Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27NİSAN 1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Erkek egemen toplumda bir kadının konumu ve efendi-köle ilişkisi: 'Hizmetçiler'
Kachn kmıligi ve erkek bedeııi...
EMRE KOYUNCUOĞLU
Tiyatro Oyunevi, Jean Genet'nin ünlü
"Hizmetçiler'" oyununu Sahne Foks'ta
saimelemeye başîadı. MahirGünşiray'ın
yönettiğı oyunun dramaturjisi Çetin Sa-
nkartal'a ait. Dekor ve kostümü de Cla-
ude Leon'la SeHm Birsel üstlenmiş. Oyu-
nım kahramanlan olan hizmetçi Solange
veCTaire'i ve aynı zamanda da hanıme-
fendiyi, Giinşiray rejismde üç erkek
oyuncu; Tuter BirseL Erdinç Doğan ve
Mahir Giinşiray canlandınyor.
-Neden kaduı karakterleri erkek oyun-
cularia canlandırmayı terdh ettiniz?
MAHİR GÜNŞİRAY - Jean Genet,
oyanlanndaki kadın rollerinin erkekler
tarafindan oynanmasını istediğini söyler.
Biz bunun nedenini araştırdık. Nedenine
bakınca bize de uygun olduğunu gördü-
ğümüzden tercihimizi bu yönde kullan-
dık.
Oyunun temasına bakarsanız, oyvınun
salt bir kadın oyunu olmadığını görürsü-
nüz. "Hinnetçller", efendi- köle ilişkisı-
ni anlatır. Bir yandan da erkek egemen
toplumda kadının konumunu ırdeler. Bu
bağlamda baktığımızda aslında bir ölme-
öldürme oyununa dönüşür, "Hizmetçi-
ler". Kadın ya da erkek oyuncuyla oyna-
nıyor olmasının pek bir önemi kalmıyor.
Aynı zamanda da erkeklerle oynamanın,
oyunun etkisinin artması adına belli
avantajlan var. Bunlardan biri, kadınlar-
la oynandığı zaman metinde yer alan her
şe> çok "normal" bir düzlernde aktanl-
Tiyatro Oyunevi, Jean Genet'nin "Hizmetçfler" oyununu Mahir Günşıray'ın yorumuyla Sahne Foks'ta sahneliyor.
mış oluyor. Hizmetçi- efendi ilişkisi, ka-
dınlar arasında bire bir düzlemde gerçek-
leşmiş oluyor.
Kadınlan erkeklerin oynamasının
oyun açısından en önemli yanı, sıradışı
bir durum yaratabilme. Bu, Genet'nin
"sıradışıhga dayanan gövdesel bir şov ya-
ratmak" düşüncesini de içenyor. Sahne-
de yeni bir ifadenin coşkulu bir biçimde
keşfedilmesini sağlamaktı amacımız. Er-
kek oyuncularla, oyunda anlamla onun
sesle ifade edilişi arasında bir mesafe ya-
ratmış oluyoruz. Böylelikle sözlen ye-
rinden oynatabiliyoruz ve yeniden algı-
lanabilir hale getirme şansımız doğuyor.
- Ancak metinde kadınlar arasındaki
ifişki biçimi de vurgulanmıyor mu? Sah-
nede ise erkekler arası bir ilişki biçimi is-
ter istemez kunıluyor. Bu açıdan yoruma
nasıl yaklaştmız?
- Kadın-erkek sorununu ele alan bir
Maria Callas, ölümünün 20. yılında ülkemizde ve Ingiltere'de bir oyunla anılıyor
Tutkıduw
diva'dan yaşam dersi
• Terence Mc Nally'in Tony ödüllü, Broadvvay'de
hâlâ oynanan "Masterclass" adlı oyunu Ingiltere'de
sahneleniyor. Maria Callas'ın Amerika'da
üniversitede ders verdiği dönemi anlatan, Memet
Baydur'un Türkçeye çevirdiği "Masterclass"ı
Türkiye'de de 9.Uluslararası Istanbul Tiyatro
Festivali'nde Yıldız Kenter oynayacak.
Kültiir Servisi - Opera sanatı,
günümüzde uzun süre önce yitir-
diğimız divalara duyulan özlemle
özdeşieşmiş bir sanat neredeyse.
Ünlu./Jrya. Maria Meneghi Callas.
yaşamının son döneminde ûnûnü
yitirmiş olmasına karşın ölümün-
den yirmi sonra hâlâ milyonlann
kalbinde ve zihninde yaşamaya de-
vam edıyor. Ingiltere'de Terence
Mc Nally'in Tony ödüllü "Mas-
terclass" adlı oyunu Queen's The-
ater'da sahnelenerek ünlü diva
ölüm yıldönümünde anılıyor. Bro-
advvay'de hâlâ sahnelenen Zoe
CadvveU, Faye Dunavvay'in oyna-
dıklan ve Fransa'da da Fanny Ar-
dant'mn oynadığı oyunda Maria
Callas'ı bu kez Patti LuPune oyna-
yacak.
"Masterdass" Maria Callas'ın
sesini yitirdikten sonra Ameri-
ka'da üniversitede verdiği "usta
dersleri'ni anlatıyor. Callas, oyun-
da opera öğrencilerine müzik der-
si vermek yerine sesini yitirişini.
Onasis'in kendisini terk etmesini,
kavgalanni. acılannı, çocuk sahi-
bi olamayışını, çocukluğunu ve
opera anılanm anlatıyor. Memet
Baydur'un Türkçeye çevirdiği
"Masterdass"ı Türkiye'de de
9.Uluslararası tstanbul Tiyatro
Festivali'nde Yıkhz Kenter oyna-
yacak.
Callas 'efsane' sıfatını tam anla-
mıyla hak eden bir sanatçıydı. Sa-
natının yanı sıra yaşam tarzına
borçluydu bunu. Sanatçının Ona-
sis'le yaşadığı evlilik dışı ilişki ve
çiftin 'Christina' adlı yarta sürdük-
leri yaşam. bütün söylenti ve dedi-
kodulardan daha çok ilgi gördü.
Sesi mi?.. Callas'ın sesinin ya-
şamının son döneminde geçirdiği
değişim birçok kişiyi şaşkınlığa
uğratmıştı. Bu değişim hâlâ da
tam olarak anlaşılabilmiş de-
ğil. Callas yine de doğru
yaşta doğru yerde bulun-
ması bakımından şans-
lıydı. Londra piyasası
Callas'a ilgi duyuyordu.
Covent Garden'la ya-
km ilişkileri vardı. Ân-
cak burada gördüğü il-
giye karşın sadece
38 kez sahneye
çıktığı göz önüne
ahnırsa sanatçının
Londra kariyeri
de kısa kabul edi-
lebilir. Sanatçı kariyerinin merdi-
venlerini bir anda yükseldi. 10-12
yıl kadar kısa bir süre zirvede kal-
dı. 1960'lardan sonra ise zanf, a-
ma yalnız bir yan emeklı yaşamı
sürdü. Henüz 53 yaşındayken de
aramızdan aynldı.
EMI firmasının Callas'ın en ün-
lü olduğu dönemde uzunçalarlan
pıyasaya sürmesi zamanlama açı-
sısından tam anla-
mıylamucize. Firma,
1952'de sanatçıyla
anlaşarak Beat-
les'tan sonra en; çok
kâr elde ettıği çaliş-
malara başladı. Bu dönemde dol-
durulan 24 opera ve 11 resital bu-
gün hâlâ en çok satılan discler ara-
sında yer alıyor.
Kesin doğum tarihı bile bilin-
mese de 1923 yılınm aralık ayın-
da doğan. New York'a göç etmiş
bir Yunan ailenin çocuğu olan Ma-
na Callas anne ve babası boşan-
dıktan sonra-Atina'ya geri döndü.
Savaştan sonra Verona piyasa-
sında keşfedildi ve şef Tul-
lio Serafin'le çalışmaya-
başladı. Bu dönemde ol-
dukça zengin bir adam
olan Giovanni Meneghi-
ni ile evlenen sanatçı
kendisini yeniden keşfet-
ti ve sade bir opera sanat-
çısı iken karmaşık parçalan
yorumlayan bir diva oldu.
Artık herkes ondan söz
ediyordu. Sahne üs-
tündeki ve sahne dı-
şındaki tutkusu
kendisiyle özdeş-
leşmişti. Ancak
bugünler
1958'e kadar
sürdü. Sanat-
çı bu yıl ıçin-
de önce Ital-
yan cumhur-
başkanı adına
verilen gala-
nın ortasında sa-
lonu terk etti, La
Scala'ya sırt çevirdi,
yıl sonunda da Nevv
York Metropolitan'dan
kovuldu.
Maria Callas sanatı açısından
düşüş olarak değerlendirilebilecek
bu oiaylan yaşadığı dönemde
Onasis ile tanıştı ve evliliğini, işi-
ni, kamuoyundaki saygınlığını bir
kenara bırakıp Christina yatındakı
yaşamına başladı. Sanatçı son ola-
rak Covent Garden'ın yönetmen-
lerinden Zefireffi'nin desteği ve ıs-
ranyla 1964/65 sezonunda Tos-
ca'da sahneye çıktı. 1971'72 ara-
sında da Nevv York'ta Juilliard
Üniversitesi'nde master dersleri
verdi. Bu dönemde aşkı, kendine
güvcni ve sesi sanatçıyı artık terk
etmişti.
Peki ünlü divanın sesi neden bu
kadar çabuk bozulmuştu? Salt şan-
cılığıyla değil, tiyatro yeteneğiyle
de 2O.yüzyılın en büyük yetenek-
lerinden olan Callas, aşklannda ol-
duğu gibi oyunculuğunda da hep
en uçlarda yaşamış, çok çeşitli rol-
lerde oynamış, bu da olağandışı
kariyerini belirlemışti. Gücün ve
esnekliğin birleşimiydi bu.
Callas'ın sanatının en önemli bi-
leşenleri enerji, ateş ve tutkuydu.
Ancak bu özelliklerini özel yaşa-
mında da sergiliyordu. Hiçbir za-
man geleneksel bir sanatçı olma-
dı. Belki de onu bir efsane yapan
buydu. Zor ve anlaşıhnaz bir in-
sandı.
Kendi yaşamını bir opera kahra-
manını canlandınyormuş gibi oy-
nadı. Bütün opera kadınlan gibi
şarkı söyledi, acı çekti ve öldü.
Kısa bir dönem de olsa dünyanın
tutkulu, ateşli ve dınamık divasıy-
dı Callas.
Başkanlar westerni dahafazlu sever• Roosevelt tam bir sinema
tutkunuvdu. Eisenhower,
westernleri ve mûzikalleri
seviyordu. Ronald Reagan, John
Wayne'in bütün westernlerini ve
kendisinin de rol aldıgı filmleri
izlemişti. Kennedy'nin en fazla
ilgi gösterdiği film
'Spartacus'tu. Nixon'un en
beğendiği film ise 'General
Patton'. George Bush, John
Travolta'yı çok beğeniyordu.
'Kurtuluş Günü'nden çok
etkilenen Clinton, 'Shine'
filmini çok beğenmiş.
Kültûr Servisi- Paul Fischer 1953 'e kadar
Amerikan devlet başkanının yatında görev-
li bir deniz askeriydi. Bir gün yatın komu-
tanı askerleri sıraya dizip, sinemadan anla-
yanlann öne çıkmasını istemişti. O gün öne
yalnız çıkan Fischer. 1986'ya kadar tam 33
yıl Beyaz Saray'da başkanlara binlerce fıl-
mi gösterme görevini yürütttü.
33 yılda yedi başkanın sinema zevkini öğ-
renme olanağı bulan Fischer'ın ilk hi2met et-
ti ği başkan, Eisenhower'dı. Sonra başagelen
Hany Truman'ın sinema zevki, arada sıra-
da izlediği vvestenılerden ibaretti.
20'li yıllarda Hollyvvood'a senaryolar
yazmış Roosevelt ise tam bir sinema tutku-
nuydu. Ocak 1943 'te ChurchüTle Casablan-
ca'daki gizli görüşmesine giderken vizyona
yeni girmiş bir filmi de yanında götürmüş-
tü: 'Casablanca'. Filmi çok beğenen Churc-
hill, Londra'ya döndükten sonra buluştuğu
De Gaulle'e 'CasaUanca'dan söz etmişti. De
Gaulle, Roosevelt'ten Ingrid Bergman ve
Humphrey Bogart'ın başrolde olduğu fil-
min bir kopyasını acilen istemişti.
\Vesternleri ve mûzikalleri seven. ancak
'Casabianca'yı çok beğenen Roosevelt, filmi Churchill'e de izlettirmişti.
Ronald Reagan, klasiklerin yanı sıra John VVayne'nin tüm westernlerine hayrandı.
Robert Mjtchum'lu vvesternlerden nefret e-
den Eisenhovver gibi John Kennedy'nin de
sinema zevkine hitap edebılmek için hayli
zorlanmıştı Paul Fischer. Filmlerden çok
başrollerdeki kadın oyuncularla ilgilenen
Kennedy. üç yıllık başkanlığı sırasmda Be-
yaz Saray'da 20'ye yakm film izlemış, ço-
cuklan için de uzun metrajlı çizgi fîlmler ge-
tirtmişti. Kennedy'nin en fazla ilgi göster-
diği film 'Spartacus'tu. Stanley Kubrkk'ın
65 milimetrelik filme çektiği 'Spartacus'u
Beyaz Saray'daki makinede izleyemeyen
Kennedy, VVashington'da bir sinemaya git-
miş, geniş güvenlik önlemleri altında Kirk
Douglas'lı yapıtı seyretmişti.
Kennedy'nin 1963'te bir suikastla öldü-
rülmesınden sonra yenni alan LyndonJohn-
son'ı ilginç bir özelliğiyle anımsıyor Fischer.
Film izlemek için düzenli olarak saat sekiz-
de beyazperdenin karşısına geçen Johnson,
hep uyuyakahrmış. Ikı saat sonra yorgunlu-
ğunu atıp uyandığında filmi yeniden göster-
melerini istermiş.
1968'de göreve gelen Nixon döneminde
hayli yorulmuş Fischer. Gösterilen film sa-
yısı yılda yüz taneyi aştrken Nixon genel-
likle vvestern ve eski fihnler istiyormuş. En
beğendiği film ise 'General Patton'muş.
Kamboçya'ya gizli bombardıman emrini
vermeden bir gece önce de ayru filmi gör-
müş Nixon.
Jimım Carter 1976 'da başa gelince Fisc-
her'a seks ve şiddet fılmlerinin Beyaz Sa-
ray'dan içeri sokulmaması emrini vermiş.
Tutucu Carter'ın ilk gördüğü film ise Ni-
xon'm iktıdardan düşüşünü ve ona nasıl baş-
kanlık yolunun açıldığını anlatan 'Başkanın
Tüm Adamlan' olmuş.
Dört >ıla 463 füm sığdıran Carter'ın ar-
dından Beyaz Saray'a gelen Hollyvvood kö-
kenli Ronald Reagan ise sekiz yıllık yöne-
timi boyunca Fischer'dan, aralannda 'Mal-
ta Şahini' gibi klasiklerin, Woody ADen ve
Hitchcock'un birkaç çalışmasının, John
Wayne'in bütün vvesternlerinin ve kendinin
rol aldığı çoğu unutulmuş 54 yapıtın da bu-
lunduğu 287 film istemiş. Klasik Amerikan
sinema seyircisi gibi patlamış mısırsız be-
yazperdenin karşısına geçmeyen Reagan,
'Gandhi'yi izlerken dört tabak rrusır tüket-
miş.
1986'da Fischer, Beyaz Saray'daki göre-
vinden emekli olduktan sonra da başkânla-
nn sinema tutkusu sürmüş tabii. John Tra-
vofta'yı çok beğenen George Bush, 'Grease'
ve Cumartesi Gecesi Ateşi'ni birkaç kez iz-
lemiş, 'Red' ile 'VVbrkingGirlü de çok sev-
miş...
Ya bugünkü başkan?.. Bill CBnton'ın söz-
cülerinden birinin yaptığı açddamaya göre
ABD Başkanı düzenli olarak sanat dergile-
rini izliyor ve sinema zevki komedilerden
korku filmlerine dek geniş bir yelpazeden
oluşuyor. Geçen yaz Beyaz Saray'ı yerle bir
eden uzaylılann filmi •Kurtuluş Günö'nden
çok etkilenen Clinton son günlerde 'Shine'
ile kendisi gibi Arkansaslı BilK Bob Thor-
ton'ın çektiği 'Sling Blade' fıîmlerini çok
beğenmiş.
oyun tabii. Hanımefendi pozisyonunda
olan da beyefendiye karşı bir köle duru-
munda. Hizmetçiyle ilişkisi de karşılıklı
bağımlılığa dayanıyor. Hizmetçi olma-
dan bir hanımefendi olması mürnkün de-
ğil. Ben erkek egemen bir toplumda ya-
şamak istemiyorum. Oyuncu olarak er-
îcek egemen toplumda bir kadının konu-
munu oynama şansım var. Erkek olarak
bu sorunu az da olsa üzerimize ahnak is-
tiyoruz.
- Sizce bir kadm sorununu erkekler çö-
zebilirnü?
- Biz oyunlanmızda bir şeyi çözmek-
ten daha çok, o durumu yaşadığımızı
göstermek istiyoruz.
- Sizce kadın sanatçılar kendi yaşadık-
lan sonınlan yeterince ele ahyorlar mı?
- Yeterli olduğunu göremiyorum. Ka-
dın oyuncu kendi kadınlık konumunu be-
deniyle oynayarak sahiplenmekte zorluk
çekiyor.
Kadın bedeni, erkek egemen toplum-
da tutsak hale getirilmiş ve disipline edil-
miş. Bu kalıplardan çıkmak istediklerin-
de de yine tepkiyi erkeğe göre verdikle-
rinden, sonuçtakurtulmak istedikleri du-
rumun karşıtma savruluyorlar. Ne yazık
ki erkek bedeni daha özgür. Biz erkek
bedenine tanınan bu ayncalığın sınırlan-
nı zorlayarak kullandık; böylelikle de ay-
nı özgürlüğün kadına tarunmayışını ter-
sinleme yoluyla göstermek istedik.
- Oyunda bedensel bir dil var mı?
-Çok farklı sesleri keşfetmeye çahştık.
Bu seslerle, bu ton değişiklikleri ve ritim
farklılıklanyla sözleri
yeniden duyulur "hale
getirmeye çahştık. An-
cak, oyunda kademeler
var. Böylelikle çeşitli
sahneleri farklı oyuncu-
luk tarzı, beden dili ve
ses kullanarak birbirin-
den ayırdık. Genet, 'ge-
leneksel olandan uzak,
serinkanülıkla oyna-
nan, akademik egrtim-
den kerrtlilikle karakte-
rize olmuş sunum şek-
tinden, klasik tavırdan'
tiksinir.
- Peki siz Genet'nin
bu tiksindiklerinden,
oyunu sahnelerken ken-
dinizi sovutlajabildiniz
mi?
-Oyunun belirli anla-
nnda şiddetin, suçun
patladığım söyleyebili-
riz. Ancak üstümüze
sinmiş, her an bir kınn-
tısını gördüğümüz alış-
kanhklanmızı temizle-
meye özen gösteriyo-
nız. Henüz tümüyle ba-
şarabilmiş değiliz, çalı-
şıyoruz. 1997 yılının
Nisan ayında bu kişiler
"Hizmetçüer"i böyle
yaptılar. Yaptıklanmız.
yaşadıklanmızın bir
yansıması.
-Dekorda ve kostüm-
de, aynı zamanda oyun-
culuktakj ban gönder-
meferle, Doğu üslubunu
da yer yer görüyoruz.
- Evet, Doğu etkisi-
nin görülmesi bilinçli
bir seçim. Yine Jean
Genet'nin bir sözü var:
"Oyun nerede oynanı-
yorsa oraya uygun bir
biçimde ele alınmalı."
14
Dünyanın neresinde
ezilen, bor görülen; kö-
leGkten, boyun eğmek-
ten kurtulmak isteyen
varsa onlardan >ana oJ-
dum." Ve gerçekten de
öyle yapmış. Bunu te-
mel alırsak bizim için,
çalışmamızda hangi
topraklara bastığımız
çok önemli. Bizim Do-
ğu'da olduğumuz söy-
leniyor. Kostümlerimi-
ze dikkat ettiyseniz
pantolonlar Bitlis pan-
tolonu, ceketler ise efe
ceketi ve eski Osmanlı
giysilerinin kollanndan
yararlanılarak tasarlan-
dı. Giysilerde Batı ve
Doğu karşı karşıya du-
ruyor. Oyun için çok
önemli bu. Tabii ki, bi-
zim bedensel hareketle-
rimizde bir ölçüde Do-
ğu'ya yaklaşılmış olun-
du.
- Kadın-erkek ikile-
mine paralel bir Doğu-
Batı ilişkisi mi kurdu-
nuz?
- Burada çok daha
mikro ya da minör bir
tutum var. Hegel'in
efendi-köle ilişkisini
ele alış biçimiyle yak-
laştık. Ortada köle ol-
madığı zaman kimse-
nin efendi olamayacagı
bir gerçek. Doğu da Ba-
tı'ya göre "ötekj" ise
yani köle konumunday-
sa Doğu'nun Batı'ya
karşı çıkışı, ona ege-
men olma iddiası taşı-
dığı sürece çözümsüz
olacaktır. Sorun, karşıt
bir egemen söylem
oluşturmak tehlikesin-
den uzak durmaktır. Bu
anlamda ele alındığın-
da, kadın- erkek çeliş-
kisiyle, Doğu- Batı çe-
lişkisine benzer bir tu-
tumla yaklaşılabilir.
Y A P
Katherine Hepburn
90 yaşında
• Katherine
Hepburn 12
mayıs tarihinde
90 yaşına
basıyor. Aym
gün çevTeci
hareketlere
yaptığı
katkıdan ötürü
Hepburn'ün
adı
Manhattan'da bir parka
verilecek.
• Alec Gulnnes 82
yaşındaki ünlü oyuncu,
George Lucas'ın
yönettiği 'Yıldız
Savaşlan'nın yeni
gösterimleri nedeniyle
yapılan hiçbir tanıtım
etkinliğinde yer
almayacağjnı belirtti.
Söyleşi isteklerinden
bıktığım söyleyen
Guinnes, "Tek çıkar yol
herkesten kaçmak" dedi
Clarke, 40
yıldır yaşadığı
Sri Lanka'nm
başkenti
Colombo'da
yeni romanı
"3001: Uzay
Macerası"m
tanıttı. Yeni
Katherine Hepburn romanın
sinema haklan
şimdiden satılmış
durumda.
• Paolo ve
Victorio Taviani,
Pirandello'nun bir
öyküsü üzerinde
çalışıyorlar. Tavianiler
daha önce aynı yazann
öykülerini 'Kaos' (1984)
adıyla fılme
aktarmışlardı. Yeni
filmin adının da 'Kaos
2' olacağı söyleniyor.
• Jim Jarmusch,
David Tennant, Johnny
Depp. Seymour Cassel,
'Los Angeles Without a
Map' filminin
oyunculan. Mika
Kaurismaki'nin yönettiği
film, Amerikan
kültürüyle Avrupa
kültürünün karşıtlıklan
üzerine kurulmuş bir
komedi.
• Dennis Hopper.
1994 yılında bir
televizyon programmda,
Rip Torn adlı
oyuncunun, 1968 yılında
çektiği "Easy Ryder"da
daha sonra Jack
Nicholson tarafindan
canlandınlacak olan rol
için kendisini bıçakla -
tehdit ettiğini
açıklamıştı. Bu olay
mahkemede son buldu.
Ve Hopper, Torn"a 475
bin dolar ödemek
zorunda kaldı.
• "Yüreğinin
Cötürdüğü Yere
Cit", Susanna
Tamaro'nun satış
rekorlan kıran kitabı.
sonunda filme alındı.
Christine Comencini'nin
yönetmenliğini
üstlendiği fılmde, Virna
Lisi, Tcheky Karyo,
Margherita Buy ve
Valentina Chico rol
ahyorlar. Sinema
çevrelerince pek başanlı
bulunmayan ttalyan
yapımı uyarlama, naif ve
abartısız anlatımıyla
izleyenlerin beğenisini
kazandı.
Sir Akc Guinnes
• Avlgnon
FeStivali bütçesine
yüzde 17'likbir
kısıtlama getirildi. 10
temmuz - 2 ağustos
tarihleri arasında 51 .'si
kutlanacak olan ünlü
Avignon Festivali bu yıl
geçmışe oranla sönük
geçecek. Geçen yıl 50
olan oyun sayısı bu yıl
30'a düşerken salon
sayısına da kısıtlama
getirildi. 1996yılına
oranla daha az gösterinin
sergileneceği festival
kuşkusuz daha az
izleyiciye ulaşabilecek.
• Cannes Film
FeStİValİ'nın bu yılki
bütçesi 36 milyon
Fransız Frangı. 67 bin
dolaylannda gazeteci
tarafindan izlenecek olan
festivalde, yirmı iki film
yanşacak.
• Mark Knopfler.
Dire Straıts'ın lıderi ve
gıtaristi, üç yıldır birlikte
yaşadığı Kitty
Aldridge ile
Barbados
adalannda
gizlice evlendi.
• Kubrlck m
1968'de çektiği
"2001: Uzay
Macerası"nın
yazan 79
yaşındaki
.\rthur C. 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git'
Hovhannesyan'ın sergisi
Kuruçeşme Divan'da
• Kültür Servisi - Ressam ve grafik sanatçısı Muşeğ
Hovhannesyan, bugün Kuruçeşme Divan Çadır'da
tek günlük bir sergi düzenliyor. Saat 10.00-18.00
arasında gerçekleştirilecek sergide, sanatçının güneş
ışığına dayanıkiı özel kâğıtlar üzerine hazırladığı
resimler yer alıyor. Son yjllarda grafikle de uğraşan
sanatçı genellikle desenlerini yağlıboya, pastel,
renkli kalem, akrilik, çinmürekkebi ile önceden
hazırlanmış özel kâğıt üzerine oluşturmakta.
BUGÜN
• İDtL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 14.00'te Can
Şenliği Oyunculan, 'Yiizûnü Yitiren Şehir' adlı
oyunu sahneliyor.
• YAYLA SANAT MERKEZİ'nde saat 14.30'da
Tiyatroom'un sahnelediği 'Bal Bal An' adlı müzikli
çocuk oyunu izlenebilir. Bugün aynca, Tiyatro
Istanbul'un 'Yeni Baştan' adlı oyunu da izlenebilir.
• NÂZEVI KÜLTÜR EVİ'nde saat 16.00'da Kaan
Şensoy'un "Aqua, Illusion. Tatlı Sular Vadisu Deniz
Aü' adlı kısa filmleri ve saat 17.00'de Jacques
Deray'ın 'Maladie D'amour' adlı filmi izlenebilir.
• CRR'de saat 19.30'da Üstat AH Selimi'nin 'Size
Selam Getirmişem' başlıklı konseri izlenebilir.
• SAHAFCAFE KÜLTÜR E\1'nde saat 13 OO'te
eski kitap, fotoğraf, kartpostal ve taş plak
müzayedesi gerçekleşecek.
• BAHÇE BAHÇE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
16.00'da gazeteci yazar Hasan Pulur'un söyleşisi
izlenebilir.
Barış yaşamdır.
Sanat yaşamdır.
Barışa evet.
Sanatçı Örgütleri
Ulusal Sanat Kuruİu