03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 1997 PERŞEMBE HABERLER Kurumlar harekete geçti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan TBMM'ye yasa değişikliği önerisi VIGK istemini Yargıtay hazırladıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, laik rejimi hedef alan siyası gırişimlere karşı yargının harekete geçmediği eleştırilerinin ardından, Milli Güvenlik Kurulu kararlan doğrultusunda, politikacılann şeriatçı çıkaşlanna engel oluşturacak şekilde yasa değişikliği hazırladı. Yargıtay. siyasi partilerin herhangi bir üyesinin, kapatma nedeni sayılan suçlan işlemesi durumunda kapatma davası açılabilmesi için yasa değişikliği önerdi. Önerinin, başsavcıhğa, harekete geçme konusunda olanak sağladığı kaydedildi. Öneriyle, anayasanın 68. maddesinin 4. fikrası, Siyasi Partiler Yasası'na da konuluyor. Partilerin genel başkan, yardımcılan ve genel sekreterinin konuşma ve eylemieriyle ilgili olarak kapatma davası açabilen başsavcılık, yasa değişikliği önerisinin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi durumunda, herhangi bir üyesinin yaptığı eylem nedeniyle partinin yasadışı eylemlerinin 'odağı haline geldiği' değerlendirmesinde bulunarak kapatma davası açabiiecek. Siyasi partiler hakkında 'kapatma davası' açmakla yetkili kılman tek kurum olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, partilerin yasadışı eylemlerin odağı olması durumunda haklannda kapatma davası açılabilmesi için Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik yapan bir öneri hazırlayarak TBMM Başkanhgı'na gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş imzasıyla TBMM'ye gönderilen değişiklik öncrisindc, partilerin 'kanunsuz siyasi faaliyetlere odak (mihrak) oüna nedeniyle kapaülması'nı dûzenleyen SPY'nin 103. maddesi ile anayasanın siyasi partiler hakkında kapatma davası açılabilmesi için şartlan belirleyen 69. maddesi arasında çelişki bulunduğu belirtildi. Çelişkinin, içinden çıkılması son derece zor sorunlar yarattığı kaydedilen öneride, konunun anayasaya uyum yasalannm görûşüldüğü komisyonlarda ele alınması ve yasanın 103. maddesi yürürlükten kaldınlarak 'Anayasanın 69. ANAP lideri 'RP'nin yanlışlanna ortak olmayacaklannı' söyleyerek Erbakan'a seslendi Yılmaz: Arabayı devîrdinizANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Başbakan Nec- mettin Erbakan'la yaptığı görüş- mede, anayasanın vazgeçilemez. değiştirilemez temel ilkelerinı içine sindiremeyen RP'nin yan- Iış uygulamalan sonucu Tûrki- ye'nin bugünkü noktaya geldi- ğini belirterek, "Başbakan'ın yapoğı bugörüşmeler,yanhşuy- gulamalanna ortak aramaçaba- sından başka bir şe> değOdn-" de- dı. Yılmaz. Erbakan'a, "Eğer, Milli Güvenlik Kurulu, hükü- mete ragmen bu kararlan aldry- sasizinyapmanızgerekenşev,üJ- keninönünüaçmaktor" diyerek istifa çağnsında bulundu. Erba- kan'a "ltirazınızı MGK'deyap- sayduuz" diyen Yılmaz, başba- kanın, kendisine, "Btzbnle ilgi- ligörüşierinizi bir hafta mahfuz tutun" dedığını söyledi. Başbakan Erbakan, MGK ka- rariarının ardından gerginliği yumuşatmak amacıyla, parla- mentoda temsil edilen partilere yaptığı ziyaret çercevesinde dün de ANAP lideri Mesut Yılmaz'la görüştü. TBMM'de gerçekleşen ve yaklaşık 2 saat süren görüş- menin ardından ilk açıklamayı Mesut Yılmaz yaptı. Alınan bil- giye göre, görüşmede yaklaşık 45 dakika konuşan Erbakan. "Bir hata işledik de onu düzel- öyor değiliz'' dedi. ANAP için "Biz kardeş partiyiz" diyen Er- bakan'a Yılmaz, "Belli oluyor. Belediye başkanlanmızı tek tek partinize auyorsunuz" karşılı- ğını verdi. Yılmaz, laiklige söz- de değil, özde inanmak gerek- tiğini söyledi. Erbakan, MGK toplantısıyla ilgili bilgi verir- ken, MlT'in şeriatçı örgütlen- meyle ilgili bir rapor sunduğu- Kumbaracıbası 'Erbakan sahte kahraman' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Kumbaracıbası, hükümete "yapünm" uyanlı düzenlemeler öngörülen MGK toplantısından sonra kararlan eleştiren Başbakan Necmettin Erbakan'ı "sahte kah- raman"olarak niteledi. Kumbaracıbası, düzenledığı ba- sın toplantısında, MGK kararlanna değinerek, siyasetin yeni bir döne- me girdiğini söyledi. Hükümetin, MGK toplantısında ciddi bir tavırla karşılaşmasını, CHP'nin uyanlan- na karşm yanlışlan devam ettirme- sine bağlayan Kumbaracıbası, "Sa- ym Erbakan, MGK toplanüsında göstermediğj tavn dışanda sahte kahraman edasıyla göstermeye ça- hşıyor" dedi. Kumbaracıbaşj, RP'- nin, Türkiye'deki rejimle sıkıntısı olduğunu, özlemini çektiği dinci sistemi gerçekleştirmek için çalış- malannı sürdürdüğünü söyledi Erbakan'dan ülkenin önünü açmasını isteyen Yılmaz, "İtirazlannızı MGK'de yapMydmız" de- di 'Hakkımızdaki görüşierinizi bir hafta saklı turun' diyen Erbakan, bir hafta sûre istedL nu söyleyerek, "Partimizde az bir radikal var, ama geneli ılım- h Müslümandır" görüşünü dile getirdı. Erbakan, MGK"nin Türk Ceza Yasası'nın 163. maddesi- nin kaldınlmasıyla doğan boş- luğun doldurulması istemiyle iigili olarak, "bu maddeyi Mec- K&'in alkıslaria kaidırdığuu, bu maddede geri dönüşün çok güç olduğunu'" söyledi. Görüşmenin ardından açıkla- ma yapan Yılmaz, RP ile ortak hükümet kurmama konusunda- kı kararlannın ne kadar haklı ve yerinde bir karar olduğunun or- taya çıktığını söyledi. Yılmaz, Başbakan Erbakan'm görüşme- de MGKtopiarms) hakkııidabil- gi verdiğini, ancak gizli olan bu görüşmenin içeriğiyle ilgili ola- rak kamuoyuna bilgi vermeme- sini istediğini, bu nedenle bu konuda herhangi bir açıklama yapmayacagını söyledi. Anaya- saya göre, MGK kararlannın muhatabının Bakanlar Kurulu olduğunu kaydeden Yıhnaz, Er- bakan'la yaptığı bu görüsmeye karşın hükümetin MGK karar- lanyla ilgili tutumunu net ola- rak oğrcnemediğirıi bildinti. Yılmaz, hef şeye karşın çö- züm yerinin parlamento oldu- ğunu, parlamento dışı siyasi mü- dahalelerin verdiği zarann Tür- kiye'nin yakın tarihinde örnek- leri bulunduğunu belirterek, "Ama bu durumakendiliğinden geünmedi" dedi. Yılmaz şöyle devam etti: "Türkrye'nin bugüne gehne- si, hükümetin yanhşteşhisteri ve uygulamalan sonucudur. Türki- yedemokratik, laikvesosyal hu- kukdevtetiantayışrytayönetiknek zorundadn*. Siyaset yapan her- kesin anayasanın bu temel ilke- lerini içine sindirmesi lazundır. Bugün Türldye'de yaşanan bu- nakmın temetindeyatan esas ne- den, iktidann büyük ortağı RP'nin,anayasanın devletinvaz- geçitmez, değiştirilemez oitelik- lerinj içine sindirememesi, be- nimsemetnesi veyaiçmi boşafta- rak »nlama? halegetirmeye ça- hpnasıdır. Esas neden, RP ile anayasa arasındaki temel çefiş- kkür." RP'li belediye başkanlannın açıklamalannın, bu partinin, devletin laiklik ilkesini benim- seyemediğini, Iran gibi ülkele- re özendiğıni gösterdiğini ve ya- pılan yanlış uygulamalann so- nucu Türkiye'nin bugüne geldi- ğıni anlatan Yılmaz, "Başbaka- ım bugün yaptığı görüşmeler de yanhş uygulamalara ortak aramaçabasmdan başka birşey değOdir. ANAP, bu >anhşuklara ortak olmayacaknr" dedi. RP'nin testiyi kınp, arabayı devirdikten sonra geldiğiai kay- deden Mesut Yılmaz, ANAP olarak çizgilerini degiştirmeye- ceklerini söylediğini bildirdi. ANAP lideri, Erbakan'dan is- tifa etmesini isteyip istemedi- ğine ilişkin soruya, a Bugün ge- linen noktada asıl sorumiulu- ğun kendilerine ait olduğunu, ülkenin önünü açmalan gerek- tiğmi söyledim" karşılığını ver- mekle yetindi. Erbakan'ın MGK kararlannın birçoğuna mutabık olmadığını kaydeden Yılmaz, bu konuda bir uzlaşma olasılı- ğım zayıf gördüğünü söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz 1 Yasadışı kurslardan sorunüu değiliz 9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Di- yanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yıhnaz, kuruma bağlı Kuran kurslannda Atatürk ve laiklik karşıtı yemin ettirilmediğini belirterek, çeşitli adlar altında açılan ve resmi olmayan Kuran kurslanndan so- rumlu olmadıklarını söyledi. Yılmaz, yurttaşlara devletin kurslanna gitmeleri önerisinde bulunurken, Kuran kurslannın modern binalarda toplanarak öğrenci sa- yısının azaltılmasınm planlandığmı kay- detti. Yılmaz, halen Diyanefe bağlı 5 bin241 kursatoplam 177bin 120ögren- cinin devam ettiğini bildirdi. Yılmaz. Milli Güvenlik Kurulu'nda gündeme gelen ve öğrencilere "Atatürk ve laikh'k karşıü" ant içirildiği belirtilen Kuran kurslanyla ilgili olarak basm top- lantısı düzenledi. Yılmaz, Kuran kursla- nnın anayasa ve Milli Eğitim Temel Ya- sası'nda yer alan ilkeler doğrultusunda 1925 yılından beri ülke genelınde resmi eğitim çerçevesinde önemli bir gereksi- nime yanıt verdiğini belirterek, bu kurs- lann Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Başbakanlığın onayı ile açıldı- ğmı kaydetti. Yılmaz, kurslann denetimı- nin başkanlık müfettişleri, ilgili müftü ve kurs müdürleri tarafından yapıldığını, 5442 sayılı II tdaresi Yasası'na göre va- • Resmi Kuran kurslannda Atatürk karşıtı yemin ettirilmediğini söyleyen Diyanet işleri BaşkanıYılmaz, vatandaşlann devletin düzenlediği Kuran kurslanna gitmesini istedi. li ve kaymakamlann, 1739 sayılı Milli Eği- tim Temel Yasası'na göre de Milli Eği- tim Bakanlığı'nın denetim yetkilerinin saklı olduğunu bildirdi. Kurslann denetiminin son derece cid- di ve sıkı bir biçimde yapıldığını savu- nan Yılmaz, başkanlığı bağlı Kuran kurs- lannda "Atatürk ve laiklik karşıtı'' söz- Ieri içeren andın değil İstiklal Marşı'run okutuldugunu bildirdi. Çeşitli adlaraltın- da Diyanet İşleri Başkanlığı 'run bilgisi dışında açılan kurslardan sorumlu olma- dıklannı bildiren Yılmaz, şöyle dedi: "Böyle biryemmi normal karşılayacak değiliz. Bunu tasvip ermemiz mümkün değiL Biam kurslarnruzda böyleşeytersöz konusu değil. Evinde okutuyorsa, yurt adı altında vakıfadı altında ise onlann bi- zünle bir ilgisi yok. Bu kanştınhyor. Ku- ran kursu dendiği zaman hepsi aynı ola- rakgörülüyor. Diğerlerinin sorumluluğu başka merciilerindir" diye konuştu. Yılmaz, Diyanefe bağlı 5 bin241 Ku- ran kursunda toplam 177 bin 120 ögren- cinin öğrenim gördüğünü kaydederek, öğrencilerin zorunlu derslerin dışında aralannda Türkçe, matematik, fen bilgi- si, Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve yabancı dilin de olduğu 55 seçmeli der- si de alabildiklerini belirtti. Yılmaz, Mil- li Eğitim Bakanlığı ile bu konuda işbir- liğine gittiklerini, öğrencilerin seçmeli derslerini alabilmelen için öğretmenle- rin kursa geldiklerini bildirdi. Yılmaz, bir gazetecinin sorusu üzeri- ne. bazı yerlerde gereksinim olmaması- na karşın her mahallede Kuran kursuaçıl- dıgını belirterek, kurslann okul tipinde bü- yük ve modern binalarda toplanarak öğ- renci sayısının azaltılmasının planlandı- ğmı kaydetti. Yılmaz, yurttaşlara ''dev- letin kurslanna" gitmeleri önerisinde bu- lundu. Diyanet işleri Başkanlığı, kurs sayısı- nı 5 bin 241 olarak açıklarken, bu kurs- lar bünyesinde 3 bin 600 dolayında şu- besinin açıldığı kaydedildi. Diyanet işle- ri Başkanlığı'nın kurslanyla birlikte çe- şitli adlar altında yasal boşluklara daya- nılarak açılan kurslardaki öğrenci sayı- sının 2 milyona ulaştığı belirtildi. maddesmin 6. fikrasında hiçbir değişiklik yapılmadan yasa metni haline getirümesi' gereği dile getirildi. Yürürlükten kaldınunası önerilen 103. maddede, bir siyasi partinin kanunsuz siyasi eylemlere odak haline geldiğinin ancak belirli kanıtlarla ortaya konabileceğinin öngörüldüğü anımsatılan değişiklik önerisinde, bu duzenlemenin Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın sistematiğine aykın düştüğü kaydedildi. Öneride, anayasanın siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin koşullan belirleyen 69. maddesinde de, 'odak haline gebne'nin çeşitli biçimlerde değerlendirilebileceğine işaret edilirken, "Bu dununda, SPY'nin 103. maddesinin rümüyle ortadan kaknrüması ve bu maddenin ana>asamızuı 69. maddesmin 6. fikrasuıa uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir" denildi Anayasanın 69. maddesinin 6. fikrası ise siyasi partiler tarafından dile getirilmesi yasaklanan hükümien' belirleyen 68. maddenin 4. fikrasına gönderme yapıyor. Savaş imzasıyla TBMM Başkanlığı 'na gönderilen değişiklik önerisinde SPY'nin 103. maddesi şöyle düzenlendi: "Kanunsuz eylemlere odak oüna sebebiyle kapatma: Bir siyasi partinin anayasamızın 68. maddesinin 4. fikrası hükümlerine a> kın eyiemlerden ötürü temelli kapatılmasına, ancak onun bu nitelikteki fiiOerin işlendiği odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi'nce tesph edilmesi haünde karar verilir." SPY'nin Ş-asadışı siyasi faaliyetlere mihrak olma sebebiyle kapatma' ana başlığını taşıyan 103. maddesinde, bir siyasi partinin kapatılma nedenlerine yer veriliyor. Buna göre, SPY'nin 78. maddesinden başlayarak 88. maddeyi de içeren düzenlemelerde öngörülen yasaklar ve 12 Eylül 1980 darbesine karşı beyan ve tutum yasagını dûzenleyen 97. maddeyi ihlal, kapatma gerekçesi sayıhyor. ilgili maddeler, 'devletin demokratik düzeninin, bağunsızhğın, devletin tekliği ve esitük ilkesinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması, azınlık yaratıunasuun önlenmesi, bölgecUik ve ırkçılık yasağı, Atatürk'e saygı. laiklik ilkesinin korunması ve halifeüğin istenemeyeceği, din ve dioce kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı ve dini gösteri' yasagını düzenliyor. Başsavcı Savaş'm yaga-degışıkliginde gönderme yaptığı anayasanın 68. •• maddesinin 4. fikrası, siyasi partilerin tüzük ve programlan ile eylemlerinin devletin bagımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklanna, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, miUet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykın olamayacağını düzenliyor. Aynı fikrada, siyasi partilerin smıf ve zûmre diktatörîüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştırmeyı amaçlayamayacaklan ve suç işlenmesini teşvik edemeyecekleri öngörülüyor. Önerinin gerekçesinde, ilgili maddenin 'anayasaya aykın eyiemlerin odağı haline geien siyasi partiler hakkında anayasaya uygun şekilde kapatma davasının acılmasuu engeUediği' kaydedildi. Yürürlükteki yasa maddesine göre, partilerin genel başkan, yardımcılan ve genel sekreterin konuşma ve eylemieriyle ilgili olarak kapatma davası açabilen başsavcılık, yasa değişikliği önerisinin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi durumunda, herhangi bir üyesinin eylemi nedeniyle partinin yasadışı eylemlerinin 'odağı •haline geidiği' değerlendirmesinde bulunursa kapatma davası açabiiecek. Vural Savaş, partiler hakkında kapatma davası açılmasını dûzenleyen SPY'nin 103. maddesinin 'anayasaya aykın eyiemlerin odağı haline gelen siyasi partiler hakkında kapatma davası acılmasuu engeUediği' tartışmalanna neden olduğunu belirterek, benzer tamşmalann ortadan kaldınlabilmesı için, söz konusu maddenin anayasanın siyasi partilerin kapatılması şartlannı belirleyen 69. maddesine uygun hale getirilmesinde zorunluluk bulunduğuna işaret etti. NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-maif: [email protected] Milli Güvenlik Kurulu kararlarının toz dumanı arasında Susurluk çete- si de boş durmuyor. Ibrahim Şahin, Akşam gazetesinde Susurluk olayının patlak vermesinden itibaren kendile- rini kararlılıkla destekleyen Nazlı llı- cak'la konuşmuş. Şahin, llıcak'a, ya- kasına iliştirdiği Türk bayrağı rozetini göstererek şuntarı söylüyor: "Vatanı için ölümü göze alan biri, vatanını terk edip kaçar mı? Tanzim etmem gere- ken aitevi durumlanm vardı." Bu bü- yük gazetecilik olayı TV kanailannda da yayımlanarak hepimizi aydınlat- mış oldu. llıcak'ın Şahin'i aklamaya çalışan ga2eteciliği yüzünden, MGK kararla- n üzerine kopan tartışmada, çetenin hangi tarafı tuttuğunu anlamak müm- kün olmuyor. Günlerdirgazetesayfa- lannı karıştınyorum ve "çete'nin han- gi tarafı tuttuğunu öğrenmeye çalışı-w 'Çete' Acaba Hangi Tarafı Destekliyor? yorum. Işin içinden çıkamayınca, sonunda gazete içinde bir soruşturma yapma- ya karar verdim. Bir arkadaşın ceva- bı kafalardaki sorulara ışık tutucuydu: "MGKkararlannda Susurluk çetesiy- le ilgili tek satır yazılmadığına ve tar- tışma boyunca bu konu gündeme gelmediğine göre, 'çete'nin bu kurul- la ve kararianyla bir çeiişmesi olma- dığı anlaşılıyor. 'Çete'nin MGK'yi top- tan desteklemesi akla daha uygun geliyor." Ibrahim Şahin'i okurken kendi ba- şıma gelenleri hatırladım. Sırf düşün- celerimi açıkladığım veya yasal birör- gütün üyesi olduğum gerekçesiyle çeşrtlı kez mahkemelerce tutuklan- dım; savcılık ve polisçe gözaltına alın- dım. Ibrahim Şahin'i hakkında tutuk- lama karan varken Mehmet Ağar'ın kızının cenazesindegördüğümde, bir hiç yüzünden aylarca tutuklu kalıp daha sonra aklanan, cezaevi arka- daşlanmı düşündüm. Onlann aklına sa- nınm polislere, savcılara ya da hâ- kimlere "Ailevisorunlanmız vardı" de- mek gelmemişti. Hiç olmazsa bundan böyle önümüzde bir örnek bulunu- yor. Bir mahkeme bizi tutuklamak is- tediğinde, bir savcı gözaltına almak istediğinde Şahin'i örnek göstererek ailevi durumlarımızı gerekçe olarak öne sürebiliriz. Butün bu söylediklerim tabii ki sa- ka. Biz Türk polisini de, yargı sistemi- ni de tanıyoruz. Ibrahim Şahin'e ne- den böyle hoşgörülü davranıldığını anlıyoruz. Biz anlıyoruz da vatandaş anlamıyor. "Bu nasıl devlet, bu nasıl adalet' diye şaşkınlık içinde bizJere so- ruyor. "Kutsal" devietin böyiesine kir- lenmesi sade yurttaşın perişan olma- sına neden oluyor. Bütün hayalleri yı- kılıyor. Işte bu yüzden tencereyi eline alıp, gece 21.00'de çalmaya başlıyor. Hayal kınklığını tepkiye dönüştürü- yor. Susurluk kazasının üzerinden 4 ay geçti. Ne Sedat Bucak'ın ne de Meh- met Ağar'ın dokunulmazlığı kaldınldı; ne ciddi bir tutuklama gerçekleşti ne de etkili bir dava açıldı? Birkaç özel tim elemanı tutuklandı, bir ikisi de gı- yabi tutuklu olarak kaçtı; hepsi bu. Milli Güvenlik Kurulu ise bu kadarağır yürüyen soruşturma ve araştırma üze- rine birkaç kelime söylemek zahme- tine bile katlanmadığına göre, demek ki bu kurul açısından ciddi bir durum yok. Yurttaşın Susurluk konusunda- ki hayal kınklığı da onlan sanınm faz- la etkilemtyor. Kazayla birlikte ortaya dökülen ger- çeklerden sonra, istense ve üzerine yürünse Uğur Mumcu'nun katili ve- ya katilleri kolayca ortaya çıkanlabi- lir. Abdi ipekçi'nin, Muammer Ak- soy'un katilleri ve azmettiricileri sap- tanabilir. Güneydoğu'daevinden ka- çınlıp kurşuna dizilen birçok Kürt ay- dınının tetikçileri ve onlan bu cinayet- lere sevk edenler yakalanabilir. Sizce MGK bu konulan neden ele almayıp da Terörle Mücadele Yasa- sı'nın daha da ağıriaştınlmasını iste- di? Sizce "çete", bu çatışmada hangi tarafı tutuyor? PERŞEMBE ORHAN BURSALI Kopyalanma Çağı Gazeteci güzel bir başlık koymuştu: "Bilim kop- ya çekti!" Ctolly adındaki koyunun genetik olarak tam bir kop- yası yaratılmıştı. Birbirinin tıpatıp benzeri iki koyun elde edilmişti. Bunlar kaş, göz, tüy, ayak biçimi, ka- lıtsal hastalığı... özetle bir canlının doğuştan gelen bütün özelliklerine vanncaya kadar birbirinin aynı- sıydı. Böylece, insanın da bir kopyasının yaratılmasının yolu açılmıştı. Artık biyolojide "Kopyalanma Çağı" başladı. • • • Moleküler biyolojide son 10 yılda kaydedilen, ba- zılan için dehşet verici gelişmeler, ne kadar zor ve zahmetli olsa bile, insanın kopyasının çıkartılması- nın mümkün olduğunu yıllar önce göstermişti. Bugüne kadar araştırmacılar, döllenmenin he- men ilk başlangıcında müdahale ederek canlının bir başka tıpkjbenzerini oluşturma yöntemi üzerin- de çalışmışlardı. İlk 1986'da embriyon hücreleri ço- ğaltılarak birbirinin tıpkısı koyunlar elde etmenin yolu açılmıştı. Geçen yıl embriyon hücrelerinden Mogan ve Moran ikizteri dünyaya getirtilmişt'. 1993'te bir A/nerikalı bilimci aynı yöntemi insan embriyonu üzerinde denemiş ve kopya insan yaratılabileceği göstermişti. Bu yöntem, ilk döllenmeden hemen sonra emb- riyon hücrelerinin bölünmesine müdahale etmeye dayanıyordu. Döllenme gerçekleşince embriyon oJuşuyor ve büyüme başlıyor. Büyüme, hücrenin dur- madan ikiye bölünmesiyle gerçekleşiyor. İlk dört hücreden birini alır, onu başka bir ortarnda çoğal- tırsanız, geride kalan 3 hücreyle aynı özellikleri ta- şıyan ikinci bir canlıyı yaratırsınız. Elde ettiğiniz tek hücre de 2, 4, 8, gibi yeniden çoğalmaya başlar. Belli bir çoğalma aşamasına kadar bütün hücre- ler birbirinin aynı genetik özellikleri taşımaktadır. Embriyon, 16 hücreye bölündükten sonra hücreler arasında görev aynlıklan başlar. Bu nedenle emb- riyonun kopyalanması ilk dört hücre aşamasında ger- çekleştirilir. Bütün embriyonal kopyalamada, birbaba vardır. Çünkü daha önce bir erkek tarafından döllenmiş bir yumurtadan oluşan embriyonu çoğaltmaktasınız. ••• Ancak, Ingiltere'de gerçekleştirilen kopyalama yepyeni bir tekniğin ürünüdür ve dünyada ilk kez bir baba olmadan bir canlı üretilmektedir. Bilim, bu olayla, sekse ihtiyaç duymadan canlı üre- timini mümkün kılmıştır. Iskoç bilim adamı lan Wîlmut, deneyini, meme hücrelerini kullanarak gerçekleştirdi. Bazı dokular- dan alınan hücreler, canlının yeniden yaratılmasını mümkün kılacak genetik kodu bütünüyle ve aktif olarak taşımaktadır. Memede bulunan hücrelerin de bu nitelikte olduğu belirtilmektedir. Olayın ilginç yönü, ikiz koyun Dolly'nin babasının olmamasına karşılık, çeşitli özelliklerde üç tane an- nesinin bukınmasıdır. # İlk aşama: Iskoç bilimci, bir dişi koyunun meme hücrelerındeki genetik bikjiyi alıyor. İkinci aşama: İkinci bir dişi koyunun da yumurtastnı alıyor. Bu yu- murtanın içindekikoyuna ait genetik bilgileri emme yöntemiyle bosaltıyor. Üçüncü aşama:Tlk koyunun genetik bilgilerini, ikinci koyunun bu içi boşaltılrnış yumurtasının içine koyuyor. Hücre burada hemen bölünmeye başlıyor. Dördüncü aşama: Büyüme- ye başlayan embriyon üçüncü bir koyunun rahmi- ne yerteştiriliyor (kiralık anne). 3-4 ay sonra da Dolly doğuyor. Dolly, ilk koyunun tıpkıbasımı oluyor. Çünkü, onun meme hücrelerinden elde edildi ve onun genetik mal- zemesini taşıyor... ••• Neter olacak peki bundan sonra? l Ülkeler hemen harekete geçtiler tabii. Yöntemin insana uygulanmasının yasaklanması gündemde. Ancak her şey olacağına varacaktır. Canlılann kopyalanması çağı başlamıştır. Uğur Mumcu Komisyonu Astsubay Tunç ifade verecekANKARA (UBA) - Emekli astsubay Muhar- rem Tunç, orgeneral Eşref Bitiis. Uğur Mumcu ve Ah- met Cem Ersever cinayet- leri arasında bağlantı oldu- ğunu, Uğur Mumcu'nun da "Talabani'ye veriliyordiye PKK'yc saüklığı iddk edi- lensflahJan" bildiği için öl- dürüldüğünü öne sürdü. Emekli astsubay Muhar- rem Tunç, TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araş- tırma Komisyonu'na bu- gün ifade vererek, cinayet hakkında bildiklerini anla- tacak. Kendısınin olayla il- gili olarak ikinci dereceden bilgi sahibi olduğunu ve asıl bilgilerin emekli albay DurmuşCoşkun Krvrak'ta olduğunu dile getiren Tunç, olay hakkında bildiklerini şöyle anlattı: "1992 ydmdabuDurmuş Coşkun Krvrak ile Ankara SıhhryeOrduevi'ndetanış- nk. Bir kurmay albay ar- kadaşımla otururken bazı otayiankonuşuyorduk. Ben vükseksedeGüneydoğuUa- ki bir albaydan söz ediyor- dum. Krvrak benidinUyor- muş. Hemşeri olduğumuz ortaya cıkü. Sohbet etmeye başladık," Ankara Orduevi'nde Kıvrak'm kendisine 100 bin silah ile ilgili açıkla- malarda bulunduğunu kay- deden Tunç, "1993yıhnda Talabani-Ozal görüşınesi- nin ardından, JİTEM'in ohunsuz görüş beü'rtmesi- ne rağmen, Celal Talaba- ni'nin silah istemine olum- hı yamtverüdL DunnuşKıv- rakbana. 'Bu silahlann sı- nırda teslim edildiğinin' ra- por ediküğinL ancak bunun doğnı olmadığını söyledi. Silah sevkrtayı yapan hak- kında da jtTEM ve MİT 'Bu adam dönektir. Silah- lan götürür PKK'ye satar' dediNitekimöyledeoknı" diye konuştu. Durmuş Kıv- rak'm bu olayın içinde ol- duğunu ve olayın tüm bel- gelerinin bu kişide bulun- duğunu iddıa eden Tunç, o gecekı görüşmenin ardın- dan, Kıvrak'm kendısini Düzce'den telefonla aradı- ğını ve elindeki belgeleri Uğur Mumcu ile birkaç ba- sm mensubuna daha vere- ceğini söylediğini aktardı. Tunç, şunlan söyledi: "Dûzce'deyken Durmuş Kıvrak beni aradı. Posta kutusu kiralamamı istedL Basın-yaym kuruluşiaruıa bu belgeleri gönderecegıni söviediBirkKmınıdaUğur Mumcu'yagönderdiğHiibe- lirtti. Ozaman sanınm bu kişi JİTEM bölge sorum- lusu idL Bu belgeleri dağV tacağını. adres olarak bu posta kutusunu gösterece- ğini söyledi. Ben de posta kutu$u kJralama\a gittim. Ama nüfus cüzdanı ve ika- metgah örneği istediler. Bu sefer ben arayarak bunian istediklerini söytedim. Krv- rak da bana 'Tamam, ben oraya geleceğim, o zaman hallederiz' dedi Sonra bir daha haber alamadım. Son- ra daLğur Mumcuöidürül- dü."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle