25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Dinsel Eğitimin Dogmaları VECİHt TİMUROĞLü 0 nsana %e ınsanlığa yaraşır yöne- I limlere. bu yönelımlerle yaratıl- mış yaşam biçimlerine "hiima- nizma'"diyebiliriz. Genişanlam- da, insanın gelışme ve doğayı in- sanlaştınma çabasından, doğanın ona sunduğu yeteneğinden, onun onu- runa ve kişiliğıne olan saygıdan hare- ket ederek, bireyin "yaraöcı güçler"ini ve becerilerini. toplumsal tüzeyı sağla- mak amacıyla eğitmek. hümanist dav- ranmak anlamına gelir. Tarih boyunca, bu amaçla üretilmış düşünlerin tümü- ne - *hümanizınr ' adı venliyor. "Hiima- nizm"i. tarihin tek bir ev resine indırge- mek, insanlık tarihini, ınsan onuruna uygun olmayan söylenceler olarak ka- bul etmek olur. tnsanoğlu, her dönem- de, insanlığın onuru iç;n savaşım ver- miştir. Kavramı, tapınaklaregemenliği- ne karşı. insanın toplumsal ve ekono- mik özgürlük savaşımı olarak ele alır- sak, hümanizmı. "dindıs,ı çıkışlar" diye niteleyebiliriz. ICısası. "hümanist dü- şünce"1 , "dindışı" yani layık (laik) an- layışla örtüşür. insanlık tarihinin her döneminde hü- manist düşüncelerve çabalarolmuştur. Bu düşünceler ve çabalar. var olan so- mut tarihsel koşullara göre oluşmuş sı- nıflann çıkarlan ve gereksınımleri ta- rafından belirlenmiştir. Ama hangı bo- yutta ve nitelikte olurlarsaolsunlar, bü- tün hümanist düşünceleri ve çabalan birbirlenne bağlayan ortak öğeler var- dır. Kuşkusuz. ilkçağ düşünürlerinın "hûmanizmler"i ile Rönesans aydınla- nnın ve "Marksçı devrimciler"in "hü- manizm" anlayışlan, birbirlerinden keskin çizgilerle aynlırlar. Ilkçağın en belirgın hümanizmi, eski Yunan felse- fesinde görülür. Eski Yunan düşünürle- n, her insanın yeteneklen doğrultusun- da bedence ve zihince geliştirilmeleri gereğini, insanlık sorunu olarak görü- yorlardı. Burjuva toplumunun hüma- nizmi. önce, Rönesans döneminde or- taya kondu. Rönesans aydınlan. eski Yunan düşüncesini ve Roma hnkukunu yeniden yaşam biçimi yapmak isterken, "hümanizm"i, "feodal toplum düze- ni"ne karşı bir savaşım yolu olarak kul- landılar. Aydınlanma hareketi, daha so- mut bir hümanist öğreti geliştirdi. "Öz- gür insan",aydınlanmacılann yaratmak ıstedikleri "insan tipi" idi. Aydınlan- macılar, özgür insanın feodal sömürü- den ve baskıdan anndınlarak yaratıla- bileceğini ileri sürdüler. Serfsısteminin yok edilmesini, köylülerin de, emekle- rini özgürce ücretle satabilmelerini, üc- retli emeğin yaşama geçirilmesini iste- diler. Sosyalistler, sömürüden ve baskıdan kurtulmanın tek yolunun işçi sınrfnun tarihsel işlevi ile bağıntıh olduğunu sa- vundular. Sömürüden ve baskıdan ann- dınlmış bir toplum, salt sanatsal ve dü- şünsel sergilemelerle yaratılamaz. Hü- manist istemler, yaşama geçırilebilme- lıdir. Sosyalistler, hümanizmi, gerçek yaşamda geçerliği olan, uygulanabilir bir öğreti olarak görürler. Sosyalist hü- manizmi şöyle özetleyebiliriz: "İnsanı uşaklaştıran. aşağılayan, hor gören, sö- mürcn tüm iüşkileri toplumsal yaşam- dan çıkannak." Işçiler ve sömürülen tüm toplum katmanlan. kendi yaşam koşullannın geçerli olduğu bir toplum düzenini kurmadan, özgürlüğe kavuşa- mazlar. lnsanı sömürüden ve baskıdan kurta- rabilmek için, önce, "insanı sevmek" gerekiyor. lnsanı sevmenin tek yolu. dogma'lann ve korkulann kişilik üze- rindeki olumsuz etkilerini yok etmek- tir. Insan, en eski Mezopotamya söylen- celennde, topraktan yaratıldığı söyle- nen en üstün canlıdır. Kutsal kitaplar da, bu söylencelere dayanarak. insanın atası olan Adem'in topraktan yaratıldığını yazmışlardır. Kuran'a göre, insanın yaratılması. Tan- n'nın gücünün belgesidir (Rum Sure- si, ayet 20). Yaratıldığımız toprağın ya da çamurun nitelikleri çelişkili olarak bildirilse de, tüm canlılann en "şeref- B"si olduğumuz yadsınrruyor. Bu en. güzel yaratık (ahsenü'l takvim), yazık ki, Tann'nın istedifi gibi olmuyor. "Ge- beresi (kutüe) insan, ne de nankördür!" ((Abese Suresi. ayet 17). Bu geberesi varlığın yaratılmasının gerekçesı "kul- luk etmesi"dir. Cinler ve insanlar, Tan- n'ya kulluk etsinler diye yaratılrruşlar. (Zâriyât Suresi. ayet 56). Bu kullann görevlerini yerine getırebilmeleri için de, "şeriaflar gönderilmiştir. "Kul",özgürlüğü olmayan, başkala- nnın egemenlikleri altında kullanılan, para ile satın alınan erkek köledır. Os- manlı, Yeniçeri'ye "kul" der. Yeniceri ağası, "kul ağası"dır. "Küçük zabit- lerr e (gedikli subaylar) "kul çavuşu" deniyordu. Cariyelikten gelen kadınlara yakıştı- nlan nitem de l4 kuldnsi"dir, onlar, "ha- ıum" olamazlar (cariyelikten gelen ka- dınlara "hanım" derumeye başlanması, Tanzimat'tan sonradır). Tann. çok üs- tün yarattığı bu yaratığma hiç saygl duymaz, onu sürekli aşağılar. Bu zaval- lı kul, kendisine çok "yazık eden bir bilgisizdir" (tbrahim Suresi, ayet 34). Ona "nimet verilse^büyüklere yüz çe- vırir, kötülük görünce de "umutsuzhı- ğa düşer" (Isrâ Suresi, ayet 83). Tann, Adem'in uğruna dışladığı Şeytan'ın oyuncagı yapar bu onurlu kulunu! Şey- tan, insanı kandınr. Tann, şeytana uy- duğu için insanı cezalandınr. Şeytan da, kandınp yoldan çıkardığı insanı, Adem'in dölünden olduğundan yar- dımsızbırakır. Zavallı insan, kandınlır- ken. Tann tarafından. cezalandınldık- tan sonra da, şeytan tarafından yalnız bırakılır (Furkan Suresi, ayet 27, 28, 29). Doğrusu, insana karşı en ufak bir hoşgörü yok. Tann, "inrir, zeytin, Sina Dağı ve kent (Mekke) adma" ant içiyor ki, "insanı en güzel yarafmıştır. Ne ki, bu en güzel yaratığıru, kulluk görevle- rini aksattığında, aşağılann aşağısına (esfela safıline) atmıştır. lnsanlann ço- ğu (cinlerin de), doğrudan cehennem- lik yaratılmışlardır. "Hamdolsun ki, cinlerin ve insanlann birçoğunu cehen- nem için yarattık. Bunlann yürekleri vardır, ama onunla algüayama/Jar, göz- leri vardır göremezler, kulaklan vardır işhemezkr, iştc böyleleri hayvanlar gibi- dir, hatta daha şaşkındırlar, iste onlar- dır aymazlar" (Arâf Suresi, ayet 179). Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Tev- rat'tan, Incil'den, ve nakBolmayan din- lerin kutsal kitaplanndan birçoİc örnek- leri bulabiliriz. Salt Islam dinine özgü değil, insana hor bakış. Tüm dinler, "korkutma ve cezalaDdırma" ilkeleri üzerine kunılmuştur. Tannlar, insanla- n ayınyorlar. Tannlara ve buyruklan- na bağlı olanlar başka türlü davrana- mazlar. lslarrun tannsı, kadın ve erkek kullanm, "inanırerkeklerveinanırka- dınlar, boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadmlar" dıye ayınr. Kuşkusuz Tann'nın buyruguna inançla bağlı olanlar, bu buyruklann dışına çıkama- yacaklardu". Görülüyor ki, dinler, evrensel insan sevgisini geliştirememişlerdir. Dinsel ınanç, çok bireysel bir durumdur. Ölümden sonraki yaşam için, her birey, istediği gibi inanabilir. Ancak, yaşam içindeki insanı, dinsel eğitimin dog- ma'lanna tutsak kılmak, gerçekten in- sanlık suçudur. Kesintisiz sekiz yıllık eğitim, çağımızm gelişmeleri karşısın- da yetersiz de olsa, gelecek kuşaİdan. dogma'lardan ve baskılardan kurtar- mak, özgürleştırmek için gereklidir. Düşünceyi özgürieştirmenin tek yolu, onu dogmalardan kurtarmaktır. Din- sel eğitimle ancak dogma'lar güçlendi- rilir. ARADABIR TURGAY NAR o™. zarı Armstrong ve Atatürk işgal yıllarında istanbul'da. ingiliz Gizli Servisi (In- telligence Service) ajanı olarak görev yapan H. C. Armstrong, emperyalist işgalin büyük yenilgisin- den sonra Türkiye'den ayrılıp 1932 yılında Ingilte- re'de bir kitap yayımlar: Bozkurt... Emperyalizmin Anadolu yenilgisi, aynı zamanda onun tarihteki en büyük yenılgısidir de... Bu yenil- ginin ezikliğinin göstergelen. bugün bıle hem içte, hem dışta sürekli uç vermekte; Anadolu halkının bağımsızlık kimliğinin üzerınde akıl almaz oyunlar biçiminde ortaya çıkmaktadır. İngiliz ajanı Armstrong ve "hırsız" arkadaşlan için bu savaş elbette bitmiş değıldi. Geriye döndükle- rinde Türkiye halkına, Mustafa Kemal'e saldırıla- nnı sürdüreceklerdı. Bozkurt adlı bu kitabın Ingil- tere'de yayımlanmasıyla uyandırdığı yankı, emper- yalistlerin çarprtıcı propagandalarının olduğu kadar, Mustafa Kemal'in kişiliğini iyi bilenlerin tepkisinin de bir göstergesi olmuştur. Kitabın Türkiye'ye giri- şı hükümet tarafından yasaklanır. Daha sonra Mus- tafa Kemal, kitabın varlığı konusunda bilgilendiril- diğinde, hükümetın yurda gırişini yasakladığı bu kitabın olduğu gibi çevrilmesini isteyerek halktnın doğruyu ve yalanı ayrımsayabilecek sağduyuya sahip olduğuna inancını, her zaman olduğu gibi yeniden göstermiştir. Bozkurt adlı bu kitap, kurnazlıklarla dolu, deyim yerindeyse psikolojik savaş amaçlı bir kitaptır. Armstrong, sözde Mustafa kemal 'i överken onun aydınlanmacı duyarlılığının anlaşılmasında yanıltı- cı, çarpıtıcı düşüncelerin oluşumuna kapı açmaya çalışır. Armstrong'a göre Mustafa Kemal, büyük , bir askeri dehadır. Ama yanlış zamanda yaşamış- tı. Örneğin, Cengiz Han ya da Timurlenk döne- minde yaşasaymış, onlar gibi büyük bir komutan olabilirmiş...Oysao, "ucuzsiyasettuzaklan", "kü- çük reformlar" ile "bön ve ağırkanlı bir halkı" pe- şine takarak boş hayaller peşinde koşmuş bir su- baydır... Buna benzer sayısız yalan ve saptırmalar... ,Vna bunlar öylesine bir anlatım biçimıyle veriliyor <i, (sözde) övgüler bile karalamalann destekleyici- 5İ olarak kurgulanıyorkitapta... "Överekyoketme" aktiği... Kitap, elbette, "Doğu"halklarınınemperyalizme <arşı direniş hareketini kırmayı amaçlıyordu. Bunu ia Mustafa Kemal'in kişiliğıne saldırmakla yapma- /a çalışıyordu. Bugün palazlanmaya çalışan geri- ;ilerin de uygulamaya çalıştıkları Mustafa Kemal atatürk düşmanhğı aynı söylemı taşımıyor mu? <\rmstrong'la söz gelimı Mezarcı ya da mezarcılar arasında ne fark var? Biri geçmişte Mustafa Ke- nal'e İngiliz emperyalizmi söylemiyle saldırmıştı, Dbürü ya da öbürleri ise bugün Arap emperyalizmi söylemiyle saldırmaya çalışıyor. Taktik ve hedef ay- nı... Daha sonra (1932 yılında) Mustafa Kemal Ata- rürk, Armstrong'un Bozkurt adlı kıtabındaki yalan- arını, çarpıtma ve yanlışlarını Necmettin Sadak'a dikte ettirerek yanıtlar. Aynı yıl Akşam gazetesinde /ayımlanır. 1955 yılında da Niyazi Ahmed Banoğ- lu'nun "Yabancı Gözü İle Atatürk Sensi Yayınla- T"nda Armstrong'dan Bczkurt Mustafa Kemal ve tftiralara Cevap adıyla kitaplaşır. Bir süre önce de Sadi Borak'ın derlediği bu kitabın yeni basımı, Ra- him Tanm'ın sadeleştirmesiyle yayımlandı: Ata- türk'ün Armstrong'a Cevabı (Kaynak Yayınları). Atatürk, Armstrong'a yanıtlarıyla emperyalizmin tarih tahrifatçılığını gözler önüne serıyor. Armst- rong ve benzerleri, yenilgileriyle, yalan ve ikiyüzlü- lüklerıyle tarihte kaldılar. Mustafa Kemal ise aydın- lık Türkiyesi'yle... ILAN T.C. EDİRNE 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1997,16 Davacı Hazıne vekılı tarafından açılan tapu ıptalı ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında veri- len ara karan gereğince, Edime Merkez Yeni Mah. 16 Muradiye Mah. Sayfa 395, pafta: 146. ada: 746. parsel: 6"dakı taşınmazın ma- liklen olan Dervış oğlu Ali 1<4 hisseye. Ayşe \/4 hisse- ye. Rukıye 1 4 hısseye. Alı kızı Fatma 1'4 hisseye sahip olan şahısların vapılan aramalara rağmen kim olduğu, ölü mü sağ mı olduğu. açık adresınin ne olduğu ve mirasçı- lannın kimler olduğu tespıt edilemediğınden. sağ ise ken- dısinın. ölmüş ise mırasçılannın sıfatlannı belırterek üç ay içensınde mahkememıze müracaat etmelen, müraca- at edenler olmadığı takdırde, mirasçıların ıstıhkak dava- sı haklan saklı kalmak kaydı ile dava konusu bu taşın- mazın MK'nın 534'üncü maddesı gereğince Hazıne'ye intikaline karar venleceği hususu ilan olunur. Basın: 17116 Dünya Çocuklanna '23Nisan Anı Belgesi' 2 3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, güzel Türkiyemizin ve dünyanın ilk ve tek çocuk bayramıdır. 1980'lerden beri dünyanın dört bucağındaki küçüklü- büyüklü ülkelerin, yannın büyükleri olacak çocuklannı konuk ederek birlikte coşkuyla kutluyoruz. Bizlere bu eşsiz güzelliği armağan eden öndenmiz ve başöğretmenımiz Mustafa Kemal Atatürk'ü şukranla anmamak mümkün mü? Dünya devletlerinin temsilci çocuklanmn katılımıyla evTenselleşen 23 Nisan Çocuk Bayramı haftasında, önümüzdeki 21'. yüzyılın savaşsız. banşlı dünyasının tohumlannı ekiyoruz. Yeşermesine örcülük ediyoruz. katkıda bulunuyoruz. Çünkü bugünün ilköğretım çağındaki çocuklan. yakın gelecek yıllarda ülkelerinin yöneticıleri olacaklardır. İlk yönetim deneyimlerini TBMM'de toplanarak Dünya Uluslan Meclisi'nin çekirdeğini oluşturuyorlar. Din-dil-ırk-renk-cins farkı gözetmeyecekler. Dünya çocuklannın her yıl ülkemizde birlikte kutladıklan ve kaynaştıklan, kurduklan dostluklannı, gezdiklerini, gördüklerini, yaşadıklannı, Türk konukseverliğini yaşamlan boyunca . ünutmalan mümkün değiL Tüm bu birlikteliğin özel ve genel güzel anılan, fotoğraf ve filmlerle sabitleştiriliyor. Ancak bu izlenceler, tüm katılımcılarda bilgi-belge olarak kalınıyor. Belirli ellerde kalıyor. Coşkuyla yaşanan güzel anılan, su gibi akıp geçen zamanın unutulamaz izlerini, çocuklanmızın ve konuklanmızm birbirinden aynlırken. yüzlerinde beliren hüzün, gözlennden akan gözyaşlannın sürecine bırakmamalıyız. Çocuk olsun yönetici olsun. yerli- yabancı her katılımcıya, yaşamlan boyunca saklayacaklan, iş ve evlerinde sergileyecekleri, tanıdık ve bıldıklenne, goruria sunacaklan birer belge vermeliyiz: 23 Nisan Dünya Çocuklan Bayramı ve Meclisi'ne katılım Onuru Anı Belgesi armağan etmeliyiz. Bu anı belgenin gelecekte büyük yararlan görülecektir. Türk dostlan artacaktır, yaygınlaştınlacaktır. Anı- belgede: Atamızın silueti, Türkiyemizin bazı belirli çizgileri, katılan tüm ülkelerin bayraklan, bir de katılımcının katıhm günlenndeki bir son fotoğrafi ile bezenirse daha da değer kazanır. Bu önerim, bu yıl katılanlarla geçen yıllann katılımcı çocuklanna da verilmeli. Geçen yıllarda katılanlara, katılım kanallan ve dış temsilciliklerimizle „ sürpriz bir hatırlanma ve tanıtım olur. Aynca. Türkjye'yi tarutıcı bazı kitapçıklann da Turizm Bakanlığı'nca her katıluncıya dagıtılması da, konuk çocuklann ülkelerine döndüklerinde ailelerine ve arkadaşlanna izlenimlerini aktarmada kalıcı ve kolay anlatımı sağlar. Böylece, 23 Nisan Çocuk Bayramı, evrensellikte daha çok derinlik ve yaygınhk kazanır. Unutulmaz ve silinmez izler bırakır. Ülkemiz turizminin uluslararası böyutunun pekişmesine de yardımcı olur. PENCERE Dün - Bugün - Yarın... Tam 34 yıl önce, 18 Eylül 1963 günü, bu köşede çıkan yazıdan küçük bir alıntı: Imam-hatip okullanna bu yıl 600 öğrenci alına- cak!.. Pek güzel!.. Ya tanm okullanna?.. 1600 mü?.. 2600 mü?.. 4600 mü?.. Hayır, hayır.. Sadece 500.. Imam-hatip okullanna 600, tanm okullanna 500... Yapılan hesaplara göre 40.000 tanm eğitimigör- müş elemana ihtiyacı var bu ülkenin!.. Demek ki seksen yıl ya da yüz yıl sonra bu rakama ulaşaca- ğız Imamlanna okulaçıp tanmcılanna boşveren mil- letiz; tarlalanmızdan çok mezarlarımızı düşündü- ğümüz için birbirimizi kutlayalım." • Yıne aynı yazıdan bir alıntı daha: "Yol yaptık, araba ithal ettik, arabalara mavi na- zarboncuklan, atnalı, sarmısak, maşallah, bismil- lah diye Tann sigortalan takıp bastık gaza!.. Hal-i pürmelalimiz şöyle: 'Dünün adamları, bugünün yollannda, yannın arabalannı kullanıyorlar.' ; Ve sonra kaza, kaza, kaza... ' Melih Ergin'/n son şiir kitabında 'Gâvur lcadı' di- ye bir şiiri var: Hoparlörlü ezan vakti Hac seferleri reklam saati ^ Tann yoluna en ucuz araç .'} \ Konforlu güven otobüsleri Yatarkoltuklu." -? • * Görüldüğü gibi gıde gıde birarpa boyu yol almı- şız; ama arpa ektik de dan mı çıktı?.. Ne ekmişsek onu bıçiyoruz. Imam-hatip okullannda öğrenci sayısı yanm m'rt- yona tırmandı. Trafik kazalan da katbekat arttı. Son bayram tatili, bugünün yollannı, yannın ara- balanyla mezbahaya çeviren dünün insanlanyta do- lup taştı. imam okulları ise bıçak sırtındaki Türk^ ye'nin "Şeriat mı laiklik mi?" sorununda can dama^ rı... 196O'lı yıllardan bu yana yaza yaza hokkada mü- rekkep, söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti... Ne bitmez tükenmez işmiş bu!.. ; • •'. i Ancak geldik bir yol ağzına!.. Türkiye seçimini yapacak, adam gibi çağdaş dü- zeni yeğleyecektir. Konu yüzeysel siyasetle, asker-sivil gargarasry^ la, soyut politikatartışmasıyla kavrayamayacağımız ve çözemeyeceğımiz bir aşamaya ulaştı. 196O'II yıllardan bu yana şerıatçılığa yapılan yatırımın yan| sıra az çok gelişen sanayi burjuvazısi büyük kent-; lerde oluştu: Avrupa Birlıği'ne katılmak için laikliğe dayalı çağdaş demokratik düzeni temellenne otur- tacak bir atılım gerekiyor. Çünkü bir yandan Avaı- pa'nın Hıristiyan yobazları "Türkiye Islam ülkesidir; istemezük" diyorlar; öte yandan bizim şeriatçı ta^ kımı ülkeyi dinci devlet düzenine sürüklemeye ça- balıyoriar; bu ikilemi sıfırlamak için gerekli kararıri verilmesi gerek... ; • • !•' - •" '.' .,-!k:ri ! Halkı yukarıdan aşağıya parselleyerek faik yüz-; de 80 çogunluğu, dinci yüzde 20'ye teslim eden li-; der takımı aklını başına toplamadıkça halk ordunur arkasında toplanacak... Anadolu halkı, yannki dünyanın eşiğinde, bugün-! kü Türkiye politikasını oluşturan dünkü liderierirl eünde bir trafik kazasına kurban olmak istemiyor.', ACI KAYBMIZ Sendikamız kurucusu ve yöneticilerinden değerli öğretmen arkadaşımız RIZA ALPAY'ı kaybettik. Ailesine ve örgütümüze başsağhğı dileriz. EĞİTİM-SEN GENEL MERKEZİ Emekli Sandığfna bağlı olan emeklilere ücretsiz, diğer kurumlara bağlı olanlara indirimli total protez (damaklı) İ.Ü. DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ Akşam 19.00'dan sonra Tel: 507 07 42 30 yıl Türk milli eğitiminde okuyan. araştıran, sorgulayan, Atatürk ilkelerine ve laık cumhuriyete bağlı binlerce öğrenci yetiştiren can dostumuz ŞENAY ORTAKÖYLÜOĞLU 19 Nisan 1997 Cumartesı günü bızleri acılar içınde bırakıp sonsuzluğa göç etti. Daha güzel, daha msanca, daha yaşanılır bir dünya özlemıvle vaşayan güzel bir insandı o.. Dünyayı, memleketi. insanlan seviyordu. Doğru yaşamaya. kendı doğrulannı bulmaya çalışmanın dıngınlığıni taşıyordu. Ve bu dinginliğı içinde bahann en güzel günlerinde, sevdığı yerde, sevdıği adamın kollannda yakaladı ölüm onu. Toprağa verdiğimiz 50. doğum gününe dek Ali'sine iyi eş. Demet ve Levent'e iyi anne. bizlere iyi dost öğrencilenne iyi öğretmen oldu. Şenay'ımızın sevgı ve hoşgörü dolu vüreği artık çarpmıyor. Bızler, uzun yıllar onunla aynı ailenin bıreylen olmanın mutluluğunu yaşayan ve paylaşan "VEFA"lı dostlan onu çok özleyeceğız Anılan yüreğimizde yaşayacak. Sevinç-Hakkı-İIkay Baliç. Aysel Özcanh. Sema- Nurettin Ozkan, Ibrahim Ozdemir, \.-ıınıan-Zeki Ozdcmir. Tolpa-.\rsel Tekin, Semahat-Metiıı Bilaıı ZEVTİNBLRNU SULH HUKUK MAHKEMESl EsasNo: 1997-127 - Karar No: 1997.İ89 Hâkım: Kemal Güzel 20998 Kâtıp: Zarif Nalbantoğlu Hüküm Özetı: Mahkememize ait 4.3.1997 tarih 1997-127 esas. 1997 189 karar sayılı ilamla Hasan Çağ- lar Baş vesavet altına almarak kendisine kardeşı Melih Baş vasi tayın edılmıştir. 4.3.1997 Basın: 17357
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle