05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 1997 CUMARTESİ HABERLER Susurluk Komisyonu'nun birbirinden ilginç değerlendirmelerle dolu raporundan 'Sağnsol çatışmasıın devlet başlattr* Rapordan satirbaşlan • Çetelerin devletle bağlantılan var. • Devlet ülkücüleri kullandı. • Ağar görevini suiistimal etti. • Çete, Özal ailesiyle ilişkiliydi. • Yeşil önce polisle, daha sonra JİTEM'le çalıştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TB- MM Susurluk Araştırma Komisyonu ra- porunda. mafya-çete ilişkilerine kanşan siyasetçi ve bürokratlar isimlendirilmez- ken, devletın ülkücüleri kullandığı; 1980 öncesi "sağ-so)" çatışmalannın 1970'ler- de "devletin baa güçleri {arafindan başla- ükhğı'' görüşüne yer venldı. Raporda, ül- kücü mafya lideri Tevfîk Ağansoy 'un Özal ailesine yakınhğı, devletin koruma verme- si ve öldürüldüğü sırada DYP Genel Baş- kanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çü- ler'in korumalannın da yanında bulunma- sına dıkkat çekılerek "Bu olay, ülkemizde yaşanan polis-/ mafya-potttikacı beraber- liğinin tipikbir örneginiteşkiletmektedir " denildı. Raporda, eski Jçışlen Bakanı, DYP Ela- zığ Milletvekili Mehmet Ağar'ın "görevt- ni suiistimal ettiğj" belirtıldi. Komisyonun raporunda, devletle bağ- lantilı çeteler tek tek siralanırken karanlık- ta kalan bazı olaylara ilişkin ifadelere, bel- gelere ve değerlendirmelere de yer veril- di. Susurluk'ta ortaya çıkan ilişkilerin dev- let içinde kişisel çıkar sağlamaya yönelik suç organizasyonunu ortaya koyduğu, ts- tanbul DGM'nin fezlekesine dayanarak vurgulanan raporda ana hatlanyla çeşitli olaylara ilişkin ifadeler ve çetelerle ilgili şu değerlendirmeler yapıldı: Devlet-çete bağlanüsı van Çıkar amaç- lı yasadışı örgütlerin devletle ilişkileri var- dır ve de\ letin içinde yasadışı örgütlenme oluşturulmaya çalışılmıştır. 1982 Anaya- sası hukuk boşluğu ortaya çıkarmıştır. Bu, kamu yöneticileri üzerinde sorumluluk oluşmamasma neden olmuştur. Ağansoy"dan Çiller'e: Clkemizde son yıllarda sık sık duymaya başladığımız mafya-polıs ve politikacı üçgeni ya da çe- teleşmesı olaylannın belkı de en tipik ör- neği Ağansoy ve etrafındaki ılışkıler yu- mağıdır. 1980 öncesi yaşanan sağ-/ sol çatışmalannda kendi beyanı ile 10'dan faz- la insan öldüren, sonra pişmanlık yasasın- dan faydalanarak cezaevınden tahliye olan Ağansoy'un Alaaddin Çakıcı (aranan ül- kücü mafya lideri) çetesinin kucağına düş- mesi, bu çetenın ülke yönetiminde uzun yıllar etkin ve bir numara olmuş Özal ai- lesiyle çok yakın ilişkiler içinde olması, Engin Civan' m vurulması olayında azmet- tiricilikten ceza alıp, cezasını çektikten sonra dışan çıktığında bir mafya lideri ola- rak ekonomik darboğazda bir ilaç fabrika- sının korumalığını yapmaya başladığı bir sırada kendisine devlet tarafmdan koruma polisi (Hacı Akpınar) tahsis edilmesi, en sonunda Çakıcı'nın adamlan tarafindan öldürüldüğunde yanında Başbakanlık Ko- ruma Mûdürlüğü kadrosundan ve Başba- kan Yardımcısrnın (Tansu ÇiUer) konu- tunda görevlı olan polis memurlan Celal Babür ve Ferda Temel'in bulunması, ta- nıklann beyanına göre Ahmet Özal'dan Almanya'da borcunun tahsilatı işinden bu polislerin de Ağansoy'la beraber pay ala- caklannın iddia edilmesi, ülkemizde yaşa- nan polis-mafya-politikacı beraberliğınin tipik bir örneğini teşkıl etmektedir. Yüksekova çetesi: Vekâlet sistemi ile korucubaşlannın emrindekı personelin maaşlannı aldıklan, bunun tamamını te- rörle mücadele eden konıculara verme- dikleri; onlara un, şeker, çay gibi gıda mad- desi verdikleri, kalaru kendi zimmetlerine geçirdikleri anlaşıldı. Kendıleri fıilen te- rörle mücadeleye katılmadıklan, şehirde oturup devlet yetkilileri ile özel ilişkileri- ni geliştirdikleri, ticaretle uğraştıklan, dev- let ılişkilerinden de yararlanarak silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptıklan, vatan- daşlardan haraç aldıklan, PKK'lı yaftası vTjrarak ban vatandaşlan öldürdükleri be- lirtildi. PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç'in pişmanlık yasasından yararlanmak için 1994 Nisan ayında teslim olduğu ve jan- darmaca ifadesi alındığı halde 1997 yılı- na kadar yargıya intikal ettirilmedi. Ken- disine korucu ve asker kimliği temin edi- lerek kendisinden çeşitli şekillerde yarar- lanıldı. Hadi Ozcan çetesi: Hadi Özcan'ın ül- kücü olduğu, eroin kullandığı, Çath'yı 'AbduUahÇath' ısmiyle tarudığı ve iş iliş- kisi olduğu, sonra aralannın açıldığı anla- şıldı. Komisyonumuzca bilgisine başvuru- lan Emniyet Genel Mûdürlüğü lstıhbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Hanefı Ava ise. Özcan'ın sürekli MlT'le görüştüğünü, es- ki Kocaeli ll Jandarma Alay Komutani Tuğgeneral VeB Küçük'ün mafya ile sıkı diyaloğunun olduğunu iddıa ve beyan et- ti. Komisyonumuzca bilgisine başvurulan Jandarma Astsubay Hüseyin Oğuz. Veli Küçük'ün Yeşil'ı tanıdığıru, Yeşil'in önce polisle, daha sonra JlTEM'le çalışmaya Bucak 'İddialar önemli değir SEBAHAT KARAKOYUN ANKARA-DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak, Susurluk kazasıyla ilgili olarak İstanbul DGM Başsavcılığı'nın dokunulmazlığının kaldınlması istemiyle hazırladığı fezlekedeki kanıtlan çok önemli bulmadığını söyledi. Fezlekenin TBMM'ye gönderilmesıni engellemek için hiçbir ginşımde bulunmadığını savunan Bucak, yaklaşık 2 aydrr fezlekeyi bekleterek TBMM'ye göndfermeyen Başbakan Necmettin Erbakan'la tanışmadığını, bir kez bıle görüşmediğini belirtti. TBMM Susurluk Komisyonu'na gönderilen fezlekede eski lçişleri Bakanı Mehmet Ağar'la birliktc. "*suç işlemek için çete oluşturmak, görevi kötüye kullanmak ve suç işleyenleri saklamak" suçlanndan dokunulmazlığının kaldınlması istenen Bucak, şimdiye kadar bazı siyasilerin ve basının kendisine yönelik suçlamalannın pek çoğunun fezlekede yer almadığını savundu. Mercedes'te bulunan silahlann emniyete kayıtlı olduğunu, otomobilde bulunduğundan haberdar olmadığını defalarca açıkladığını; Abdullah Çatlı'yı Mehmet Özbay kimliğıyle tanıdığını TBMM Susurluk Komisyonu'ndaki ifadesinde de yineledığini anlattı. Fezlekeyi ÖDP sımdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Özgürlük ye Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Ufiık Uras ile il başkanlan, Başbakan Necmettin Erbakan'ın 2 aydan beri beklettiği Susurluk fezlekesini, sessiz vürüyüş yaparak gittiklen TBMM'de Başkanvekili Kamer Genç'e sundular. Ufuk Uras, Susurluk kazası sonrası ortaya çıkan karanlık bağlantılann sorumlusunun Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller olduğunu belirterek. "Türkhe'detd devletin üiegalleşmesinde ve çeteferin ahtapot gibi toplum yaşamımızın her aianını sarmasuıda, siyasal iktidarlann. bazı devlet kurumlannın. ban asker ve sivil devlet görevlilerinin rolü belirgindir" dedi.Uras ve partıyöneticilerinden oluşan bir grup ÖDP'li dün TBMM Başkanvekili Kamer Genç'i ziyaret ederek, Başbakan Erbakan'ın Meclis'e göndermediği fezlekeyi sundular. Elkatmış, mafyayla ilişkilerde isimlendirmeyi kamuoyuna bıraktı Oller halka havale edüdiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun raporuna son biçimini veren REFAHYOL milletvekilleri, DYP'li Mehmet Ağar ve Sedat Edip Bucak'ın adını, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'nca gönderilen fezlekeye dayanarak metne geçirirlerken, son 4 yıla siyasi sonımlu olarak damgasını vuran ve suçlamalara hedef olan Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'i "kamuoyuna havale'" ettiler. RP'li Komisyon Başkaru Mehmet EJkatnuş, "MIT raporlannda adı geçenler bakan \apıldı. Türki>e'de denetûn sistemi çökmüştür. Susurluk olayının kara para, terör, kaçakçıhk ve uluslararası boyutlan vardır. Mal Bikiirimi Yasası işletilemiyor. Çalışmalanmız sırasında en büyuk engefler 'devlet sırn' ve 'ticari sır' kavramlan öne sürülerek çıkanldı. Vlcdanen rahat değUim" sözlenyle çalışmalanndaki bulgulan özetledi. Elkatmış'm, ifade tutanaklanyla birlikte 40 bin sayfahk doküman toplayan komisyonun 307 sayfadan oluşan raporu için dün düzenlediği basın toplantısına CHP'li Fikri Sağlar'ın dışındaki muhalefet üyeleri katılmadılar. Elkatmış, basına uzun uzun teşekkür ederek "Basm bize belge buldu, olayın üzerine gitti. Basın bu kadar olaylann üzerine gitmeseydi, biz bu kadar rahat çalışamazdık. Rapor elbette daha iyi olabiürdi. Daha somut sonuçlara ulaşılabilirdi" dedi. Elkatmış. "Siyasi sonımlular kim*? sorusuna, "Ortaya Mehmet Ağar ve Sedat Bucak çıkıyor" karşılığmı verirken, siyasi bağlantılara neden yer verilmediği sorusuna, "Onu kamuovuna bırakrvoruz. Elbette Elkatmış, dünkü basın topJantoında raporla ilgili kişisel değeıiendirmelerini dile getirdi, bilgi verdi. ki bu işleri sadece bu kişiler yapmamıştır. Ağar, komisyonumuza verdiği ifadede, 'Ben ne yaptımsa MGK kararlan çerçevesinde yaptım' diyor" dedi. Elkatmış. komisyona bilgi veren kişilerin Çiller'i de suçladığının anımsatılması üzerine, 1980 sonrası göreve gelen bütün siyasi yöneticilerin "Raporun tamamı okununca ortaya çıkar 1 " yanıtını veren Elkatmış, Çiller'e ilişkin yoğunlaşan sorular üzerine, kimseyi kastetmediğinivurguladı. Sorulann, DYP lideri ve ailesi konusunda yoğunlaşması üzerine, RP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz un. "toplanöyı kısa kesmesi" için Elkatmış'a not iller'in komisyona çağnlmamasmı "Dinleme faslına devam etseydik raporu yetiştiremezdik. Gelse ne diyecekti, 'ben yaptım' diyecek miydi?" diye açıklamaya çalışan Elkatmış, "Ama ben Çiller'in yerinde olsam, kendim bilgi vermeyi talqj ederdim" görûşünü dile getirdi. sorumluluğu bulunduğunu vurguladı. RP'li başkan, Çiller ve Ağar'ı kastederek MİT raporuna konu olmuş kişilerin bakan yapıldığını \-urgularken. "Bunlar düşündüriicüdür, kim getirmiştir, nasıl getirmiştir?'1 dedi. "Bakan olan mafvacdar kim" sorusuna yollaması dikkat çekti. "Cuma namazma" gideceğini belirterek toplantıyı kesmek isteyen Elkatmış, siyasi sorumlulann adlandınlmamasıyla ilgili ısrarlı sorular üzerine de "İki tür ceza vardır; bunlardan birincisi yargının verdiği, diğeri de kamuoyunun verdiği. Bana göre kamuoyunun sandıkta vereceği ceza daha agırdır'" diye konuştu. Tansu Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller'in, komisyona bilgi vermeye çağrümasmdan niçin vazgeçikliği sorusuna da Elkatmış şu karşılığı verdi "Dinleme faslına devam etseydik raporu yetiştiremezdik. Dinlense ne olur, dinlenmese ne olurdu? Saym Çiller, 'Suçlan ben işledim' mi divecekti? Ama ben Çfller'in yerinde olsavdım, dinlenmem için bizzat başvuruda bulunurdum." Olayın birçok siyasi sorumlusunun bulunduğu iddialanna karşın raporda sadece Ağar ve Bucak'ın adının geçtiği vurgulanarak yöneltilen "VTcdanınız rahat mı?" sorusu üzerine Elkatmış, "DeğiL Çünkü çok geniş kapsamh bir rapor hazuiayamadık. Ben şahsen kesin netke>e varmış değüim. Ama vkdani kanaatim, görevimizi vapmış. olduğumuz" diye konuştu Elkatmış, Susurluk olayının uluslararası boyutuna değinirken, katliam sanığı ülkücü Abdullah Çath'mn, aranmasına karşın sahıp olduğu 13 pasaportla 142 kez yurtdışına çıkış yapmasına işaret etti. başladığuıı ve Kürtçe bildiğini, Veli Kü- çük'ün Kocaeli'ne tayin olmasından son- ra Yeşil'in İstanbul tarafina kaydığını ve bu tarafta infazlann başladığını, faili meçhul- lerin arttığmı iddia ve beyan etmıştir. Cüneydoğu'daterörranü: Kontrol edi- lemeyen bazı güçlenn devletin bazı ku- rumlannda çalışan bir kısım görev liler ile ılişki içinde bulunduklan, siyasi bağlantı- lar kurduklan ku\"vetle muhtemel görül- mektedir. 199O'lı >ıllann başından itiba- ren Güneydoğu'daki terör olaylannın artış göstermesi, bu bölgede terör ranO' doğur- muştur. Bu bölgedeki aşiret reislerinin güçlü hale getirilmesi bu rantın arttınlma- sını ve bölüşümünü kolaylaştırmışür. Teröre karşı yasadışı örgüt: Yasadışı bölücü terör örgütlenne destek veren kişi- lerle hukuki yollarla mücadele edebilmek imkânı bulunmadığını düşünen bir kısım görevi iler tarafindan başka yöntemler aranmaya başlanmıştır. Emniyet Genel Mûdürlüğü ve Özel Harekât Dairesi'nde bazı üst düzey görevliler ve yine dairede görev yapmış bazı polis memurlan bu gö- revliler taraftndan öncekı tanhlerden beri bilinen ve tanınan, ancak muhtelif suçlan nedeniyle aranan bir kısım sivil kişilerden oluşan 'teşekküT meydana getirilerek te- rör örgütlenne destek verdikleri duşünü- len kişilere yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunulmuştur. Sağ-sol çaüşması: Bilgisi ve görüşüne başvurulan bir kısım kişiler komisyonumu- za; olaylann 1970'li yıllarda başladığını ve o dönemde devlette bazı güçlenn, sağ-sol kavgası başlattıklannı, devle- tin içindeki bazı kunimlann haberdar olduğunu yönlen- dirdiğini, sabah sol görüşlü kişilere sıkılan silahın akşam sağ görüşlü kişilere sıkıldığı- nı söylemişlerdir. 12 Ey- lül'den sonra devletin ülkücü- leri kullandığı, komisyona ulaşan bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Lockheed yeniden ele ahn- mah: Bütün dünyada yankılar uyandıran uluslararası rüşvet ve yolsuzluklann önemli bir örneği olan Lockheed olayı ülkemizi de yakından ılgilen- dirmiştir. Bu konuda TBMM'de bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapor bugün tartıştığımız gerçekle- ri yıllar önce görmemizi sağ- layabilirdi. O nedenle Lock- heed raporunun yeniden gü- njşıgına getirilmçsi uygun, olacaktır. Kara para teş> ikk aklan- dı: Ihracatm teşviklerle des- teklenmesi, kara para aklama işler 1) tsviçre'deki bir otel- de Berber Yaşar ve Şekerd- yan gibi bu alanda bilinen ki- şılerle göriişmesı bu işin gös- tergelerindendir. Tank Ümit olayı vahim: Ümit'in bağlantı içinde ol- duklan siviller ve devlet gö- revlileri de genelde hep şa- ibeli kişilerdir, birtakım suç odaklan olduğu görülen kişi- lerdir. Bunlardan biri, Tank Omit'e, birbirlerine olan hu- sumetlerini de düşünerek, Dündar Kıhç'a yönelik müş- terek bir operasyon yapmayı teklif etmişlerdir. Iki polis memuru tarafindan bir baha- ne ile alınıp Abdullah Çat- h'ya teslim edildiği iddiası da oldukça vahımdir ve düşün- düriicüdür. Eşref Bitlis olayı: Gerek tTÜ öğretim üyelerinden olu- şan 3 kışılik bilirkişi heyetin- ce hazırlanan teknik rapor ve gerekse kaza teftişine destek olarak Türk Kara Kuvvetleri için düzenlenen güç kaynağı incelemesi raporundan hare- ketle, Bitlis'in şehit olmasıy- la sonuçlanan uçak kazasında sabotaj olasıhğının gözden ırak tutulmaması gerekmek- tedir. WltNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Malum çetenin en önemli ele- manlarından olduğu belge ve bilgilerle ortaya dökülen Meh- met Ağar'ın yerine içişleri Ba- kanlığı'na getirilen Meral Ak- şener, her gün yeni bir başan- ya imza atıyor(!) Abdullah Oca- lan'ı "Ermeni dölü" diye tanım- lamasının üzerinden birkaç gün geçmeden, bu kez de Emniyet Genel Müdürü'nü görevden alış biçimiyle tarihte yer alacak bir gösteriye öncülük etti. 15 gündür yurtdışındaydım ve Akşener'in ünlü vecizesi "£r- men/'dö7ü"sözcüğünüyeniöğ- rendim. Ermeni yurttaşlann tep- kisi üzerine hata yaptığını açık- lamasını daTV'den izledim. Ak- şener'in bu sözleri, basında ne kadar tartışıldı bilemiyorum. A- ma Susurluk komisyonunun ra- porunu yayımladığı şu günler- de, bu soruşturmanın en önem- li ayağı olan lçişleri Bakanlı- ğı'nın başındaki kişinin kavrayı- şını ve dünyaya bakışını yansı- tan "Ermeni dölü" sözcükleri çok anlam ifade ediyor. Akşener'in kullandığı bu iki sözcük, bir kültürün kendiliğin- den dışa vurmasını dile getiri- 'Türk Dölü' Akşener'le Susurluk Çözülür mü? yor. Her ne kadar özür dilemiş bile olsa, bir lçişleri Bakanı'nın bu sözcükleri vurgulayarak dil- lendirmesi, onun dayandığı si- yasi anlayışı açığa vuaıyor. Bu anlayış; diğer uluslara ve azın- lıklara karşı düşmanlığı içeren koyu birşovenizmdir. Zaten Ak- şener, MHP'li ve ülkücü bir geç- mişe sahip. 'Aöabeyim' dediği DYP İstanbul H Başkanı Celal Adan. birçok cinayetten yargı- lanmış eski bir ülkücü militan. Böyle birgeçmişe sahip olunca, kendi doğal tepkilerini kritik za- manlarda gösteriveriyor. Akşener'in soyunu sopunu bilmiyorum. Doğrusu merak da etmiyorum. Çünkü biryurttaşın kimin dölü olduğu değil, insan olduğu önemli. Kürt olmuş, Türk olmuş, Ermeni olmuş, Al- man olmuş fark etmez. Bir in- san insan olduğu için bir anlam ifade eder. lyi insan, kötü insan mensup olduğu millete göre değil, kendi kişiliğine ve durdu- ğu yere göre belli olur. Zaten, her Türk'üm diyenin geçmişini araştırmaya kalksak, Anadolu gibi binbir milletin geçtiği bir toprakta farklı "döllere" rastla- nz. Akşener, lçişleri Bakanı ve kadın. "Ermeni dölü" sözcükle- ri ise kaba ve ilkel bir kürtürü, er- keklerin kahve kültürünü yansı- tıyor. Bir kadının ağzından, bu sözcüklerin dile gelmesi ayn bir acı. lçişleri Bakanlığı gibi önem- li bir bakanlıkta, kaba eri<ek ağ- zıyla konuşan bir kadın bakan, içinde bulunduğumuz koşullar- da yalnızca bir hayal kınklığı ola- rak dikkat çekiyor. Akşener, Susurluk soruştur- masının en kilit noktasındaydı. Kaza ortaya çıktığından bu ya- na lçişleri Bakanlığı'nın bu ola- yın üzerine gittiğine ilişkin hiç- bir şey duydunuz mu? Ibrahim Şahin, hakkında gıyabi tutuk- lama karanyla günlerce Istan- bul'un ve Ankara'nın en göze çarpan yerlerinde elini kolunu sallayarak dolaştı. Yakalandık- tan sonra şimdiye kadar nere- deydin diye bile sorulmadı. Me- ral Akşener döneminin yeni is- tanbul Emniyet Müdürü, Ibra- him Şahin'e eşlik ederek savcı- lığa getirdi. Şahin'e ne bir polis sorgulaması ne ciddi bir soru yöneltildi. Solcu gençleri sırf pankart astığı için günlerce iş- kenceden geçirenler, iş çete mensuplanna gelince öylesine kibarlaşmışlardı ki şaşınp kal- dık. Özel timciler, günlerce TV ekranlannda gösteriler yaptılar, tehdrtler savurdular, ifadelerini ayarlamaları için onlara istedik- leri her olanak tanındı. Sonun- da suçlan öylesine ortalığa dö- küldü ki, bir kısmını tutuklamak zorunda kaldılar. Akşener, gece yansı kendisi- ne bağlı kuvvetlerle yine kendi- sine bağlı Emniyet Genel Mü- dürlüğü'nü basryor ve yasalara uygun olarak atamadığı yeni genel müdürü makamına otur- tuyor. Her ikisi de devlet memu- ru olan iki kişinin yer değiştirme- sini bir korsanhk eylemine dö- nüştürmek de Akşener'in kim- liğine pek uygun düştü. Şimdi hep beraber Susur- luk'ta ortaya çıkan büyük kiriili- ğin hesabı sorulmayacak diye dövünüp duruyoruz. Peki ne bekliyorduk? "Ermeni dölü" kültürüyle lçişleri Bakanlığı kol- tuğunu işgal eden Akşener'den suçlulan ortaya çıkarmasını mı? Devlet, Susurluk soruşturma- sıyla bir kez daha sınrfta kalmış ve yurttaşı yeniden hayal kınk- lığına uğratmıştır. Ancak, bugü- ne kadar ortaya çıkan pislikle- rin ne yapılırsa yapılsın üzerinin örtülmesi mümkün değildir. Su- suriuk bir sürecin başlangıcıdır. Akşener'ler, Çiller'ler ve Erba- kan'lar bu süreci yalnızca ke- sintiye uğratabilirier. Susuriuk, Türkiye'nin gündeminde kal- maya devam edecektir. Çünkü bu, Türkiye'nin demokrasi sü- recidir. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Çocuksuluk, Erotizm, Romantizm... Hayat dediğimiz mucizeyi herhangi bir inancın (ya da öğretinin) ölçüleriyle yönlendirmeye çalışma- nın aşmak zorunda kalacağı ilk ve en önemli engel sanıyorum ki "çocuksuluk" olacaktır... Çocuk, bir inanç ya da öğretiye gereksinim duymaksızın, için- den gelen doğal itkiyleyaşamayönelmek ister. Ya- şamak arzusu, meraklan bütünüyle doğaldır, içgü- düseldir. Bir bebeğin dünyayı keşfediş süreçlerin- deki doğallığı, canlılığı ızlemek heyecan vericidir... Inançlar, öğretiler daha sonra etkili olmaya başlar ve kişiliği yönlendirir. Canlı, konuşkan, neşe ve coş- ku dolu bebekten; suskun, kuşkulu, sorunlu, se- vinçsiz çocuklar, giderek mutsuz kötü yetişkinler ortaya çıkar. Hayatı bütünüyle ele geçirip yönlen- dirme çabasındaki herhangi bir inanç ya da öğre- tinin, insandaki doğal, varoluşsal çocuksuluğu yok etmesi güç değildir. Çünkü çocuksuluk kınlgandır. Baskı karşısında direnme gücü çok fazla değildir. Ya bir daha geri gelmeyecek biçimde kişiltğin en derin yerlerine gizlenir ya da (ve ne yazık ki çoğu kez) tümüyle yok olup gider. İnsan nasıl eğitilmeli ve nasıl yaşamalı ki o doğal yaşama sevinci, can- lılık, saflık yok olmasın? Çocuksuluk (hatta belki be- beksilik) diye adlandınlabilecek yaşamsal özellik tümüyle yitip gitmesin? Eğitimin ve genel olarak toplumsal yaşamın en önemli sorusu belki de bu olmalıdır... • • • Insanın bir başka doğal (ve temel) özelliği cinsel- lik olsa gerektir. Önceki yaşlann içgüdüsel eğilim- leri ergenlikte bilince dönüşür. Ergen, kendi cinsel- liğini ve karşı cinselliği keşfeder. Toplum ise, inanç- lan ve öğretileriyle burada da doğal eğilimlerin kar- şısına çıkmakta gecıkmez. Onlan yönlendirmek is- ter ve bunu da başanr. Aslında insan ilişkilerinin tü- münde var olan "erotizm", utanılacak, korkulacak, bastırılması, gizlenmesi gereken bir eğilim olup çı- kar. Sonuçta da ya sapkın, "pomografık" eğilimle- re dönüşür ya da (ve çoğu kez) coşkudan boşalır, anlamsızlaşır, sıradanlaşır. İnsan nasıl eğitilmeli ve toplumlar nasıl bir yaşam anlayışına sahip olmalı ki insan ilişkilerindeki canlılığın, yaşama sevincinin belki en güçlü dinamiğini oluşturan erotik duygu- lar küsüp sıradanlaşmasın, sapkınlığa yönelmesin ve bütün bir yaşam boyu sürsün... Eğitimcilerin, toplumbilimcilerin, herkesin yanıt araması gereken en önemli bir başka soru da sanıyorum ki budur... • • • Romantizm, insanlığın gerçekliği aşma, onun ötesine geçme çabası olarak tanımlanabilir. Masal- dan, gizemden, serüvenden alınan haz, basit bir eğlence zevki olmanın ötesinde, insanın bu roman- tik yanıyla açıklanabılir. Sadece sanatsal çalışma- da değil bilimsel çalışmada da gerçekliğin sınıria- rını genişletme çabası, bilinmeyeni keşfetme arzu-' su, her zaman ve ille de "yararcı" (pragmatik) amaçtarla ilgHi o*mak zorunda dBğilcyi^tgrnantıK yanını yitiren kişi, tıpkı çocuksuluğunu ya da.er'q2 tizm duygusunu yitiren kişi gıbi sVadanlaşır, roboTy laşır. İnsandaki romantik yanı, bilinmeyeni keşfet- me arzusunu, serüven duygusunu canlandırma- yan, güçlendirmeyen, tersine, öldüren bir eğitim, canlı insanlar değil robotlar yetiştirecektir... • • • Bütün bunlan bana çarşamba gecesi İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde izlediğim bir bale gös- terisi, Çaykovski'nin "Kuğu Gölü" balesi düşün- dürdü... Müziğin, şiirin ve dansın birlikteliğinden otuşan bale, erotizmi içinde taşıyor. Kadının ve er- keğin cinselliği bale sanatında elle tutulurca so-, mutlaşıyor, görsel, plastik, uyumsöl bırdüzeyeyük- j seliyor... Renge, şiire, sanatsal uyumadönüşüyor... "Kuğu Gölü" balesi bu anlamda bale sanatının kuş- kusuz ki bir başyapıtıdır... Ikinci ve dördüncü bö- lümlerde, kuğulann danslannda, çocuksuluğun ve erotizmin olağanüstü buluşmasını izliyoruz... Ikin- ci bölümün hemen girişinde "dörtküçükkuğu"nun dansı, bu bir tadımlık dans sahnesi, oynak, şaka- cı "çocL/^csu"luğu, taşkın, neredeyse şımankyaşa- ma sevinciyle, minik, unutulmaz bir sanat şöleni... "Romantizm" ise "Kuğu Gölü" balesinin başlıca özelliği... Yarasa kılıklı. kötü kalpli büyücü Roth- bart'ın kuğu biçimine soktuğu Ödette'e duyduğu aşktan aldığı güçle büyücüyü öldürmeyi başaran Prens Siegfried böylece sevgilisıne kavuşacak, gö- lün üstündeki büyü kalkacak ve bütün kuğular bi- rer genç kız olacaktır... Zaten sakatlanmış bir toplumda yarasa kılıklı Rothbart'lar, hayatlanmızdaki son doğallık kırıntı- lannı da yok etmeye çalışmaktalarken, "Kuğu Gö- lü" balesi, çocuksuluğu, erotizmi ve romantizmiy-; le, bize büsbütün kaybedebileceğimiz şeylerin nel- er olduğunu düşündürerek daha da etkileyıci bir an- lam kazanıyor... Muhalefetten fezleke baskısıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Başkan- vekili Hasan Korkmazcan, Başbakan Necmettin Erba- kan'ın, DYP milletvekille- ri Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın, "cürüm işlemek üzere çete kurduklan" ge- rekçesiyle dokunulmazhk- lannın kaldınlmasına iliş- kin fezlekeyi tutmasının yasal bir dayanağı olmadı- ğını bildirdi. Korkmazcan, "Hem siyasi hem de cezai sorumluluk doğabilir" de- di. Muhalefet partileri, TB- MM Başkanı ve Cumhur- başkanı Vekili Mustafa Kalemli'den. Başbakan Er- bakan tarafindan Meclis'e gönderilmeyen fezlekelere sahip çıkmasım istediler. ANAP Grup Başkanve- kili Cumhur Ersümer, dün düzenlediği basın toplantı- sında, 2 aydır Başbakan Er- bakan'ın. fezlekelerin üze- rinde "oturduğunu" söyle- di. Hükümet ortaklannın her gün fezleke ile ilgili ye- ni birpazarlık yaptığını sa- vunan Ersümer. "Bu fezle- kelerin Meclis'e gönderil- memesi için hiçbir hakb, meşru, doğru, dürüst ma- zeret yoktur. Başbakan fez- lekeyi hükümetin devamı için silah olarak kullam- yor" dedi. Fezlekede, 2 milletvekilinin silahlı çete kurduğunun vurgulandığı ve gelişmelerin vahim ola- rak nitelendirildiğine dik-- kat çeken Ersümer, söz ko- nusu milletvekillerinin do- kunulmazlıklannın kaldı-ı nlarak olayın aydınlatılma- sı gerektiğini söyledi. TB- MM Başkam'mn da fezle-; keleri Başbakan'dan iste-. mesi gerektiğini kaydeden' Ersümer, bir soru üzerine, "Hep bir ağızdan Başba- kan suç işlemektedir, göre- vini savsaklamaktadır' di-- ye bağırmalı>TZ. Hükümet, fezlekeleri göndermeöe so-, ruşturma isteyebiüriz" de- di. " i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle