25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAM 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ömer Uluç'un resim ve 'Bir Heykel' sergisi Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde Bir ressanıın 'süreldT seyahati...ZEVNEP ÖGEL Ömer Uluç'un iki dizi Berlin Resim- leri, "Bir Heykel", Istanbul-Parisresim- leri v e İ990 sengrafi-cam yapıtından oluşan sergisi Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde yer alıyor. - Önce şubat ayında Paris'te gaJeri Monteuy'de açüğin sergiden söz ederek başlaryahm istersen. Ö.L1 . -Evet uzun zamandırbu galeri ile çalışıyorum, bu benim Paris'te üçüncü galerim. önemli ve büyük bir galeri.. çok tanınmış sanatçılarla çalışıyor. Benim sa- natımın merkezi Paris; çünkü atölyem orada ve Pans'teki galeriyle ilişkim bu- nu gerektıyor, profesyonel bir konum.. tabii Istanburîa olan ilişkim de çok önemli, çünkü benim estetiğimin dibin- de Istanbul'la olan ilişkim var. Bundan sonra bir de New York çıkacak, daha ön- ce Berlin vardı.. o kapandı. Paris ve ts- tanbul dışmda bir de ciddi biçimde New York çıktı şimdi. Çeşitli yerlerde olma- ma ragmen Paris sergim benim için ana sergi. Bütün yapılan işler oraya referans oluyor. Burada şizofrenik bir durum da var: neyı nerede tasarlayıp nerede yapı- yorum, çünkü her şey o kadar hızlı ki se- yahatler filan. Bir düşüncenin çıkması, gelişmesi ve yapılması arasında geçen zamanda ben yer değiştirmiş oluyorum. Bir resmin tasarlanmasıyla ortaya çık- ması yani doğuşu her biri değişik ülke- lerde oluyor.. dolayısıyla şizofrenik bir durum bence. Öteld sajıatlardaki seyahat - Bir yerde tasarianıyor, bir yerde ya- pılıyor. başka bir yerde sergüeniyor; bu orijinalinden -ilk düşünceden- koparmı- yor mu işL sergilendiği yere ve zamana getene kadar ya da \apılma aşamasına. Ö.L'.-BirsürekJilik var, sanatçının bu- nu sürekli taşımasmdan dolayı ama. bel- li bir yerde uzun zaman kalan ve durma- dan orada sanat yapan bir adamdan ol- dukça farklı bir konum bu; bir ressam konumundan çok bir sinemacı konumu gibi bir duruma sokuyor insanı, bir res- samın diğer sanat alanlanndaki seyaha- ti diyelim. - Burada hemen şunu sormak istiyo- rum. Uzun zamandır devamlı sınıriar arası yaşamak.. bir durumdan ötekine bir coğrafyadan diğerine geçmek... Ö.U.-Burada sanatçının kimliği soru- nu çıkıyor ve hep nerenin sanatçısı diye sorulduğunda ben daha çok tstanbul di- yorum. çünkü her şey lstanbul'da başla- dı.. ama bu ne kadar Istanbul, ne kadar dışansı bunlann paylannı bulmak artık çok güç. 'Kendimi bağımsız hissedjyorum' - Uzun zaman olduğu için birbirine mi kanşü? Ö.U. - Evet sanınm öyle. tşin ressam ve sanatsal pazarla ilişkisinde de kanşık bir durum var. Hangi pazarla daha çok uğraşıyorsun veya hangi pazara daha çok girmişsin, daha çok ilişkin var. Orada da farklılıklar çıkıyor. Biryerin sanatçısı ol- mak bir kimlik sorunu.. bir de pazarla ilişki bakımından oldukça şizofrenik bir durum. - Metropol periferi karşıthğı mı söz ko- nusu olan? Ö.U. - Böyle bir şey teorik olarak var tabii. Metropoller New York. Paris.. bu- na bir iki şehir daha eklenebilir. Bu işin teorisini yapanlar, sanatla ilişkili bütün altyapı bunu ayırmak istiyor. Sanatçıyı estetik ve orijin olarak belirlemek istiyor. Sanatçının buna uyması diye bir şey söz konusu olamaz, örneğin ben kendimi çok bağımsız hissediyorum, bir anlam- da ve son noktada bunun beni oldukça özgürbıraktığı, zenginleştirdiği kanısın- dayım. - Sanatsal pazar ve kurumlan.. Ö.U.-Sanatın genel faaliyet alanı ku- • Bir düşüncenin çıkması, gelişmesi ve yapılması arasında geçen zamanda ben yer değiştirmiş oluyorum. Bir resmin tasarlanmasıyla ortaya çıkması yani doğuşu her biri değişik ülkelerde oluyor.. dolayısıyla şizofrenik bir durum bence. • Benim sanatımın merkezi Paris. Tabii îstanbul'la olan ilişkim de çok önemli, çünkü benim estetiğimin dibinde tstanbul'la olan ilişkim var. rumlar ve pazar diye ikıye aynlıyor, pa- zar sadece ticari anlamda değil, kurum- lar da daha çok müzeler, resim okullan.. bunlar da en çok metropollerde. Kurumlarabağlı sanatçılarvar, bunlar kendilerini daha çok bienallerde, toplu sergilerde gösteriyorlar. Kurumlar yeni- likler göstermek istiyorlar haklı olarak; fakat bu yenilikler, yenilenmenin ateş- lendiği yer, daha çok bağımsız sanatçı- lardan geliyor. Kurumlar bağımsız sa- natçılardan gelen yenilikleri (ki -bütün büyük buluşlar pop art vs. bunlann hep- si kurumlardışı oluşmuş akımlar-) sıra- sında akademikleştiren organlar. Bütün bu alışverişler ve yaratıcı faaliyet büyük metropollerde oluyor. Kategorilerle yaşamak Bugün periferik sanatçılar metropol- lere gittiği gibı. metropoller arasında da yer değiştirme var. Örneğin birçok Fran- sız sanatçısını New York'ta görüyoruz, orada faaliyet göstermek istiyorlar. Taş- ralılık ise çok görece bir şey, New York'a göre New York dışındaki her yer taşra, ama New Yorklu bağımsız bir sanatçı periferik bir ülkede yaşıyor ve buradan metropole bir şeyler taşıyor. Bunun tam tersi de oluyor. Bütün bu karşıhklı etki- leşim bugünün sanatınm hareketlenni çi- ziyor. Dolayısıyla ben metropol. merkez, taşra, periferi ülke sanatçısı gibi şeylerin kategorik olarak konmasını anlamıyo- rum. Asıl taşralılıkbence bu kategoriler- le yaşamak. - Biraz da heykeMen sözeddim, ilk de- fa sergileyeceğuüz bir "Peyzaj Heykel" peyzajdan yola çıkarak alüminyum dö- kürne dönüştürülmüş. Ö.U. - Benim için heykele doğru gidiş gibi görünen şey resmin espasa açılma- sı, yeni bir baroklaşma değil, yani duvar- da duran bir şeyin yavaş yavaş dışan çık- ması değil, tam da dışanda oluşmasr, yaptığım heykelin özeti bu. 'Heykele gtrmek çok çılgmca' Bir anlamda kendi estetığinde daha u- ca gitmjş durumdayım. Bu adım adım vanlmış bir iş değil, fakat kendi biçimi- ni yeni buldu. Şunun altını çizmek lazım, bugün bütün sanatçılar kendi estetik me- sajını vermek için birçok deneysel sayı- labilecek işler yapılıyorlar, benim ki de- neysel bir iş değil, bu başka bir noktaya doğru fırlama, benim genel fiillerle an- latmaya çalıştığım estetik anlayışımın devamı olarak görülebilir. Bu heykel bir peyzaj; selvi var, keçi var. kuş var. As- lında konulmak istenildiği yer görülerek düşünülmüş bir iş, zaman zaman res- mimdeki renk şiddeti heykelde çok ıyi ortaya konabilir. O peyzaj da uzaktan bir hayvan siluetine benziyor; tekerlekleri var, kayıyor, kıvnlıyor ve değişik form- lar alıyor. Bu heykel benim zıplamalanmdan bir tanesi, ben sıçrayan bir adamım, resmim- de sıçrayan köpekler gibi bu heykel ba- na yeni bir boyut açacak duygusunda- yım. Bir ressam olarak bana çok büyük imkânlar vereceğini görüyorum. Yani birtakım renkli rüyalar görüyorum. Hey- kele gırmek bana çok çtlgınca ve hoş ge-"1 ' liyor. - Bu sergkk yer alan tstanbul ve Pa- ris'te yapunuş resimkrin bir böliimü Cat- herine Millet'nin "ready made deposun- dan çıkarttlmışlar" dive adlandırdığı ko- lajlar ve bunlann belli bir resimsd mekân içine yerleştirilmekrL. Ö.U. - Bunlar için şunu söyleyebilirim "ready made" Duchamp estetiğinin bir buluşu. Bir objenin, var olan bir nesne- nın sanat olarak ortaya konmasıyla sanat kimliği kazanması. Benimki böyle bir- şey değil.. Catherine Millet'nin ilginç bir yorumu. Bir depo kurgusu bakımından "ready made"lik var, ama C.M. burada bir benzetme yaparak konuya yorum ge- tirmek istemiş. Burada ilginç olan; ben burada yaptığım bazı kolaj parçalannı dışan götürüp orada oluşturduğum bir resim senaryosuna yerleştiriyorum veya oradaki parçalan burada, yeni bir me- kânda başka bir senaryo ile tamamlıyo- nım. Buna, paralel hareketlerle olaylan anlatmas! bakımından "ready made" de- nilebilir. Sonuçta yorum doğru. 'Dünyanın sahnımı gibi' - Uzun zamandır sizi meşgul eden bir- takım fiil dizileri \ar. resminizin temelin- de yatan hareketler, tekrar gibi görünen ya da algüanan, ama içinde büyük fark- lılıklar içeren_. Ö.U. - Bu bir salınım, dünyanın salını- mı gibi. Hareket bütün evrende var, sa- lınım; zaman sorunsahnı en iyi, en de- rinden yakalayan korkutucu, ölümcül. dolayısıyla işin dibinde belki insanda bu hareketi yakalamak istiyor. Benim sanat anlayışım bu hareketle, bu salmımla il- gili. Dünyanın hareketıne uygun bir iş yaptığımı iddia edebilirim gerekirse. Fi- illerle meseleyi anlamaya ve anlatmaya gelince; ben elimde boya, tuvalle karşı- laşmış ve içgüdüsel olarak renkleri fir- latan bir sanatçı değilim. bir fırlatma sa- natçısı değilim, Monet gibi bir tuşlama sanatçısı değilim, birdüzenleme-yerleş- tirme sanatçısı da değilim. Çünkü benim için fazla durağan. 'Gel-gitli bir sanatçıyım' Başından beri yapmayla düşünme ara- sında gel-gitli bir sanatçıyım. Kendi res- mimi belli fiil dizileriyle düşünmeye başladım. Çünkü harekete dayalı bir es- tetiği en iyi fiiller veriyor. Örneğin diye- lim ki bir köpek resmi hızla bir kadına veya bir kuşa dönüşüyor, bu döndürmek, dönüştünnek, başkalaştırmak. Aynca silmekten çıkartmaya, tırmala- maktan saklamaya, parlatmaktan yak- maya kadar çizgisel fiil dizilen, kapat- mak, göndermek. kaybetmek, yerini de- ğiştırmek ve onlan tehdit edici bir hale sokmaya kadar. Bu çizgisel fiil dizileri- nin sonlan -o hiç bir zaman vanlamaya- cak gibı duran- resmim için uzakta birer ışık gibi duruyorlar ve bir netlik veri vor- lar. -Yıllardır taroşdan bazı UdlemJer-kar- şıtJıklar yerel ohnak, evrensd olmak ve di- ğerleri, bunlar son yüzyılda Ban'da hız- la ve çok tarüşıldı, belkj de aşüdı_ Ö.U. - Bir kısmı hâlâ tartışılıyor, bir kısmı ise çoktan bitti, bazılan neredey- se ebedi. Benim için yerellik ve evren- sellik işi bitmiştir. - Hiç böyle bir iddian-kaygın oMu mu? Ö.U. - Tabii. bu iddialann içinde ben de oldum. Çünkü Türkiye'de yerellik- evrensellik meselesi çok ters ahndı. Bu- rada yaşayanla burayla hiç ilgısı olmayan bir evrenselliği, dışanda olan bir sürü in- san da belli nostaljilerle yerelliği savun- dular. Bunlar zaten savunulduğu anda içeriklerini kaybediyorlar ve birtakım kalıplar, klişeler haline geliyor. 'Herkes çağdaş olmak istiyor'' Bugün herkes biliyor ki her insan, her sanatçı bildiği şeyi yapar, bildiğı şey de 'eh"yakının dakidir. yanmdakidir, bence yerel çok yanında olan bir şeydir ve bu çok yanında olan şeyle ilgili olarak bir mesaj getirebilirsen ve ilginç bir buluş yapabilırsen hemen evrensel olursun. Bunlar bırbirinin çok içinde. Bütün bu tartışmalar çağdaşlık adma yapılıyor, herkes çağdaş olmak istiyor. Kimse çağdaşhğı başkasına vermek is- temiyor, ama çağdaşlığın çok büyük bir kapsamı olduğu unutuluyor. Bu işler or- manlar gibı veya çok komleks ağlar, net- vvorkler halinde. Networkkr üzerindekı bir akım olayı, akımlar olayı, çağdaşlık bir netvvorkün başka bir networkle iliş- kisi. matematiksel olarak bir anlamda çok kompleks.. o kadar basit bir iş değil. -Yazılannızdanbirindediyorsunuzki: " Her insan sanatçıdır" evet, ama çoğun- luk. insan ve sanatçı olarak birbirine öy- künenlerden ve kendini tekrarlayanlar- dan oluşuyor. Ö.U. - Bu "Her insan sanatçıdır" lafı Beuys'un. Her insan sanatçıdır hiç şüp- hesiz, öykünme de bir sanatçılık işidir, duygusal bir iştir, sanatsal bir faaliyet olarak görüyorum, heyecan verici bu- luyorum, öykünen insanlann elinden sanatçılığı kimse alamaz ama, onlann orijinalleri kadar hatırlanacagını söy- lemek de güç tabii. Günümüz Kübası'ndan gerçekçi manzaralar Kultür Servisi - Oç yıl öncesinde fes- tivalin en beğenilen filmlerinden 'Çüek ve Çikolata'nın yönetmeni, Küba sine- masınm en tanınmış ustası olan ve ge- çen yıl 68 yaşında ölen Tomas Gutier- rezAJeanın son filmi 'Guantanamera', günümüzde sosyalizmin son kalesi sa- yılan çağdaş Küba'da, siyasal ve ekono- mik bakımdan yaşanan sorunlara ve bü- rokrasiye ilişkin bir tür hiciv niteliğin- de, şirin. alçakgönüllü ve düşündürücü bir yapım. Adını aldığı ünlü şarkının müziğini oluşturduğu filmin öyküsü gerçeklere dayanıyor. Doğduğu kenti ziyarete giden yaşlı Bayan Yoyita, yıllar öncesinde ergenlik dönemindeki eski gözağnsı Candi- do'ya rastlar. Bir türlü çocukluk aşkını unutamamış Candido'nun hâlâ ona sev- dalı olduğunu anlar ve gönül heyecanı- nın yol açtığı bir kalp kriziyle Candi- do'nun kollannda ölüvenr yaşlı Bayan Yoyita. Küba yasalan gereği. ölenin ya- şadığı yerde gömülmesi gerektiğinden Candido, Yoyita'nın yeğeni Georgına ve kocası, Yoyita'nın cenazesiyle birlik- te Havana'ya doğru yola çıkarlar. Yolda başlanna türlü işler gelir. kam- yon şoförü Marian da sürekli Georgi- na'ya asılır... Devrim sonrasında, l_%0'h yıllarda çektiği 'Bir Bürokratın Ölümü', v Azgelişmişlik Anılan' gibi filmleriyle üçüncü dünya sinemasına damgasını \oıran Kübalı sinema ustası Tomas Gutierrez Alea. 'ÇUek ve Çiko- lata'da da işbirliği yaptığı genç yönet- men Juan Carlos Tabio'yla birlikte, Csstro yönetiminin hoşgörü sınırlan içmde düzene, bürokrasiye 'dokundur- duğu' sevimli bir toplumsal fars imza- lamış yine 'Guantanamera'yla Kuşkusuz öncelikle adıyla ilgi çek- meye aday bu gerçekçi yanhşlıklar ko- medisi, nerdeyse boydan boya tüm ül- keyi kat edeceği bir Küba yolculuğuna çıkanyor seyircisini. 101 dakika süre- since, oldukça tuhaf bir taşıtlar kerva- nına dahil olarak kişisel duygulannın birbirine kanştığı. her cins ve sınıftan kahramanlanmızın başını çektiği, çok renkli bir yol filmini izliyoruz küçük küçük gülücükler eşliğinde. Fidel babanm ülkesinden insan man- zaralan ve toplumsal kesitler sunan bu neşeli, muzip ve şirin taşlama, Kübalı Alea ustanın vasiyet filmi gibi de iz- lenebilir aynı zamanda. 1İ.1USUMUMS1 İSTMBUl f İIM KSTİVMİ Küçük burjuva dünyası MURAT OZER Fransız sinemasınm 1950'lerden bu yana Fılm çekmeyi sürdüren ustalann- dan Cİaude Sautet, bu yılki festivalin "Ustalara Saygı" bölümünde beş önemli fîl- miyle boy gösteriyor. Bunlar- dan biri de bugün izlenebile- cek olan "Ben, Sen ve Diğer- leri" (Vincent, François, Pa- ul et les Autres). l969'da"LesChosesdela Vle - Hayat Bağlan"yla baş- layan bir dönemde oluşan kendine has sineması, genel- likle burjuva dünyasınm in- sanlanna ve onlann açmazla- nna değinir. Kadın-erkek ilişkileri, orta yaş bunalımı, iletişimsizlik, bunlara koşut olarak çoğu za- man para ve kazanç sorunla- n, onun sinemasının aynala- ndır. Ancak parayla haşırne- şir Sautet filmleri, sanatçıyı -bazılann yaptığı gibi- kapi- talizmin sinemacısı nitele- mesine kadar taşımamızı ge- rektirmiyor. Çünkü o, bildiği dünyanın insanlannı ve on- lann her zaman kafalannda genişçe bir yer rutan para mefhumunu anlatarak ger- çekçi bir biçemi de berabe- rinde sinemasına taşımayı başanyor. Uzun yıllara yayılan sanat yaşamında, yaşamın belirsiz- liklerinin bilincinde bir insa- nın tatlı sert üslubuyla bizle- re aşk, dostluk, tutku, ihanet hikâyeleri anlatan Cİaude Sa- utet, bugün izleyeceğimiz fil- mi "Ben, Sen ve Diğerte- ri"nde, öncelıkle Yves Mon- tand. Mkhel Piccoli, Gerard Depardieu, Serge Reggianl, Stephane Audran gibi isim- lerden oluşan müthiş bir kad- ro göze çarpıyor. Bir grup Fransız küçük burjuva insa- nmın dünyalanna, onlann so- runlanna eğilen Sautet, bu- rada bir kez daha şaşırtıcı gözlem gücünün maharetini sergiliyor. Filmin şiirsel bir yani ol- duğu da söylenebilir. Gerçe- ğin şiirsel boyutunu yakala- yan yönetmen, aynntılann içinde kaybolması beklenir- ken bunu fılminin şiirsel do- kusunu ortaya çıkaran bir un- sur olarak başanyla kullanı- yor... "Yeni DaJga"yla birlikte fîlm yapmaya başlamasına karşın, kendisini bu akımdan soyutlayan, klasik Fransız si- nemasının inatla takipçisi ol- maya sürdüren Cİaude Sa- utet'yi, son yıllarda ticari si- nemalara da gelen "Un Co- eur en Hıver- Avazda Bir Yü- rek" (1992) ve "Netly et Monsieur Arnaud, Neüy ve Mr. Arnaud" (1995) adlı filmleriyle de yakından tanıyoruz... (110 dakika) EMEK: Guantanamera (12 00- 18.30), Hırsızlar (15.00-21.30). FtTAŞ-1: Bir Zamanlar Savasçıydılar (12.00-18.30). Nazarin(15.00-21.30). FİTAŞ-3: Crumb (12.00, 18.30), K.ieslowski Belgesel- leri-1 (15.00-21.30). FİTAŞ-5: Ben.Sen ve Di- ğerleri (12.00-18.30), Vahşi Nehir( 15.00-21.30). REKS: De\Tİm Çocuklan (12.00), Cenaze Töreni (15.00), Daima Mozart (18.30), Özgürlüğûn Hayale- ti (21.30). Y A R I N EMEK: Sıkı Denetlenen Trenler (12.00-18.30), Çar- pışma( 15.00-21.30). FÎTAŞ 1: Yol Arkadaşı (12.00-18.30), Viridiana (15.00-21.30). FtTAŞ 3: lnce Mavi Çizgi (12.00-18.30), Kıeslovvski Belgesellen-2 (15.00-21.30). FTrAŞ 5: Sisler Rıhtımı (12.00-18.30), Kötü Evlat (15.00-21.30). REKS: Yaz Öyküsü (12.00), Tieta (15.00), Zafer Yolu (18.30). Arzunun Şu Ka- ranlık Nesnesi (21.30). Clapton koleksiyonunu satışa çrtcarıyop • LONDRA (AA) - Efsanevi blues gitaristi Eric Clapton'ın 20. yüzyıla ait tablo, eskiz ve heykellerinden oluşan koleksiyonunu sahşa çıkaracağı bildirildi. Christie's Müzayede Salonu yetkilileri, Degas, Severini ve Matisse gibi ünlü ressamlann tablolannın da bulunduğu koleksiyonun, 29 mayısta açık arttırmaya çıkanlacağını belirttiler. En iyi beyaz blues gitaristi olarak nitelendirilen 52 yaşındaki Eric Clapton'ın koleksiyonuna toplam 800 bin dolann üzerinde değer biçilmesi bekJeniyor. Koleksiyonda, fıyatın 26 bin dolara kadar yükselmesi beklenen Edgar Degas'ın kurşun kalemle yapılmış 'Le Sommeil'inin yani sıra. Henri Matisse'in 'Nu Debout' ve Maurice Utrillo'nun 'Le Bouquet' gibi yapıtlan da bulunuyor. Ruhi Su Kültüp ve Sanat Vakfında söyleşitep • Kultür Servisi - Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfi'nın düzenlediği cumartesi söyleşilerinin ikincisi cumartesi saat 16.30'da. Beyoğlu, Ayhan Işık Sokak 34-36, Kat 2 adresinde yapılacak. 'Ruhi Su'nun Sanatıma Etkisi' başlıklı söyleşinin konuğu ise trfan Ertel. Ressam Irfan Ertel, 1979 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. Bugüne kadar 15 resim sergisi açan Ertel, Ruhi Su'nun 1975 yılında kurduğu Dostlar Korosu'nda 4.5 yıl korist olarak çalıştı. Bazı yapıtlan Ruhi Su'nun plak kapaklannda yer aldı. Sag ve Akkate'den tıalk konseri • Kühür Servisi - Kadıköy Belediyesi'nin 1-4 nisan tarihleri arasında düzenlediği Kütüphane Haftası etkinlikleri bugün 14.00-17.00 saatleri arasındaki ücretsiz halk konseriyle bitiyor. Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki konsere Arif Sağ, Belkıs Akkale, Omer Şan, Soner Özbilen ve Semahat Aslan katılacak Konserde Türk Folklor Kurumu halk oyunlan ekibi de Erzurum, Kars, Van, Kırklareli ve Silifke yörelerinden oyunlar sergileyecek. Vakıttan öğpetmenlere öestek • Kultür Servisi - Tarih Vakfı, Anadolu'nun en uzak köşesine dek tarih öğretmenlerine aylık Toplumsal Tarih dergisinin ve ayda bir, tarihle ilgili bir kitabın yollanması için bir proje geliştiriyor. Böylece en zor koşullarda çalışan, kendi meslek alanında dünyadaki ve hatta Türkıye'deki gelışmeleri izlemek olanağmdan yoksun bulunan binlerce öğretmene hem mesleki gelişme hem de eğitim düzeyini yükseltmek üzere yardımcı eğitim malzemesi sağlanması amaçlanıyor. Bu projenin hazırlık toplantısı cumartesi günü saat 14.00'te Zindankapı Değirmen Sokak no: 15 Eminönü'ndeki Vakıf Bilgi Belge Merkezi'nde Abbas Güçlü'nün katılımıyla yapılacak. (233 21 61) 'Ateşli Sabır' Martı Sanatevi'nde • Kültür Servisi - Enis Fosforoğlu Tiyatrosu Şilili şair -Pablo Neruda'nın öayaşamöyküsijnden yola çıkarak^- Antonio Skarmeta tarafindan kaleme alınan 'Ateşli Sabır' adlı oyunu bugünden başlayarak Martı Sanatevi'nde sahneliyor. Cevat Çapan'ın dilımize çevirdiği oyunun dramaturgisi Esen Özman imzasını taşıyor. Oyunda Enis Fosforoğlu Pablo Neruda'yı, Günyol Bakoğlu Postacı Mario'yu canlandınyor. Oyun cuma günlen 20.30, cumartesi 18.00 ve pazar 15.00'te sahneleniyor. İsrailli sanatçıdan 'mim' ziyafeti • ANKARA (ANK\) - Israil'in ünlü mim sanatçısı Hanoch Rosenn, Ankaralı sanatseverlere mim gösterisi ziyafeti sunacak. Sevda Cenap And Müzik Vakfi tarafindan düzenlenen '14. Uluslararası Ankara Müzik Festıvali' etkinlikleri kapsamında yer alan 'mim gösterisi' 5 nisan cumartesi günü saat 20.30'da izleyicilere sunulacak. Londra doğumlu Hanoch Rosenn. Kudüs'te doğdu. Orta öğrenimi sırasında değişik okullarda mim ve tiyatro eğitimi gören Rosenn, Fransa'ya giderek burada modem mim sanatının ustalanndan Krue ile çalışh. Meslek yaşamına televizyonlarda çocuklar için yaptığı gösterilerle başlayan sanatçı, kısa bir süre içinde İsraiFin ünlü mim sanatçısı olarak isim yaptı. Hanoch Rosenn, lngiltere, Fransa. Almanya, Japonya, Meksika, Kolombiya, Çin, Tayland, Rusya ve Amerika'da başanlı temsiller verdı. HİÇ'in üçüncü sayısı çıktı Kültür Servisi - On beş günde bir yayımlanan bağımsız politika kültür, sanat ve edebıyat dergisi HlÇ'in üçüncü sayısı çıktı. tlk iki sayısıyla birlikte okuyucudan büyük bir yakınlık gören HİÇ dergisi, üçüncü sayısında da zengin bir içerikle çıktı. Bu sayısında dağıtım sorununu da çözen derginin, bundan böyle gazete dağıtım şirketi olan BtR-YAY tarafından gazete ve dergi bayilerine dağıtımı yapılacaktır. HlÇ'in bu sayısında Oktay Güzeloğlu, Haşmet Zeybek, Bülent Karaköse, Hüseyin Kıvanç, Nejat Uygur'un yazı, resim ve karikatürleri var. RYAP'ta yeni yönethn • Kühür Senisi - Film Yapımcılan Denıeği Genel Kurulu. 1 nisanda yapıldı. Seçimler sonucunda başkanhğa Sabahattin Çetin seçildi. Yönetim kurulu ise Sabahattin Çetin, Yılmaz Atadeniz, trfan Tözüm, Turgay Aksoy ve Necib Sancı'dan oluştu. Yönetim kurulu ilk toplantısında Tank Akan ve Yusuf Kurçenli'nin yapımcılıgını üstlendiği 'Antika Talanı' belgeseline gösterdiği ilgiye ve filmin galasını düzenlediği için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e kutlama ve teşekkür telgrafi çekti. Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Klasik Müzik Etkinlikleri'nin bu ayki konuğu Ayaspaşa Madrigal Korosu. Mehmet Dirisu yönetimindekı koro, 9 nisan çarşamba günü saat 19.30'da BÜ Güney Kampus Büyük Toplantı Salonu'nda vereceği konserde madrigalleri seslendirecek. Rezervasyon için tel: 263 15 40/1742.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle