23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 23 NİSAN 1997 ÇARŞAMBA 10 DIZIYAZI \ ©A yt -. V A M Ö 11 •w- "yaşamın çetin yolculuğu % / için yelkeni fora etmiş •r geçmiş ... Iç bunaltan M dehlizlerde anne „ • rahmindeki çocuklar gib çalışır madenciler. Kömür karasında bır tek gözlerinin bevazı ve dudaklannın pembesi yansır gün ışıgına. O gün ışığı kı. üstünden hiç çiy kalkmayan sık yeşillikle oynaşır. Denız, enginde çoğalıp savrulan yelelerle çarpar Zonguldak'a. Geleceğin bel direği ise çocukluk. Zonguldak'ta. hele hele denize bakan bir evde geçmişse eğer. yaşamın uzun ve çetin yokuluğu için yelkenlerini fora etmez mi? Mûmtaz SoysaTın evi ile deniz arasmdaki tek engel, maden direklerinın yığıldığı ve annesinin dolma yapacağı zaman nane toplamaya gönderdiği "Direk Harmanı" denilen alandı. Karadeniz'in delişmen rüzgânnın adeta "Ben buradayım. ben buradayınT diye tıklattığı evin penceresınden. sürekli denız görüniirdü de, Rus Mümtaz Soysal ilkokulda sınıfıyla toplu halde (işaretli, eli yanağında). Mümtaz Soysal, Kuvvacı bir baba ve ilk kuşak cumhuriyetçi bir öğretmen ile büyüdü Siyasal çizgisi çocukhıkta ışıdı bombardımanmdan kalma bir lavvar yıkıntısı limanı gizlerdi. Dilber Tepesi ne güne duruyordu kı? Mümtaz Soysal, incecik bacaklanyla tepeye tırmanır. limana giren çıkan gem\leri kaçırmazdı. Doğudan gelip kış aylannda batıda, deniz üzerinde batan güneş topu. açığa demirlemış gemıleri aydinlatırdı. Kömür yüklemek üzere gelen şileplerin manevrası çok ustacaydı. Once demir atılır, ardından römorkörlerle kiçtan çekilerek limana girerlerdi. Bir gün, bacalanndan dumanlı düşler salan bu gemilere öylesine dalmıştı ki, az kaldı parasız yatılı sınavını " kaçıracaktı. Bereket. Mümtaz Soysal'ın, birkaç yaş büyük ablası Süheyla, koşarak tepeye geldi de soluk soluğa sınava yetiştirdi. O smav ki. Mümtaz Soysal'ı Galatasaray Lisesi'ne taşıdı. "Çocukluğuma damga vurmuş bir başka olay" diye girdı söze Soysal: "Savaşın (İkinci Dünya Savaşı) hemen öncesinde devlet şüepçiliğe. yani yük taşımacıhğına başladı. Zonguldak'a, zamanın deniz ticaret fılosunun çok eski gemikri gelirdi. Bunlar, geneüikle küçük armatöriere ait genülerdi. Onlara bakarak oyalanır, ama bir türlü bu gemilere karşı bir sahiplenme duygusu gelişniezdi içimde. Oysa çocukluğumda gemi sahibi olmak. gemilerle dolaşmak hayallerimden biriydi. İşte o günierde de\ let, maden tasımacıhğını yapmava karar verdi. Kamu şirketinin adı da 'Sosyete Şilep'ti." Kamunun yani halkm, kırmızı bacalannda beyaz " S " harfı bulunan şilepleri gırer olmuştu Zonguldak limanına. Adlan, y*urt toprağının değerlerini simgeliyordu: Biri "Demir", biri "Krom w , bıri u Bakır." Mümtaz Soysal, düş bahçesi tepesinden coşkuyla selamlardı onlan "Onlan kendi gemim sayardım. Gelişlerinde sevinir, gîdişlerinde kendi kendime selamlardım." Soysal. şileplerin düdüklerinden yükselen kalın "Vuuuttt" titreşimini bugün bıle yüreğinde duyumsuyor: "Belld de, devletin birtakım ekonomik girişimlerle toplumu degiştirebilme, topluma bir şeyler kazandırma yaklaşımına sıcak bakışım, bu şileplerle başlamıştır." Emek ile cumhuriyet Yıl. 1936. Mümtaz Soysal, ilkokul birinci sınıfta. Bir ulusal bayram. Zonguldak "ın o meşhur, eskiden kömür trenlerinin geçtiği ana caddesinde resmi geçit var. Önde bir maket. Fabrika bacalanndan pamuktan duman çıkıyor. Arkasında kocaman harflerle biryazr. "Yaşasın İkinci Sanayi Planımız." Ardında ögrenciler yürüyor. Aralannda Mümtaz Soysal da var. Maden işçisi elbisesi giymiş, elinde maden lambası. Mümtaz Soysal'ın. yıllar sonraki siyasal çizgisi, çocukluk bilincinde ışıyor. Cumhuriyetçiliği de unutmamah. Ayşe öğretmen. tlkokul ikinci smıftan beşe kadar Mümtaz Soysal'ı okutan eğitımci. Katıksız bir ilk kuşak cumhuriyetçi öğretmen: •'Sürekli cumhuriyetten söz ederdi. Tek partili bir dönemde bile seçim. demokrasi nasıl olur, MecUs nasıl toplanır, cumhurbaşkanı nasıl seçilir, tüm bunlan uygulamalarla öğretirdi ıl 1936. Mümtaz Soysal, ilkokul birinci sınıfta. Bir ulusal bayram. Zonguldak'ın o meşhur. eskiden kömür trenlerinin geçtiği ana caddesinde resmi geçit var. Önde bir maket. Fabrika bacalanndan pamuktan duman çıkıyor. Arkasında kocaman harflerle biryazı: "Yaşasın tkinci Sanayi Planımız." Ardında ögrenciler yürüyor. Aralannda Mümtaz Soysal da var. Maden işçisi elbisesi giymiş, elinde maden lambası. Mümtaz Soysal'ın, yıllar sonraki siyasal çizgisi, çocukluk bilincinde ışıyor. Cumhuriyetçiliği de unutmamah. Ayşe öğretmen. İlkokul ikinci sınıftan beşe : Ty" -~ -~ '"SoysaTı okutan eğitimci. bizlere." Baba da. Kuvvacı. cumhunyetçr. Osnıan Muhtar Bey. Osmanlı Bahnyesi'nde makine subayı. Mümtaz Soysal'ın deyimiyle "Biraz erken batıp çıkmaya başlamış,," Trablus harbinde, Beyrut'ta Italyan muhnpleri tarafından batmlan Avnillah gemisinde. Ardından Balkan Savaşı sırasında Vama'da başına işler gelmiş. Sonra Çanakkale. Bir Ingiliz denizahısı Çanakkale'ye mühimmat taşırken Nağra gemisini Marmara'da batırmış. Kurruluş Savaşı başlayınca da, Kuvayı Milliye Bahriyesi'ne katılmış. Alemdar'ın ikinci çarkçısı. O Alemdar ki, Anadolu'ya silah ve cephane taşıyan, Inebolu'dan Kastamonu'ya, oradan Eskişehir ve bir kadeh rakısını tçtikten sonra bazı günler olaylan çok kısa, aynnüsına girmeden anlatırdı. İstikJal Madaryası vardı. Müthiş cumhuriyetçiydi. Cumhuriyetin kurulmasında haklı bir pay görüyordu kendinde. Cumhuriyet kurulduktan sonra bahriyeden ayrüıp sivil liman işlerinde çauşü." Osman Muhtar Bey. Alemdar ile Zonguldak'a gider gelirken, Ulusal Kurtuluş Savaşı günlerinde tanımış Samiye Hanım'ı. Samiye Hanım, Zonguldak'ın ilk nüfus müdürü Ahmet Efendi'nin kızı. Mümtaz Soysal. annesini şöyle tanımlıyor. "Müthiş zekiydL O zamanın koşuUannda ancak ilkokulu okuyabilmişti ama son dercce denizden başka yol yok Bartın'a. O yoi da, mayına çarpmış ya da torpil yemiş Alman ya da Rus germlerinin leşleri ile dolu. Soysal ile o günlere dönelim: "Karaya vurmuş ceset çevresinde toplanmış insan topluluklannı haürlıyorum. Ölmüş sanşın bir Alman genciydi. "Koynunda nişanlısının resmi vardı dacebinden şuçıkti' diye kadınlar. kendi oğullan ölmüş gibi Rus, Alman asker ölülerine ağlardı. Yakalanan balıklann karnından bazen insan parmağı çıktığı sö> lenir, bunun üzerine insanlar bir hafta balık yemezdi. Arada sırada Alman uçakları geçer. alarmlar çalardı. Zonguldak'ta sıgınaklar yapılmıştı. Bizim evin Mümtaz Soysal Tasarruf Haftası'nda (solda kızın yanında yerde). Ankara'ya giden Millici. Kemalci yola dümen kırmış yurtsever gemi. O Alemdar kı, Fransız gambotuyla savaşan, tutsak alınan, yeniden savaşan ve bu kez Fransızlan tutsak alan, Rum Pontus çetelerini püskürten, bugün geriye yalnızca feneri kalmış bağımsızlık gemisi. İşte bu geminın makine subayı Osman Muhtar Bey'i, oğlu Mümtaz Soysal şöyle anlatıyor: "Babam beni konuşmadan etkilemiştir. Başından bir sürü olay geçtiği halde bunlardan hiç söz açmazdL Bazen. akşamlan yemekte uyanık. bilgili ve 'bilimli' bir insandı." Savaş, Zonguldak'ı bır başka etkilemişti. Mükellefiyet günlerine tanık oldu Mümtaz Soysal. Zonguldak'ın köylüleri askere gitmiyor, madenlerde çahşmak için yan askeri bir kuruluşun içine ginyorlardı. Alman-Rus Savaşı 'nın dalgalan da Zonguldak kıyılanna vuruyordu. Almanya'nınTürkiye'ye saldırma olasılığı üzenne. Zonguldak'taki siviller boşaltıldığmdan, Mümtaz Soysal ve annesi Bartın'a gittiler. O zaman yakınında tepeye oyulmuş bir sığınak vardı, alarmlar çalınca oraya koşardık." Kitap ve yazın ile tanışma Evde baba "Cumhuriyet" ve "Tan" okuyordu. Ağabey Muzaffer Soysal, daha lisedeyken gazeteciliğe başlamıştı. Ağabeyin arkadaşlan Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip şair. Oktay Rifat Zonguldak Valisı'nın damadı. Kente gidip geliyor. Behçet NecatigO lisede edebiyat öğretmeni. Kitap. sanat ve edebiyat ile yoğrulan Mümtaz Soysal, ağabeyi ile birlikte yalnızca aıle haberlerini veren bır gazete çıkardı. aile bireyleri okusun diye cama yapıştınlan. Baba. yüreklendırdı oğullannı. 50 hraya daktilo aldı. Bö\le bir ortamı soluyan Mümtaz Soysal. parasız yatılı sınavını kazanarak Galatasaray'a gırdı: "Sonradan İstanbulTeknik l ni\ersitesPnde matematik profesörü olan Selma aMam, parasız yatüı sınavını kazanmış, Kandilli Lisesi'nde okuyordu. Benim de içimden övle geldL Öğretmenler de teşvik ettiler. Ş*BW vazinndevapılır, sonudan ' arafik ayınaaTıIan belli olurdu. Türkiye çapında ilk üç kazanaıu Galatasaray 'a vermişler. Öyle gittim Galatasaray "a. Kendi seçimim degUdi." tstanbul'a iki gemi çalışıyor o zaman. Biri Anafarta, diğen Çanakkale. Bu gemiler, Zonguldak'tan Bartın'a, Cide'ye, lrmakağızı'na. Kurucaşile'ye, Ereğli'ye. Alaplı'ya da sefer yapıyorlar. İngilizler. Çanakkale Savaşı sırasında hayvan. özellikle at taşımak için getırmişler. Sonra Denizyollan'na kalmış. Mümtaz Soysal. Galatasaray'a kayıt olmaya Istanbul'a annesi ile birlikte Anafarta ile gıttı. Tam üç gün sürdü yolculuk. Fırtınaya kapıldılar. Ereğli'ye. Kefken'e sığındılar. Sonunda vanldı İstanbul'a. ama okula girer girmez Mümtaz Soysal'da şafak attv "Zonguldak'taki Çeiiker Lisesi'nin orta kısmında ydbancı dil eğitimi Almanca idi. Galatasara\ 'a gidince birdenbire Fransızcaya başlamak gerekti. İlk günierde bana Galatasaray"daki ögrenciler, günil gürül Fransızca konuşuyoriarmış gibi gelirdi. Sonradan öğrendim ki değilmiş. Birkaç hafta icinde onlan vakalamak gerekhordu. Once ağır geldL 11 yaşındayım daha. Galatasaray disiplini o zaman çok sıkıydı. Savaş nedeniy le her şey sınırlı. İkindi kahvaltısında mııtlaka 5-6 zeytin ya da beyaz peynir varsa o mutlaka bitecek. Ekmek de bitecek. Bitirmeden yemekhaneden çıküamazdı. Fazla yemeğe diişkün olmadığım için benim için eziyetti. Hatta anneme, 'Ben burada kalmam, geri dönelim' demiştim. Annetn.' Babana yazanz, bakanz' deyip geçistirmişti. Birkaç hafta sonra alıştım." Babanın kütüğü Beşikîaş'ta. Amca da Beşiktaş'ta oturuyor ailecek. Şeref Stadı yakın. maçlara gidiliyor. Sinema filan. Mümtaz Soysal, daimı bekâr. Yani hafta sonlan da eve çıkmayan yatılı öğrencilerden. Yaşama disiplınini buna borçlu. Daha ileri yaşlarda kampçılık hevesi ateşleniyor. Mümtaz Soysal, kardeşi Yılmaz ve mahalledeki bir arkadaşla birlikte Robensonculuk oynamaya gidiyorlar. Hatta, o oyun İcoskoca olunca da sürüyor. Kendi kendine sınırlar konarak oynanan bir oyun bu. Örneğin, günde 5 lıradan fazla harcanmayacak. sabahlan şu kadar peynir, beş zeytin yenecek. Denizden mıdye toplanarak yetınilecek. Şile'yi görenler bilir. Fenerin dibınde bır kayalık vardır, deniz. kayalar arasında kalmış küçük bır toprak parçasının ucuna yaklaşıp kaçar. İşte Mümtaz Soysal. kardeşi ve arkadaşı, her yaz oraya giderlermış. O da çok iyi bir eğitim olmuş Mümtaz Soysal "a göre- "Mamak Cezaevi fılan zor gelmedi sonralan bana. Elle gelen düğün ba\ ram zaten." Yarın: Kerim Afşar POLİTİKA VE OTESt MEHMED KEMAL Ortak Şiirler... Rasih Nuri ki Türkiye'deki gizli solculuğun arşi- vidir. Bundan böyle gizli sol için ne ararsak Rasih'e başvuracağız. Konumuz, Nail V., Beşinci Nail, Nail Vahdeti; yeni kuşaklar onu tanıyor mu? Nail'i tanıtmaya ça- lışacağız. Ağa Han Mimari Ödülü sahibi Nail Ça- kırhan'ı bütün kültür ve sanat âlemi tanır. Anado- lu klasik mimarisiyle uğraşanlar bilir. Çakırhan yap- tığı Anadolu evlerine büyük bir şiır katmıştır. Ana- dolu bilir. ilk tanınması Nâzım Hikmet'le ortak bir şiir ki- tabı çıkarmasıyla başlar: 1+1=1 Elbette artılar iki eder, şair bir eder diyor. llginç bir dünyanın kapılarını açıyor. Ben bu kitabı öğren- cilik yıllarımdan tanırım. Ankara'da Kuyulu Kahve Meydanı'nda kitap satan Ali Tümen tezgâhında görmüştüm, almıştım. Sanırım lise öğrenciliğim sı- rasındaydı. 1+1=1 Bir artı bir neden iki etmiyordu da bir ediyordu. iki şairın birleşip bir etmesi miydi? Bundan sonra şiirierini dergilerde görüyoruz. Re- simli Ay, Çığ gibi dergiler. Bunlar, açıktagörünüyor- du ama gizli solun dergıleriydi. Başka dergilerde şiirleri çıkıyor muydu? Son şi- iri sanınm Gerçek dergisinde çıkmıştı. 1940-1945 yıllannda. Zekeriya Sertel'in çıkardığı dergiyle de- • mokrasi yolu açılmış. hemen kapanmıştı. Gizli partı demokratik cepheyi kurmaya yönel-, mişti. Bizde aynı girişim olmuştu. Bunun içinde Na- il V. vardı. Nail V. yazar. şair, gazeteci, sıyasetçi ola- rak bulundu. Kimi sıkıştığı dönemlerde de yurtdı- şına çıkmak zorunda kaldı. Evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Eşiyle birlikte birçok kazılarda çalıştı. Gizli partide çalıştı, sonra kendini mimariye ver- di. Birçok eski yapıyı onardı. yenisıni yaptı. 1983'te bır öneriyle karşılaştı; Ağa Han Uluslara- rası Mimarlık Ödülü verildi. Bu başarı akademik çevreleri ayağa kaldırdı. Mimarlık eğitimi görmemiş bir mimar için göğüs kabartıcıydı. , Nail V. aradan geçen yıllar sonrasını yazılı yapıt-! larını, "Daha Çok OnlarYaşamaiıydı" adıylayayım- ladı. Bu kitap bütün kitaplarından biriydi. Daha çok onlar yaşamaiıydı derken, öteki arkadaşlannın ya- şamasını diliyordu. Şurayı olduğu gibi bağlayalım: Demokratik cepheyi kurmakla görevlendirilmiş- - ti. Dr. Şefîk Hüsnü bu görevi vermişti. Bu sırada 1945 tutuklaması oldu. En yakın arkadaşlan tutuk- landı. Ismet İnönü, hemen cepheyi böldü. (4 Ara- lık 1945) Cephedağıldı.CephedenbırtekardakalanMa- reşal Fevzi Çakmak oldu. Serteller, daha sonra Bayar'lar dağıldılar. "Daha çok onlar yaşamaiıydı", derken, arkadaşlannın geriye kalmasını istiyordu. Nâzım Hikmet'ten sonra kendisinin, kendisinden sonra llhami Bekir, Nail V.'nin ve Enver Gökçe ile Ahmed Arif'in kalmasını istiyordu. Şifre çözülmüştür: •» 1 + 1 = 1 • -\ B U L M A C A SEÜAT \AŞA\A!S SOLDAN SAĞA: 1/ Bulgaristan'ın Deliorman böl- gesinde yaşayan Müslüman Türk boyu. 2/Mannk... 3 "Suna —-": Ün- lü kadın keman- cımız. 3/ Yeşile çalar mavi renk. 4/ Vilayet... Ce- zayır'de doğan ve Arap müzığiyle rock, punk, reg- 8 gae'nin kanşımı g olan müzik tü- rü... Şaşma belırten bir ünlem. 5/ Molıbden ele- mentının simgesi... Fren- gıye benzer bulaşıcı bır hastalık. 6/Kürkü değer- 3 lı keselı bır hayvan. 7/ Mısır... Bağışlama. 8/ Muğla'nınbırılçesi... Ek- sıklık, kusur. ayıp. 9/ Mü- " zikte. anmonı kurallanna göre üst üste bındırilmış g sesler... Yankı. n 9 » Ş 1/ Trakya'nın güneyindeki yanmada. 2/Soylu... Bez par- çalanndan dokunan adi kılim. 3/ "Sendin o câmı —• gibi hakkıyla nuş eden" (Yahya Kemal)... Domuz yavrusu. 4/ Bır parçanın sevgıyle, tutkuyla çahnacağını belirten mü- zik tenmi. 5/ Asya'da bir ırmak... Bir çeşıt yanş yelkenlı- sı. 6i Inkalar'da, atılan her düğümün rengine göre bir an- lam taşıdığı düğüm-yazı. 7/ Motorlu taşıtlann elektriğinı saglayan aygıt... Dın adamlannm sımgesv sayılan başlık. 8/Giyım süslemede ya da çanta. şapka. sepet örmede kul- lanılan renklı ve dayanıklı şent... Tuzak. kapan. 9/ Aynı cinsten şeyler arasındaki ınce fark... Japon lirik dramı. ÇAĞDAŞ YAYINLARI MUSTAFAEKMEKÇİ ÖKSÜZ YAMALIĞI Köy Enstitüleri Çocuk kardiolojisi Türk Kalp Vakfı kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde. TÜRK KALP VAKFI Te/.: (0.212) 212 07 07 (PBX) Faks:(0212)212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle