Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 TEMMUZ 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Dehşet ve gerilimle güldürüyü harmanlayan, ilginç bir korku-hayalet fantezisi gösterimde
Şoldar ve kahkahalar arasında.••2-3 yıl önce, genç Ingiliz yıldız ada-
yı Kate Winslet'in de adını duyuran, te-
lev izyon ekranına da gelmiş, 'Heavenh/
Creatures-Cennet YaraüklarT adlı fıl-
minın umulmadık gişe başansıyla işta-
hını kabarttığı Hoîlywood'un yaldızh
davetine icabet eden Yeni Zelandalı ya-
zar-yönetmen Peter Jackson'ın emrine
tahsis edilen yükJü bir bütçeyle Ameri-
ka'da çektiği ilk filmi olan 'The Frigh-
teners-Sevünli Hayaletier'le, doğrusu
pek de hoşlaştığımız söylenemeyecek
karanlık, kasvetli bir hayaletler-cinler-
kötü ruhlar âlemıne cumburlop yuvar-
landık bu hafta, sıcak bir gûnün ortasın-
da.
Tfire yeni bir soluk getiriyor
13 yıl öncesinin, parlak hasılatı üze-
rine devamı da çekilmiş, hatta TV'de,
özellikle 1980'li yıllarda büyüyen ço-
cuklann kafasını ütûleyen popüler bir
çizgi fllm tefrikasına da dönüştürülmüş,
BiD Murray-Dan Aykroyd-Rick Mora-
nis-Sigourney Weaver'lı, Ivan Reit-
man'ın yönertiği, o gıcık ve abuk sabuk
'doğaüstü dehşet komcdisi' 'TheGhost-
busters-Hayalet Avcılan' filmınden al-
dığırruznegatifenerjiyi hatıriatması ba-
kımından, uyduruk hayalet avcılanyla
hayaletler âlemine pek de sıcak bakma-
dığımızı dûşûnerek sakına sakına gittik
Yeni Zelandalı Peter Jackson'ın filmi-
ne, ama sonuç tatmin edici oldu bu kez.
Tûre yeni bir soluk, dinamik, gırgır ve
esprili bir hava getirmeyi deneyen, ke-
sinlikle ilgisiz kahnamayacak tûrden,
çalımlı ve sürükleyici bir fantastik çık-
tı 'The Frighteneres-Sevimli Hayaletler'
doğrusu.
Bilimkurgusahmsı, doğaüstü güçler-
le sanp sarmalanmış bir güldürüden,
gotik mezarlık edehiyatı muhabbetiyle
bezeli, dehşetengiz bir heyecan ve ge-
rilim filmine kadar uzanan, her şeyın
ıçine tıkışunldığı, karmakanşık bir fan-
tastik deneme izlenimini veren 'Seviın-
li Hayaletler'. görûnürde kûçük bir
Amerikan taşra kentinde geçiyor.
Kahramanımız Frank Bannister
(Michael J. Fox), 5 yıl önce geçirdiği ve
kansıru yitirdiği bir otomobil kazasın-
da, öte tarafa giderken yan yoldan geri
dönmüş hayata. Geçirdigi travma so-
nunda, artık ruh, hortlak
ya da hayalet, ne derseniz
deyin, 5 yıldır iletişim
kurduğu öteki dünyanın
görûnmez sakinlerini
görmeye, konuşmaya, sı-
kı fıkı dost olup ahbaplık
etmeye filan başlayan
Frank Bannister, 3 se-
vimli hayalet arkadaşını
çalıştınp para kazanıyor.
Senaryoda, 'travma geçi-
renlerin algılan değişir-
miş' gerekçesıne dayan-
dınlarak açıklanan bu hayaletlerle arka-
daş olma motifinden yola çıkan, yete-
nekli yazar-yönetmen Peter Jackson, ki-
mi yerde ürpertici, irkiltici, kimi yerde
de güldüren. komik sahnelerle tıklım h-
kış doluşturulmuş ilginç bir korku-ge-
rilim fantezisi nitelemesıni hak eden
'The Frighteners'da, türün bildik tema,
karakter ve durumlanyla dalgasını da
geçiyor.
Bın alt çene kemiği kopmuş, etleri
lime lime olmuş çürûmüş, iskeleti her
an un ufak oldu olacak, mezardan fıria-
mış yaşlı bir yargıç, biri ızbandut gibi
şamatacı bir zenci, biri de gözlüklü. kül-
türlü, sessiz sakin, avanak bır genç olan
bu 3 hayalet arkadaşını bir güzel kulla-
S e v i m l i H a y a l e t l e r
The Frighteners / Yönetmen: Peter
Jackson / Senaryo: Fran Walsh, P.Jackson /
Kamera: AJun Bollinger, John Blick / Müzik:
Danny Elfman / Oyuncuiar: Michael J. Fox,
Trini Alvarado, Peter Dobson, John Astin,
Dee VVallace Stone, Jeffrey Combs, Jake
Busey, Chi McBride, Troy Evans, Jim Fyfe /
1997ABD(UIP)
nıyor, hayalet avcıhğmı meslek edin-
miş, üçkâğıtçı, şarlatan Frank. Kötü
ruhlan kovmakla ekmeğini kazanan
uyanık Frank, önceden belli bir eve mu-
sallat ediyor 3 hayalet arkadaşını. Du-
varlardan geçen, aynalardan çıkagelen,
çeşitli eşyalan yerinden oynatıp hareket
ettiren, yataklan üstündekilerle birlik-
te havaya kaldıran, şirin bebekleri hava-
da uçurarak hane halkmı irkiltip ürkü-
ten bu sevimli hayalet arkadaşlannı işe
koşan, kılıksız, solgun, sarsak ve mut-
suz üzkâğıtçı Frank, sonra da gidip psi-
kokinesis vakası diye teşhis koyarak,
mınl mınl birtakım Latince uyduruk
laflar paralayarak, okunmuş, kutsal su
sıkan tabancasıyla, abartıh jestleriyle,
göz boyayıcı araç gereciy-
le düzmece hayalet kov-
ma seanslan düzenleyerek
evi ve sakinlerini öcüler-
den kurtanp temizliyor
ortabğı, 300-500 dolarpa-
ra karşılığında.
Küçük kenti mesken
tutmuş, normal-ötesi ke-
siminde iş tutan, kansmm
acısını içine gömmüş,
mahzun, perişan Frank'ın
3 sevimli arkadaşından
başka, kalbin sıkıştınlma-
sı sonucu meydana gelen
kalp krizlerinin yol açtığı birtakım es-
rarengiz ölüm-cinayetlerin faili olan, ar-
kalannda şu kadar adet leşi bulunan, se-
rial kıller'lardan farksız. gaddar, sapık
bazı kötü hayaletler de vardır ortalıkta.
Kadın bağırtısına dayanamayan, has-
talıkh, fena halde kafayı yemiş. ama cin
fikirli. kankatür gıbi bir FBI ajanı (Jeff-
rey Combs) tarafindan baş zanlı olarak
izlenen Frank, kocasmı yitirmiş, güzel
doktor Lucy (Tnni Alvarado) ile mum
ışığında ve Lucy'nin sportmen müte-
veffa kocası Ray'in (Peter Dobson). ka-
nsına hâlâ körkütük âşık ve kıskanç ha-
yaletinin eşliğinde yediği romantik bir
akşam yemeğinde abayı yakıyor gûzel
doktor dula. Hayata küskün, bezgin
Frank'taki aynksı birtakım özelliklerin
farkına varan dul doktor Lucy, manyak
bir seriyal katılin psikolojik rahatsızlık-
lan olan manitası Patricia'yı tedavi
ederken dahil oluyor öyküye. Ve ense-
lerinde sürekli örümcek kafalı. çatlak F-
BI ajanının soluğunu hissede hissede,
nice badireyi atlattıktan, cennetle ce-
henneme gidip geldikten sonra, biri kö-
tü hayalet (GaryBusey'nin, sankibaba-
sının burnundan düşmüş oğlu Jake Bu-
sey oynuyor), öteki kafadan çatlak, ka-
patılmış kız kunısu Patricia'dan olusan
bu tehlikeli, ölüm saçan seriyal katil çif-
tin cinayetlerine son veriyorlar, fmalde
mutluluklanna şampanya kadehlerini
kaldıran münzevi hayalet avcısı
Frank'la dul Lucy.
Şoke eden bir eğlenceük
Içinde hem korku-dehşet, hem geri-
lim-heyecan, hem de esrarengiz ve mi-
zahi öğelerbanndıran; hayaletlere, ruh-
lara, ölüm ötesi durumlara ilişkin bu
fantastik denemede, müteveffa kocanın
kendi cenaze törenini izlediği ya da
Frank'ın ürkünç bir dev tırtıla dönüş-
müş binbir yılanın kapısında beklediği
cehennemden geriye postalandığı gibi-
sinden, antolojilere geçecek matrak
sahneler gırla.
Jane Campion'ın memleketlisi olan
Peter Jackson'ın yeteneklerini konuş-
turduğu bu dehşetle kanşık hayalet tay-
fası komedisi, baştan sona gözalıcı bir
görsel efekt bombardımanı altında bı-
raktığı seyirciyi korkudan kahkahaya
sevkederek şoke eden bir eğlencelik so-
nuçta.
Fıttınk karakterleri, özenli mekân
kullanımı. sürekli gergınleştiricı. sus-
mak bilmeyen müziği ve görkemli
efektleriyle zengin bir imgelemin, hü-
ner ve becerinin ürünü niteliğindeki bu
ilginç fantezi, dehşet-korku türünün
müzmin hastalanna ilaç gibi gelebilir.
1980'li yıllardaki ilk 'Back tothe Futu-
re-Geteceğe Dönüş'ten beri pek doğru
dürüst bir fılmi bulunmayan bıdık Mic-
hael J. Fox 'ın da, ölümden dönmüş, ya§-
lanmış, bu mutsuz, sevgisiz, hayalet av-
cısı yorumuyla yeniden keşfedileceği
'The Frighteners' bizce haftanın filmi.
Jfks Cmven kanaıkmm çıkatitı vegeridöndü!Kfiltflr Servisi - Efsânevi "Les
Griffes de la Nuit" filminin yö-
netmeni Wes Craven, yirmi yılı
aşkın bir süredir en kötü kâbus-
lanmızı ateşleyedursun, gerçek-
te oldukça mutlu bir insan. "Bro-
oklyn Vampiri" ve "Freddy Kâ-
busu" filmlennin ticari başan-
sızlığının ardından çektiği parlak
bir korku üçlemesi olan "Scre-
am" ile başanyı yakalayan Wes
Craven, aldığı olumlu eleştırile-
rin yanı sıra, Hollywood'un can
çekiştiğini sandığı "korku" türü-
nü de yeniden canlandırdı.
"Freddy''nin yaratıcısı olan
ünlü yönetmen son Fılmi "Scre-
am"de, artık öldüğü sanılan
"korku" türünün gerçek bir otop-
sisinı yapıyor. Filmmde aynı tür-
de pek çok fılme göndermeler
yapan Craven, bir sahnede, bir
anlamda yaratıcısı olduğu Elm
Sokağı'nın korkunç kâbusu
"Freddy Kruger" kılığına bürün-
mekten de geri kalmıyor. Ünlü
yönetmen. Studıo'da, kendısine
yöneltilen soruları şöyle yanıtla-
dı:
- Fransa'da oMukça belirsiz bir
imajınız var. Örnegin ne tür bir
yönetmen olduğunuz pek bilin-
miyor-
W. C. - Size şunu söyleyebili-
rim ki asla okulda öğrendikJen-
mi yapmıyorum. Çekim planla-
nna çok önem verinm. Bu mes-
lek yüzde seksen taleplere cevap
verebilmeyi kapsıyor. Sabah se-
te elimde çok detaylı bir çekim
listesiyle gelirim ve her zaman,
özel durumlarda ya da ne bile-
yim aksesuarlarda çıkabilecek
pürüzlerin altını çizerim. Demek
ıstediğim, tüm ekipte, herkesin
ne yapması gerektiğini bilecegi
bir ortam hazırlıyorum. Böylesi
daha az stresli oluyor. Böylelik-
le fılm setine egosunu da berabe-
rinde getirmiş ve zamanlannı so-
run yaratarak geçiren insanlan
safdışı bırakabiliyorum. Bu mes-
lek zaten yeterince çetin...
- Bu dengeyi koruyabUmekiçin
• Wes Craven'ın
yeni fılmi "Scream"
seyircinin görmeye
alışık olduğu tarz
korkunun tam zıddı
bir içeriğe
sahip.Craven 'korku'
türünün gerçek bir
otopsisini yapıyor,
aynı türde pek çok
fılme göndermelerle.
sinema haricinde nelerle meşgul
oluyorsunuz?
- Tenis oynuyorum, çok fazla
müzik dinliyorum. Binlerce
CD"m var. Aynı zamanda çok sa-
yıda bilimsel eser okuyorum...
Bazen de kendi kendime, sıne-
ma haricinde bir yaşantım olup
olmadığını soruyorum. Bundan
başka, film seyretmeye bayılıyo-
nım.
- Korku fılmlerine mi?
- Hayır, pek meraklısı değilim.
Beğendıgım filmler arasında.
"SUngBlade", "İngüîz Hasta" ve
"Fargo"yu sayabılirim.
- Ama Coen kardeşlerin fılmi
(Fargo) oldukça kanlrvdu.
- (Gülüyor) Kuşkusuz! Bu
fılmde mizah ve şiddet çok iyi
harmanlanmış ve bu açıdan filmi
müthiş buldum.
-Ya korku filmleri?
- King Kong bence büyük bir
korku filmi sayılabılir. Amerika-
lılann derin korkulanna parmak
basıyor, beyazlann köleliği gi-
bi... Aynca Cronenberg'in ilk
filmlenni de seviyorum. Bu da
u
Crash"ı gördüğüm ve aynı öl-
çüde beğendiğim anlamına geli-
yor. Bundan başka "La Mutan-
te"ta da çok eğlendım. Üstüne
üstlük Natasha Henstridge de
çok güzeldi.
-"Scream"i çekmeyi kabul
ederken 'ruhumu şeytanasattım'
dedmiz-
- Bunu dediğimi reddediyo-
rurn. Geçen tüm bu yıllar bir ya-
na, içımden bir parça hep dcğişik
filmler yapmam gerektiğıni söy-
lüyor. Bir sinemacı için çeşitlilik
çok önemli. Türdeğişikliği yapa-
bilmek benim için de büyük
önem taşıyor. Birkaç güçlü fılm
çektim ve bunlan kendime rağ-
men gerçekleştirdim. îlk uzun
metrajım olan "Last House On
The Left" benim için pek bir
önem taşımamasına rağmen, bu-
nu sadece çekmeye elverişli ol-
duğumdan çektim. Bu fılm yir-
mi yılı aşkın bir süredir iyi yol kat
YENİ BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR... YENt BAŞLAYANLAR...
Les Victimes / Aşk Kurbanları
Bir yayınevi sahibi olan Pierre Duval
(Jacques Dutronc), uzun yıllardır tuttu-
ğu günlüğü yayımlamak isteyen Manou
(Karine Vlard) adlı genç ve güzel bir ka-
dınla ilişkiye girer. Son derece gizemli
ve hakkında fazla bir şey bümediği bu
kadına iyice kendini kaptıran Pierre, za-
manla işini ve dostlannı da ihmal etme-
ye başlar. Ancak Manou adlı genç ka-
dın, babasının fırmasında mühendis ola-
rak çahşan Bernard Jaillac ile evlidir ve
Bernard'ın iş gereği, meslek hayatında
önemli bir dönüm noktası olacak bir
proje için Fas'a gitmesi gerekmektedir.
Manou, Pierre'e, eşinin içinde bulun-
duğubu hassas süreçte onu yalnız bırak-
mMnak amacıyla Fas'a gideceğini söy-
leyince, sevdiği kadından ayn kalama-
yacağını düşünen genç adam, Fas'a gi-
decek ve ne pahasına olursa olsun Ma-
nou'ya yakm olabilecektir. Planı umdu-
ğu gibi gerçekleşir. Sevinçle havaalanı-
na koşan Pierre'in coşkusu uzun sür-
mez, çünkü uçaktan inen kadın, büyük
umutlarla beklediği ve bu egzotik ülke-
de tutkulu bır aşk masalı yasamaya ha-
zırlandığı Manou değildir.
Sinemalanmızda bir haftadan beri
gösterimde olan ve Boileau Narcejac'ın
aynı adlı romanından sinemaya uyarla-
nanu
LesV1ctimes"/Aşk Kurbanlan'nın
senaryosu Arlette Langmann'a ve fıl-
min aynı zamanda yönermeni olan Pat-
rick Grandperretye ait. Başlıca rolle-
rini Jacques Dutronc, Vincent Lındon,
Karine Viard ve Florence Thomassin'in
paylaştıklan bu entrika yüklü film, pek
çok cevapsız soruyu da beraberinde ge-
tiriyor.
Hotel De Love / Aşk oteli
Stephen Dunn (Simon Bossel) 30 ya-
şında. yakışıklı ve yalnız başına yaşayan
bekâr bir genç adamdır. Bır gün,Avust-
ralya'nm Melbourne Havaalam'ndaba-
gajlannı beklerken insanlann birbirle-
riyle karşılaştıklan ya da aynldıklan an-
da gösterdikleri dokunakh hareketler
onu derinden etkiler ve bu sahneler onu,
çok eski yıllara, taa 1982 yılında mezun
olduğu lise çağlanna dek götürür. Aşk,
işte liseden mezun olduğu yıl yalnızca
bırkez kapısını çalmıştır... Hepsinin de
gerçek aşkın bir gün kapılannı çalması-
nı beklediklen bir dönemde, kaderin on-
lan tekrar bir araya getireceği tek yer.
Rick ve Stephen'ın anne ve babasının
kırkıncı evlilik yıldönümlerini kutlaya-
caklan "Hotel De Love"dır. Geçen haf-
ta gösterime giren ve Avustralya köken-
li yazar ve yönetmen Craig Rosen-
berg'in hem senaryosunu yazıp hem de
fılme aldığı bu tesadüflerle dolu, yer
yer komik öğelerin ağır bastığı "Hotel
De Love" / Aşk Oteli adlı yapımda baş-
lıca rolleri Aden Yöung, Saffron Bur-
rw,\ Simon BosseLPippa Grandison ve
Julia Blake paylaşıyorlar.
Romy And Michelles High
School Reunion / Tattı Yalanlar
Robin Schiffin "Ladks Room" adlı
sahne oyunundan sinemaya uyarlanan
"Tatlı Yalanlar"da, seneler evvel aym
liseden mezun olan ve dostluklan o gün
bu gündür süren iki arkadaş Romy (Mi-
ra Sorvino) ve Michelle'in (LJsa Kud-
row) öyküsü anlatıhyor.
Woody Allen'ın "Sevünli Fahişe" ad-
lı fılmiyle geçen yıl en iyi yardımcı ka-
dın oyuncu oskan kazanan Mira Sorvi-
no ve "Friends" dizisiyle büyük bir TV
stan oima şansını yakalayan Lisa Kud-
row, fılmde canlandırdıklan komik ve
orijinal karakterlerle dikkatleri çeker-
ken, aynı zamanda zeki ve pınl pınl
oyun tarzlanyla da başanlı birer kompo-
zisyon çiziyorlar.
etti. Scream'de gerçekten iyi bir
fılm ve ben. bu tür filmler çek-
mekte bır kötülük olmadığmada-
ir kendi kendimi telkin etmeli-
yim. Önlenemez bir şey var ki o
da "İngiliz Hasta"yı çekmiş ol-
mayı gerçekten istiyor olmam.
- Scream'in basında katil: 'ilk
Freddy'yi (Les Griffes de la Nu-
it) çok sevmiştim; ancak ondan
sonrakiler koca birer hiç" diyor.
Bu sizin fıkriniz mi?
- Hayır, ben bu repliği çıkar-
mak istedim ve senariste de söy-
ledim, çünkü bu giriş bana biraz
iddialı gibi gözükmüştü. Fakat
aldığım cevap ilginçti: 'Hiç de
değü, yedincisini de çekmedin mi,
haüriasana—' (Gülüyor) Fılmde
daha sonra adım değişti ve bana
Wes Carpenter denmeye başlan-
dı.
Gerçekci şiddeti seviyorum
- Filmlenni/ hem mizahtan
bem de şiddetten nasibini fazla-
sıyia alıyor, sansürte başuıız dert-
teobnah~
- Onlara her zaman akılcı yak-
laşıyor ve bunu bir ifade özgür-
lüğü olarak yorumluyorum. Bun-
lar. şiddetin şiddeti çektiğinin iyi
bir göstergesi olan sonımlu film-
ler. Ben şiddeti realist bir açıdan
yansıtmayı seviyorum; gülünç ya
da basit olarak değil. Bu da san-
sürcüleri çileden çrkanyor. Size
bu konuda saçma bir örnek vere-
yim: Scream için bir lisede çekim
yapmamız gerekiyordu. Senar-
yoyu kurumun komite üyelerine
gösterdiğimizde, bunu korkunç,
müstehcen ve çocuklara kötü ör-
nek olacak nitelikte buldular ve
okula girmemizi yasakladılar. Bu
hikâye bir ay boyunca gazetele-
re manşet oldu. Şu çelişkiye bir
bakın, aynı komitenin üyelerin-
den biri, kansını dövmekten do-
layı rıîtuklanmıştı!..
- Scream'de, tüyler ürpertici
korku filmlennin bir tür etestiri-
sini yapıyorsunuz.-
- Evet, hiç kimse klişeleri ka-
bul etmeyecektir. Burada eğlen-
celi olan, korku türünün tüm ku-
rallannı ve gerekliliklerini siste-
matik bir biçimde yerine getir-
miş olmamız. Örneğin asla 'he-
men geüyorum' demeyin, çünkü
klişede bu, birazdan mutfakta öl-
dürüleceğiniz anlamına geliyor.
Oysa benim oyunculanm da 'he-
men getiyorum' diyorlar ama bir
farkla; onlar mutfakta ölmüyor-
lar...
- Pekiyi ya siz "korku ustası"
kfişesinin kurbanı olacak rrusH
nız?
- Beni sık sık Hallovveen'dan
falan bahsetmek için tele\ izyon
programlanna çağınyorlar ve bu
beni yoruyor. Işte bu nedenle, ar-
tık elimde bir kasap satınyla poz
veriyorum.. .(Gülüyor)
KEDÎ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Rüya
Düngecebirrüyagördüm... Hayır, hemen düzelt-
meye kalkmayın, "düş" diye. Bal gibi rüyaydı işte
Kediler, rüya görmeye bayıbr. Rüyalannı paylaşma-
yada...
iyimserliklerini yitirmiş olsalar da, bu rüyalannın
gerçekleşmesi için ömürierinin yetmeyeceğıni bil-
seler de, rüyalannı anlatmaktan geri durmazlar. Ve
acayip inanrlar anlattıklanna.
Filmlerdeki gibi bir aşk öyküsünün yaşanabilece-
ğine hâlâ inandıklan gibi...
•••
Kediler, meydanlan doldurmuş, coşku içinde dans
ediyor. Meğer, basından sansürün kaldınlmasının yıl-
dönümüymüş.
Tetevizyonda, yıllar öncesinden anekdotlar anla-
tıyor yaşlı kediler. Yazılanndan ötürü yıllarca hapis-
lerde çürütülmüş. öldürülmüş gazeteciler anılıyor.
Bir zamanlann 'yasak' kitaplan en çok satan kitap-
lann başında geliyor.
Televizyonun izleyicisinı giderek artırmasına kar-
şın, bu gelişme sinemanın aleyhine olmamış. Sine-
malarda da müthiş bir seyirci artışı var. Salon sayısı
her yıl katlanarak artıyor. Kültür Bakanlığı'nın güdü-
münden uzak çalışan 'Ulusal Sinema Merkezi'rim al-
dığı önlemler sayesinde sinema sektörü tıkır tıkır ça-
lışıyor. Artık, sinemacılardan "Devletpara versin de
film yapalım" feryatlan duyulmuyor. Ulusal Sinema
Merkezi, genç yaratıcılar için ciddi destekleroluştur-
muş. Sinema sektörü, eğrtimli gençlerin elinde, ulus-
lararası bir düzeye ulaşmış. Özel sektöre kültür-sa-
nat alanına yaptığı yatınmlan vergiden düşme ola-
nağı sağlanması, yalnızca sinemada değil, tüm sa-
nat alanlannda büyük bir hamleye neden olmuş.
Eskiden kültür-sanat alanına yatınm deyince, tiyat-
ro binası, kültür merkezi inşaatlan akla gelirmiş. Ma-
liye Bakanlığı'na bir türlü anlatılamazmış en büyuk
yatınmın yaratıcılığa yapılan yatınm olduğu. Göreve
gelen her Kültür Bakanı, yeni temel atma törenlenn-
de yapacağı konuşmalar için trilyonlarca liralık yatı-
nmlar başlatır sonra da gerekli ödenekler sağlana-
madığı için bu inşaatlar çürümeye terk edilirmiş.
Binbir güçlükle tamamlanabılen kültür merkezle-
ri ise doğru dürüst bir işe yaramazmış. Çünkü. bu
mekânlar, iş yapmayı değil, koltuk doldurmayı he-
defleyen devlet memurlannın elindeymiş. Sivil top-
lum kuruluşlannın bu binalara girememesi için bin-
bir güçlük çıkanlırmış. Sonra nasıl olmuşsa olmuş,
bir yasa ile her şey yerti yerine oturuvermiş. Kültür
merkezleri. kütüphaneleryerel yönetimleredevredil-
miş, işleyişleri ise özerk 'sanat kurumu'nca belirle-
nen sivil toplum kuruluşlanna.
Kediler, ülkedeki küttürpolitikasının Kültür Bakan-
lığı eliyle yönlendirilmeye çalışıldığı günlerin stresin-
den çoktan kurtulmuş. Sanat etkinliklerinin ülke ça-
ptnda yaygınlaşması, Kültür Bakanlığı'nın ortadan
kalkması ile aynı tarihiere rastlıyor. Bakanlığın, temel
işlevinin, yani genç kuşaklann cumhunyet devrim-
leri ve demokrasi ilkeleri doğrultusunda yetiştırilme-
si görevinin eğitim alanı ile iç içelığinı gören kedile-
rin önerileri, nasıl olduysa o dönemin politikacıların-
ca benimsenmiş ve 'Eğitim ve Kültür Bakanlığı'
oluşturulmuş.
Tabii, Kültür Bakanlığı'nın yaşayan sanatlara iliş-
kin sorumluklan özerk 'sanatkurumu'na devredilmiş.
Devlet Tiyatrolan, Devlet Opera ve Balesi gibi kuru-
luşlar gerçek özerkliğe kavuşturularak 'memur sa-
natçılar' dönemi sona erdirilmiş. O günden sonra sa-
natçılann sözleşmeleri her yıl yeniden gözden geçi-
rilmiş, artık görev yapamayacak durumda olan
sanatçılardevre dışı bırakılmış. Sanatçılar, genel mü-
düre yakınlıklanyla değil, yeteneklen ve çabalan ile
değeriendirilirolmuşlar. Değişen siyasal iktidarlardan
zerre kadar etkilenmedikleri için sağlıklı bir gelişme
sürecine girmiş bu kurumlar. 'Devlet' sözcüğü, ye-
rini 'ulusal' sözcüğüne, 'devlet kitaplan' yeriri\. 'kla-
sikler dizisi'ne, 'kaynak kitaplar'a bırakmış.
Sırf iki genel müdüriük koltuğu yaratmak için oluş-
turulmuş. 'Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü' ile
'Doğa ve Kültür Variıklan Genel Müdürlüğü' birleş-
tirilerek 'Halk Kültürierinı Araştırma ve Geiiştirme
Genel Müdürlüğü' ile aynı çatıda, 'Kültürel Mıras
Genel Müdürlüğü' adı aitında, Eğitim ve Kültür Ba-
kanlığı'na bağlanmış (Eğitim Bakanlığı ile bırleştirmek
yerine, 'Kültürel Miras Bakanlığı' adı altında bakan-
lığın yeniden örgütlenmesi de düşünülebilirdi pekâ-
lâ). Milli (Ulusal) Kütüphane de bu bakanlığa bağlı öz-
erk bir kuruluş statüsü kazanmış. Tabıi. Güzel Sa-
natlar Genel Müdürlüğü, Telif Haklan ve Sinema Ge-
nel Müdürlüğü gibi birimlerin işlevteri özerk kurum-
lara devredilmiş. Güzel Sanatlar Genel Müdürlü-
ğü'ne bağlı maaşlı topluluklardan gerekli olanlan (Ta-
savvuf Müziği Topluluğu, Devlet (Ulusal)Halk Dans-
lan Topluluğu gibi) da 'Kültürel Miras Genel Müdür-
lüğü'ne bağlanmış. Diğer korolar, galenler ise yerel
yönetimlere devredilmiş. Telif haklan konusunda,
meslek biriikleri ile birlikte bir başka özerk kurum,
'Düşünce Haklan Kurumu' oluşturulmuş.
Ülkenin dış kültürel tanıtımı için 'British Councıl',
'Goethe Institute' benzeri bir kurum oluşturularak
Küttür Bakanlığı'nın Dış IhşkılerGenel Müdürlüğü, Dı-
şişleri Bakanlığı'nın Tanıtma Genel Müdürlüğü ile
Kültür Daıresi ve Başbakanlık'a bağlı Tanrtma Fonu
kaynaklan bu Kurum'da toplanmış. Tabn ki bu kuru-
mun politikasının belirtenmesi sivil toplumla. devle-
tin işbirliğine bırakılmış. Ülkenin kültürel tanıtımını
üstlenen dış temsilcilikler (kültür müşavirlikleri ve
ateşelikleri) bu kuruma bağlanmış.
Sonuç olarak devletin tayin edici olmadığı, ama
küttürel gelişmenin önünü açan önlemler gelıştındi-
ği, sivil toplum dinamiklerinin ve yerel inisıyatiflerin
önem kazandığı bir kültür politikası uygulanmış. Sa-
natsal yaratıcılık, 'Sanat Kurumu'nun desteğinde kı-
sır kalıplardan kurtulup, yeni ufuklara yeiken açmış.
Kedilerin böylesine mutlu, böylesine coşkulu olma-
lannın ardında yatan nedenler bunlarmış meğerse.'
•••
Kedilerde rüya görebilir, sevgili bürokratlar, kızma-
yın. Bu yalnızca bir rüya... Korkmanız için bir neden
yok. Koltuklannızda rahat edebilirsiniz.
Tabii, bazı endişeleriniz olabılir. O zaman, küçük
ayarlamalar yaparak durumu idare edebilirsiniz. Tıp-
kı, cuma namazı alışkanlıklannızı aniden unutuver-
meniz gibi. Sizden radikal bir değişim bekleyen mi
var? Bakanınıza şirin görünecek, bir- iki öneri geliş-
tirebilirsiniz pekâlâ. Parlak fikirler isteyenler, çevre-
lerindeki kedilere başvurabilirler. Gazanız mübarek
olsun!
BUGUN
• ENKA VAKFISADİ GÜLÇELİK SPOR
SÎTESİ'nde saat 21.15'te "Picassoile Yaşamak"
isimli film ya da "Leyla Tekül Şov" izlenebilir.
• RUMELt HİSARI KONSERLERİ kapsamında
"Nilüfer" saat 21.00'de sahne alacak.
• BOGAZJÇİ ÜNhTERSİTESİ MURAT
DtKMEN SALONL'nda saat 19.00'da "Tabutta
Rövaşata" ve saat 21.00'de "Bir Kadının
Anatomisi" adlı filmler gösterime gırecek.