23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1997 ÇARŞAMBA HABERLER Seriatçı tiyatro MGVm 12 yöneûciye davaaçüdı Yiırt Haberleri Servisi - tzırir Fetih Sahnesi oyunculan tarafmdan Amasya'da sahnelenen ve ordu mensuplannı küçük düşürdüğü bildirilen w Bir Hak Düşmanı" adlı oyunla ilgiii olarak Amasya Milli Gençlik Vakff nm'(MGV) 12 yöneticisi hakkmda dava açıldı. Ankara DGM ve Erzurum Valıliğı de oyunla ılgili soruşturma başlatırken "'askeri küçük düşüren" başka bır oyunun da Erzurum'un Oltu ilçesinde sergilendığı açıklandı. Erzurum Valısi Ahmet Kayhan. kentte sahnelenen oyunla ilgıli olarak valiliğin herhangi bir ihmalinin söz konusu olmadığını, MlT'in uyansının da kendisine ulaşmadığını söyledi. 8 nisanda Amasya Özel tdare Salonu'nda sergilenen ve şeriat propagandası yapıldığı bıldınlen "Bir Hak Düşmanı" adh oyunla ilgıli olarak Ankara DGM'nın ıncelemesi sürerken Amasya Valiliği'nin başvurusu üzenne Cumhunyet Başsavcılığı. "Hükümet aleyhine haüa isyana teşvik etmek" iddiasıyla Amasya MGV'nin 12 yöneticisi hakkında dava açtı. Amasya Cumhunyet Başsavcısı thsan Eroğhı, olaya Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesrnce de el konulduğunu belirterek "14 nisan tarihindc konu bize intikal ettL Gerekli soruşturmayı başlatnk ve 12 ttişi hakkında dava açük" dedi. Amasya Valisi Kemal Nehruzoğlu. Izmir Fetıh Sahnesi adlı grubun oyunu kentte sahnelemek ıçin başvurduğunda valiliğe değişik bir senaryo sunduğunu, bu nedenle izin verildiğini söyledi. Nehruzoğlu, aralannda kentteki MGV yöneticilerinin de olduğu grup hakkında savcılığa başvurduklannı. soruşturmanın bu başvurunun ardından açıldığını söyledi. Refah Partisi'ni gözden çıkaran Aydm Menderes ekibi istifa tarihini tartışıyor Menderes zorhıyorSEBAHAT KARAKOYUN ANKARA - RP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Menderes ve ekibinin çıkışlan, REFAH- YOL'un devamını kritik aşamaya getirdi. Gelinen noktada hükü- metin istıfasımn kaçınılmaz ol- duğunu belırten Menderes ve 6 arkadaşı, istifanın zamanlaması üzerinde tartışıyorlar. Bu ekibin önde gelen isimlerinden Ankara Milletvekili Şaban Karataş, ül- kede artık normal defil anormal koşullann söz konusu olduğunu belirterek. Aydın Menderes'in "Mezara kadar Refahlryız" sö- zünün geçerliliğıni yitirdiğini ima etti. Karataş, u Bu noktada hükümetin yapması gereken isti- fa etmektir. Eğer hükümet kendi- liğinden istifa etmezse konu Mec- lis'e gelecektır. Ve biz bu aşama- da Meclis'in gerekeni yapmasına katkıda bulunuruz" dedi. Aydın Menderes, •'Hükümet siyasi parti yapılan bozuimadan • Menderes ekibinden Şaban Karataş, "Tadı kaçtı bu işin. Gidiş tehlikeli. Hükümet istifa etmezse Meclis'in gerekeni yapmasına katkıda bulunuruz" diyerek RP'den kopmakta kararlı olduklannı bildirdi. ve siyasi parti yapılannı bozma- dan gitmelidir. Hükümet MGK kararlannı haklı çıkarmadan git- melidir. Bu iş. bu gerginlik böyie gitmez" sözleriyle REFAH- YOLdan umudunu kestiğini net bir şekilde ortaya koydu. Men- deres'in. "Yapacağmuz, 'Siz ar- tık hükümet değilsiniz. bunu gö- rün ve gereğini yapın' demektir" diyerek başlattığı hareketi sonuç- landıracağı bildirildi. İstifada kararfa Menderes ve RP listelerinden seçilen 6 arkadaşram partiden is- tifa konusunda kararlı olduklan, ancak zamanlamayı tartıştıklan belirtilirken. istifanın 26 nisan- daki MGK toplantısından önce gerçekleşmesi eğilıminin ağırlık taşıdıgı kaydedildi. Ankara Milletvekilı Şaban Ka- rataş, gelişmelerle ilgiii sonılan- rruzı yanıtlarken, hükümetin 2-3 ay önce gerilimi yumuşatmak için gerekli adımian atmadıgını ve gelinen noktada "atüacaktek adımın hükümetin istifasT oldu- ğunu söyledi. Ülkede artık normal koşullann değil, anormal koşullann bulun- duğunu kaydeden Karataş. "Hü- kümet ve toplumun değişik ke- simleri arasında çok ciddi çaüş- malar var. Bu çatışmalan gider- mek hükümetin elindeydi. Ama gereği yapümadı. Çözüm olarak bir şey söylemiyorlar'' dedi. MGK'nin sivillerin ağırlıklı olduğu bir organ olduğunu ve 28 şubatta yapılan toplantıda bazı kararlaralındığını anımsatan Ka- rataş sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kararlann uvgulanması konusunda hiçbir adım atü madı. Bu kararlara uyulmav acağı iddi- alan yavgınlık kaıandı. Gergin- lik öyle bir noktaya geldi ki temel egirim de datûl olmak üzere arük pek çok konu sağlıklı değertendi- rilmeksizin. cepheleşme halinde ele ahnmaya başlandı. Sen hükü- met olarak 'Olmaz olmaz' diyor- sun. Ama elinde silahı bulunan 'Olur' diyorsa o zaman durup düşünmek lazun." 'Bu işi çözemeyecekler' Hükümetin mevcut tıkanıklıği aşamayacağını belirten Karataş. "Bu yapının bir faydası olup ol- mavacağını düşünmek lazun. Biz faydası olnıavacağını düşünüvo- ruz. Hükümetin bu işi çözemeye- ceğini anladık. O zaman orada bulunmanın anlamı yok" diye- rek. RP'den istifa etmekte karar- lı olduklannı belirtti. Hüküme- tin istifa etmemekte dırenmesi durumunda konunun Meclis'e geleceğini kaydeden Karataş. "O zaman TBMM'de rahat hareket etmeye ihthacımız var. Bir angaj- man içinde olmamamız lazım. Tadı kaçtı bu işin'* dedi. Karataş. MGK toplantısı öncesinde hükü- metin yeni bazı vaatlerde bulun- masının da çok anlamlı olmaya- cağını belirterek şunlan söyledi: "Gidiş tehlikeli diyoruz. Siya- set normal koşullannda değil. Si- yaset silahlann gölgesinde. Bunu herkes hissedivor. Toplumda bu- gün mü yann mı gelecekler, yöne- time el koyacaklar beklentisi var." Devlet Bakanı Gürcan Dağ- daş. Istanbul Milletvekili Metin Işık, Diyarbakır Milletvekilı Fe- ritBora. Kastamonu Milletveki- lı Fethi Acar. Ankara Milletveki- li Ahmet Büge'nin Aydın Mende- res'le hareket etmesi beldeniyor. Anadolu üniversitelerindeki seriatçı örgütlenmeler için devreye girdi MGK, Şanhurfa raporu hazırhyor YUSUFOZKAN ANKARA - Hükümetin laiklik karşıtı uygulamala- nnın yanı sıra Anadolu 'da- ki seriatçı örgütlenmelere karşı da duyarlı olan Mil- li Güvenlik Kurulu (MGK), köktendinci akjmlann hızla büyüdüğü Şanlıurfa'yı yakın takibe aldı MGK Genel Sekre- terliği'nce görevlendırilen bir grup subayın, Şanlıur- fa'ya giderek. seriatçı fa- aliyetler konusunda kap- saml ı bir rapor hazırladık- lan öğrenildi. "Şanhurfa raporu"nun gelecek günler- de MGK'de ele alınacağı kaydedildi. Ra- porda. "Nurculann üssü" olarak bilinen Harran Üniversitesi, kendisine Osmanlı tuğıası biçiminde mühürbastıranesk* Va-- li Z,iyaertin Akbulut ile dev Atatürk pos*' terini sildirmesiyle ünlenen Milli Eğitim Müdürü ÖnerErgenç'in laiklik karşıtı uy- gulamalanna da geniş yer verildiği belir- tildi. 18 maddeye ayn ayn dosya ANKARA (Cnmhurivet Bûrosu) - Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) 26 nisan cumartesi günü yapacağı toplanünm gündeminin büyük ölçüde netleştiği öğrenildi. Toplantı öncesi, 28 şubatta MGK toplanüsında alınan 18 maddelik kararlann her biri için ayn ayn dosya hazırlandı. Bu toplantının 28 şubattan daha "gergm" geçmesi bekleniyor. Üst düzey bir askeri yetkili, uygulamadaki yavaşlığm "siyasi iradenin iyi niyetli olmamasından" kaynaklandığını söyledi. MGK Genel Sekreterliği, 28 şubat kararlanyla ilgiii olarak bakanlıklarla sürekli temas halinde bulunuyor. Genel Sekreter Orgeneral Ühan Kıhç, özellikle Içişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'yla sık sık görüşüyor. Bakanlıklardan alınan bilgiler, MGK Genel Sekreterliği'nde birleştirilerek rapor haline getiriliyor. 28 şubatta karara bağlanan 18 maddenin her biriyle ilgiii ayn rapor hazırlandı. Söz konusu 18 maddenin önemli bir bölümünün yaşama geçirilmediğini belirten bir yetkili, "Önemli olan siyasi iradedir. 18 maddeden kimilerini hemen yaşama geçirmek olanaksu. Bunun ayırdındayız. Ancak siyasi iradenin 5u konuda iyi niyetli olduğunu söviemek de güçtür" değerlendirmesini yapt». MGK, REFAHYOL'un laiklik karşıtı uygulamalannın yanı sıra Anadolu'daki üniversitelerde ve kamu kuruluşlannda gi- derek yoğunlaşan seriatçı örgütlenmeyi de ,yakjn taltibö aldı. ., MGKıbu çerçevede Harran Üniversite- si ve kamu kuruluşlanndaki seriatçı etkin- likler nedeniyle ilk olarak Şanlıurfa'yı bü- yüteç altına aldı. MGK Genel Sekreterli- ği'nce görevlendirilen bir yarbay, nisan ayı başında kente giderek, seriatçı faaliyet- lerle ilgiii bir dizi görüşme yaptı. Yarba- yın yaptığı ön çalışmanın ardından. MGK, yüksek rütbeli iki subayı daha kente gön- derdi. Valilik, üniversıte ve Milli Eğitim İl Mü- dürlüğü'yle bağlantılı seriatçı faaliyet sav- lan konusunda araştırmalar yapan subay- lar tarafından bır rapor hazırlandı. Kaynaklar, Anadolu'daki seriatçı örgüt- lenmeler ile Şanhurfa ra- porunun. gelecek günler- de MGK gündemıne geti- rileceğini bildırdiler. Kay- naklar. özellikle Anado- lu'daki üniversitelerde se- riatçı örgütlenmenin gide- rek boyutlandığını vurgu- layarak, MGK'nin, bura- larda gerekli önlemlerin alınması ıçin öneriler be- lırleyeceğinı kaydettıler. MGK'nin, öncelikli olarak Şanlıurfa'yı ele al- masında, bugüne kadar basında yer alan haberle- rin en önemli etken oldu- ğu belirtildi. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın başbakan olmasının ardından yaptığı Konya gezi- sinde, otobüsün üzerinde'n halkı selamla- masıyla gündeme gelen Vali Ziyaettin Ak- bulut'un^ 1990 yılında Şanlıurfa Valilir ği'neatanması ile seriatçı örgütlenme sav^ lan da gündeme gelmeye başladı. Vali Ak- bulut ile Milli Eğitim Müdürü Ergenç, kentte, "türban seferbertigi'' ile sıkça ad- lanndan söz ettirdiler. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'İnkılâp Bitti mi?..' Yazının başhğı dikkat çekiyor: "İnkılâp Bitti mi?" Bır de üst başlık konulmuş. daha küçük harf- lerie, ama etkileyıci: "Inkılâbın ideolojisi." Diline ve üslûbuna dokunmadan, birkaç cümle aktarabilır miyim? Bu arada, siz de düşününüz: kim yazmış olabilir? "...âlemin cihanı telâkki tarzı, Avrupa'nın ci- hanı telâkki tarzından ve âlemin rüyet ufku, Avrupa'nın rüyet ufkundan ibarettirzannedilir- di. Dünya cemiyetlerinin inkişaf kanunlannın, Avrupa cemiyetlerinin inkişaf kanunlannın ay- nı; dünya mukadderatının Avrupa mukaddera- tıyla bir olduğuna inanılırdı..." "...bir buçuk milyar müstemleke halkı Avru- pa için çalışır, dünya kaidesinin ortasında yük- selen Avrupa ehramı bu bir buçuk milyar insa- nı ve Avrupa ehramının tepesinde yerleşen bir avuç ekalliyet, ehramın alt tabakalannı kendi arzusuna göre harekete getirirdi. Gerek bu alt tabakalar, gerekse bu bir buçuk milyariık insan kalabalığı için doğru ve hakikat olan nizam, bu hiyerarsinin devamından ibaret sayılırdı." Yazar, daha sonra, Türkiye'nin bu dünyadaki yerini araştırıyor, tereddütsüz diyor ki: "...diğer ta- raftan, bütün teknik vasıtalan kendi emrinde tutan ve cihanı kendi fikir ve iktisat diktatörlü- ğü altında, kendi istediği gibi kullanan bütün sanayi Avrupa'sına karşı bir buçuk milyariık müstemleke halkının için için kaynayan 'milli kurtuluş mücadeleleri' var." (...) "Türkiye'nin yeri 'Milli Kurtuluş hareketleri' cephesindedir" (...) "Cihanın geçirdiği derin bünye istihalesi âşikârdır, fakat bize göre bu istihalenin tema- yülü, cihanın yeni bir Avrupa nizamına kayıtsız şartsız intibakı değil, bilakis, unsurian müsta- kil cüzütamlar olan yeni bir cemiyetler muva- zenesinin cihan mikyasında teessüsüdür..." (...) "...Türk inkılâbı, Türkiye'nin içinde yaşadığı- mız zamanın şartlanna ve kanuniyetlerine gö- re yeniden yapılış ve kuruluşudur ki, bu hare- ket ancak sistemli hamleler, hedefleri evvelden muayyen sıçrayıştar ve bir zerresi bile boş ye- re israf edilmeyen mütemerkiz bir milli enerji ile inkişaf edebilir." (...) "...cihanın yeni muva- zenesi ve Türk cemiyetinin mütekâmil ahengi henüz oluş seyrinde bulunduğu içindir ki, ci- handa inkılâp devam ediyor ve Türkiye'de in- kılâp bitmemiştir diyoruz..." Peki kimin sözieri bunlar? Mustafa Kemal'in mi, Sultan Galiyef'in mi. başka birisinin mi? Şim- di sıkı durur musunuz, bu satırların yazarı, Şevket Süreyya'dan bir başkası değildir; yazısı, 1932 yı- lı mart ayının 'Kadro' dergisinde yayınlanmıştır. Türkiye'de, Sosyalist Sol'un üzerindeki, Ko- mintern 'hipoteği' artık kalkmış olduğuna göre, Kadro dergisini ve 'Kadrocuları', -Müdafaa-i Hu- kuk Doktrini'nin 'Mazlum Milletler' çerçevesi için- de- yeniden degerlendirmemiz gerekmez mi? Kesişen iki çizgl... O evket Süreyya, Yakup Kadri, Vedat Nedim, O Burhan Belge, Ismail Hüsrev ve Şevki Yaz- man! Yakup Kadri ile Şevki Yazman bir kenara bırakılırsa, 'Kadrocular', formasyonu 'marksist' ay- dınlardır. Şevket Süreyya'nın, TKP'de 'yüksek düzeyde' görevli olduğunu, sonradan 'dönerek' Kemalizm'e iltihak ettiğini duymayan kaldı mı? Abidin Nesimi, öyle söylemiyor ama; ona göre, Şevket Süreyya, TKP'nin Mustafa Suphi kolun- dandı, Sovyetler'deki Galiyefçi 'muhalefetle' te- mastaydı; KUTV'a okumaya gönderdiği militanlar- dan birisi, onun gizli temas adreslerini Ruslara açıkladı, bu yüzden, 'deşifre edilmiş' oldu; artık, nasıl TKP'de kalabilirdi ki? Abidin Nesimi, 'ihbar- c;'nın (Fâdıl Garan) olayı ona itıraf ettiğini de be- lirtiyor (TKP'de Anılar ve Değerlendirmeler. s:134 ve sonrası. Promete Yayınları. 1979. Ist.). Yıllar sonra, Kadro dergisinin üç yıllık neşriyatı- nı inceleyen tarafsız bir 'gözlemci', Galiyef'in 'Mazlum Milletler Entemasyonalı^ tezlerini ve ilke- lerini biliyorsa, bu derginin pekâla Galiyefçi bir plat- form üzerinde çıkmış olduğunu söyleyebilir. Daha da ilginç olan, çıktığı sürece şiddetli tartışmalara neden olan derginin, daha çok Recep Peker/ls- met Inönü kanadından gelen sert eleştırilere, hat- ta suçlamalara karşı, bizzat Mustafa Kemal tara- fından himaye görmesidir. Bunları da kafadan at- mıyorum. Yakup Kadri 'Politikada 45 Yıl' adlı ha- tıralannda yazıyor. Meraklısı okuyabilir; (lletişim Yayınları. s:123/124. Bütün Eserleri/16). Tartışmaya açılmamalı mı? Türkiye'de 'inkılâbı' basit bir iktidar pratiğine dönüştüren, -Stalin'in 'Rusya'da yaptığı gibi- 'tekülkede cumhunyet' düzeyine indirgeyen Inö- nü/Peker takımına karşı Gâzi Mustafa Kemal Paşa'nın 'Kadro'ya ve 'Kadrocular'a arka çıkma- sı, size anlamlı görünmüyor mu? Bence görün- meli, çünkü Kadro'nun sürekli anti/emperyalist devrimi savunması, tesadüf bu ya, tam da Parti içinde 'yeni' bir 'program' ve 'tüzük' projesinin oluşturulmaya çalışıldığı döneme denk gelmekte- dir. Anadolu Ihtilâli ve İnkılâbı nın geleceği açısın- dan, 1935 CHP Kurultayı öncesi ve sonrasının, 'tayin edici bir mahiyet' taşıdıgı kesin. 'Dalgalan- ma' ilkin 'Kadro'nun tasfıyesi ile sonuçlanmış gi- bi görünürse de, aynı zaman dilimi içinde Gâzi'nin önce Peker'i, arkasından, Inönü'yü, görevden al- dığı gözardı edilebilir mi? Yıllar yılı, 'rejimin selâ- meti için' yok sayılan bu 'olaylar' artık tartışılma- malı mı? Hem de hangi 'rejimin'? Basbayağı, '1a- şizan bir totaliterliğin!..' Gittikçe heyecanlı oluyor değil mi? http:// ww^w. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.ada.com.tr./-bilgiyay/yazar/ailhan.html Sanatçı Şanar Yurdatapan: Murat Demir ve Murat tpek'i anlattıklann] herke- sin dmınası için korudum. (Fotoğraf: KEREMILGAZ) Şanar Yurdatapan ve iürafçılar tutuklandı Istanbul Haber Servisi - Atatürk Hava- limam'nda 2 sahte pasaportla gözaltına alınan sanatçı Şanar Yurdatapan, iki iti- rafçı ve bir komiser. Istanbul Devlet Gü- venlik Mahkemesi'ne çıkanldı. Yurdata- pan ve itirafçılar tutuklanarak Ümraniye Cezaevi'negönderildi. Yurdatapan yaptı- ğı yazılı açıklamada, itirafçı Murat Demir ve Murat İpek'ı "Anlattıklannı herkesin duymasıru sağiamak için koruduğunu" ifade etti. Istanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 6 gündürgözaltındatutulan Şanar Yurdata- pan ile itirafçılar Murat lpek. Murat De- mir ve komiser Serdar Alptekin dün saat 10.45 sıralannda yoğun güvenlik önlem- leri altında DGM'ye getirildi. Bina içeri- sine girişi sırasında gazetecilerin sorula- nnı yanıtlayan Yurdatapan, "İddialarasıl- sızdır. Gerçekler>akındaortaya çıkacak" diye konuştu. Yurdatapan'ın kardeşi Onur Yurdatapan, Güneydoğu'da şehit düşen Albay Rıdvan Ctaden'in eşi Tomris Özden ile şair Suna ,\ras. avukat Eren Keskin Şanar Yurdatapan'a destek ver- mek için DGM'ye geldiler. Bir süre son- ra Yurdatapan sorgusu sırasında gizlice Kuzguncuk'taki bürosuna götürülüp ge- tirildi. Aynı zamanda Alman vatandaşı da olan Yurdatapan için Alman Konsoloslu- ğu'ndan bır görevli DGM'ye geldi. Sav- cı Sudi Güner'e yaklaşık 7 saat ifade ve- ren samklar tutuklanmalan istemiyle nö- betçi mahkemeye çıkanldı. TCY'nin 169. maddesi uyannca "Devletin emniyetine karşı silahlı çete kuranlara yardım" yap- tığı iddiasıyla Istanbul 4 No'lu nöbetçi DGM'ye çıkanlan Yurdatapan tutuklan- dı. Mahkeme. lpek ve Demir'in de tutuk- lanmasına karar verirken. komiser Serdar Alptekin tutuksuzyargılanmak üzere ser- best bırakıldı. Sanıklan taşıyan polis minibüsünün Ümraniye Cezaevi'ne doğru hareket et- mesinden sonra aracın penceresini açan Yurdatapan gerçeklenn yakında ortaya çı- kacağmı söyledi. Eren Keskin'in okudu- ğu ve Yurdatapan'ın yazdığı açıklamada ise şöyle denildi "Murat Demir ve Mu- rat İpek'i koruduğum doğrudur. Bana an- lartıklannı herkes duvmalıydı. \ ideoya çcktiripbaştaSusuriuk Konüsyonuoimak üzere elimin erdiği her yere ulaşmav a ça- hştım. Bu iki kişinin tan ıklığının çokönem- li olduğunu sani) orum. Bu nedenle sustu- rulmasını önlemeye çalıştun. 1 " Devletin özel görev verdiği kişileri koruduğu için kendisine teşekkür etmesi gerektiğini be- lirten Yurdatapan açıklamasında. pasa- portlan kendisinin hazırlattığı iddialannın da doğru olmadığını öne sürdü. Yurdata- pan açıklamasında sivil toplum kuruluş- lannın -Susuriuk İzleme" grubu oluştur- ması gerektiğini de kaydetti. GLOBALPOLITİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Bilgi ve Demokrasi Teknolojik devrim ve küreselleşme sürecinde bil- gi üretimi ve dolaşımı baş döndürücü bir hıza ulaş- tı. Internet ve uydu yayınlar sayesinde bilgi artık sı- nırtanımıyor, sansür dinlemiyor. Bilgi herkese, her- kes bilgiye ulaşabiliyor. Bilgilenme süreci ve dola- yısıyla da günlük yaşam demokratikleşiyor... Yukarıdaki paragraftaki ifadeler tümden yanlış değil (1). Ama fazla iyimser. Gerçekten de dünya- da telekomünikasyon yoluyla bilgi üretimi ve trans- feri hızla yayılıyor. 1985'te küresel olarak 15 milyar kelimeye ulaşan telekomünikasyon hacmi, 1995'te 66 milyar kelimeyi geçmiş durumda; 2000 yılında 95 milyar kelimeyi geçmesi bekleniyor. Bugün dün- yada 1.216 milyar kişı televizyon seyrediyor, bunun 200 milyonu kabloya bağlı. 690 milyon bilgisayar, 30 milyon Internet abonesi, 690 milyon cep tele- fonu var. 1995'te iş hacmi 1 trılyon dolara ulaşan telekomünikasyon sektörünün cirosu, 2000 yılın- da dünya GSMH'sinin yüzde 10'una ulaşacak. Di- ğer taraftan teknolojik gelişme, televizyon, telefon ve internet'in çıkışlarını, birtek noktadan, örneğin televizyon ekranından ulaşılabılecek bir şekilde (bir mültimedya ağı şeklinde) birleşmeye başlıyor. Böyle bir teknolojik çerçeve içinde baş döndü- rücü bir hızla üretilen bilgiye ulaşmaya ve bunu iç- selleştirmeye (öğrenmeye-kullanmaya) gelince, ne yazık ki yukandakı iyimser manzara değişmeye ve elinde "microchip" ile koşan birPrometeus, gide- rek yerini TV ekranına zıncirtenmiş, boş gözterle ba- kan ve sürekli tıkanan yorgun ve yağdan şeklini kaybetmeye başlayan bedenlere bırakıyor. Tekno- lojik devrımden haberi olmayan milyonlarca aç in- sandan ıse burada bahsetmeye gerek yok! New York Times, ya da Kapital dergisi gibi yayınlann bir sayısındaki bilgi, tahminlere göre XVII. yüzyılda Av- rupa'da yaşayan ortalama bir okur yazann yaşamı boyunca özümseyeceği bilgınin hacmini aşıyor. Medeniyetimiz günde yaklaşık 20 milyon kelime basılı metin üretiyor. Dakikada 1000 kelime ve gün- de sürekli 8 saat okuyan bir okuyucunun bu bilgi- ye ulaşması ıçin 1.5 ay gerekiyor. Bu arada ise oku- nacak 6.5 yıllık malzeme birikecek olması, kaçınıl- maz bir sonuç. Kısaca, bir taraftan bilgi, hava ve su kadar çok yaygın bir hale geliyor gezegenimiz- de (gerçi hava hızla kirieniyor ve dünya nüfusunun 1 /3'ünün içme suyu yok ama...) ve bireylenn kapa- sitesi bu bilgiyi özümsemeye yetmediği için de (ca- hilliğı var olan bilgi hacmi ile bireyin bilgisi arasın- daki fark olarak tarıflersek) giderek cahilleştiğimiz kesin. Diğer taraftan, bu bilginin dağıtımı, giderek sayı- lan azalan uluslararası tekeller tarafından kontrol ediliyor ve kâra ve gelire indeksleniyor. Örneğin, ABD haber kanalı CBS, ortaklanndan Loew Cor- poration'm bir sigara şirketinde payı olduğu için, sigara şirketlerinin ürünlerindeki gerçek nikotin ora- nını sakladıklarına ilişkın programı son andayayın- dan kaldırabiliyor. Çin hükümetinin baskısı ile News Corporaf/on'ın parçası Star-TV, BBC haberlerini programından çıkanyor. Eğlence sektöründe büyük bir tekel olan Walt Dısney, haber ve magazin alan- lannda uzman Capital C/f/es/yASC'yı satın aJıyor.vd birçok ülkenın haber yerine eğlence yayunlanru ter- cih ettiğini ve ABC'nin bu şekilde yeniden biçim- leneceğini açıklıyor. Izleyicinin giderek eğlence programlarını tercih ettiğini, haberlerle özellikle dünya haberieriyle ilgilenmediğini gösteren bireği- lim de var. Büyük TV ağlarının uluslararası haber di- limleri hızla küçülüyor: Amerika'da ABC, CBS ve NBC için bir (1988-1996) karşılaştırması (dakika olarak): ABC (1414-918); CBS (1310-824); NBC (1212-528). Walt Disney - ABC birleşmesi gibi ge- lişmeler de bu tür eğilimleri güçlendirerek izleyici- ye giderek daha az haber ve daha çok ideolojik dü- zeyde koşullandıncı ve değer yargılannı şekillendi- rici diziler, yanşma programlan vefilmler ulaştınyor. Bu arada telekomünikasyon ve mültimedya alanın- da yaşanan birieşmelerle 4-5 mega şirket kürese) haberleşme ve telekomünikasyon sektörünü kont- rol eder duruma geliyor. Özetle, teknoloji ve genel olarak üretici güçler bil- gi üretimini ve dolaşımını hızlandırıyor. Ancak için- de yaşadığımız, birey merkezli ve kâr/gelir yöne- limli toplum, bu bilginin büyükşırketlerin kontrolü- ne geçmesine yol açıyor. Ekonomik toplumsal iliş- kiler küreselleşirken aynı hızla işbirliğini, dayanış- ma ruhunu ve demokratik olarak kontrol edilen ge- nel kamu yaran fikrini ikinci plana atıyor. Tüm de- ğerleri, bireyin kendi sınırlı kapasiteleri ve bencil dürtüleri üzerine kuran bir düşünce ve değerler sis- temi yüceltiliyor. Çok açık ki üretici güçlerin geliş- mesi ile üretim ilişkileri arasında, insan türünün aleyhine işleyen bir uyumsuzluk hızla derinleşiyor. Hızla artan, bu bilgi üretme kapasitesi ve hacmi içinde bireyin cahillikten kurtulması için önce yal- nızlıktan kurtulması ve son 20 yılda zayıflatılan da- yanışma ruhunu yeniden kazanması gerekiyor. Bu bilgiyi reddetmek ve daha sınırlı bir dini-ideolojik kozmolojiye dönme çabası ise bir çözüm olmaya- cak, bu bilgiyi kontrol eden azınlığın iradesine bo- yun eğmekten başka bir sonuca yol açmayacak- tır. Bugün gereken işbirliği ve demokratik kontrol yolu ile bireyin zayıflığını ve iktidarsızlığını aşmaya başlamak, bilginin üretimini ve dağrtımını demok- ratikleştirerek büyük çoğunluğa açık hale getiımek- tir. Kısacası, insanlığm, kaderini serbest piyasanın ve sermayenin sakar ellerine bırakmaktan artık vaz- geçmesi gerekiyor. 1) Veriler için: Le Monde Diplomatique, Nisan 1997; Foreign Affaires, Nisan 1997. ergin(a ergin.demon.co.uk 'Savcılar görevini yapmalı 1 • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Grup Başkanvekili ve DSP Ankara Millervekili Uluç Gürkan. RP'li Devlet Bakanı Sacit Günbey " hakkında yaptığı suç duyurusunun dıkkate .. alınmamasını eleştirerek "RP'li bakanlar ve milletvekilleri, Adalet Bakanlığı'nca özel koruma kapsamına alındı" dedi. Gürkan, cumhuriyet savcılannın cesaretle görevlerini yapmamalan durumunda demokrasinin zarar göreceğini vnrguladı. Berrin Menderes anıldı • Istanbul Haber Servisi - Eski başbakanlardan Adnan Menderes'in eşi Berrin Menderes, ölümünün 3. yıldönümünde Demokrat Parti (DP) Istanbul İl Örgütü üyelennin katılımıyla dün anıldı. Anıtmezara gelen partililer, Kuran okutarak Berrin Menderes, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun kabirlerini ziyaret ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle