Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 NİSAM 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ömer Uluç'un resim ve 'Bir Heykel' sergisi Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde
Bir ressanıın 'süreldT seyahati...ZEVNEP ÖGEL
Ömer Uluç'un iki dizi Berlin Resim-
leri, "Bir Heykel", Istanbul-Parisresim-
leri v e İ990 sengrafi-cam yapıtından
oluşan sergisi Yapı Kredi Kazım Taşkent
Sanat Galerisi'nde yer alıyor.
- Önce şubat ayında Paris'te gaJeri
Monteuy'de açüğin sergiden söz ederek
başlaryahm istersen.
Ö.L1
. -Evet uzun zamandırbu galeri ile
çalışıyorum, bu benim Paris'te üçüncü
galerim. önemli ve büyük bir galeri.. çok
tanınmış sanatçılarla çalışıyor. Benim sa-
natımın merkezi Paris; çünkü atölyem
orada ve Pans'teki galeriyle ilişkim bu-
nu gerektıyor, profesyonel bir konum..
tabii Istanburîa olan ilişkim de çok
önemli, çünkü benim estetiğimin dibin-
de Istanbul'la olan ilişkim var. Bundan
sonra bir de New York çıkacak, daha ön-
ce Berlin vardı.. o kapandı. Paris ve ts-
tanbul dışmda bir de ciddi biçimde New
York çıktı şimdi. Çeşitli yerlerde olma-
ma ragmen Paris sergim benim için ana
sergi. Bütün yapılan işler oraya referans
oluyor. Burada şizofrenik bir durum da
var: neyı nerede tasarlayıp nerede yapı-
yorum, çünkü her şey o kadar hızlı ki se-
yahatler filan. Bir düşüncenin çıkması,
gelişmesi ve yapılması arasında geçen
zamanda ben yer değiştirmiş oluyorum.
Bir resmin tasarlanmasıyla ortaya çık-
ması yani doğuşu her biri değişik ülke-
lerde oluyor.. dolayısıyla şizofrenik bir
durum bence.
Öteld sajıatlardaki seyahat
- Bir yerde tasarianıyor, bir yerde ya-
pılıyor. başka bir yerde sergüeniyor; bu
orijinalinden -ilk düşünceden- koparmı-
yor mu işL sergilendiği yere ve zamana
getene kadar ya da \apılma aşamasına.
Ö.L'.-BirsürekJilik var, sanatçının bu-
nu sürekli taşımasmdan dolayı ama. bel-
li bir yerde uzun zaman kalan ve durma-
dan orada sanat yapan bir adamdan ol-
dukça farklı bir konum bu; bir ressam
konumundan çok bir sinemacı konumu
gibi bir duruma sokuyor insanı, bir res-
samın diğer sanat alanlanndaki seyaha-
ti diyelim.
- Burada hemen şunu sormak istiyo-
rum. Uzun zamandır devamlı sınıriar
arası yaşamak.. bir durumdan ötekine
bir coğrafyadan diğerine geçmek...
Ö.U.-Burada sanatçının kimliği soru-
nu çıkıyor ve hep nerenin sanatçısı diye
sorulduğunda ben daha çok tstanbul di-
yorum. çünkü her şey lstanbul'da başla-
dı.. ama bu ne kadar Istanbul, ne kadar
dışansı bunlann paylannı bulmak artık
çok güç.
'Kendimi bağımsız hissedjyorum'
- Uzun zaman olduğu için birbirine mi
kanşü?
Ö.U. - Evet sanınm öyle. tşin ressam
ve sanatsal pazarla ilişkisinde de kanşık
bir durum var. Hangi pazarla daha çok
uğraşıyorsun veya hangi pazara daha çok
girmişsin, daha çok ilişkin var. Orada da
farklılıklar çıkıyor. Biryerin sanatçısı ol-
mak bir kimlik sorunu.. bir de pazarla
ilişki bakımından oldukça şizofrenik bir
durum.
- Metropol periferi karşıthğı mı söz ko-
nusu olan?
Ö.U. - Böyle bir şey teorik olarak var
tabii. Metropoller New York. Paris.. bu-
na bir iki şehir daha eklenebilir. Bu işin
teorisini yapanlar, sanatla ilişkili bütün
altyapı bunu ayırmak istiyor. Sanatçıyı
estetik ve orijin olarak belirlemek istiyor.
Sanatçının buna uyması diye bir şey söz
konusu olamaz, örneğin ben kendimi
çok bağımsız hissediyorum, bir anlam-
da ve son noktada bunun beni oldukça
özgürbıraktığı, zenginleştirdiği kanısın-
dayım.
- Sanatsal pazar ve kurumlan..
Ö.U.-Sanatın genel faaliyet alanı ku-
• Bir düşüncenin
çıkması, gelişmesi
ve yapılması
arasında geçen
zamanda ben yer
değiştirmiş
oluyorum. Bir
resmin
tasarlanmasıyla
ortaya çıkması yani
doğuşu her biri
değişik ülkelerde
oluyor.. dolayısıyla
şizofrenik bir durum
bence.
• Benim sanatımın
merkezi Paris. Tabii
îstanbul'la olan
ilişkim de çok
önemli, çünkü
benim estetiğimin
dibinde tstanbul'la
olan ilişkim var.
rumlar ve pazar diye ikıye aynlıyor, pa-
zar sadece ticari anlamda değil, kurum-
lar da daha çok müzeler, resim okullan..
bunlar da en çok metropollerde.
Kurumlarabağlı sanatçılarvar, bunlar
kendilerini daha çok bienallerde, toplu
sergilerde gösteriyorlar. Kurumlar yeni-
likler göstermek istiyorlar haklı olarak;
fakat bu yenilikler, yenilenmenin ateş-
lendiği yer, daha çok bağımsız sanatçı-
lardan geliyor. Kurumlar bağımsız sa-
natçılardan gelen yenilikleri (ki -bütün
büyük buluşlar pop art vs. bunlann hep-
si kurumlardışı oluşmuş akımlar-) sıra-
sında akademikleştiren organlar. Bütün
bu alışverişler ve yaratıcı faaliyet büyük
metropollerde oluyor.
Kategorilerle yaşamak
Bugün periferik sanatçılar metropol-
lere gittiği gibı. metropoller arasında da
yer değiştirme var. Örneğin birçok Fran-
sız sanatçısını New York'ta görüyoruz,
orada faaliyet göstermek istiyorlar. Taş-
ralılık ise çok görece bir şey, New York'a
göre New York dışındaki her yer taşra,
ama New Yorklu bağımsız bir sanatçı
periferik bir ülkede yaşıyor ve buradan
metropole bir şeyler taşıyor. Bunun tam
tersi de oluyor. Bütün bu karşıhklı etki-
leşim bugünün sanatınm hareketlenni çi-
ziyor. Dolayısıyla ben metropol. merkez,
taşra, periferi ülke sanatçısı gibi şeylerin
kategorik olarak konmasını anlamıyo-
rum. Asıl taşralılıkbence bu kategoriler-
le yaşamak.
- Biraz da heykeMen sözeddim, ilk de-
fa sergileyeceğuüz bir "Peyzaj Heykel"
peyzajdan yola çıkarak alüminyum dö-
kürne dönüştürülmüş.
Ö.U. - Benim için heykele doğru gidiş
gibi görünen şey resmin espasa açılma-
sı, yeni bir baroklaşma değil, yani duvar-
da duran bir şeyin yavaş yavaş dışan çık-
ması değil, tam da dışanda oluşmasr,
yaptığım heykelin özeti bu.
'Heykele gtrmek çok çılgmca'
Bir anlamda kendi estetığinde daha u-
ca gitmjş durumdayım. Bu adım adım
vanlmış bir iş değil, fakat kendi biçimi-
ni yeni buldu. Şunun altını çizmek lazım,
bugün bütün sanatçılar kendi estetik me-
sajını vermek için birçok deneysel sayı-
labilecek işler yapılıyorlar, benim ki de-
neysel bir iş değil, bu başka bir noktaya
doğru fırlama, benim genel fiillerle an-
latmaya çalıştığım estetik anlayışımın
devamı olarak görülebilir. Bu heykel bir
peyzaj; selvi var, keçi var. kuş var. As-
lında konulmak istenildiği yer görülerek
düşünülmüş bir iş, zaman zaman res-
mimdeki renk şiddeti heykelde çok ıyi
ortaya konabilir. O peyzaj da uzaktan bir
hayvan siluetine benziyor; tekerlekleri
var, kayıyor, kıvnlıyor ve değişik form-
lar alıyor.
Bu heykel benim zıplamalanmdan bir
tanesi, ben sıçrayan bir adamım, resmim-
de sıçrayan köpekler gibi bu heykel ba-
na yeni bir boyut açacak duygusunda-
yım. Bir ressam olarak bana çok büyük
imkânlar vereceğini görüyorum. Yani
birtakım renkli rüyalar görüyorum. Hey-
kele gırmek bana çok çtlgınca ve hoş ge-"1
'
liyor.
- Bu sergkk yer alan tstanbul ve Pa-
ris'te yapunuş resimkrin bir böliimü Cat-
herine Millet'nin "ready made deposun-
dan çıkarttlmışlar" dive adlandırdığı ko-
lajlar ve bunlann belli bir resimsd mekân
içine yerleştirilmekrL.
Ö.U. - Bunlar için şunu söyleyebilirim
"ready made" Duchamp estetiğinin bir
buluşu. Bir objenin, var olan bir nesne-
nın sanat olarak ortaya konmasıyla sanat
kimliği kazanması. Benimki böyle bir-
şey değil.. Catherine Millet'nin ilginç bir
yorumu. Bir depo kurgusu bakımından
"ready made"lik var, ama C.M. burada
bir benzetme yaparak konuya yorum ge-
tirmek istemiş. Burada ilginç olan; ben
burada yaptığım bazı kolaj parçalannı
dışan götürüp orada oluşturduğum bir
resim senaryosuna yerleştiriyorum veya
oradaki parçalan burada, yeni bir me-
kânda başka bir senaryo ile tamamlıyo-
nım. Buna, paralel hareketlerle olaylan
anlatmas! bakımından "ready made" de-
nilebilir. Sonuçta yorum doğru.
'Dünyanın sahnımı gibi'
- Uzun zamandır sizi meşgul eden bir-
takım fiil dizileri \ar. resminizin temelin-
de yatan hareketler, tekrar gibi görünen
ya da algüanan, ama içinde büyük fark-
lılıklar içeren_.
Ö.U. - Bu bir salınım, dünyanın salını-
mı gibi. Hareket bütün evrende var, sa-
lınım; zaman sorunsahnı en iyi, en de-
rinden yakalayan korkutucu, ölümcül.
dolayısıyla işin dibinde belki insanda bu
hareketi yakalamak istiyor. Benim sanat
anlayışım bu hareketle, bu salmımla il-
gili. Dünyanın hareketıne uygun bir iş
yaptığımı iddia edebilirim gerekirse. Fi-
illerle meseleyi anlamaya ve anlatmaya
gelince; ben elimde boya, tuvalle karşı-
laşmış ve içgüdüsel olarak renkleri fir-
latan bir sanatçı değilim. bir fırlatma sa-
natçısı değilim, Monet gibi bir tuşlama
sanatçısı değilim, birdüzenleme-yerleş-
tirme sanatçısı da değilim. Çünkü benim
için fazla durağan.
'Gel-gitli bir sanatçıyım'
Başından beri yapmayla düşünme ara-
sında gel-gitli bir sanatçıyım. Kendi res-
mimi belli fiil dizileriyle düşünmeye
başladım. Çünkü harekete dayalı bir es-
tetiği en iyi fiiller veriyor. Örneğin diye-
lim ki bir köpek resmi hızla bir kadına
veya bir kuşa dönüşüyor, bu döndürmek,
dönüştünnek, başkalaştırmak.
Aynca silmekten çıkartmaya, tırmala-
maktan saklamaya, parlatmaktan yak-
maya kadar çizgisel fiil dizilen, kapat-
mak, göndermek. kaybetmek, yerini de-
ğiştırmek ve onlan tehdit edici bir hale
sokmaya kadar. Bu çizgisel fiil dizileri-
nin sonlan -o hiç bir zaman vanlamaya-
cak gibı duran- resmim için uzakta birer
ışık gibi duruyorlar ve bir netlik veri vor-
lar.
-Yıllardır taroşdan bazı UdlemJer-kar-
şıtJıklar yerel ohnak, evrensd olmak ve di-
ğerleri, bunlar son yüzyılda Ban'da hız-
la ve çok tarüşıldı, belkj de aşüdı_
Ö.U. - Bir kısmı hâlâ tartışılıyor, bir
kısmı ise çoktan bitti, bazılan neredey-
se ebedi. Benim için yerellik ve evren-
sellik işi bitmiştir.
- Hiç böyle bir iddian-kaygın oMu mu?
Ö.U. - Tabii. bu iddialann içinde ben
de oldum. Çünkü Türkiye'de yerellik-
evrensellik meselesi çok ters ahndı. Bu-
rada yaşayanla burayla hiç ilgısı olmayan
bir evrenselliği, dışanda olan bir sürü in-
san da belli nostaljilerle yerelliği savun-
dular. Bunlar zaten savunulduğu anda
içeriklerini kaybediyorlar ve birtakım
kalıplar, klişeler haline geliyor.
'Herkes çağdaş olmak istiyor''
Bugün herkes biliyor ki her insan, her
sanatçı bildiği şeyi yapar, bildiğı şey de
'eh"yakının
dakidir. yanmdakidir, bence
yerel çok yanında olan bir şeydir ve bu
çok yanında olan şeyle ilgili olarak bir
mesaj getirebilirsen ve ilginç bir buluş
yapabilırsen hemen evrensel olursun.
Bunlar bırbirinin çok içinde.
Bütün bu tartışmalar çağdaşlık adma
yapılıyor, herkes çağdaş olmak istiyor.
Kimse çağdaşhğı başkasına vermek is-
temiyor, ama çağdaşlığın çok büyük bir
kapsamı olduğu unutuluyor. Bu işler or-
manlar gibı veya çok komleks ağlar, net-
vvorkler halinde. Networkkr üzerindekı
bir akım olayı, akımlar olayı, çağdaşlık
bir netvvorkün başka bir networkle iliş-
kisi. matematiksel olarak bir anlamda
çok kompleks.. o kadar basit bir iş değil.
-Yazılannızdanbirindediyorsunuzki:
" Her insan sanatçıdır" evet, ama çoğun-
luk. insan ve sanatçı olarak birbirine öy-
künenlerden ve kendini tekrarlayanlar-
dan oluşuyor.
Ö.U. - Bu "Her insan sanatçıdır" lafı
Beuys'un. Her insan sanatçıdır hiç şüp-
hesiz, öykünme de bir sanatçılık işidir,
duygusal bir iştir, sanatsal bir faaliyet
olarak görüyorum, heyecan verici bu-
luyorum, öykünen insanlann elinden
sanatçılığı kimse alamaz ama, onlann
orijinalleri kadar hatırlanacagını söy-
lemek de güç tabii.
Günümüz Kübası'ndan gerçekçi manzaralar
Kultür Servisi - Oç yıl öncesinde fes-
tivalin en beğenilen filmlerinden 'Çüek
ve Çikolata'nın yönetmeni, Küba sine-
masınm en tanınmış ustası olan ve ge-
çen yıl 68 yaşında ölen Tomas Gutier-
rezAJeanın son filmi 'Guantanamera',
günümüzde sosyalizmin son kalesi sa-
yılan çağdaş Küba'da, siyasal ve ekono-
mik bakımdan yaşanan sorunlara ve bü-
rokrasiye ilişkin bir tür hiciv niteliğin-
de, şirin. alçakgönüllü ve düşündürücü
bir yapım. Adını aldığı ünlü şarkının
müziğini oluşturduğu filmin öyküsü
gerçeklere dayanıyor.
Doğduğu kenti ziyarete giden yaşlı
Bayan Yoyita, yıllar öncesinde ergenlik
dönemindeki eski gözağnsı Candi-
do'ya rastlar. Bir türlü çocukluk aşkını
unutamamış Candido'nun hâlâ ona sev-
dalı olduğunu anlar ve gönül heyecanı-
nın yol açtığı bir kalp kriziyle Candi-
do'nun kollannda ölüvenr yaşlı Bayan
Yoyita. Küba yasalan gereği. ölenin ya-
şadığı yerde gömülmesi gerektiğinden
Candido, Yoyita'nın yeğeni Georgına
ve kocası, Yoyita'nın cenazesiyle birlik-
te Havana'ya doğru yola çıkarlar.
Yolda başlanna türlü işler gelir. kam-
yon şoförü Marian da sürekli Georgi-
na'ya asılır... Devrim sonrasında,
l_%0'h yıllarda çektiği 'Bir Bürokratın
Ölümü', v
Azgelişmişlik Anılan' gibi
filmleriyle üçüncü dünya sinemasına
damgasını \oıran Kübalı sinema ustası
Tomas Gutierrez Alea. 'ÇUek ve Çiko-
lata'da da işbirliği yaptığı genç yönet-
men Juan Carlos Tabio'yla birlikte,
Csstro yönetiminin hoşgörü sınırlan
içmde düzene, bürokrasiye 'dokundur-
duğu' sevimli bir toplumsal fars imza-
lamış yine 'Guantanamera'yla
Kuşkusuz öncelikle adıyla ilgi çek-
meye aday bu gerçekçi yanhşlıklar ko-
medisi, nerdeyse boydan boya tüm ül-
keyi kat edeceği bir Küba yolculuğuna
çıkanyor seyircisini. 101 dakika süre-
since, oldukça tuhaf bir taşıtlar kerva-
nına dahil olarak kişisel duygulannın
birbirine kanştığı. her cins ve sınıftan
kahramanlanmızın başını çektiği, çok
renkli bir yol filmini izliyoruz küçük
küçük gülücükler eşliğinde.
Fidel babanm ülkesinden insan man-
zaralan ve toplumsal kesitler sunan bu
neşeli, muzip ve şirin taşlama, Kübalı
Alea ustanın vasiyet filmi gibi de iz-
lenebilir aynı zamanda.
1İ.1USUMUMS1
İSTMBUl
f İIM KSTİVMİ
Küçük burjuva dünyası
MURAT OZER
Fransız sinemasınm
1950'lerden bu yana Fılm
çekmeyi sürdüren ustalann-
dan Cİaude Sautet, bu yılki
festivalin "Ustalara Saygı"
bölümünde beş önemli fîl-
miyle boy gösteriyor. Bunlar-
dan biri de bugün izlenebile-
cek olan "Ben, Sen ve Diğer-
leri" (Vincent, François, Pa-
ul et les Autres).
l969'da"LesChosesdela
Vle - Hayat Bağlan"yla baş-
layan bir dönemde oluşan
kendine has sineması, genel-
likle burjuva dünyasınm in-
sanlanna ve onlann açmazla-
nna değinir.
Kadın-erkek ilişkileri, orta
yaş bunalımı, iletişimsizlik,
bunlara koşut olarak çoğu za-
man para ve kazanç sorunla-
n, onun sinemasının aynala-
ndır. Ancak parayla haşırne-
şir Sautet filmleri, sanatçıyı
-bazılann yaptığı gibi- kapi-
talizmin sinemacısı nitele-
mesine kadar taşımamızı ge-
rektirmiyor. Çünkü o, bildiği
dünyanın insanlannı ve on-
lann her zaman kafalannda
genişçe bir yer rutan para
mefhumunu anlatarak ger-
çekçi bir biçemi de berabe-
rinde sinemasına taşımayı
başanyor.
Uzun yıllara yayılan sanat
yaşamında, yaşamın belirsiz-
liklerinin bilincinde bir insa-
nın tatlı sert üslubuyla bizle-
re aşk, dostluk, tutku, ihanet
hikâyeleri anlatan Cİaude Sa-
utet, bugün izleyeceğimiz fil-
mi "Ben, Sen ve Diğerte-
ri"nde, öncelıkle Yves Mon-
tand. Mkhel Piccoli, Gerard
Depardieu, Serge Reggianl,
Stephane Audran gibi isim-
lerden oluşan müthiş bir kad-
ro göze çarpıyor. Bir grup
Fransız küçük burjuva insa-
nmın dünyalanna, onlann so-
runlanna eğilen Sautet, bu-
rada bir kez daha şaşırtıcı
gözlem gücünün maharetini
sergiliyor.
Filmin şiirsel bir yani ol-
duğu da söylenebilir. Gerçe-
ğin şiirsel boyutunu yakala-
yan yönetmen, aynntılann
içinde kaybolması beklenir-
ken bunu fılminin şiirsel do-
kusunu ortaya çıkaran bir un-
sur olarak başanyla kullanı-
yor...
"Yeni DaJga"yla birlikte
fîlm yapmaya başlamasına
karşın, kendisini bu akımdan
soyutlayan, klasik Fransız si-
nemasının inatla takipçisi ol-
maya sürdüren Cİaude Sa-
utet'yi, son yıllarda ticari si-
nemalara da gelen "Un Co-
eur en Hıver- Avazda Bir Yü-
rek" (1992) ve "Netly et
Monsieur Arnaud, Neüy ve
Mr. Arnaud" (1995) adlı
filmleriyle de yakından
tanıyoruz... (110 dakika)
EMEK: Guantanamera
(12 00- 18.30), Hırsızlar
(15.00-21.30).
FtTAŞ-1: Bir Zamanlar
Savasçıydılar (12.00-18.30).
Nazarin(15.00-21.30).
FİTAŞ-3: Crumb (12.00,
18.30), K.ieslowski Belgesel-
leri-1 (15.00-21.30).
FİTAŞ-5: Ben.Sen ve Di-
ğerleri (12.00-18.30), Vahşi
Nehir( 15.00-21.30).
REKS: De\Tİm Çocuklan
(12.00), Cenaze Töreni
(15.00), Daima Mozart
(18.30), Özgürlüğûn Hayale-
ti (21.30).
Y A R I N
EMEK: Sıkı Denetlenen
Trenler (12.00-18.30), Çar-
pışma( 15.00-21.30).
FÎTAŞ 1: Yol Arkadaşı
(12.00-18.30), Viridiana
(15.00-21.30).
FtTAŞ 3: lnce Mavi Çizgi
(12.00-18.30), Kıeslovvski
Belgesellen-2 (15.00-21.30).
FTrAŞ 5: Sisler Rıhtımı
(12.00-18.30), Kötü Evlat
(15.00-21.30).
REKS: Yaz Öyküsü
(12.00), Tieta (15.00), Zafer
Yolu (18.30). Arzunun Şu Ka-
ranlık Nesnesi (21.30).
Clapton koleksiyonunu satışa
çrtcarıyop
• LONDRA (AA) -
Efsanevi blues
gitaristi Eric
Clapton'ın 20. yüzyıla
ait tablo, eskiz ve
heykellerinden oluşan
koleksiyonunu sahşa
çıkaracağı bildirildi.
Christie's Müzayede
Salonu yetkilileri,
Degas, Severini ve
Matisse gibi ünlü
ressamlann tablolannın da bulunduğu koleksiyonun,
29 mayısta açık arttırmaya çıkanlacağını belirttiler. En
iyi beyaz blues gitaristi olarak nitelendirilen 52
yaşındaki Eric Clapton'ın koleksiyonuna toplam 800
bin dolann üzerinde değer biçilmesi bekJeniyor.
Koleksiyonda, fıyatın 26 bin dolara kadar yükselmesi
beklenen Edgar Degas'ın kurşun kalemle yapılmış 'Le
Sommeil'inin yani sıra. Henri Matisse'in 'Nu Debout'
ve Maurice Utrillo'nun 'Le Bouquet' gibi yapıtlan da
bulunuyor.
Ruhi Su Kültüp ve Sanat Vakfında
söyleşitep
• Kultür Servisi - Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfi'nın
düzenlediği cumartesi söyleşilerinin ikincisi cumartesi
saat 16.30'da. Beyoğlu, Ayhan Işık Sokak 34-36, Kat 2
adresinde yapılacak. 'Ruhi Su'nun Sanatıma Etkisi'
başlıklı söyleşinin konuğu ise trfan Ertel. Ressam
Irfan Ertel, 1979 yılında Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. Bugüne
kadar 15 resim sergisi açan Ertel, Ruhi Su'nun 1975
yılında kurduğu Dostlar Korosu'nda 4.5 yıl korist
olarak çalıştı. Bazı yapıtlan Ruhi Su'nun plak
kapaklannda yer aldı.
Sag ve Akkate'den tıalk konseri
• Kühür Servisi - Kadıköy Belediyesi'nin 1-4 nisan
tarihleri arasında düzenlediği Kütüphane Haftası
etkinlikleri bugün 14.00-17.00 saatleri arasındaki
ücretsiz halk konseriyle bitiyor. Bostancı Gösteri
Merkezi'ndeki konsere Arif Sağ, Belkıs Akkale, Omer
Şan, Soner Özbilen ve Semahat Aslan katılacak
Konserde Türk Folklor Kurumu halk oyunlan ekibi de
Erzurum, Kars, Van, Kırklareli ve Silifke yörelerinden
oyunlar sergileyecek.
Vakıttan öğpetmenlere öestek
• Kultür Servisi - Tarih Vakfı, Anadolu'nun en uzak
köşesine dek tarih öğretmenlerine aylık Toplumsal
Tarih dergisinin ve ayda bir, tarihle ilgili bir kitabın
yollanması için bir proje geliştiriyor. Böylece en zor
koşullarda çalışan, kendi meslek alanında dünyadaki
ve hatta Türkıye'deki gelışmeleri izlemek olanağmdan
yoksun bulunan binlerce öğretmene hem mesleki
gelişme hem de eğitim düzeyini yükseltmek üzere
yardımcı eğitim malzemesi sağlanması amaçlanıyor.
Bu projenin hazırlık toplantısı cumartesi günü saat
14.00'te Zindankapı Değirmen Sokak no: 15
Eminönü'ndeki Vakıf Bilgi Belge Merkezi'nde Abbas
Güçlü'nün katılımıyla yapılacak. (233 21 61)
'Ateşli Sabır' Martı Sanatevi'nde
• Kültür Servisi - Enis Fosforoğlu Tiyatrosu Şilili şair
-Pablo Neruda'nın öayaşamöyküsijnden yola çıkarak^-
Antonio Skarmeta tarafindan kaleme alınan 'Ateşli
Sabır' adlı oyunu bugünden başlayarak Martı
Sanatevi'nde sahneliyor. Cevat Çapan'ın dilımize
çevirdiği oyunun dramaturgisi Esen Özman imzasını
taşıyor. Oyunda Enis Fosforoğlu Pablo Neruda'yı,
Günyol Bakoğlu Postacı Mario'yu canlandınyor. Oyun
cuma günlen 20.30, cumartesi 18.00 ve pazar 15.00'te
sahneleniyor.
İsrailli sanatçıdan 'mim' ziyafeti
• ANKARA
(ANK\) -
Israil'in ünlü
mim sanatçısı
Hanoch Rosenn,
Ankaralı
sanatseverlere
mim gösterisi
ziyafeti sunacak.
Sevda Cenap
And Müzik
Vakfi tarafindan
düzenlenen '14.
Uluslararası
Ankara Müzik
Festıvali'
etkinlikleri kapsamında yer alan 'mim gösterisi' 5
nisan cumartesi günü saat 20.30'da izleyicilere
sunulacak. Londra doğumlu Hanoch Rosenn.
Kudüs'te doğdu. Orta öğrenimi sırasında değişik
okullarda mim ve tiyatro eğitimi gören Rosenn,
Fransa'ya giderek burada modem mim
sanatının ustalanndan Krue ile çalışh.
Meslek yaşamına televizyonlarda çocuklar
için yaptığı gösterilerle başlayan sanatçı, kısa bir süre
içinde İsraiFin ünlü mim sanatçısı olarak isim yaptı.
Hanoch Rosenn, lngiltere, Fransa. Almanya, Japonya,
Meksika, Kolombiya, Çin, Tayland, Rusya ve
Amerika'da başanlı temsiller verdı.
HİÇ'in üçüncü sayısı çıktı
Kültür Servisi - On beş günde bir yayımlanan bağımsız
politika kültür, sanat ve edebıyat dergisi HlÇ'in
üçüncü sayısı çıktı. tlk iki sayısıyla birlikte
okuyucudan büyük bir yakınlık gören HİÇ dergisi,
üçüncü sayısında da zengin bir içerikle çıktı. Bu
sayısında dağıtım sorununu da çözen derginin, bundan
böyle gazete dağıtım şirketi olan BtR-YAY tarafından
gazete ve dergi bayilerine dağıtımı yapılacaktır.
HlÇ'in bu sayısında Oktay Güzeloğlu, Haşmet
Zeybek, Bülent Karaköse, Hüseyin Kıvanç, Nejat
Uygur'un yazı, resim ve karikatürleri var.
RYAP'ta yeni yönethn
• Kühür Senisi - Film Yapımcılan Denıeği
Genel Kurulu. 1 nisanda yapıldı. Seçimler
sonucunda başkanhğa Sabahattin Çetin seçildi.
Yönetim kurulu ise Sabahattin Çetin, Yılmaz
Atadeniz, trfan Tözüm, Turgay Aksoy ve Necib
Sancı'dan oluştu. Yönetim kurulu ilk toplantısında
Tank Akan ve Yusuf Kurçenli'nin yapımcılıgını
üstlendiği 'Antika Talanı' belgeseline gösterdiği ilgiye
ve filmin galasını düzenlediği için Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'e kutlama ve teşekkür telgrafi
çekti.
Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Klasik Müzik
Etkinlikleri'nin bu ayki konuğu Ayaspaşa Madrigal
Korosu. Mehmet Dirisu yönetimindekı koro, 9 nisan
çarşamba günü saat 19.30'da BÜ Güney Kampus
Büyük Toplantı Salonu'nda vereceği konserde
madrigalleri seslendirecek. Rezervasyon için tel: 263
15 40/1742.