Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1997 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Dinsel Eğitimin Dogmaları
VECİHt TİMUROĞLü
0 nsana %e ınsanlığa yaraşır yöne-
I
limlere. bu yönelımlerle yaratıl-
mış yaşam biçimlerine "hiima-
nizma'"diyebiliriz. Genişanlam-
da, insanın gelışme ve doğayı in-
sanlaştınma çabasından, doğanın
ona sunduğu yeteneğinden, onun onu-
runa ve kişiliğıne olan saygıdan hare-
ket ederek, bireyin "yaraöcı güçler"ini
ve becerilerini. toplumsal tüzeyı sağla-
mak amacıyla eğitmek. hümanist dav-
ranmak anlamına gelir. Tarih boyunca,
bu amaçla üretilmış düşünlerin tümü-
ne -
*hümanizınr
' adı venliyor. "Hiima-
nizm"i. tarihin tek bir ev resine indırge-
mek, insanlık tarihini, ınsan onuruna
uygun olmayan söylenceler olarak ka-
bul etmek olur. tnsanoğlu, her dönem-
de, insanlığın onuru iç;n savaşım ver-
miştir. Kavramı, tapınaklaregemenliği-
ne karşı. insanın toplumsal ve ekono-
mik özgürlük savaşımı olarak ele alır-
sak, hümanizmı. "dindıs,ı çıkışlar" diye
niteleyebiliriz. ICısası. "hümanist dü-
şünce"1
, "dindışı" yani layık (laik) an-
layışla örtüşür.
insanlık tarihinin her döneminde hü-
manist düşüncelerve çabalarolmuştur.
Bu düşünceler ve çabalar. var olan so-
mut tarihsel koşullara göre oluşmuş sı-
nıflann çıkarlan ve gereksınımleri ta-
rafından belirlenmiştir. Ama hangı bo-
yutta ve nitelikte olurlarsaolsunlar, bü-
tün hümanist düşünceleri ve çabalan
birbirlenne bağlayan ortak öğeler var-
dır. Kuşkusuz. ilkçağ düşünürlerinın
"hûmanizmler"i ile Rönesans aydınla-
nnın ve "Marksçı devrimciler"in "hü-
manizm" anlayışlan, birbirlerinden
keskin çizgilerle aynlırlar. Ilkçağın en
belirgın hümanizmi, eski Yunan felse-
fesinde görülür. Eski Yunan düşünürle-
n, her insanın yeteneklen doğrultusun-
da bedence ve zihince geliştirilmeleri
gereğini, insanlık sorunu olarak görü-
yorlardı. Burjuva toplumunun hüma-
nizmi. önce, Rönesans döneminde or-
taya kondu. Rönesans aydınlan. eski
Yunan düşüncesini ve Roma hnkukunu
yeniden yaşam biçimi yapmak isterken,
"hümanizm"i, "feodal toplum düze-
ni"ne karşı bir savaşım yolu olarak kul-
landılar. Aydınlanma hareketi, daha so-
mut bir hümanist öğreti geliştirdi. "Öz-
gür insan",aydınlanmacılann yaratmak
ıstedikleri "insan tipi" idi. Aydınlan-
macılar, özgür insanın feodal sömürü-
den ve baskıdan anndınlarak yaratıla-
bileceğini ileri sürdüler. Serfsısteminin
yok edilmesini, köylülerin de, emekle-
rini özgürce ücretle satabilmelerini, üc-
retli emeğin yaşama geçirilmesini iste-
diler.
Sosyalistler, sömürüden ve baskıdan
kurtulmanın tek yolunun işçi sınrfnun
tarihsel işlevi ile bağıntıh olduğunu sa-
vundular. Sömürüden ve baskıdan ann-
dınlmış bir toplum, salt sanatsal ve dü-
şünsel sergilemelerle yaratılamaz. Hü-
manist istemler, yaşama geçırilebilme-
lıdir. Sosyalistler, hümanizmi, gerçek
yaşamda geçerliği olan, uygulanabilir
bir öğreti olarak görürler. Sosyalist hü-
manizmi şöyle özetleyebiliriz: "İnsanı
uşaklaştıran. aşağılayan, hor gören, sö-
mürcn tüm iüşkileri toplumsal yaşam-
dan çıkannak." Işçiler ve sömürülen
tüm toplum katmanlan. kendi yaşam
koşullannın geçerli olduğu bir toplum
düzenini kurmadan, özgürlüğe kavuşa-
mazlar.
lnsanı sömürüden ve baskıdan kurta-
rabilmek için, önce, "insanı sevmek"
gerekiyor. lnsanı sevmenin tek yolu.
dogma'lann ve korkulann kişilik üze-
rindeki olumsuz etkilerini yok etmek-
tir. Insan, en eski Mezopotamya söylen-
celennde, topraktan yaratıldığı söyle-
nen en üstün canlıdır.
Kutsal kitaplar da, bu söylencelere
dayanarak. insanın atası olan Adem'in
topraktan yaratıldığını yazmışlardır.
Kuran'a göre, insanın yaratılması. Tan-
n'nın gücünün belgesidir (Rum Sure-
si, ayet 20). Yaratıldığımız toprağın ya
da çamurun nitelikleri çelişkili olarak
bildirilse de, tüm canlılann en "şeref-
B"si olduğumuz yadsınrruyor. Bu en.
güzel yaratık (ahsenü'l takvim), yazık
ki, Tann'nın istedifi gibi olmuyor. "Ge-
beresi (kutüe) insan, ne de nankördür!"
((Abese Suresi. ayet 17). Bu geberesi
varlığın yaratılmasının gerekçesı "kul-
luk etmesi"dir. Cinler ve insanlar, Tan-
n'ya kulluk etsinler diye yaratılrruşlar.
(Zâriyât Suresi. ayet 56). Bu kullann
görevlerini yerine getırebilmeleri için
de, "şeriaflar gönderilmiştir.
"Kul",özgürlüğü olmayan, başkala-
nnın egemenlikleri altında kullanılan,
para ile satın alınan erkek köledır. Os-
manlı, Yeniçeri'ye "kul" der. Yeniceri
ağası, "kul ağası"dır. "Küçük zabit-
lerr
e (gedikli subaylar) "kul çavuşu"
deniyordu.
Cariyelikten gelen kadınlara yakıştı-
nlan nitem de l4
kuldnsi"dir, onlar, "ha-
ıum" olamazlar (cariyelikten gelen ka-
dınlara "hanım" derumeye başlanması,
Tanzimat'tan sonradır). Tann. çok üs-
tün yarattığı bu yaratığma hiç saygl
duymaz, onu sürekli aşağılar. Bu zaval-
lı kul, kendisine çok "yazık eden bir
bilgisizdir" (tbrahim Suresi, ayet 34).
Ona "nimet verilse^büyüklere yüz çe-
vırir, kötülük görünce de "umutsuzhı-
ğa düşer" (Isrâ Suresi, ayet 83). Tann,
Adem'in uğruna dışladığı Şeytan'ın
oyuncagı yapar bu onurlu kulunu! Şey-
tan, insanı kandınr. Tann, şeytana uy-
duğu için insanı cezalandınr. Şeytan da,
kandınp yoldan çıkardığı insanı,
Adem'in dölünden olduğundan yar-
dımsızbırakır. Zavallı insan, kandınlır-
ken. Tann tarafından. cezalandınldık-
tan sonra da, şeytan tarafından yalnız
bırakılır (Furkan Suresi, ayet 27, 28,
29).
Doğrusu, insana karşı en ufak bir
hoşgörü yok. Tann, "inrir, zeytin, Sina
Dağı ve kent (Mekke) adma" ant içiyor
ki, "insanı en güzel yarafmıştır. Ne ki,
bu en güzel yaratığıru, kulluk görevle-
rini aksattığında, aşağılann aşağısına
(esfela safıline) atmıştır. lnsanlann ço-
ğu (cinlerin de), doğrudan cehennem-
lik yaratılmışlardır. "Hamdolsun ki,
cinlerin ve insanlann birçoğunu cehen-
nem için yarattık. Bunlann yürekleri
vardır, ama onunla algüayama/Jar, göz-
leri vardır göremezler, kulaklan vardır
işhemezkr, iştc böyleleri hayvanlar gibi-
dir, hatta daha şaşkındırlar, iste onlar-
dır aymazlar" (Arâf Suresi, ayet 179).
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Tev-
rat'tan, Incil'den, ve nakBolmayan din-
lerin kutsal kitaplanndan birçoİc örnek-
leri bulabiliriz. Salt Islam dinine özgü
değil, insana hor bakış. Tüm dinler,
"korkutma ve cezalaDdırma" ilkeleri
üzerine kunılmuştur. Tannlar, insanla-
n ayınyorlar. Tannlara ve buyruklan-
na bağlı olanlar başka türlü davrana-
mazlar. lslarrun tannsı, kadın ve erkek
kullanm, "inanırerkeklerveinanırka-
dınlar, boyun eğen erkekler ve boyun
eğen kadmlar" dıye ayınr. Kuşkusuz
Tann'nın buyruguna inançla bağlı
olanlar, bu buyruklann dışına çıkama-
yacaklardu".
Görülüyor ki, dinler, evrensel insan
sevgisini geliştirememişlerdir. Dinsel
ınanç, çok bireysel bir durumdur.
Ölümden sonraki yaşam için, her birey,
istediği gibi inanabilir. Ancak, yaşam
içindeki insanı, dinsel eğitimin dog-
ma'lanna tutsak kılmak, gerçekten in-
sanlık suçudur. Kesintisiz sekiz yıllık
eğitim, çağımızm gelişmeleri karşısın-
da yetersiz de olsa, gelecek kuşaİdan.
dogma'lardan ve baskılardan kurtar-
mak, özgürleştırmek için gereklidir.
Düşünceyi özgürieştirmenin tek yolu,
onu dogmalardan kurtarmaktır. Din-
sel eğitimle ancak dogma'lar güçlendi-
rilir.
ARADABIR
TURGAY NAR o™. zarı
Armstrong ve Atatürk
işgal yıllarında istanbul'da. ingiliz Gizli Servisi (In-
telligence Service) ajanı olarak görev yapan H. C.
Armstrong, emperyalist işgalin büyük yenilgisin-
den sonra Türkiye'den ayrılıp 1932 yılında Ingilte-
re'de bir kitap yayımlar: Bozkurt...
Emperyalizmin Anadolu yenilgisi, aynı zamanda
onun tarihteki en büyük yenılgısidir de... Bu yenil-
ginin ezikliğinin göstergelen. bugün bıle hem içte,
hem dışta sürekli uç vermekte; Anadolu halkının
bağımsızlık kimliğinin üzerınde akıl almaz oyunlar
biçiminde ortaya çıkmaktadır.
İngiliz ajanı Armstrong ve "hırsız" arkadaşlan için
bu savaş elbette bitmiş değıldi. Geriye döndükle-
rinde Türkiye halkına, Mustafa Kemal'e saldırıla-
nnı sürdüreceklerdı. Bozkurt adlı bu kitabın Ingil-
tere'de yayımlanmasıyla uyandırdığı yankı, emper-
yalistlerin çarprtıcı propagandalarının olduğu kadar,
Mustafa Kemal'in kişiliğini iyi bilenlerin tepkisinin
de bir göstergesi olmuştur. Kitabın Türkiye'ye giri-
şı hükümet tarafından yasaklanır. Daha sonra Mus-
tafa Kemal, kitabın varlığı konusunda bilgilendiril-
diğinde, hükümetın yurda gırişini yasakladığı bu
kitabın olduğu gibi çevrilmesini isteyerek halktnın
doğruyu ve yalanı ayrımsayabilecek sağduyuya
sahip olduğuna inancını, her zaman olduğu gibi
yeniden göstermiştir.
Bozkurt adlı bu kitap, kurnazlıklarla dolu, deyim
yerindeyse psikolojik savaş amaçlı bir kitaptır.
Armstrong, sözde Mustafa kemal 'i överken onun
aydınlanmacı duyarlılığının anlaşılmasında yanıltı-
cı, çarpıtıcı düşüncelerin oluşumuna kapı açmaya
çalışır. Armstrong'a göre Mustafa Kemal, büyük
, bir askeri dehadır. Ama yanlış zamanda yaşamış-
tı. Örneğin, Cengiz Han ya da Timurlenk döne-
minde yaşasaymış, onlar gibi büyük bir komutan
olabilirmiş...Oysao, "ucuzsiyasettuzaklan", "kü-
çük reformlar" ile "bön ve ağırkanlı bir halkı" pe-
şine takarak boş hayaller peşinde koşmuş bir su-
baydır... Buna benzer sayısız yalan ve saptırmalar...
,Vna bunlar öylesine bir anlatım biçimıyle veriliyor
<i, (sözde) övgüler bile karalamalann destekleyici-
5İ olarak kurgulanıyorkitapta... "Överekyoketme"
aktiği...
Kitap, elbette, "Doğu"halklarınınemperyalizme
<arşı direniş hareketini kırmayı amaçlıyordu. Bunu
ia Mustafa Kemal'in kişiliğıne saldırmakla yapma-
/a çalışıyordu. Bugün palazlanmaya çalışan geri-
;ilerin de uygulamaya çalıştıkları Mustafa Kemal
atatürk düşmanhğı aynı söylemı taşımıyor mu?
<\rmstrong'la söz gelimı Mezarcı ya da mezarcılar
arasında ne fark var? Biri geçmişte Mustafa Ke-
nal'e İngiliz emperyalizmi söylemiyle saldırmıştı,
Dbürü ya da öbürleri ise bugün Arap emperyalizmi
söylemiyle saldırmaya çalışıyor. Taktik ve hedef ay-
nı...
Daha sonra (1932 yılında) Mustafa Kemal Ata-
rürk, Armstrong'un Bozkurt adlı kıtabındaki yalan-
arını, çarpıtma ve yanlışlarını Necmettin Sadak'a
dikte ettirerek yanıtlar. Aynı yıl Akşam gazetesinde
/ayımlanır. 1955 yılında da Niyazi Ahmed Banoğ-
lu'nun "Yabancı Gözü İle Atatürk Sensi Yayınla-
T"nda Armstrong'dan Bczkurt Mustafa Kemal ve
tftiralara Cevap adıyla kitaplaşır. Bir süre önce de
Sadi Borak'ın derlediği bu kitabın yeni basımı, Ra-
him Tanm'ın sadeleştirmesiyle yayımlandı: Ata-
türk'ün Armstrong'a Cevabı (Kaynak Yayınları).
Atatürk, Armstrong'a yanıtlarıyla emperyalizmin
tarih tahrifatçılığını gözler önüne serıyor. Armst-
rong ve benzerleri, yenilgileriyle, yalan ve ikiyüzlü-
lüklerıyle tarihte kaldılar. Mustafa Kemal ise aydın-
lık Türkiyesi'yle...
ILAN
T.C.
EDİRNE 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ
Sayı: 1997,16
Davacı Hazıne vekılı tarafından açılan tapu ıptalı ve
tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında veri-
len ara karan gereğince,
Edime Merkez Yeni Mah. 16 Muradiye Mah. Sayfa
395, pafta: 146. ada: 746. parsel: 6"dakı taşınmazın ma-
liklen olan Dervış oğlu Ali 1<4 hisseye. Ayşe \/4 hisse-
ye. Rukıye 1 4 hısseye. Alı kızı Fatma 1'4 hisseye sahip
olan şahısların vapılan aramalara rağmen kim olduğu, ölü
mü sağ mı olduğu. açık adresınin ne olduğu ve mirasçı-
lannın kimler olduğu tespıt edilemediğınden. sağ ise ken-
dısinın. ölmüş ise mırasçılannın sıfatlannı belırterek üç
ay içensınde mahkememıze müracaat etmelen, müraca-
at edenler olmadığı takdırde, mirasçıların ıstıhkak dava-
sı haklan saklı kalmak kaydı ile dava konusu bu taşın-
mazın MK'nın 534'üncü maddesı gereğince Hazıne'ye
intikaline karar venleceği hususu ilan olunur.
Basın: 17116
Dünya Çocuklanna '23Nisan Anı Belgesi'
2
3 Nisan Ulusal
Egemenlik ve
Çocuk Bayramı,
güzel
Türkiyemizin ve
dünyanın ilk ve
tek çocuk bayramıdır.
1980'lerden beri dünyanın
dört bucağındaki küçüklü-
büyüklü ülkelerin, yannın
büyükleri olacak
çocuklannı konuk ederek
birlikte coşkuyla
kutluyoruz. Bizlere bu eşsiz
güzelliği armağan eden
öndenmiz ve
başöğretmenımiz Mustafa
Kemal Atatürk'ü şukranla
anmamak mümkün mü?
Dünya devletlerinin
temsilci çocuklanmn
katılımıyla evTenselleşen
23 Nisan Çocuk Bayramı
haftasında, önümüzdeki 21'.
yüzyılın savaşsız. banşlı
dünyasının tohumlannı
ekiyoruz. Yeşermesine
örcülük ediyoruz. katkıda
bulunuyoruz. Çünkü
bugünün ilköğretım
çağındaki çocuklan. yakın
gelecek yıllarda ülkelerinin
yöneticıleri olacaklardır. İlk
yönetim deneyimlerini
TBMM'de toplanarak
Dünya Uluslan Meclisi'nin
çekirdeğini oluşturuyorlar.
Din-dil-ırk-renk-cins farkı
gözetmeyecekler.
Dünya çocuklannın her yıl
ülkemizde birlikte
kutladıklan ve
kaynaştıklan, kurduklan
dostluklannı, gezdiklerini,
gördüklerini, yaşadıklannı,
Türk konukseverliğini
yaşamlan boyunca .
ünutmalan mümkün değiL
Tüm bu birlikteliğin özel
ve genel güzel anılan,
fotoğraf ve filmlerle
sabitleştiriliyor. Ancak bu
izlenceler, tüm
katılımcılarda bilgi-belge
olarak kalınıyor. Belirli
ellerde kalıyor. Coşkuyla
yaşanan güzel anılan, su
gibi akıp geçen zamanın
unutulamaz izlerini,
çocuklanmızın ve
konuklanmızm birbirinden
aynlırken. yüzlerinde
beliren hüzün, gözlennden
akan gözyaşlannın sürecine
bırakmamalıyız. Çocuk
olsun yönetici olsun. yerli-
yabancı her katılımcıya,
yaşamlan boyunca
saklayacaklan, iş ve
evlerinde sergileyecekleri,
tanıdık ve bıldıklenne,
goruria sunacaklan birer
belge vermeliyiz: 23 Nisan
Dünya Çocuklan Bayramı
ve Meclisi'ne katılım
Onuru Anı Belgesi armağan
etmeliyiz. Bu anı belgenin
gelecekte büyük yararlan
görülecektir. Türk dostlan
artacaktır,
yaygınlaştınlacaktır. Anı-
belgede: Atamızın silueti,
Türkiyemizin bazı belirli
çizgileri, katılan tüm
ülkelerin bayraklan, bir de
katılımcının katıhm
günlenndeki bir son
fotoğrafi ile bezenirse daha
da değer kazanır. Bu
önerim, bu yıl katılanlarla
geçen yıllann katılımcı
çocuklanna da verilmeli.
Geçen yıllarda katılanlara,
katılım kanallan ve dış
temsilciliklerimizle „
sürpriz bir hatırlanma ve
tanıtım olur. Aynca.
Türkjye'yi tarutıcı bazı
kitapçıklann da Turizm
Bakanlığı'nca her
katıluncıya dagıtılması da,
konuk çocuklann
ülkelerine döndüklerinde
ailelerine ve arkadaşlanna
izlenimlerini aktarmada
kalıcı ve kolay anlatımı
sağlar. Böylece, 23 Nisan
Çocuk Bayramı,
evrensellikte daha çok
derinlik ve yaygınhk
kazanır. Unutulmaz ve
silinmez izler bırakır.
Ülkemiz turizminin
uluslararası böyutunun
pekişmesine de yardımcı
olur.
PENCERE
Dün - Bugün - Yarın...
Tam 34 yıl önce, 18 Eylül 1963 günü, bu köşede
çıkan yazıdan küçük bir alıntı:
Imam-hatip okullanna bu yıl 600 öğrenci alına-
cak!.. Pek güzel!.. Ya tanm okullanna?..
1600 mü?.. 2600 mü?.. 4600 mü?..
Hayır, hayır..
Sadece 500..
Imam-hatip okullanna 600, tanm okullanna
500...
Yapılan hesaplara göre 40.000 tanm eğitimigör-
müş elemana ihtiyacı var bu ülkenin!.. Demek ki
seksen yıl ya da yüz yıl sonra bu rakama ulaşaca-
ğız
Imamlanna okulaçıp tanmcılanna boşveren mil-
letiz; tarlalanmızdan çok mezarlarımızı düşündü-
ğümüz için birbirimizi kutlayalım."
•
Yıne aynı yazıdan bir alıntı daha:
"Yol yaptık, araba ithal ettik, arabalara mavi na-
zarboncuklan, atnalı, sarmısak, maşallah, bismil-
lah diye Tann sigortalan takıp bastık gaza!.. Hal-i
pürmelalimiz şöyle:
'Dünün adamları, bugünün yollannda, yannın
arabalannı kullanıyorlar.' ;
Ve sonra kaza, kaza, kaza... '
Melih Ergin'/n son şiir kitabında 'Gâvur lcadı' di-
ye bir şiiri var:
Hoparlörlü ezan vakti
Hac seferleri reklam saati ^
Tann yoluna en ucuz araç .'} \
Konforlu güven otobüsleri
Yatarkoltuklu." -?
• *
Görüldüğü gibi gıde gıde birarpa boyu yol almı-
şız; ama arpa ektik de dan mı çıktı?..
Ne ekmişsek onu bıçiyoruz.
Imam-hatip okullannda öğrenci sayısı yanm m'rt-
yona tırmandı.
Trafik kazalan da katbekat arttı.
Son bayram tatili, bugünün yollannı, yannın ara-
balanyla mezbahaya çeviren dünün insanlanyta do-
lup taştı. imam okulları ise bıçak sırtındaki Türk^
ye'nin "Şeriat mı laiklik mi?" sorununda can dama^
rı...
196O'lı yıllardan bu yana yaza yaza hokkada mü-
rekkep, söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti...
Ne bitmez tükenmez işmiş bu!.. ;
• •'. i
Ancak geldik bir yol ağzına!..
Türkiye seçimini yapacak, adam gibi çağdaş dü-
zeni yeğleyecektir.
Konu yüzeysel siyasetle, asker-sivil gargarasry^
la, soyut politikatartışmasıyla kavrayamayacağımız
ve çözemeyeceğımiz bir aşamaya ulaştı. 196O'II
yıllardan bu yana şerıatçılığa yapılan yatırımın yan|
sıra az çok gelişen sanayi burjuvazısi büyük kent-;
lerde oluştu: Avrupa Birlıği'ne katılmak için laikliğe
dayalı çağdaş demokratik düzeni temellenne otur-
tacak bir atılım gerekiyor. Çünkü bir yandan Avaı-
pa'nın Hıristiyan yobazları "Türkiye Islam ülkesidir;
istemezük" diyorlar; öte yandan bizim şeriatçı ta^
kımı ülkeyi dinci devlet düzenine sürüklemeye ça-
balıyoriar; bu ikilemi sıfırlamak için gerekli kararıri
verilmesi gerek... ;
• • !•' - •" '.' .,-!k:ri !
Halkı yukarıdan aşağıya parselleyerek faik yüz-;
de 80 çogunluğu, dinci yüzde 20'ye teslim eden li-;
der takımı aklını başına toplamadıkça halk ordunur
arkasında toplanacak...
Anadolu halkı, yannki dünyanın eşiğinde, bugün-!
kü Türkiye politikasını oluşturan dünkü liderierirl
eünde bir trafik kazasına kurban olmak istemiyor.',
ACI KAYBMIZ
Sendikamız kurucusu ve yöneticilerinden
değerli öğretmen arkadaşımız
RIZA ALPAY'ı
kaybettik. Ailesine ve örgütümüze başsağhğı
dileriz.
EĞİTİM-SEN GENEL MERKEZİ
Emekli Sandığfna bağlı olan emeklilere
ücretsiz, diğer kurumlara bağlı olanlara
indirimli total protez (damaklı)
İ.Ü. DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ
Akşam 19.00'dan sonra
Tel: 507 07 42
30 yıl Türk milli eğitiminde okuyan. araştıran, sorgulayan,
Atatürk ilkelerine ve laık cumhuriyete bağlı binlerce
öğrenci yetiştiren can dostumuz
ŞENAY
ORTAKÖYLÜOĞLU
19 Nisan 1997 Cumartesı günü bızleri acılar içınde
bırakıp sonsuzluğa göç etti.
Daha güzel, daha msanca, daha yaşanılır bir dünya
özlemıvle vaşayan güzel bir insandı o.. Dünyayı,
memleketi. insanlan seviyordu. Doğru yaşamaya. kendı
doğrulannı bulmaya çalışmanın dıngınlığıni taşıyordu. Ve
bu dinginliğı içinde bahann en güzel günlerinde, sevdığı
yerde, sevdıği adamın kollannda yakaladı ölüm onu.
Toprağa verdiğimiz 50. doğum gününe dek Ali'sine iyi eş.
Demet ve Levent'e iyi anne. bizlere iyi dost öğrencilenne
iyi öğretmen oldu.
Şenay'ımızın sevgı ve hoşgörü dolu vüreği artık
çarpmıyor. Bızler, uzun yıllar onunla aynı ailenin bıreylen
olmanın mutluluğunu yaşayan ve paylaşan "VEFA"lı
dostlan onu çok özleyeceğız Anılan yüreğimizde
yaşayacak.
Sevinç-Hakkı-İIkay Baliç. Aysel Özcanh. Sema-
Nurettin Ozkan, Ibrahim Ozdemir, \.-ıınıan-Zeki
Ozdcmir. Tolpa-.\rsel Tekin, Semahat-Metiıı Bilaıı
ZEVTİNBLRNU SULH HUKUK MAHKEMESl
EsasNo: 1997-127 - Karar No: 1997.İ89
Hâkım: Kemal Güzel 20998
Kâtıp: Zarif Nalbantoğlu
Hüküm Özetı: Mahkememize ait 4.3.1997 tarih
1997-127 esas. 1997 189 karar sayılı ilamla Hasan Çağ-
lar Baş vesavet altına almarak kendisine kardeşı Melih
Baş vasi tayın edılmıştir. 4.3.1997
Basın: 17357