25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 11 IŞIK KANSU Cezayir ve fıstık R P'Iİ kimi sözcüler, Türkiye'nin kanlı bir hesaplaşmaya gittiğini, bunun sonucunun kendi yararianna "fısak" gibı olacağını savlıyorlar. SBF öğretim üyesi, değerli bilim adamı Prof. Dr. Taner Timur, Mülkiyeliler Biriiği dergisinin mart sayısında yer alan bır yazısında, Cezayir modeli ıle Türkiye'yi karşılaştırmış. RP'li bakanlann sorumluluğundaki bakanlıklarda özellikle kadınlann sürüldüğü, görevden alındığı, işe sokulmak istenmediğı bir dönemde yazının önemi artıyor. Taner Timur, Cezayir'de 1984'te yürürlüğe giren u Aite Yasası"ndan söz edıyor. Bu yasanın kadını tam anlamtyla erkeğin vesayeti altına soktuğunun altını çizıyor ve şu soruyu soruyor "Cezayir'de ve - birkaç istisna dışında- tüm islam dünyasında kadının ikinci sınıf statüsü hakkında söylenecek pek çok şey bulunuyor... Ülkemizde de kadın, köktendinci rejimlerdeki gibi ikinci sınıf bir statü içinde midir?" Timur, sorusuna şu yanıtı veriyor: "Günümüz Türkiyesi'rtde Türk kadmının durumunun ideal olduğunu herhalde hiç kimse iddia edemez. Bununla beraber bütün göstergeler ortaya koyuyor ki yaşadığımız toplumda, tüm gerici tahrik ve zortamalara rağmen, kadının adı vardır ve giderek daha fazla var olmaya devam edecektir. Bunun tarihi oluşum koşullannı Türk Devrimi'nde ve onun, bu yüzyilın başlannda egemen konuma geçen felsefi temellerinde aramalryız. Rahatlıkla diyebiliriz ki Kemalist reformlar ve bu çerçevede kadına tanınan statü, saygın, haklannın bilincinde ve bunlan her koşulda korumaya azimli modern bir Türk kadını yaratmıştır. Türkiye'de laikiiğin en büyük garantisi budur. Son zamanlarda, çeşitli kanallardan ve farklı motrflerie yürütülen Kemalizmi küçüttme kampanyasının gizleyemediği gerçek de budur..." Prof. Timur'un, yazısının bir başka bölümünde de "Türkiye Cezayirieşme yolunda mıdır" sorusuna bulduğu karşılık da şöyle: "Bu soruya bir anlamda Hayır' drye yanrt verebiliriz. Çünkü Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'ndan rtibaren karşılaştığı sorunlar ve bu sorunlara getirdiği çözümler farklıdır. Ülkemizde uluslaşma sorunu din sorunundan göreli bir bağımsızlık içinde çözülmüş, Osmanlı Devteti'nin yan sömürgeleşme sürecine rağmen, Türkiye'de Cezayir ölçüsünde küttürel çelişkiler ortaya çıkmamıştır. Cezayir'de, aslında sanıldığı gibi laik bir iktidarla köktendinciler savaşmryoriar. Cezayir'de bir çeşrt köktendincilik zaten iktidardadır. Bu ülkede 'laik' cephenin uygulamaya koyduğu Aile Yasası, Türkiye'de Erbakan'ın deyimiyle, ancak 'kanlı' yollarta yürürlüğe girebilir ve verilecek kavgayı köktendincilerin kaybedeceğini peşinen söyleyebiliriz." Fıstığı çetm kabuğu ile yemeye kalkanlara uyan: Dikkat edin, boğazınızda kalır. Kuşkucu, ürkek parti D SP'de yaprak dökümü sürüyor. Istanbul Milietvekıli Cevdet Sehvi Genel Başkan Yardımcılığı'ndan aynldı. Ordu Milietvekıli Müjdat Koç da partiden istrfa etti. Gerekçeler hemen hemen aynı: Partide sevgisizlik egemen, milletvekilleri işlevsiz kılınıyor. DSP'de hoşnutsuz olanlann dile getirdikleri eleştirilen şöyle özetlemek olası: "DSP, kan-koca partisi olmaktan öteye gitmiyor. Milletvekili olarak, Örgüt yok. Oysa örgütsüz, taban hareketi canlı tutulmayan bir sol partiden söz edilemez. Örgütlenmekten özenle kaçınılıyor' dediğimizde, Bütent Ecevit, 'Biz. titiz bir üye yapısından yanayız. Sandık başlanndan başlayarak bir yapı oluşturacağız' savunmasını ileri sürüyor. Tamam, buna da katılıyoruz. Haklıdır. Ama yıllardır söylenen bu örgütsel yapı büe kurulmuyor. Çünkü; Bülent ve Rahşan Ecevit, örgütlerie güçlenmeyi, hatta partinin iktidara taşınmasını bile istemryoriar. Iktidar olmaktan, paylaşmaktan, partinin gelişmesinden, milletvekillerinden, üyelerden, genel olarak tnsanlardan korkuyor ve ürküyoriar." Kuşkuculuk, çekingenlik üzerine yükselen bir politika, DSP grubunun, şimdiye değin sıyasetle çok yakından ilgilenmemiş, yalnızca Bülent ve Rahşan EcevH'in güvenine mazhar olmakla övünen çoğunluğuna da yayılıyor. Genellikle dürüst, alanrnda uzman kişilerden oluşan, ama siyasette deneyimsiz çoğunluk, bir şeylerin yanlış gittiğini duyumsasa da içine ve büyük bır sessizliğe gömülüyor. Kısacası, Anadolu ve Trakya'da milyonlar, özelleştirmelerden köktendinciliğe, yaşam pahalılığından bozuk düzene değin bir dizi olumsuzluğa karşı direnirken, DSP ürküyor. Ürkmenin çıkar yol olmadtğını görenler, örneğin Cevdet Selvi, Tahir Köse, Veli Aksoy, Yüksel Aksu, Hilmi Oeveli geçen hafta Ege'deydıler. Işçı sendikalannı, memur sendikalannı dolaştılar. Halkla, işçilerie bir araya geldiler. Solda siyasetin yalnızca Meclis koridorlannda soru önergesi (o da parti yönetiminden izin alınabilirse) vererek, rapor hazırlayarak, kurmaca senaryolar üreterek yapılamayacağına bir kez daha inandılar. Sayrıevinde duramaz ki! S evgili Mustafa Ekmekçi saynevinde. Yatak döşek yatırmışlar. Durur mu orada Mustafa Ağabey? Sıkılır yav. Küçük küçük kesikler, kendisinden başkasının okuyamayacağı, sayfalan neredeyse dökülmüş telefon deften, kitaplar ve dergiler ile tıka basa dolu olan bezden çıkınını alıp çıkar sokağa. Yatar mı Mustafa Ağabey orada? Daralır yav. Hoşbeş edilecek onca insan, okunacak onca mektup, araştınlacak onca konu varken, kasketini giyer de gelir buroya. Solur mu ilaç kokulu koridorlan Mustafa Ağabey? Bannamaz yav. Yazılacak domuzuna yazılar, tıkırdatılacak vefalı daktilo, itla da dolmakalemle tutulacak notlar beklemez ki! Birkaç güne kalmaz, sessiz adımlar ve gevrek kahkahası ile girer kendi deyişiyle" "yaman gençler"in çalıştığı salona. Mustafa Ağabey, olsa olsa "Bir de saynevinin koşullannı goreyim" demek istemiş midir, ne? Sevgili ağabey, özledik, bekliyoruz. Sözümüz söz olsun, odanızda gizli gizli sigara da içmeyeceğiz.. Su gibi özgür D urgun, dıngın, berrak bir suya eğiliverin. Tanıdık bir yüz göreceksiniz. Tüm hatlannız, kırpıştırdığınız kırpikleriniz, belki çırkınliğiniz, gülücükle gelen çocuksu güzelliğiniz. Hepsi hepsi, altı üstü sizsiniz. Bır de hoyrat tokatlarla suyu bulandırıvenn. Dalgalandı, çamurlandı o pınltı değil mi? Yüzünüz eğri büğrü. Işık olduğu gibi yansımıyor ki, gözünüzün üstündekı kaşın çatılıp çatılmadığı, dudaklannızın aşağıya doğru kıvnlıp kıvrılmadığı, kulaklannızın tetikteki bir çakal gibı dikelip dikelmedıği, burnunuzdan soluyup solumadığınız, çenenizin titreyıp titremedığı, yanı ekşiyip ekşımediğiniz hıç bellı değil. Su, bizde azızlik düzeyindedır. Bardağı uzatana; yaşamın kaynağına duyulan gizem dolu saygıyla ellerimizi başımızın üstüne koyar, "Su gibi aziz ol" derız. Kana kana içtiniz mı suyu, yitip gittiğini sandığınız uman ta içınizde duyumsarsınız. Su, özgürlüğün azizidir. Özgürlüğe soyadı koyacak olsanız, birbiriyle kandaş o kadar çok aile ile karşılaşırsınız ki: Özgür insan, özgür toplum, ozgür basın. Suyu bulandırdınız mı, özgürlüğü örtersiniz. İnsan görünmez, toplum yansımaz. Son günlerde basın ve yayın organlanna şıddet uygulanıyor, kimileri çıkıp basına yasaklar koymayı amaçlıyor. Pöh! insanoğlu, sulann önünü barajlarla tıkayabildi mi? Yalnızca önleyebildi. Su, uygarlığın dinamosunu çevirip öbür yakadan coşkuyla fışkırdı, aktı. Sonunda engin özgürlüğe, denize ulaştı. Özgürlüğü vurabilir misiniz? Suyu yakabilir misiniz? l-ıh. Özgürlüğü tutsak etmeye çabalayıp suyu bulandınrsınız, o kadar. Bugün yapılmak istenen de budur. Öykücüler buluştu D üşler Öykpler Dergisi, Adnan Özer ve Özcan Karabulut'un özverili çaiışmalanyta geçen hafta Ankara'da Öykü Günleri düzenledi. öykünün gerçek ve düşsel kapılan açjldı. Öykücüler ve öyküseverler, Imge Kitabevi'nin bahçesinde sırtlannı bahar güneşine verip söyleştiler. 4O'ı aşkın edebiyatçı ve öykücü Ankara'yı mesken tuttu. Mülkiyeliler Birltği, Beytepe Kampusu, Çağdaş Sanat Merkezi, Alman Kültür Merkezi insana, doğaya, gerilime, serüvene, kentlere, bilince, zoriu üretimlere tanıklık ettı. "Dost", "Yaşamasız", "Siyah-Beyaz", »Buzul Çağı Virûsü'' adlı yapıtJanyla çoğalan yazar Vüsat O. Bener'e Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü verildi. öykücü Özcan Karabulut, köşemize, 1. Ankara öykü Günleri'ni şöyle özettedi: "Etkinlikler boyunca adrester alındı, dosttuklar kuruldu, edebiyat aynı zamanda bir ilişki biçtmi olarak yaşandı, Başkentte umut verici şeylerin olduğu da görüldü. Ankara'nın, ülkemizin sanat, kültür ortamına az da olsa katkıda bulunmanın heyecanıyia 2. Ankara Öykü Günleri'nin düşünü şimdiden kurmaya başladık." HAYVAJVLAR ISMAIL GÜLGEÇ Yüksel Endeğer yazıyor Yaldızlı bir mazi- nın dışbükey ayna- sında izini sürdü- ğüm gençliğime, baldökyalabirlobi- yı hemen terketmiş- ken rastlamanın kıvıl- cımlı şaşkınlığını yudumladım dün gece, zaman denen kristalin elle tu- tulamaz bardağından! Bu bendim, evet, ta kendım! Daha genç, daha bilgisiz ve daha yakışıklı birayn ama aynı adam: Yük- sel Endeğer! Ne kadar donuk bakışları var ve ni- çin bu kadar öfkeli diye düşündüm ansızın. O denli acemi mi hayat bor- sasında, neşesi yerinde olmalıydı, bütün kuşların vefasız olması imkân- sız olmalıydı, kuşlar sıhhatle ötüyor olmalıydı. Fakato, sinirsahibi birço- Geçmiş yok, duygu yok, acıda yok! cuktu. - Merhaba Yüksel, dedim. Bir şey demedi. Arkasını dönüp, loş bir koridora mahkûm hasta yakını gibi keder ihti- va eden bir yürüyüşe geçti. Ben de onunla yürüdüm. - Sen, dedim, bir rüya mısın, ne- sin? Bir şey demedi. - Bari şunu söyle: Sen mi benim zamanıma geldin, ben mi senin? Bu dünya, bu her şey, bu adımlar kimin hayatına aıt. Bir şey demedi. Üstünde kirli bir parka vardı ve sa- kallar bir haftahk. Samsun içiyordu. Puro uzattım. - Içme onu, dedim, burdan yak. Bir şey demedi. Yürüdük. Sordum: - Nereye gidiyorsun? Bodrum ka- tındaki evınde tek başına kitap oku- maya mı, devrimci arkadaşlannla o salaş kahvede tartışma yapmaya mı? Bir şey demedi. Siniriendim. Polis aracı vardı hemen yanımızda. Memura, tanıdığım isimleri söyle- dim ve dedim ki: - Yakalayın şu iti, bir haindir. Tutup götürdüler genç adamı. Hayalimde bile ondan kurtulmak içimi açtı, solaryumun modern ısısı ılık ılık yakarken etimi. Internet: htp/www/Geçmiş zaman olur ki, hayali on dolar etmez! KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK HARBİ SEMİH POROY T&U*\fOA{J\lc K/TVini RJII K&MI tÂÂ lk'v'Viv^lvv't jv rAlMW\ OUWWHnHm ... / •ı/ıVı'ı'-'iil'l',"!, ';" ''''l 1 ' 1 , 1 /'! l'lı'J 1 ", 1 GADDAR DAVUT MRÎ KURTCEBE BULUT BEBEK MKAYÇtFTÇt MIRMIRLAR VĞVR DVRAK ımikr' TARİHTE BUGUN MÜMTAZARIKAI\ 12 Mayıs ALİ NAN H/ZLf YAŞAMIŞTI'/. 1 BüGÜN, Şlt iSMA/urE MEZH£8i*/tN L/DE& AGA 8ÜYÜK OĞLU AL/ M4N, 8İK 0TOM08ft- Y£RİNE.ALİ AM/VV/V OĞLU fC£e/M't UYGUfJ 8UL~ SU OC4ĞAA/ÜSTÜ j fS3O'Mıv
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle