Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1997 PAZAR
8 PAZAR KONUKLARI
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ve BM Genel Sekreteri Kıbrıs Temsilci Yardımcısı Feissel aynı görüşte:
*Sonuçsuz görüşme toplumları yaralar'BM'nin yeni genel sekreteri Kofi Annan 'la Cenev-
re 'deki ilk görüşmeniz nasılgeçti?
DENKTAŞ- Yeni Genel Sekreter, UNFICYP'la (BM Kıb-
ns Banş Gücü) ilgilı bir kişi olduğu için Türklere yapılanlan
da iyi bilir. Bizi haziranda Klerides'le görüştûreceği inancm-
da. Bu inancı nereden elde etmiş, onu bilemem tabii. Ama Kle-
rides hâlâ fikirler dızisini kabul etmiyor. Oysa Genel Sekre-
ter görüşmelerin fikirler dizisi esasına göre yapılacağını teyit
etmiştir. Dolayısıyla Klerides'i fikirler dizisini kabul etmeye
yakJaştıracak bir yaklaşım içinde olacaktır. diye ûmit ediyo-
ruz.
Bu arada BM Genel Sekreteri'nin Kıbns Özel Temsikisi Sa-
yın Han Sung-Joo. zamanının darlığı nedeniyle artık yoğun bir
görüşme temposu başlayacağına göre bu görevinden istifa et-
tiğini bize duyurdu. Herhalde bunun altında başka nedenler de
var. Çünkû aylar önce Rum basını Han'ın değiştirileceğini
yazmaya başlamıştı. Dolayısıyla bu değişiklikte biz Rum ta-
rafını memnun etmek için bir girişim de görmekteyiz.
tunuz?
ABD 'nin Lefkoşa Büyükelçisi'yle son neler konuş-
DENKTAŞ - A kızım, ben 32 yıldır değışmeyen plak gibi-
yim. Kendi çıkarlan için ve Ingiliz çıkarlan için anlaşmalara
ve hukuka rağmen ortaklık cumhuriyetini yıkrruş olan Rum
tarafını meşru Kıbns hükümeti yaptılar ve Kjbns sorununu çö-
zümsüz bir duruma soktular. Ona bunlan söyledim.
Rumlara bu beratı verdikten sonra bu ınsanlann o konum-
dan inerek Türklerle bir şey paylaşmasinı beklemek safdillik
olur. "Siz sadece bunu yapmakla kalmadınız. Bu insanlar AB
kapısuıa meşru Kıbns hükümeti olarak geldiler. Size ve bütün
dünyaya açıkça,' Bizim AB 'ye başvurumuz siyasi nedenlerle-
dir, ekonomik nedenlerle değildir' dedfler" dedim.
En önemlisi de Türkiye'yle Yunanistan arasındaki denge bo-
zulacaktır. Türkiye henüz AB üyesi değildir. O denge bozul-
duktan sonra da verecekleri haklan altın harflerle yazsalar ar-
tık hiçbir kıymeti kalmaz.
Bütûn bunlara göz yumduğunuz için daha da şımardılar.
Sonuçta iş, Rus tanklan ve toplanndan sonra füzelere geldi.
Rus Büyükelçisi Yunanistan'da açıklama yaptı. "Artık burası
ABD, İngiliz etki alanı değildir. Bizim de etki alanımızdır. Bi-
zim de Kıbns'ta söz hakkımı/, çıkanmız vardır" diyecek du-
ruma getmiştir. Bu şımarttığınız Kıbns Rumu size açıkça.
"Benim füze alınak da egemenlik hakkımdır. Yunanistan'a üs
vermekde egemenlik hakkımdır. Vatanımı istiladan kurtarmak
da egemenlik hakkımdır" der. Onlara gidip, "Hayır, bunlar se-
nin egemenlik hakkın değfldir. Hukuka göre sen bunu yapamaz-
sın" diyeceğine, siz hâlâ bizimle uğraşıyorsunuz.
Her geldiklennde söylediğim sözbu. Bize, "Bunlan görüş-
me yoluyla halledin" diyorlar. Ben 34 yıldır halledemediğim
şeyı 16 ayda nasıl halledeceğim?
^ • • H Peki, Rusya 'nın Kıbns 'la ilgili bazı sıkıntılan oldu-
ğu söyleniyor. Rus elçisiyle son görüşmenizde neler konuş-
tunuz?
DENKTAŞ - Rus elçisi bize açıkça. "Rum tarafindaki fü-
zeler size tphHit HpgilHir Bunlar savunma içindir. Bizim para-
ya ihtivacımız vat Bu füze-
leri satmaya mecburuz.
Bizsatmasak başkası sata-
cak. Bu fiizelerden size
karşı bir düşmanlık gör-
meyiıT diyor. Biz de, "Bu
füzeleri neyi konımak için
alıyor? Yapmaya hakkıol-
madığı Yunanistan'a vere-
ceği hava'üssünü konımak
için alryor" diyoruz.
^ ^ ^ ^ B Amerikalılar, o
hava üssünü durdurduk,
demişlerdL.
DENKTAŞ - Hayır,
efendim. Devam ediyor.
Bunlann 1960 antlaşma-
lanna göre bunlan yapma
haklan kesmlikle yoktur.
••^Hi PekiRusya'nın,
füzeler yüzünden ABD'-
nin baskısı altında kaldı-
ğı doğru mu?
DENKTAŞ-Ruslarda,
"Türkiye benim fiizeleri-
me dokunamaz" diyor. Çok acayip bir laf. Sen artık verdin,
Rumun oldu. Sana ne? Dokunur, dokunmaz...
ABD de, bufüzeleri çalıştırmayacağız, diyor...
DENKTAŞ- Bakalım, nasıl olacak?
Cenevre görüşmesinde Genel Sekreter'in sizeyak-
laşımı nasıldı?
DENKTAŞ - Gayet iyiydi. Bunlar yine başlangıçta bir hata
yaptılar. Klerides'ten başkan, benden de lider diye söz eden
bir bildiriyle Cenevre görüşmelerini açıkladılar. Ben bu yüz-
den Butros Gali'yle kavga etmiş insanım.
BM Genel Sekreteri'nin özel temsilci yardımcısı Feissel'i ça-
ğırdık ve bu ifade değişmezse gitmeyiz, dedik. Toplanh salı
günüydü. Pazartesi değiştirdiler; bürokratik bir hata olduğu-
nu açıkladılar. Metinde, her ikimizden de. toplum lideri, diye
söz ettiler.
• • M Kleridesfikirlerdizisi temelinde görüşmeleri kabul
etmezse yine de görüşmelere gidecek misiniz?
DENKTAŞ - Fikirler dizisini kabul etmezse zaten gidecek
bir şey yok.
^^^^M Fikirler dizisinin bazı maddeleri onlann (Rumla-
rın) kabul edemeyeceği bazı unsurlan içeriyor...
DENKTAŞ - Daha yüz yüze gelmedik. Önce bunlan niye
kabul edemeyeceklerini bir söylesin bakalım. Belki de çaresi
vardır. Belki de yoktur. Yani bunu karşılıkJı otunıp konuşma-
dan, "Efendim, ben gelmiyonım" denmez.
Ama fikirler dizisi çerçevesinde konuşmayı kabul etmezse
konuşma olmaz. "Ben fikirler dizisinin tümünii kabul etmiyo-
rum" da diyebilir. Eee. benim de burada kabul elmediğim
maddeler var. Ama önce çerçeveyi kabul edeceksin, ondan
sonra ben neyi ve niçin kabul etmiyonım, nasıl değiştirmek
istiyorum, konuşmayabaşlayacaksın.
Fikirler dizisi var, ama ben masaya gelmiyonım, dersen gel-
mezsen gelme. Ben de gelmem.
HazirangörüşmelerigerçekleşmezseAmerikalüarın
*J LJI\ LJ& Kıbns'ta yine ilginç gelişmeler oluyor. ABD Başkanı Bill Clinton, 1997'yi "Kıbns
İçin Çözüm Yılı" ilan ederken Kıbns Türk ve Rum taraflannı haziran ayında BM marifetiyle, bu kez
de bir uzlaşmaya vanlmadan kalkmamak koşuluyla masaya oturtmayı planlıyor. Ama ABD tarafının
tutumunun ne kadar objektif olduğu da su götürür bir durum. BM Genel Sekreteri'nin Kıbns Özel
Temsilcisi Han Sung-Joo, Lefkoşa'da ABD Büyükelçisi'ne hukukun üstünlüğü ve Türk tarafına eşit
muamele edilmesi gereğinden söz edince ayağının kaydınldığı ve istifa etmeye zorlandığından söz
ediliyor. Öte yandan BM'nin çözüm için hazırladığı planda esas olarak görüşmelerin Dayton tipi bir
süreç izlemesinde ısrarh olduğu anlaşılıyor. Bu da zaten sık sık telafriız ediliyor. Kıbns'taki son
gelişmeleri KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve BM Genel Sekreteri'nin Kıbns Temsilci
Yardımcısı Gustave Feissel'le konuştuk. Denktaş, Dayton tipi görüşmelere sağlık durumunun uygun
olmadığını, bunun altını çizerek söylerken Feissel, net telafruz etmemekle birlikte "Dayton
Formülü"nde ısrarh görünüyor.
SÖYLEŞİLER LEYLA TAVŞANOĞLU
ortaya attıklan birproje var mı?
DENKTAŞ - Hayır. yok. Hiç olmazsa şimdiye kadar, "Biz
proje getirmiyoruz. Biz Genel Sekreter'e yardımcı obnak için
aradayız" demektedirler.
Ama Genel Sekreter'in ortaya atmadığı, Genel Sekreter'in
fikirler dizisinde gayet gûzel ifade ettiği güvenlik sorununu
Klerides'in isteği üzerine değiştirme uğraşı içindedirler.
Diyorlar ki:
"Garanti antlaşmasuıın devamını mı isfryorsun?" Biz de,
"Garanti sisteminin devamuu istiyonız" diyoruz. Arada fark
var. Garanti antlaşması kâğıt ûzerinde garanti. Garanti siste-
mi, ittifak antlaşmasını da içerip Türk askerinin, alayın bura-
da bulunmasını öngörür. Hep, "Garanti andaşması devam ede-
cek" demek suretiyle orada bizimle bir oyun oynamaya kalkı-
yorlar.
Biz de buna karşıhle "Garanti sistemi" diyoruz. Tamam, a-
ma Rumun da güvenliğe ihtiyacı var. O zaman "çokuluslu bir
kuvvet gelsin" diyorlar.
Bizim cevabımız şu oluyor:
"Çokuluslu kuvvetçarpışmalarolduğu dönemde buraya gel-
dL Bu çokuluslu kuvvet Birleşmiş Mflletler'di."
Şimdi Rumun bize yapamadığını sen çokuluslu kuvvetle
yapacaksın. Kesınlikle kabul etmeyiz. Bu çokuluslu kuvvet
şimdi birdenbire niye gündeme geldi?
Çünkü bütün hedefi garanti sistemini ortadan kaldırmak
olan Rum bu yolu seçiyor. Ta başlangıçtan, "Süahsızlanalını"
diyor. Silahsızlansın. Bu, alayın da kalmaması demek. Biz de
"Türk ve Yunan alayian kalmak şartıyla silahsızlanalım" di-
yoruz.
• • • • Peki, Kıbns 'a Daytonya da Camp Davidtürü birfor-
mülden söz ediliyor. Siz bunlara ne diyorsunuz?
DENKTAŞ-Dahabanabu konuyu kimse sormadan ben BM
Genel Sekreteri'ne söyledim. "Bu Dayton türü fonnül de ne
oluyor? Benim saghğım da yeteıii değil bir yere kapanıp ma-
raton görüşmeleryapmaya. Böyle birfikrini/varsa bundan vaz-
geçin." Bunu gazeteler yazdı.
"Kfcrides'k bir-iki gfin bir yerde görüşmeye ranyım. Ama
esas görüşmeterin Kıb-
ns'ta olması lazun. Benim
bir Meclis'im var. O Mec-
lis'e karşı sorumluvum.
Onun için görüşmeler
Kıbns'ta olsun" dedim.
Genel Sekreter de, "Yok,
Dayton fikri aldımızda
yok"dedi.
Bazı Rum ve
Türkgruplann bir araya
gelmesi haberlerine ca-
nınızın sıküdığı söyleni-
yor. Neden?
DENKTAŞ-Bizim bu-
rada kimliğimizi ispat et-
memiz meselesi var. Eşit-
liğimizi ayaklar altında
çiğnetmemek gibi bir so-
runumuz var. Biz eşit
şartlarda görüşmelerden
hiçbir zaman kaçmadık.
Her yıl yüzlerce kişi
Amerikalının, Ingilizin,
şunun bunun davetiyle
görüşür. Her seferinde de
Rum basını, "Işgal altm-
daki bölgeden hür bölgeye vatandaşunız filanca geldi ve görüş-
tü" diye yayın yapar. Böyle görüşmeler de yine Rum basını
tarafından "Denktaş'a tokat" olarak nitelenir.
Zamamnda Vasflhı'yu, Klerides'e, "Bütün buDİardan bir
şey bekliyor musunuz? Bu hakareti bize yaptannaym. Bunlan
durdurun" dedik. Aldığımız yanıt: "Basın serbesttir."
Peki, senin radyon, televizyonun da mı serbest? Onlar bar
bar bağınyorlar. Bizim taraftan bu insanlar geri geldiklennde
hassas vatandaş bize çıkışıyor, "Bunlara nasıl izin verirsiniz?"
diye. Teşvik edeceksek edelim.
AB'nin karanndan sonra, çok daha hassas bir durum orta-
ya çıktı.
I Neden?
DENKTAŞ - AB, üyelik görüşmelerinde yegâne muhatap
olarak "meşru Kıbns hükümeti"ni tanıdıklannı bildırdi. Bu
arada, bu hükümetin nzasıyla Kıbns Türk Cemaari'yle temas
edihnesi ve onlara AB'ye girmenin iyilikJerinin anlatılması ka-
rara bağlandı. Yani Kıbns sorunu bitti, bizlere de AB üyeliği-
nin güzellikJeri anlatılacak. Bütün temaslar bu çerçeveye otur-
tuldu. Dolayısıyla ben, Brüksel'e, Londra'ya, öbür Batılı şe-
hirlere giden bu gençlerimize "Gıtmeyin" deme haddine sa-
hip değilim.
Ama bu gençlerimize, "Sizi bu çerçevede davet ediyoriar.
KimliğiniTi, eşhüğinizi konıyarak gidin" diye sesleniyorum.
"Güzellik, iyilik sözleri altmda Rumun yapüğı müracaaü sür-
dürmek için bu bir oyıındur" diyorum. Çünkü herkes bizim
bildiğimiz incelik ve aynntılan bilemez. Ben bunu söylediğim
zaman da, "Denktaş engeüiyor. NGO'lann (Shü Toplum Ku-
nıluşlan'nın) görüşmesini istemiyor" diyorlar.
Bari gitmeden önce bir sor. O da yok. Rum tarafiyla diya-
loğu savunuyorlar. Ama kendi aramızda diyalog yok. Bu na-
sıl iş? Ama Mustafa Akıncu Mehmet AH Talat tutturmuşlar,
"Her isteyeni bırakacaksın, ghsin" diyorlar. Ama eşitliğimizin
konınduğu yerde izin veririz, korunmadığı yerde vermeyiz.
Mehmet Ali Talat geçenlerde çok ayıp etti. Ona göre bura-
sı açık hava hapishanesiymiş. Ama bizimkiler Rum tarafına
gidecek, onlar buraya gelmeyecekler. Böyle şeye de izin yok.
Kardeşim sen bu açık hava hapishanesinde başbakan yardım-
cılığı yapmış insansın. Bu ilkeler onun başbakan yardımcılı-
ğı döneminde de vardı. Seni açık hava hapishanesi yapan Rum-
dur, Rumun ambargosudur.
Üç ay önce, Lefkoşa 'daki son görüşmemizde Kıb-
ns sorunu için Dayton tipi birformül önermiştiniz. Bu ko-
nuda ne gelişme oldu?
FEİSSEL - Bunu ben mi söyledim? Ha, evet. Gelişmeler
şöyle... BM Genel Sekreteri. Kıbns'ta iki liderin bir an önce
bir araya gelmelerini ve görüşmelere başlamalannı istiyor. Bu
görüşmeler bu yılın ortasında başlayabilir. Görüşmelerin
amacı. Kıbns sorununa topyekûn çözüm bulunması için pa-
zarlık yapılmasıdır.
BM Genel Sekreteri raporlannda, her iki lidere ve Türki-
ye ile Yunanistan başbakanlanna yazdıği mektuplarda top-
yekûn bir anlaşma için görüşmelerde temel alınacak konula-
nn 1977 ve 1979 anlaşmalan, eski BM Genel Sekreteri But-
ros Gali'nin "fikirler dizisi", BM Güvenlik Kurulu'nun Kıb-
ns'la ilgili kararlan ve geçmişte iki lider arasında görüşülen
sorunlar olması gerektigini bildirdi.
^ ^ ^ ^ H Görüşmelerin yıl ortasında başlayabiieceğini söy-
lediniz. Yani haziran ayında mı?
FEİSSEL - Olabilir.
^ M ^ H Görüşmelerin temelini tam olarak "fikirler dizisi"
mi oluşturacak?
FEİSSEL - Size demin bir çözüm bulunmasına yardımcı
olabilecek hangi unsurlann ele alınabileceğini söyledim.
^ ^ ^ ^ H BM Genel Sekreteri Kofi Annan önce Kıbns Rum
lideri Glafkos Klerides, daha sonra da KKTC Cumhurbaş-
kanı Rauf Denktaş 'lagörüştü. SizceDenktaş 'lagörüşme na-
sıl geçti?
FEİSSEL - Bence iyi bir görüşmeydi.
^ ^ ^ M Klerides 'le olan görüşme nasıl geçti?
FEİSSEL - O da iyiydi. Sayın Klerides sorunun nasıl çö-
zülmesi ve neler yapılması gerektigini anlattı. Tabii bu iki li-
derin yeni Genel Sekreter'le ilk buluşmalanydı. Sayın Denk-
taş da Genel SekreterVKıbns soru-
nuyla ilgili görüşlerini anlattı. Genel
Sekreter de Kıbns sonınunun çözü-
müne nasıl önem verdiğini söyledi.
Her iki liderden de bu yılın ortasın-
da yapılmasını hedeflediği gönlşme-
lerin başlatılmasında yardımcı olma-
lannı istedi.
^ ^ H B Dayton tipi görüşmelere
dönelim isterseniz,
FEİSSEL - Biz. iki lideri bu yılın
ortasında bir araya getirmek istiyo-
ruz. Ama bu görüşmenin bir günlük
değil, sürecek bir görüşme olmasını
istiyoruz.
limi?
I Peki, görüşmelerinyeribel-
FEISSEL-Henüz belli değil. Ama
Kıbns'ta olmayacak. New York ya
da CenevTe olabilir.
I Görüşmelerin
başlıca engeller neler?
önündeki
FEİSSEL-Öncelikle. iki lider bir
araya geldiklerinde bir gelişme sağ-
lanması ıstenıyor. Ama görüşmeler başlayıp hemen kesilirse
zaten var olan karamsarlık daha da güçlenecektir.
^^^^M Denktaş "fikirler dizisi"ni kabul ettiğini söyledi...
FEİSSEL - Yok. öyle demedı. Görüşmelerin temelini "fi-
kirler dizisi''nin oluşturması gerektigini söyledi. Ama bu fi-
kirler dizisinde de Sayın Denktaş'ın karşı çıktığını söylediği
pek çok şey vardı. Bunu kendisinin söylediğini biliyorum.
Bir de şöyle bir nokta var Her iki tarafın da ayn ayn gün-
demleri olmamalı. Yani bir taraf "A'dan başlayalım" derken
öbür taraf "Hayır, B'den başlay-ahm" dememeli. O zaman da
bir yere vanlamaz.
İ^^^^H Her iki tarafın da başkalannın isteğini bekleme-
den arük iki ayaklan ûzerinde durmayı öğrenmelerigerek-
tigini söylemiştiniz...
FEİSSEL - Evet, bunu söylemiştim. Bu durumun böylesi-
ne süriip gidemeyeceği çok açık. Üstelik halihazırdaki dunım
her iki taraf için de kötü. Her iki taraf için en iyi durum bir
federasyonun oluşturulmasıdır.
^ ^ • ^ Federasyon mu, konfederasyon mu?
FEİSSEL - Federasyon, bütün taraflann ûzerinde birleştik-
leri sözcük. Herkes federasyondan söz ediyor. Burada şu da
bir gerçek:
Her iki taraf da öbürünü, bir toplum olarak ayakta kalmak
için gereksiniyor. Kıbns, ancak bu şekilde Kıbns olarak ka-
labilir. Bu değişirse Kıbns artık Kıbns olmaktan çıkacak,
başka bir şeye dönüşecektir.
Sanıyonım, iki tarafın da bunu çok iyi değerlendirmesi ge-
rekiyor. Aksi halde gûnün birinde bir uyanacaklar ki nerede
olduklannı bilmiyorlar... Bu. herkes için kötü olur. Ve olacak
kanşıklıklar adanın dışına taşar.
••••I Peki, bu sözlerinizden neyi kastediyorsunuz?
FEİSSEL - Yani öyle bir noktaya gelinebılir ki artık bir çö-
züm olasıiığı olanakstz hale gelebilir, demek istedim. Çözüm-
den de, demin sözünü ettiğimiz federasyonu kastediyorum.
Bir çözüm olasılığının olanaksızlaşması durumunda yaşam
çok acı ve mutsuzluklarla dolu olacaktır. Bence çift bölgeli,
çift toplumlu bir federasyon her iki toplum için de en iyi çö-
zümdür. • ,'.
W^^^M Ama, siz bunun en iyiçözüm olduğunu telaffuz edi-
yorsunuz. Öteyandan iki tarafın da bunun kendileri için en
iyi çözüm olmadığını düşündükleri ortada...
FEİSSEL - Bu. tek yönlü bir durum değil. Burada pek çok
görüş var. Bazılan böyle, bazılan başka türlü düşünebilir. A-
ma her iki liderin de geleceğe bakmalan ve kendi toplumla-
nnı hangi geleceklerin beklediğini görmeye çalışmalan ge-
rekmektedır.
^^••i Rum tarafının AB tam üyeliğine başvurusu Kıbns
görüşmeleri sürecini nasıl etkiledi?
FEİSSEL - Bu BM'nin değil. AB'nin bir karan olduğuna
göre bu konuda ne yapmak istediklerine onlann karar ver-
mesi gerekir. Tam üyelik görüşmeleri 1998'in ilk yansında
başlayacak.
Herkes. bu görüşmelerin başlamasından önce Kıbns'ta bir
çözüme vanlmasında fikir birlıği halinde. Tabii, hiç kimse
önümüzdeki dönemde ne olacağını bilemez.
Güney Kıbns'ın. bir çözüme vanlmadan AB üyeliğinin
gerçekleşeceğini hiç kimsenin beklediğini sanmıyorum. Ya
da tersini...
Ama bence önemli olan o görüşmelerin başlatılmasından
önce adada bır çözüme vanlmasıdır. AB tam üyeliği başvu-
rusu, çözümün aciliyetine aciliyet katmıştır.
Kıbns sonınu bütün öbür sorunlar gibi dönem dönem de-
ğişmektedir. Yani 1974'te durum. 1964'tekinden daha deği-
şik olmuştur. Bu sorun isterseniz 33 yıldır. isterseniz de 23
yıldır sürüyor, deyin. Ama temelde, bir çözüm bulununcaya
kadar her şey olduğu gibi kalacaktır.
BM Güvenlik Konseyi defalarca ıkı tarafa da bu askeri yı-
ğınağı durdurmalan çağnsında bulundu. Ama ne yazık ki i-
ki taraf da bunu dınlemedi.
Böylece bu durum, iyiye doğnı gideceğine kötüye gidiyor.
Bütün göstergeler Kıbns sorununun değişmekte olduğu, iş-
lerin kolaylaşacagına zorlaştığı yönünde. Bu da, Türk ve Rum
taraflannın bir çözüme ulaşmak için gece gûndüz çalışmala-
n gerektiğınin aciliyetini bize gösteriyor. Burada çok önem-
li bir nokta var. Her iki tarafın da bir sorunu olduğu kabul edil-
meli.
Örneğin, her iki taraf da soruna geniş açıdan bakabilmeli.
Eğer bır tarafı rahatsız eden şeyler varsa, karşı taraf da baş-
ka şeylerden rahatsız oluyorsa bunu iyi değerlendirmek ge-
rek.
^ • ^ H Yani 35 bin Türk askeri Rum tarafını rahatsız eder-
ken S-300füzeleri, Rum tarafındayeni yapılmakta olan de-
niz ve hava üsleri de Türk tarafını rahatsız ediyor diyelim...
FEİSSEL - Evet. Türk ve Rum taraflan bütün bunlardan
rahatsız. Bu nedenle de bizlerin oturupjjir hal yolu bulma-
mız gerekiyor.
^ ^ • M Peki, heryol denendi ve sizin aracılığınızla hiçbir
çözüm bulunamadı, diyelim. O zaman ne olur? BM adadan
çekilir mi?
FEİSSEL - Hiç sanmam. BM Kıb-
ns'ta herhalde daha 100 yıl kalır. Bu-
gün Kıbns'ta durum çok zor. Açıkça
iki taraf da birbirine güvenmiyor.
Kıbns 'ta her iki tarafın da
yarattığı ikiyüzlü bir durum ortaya
çıktı, denebilir mi?
FEİSSEL - Her iki tarafın da kar-
şısındakine beslediği kuşkular var.
Tabii ki onlardan gerçekçi olmayan
davranışlar bekleyemeyiz. Ama iki
tarafın en azından birbirine asgari bir
güven ve inanç duyması gerek. Eğer,
karşımdakinin.söylediği tamamıyla
yanlıştır görûşünde ısrar ederseniz bir
çözüm bulmak imkânsız hale gelir.
Artık zaman geçiyor ve sonuçsuz ka-
lacak yeni bir buluşmaya artık hiç
kimsenin tahammülü yok. Bunu algı-
lamamız gerek.
Bundan neyikastediyorsu-
FEISSEL - Yani iki lider bu sefer
de sonuçsuz bir buluşmaya giderler-
se her iki tarafın toplumlan büyük
Peki sonuçsuzluğa karşı BM'nin kullanabileceği
bir kozyok mu?
FEİSSEL - Bu tabii ki bir tehdit değil. Ben size doğabile-
cek doğal sonuçlardan söz ediyorum. Görüşmeler sûrer ve so-
nuçsuz kalırsa bunun nüfus, halk üzerindeki etkileri çok
olumsuz olacaktır. Ortam da kötüleşebilecektir. Her iki taraf
da, benim istediğım gibi bir anlaşma olsun, diye ısrar ederse
hiçbir zaman bir anlaşmaya vanlamaz. Yani, daha açıkça söy-
lemek gerekirse bu buluşmanın sonunda bir uzlaşma olma-
lı. Başka çaresi yok.
^ ^ ^ ^ H Yani Dayton türü maraton bir görüşme mi?
FEİSSEL - Olabilir de, olmayabilir de. Ne olursa olsun
uzun süreli bir görüşme gerçekleştirilmelidir.
^•••H Yani bir hafta ya da on beş günlük, süresi ne olur-
sa olsun, sonunda bir uzlaşmanın çıkacağı görüşme olacak
öyle mi?
FEİSSEL - Hedef bu... Başka çaresi yok. Ama iki tarafin
da bazı şeylerden fedakârlık etmesi gerekecek. Her iki taraf
da, "Benim istediğim olacak" diye dayatmamalı. Şimdiden i-
ki tarafla da temas halindeyiz ki görüşmeler sıfırdan başla-
masın. Masaya oturduklannda bazı şeyler ûzerinde çalışılmış
olsun. Hedef uzlaşma. Ama tabii ki onlan bır hücreye kapa-
tıp uzlaşana kadar yemek vermeme cezasına tabi tutacak de-
ğilız-
FEISSEL'DEN MADONNA FIKRASI
Size cezalandırmayla ilgili bir fıkra anlatayım. Denktaş'la
Klerides ölmüşler ve cennete gitmişler. Cennetin kapısında
onlan bir melek karşılamış. Denktaş'a, "Henüz cennete ka-
bul ediune niteliğine sahip değilsin. Şuradaki çirkin kocaka-
ny la iki yıl yaşayacaksın. Ondan sonra hal ve gidişine göre ka-
rar verilecek" demış. Denktaş boynunu bükmüş, kocakany-
la yürürken karşıda kol kola gırmiş Madonna ve Kipriya-
nu'yu (rıer nedense liderlerin isimlerini kanştırdı) görmüş. Te-
pesi atan Denktaş. "Burada da haksızlık ve önyargı var" di-
ye öfkeyle soluğu meleğın yanında almış. Melek ise hiç isti-
fini bozmadan, "Yok canım, yanlış anlıyorsun. Orada Kipri-
yanu değil, Madonna cezalandınlıyor" demiş.