23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27NİSAN 1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Erkek egemen toplumda bir kadının konumu ve efendi-köle ilişkisi: 'Hizmetçiler' Kachn kmıligi ve erkek bedeııi... EMRE KOYUNCUOĞLU Tiyatro Oyunevi, Jean Genet'nin ünlü "Hizmetçiler'" oyununu Sahne Foks'ta saimelemeye başîadı. MahirGünşiray'ın yönettiğı oyunun dramaturjisi Çetin Sa- nkartal'a ait. Dekor ve kostümü de Cla- ude Leon'la SeHm Birsel üstlenmiş. Oyu- nım kahramanlan olan hizmetçi Solange veCTaire'i ve aynı zamanda da hanıme- fendiyi, Giinşiray rejismde üç erkek oyuncu; Tuter BirseL Erdinç Doğan ve Mahir Giinşiray canlandınyor. -Neden kaduı karakterleri erkek oyun- cularia canlandırmayı terdh ettiniz? MAHİR GÜNŞİRAY - Jean Genet, oyanlanndaki kadın rollerinin erkekler tarafindan oynanmasını istediğini söyler. Biz bunun nedenini araştırdık. Nedenine bakınca bize de uygun olduğunu gördü- ğümüzden tercihimizi bu yönde kullan- dık. Oyunun temasına bakarsanız, oyvınun salt bir kadın oyunu olmadığını görürsü- nüz. "Hinnetçller", efendi- köle ilişkisı- ni anlatır. Bir yandan da erkek egemen toplumda kadının konumunu ırdeler. Bu bağlamda baktığımızda aslında bir ölme- öldürme oyununa dönüşür, "Hizmetçi- ler". Kadın ya da erkek oyuncuyla oyna- nıyor olmasının pek bir önemi kalmıyor. Aynı zamanda da erkeklerle oynamanın, oyunun etkisinin artması adına belli avantajlan var. Bunlardan biri, kadınlar- la oynandığı zaman metinde yer alan her şe> çok "normal" bir düzlernde aktanl- Tiyatro Oyunevi, Jean Genet'nin "Hizmetçfler" oyununu Mahir Günşıray'ın yorumuyla Sahne Foks'ta sahneliyor. mış oluyor. Hizmetçi- efendi ilişkisi, ka- dınlar arasında bire bir düzlemde gerçek- leşmiş oluyor. Kadınlan erkeklerin oynamasının oyun açısından en önemli yanı, sıradışı bir durum yaratabilme. Bu, Genet'nin "sıradışıhga dayanan gövdesel bir şov ya- ratmak" düşüncesini de içenyor. Sahne- de yeni bir ifadenin coşkulu bir biçimde keşfedilmesini sağlamaktı amacımız. Er- kek oyuncularla, oyunda anlamla onun sesle ifade edilişi arasında bir mesafe ya- ratmış oluyoruz. Böylelikle sözlen ye- rinden oynatabiliyoruz ve yeniden algı- lanabilir hale getirme şansımız doğuyor. - Ancak metinde kadınlar arasındaki ifişki biçimi de vurgulanmıyor mu? Sah- nede ise erkekler arası bir ilişki biçimi is- ter istemez kunıluyor. Bu açıdan yoruma nasıl yaklaştmız? - Kadın-erkek sorununu ele alan bir Maria Callas, ölümünün 20. yılında ülkemizde ve Ingiltere'de bir oyunla anılıyor Tutkıduw diva'dan yaşam dersi • Terence Mc Nally'in Tony ödüllü, Broadvvay'de hâlâ oynanan "Masterclass" adlı oyunu Ingiltere'de sahneleniyor. Maria Callas'ın Amerika'da üniversitede ders verdiği dönemi anlatan, Memet Baydur'un Türkçeye çevirdiği "Masterclass"ı Türkiye'de de 9.Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nde Yıldız Kenter oynayacak. Kültiir Servisi - Opera sanatı, günümüzde uzun süre önce yitir- diğimız divalara duyulan özlemle özdeşieşmiş bir sanat neredeyse. Ünlu./Jrya. Maria Meneghi Callas. yaşamının son döneminde ûnûnü yitirmiş olmasına karşın ölümün- den yirmi sonra hâlâ milyonlann kalbinde ve zihninde yaşamaya de- vam edıyor. Ingiltere'de Terence Mc Nally'in Tony ödüllü "Mas- terclass" adlı oyunu Queen's The- ater'da sahnelenerek ünlü diva ölüm yıldönümünde anılıyor. Bro- advvay'de hâlâ sahnelenen Zoe CadvveU, Faye Dunavvay'in oyna- dıklan ve Fransa'da da Fanny Ar- dant'mn oynadığı oyunda Maria Callas'ı bu kez Patti LuPune oyna- yacak. "Masterdass" Maria Callas'ın sesini yitirdikten sonra Ameri- ka'da üniversitede verdiği "usta dersleri'ni anlatıyor. Callas, oyun- da opera öğrencilerine müzik der- si vermek yerine sesini yitirişini. Onasis'in kendisini terk etmesini, kavgalanni. acılannı, çocuk sahi- bi olamayışını, çocukluğunu ve opera anılanm anlatıyor. Memet Baydur'un Türkçeye çevirdiği "Masterdass"ı Türkiye'de de 9.Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali'nde Yıkhz Kenter oyna- yacak. Callas 'efsane' sıfatını tam anla- mıyla hak eden bir sanatçıydı. Sa- natının yanı sıra yaşam tarzına borçluydu bunu. Sanatçının Ona- sis'le yaşadığı evlilik dışı ilişki ve çiftin 'Christina' adlı yarta sürdük- leri yaşam. bütün söylenti ve dedi- kodulardan daha çok ilgi gördü. Sesi mi?.. Callas'ın sesinin ya- şamının son döneminde geçirdiği değişim birçok kişiyi şaşkınlığa uğratmıştı. Bu değişim hâlâ da tam olarak anlaşılabilmiş de- ğil. Callas yine de doğru yaşta doğru yerde bulun- ması bakımından şans- lıydı. Londra piyasası Callas'a ilgi duyuyordu. Covent Garden'la ya- km ilişkileri vardı. Ân- cak burada gördüğü il- giye karşın sadece 38 kez sahneye çıktığı göz önüne ahnırsa sanatçının Londra kariyeri de kısa kabul edi- lebilir. Sanatçı kariyerinin merdi- venlerini bir anda yükseldi. 10-12 yıl kadar kısa bir süre zirvede kal- dı. 1960'lardan sonra ise zanf, a- ma yalnız bir yan emeklı yaşamı sürdü. Henüz 53 yaşındayken de aramızdan aynldı. EMI firmasının Callas'ın en ün- lü olduğu dönemde uzunçalarlan pıyasaya sürmesi zamanlama açı- sısından tam anla- mıylamucize. Firma, 1952'de sanatçıyla anlaşarak Beat- les'tan sonra en; çok kâr elde ettıği çaliş- malara başladı. Bu dönemde dol- durulan 24 opera ve 11 resital bu- gün hâlâ en çok satılan discler ara- sında yer alıyor. Kesin doğum tarihı bile bilin- mese de 1923 yılınm aralık ayın- da doğan. New York'a göç etmiş bir Yunan ailenin çocuğu olan Ma- na Callas anne ve babası boşan- dıktan sonra-Atina'ya geri döndü. Savaştan sonra Verona piyasa- sında keşfedildi ve şef Tul- lio Serafin'le çalışmaya- başladı. Bu dönemde ol- dukça zengin bir adam olan Giovanni Meneghi- ni ile evlenen sanatçı kendisini yeniden keşfet- ti ve sade bir opera sanat- çısı iken karmaşık parçalan yorumlayan bir diva oldu. Artık herkes ondan söz ediyordu. Sahne üs- tündeki ve sahne dı- şındaki tutkusu kendisiyle özdeş- leşmişti. Ancak bugünler 1958'e kadar sürdü. Sanat- çı bu yıl ıçin- de önce Ital- yan cumhur- başkanı adına verilen gala- nın ortasında sa- lonu terk etti, La Scala'ya sırt çevirdi, yıl sonunda da Nevv York Metropolitan'dan kovuldu. Maria Callas sanatı açısından düşüş olarak değerlendirilebilecek bu oiaylan yaşadığı dönemde Onasis ile tanıştı ve evliliğini, işi- ni, kamuoyundaki saygınlığını bir kenara bırakıp Christina yatındakı yaşamına başladı. Sanatçı son ola- rak Covent Garden'ın yönetmen- lerinden Zefireffi'nin desteği ve ıs- ranyla 1964/65 sezonunda Tos- ca'da sahneye çıktı. 1971'72 ara- sında da Nevv York'ta Juilliard Üniversitesi'nde master dersleri verdi. Bu dönemde aşkı, kendine güvcni ve sesi sanatçıyı artık terk etmişti. Peki ünlü divanın sesi neden bu kadar çabuk bozulmuştu? Salt şan- cılığıyla değil, tiyatro yeteneğiyle de 2O.yüzyılın en büyük yetenek- lerinden olan Callas, aşklannda ol- duğu gibi oyunculuğunda da hep en uçlarda yaşamış, çok çeşitli rol- lerde oynamış, bu da olağandışı kariyerini belirlemışti. Gücün ve esnekliğin birleşimiydi bu. Callas'ın sanatının en önemli bi- leşenleri enerji, ateş ve tutkuydu. Ancak bu özelliklerini özel yaşa- mında da sergiliyordu. Hiçbir za- man geleneksel bir sanatçı olma- dı. Belki de onu bir efsane yapan buydu. Zor ve anlaşıhnaz bir in- sandı. Kendi yaşamını bir opera kahra- manını canlandınyormuş gibi oy- nadı. Bütün opera kadınlan gibi şarkı söyledi, acı çekti ve öldü. Kısa bir dönem de olsa dünyanın tutkulu, ateşli ve dınamık divasıy- dı Callas. Başkanlar westerni dahafazlu sever• Roosevelt tam bir sinema tutkunuvdu. Eisenhower, westernleri ve mûzikalleri seviyordu. Ronald Reagan, John Wayne'in bütün westernlerini ve kendisinin de rol aldıgı filmleri izlemişti. Kennedy'nin en fazla ilgi gösterdiği film 'Spartacus'tu. Nixon'un en beğendiği film ise 'General Patton'. George Bush, John Travolta'yı çok beğeniyordu. 'Kurtuluş Günü'nden çok etkilenen Clinton, 'Shine' filmini çok beğenmiş. Kültûr Servisi- Paul Fischer 1953 'e kadar Amerikan devlet başkanının yatında görev- li bir deniz askeriydi. Bir gün yatın komu- tanı askerleri sıraya dizip, sinemadan anla- yanlann öne çıkmasını istemişti. O gün öne yalnız çıkan Fischer. 1986'ya kadar tam 33 yıl Beyaz Saray'da başkanlara binlerce fıl- mi gösterme görevini yürütttü. 33 yılda yedi başkanın sinema zevkini öğ- renme olanağı bulan Fischer'ın ilk hi2met et- ti ği başkan, Eisenhower'dı. Sonra başagelen Hany Truman'ın sinema zevki, arada sıra- da izlediği vvestenılerden ibaretti. 20'li yıllarda Hollyvvood'a senaryolar yazmış Roosevelt ise tam bir sinema tutku- nuydu. Ocak 1943 'te ChurchüTle Casablan- ca'daki gizli görüşmesine giderken vizyona yeni girmiş bir filmi de yanında götürmüş- tü: 'Casablanca'. Filmi çok beğenen Churc- hill, Londra'ya döndükten sonra buluştuğu De Gaulle'e 'CasaUanca'dan söz etmişti. De Gaulle, Roosevelt'ten Ingrid Bergman ve Humphrey Bogart'ın başrolde olduğu fil- min bir kopyasını acilen istemişti. \Vesternleri ve mûzikalleri seven. ancak 'Casabianca'yı çok beğenen Roosevelt, filmi Churchill'e de izlettirmişti. Ronald Reagan, klasiklerin yanı sıra John VVayne'nin tüm westernlerine hayrandı. Robert Mjtchum'lu vvesternlerden nefret e- den Eisenhovver gibi John Kennedy'nin de sinema zevkine hitap edebılmek için hayli zorlanmıştı Paul Fischer. Filmlerden çok başrollerdeki kadın oyuncularla ilgilenen Kennedy. üç yıllık başkanlığı sırasmda Be- yaz Saray'da 20'ye yakm film izlemış, ço- cuklan için de uzun metrajlı çizgi fîlmler ge- tirtmişti. Kennedy'nin en fazla ilgi göster- diği film 'Spartacus'tu. Stanley Kubrkk'ın 65 milimetrelik filme çektiği 'Spartacus'u Beyaz Saray'daki makinede izleyemeyen Kennedy, VVashington'da bir sinemaya git- miş, geniş güvenlik önlemleri altında Kirk Douglas'lı yapıtı seyretmişti. Kennedy'nin 1963'te bir suikastla öldü- rülmesınden sonra yenni alan LyndonJohn- son'ı ilginç bir özelliğiyle anımsıyor Fischer. Film izlemek için düzenli olarak saat sekiz- de beyazperdenin karşısına geçen Johnson, hep uyuyakahrmış. Ikı saat sonra yorgunlu- ğunu atıp uyandığında filmi yeniden göster- melerini istermiş. 1968'de göreve gelen Nixon döneminde hayli yorulmuş Fischer. Gösterilen film sa- yısı yılda yüz taneyi aştrken Nixon genel- likle vvestern ve eski fihnler istiyormuş. En beğendiği film ise 'General Patton'muş. Kamboçya'ya gizli bombardıman emrini vermeden bir gece önce de ayru filmi gör- müş Nixon. Jimım Carter 1976 'da başa gelince Fisc- her'a seks ve şiddet fılmlerinin Beyaz Sa- ray'dan içeri sokulmaması emrini vermiş. Tutucu Carter'ın ilk gördüğü film ise Ni- xon'm iktıdardan düşüşünü ve ona nasıl baş- kanlık yolunun açıldığını anlatan 'Başkanın Tüm Adamlan' olmuş. Dört >ıla 463 füm sığdıran Carter'ın ar- dından Beyaz Saray'a gelen Hollyvvood kö- kenli Ronald Reagan ise sekiz yıllık yöne- timi boyunca Fischer'dan, aralannda 'Mal- ta Şahini' gibi klasiklerin, Woody ADen ve Hitchcock'un birkaç çalışmasının, John Wayne'in bütün vvesternlerinin ve kendinin rol aldığı çoğu unutulmuş 54 yapıtın da bu- lunduğu 287 film istemiş. Klasik Amerikan sinema seyircisi gibi patlamış mısırsız be- yazperdenin karşısına geçmeyen Reagan, 'Gandhi'yi izlerken dört tabak rrusır tüket- miş. 1986'da Fischer, Beyaz Saray'daki göre- vinden emekli olduktan sonra da başkânla- nn sinema tutkusu sürmüş tabii. John Tra- vofta'yı çok beğenen George Bush, 'Grease' ve Cumartesi Gecesi Ateşi'ni birkaç kez iz- lemiş, 'Red' ile 'VVbrkingGirlü de çok sev- miş... Ya bugünkü başkan?.. Bill CBnton'ın söz- cülerinden birinin yaptığı açddamaya göre ABD Başkanı düzenli olarak sanat dergile- rini izliyor ve sinema zevki komedilerden korku filmlerine dek geniş bir yelpazeden oluşuyor. Geçen yaz Beyaz Saray'ı yerle bir eden uzaylılann filmi •Kurtuluş Günö'nden çok etkilenen Clinton son günlerde 'Shine' ile kendisi gibi Arkansaslı BilK Bob Thor- ton'ın çektiği 'Sling Blade' fıîmlerini çok beğenmiş. oyun tabii. Hanımefendi pozisyonunda olan da beyefendiye karşı bir köle duru- munda. Hizmetçiyle ilişkisi de karşılıklı bağımlılığa dayanıyor. Hizmetçi olma- dan bir hanımefendi olması mürnkün de- ğil. Ben erkek egemen bir toplumda ya- şamak istemiyorum. Oyuncu olarak er- îcek egemen toplumda bir kadının konu- munu oynama şansım var. Erkek olarak bu sorunu az da olsa üzerimize ahnak is- tiyoruz. - Sizce bir kadm sorununu erkekler çö- zebilirnü? - Biz oyunlanmızda bir şeyi çözmek- ten daha çok, o durumu yaşadığımızı göstermek istiyoruz. - Sizce kadın sanatçılar kendi yaşadık- lan sonınlan yeterince ele ahyorlar mı? - Yeterli olduğunu göremiyorum. Ka- dın oyuncu kendi kadınlık konumunu be- deniyle oynayarak sahiplenmekte zorluk çekiyor. Kadın bedeni, erkek egemen toplum- da tutsak hale getirilmiş ve disipline edil- miş. Bu kalıplardan çıkmak istediklerin- de de yine tepkiyi erkeğe göre verdikle- rinden, sonuçtakurtulmak istedikleri du- rumun karşıtma savruluyorlar. Ne yazık ki erkek bedeni daha özgür. Biz erkek bedenine tanınan bu ayncalığın sınırlan- nı zorlayarak kullandık; böylelikle de ay- nı özgürlüğün kadına tarunmayışını ter- sinleme yoluyla göstermek istedik. - Oyunda bedensel bir dil var mı? -Çok farklı sesleri keşfetmeye çahştık. Bu seslerle, bu ton değişiklikleri ve ritim farklılıklanyla sözleri yeniden duyulur "hale getirmeye çahştık. An- cak, oyunda kademeler var. Böylelikle çeşitli sahneleri farklı oyuncu- luk tarzı, beden dili ve ses kullanarak birbirin- den ayırdık. Genet, 'ge- leneksel olandan uzak, serinkanülıkla oyna- nan, akademik egrtim- den kerrtlilikle karakte- rize olmuş sunum şek- tinden, klasik tavırdan' tiksinir. - Peki siz Genet'nin bu tiksindiklerinden, oyunu sahnelerken ken- dinizi sovutlajabildiniz mi? -Oyunun belirli anla- nnda şiddetin, suçun patladığım söyleyebili- riz. Ancak üstümüze sinmiş, her an bir kınn- tısını gördüğümüz alış- kanhklanmızı temizle- meye özen gösteriyo- nız. Henüz tümüyle ba- şarabilmiş değiliz, çalı- şıyoruz. 1997 yılının Nisan ayında bu kişiler "Hizmetçüer"i böyle yaptılar. Yaptıklanmız. yaşadıklanmızın bir yansıması. -Dekorda ve kostüm- de, aynı zamanda oyun- culuktakj ban gönder- meferle, Doğu üslubunu da yer yer görüyoruz. - Evet, Doğu etkisi- nin görülmesi bilinçli bir seçim. Yine Jean Genet'nin bir sözü var: "Oyun nerede oynanı- yorsa oraya uygun bir biçimde ele alınmalı." 14 Dünyanın neresinde ezilen, bor görülen; kö- leGkten, boyun eğmek- ten kurtulmak isteyen varsa onlardan >ana oJ- dum." Ve gerçekten de öyle yapmış. Bunu te- mel alırsak bizim için, çalışmamızda hangi topraklara bastığımız çok önemli. Bizim Do- ğu'da olduğumuz söy- leniyor. Kostümlerimi- ze dikkat ettiyseniz pantolonlar Bitlis pan- tolonu, ceketler ise efe ceketi ve eski Osmanlı giysilerinin kollanndan yararlanılarak tasarlan- dı. Giysilerde Batı ve Doğu karşı karşıya du- ruyor. Oyun için çok önemli bu. Tabii ki, bi- zim bedensel hareketle- rimizde bir ölçüde Do- ğu'ya yaklaşılmış olun- du. - Kadın-erkek ikile- mine paralel bir Doğu- Batı ilişkisi mi kurdu- nuz? - Burada çok daha mikro ya da minör bir tutum var. Hegel'in efendi-köle ilişkisini ele alış biçimiyle yak- laştık. Ortada köle ol- madığı zaman kimse- nin efendi olamayacagı bir gerçek. Doğu da Ba- tı'ya göre "ötekj" ise yani köle konumunday- sa Doğu'nun Batı'ya karşı çıkışı, ona ege- men olma iddiası taşı- dığı sürece çözümsüz olacaktır. Sorun, karşıt bir egemen söylem oluşturmak tehlikesin- den uzak durmaktır. Bu anlamda ele alındığın- da, kadın- erkek çeliş- kisiyle, Doğu- Batı çe- lişkisine benzer bir tu- tumla yaklaşılabilir. Y A P Katherine Hepburn 90 yaşında • Katherine Hepburn 12 mayıs tarihinde 90 yaşına basıyor. Aym gün çevTeci hareketlere yaptığı katkıdan ötürü Hepburn'ün adı Manhattan'da bir parka verilecek. • Alec Gulnnes 82 yaşındaki ünlü oyuncu, George Lucas'ın yönettiği 'Yıldız Savaşlan'nın yeni gösterimleri nedeniyle yapılan hiçbir tanıtım etkinliğinde yer almayacağjnı belirtti. Söyleşi isteklerinden bıktığım söyleyen Guinnes, "Tek çıkar yol herkesten kaçmak" dedi Clarke, 40 yıldır yaşadığı Sri Lanka'nm başkenti Colombo'da yeni romanı "3001: Uzay Macerası"m tanıttı. Yeni Katherine Hepburn romanın sinema haklan şimdiden satılmış durumda. • Paolo ve Victorio Taviani, Pirandello'nun bir öyküsü üzerinde çalışıyorlar. Tavianiler daha önce aynı yazann öykülerini 'Kaos' (1984) adıyla fılme aktarmışlardı. Yeni filmin adının da 'Kaos 2' olacağı söyleniyor. • Jim Jarmusch, David Tennant, Johnny Depp. Seymour Cassel, 'Los Angeles Without a Map' filminin oyunculan. Mika Kaurismaki'nin yönettiği film, Amerikan kültürüyle Avrupa kültürünün karşıtlıklan üzerine kurulmuş bir komedi. • Dennis Hopper. 1994 yılında bir televizyon programmda, Rip Torn adlı oyuncunun, 1968 yılında çektiği "Easy Ryder"da daha sonra Jack Nicholson tarafindan canlandınlacak olan rol için kendisini bıçakla - tehdit ettiğini açıklamıştı. Bu olay mahkemede son buldu. Ve Hopper, Torn"a 475 bin dolar ödemek zorunda kaldı. • "Yüreğinin Cötürdüğü Yere Cit", Susanna Tamaro'nun satış rekorlan kıran kitabı. sonunda filme alındı. Christine Comencini'nin yönetmenliğini üstlendiği fılmde, Virna Lisi, Tcheky Karyo, Margherita Buy ve Valentina Chico rol ahyorlar. Sinema çevrelerince pek başanlı bulunmayan ttalyan yapımı uyarlama, naif ve abartısız anlatımıyla izleyenlerin beğenisini kazandı. Sir Akc Guinnes • Avlgnon FeStivali bütçesine yüzde 17'likbir kısıtlama getirildi. 10 temmuz - 2 ağustos tarihleri arasında 51 .'si kutlanacak olan ünlü Avignon Festivali bu yıl geçmışe oranla sönük geçecek. Geçen yıl 50 olan oyun sayısı bu yıl 30'a düşerken salon sayısına da kısıtlama getirildi. 1996yılına oranla daha az gösterinin sergileneceği festival kuşkusuz daha az izleyiciye ulaşabilecek. • Cannes Film FeStİValİ'nın bu yılki bütçesi 36 milyon Fransız Frangı. 67 bin dolaylannda gazeteci tarafindan izlenecek olan festivalde, yirmı iki film yanşacak. • Mark Knopfler. Dire Straıts'ın lıderi ve gıtaristi, üç yıldır birlikte yaşadığı Kitty Aldridge ile Barbados adalannda gizlice evlendi. • Kubrlck m 1968'de çektiği "2001: Uzay Macerası"nın yazan 79 yaşındaki .\rthur C. 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' Hovhannesyan'ın sergisi Kuruçeşme Divan'da • Kültür Servisi - Ressam ve grafik sanatçısı Muşeğ Hovhannesyan, bugün Kuruçeşme Divan Çadır'da tek günlük bir sergi düzenliyor. Saat 10.00-18.00 arasında gerçekleştirilecek sergide, sanatçının güneş ışığına dayanıkiı özel kâğıtlar üzerine hazırladığı resimler yer alıyor. Son yjllarda grafikle de uğraşan sanatçı genellikle desenlerini yağlıboya, pastel, renkli kalem, akrilik, çinmürekkebi ile önceden hazırlanmış özel kâğıt üzerine oluşturmakta. BUGÜN • İDtL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 14.00'te Can Şenliği Oyunculan, 'Yiizûnü Yitiren Şehir' adlı oyunu sahneliyor. • YAYLA SANAT MERKEZİ'nde saat 14.30'da Tiyatroom'un sahnelediği 'Bal Bal An' adlı müzikli çocuk oyunu izlenebilir. Bugün aynca, Tiyatro Istanbul'un 'Yeni Baştan' adlı oyunu da izlenebilir. • NÂZEVI KÜLTÜR EVİ'nde saat 16.00'da Kaan Şensoy'un "Aqua, Illusion. Tatlı Sular Vadisu Deniz Aü' adlı kısa filmleri ve saat 17.00'de Jacques Deray'ın 'Maladie D'amour' adlı filmi izlenebilir. • CRR'de saat 19.30'da Üstat AH Selimi'nin 'Size Selam Getirmişem' başlıklı konseri izlenebilir. • SAHAFCAFE KÜLTÜR E\1'nde saat 13 OO'te eski kitap, fotoğraf, kartpostal ve taş plak müzayedesi gerçekleşecek. • BAHÇE BAHÇE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 16.00'da gazeteci yazar Hasan Pulur'un söyleşisi izlenebilir. Barış yaşamdır. Sanat yaşamdır. Barışa evet. Sanatçı Örgütleri Ulusal Sanat Kuruİu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle