Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BOYADA
AVRUPANIN
EN BÜYÜK MARKASI
BU BOYADA
Türkıye, boyada yepyenı bır markayla tanışıyor...
Caparol. Böylece Türkıye. Avrupa'nın en büyuk markasının
teknolojık zengınliğıne kavuşuyor.
Ve Türkiye Caparol Alpina Max la tanışıyor ve
Türk-Alman işbirliğinin ürünü, dünya stan-
dartlarında. birinci sınıf bir plastik boyaya ka-
vuşuyor. Boyada Avrupa'nın en buyük markası
Caparol'ün lisansıyla, Türkiye'de en ileri üretim
tesislerine sahip Betek tarafından üretilen Alpina
Max. Türkiye'nin bugüne kadar görmediği,
duymadığı (bir başka deyişle, özlemini çektiği)
olağanüstü özellikleri taşıyor: • Alpina Max, üç
katta, iki katta değil, yalnızca tek katta örter.
• Alpina Max, inanılmaz oranda su kaldırma
özelliğine sahiptir; yani diğer tüm boyalara oranla
% 20 daha az boyayla iş görür. • Alpina Max,
yüksek yayılma gücü sayesinde, uygulamada
olağanüstü kolaylık sağlar. • Alpina Max çat-
lamaz, kabarmaz, dökülmez. Sürtünmeye ve suya
karşı olağanüstü bir dirence sahiptir. • Alpina
Max'ın, Renklendirme Sistemi'yle elde edilen
tam 144 rengi vardır, asla solmaz. • Alpina Max'ın
tüm renkleri, Renk Standart Garantisi'ne sa-
hiptir. Alpina Max'ın beyazı diğer boyaların
beyaziarından. gözle görülür bir şekilde. daha
beyazdır; yani gerçek beyazdır. • Alpina Max,
sürülürken ve kururken asla kokmaz. • Aipina
Max sürülen yüzeyler gerçek anlamda nefes alır.
mft • İpJB } j ) W j
§FI m m
m\ \m\ \m\ \m\\m\ \m\ \m\\m
CAPAROL
Alpina Max
BU BOYAYI
KULLANAN
—ARTIK—
BU BOYAYI
KULLANIR
CAPAROL
Alpina Max A T C *
CUMHURİYET 12 MAYIS 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yabancı Dil Bataklığı:
Saplantılar ve Çözümler
Prof. Dr. OZCAN BAŞKAN Ist. ve Marmara Cniversiteleri, Ingilızce Bölümü Emeklı Başkam
T
ürkiye'de, yabancı
dil için gündemde
gerçek bir "gere-
kirlik" yoktur, yal-
ruzca "özenti" vardır. Oysa,
ortada doğal bir gereksinim
bulunmalıdır. Türkiye, Ba-
n dillerine, coğrafya ve kül-
tür bakımından oldukça
uzaktadır. "Yabancı dil bfl-
mek iyidir" demekle sonuç
alınmaz. Yabancı dil çalış-
mak. sınav geçmek için kat-
lanılan zorunlu bır dert gi-
bi görülmektedir. Fakat, "kü-
reseüeşme" gereği, Türkiye
dış dünyaya açılmaktadır.
Bu baskın etken ne kadar
yabancı dil gereği yaratırsa
sorun da aynı oranda çö-
zümlenecektir. Bu arada.
şimdiki uygulamada belli
bir iyileştirme sağlanabilir.
Ne var ki. ilkin bir durum
saptaması gerekmektedir.
Tıp dalında önce avnşünm
(tahlil) yapılır, sonra tarula-
yım (teşhis) konulur, en so-
nunda da sağaltmı (tedavı)
uygulanır. Mikrop için kiü-
rür yapmadan antibiyotik-
veriîırse işe fazla yaramaz.
Bu yüzden ılkin şu 4 soru,
saydamlıkla yanıtlanmalı-
dır: "Niçin, kime, ne, nasıT
öğretilecektir?
Niçin: Öncelikle, amaç /
araç kurab uygulanmalıdır.
Hangi amaç için yabancı
dil? Eğer yabancı dilin tümü
hedeflenirse sonuç alına-
maz. Böyle bır tümelcüik
daha baştan yenik düşecek-
tır. Hem okuma-yazma hem
de konuşma becerileri, kısıt-
lı sürede öğretilemez. Bun-
lar arasında bir yeğleme ve
sıralama yapılmalıdır. Tersi
durumda biröğrenci. yıllar-
ca yabancı dil dersi gördü-
ğü halde bir turiste yol bile
tarif edemez. Bu uygulama
sonucu, bugün sayılan on
mılyonlan bulan bir yaban-
cı dil emeklikri ordusu oluş-
muştur. Oysa hedefküçült-
meyapılırda, sınırlı bir amaç
için uygun araç kullanılırsa
verimli sonuç alınabilir.
Kime: Bugünkü yığmsal
öğretim içinde, berkese bir
yabana dil savı geçersizdir.
Sınırlı olanaklardaçokkişi-
ye azdil, hiç kimseye, hiç dil
demektir. Oysa, azldşiyeçpk
diLişeyarardilolabilir Ger-
çekte. yabancı dil herkes için
şart değıldir. Ömekse, Türk
yasalan çerçevesinde, bir
yargıç, savcı ya da savun-
man, yabancı dıle gerek duy-
maz. O halde, hedef öğren-
ci sayısı azaltılarak tasarruf
sağlanırsa, verimli bir öğ-
retim yürütülebilir. Nitekim,
kolej türü okullar, böyle seç-
medolduklan için, bir ölçü-
de daha başanlı konumda-
dırlar.
Ne: Dilde. sözlü ve yazüi
iki ayn oluk vardır. Sözlü
kullanımda zaman akışı dur-
durulamaz; sanki canhyayın
yapılıyor gibidir. Bir kilit
sözcük bilinmezse. sözlüğe
bakacak zaman yoktur. Bu
yüzden, sözlü dilde, konuş-
ma hızına eşit bir otomatik-
lik gerekir. Bu hızlılık, an-
cak özel uğraşma sonunda
kazanılır. yığınsal öğretim-
KARL\L4.AŞLI)lHUKn(
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994'308 Esas
1997/171 Karar
Da\acı Bayındırlık ve
lskân Bakanlığı tarafından
davalı Avni Akşit aleyhine
açılan tapu ıptalı tescıl da-
vasında,
Davacmın davasının ka-
bulüne Kartal Soğanlık
133pafta, 2955 ada, 6par-
sel sayılı taşmmazdaki da-
valı Kasım Rü$tü oğlu Av-
ni Akşıt'e ait 728/1664 pa-
yın tapusunun iptali ile in-
tifası kamulaştırmayı ya-
pan Bayındırlık ve lskân
Bakanhğı'na ait otmak
üzere Hazine adına tapu
kutüğüne tesciline. mahke-
memızden venlen ihtiyatı
tedbir karannın karar ke-
sinleşinceye kadar deva-
mına, 650.000 TL vekâlet
ücretinin davalıdan alınıp
davacıya venlmesrne, da-
vacı tarafindan sarf edilen
1 546.000 TL yargılama
gıdennın davalıdan alınıp
sarf eden davacıya veril-
mesıne karar verilmış
olup, davalı Avnı Akşit'in
adresi, yapılan zabıta tah-
kıkatına rağmen saptana-
madığından ilanen tebligat
yapılmasma karar veril-
mış. duruşma günü ve da-
va dilekçesi de ilanen teb-
liğ edilmış olmakla işbu
karar özetınin gazetede ya-
yınını müteakıp 1 hafta
sonra başlamak üzere 15
gün içinde temyiz edilme-
diği takdırde kesinleşeceğı
hususu adı geçen davalı
Avnı Akşit'e ilanen tebliğ
olunur. 2.5.1997
Basın: 19453
de bunu edindirtmek ola-
naksızdır. Dahası, söyleşi
alıştırması için. konuşula-
cak "boş" insan bulmak ge-
rekir. Buna karşılık, yazılı
dilde, bir başkasına bağım-
lılık yoktur. Kişi kendi ba-
şma da yabancı dil etkinli-
ğini sürdürebilir. Aynca, ya-
zılı kullanımda sözlü dilde-
ki gibi otomatiklık de ge-
rekrnez, zaman sanki don-
muş gibidir. Nitekim bir tüm-
ce birkaç kere okunup yazı-
labılir. birçok sözcüklerin
anlamlanna bakılabilir. Işte
bu yüzdendir kı, Türkiye ko-
şullannda, birinci etkinlik
"okuma" olmalıdır. Fakat,
bunun yani sıra "sözlü" di-
li de güçlendirmek üzere,
piyes veya röportaj gibi "söy-
leşptüründeki parçalarda iş-
lenmelidir.
Nasü: Dil, temelde bır şif-
reolup soyut kavTamlar, so-
rrıut sözcüklere ve tümce ya-
pılanna dürümlenir. Yaban-
cı dil, iki kere "^fre" veya
"düğüm" sayılır. Bu çifte
düğfim durumunda, önce
"çetin ceviz" kınlacaktır ki,
içindeki kesim yenebilsin.
Işte yabancı dil öğrenmede-
ki tüm zorluk, bu katmerii
^fre yüzündendir. Şifre, te-
melde gramerdemektir. Ya-
bancı dil öğrenmek, şifreli
kasa açmak gibidir. Fakat,
hangi amaçlar için, hangi
kasalar gerekiyorsa, yalnız-
ca onlara ilişkin şifredkfcr
öğrenilmelidirler. Oysa ile-
ridegerekebflirdiye, öğren-
ciler tüm şifreleri açabile-
cek birer kasa hırsızı gibi
yetiştirilmektedirler. Sonuç-
ta hiçbir kasa açılmakta de-
ğildir.
Sıradan "söyleşi
1
', temel-
de "ezberlenmiş" klişeler
toplamıdır. Otomatikliksağ-
lamak için, bu basmakalıp
sözleri fazla aynştırmaksı-
zm olduklan gibi bellemek
yeterlidir. Ömekse, Ingiliz-
ce bilmeyenler bile,»'bvyu
/ seni sevTyorum tümcesini
doğru söylemektedirler. Fa-
kat bu gibi tümceler, gramer
bakımından aynştınlıp öğ-
retildiği zaman, bilinçlilik
devreye girmekte, o zaman
da otomatikJik gerektiren
konuşma becerisi tutukluk
yapmaktadır. Işte yabancı
dil öğretiminde en yıpraücı,
en usandıncı engel, bir yer-
de, dilbilimciler, dilbilgici-
ler ve dil-öğretçiler tarafın-
dan sergilenen bu gramer
sevdasgibi görünmektedir.
Kurallar dile özgü olduk-
lanndan, yabancı dıldeki ya-
pı özellikleri, Türkçedeki-
lerle çatışırlar. Onun için de,
bunlann özümlenmeleri çok
zordur. Oysa, sözcükler, "di-
leözgü"ormadıklan için mil-
liyetleri yoktur. Bu bakım-
dan, bellenmeleri çok ko-
laydır. Ömekse efendi söz-
cüğü Yunanca auto köken-
lidir, magazin sözcüğü de
Arapça hazne kökehli, ber-
gamotsa, Türkçe bey armu-
tu tabanlı. Dil yapısı, iske-
let gibi sağlamdır, fakat can-
sızdır. Sözcükler kaslar gi-
bidirler, hiç değilse canlı-
dırlar. Ömeğin yalnızca oto-
mobfl,benzm,fiıl sözcükle-
ri kullanılarak arabaya yakıt
alınabilir.
Fakat. tümce yapısı bilin-
diği halde, eğercan alıcı bır
sözcük bilinmezse koskoca
bir metin bile anlaşılmaya-
bilir. Tıpkı, bir ayağından
iple bağlanmış koskoca bir
fil gibi. Aynca, eğer gerek-
lı sözcükler bilinmezlerse
anadil Türkçede bile şöyle-
nenleranlaşılmazlar. Ömek,
"Valvüler pülmonik stenoz-
da, eğer septum sağlamsa si-
yanozgörülmez.r
'Batı dille-
ri, terimler bakımından,
Grekce/Latince kökenlere
dayanırlar. Bu birimler bili-
nince, yabancı dildeki söz-
ler ve yazılar kolayca anla-
şılabilir. Ömeğin Grekçe -
scope/bakma (aygrtı): mic-
roscope, telescope, perisco-
pe, endoscope, arthroscope.
O halde yabancı dilde terim
öğretimine ağırlık verilirse,
tümce yapısı kabataslak an-
laşılınca, doğru anlam gene
de çıkartılabilir. Çünkü, ya-
zınsal olmayan metinlerde,
uzunca bir tümcenin yapısı
bile genellikle açık seçiktir.
Örneğin "Eğer bir ...'nin
-si'nde, _"B bir _ çokca _Bir-
se, ozaman,o _1n_'i,biç —3e-
mez."
Değerlendirme: Yabancı
dil uygulamasını değerien-
dirmede tek ölçüt verimHlik
olmalıdır. Bu da, kısaca har-
canan şeyin, üretilen şeye
oranbsı demektir. Ömeğin
şöminede yakılan kütükten
üretilen ısının çoğu bacadan
çıkıp ziyan olur, oysa soba-
daki odunlar daha verimli-
dir. Bunun gibi, Istanbul'da-
ki Boğaz'ın iki yakası ara-
sında bir transadantik ça-
hştırmak, verimsiz bir gü-
lünç girişim olur. "Kolej"
türü okullarda, fen derslen,
yabancı dilde yapılmakta-
dıt. Oysa, bu teknik dallar in-
sana yabancı dil öğretmez.
Ancak edebiyat, tarih, top-
lumbilim, ruhbilim gibi in-
saogil bilimler öğretebilir.
Aynca, fen dersteB-*te-
rim ağjrUdı'' ohıp Wsöz-
cükleri bilen birisi, yalınbir
gramer bilgisiyle bu konu-
lara ilişkin metinleri oku-
yup anlayabilir. Nitekim bu-
gün "koİej" bitirmemiş bir
nice bilim kişisi, yabancı
dilde yayın izleyip yazı ya-
zabilmektedırler. O halde.
böyle bir amaç için, 7 yıllık
bir süreyi boş yere harca-
mak. tam bir verimsizlik ör-
rjeği sayılmalıdır. Gerçekte
tstenen şey, konuşma ürkek-
fiğidenilen engeli aşırtmak-
tır. Fakat, bunun için, yalın
bir gramere dayah, yoğun
bir "konuşma" dersi yeter-
lidir. Ondan sonrası. artık
sürekli olarak, sözcük ve fc-
rim belleme işidir. Bunu sağ-
lamak için de, terim ağırlık-
lı metin okumaya dayah bir
yabancı dil dersi sürdürülme-
lidir. Kuşkusuz, bu gibi me-
tinleri işlemek üzere, ger-
çekten yeterlikli öğretmen-
ler de aynca yetiştirilmeli-
dirler.
Sonuçta. yabana dilde öğ-
retim bir başansızlık sim-
gesidir. Çünkü örtük gerek-
çe şudur: Nasü oba yaban-
cı dil normal yoldan öğreti-
lemiyor. O halde, hiç olmaz-
sa,yabana dildeöğretim ya-
pılsın ki sonunda öğrenciler
bu dili biraz oLsun kullana-
bilsinler. Böylesine zavallı-
ca bir ön yerülgili anlayış,
"ulusal onur" bakımından
yüz kızartıcı olmanın öte-
sinde, aynca verimsizdir bi-
le. Hiç de usçul olmayan bu
uygulamayı açıklamak üze-
re delikli kiova ömeği verile-
bilir. Içilecek olan şey. bir
bardak sudur. Fakat, bunun
için birbardak yerine, dili de-
lik bir kova kullanılmakta-
dır. Böylece, çeşmede tam
doldurulan kova aka aka ge-
tirilmekte, en sonunda dip-
te bir bardakhk içecek su
kalmaktadır. Oysa küçük bir
kap kullanılsa sorun çözül-
müş olacaktır. Bu bakım-
dan, görünürdeki "sözde ba-
şan", bır yerde "™den do-
layı değil de, _'ye rağmen"
edinilmektedir.
Öneraer 1) TV yayınla-
n sırasında. bunlann özgün
yabancı dildeki ses kayıtla-
n, ömekse FM bandı üzerin-
den sürekli olarak yayımla-
nabilir. Böylece Türkiye ge-
nelindeki milyonlarca kişı.
her gün. saatlerce bol bol,
canh ve özgün yabancı dil
dinlemiş olur. 2) Insanlar
yabancı dil kopuşmak için
başka birisini pek bulamaz-
lar. Oysa, kendi başlanna
saatlerce "söyleşi" türü ya-
zılar yazıp pratik yapabilir-
ler. O halde. yabancı dil öğ-
retim izlencelerinde söyleşi
yazdırmaön sıraya geçirtil-
melidir. 3) Yabancı dil ders-
len "seçmefi" yapılırsa or-
tada öğretmen fazlası ola-
caktır. Işte o zaman, konuş-
ma derslerine iki hoca bir-
den girebilir. Ancak iki öğ-
retmen, kendi aralannda bir
söyleşi başlatarak, sınıfta
gerçek bir konuşma ortarru
yaratabilirler, tek hoca bu-
nu yapamaz. 4) Koşut-ders
denebilecek birmodel uygu-
lanabilir. Buna göre Türkçe
derslerde geçen terimleri
içeren yabancı dil metinle-
ri özel olarak hazırlanıp bun-
lar hafta hafta, dil dersinde
işlenirler. Öğrencilerbir ko-
nuyu o hafta Türkçede ön-
ceden öğrendikleri için, ya-
bancı dildeki terimleri çok
daha kolay belleyecekleri
gibi, dil düzengesini de bu
arada özümlerler.
Eğer bu işe ortaokulda
başlanırsa öğrenciler liseyi
yabancı dil bilerek bıtirmiş
olurlar, böylece "kolej" tü-
rü okullarada gerek kalmaz.
Hele "ûniversite" düzeyin-
de. uzmanhk dalı daha da
kesin beliriendiği için, "ko-
şut-ders" uygulaması çok
daha başanlı olur. Sonuç
olarak denebilir ki, bataklı-
ğa saplanmış gibi görünen
yabancı dil öğretimi, alışı-
İagelmiş tutum sürdürüle-
rek çözümlenemez. Yapıla-
cak şey, bu arada, Batılı ya-
bancı uzmanlar ve yayınev-
leri tarafından konulan am-
bargoolgusunu da fark edip
yeni bir atılımla, Türkiye
koşullanna uygun bir özgün
model geliştirmektir.
CUMHURtYET'TEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Cumhuriyet Celâlileri
Çetelerin ve kişisel çıkarları için devlet parasını
hortumlayıp halkı soyanların ulaştıklan boyut, Os-
manlı dönemindeki Celâlîterin günürriüzde de dev-
let yönetimine yön verme çabalannı yoğunlaştırdık-
lannı gösteriyor.
Önce Celâlî sözcüğünü tanımlayalım: Usta ga-.
zeteci ve uzman tarihçi Midhat Sertoğlu, Osman-
lı Tarih Lügati adlı yapıtında şöyle özetliyor:
"CELÂLÎ - Yavuz Sultan Sdim devrinde (1512
- 1520) Tokat'a bağlı Turhal kasabasında Mehdî-
lik iddiası ile baş kaldırarak etrafına birsürü adam
toplayan ve devleti bir hayli uğraştıran Celâl adlı
âsiye bağlı olanlara verilen isim. Sonralan devlete
isyan edenlere ve eşkıyalara da Celâlî denilmiştir."
Celâlîlerin arasında kimi ararsanız vardır. Başla-
rının derdine düştükleri için binlerce yandaşı ile her
gün bir kasabaya konup göçerek, halkın malını, ır-
zını ayaklar attına alan vezirier önde gelir. Ama Ser-
toğlu'nun "eşkıya" dedikleri de az değildir. Eviiya
Çelebi, Seyahatname 'sinde onların yaptıklannı da
anlatarak yazar. Karahaydaroğlu, Katırcıoğlu
Mehmet, Akyakalıoğlu, Unyaganlıoğlu, Yeğen
Hüseyin, Kara Memi, Burak Ali, Yeğen Hasan,
Gürcü Nebi, Çomar Bölükbaşı sa^dıklarının bir
bölüğüdür.
Osmanlı devleti, düzeni korumak için bunlara
karşı çeşitli yöntemler uygulamıştır. Başta gelen
yöntem de "devlet adına silaha sanlıp" istenileni.
cikdürenlerin ödüllendirilmesidir. Eviiya Çelebi, bu yön-,
temin somut örneklerine de tanık olmuştur.
Defterdarzade Mehmet Paşa'ya sultandan ge-,
len emırde şöyle denilmiştir:
"Eğer başın gerek ise bir an ve bır saat durma-
yıp Varvar laininin başı veya başın. Eğer ol âsinin
hakkından gelip Varvar'ın başını kutlu tahtıma gön-
derip hizmetini yerine getirirsen Mısır eyaleti hiç-
bir şey ödemeksizin sana vehlmiştir."
Aynı gün Istanbul'dan yola çıkanlıp Varvar Ali Pa- -
şa'ya ulaştırılan hattı humayûn da özetle şöyledir:
"Vezirim Varvar Ali Paşa lâlam cürmün (suçun)'
affolunmuştur. Defterdarzade CelâlTnin isyanı or-
taya çıkmıştır. Yazım vardıkta bir an durmayıp mem-
leketimin neresinde bulursan katledip ya başı ya.
başın. Hizmetini yerine getirirsen, karşılığında hiç-'
bir şey ödemeksizin Mısır sana ihsanım olmuş-'
tur."
Osmanlı'nın yaşadığı talihsizliklerin başında, ki-,
şisel çıkarları bozulan ya da etkinliklerini yitiren yö-
neticilerin yeniden göze girebilmek için ellerindeki
olanakları devlet adına görüntüsü altında istedik-
leri gibi kullanmaları gelir. Ulaştıklan görevi kaybet-
memek için aynı çabayı gösterenleri de düşünür-;
sek sorunun boyutu daha iyi anlaşılır.
Benzer olaylara bugün de tanık olunmaktadır. •
Susurluk kazasında ortaya dökülen yeşil pasa-
portlarla, silah taşıma izinleri hangi ilişkilerden kay-
naklanmıştır?
Flash TV'nin önce 50-60 kişilik bir grup tarafın- •
dan basdması, soncadayayından alıkonulması için,
kimi devlet göreviileTtnfn çaba harcamaları ne an-H
lama gelmektedir? »- - *
Görevlerinde uzman olan bürokratları sürerelc'
yerlerine dinci eğitimden geçmiş olanları getiren-
lerin amacı nedir?
Değiştirilemeyeceği belirtilen ilkeleri arasında 'la-'
iklik'm de yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti'nde "Şe-
riatisterük" diye sokaklara dökülenlerin, laikliğin ga-
rantisi olanlar tarafından desteklenmesi nasıl yo-,
rumlanabilir? ;
Başbakan Yardımcısı Bayan Çiller, "Osmanlı dö-;
neminiyeniden şahlandıracağız" derken hangi dö-
:
nemi kastediyor olabilir? •
• !
Futbol Ligi maçlannın televizyondan canlı olarak
yayımlanması konusunda yaratılan kavganın yapay
oiduğu sonunda tanıtlandı. Ancak BİMAŞ ile CINE
5 arasındaki haberdüellosu, halkın haberlere ulaş-
ma hakkının yerine, halkı kendi çıkarları için yön-
lendirme hakkı gibi kullanılabileceğini de gözler
önüne serdi. Tekellerin gazetelerinde yer alan ha-
berler, çıkar üzerine haber yapmak, hatta kurgula-
mak konusundaki önemli örnekler olarak gazete-
cilik öğrenrmi görenleri uyarmış olmalıdır. Spor Ser-
visimiz, gerçekleri okurlarına ileterek başanlı bir sı-
navdan daha geçti.
•
RP'nin Genelkurmay'ın düzenlediği brifingde, ir-
ticanın öncelikli tehdit olarak nitelendirilmediği,
bunları basının uydurduğu yönündeki açıklamala-
• Arkası 10. Sayfada
TtmSie Ihrtr ZuJomft einen Çefattm.
%çmiertchance bei OAtrudes-^Btnz
Wir suchen für unsere
it fıenus, was in Ifaun sttckt.
zur Vorbereitung auf verantvvortungsvolle Positionen in unserem Untemehmen
KandidatenAinnen mit Oualifikationen wie Ausdauer, Zielstrebigkeit,
Begeisterungsfâhigkeit, Überzeugungskraft und Konfliktfâhigkeit. Genauso aber
auch Teamfâhigkeit und die Gabe, SelbstbevvuStsein nicht mit Ich-Bezogenheit zu
vervvechseln. Dabei ervvarten wir nicht von Ihnen, daB Sie diesem Ideal-
Profil schon jetzt 1:1 entsprechen. Uns kommt es viel mehr auf Ihr
Selbstverstândnis, auf Ihr Potential an.
Natüriich muG auch die fachliche Basis stimmen. Daher sollte sich Ihr VVissen,
Ihre Fachkompetenz in einem überdurchschnittlichen HochschulabschluS in
den Fachrichtungen Maschinenbau, Wirtschaftsingenieurwesen, Informatik
oder Wirtschaftswissenschaften und sehr guten Deutschkenntnissen
niedergeschlagen haben. Eine weitere Einstiegsvoraussetzung ist, dalî Sie
schon vvâhrend Ihres Studiums bzw. Berufslebens fundierte Einblicke in die
Industrie gevvinnen konnten.
Sie ditst MtrausfonUrung
amnthmen. mdchten, scftkt&ı Sit Ikn
Ileıverfautgsunteriagcn (taStüariscfur
LeBenslauf in (DeutscA, LkhtînU und
Zeugniskppien) an:
Mercedes-Benz ' "i
Mercedes-Benz Türk A.Ş. Personalabteilung "Nachvvuchsgruppe"
Burmalı Çeşme Sokak Askeri Fırın Yolu No: 2 Davutpaşa 34022 İstanbul