitelikte buldular ve okula girmemizi yasakladılar. Bu hikâye bir ay boyunca gazetele- re manşet oldu. Şu çelişkiye bir bakın, aynı komitenin üyelerin- den biri, kansını dövmekten do- layı rıîtuklanmıştı!.. - Scream'de, tüyler ürpertici korku filmlennin bir tür etestiri- sini yapıyorsunuz.- - Evet, hiç kimse klişeleri ka- bul etmeyecektir. Burada eğlen- celi olan, korku türünün tüm ku- rallannı ve gerekliliklerini siste- matik bir biçimde yerine getir- miş olmamız. Örneğin asla 'he- men geüyorum' demeyin, çünkü klişede bu, birazdan mutfakta öl- dürüleceğiniz anlamına geliyor. Oysa benim oyunculanm da 'he- men getiyorum' diyorlar ama bir farkla; onlar mutfakta ölmüyor- lar... - Pekiyi ya siz "korku ustası" kfişesinin kurbanı olacak rrusH nız? - Beni sık sık Hallovveen'dan falan bahsetmek için tele\ izyon programlanna çağınyorlar ve bu beni yoruyor. Işte bu nedenle, ar- tık elimde bir kasap satınyla poz veriyorum.. .(Gülüyor) KEDÎ GÖZÜ VECDİ SAYAR Rüya Düngecebirrüyagördüm... Hayır, hemen düzelt- meye kalkmayın, "düş" diye. Bal gibi rüyaydı işte Kediler, rüya görmeye bayıbr. Rüyalannı paylaşma- yada... iyimserliklerini yitirmiş olsalar da, bu rüyalannın gerçekleşmesi için ömürierinin yetmeyeceğıni bil- seler de, rüyalannı anlatmaktan geri durmazlar. Ve acayip inanrlar anlattıklanna. Filmlerdeki gibi bir aşk öyküsünün yaşanabilece- ğine hâlâ inandıklan gibi... ••• Kediler, meydanlan doldurmuş, coşku içinde dans ediyor. Meğer, basından sansürün kaldınlmasının yıl- dönümüymüş. Tetevizyonda, yıllar öncesinden anekdotlar anla- tıyor yaşlı kediler. Yazılanndan ötürü yıllarca hapis- lerde çürütülmüş. öldürülmüş gazeteciler anılıyor. Bir zamanlann 'yasak' kitaplan en çok satan kitap- lann başında geliyor. Televizyonun izleyicisinı giderek artırmasına kar- şın, bu gelişme sinemanın aleyhine olmamış. Sine- malarda da müthiş bir seyirci artışı var. Salon sayısı her yıl katlanarak artıyor. Kültür Bakanlığı'nın güdü- münden uzak çalışan 'Ulusal Sinema Merkezi'rim al- dığı önlemler sayesinde sinema sektörü tıkır tıkır ça- lışıyor. Artık, sinemacılardan "Devletpara versin de film yapalım" feryatlan duyulmuyor. Ulusal Sinema Merkezi, genç yaratıcılar için ciddi destekleroluştur- muş. Sinema sektörü, eğrtimli gençlerin elinde, ulus- lararası bir düzeye ulaşmış. Özel sektöre kültür-sa- nat alanına yaptığı yatınmlan vergiden düşme ola- nağı sağlanması, yalnızca sinemada değil, tüm sa- nat alanlannda büyük bir hamleye neden olmuş. Eskiden kültür-sanat alanına yatınm deyince, tiyat- ro binası, kültür merkezi inşaatlan akla gelirmiş. Ma- liye Bakanlığı'na bir türlü anlatılamazmış en büyuk yatınmın yaratıcılığa yapılan yatınm olduğu. Göreve gelen her Kültür Bakanı, yeni temel atma törenlenn- de yapacağı konuşmalar için trilyonlarca liralık yatı- nmlar başlatır sonra da gerekli ödenekler sağlana- madığı için bu inşaatlar çürümeye terk edilirmiş. Binbir güçlükle tamamlanabılen kültür merkezle- ri ise doğru dürüst bir işe yaramazmış. Çünkü. bu mekânlar, iş yapmayı değil, koltuk doldurmayı he- defleyen devlet memurlannın elindeymiş. Sivil top- lum kuruluşlannın bu binalara girememesi için bin- bir güçlük çıkanlırmış. Sonra nasıl olmuşsa olmuş, bir yasa ile her şey yerti yerine oturuvermiş. Kültür merkezleri. kütüphaneleryerel yönetimleredevredil- miş, işleyişleri ise özerk 'sanat kurumu'nca belirle- nen sivil toplum kuruluşlanna. Kediler, ülkedeki küttürpolitikasının Kültür Bakan- lığı eliyle yönlendirilmeye çalışıldığı günlerin stresin- den çoktan kurtulmuş. Sanat etkinliklerinin ülke ça- ptnda yaygınlaşması, Kültür Bakanlığı'nın ortadan kalkması ile aynı tarihiere rastlıyor. Bakanlığın, temel işlevinin, yani genç kuşaklann cumhunyet devrim- leri ve demokrasi ilkeleri doğrultusunda yetiştırilme- si görevinin eğitim alanı ile iç içelığinı gören kedile- rin önerileri, nasıl olduysa o dönemin politikacıların- ca benimsenmiş ve 'Eğitim ve Kültür Bakanlığı' oluşturulmuş. Tabii, Kültür Bakanlığı'nın yaşayan sanatlara iliş- kin sorumluklan özerk 'sanatkurumu'na devredilmiş. Devlet Tiyatrolan, Devlet Opera ve Balesi gibi kuru- luşlar gerçek özerkliğe kavuşturularak 'memur sa- natçılar' dönemi sona erdirilmiş. O günden sonra sa- natçılann sözleşmeleri her yıl yeniden gözden geçi- rilmiş, artık görev yapamayacak durumda olan sanatçılardevre dışı bırakılmış. Sanatçılar, genel mü- düre yakınlıklanyla değil, yeteneklen ve çabalan ile değeriendirilirolmuşlar. Değişen siyasal iktidarlardan zerre kadar etkilenmedikleri için sağlıklı bir gelişme sürecine girmiş bu kurumlar. 'Devlet' sözcüğü, ye- rini 'ulusal' sözcüğüne, 'devlet kitaplan' yeriri\. 'kla- sikler dizisi'ne, 'kaynak kitaplar'a bırakmış. Sırf iki genel müdüriük koltuğu yaratmak için oluş- turulmuş. 'Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü' ile 'Doğa ve Kültür Variıklan Genel Müdürlüğü' birleş- tirilerek 'Halk Kültürierinı Araştırma ve Geiiştirme Genel Müdürlüğü' ile aynı çatıda, 'Kültürel Mıras Genel Müdürlüğü' adı aitında, Eğitim ve Kültür Ba- kanlığı'na bağlanmış (Eğitim Bakanlığı ile bırleştirmek yerine, 'Kültürel Miras Bakanlığı' adı altında bakan- lığın yeniden örgütlenmesi de düşünülebilirdi pekâ- lâ). Milli (Ulusal) Kütüphane de bu bakanlığa bağlı öz- erk bir kuruluş statüsü kazanmış. Tabıi. Güzel Sa- natlar Genel Müdürlüğü, Telif Haklan ve Sinema Ge- nel Müdürlüğü gibi birimlerin işlevteri özerk kurum- lara devredilmiş. Güzel Sanatlar Genel Müdürlü- ğü'ne bağlı maaşlı topluluklardan gerekli olanlan (Ta- savvuf Müziği Topluluğu, Devlet (Ulusal)Halk Dans- lan Topluluğu gibi) da 'Kültürel Miras Genel Müdür- lüğü'ne bağlanmış. Diğer korolar, galenler ise yerel yönetimlere devredilmiş. Telif haklan konusunda, meslek biriikleri ile birlikte bir başka özerk kurum, 'Düşünce Haklan Kurumu' oluşturulmuş. Ülkenin dış kültürel tanıtımı için 'British Councıl', 'Goethe Institute' benzeri bir kurum oluşturularak Küttür Bakanlığı'nın Dış IhşkılerGenel Müdürlüğü, Dı- şişleri Bakanlığı'nın Tanıtma Genel Müdürlüğü ile Kültür Daıresi ve Başbakanlık'a bağlı Tanrtma Fonu kaynaklan bu Kurum'da toplanmış. Tabn ki bu kuru- mun politikasının belirtenmesi sivil toplumla. devle- tin işbirliğine bırakılmış. Ülkenin kültürel tanıtımını üstlenen dış temsilcilikler (kültür müşavirlikleri ve ateşelikleri) bu kuruma bağlanmış. Sonuç olarak devletin tayin edici olmadığı, ama küttürel gelişmenin önünü açan önlemler gelıştındi- ği, sivil toplum dinamiklerinin ve yerel inisıyatiflerin önem kazandığı bir kültür politikası uygulanmış. Sa- natsal yaratıcılık, 'Sanat Kurumu'nun desteğinde kı- sır kalıplardan kurtulup, yeni ufuklara yeiken açmış. Kedilerin böylesine mutlu, böylesine coşkulu olma- lannın ardında yatan nedenler bunlarmış meğerse.' ••• Kedilerde rüya görebilir, sevgili bürokratlar, kızma- yın. Bu yalnızca bir rüya... Korkmanız için bir neden yok. Koltuklannızda rahat edebilirsiniz. Tabii, bazı endişeleriniz olabılir. O zaman, küçük ayarlamalar yaparak durumu idare edebilirsiniz. Tıp- kı, cuma namazı alışkanlıklannızı aniden unutuver- meniz gibi. Sizden radikal bir değişim bekleyen mi var? Bakanınıza şirin görünecek, bir- iki öneri geliş- tirebilirsiniz pekâlâ. Parlak fikirler isteyenler, çevre- lerindeki kedilere başvurabilirler. Gazanız mübarek olsun! BUGUN • ENKA VAKFISADİ GÜLÇELİK SPOR SÎTESİ'nde saat 21.15'te "Picassoile Yaşamak" isimli film ya da "Leyla Tekül Şov" izlenebilir. • RUMELt HİSARI KONSERLERİ kapsamında "Nilüfer" saat 21.00'de sahne alacak. • BOGAZJÇİ ÜNhTERSİTESİ MURAT DtKMEN SALONL'nda saat 19.00'da "Tabutta Rövaşata" ve saat 21.00'de "Bir Kadının Anatomisi" adlı filmler gösterime gırecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle