Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 K*ART 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYCARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCİ
Antik kent tarihin üzerinde yükselen 'çağdaş kentten' yıkım değil sevgi bekliyor
Mylasa'yı ve Mılas'ı birlikte koruyabflmek"Varaülan bir büyüklüğun, kabcı bir
değern önemini kavramak, köklü bir bi-
rikinni,omın varankhgj topraklara bağn-
nğj, gelecege aktanlmasımn getireceği so-
nuçkan önceden gönneyi gerektirir. Tür-
kiye 'nin bu 'dıunanh1
ortamında, böylesi
kalıcı değerieri gündemde tutnıak ise özei
bir gücü, inançlı bir örgütknraeyi gerekli
lobc"
Kjsaad) ÇEKÜLolan Çevre ve Kültür
Değerlennı Koruma Vakfı Başkanı Prof.
Dr. Vletin Sözen'in bu sözleri elbette ki Mi-
las için de geçerlıydı. ,
Nitekim yine ÇEKÜL'ün geçen Şeker
Bayramı tatilinde gerçekleştirdiği Gûney
Ege gezisindeki Milas zıyaretinin değer-
lendirrne toplannsında, "Mytosa'ymMi-
tas'ı" birlikte koruyabilmek için artık "özd
bir gücü" ve "inançlı bir örgütlenmeyi"
de harekete geçirme zamanı geldiğine ka-
rar verildi.
Kaymakam Ayhan Boyacı, Belediye
Başkanı AB Doğan Serçek/Mimarlar Oda-
sı Temsilcisi Fatih Abban, Mılash gaze-
teci ve araştırmacı Okay Akdeniz, diğer
yerel demokratik kuruluşlann temsilcile-
ri, bölge basmı ve ÇEKÜL'ün gezisinde
yer alan aydınlar, yazarlar, uzmanlarve du-
yarlı kişilerin katıhmıyla 8 Şubat 1997
gûnü Milas'ta alınan kararlann birincisi,
tüm bu kişi ve kunımlann vakit geçirme-
den bir "vakrf" çatısı altında örgütlenme-
leri oldu. Türkiye'nın bu "dumanh" or-
tamında, yine Türkiye'nin bu kültür ve do-
ga hazinesi olan tarihsel kentine ait tüm
değerieri gündemde tutabilmek ve yaşa-
tabilmek için sadece devletten ilgi bekle-
mek yerine "toplumsal sahiplenmenij]"
de artık yaşama geçirilmesi gerekiyor-
du...
Dumanın ardındaki yağma~.
Aslında yine Metin Sözen'in altını çiz-
diğı "dumanlı ortamın" temelinde Tür-
kiye'nin hemen tüm yörelerini tutsak alan
MezarAnıü,
•-• MHas'ın
tarihsel
tanıklanndajL-
"toprakyağmasT var.
Bilimin ve aydınlanmanın da gelişimi
anlamına gelen "üretim ekonomisi'' yeri-
ne, tutuculugun ve gencüiğin mayası olan
"rant ekonomisi ve talana dayah zengin-
leşme saJgmı" kültürel ve politik yozlaş-
manın günümüzdekj başlıca nedeni.
Milas kenti de ışte bu "gend karankk
süredn" kendi değerlerine göz koyan bek-
lentilerinden kaynaklanan sıkınnlan ve
tahribatı yaşıyor. Son yıllarda üretılen
imar planlan kararlannda ve uygulama-
lannda, yüzlerce ve binlerce yıldır Mi-
las'labirlikte ve iç içe bulunan antik Myla-
sa kentineartbirçokdeğer,sözde''ınodenı'>
(!) ve "imarlı" (!) yapılaşmarun altında ezi-
lerek yok oluyor.
Yine yüzlerce ve binlerce yıldır bu ken-
ti bir uygarl ık merkezi yapmak üzere bes-
leyen bereketli Milas ovasının şimdiye
dek korunabilmiş zeytinlikleri de benzer
bir "gEfijme" (!) anlayışı içerisinde, son
aylardaki imar planı düzenlemeleriyle
"kentsd yayıhna alamna" dönüştürülmek
isteniyor.
Milas'ın antik çağlardan bu yana yakın
komşusu, arkadaşı ve limanı olan efsane-
vi balıkçı kenti I*8OS(Kjyıkışlacık) bile ko-
ruma amaçlı bir imar planına kavuşma
adınabukez "tanm alanlanmyitirme* teh-
didiyle karşı karşıya...
Kentin Osmanlı dönemine ait kültür ve
ticaret yaşamında çok özel bir yeri olan
280 yaşındakı ÇöOüoğhı Han, sahıpsizlik-
ten ve bakımsızlıktan belki de 21. yüzyı-
h göremeyecek. Yine Milas'ın yanı başın-
daki tarihi Beçin yerleşmesı ve görkemli
kalesı de akıl almaz bir duyarsız siyasi ka-
rann sonucunda "ayrı bir befediye'' hali-
ne getirilerek yoksulluğu ve yazgısıyla
sanki baş başa bırakılmış durumda.
Doğrudan Milas ın merkezmde bulunan
ve antik kentin hâlâ birçoğu toprak altın-
daki kalıntılanyla "tarihsel bir komşultık
ve dayantşma içinde" bugünlere dek ge-
len görkemli konaklar ve sivil mimarlık
örnekleri ise her geçen gûn yıkılarak ve
"söküterek" yok oluyorlar.
Ve karariar...
•Evet. ÇEKÜL'ün Milas'taki toplanüsı
ve alınan kararlar, işte böylesi bir yıkım
ve yok oluş sürecinin belki de artık en
"umutsuz" görünen gerilimli bir döne-
minde, denilebilir ki yine Milas için ye-
niden "tarihsel bir dönüşümün" gerçek-
leşmesine neden olabılecek zamanda ve
anlamda kent gündemini etkiledi.
"GeJenekten Geleceğe Milas" başlığı
altında yürütülmesi öngörülen bu karar-
lar toplantı raporunda şöyle yer alıyor:
• Milas Belediye Başkanı'nın girişimi,
kaymakamhk, belediye ve sivil toplum
örgütlerinin katılımıyla, Milas'ın doğal-
kentsel kimliğini koruma ve geliştirme
amacına dönük bir vakfin 15 gûn içinde
ilk aşamasmın tamamlanmasına ve ÇE-
KÜL'ün ülke ölçeğinde edindiğı birikim-
le vakjf çalışmalanna destek vermesine.
• Vaknn kuruluşunun tamamlanmasıy-
la birlikte, Milas Belediyesi'nce sağlana-
cak kaynakla, 279 yıllık bir geçmişe sa-
hip "ÇöOüoğlu Hanı'nın saün ahnıp res-
toreedDerekçevresindeki "arasta" ve "be-
lediye binası" ıle bütünlesen bir doku oluş-
turulmasına ve kazanılan dokunun sanat-
sal-kültürel etkınliklere, kültürel turizme
yönelik işjevlendinlmesıne,
• "Koruma Amaçlı İmar Ptanı"nın;
doğa ve kültür varlıkJanrun kapsamh bi-
çimde ele alınarak gerçekleştirilmesine
ve bu yönde ÇEKÜUün bilımsel desteği-
nin saglanmasına) Milas ve çevresi için ön-
görülen değişim programına bağlı eylem-
lerin tümünün "Gelenekten Geieceğe Mi-
hs" başlığı alhnda yürütülmesine...
(8 şubat 1997'de Milas'ta ilan edilmiştir.)
Aslanlı ev unutulmadı...Milaslılar, yakın yıllara dek Ze-
us Mabedi'nin görkemli taş du-
varlan üzerindeki "zarifvBiryum-
hı" konumuyla kentlerini süsle-
yen Aslanlı Ev'i unutamıyorlar.
Bunun son kanıtı, Milas Tîcaret
Odası'nın 1997 yılı takvimin ilk
kapağında bu eşsiz sivil mimar-
lık v apıtının henüz yıkılmaya baş-
lamadan önce çekilmiş güzel bir
fotograftmn yer alması. Bugün-
lerde, Milas'taki çoğu işyerinin ve
dükkânmın duvannı işte bu tak-
vimdeki Aslanlı Ev süslüyor. Ne
var ki o artık "tümüyte yok ol-
muş" durumda ve üstelik temel-
leri üzerinde de yabani otlar biti-
yor...
Aslanlı Evi bu "jestiyte" Milas-
hlann yeniden gündemine getiren
Ticaret Odası Başkanı EnverTu-
na da diyor ki: "Eğer Koruma
Kuruhı uygun görûrse, kentimi-
zin onurunu kurtarabilir \e bu
sanat şaheserini yeniden inşa et-
mek üzere tüm olanaklanmızı se-
ferberedebiKriz™"
Enver Tuna'nın bu özlemi, as-
lında "biKmsel olarak" da ger-
çekleşebilirbirproje. Çünkü As-
lanlı Ev'in "temeDeri" duruyor.
Hatta^eçen şeker bayramındaki
ÇEKUL gezisinde bazı duvar ka-
lıntılannın da durduğunu gördük.
Yani, eski yerinde "doğru ola-
rak" yeniden yapılabilir. Yine
Zeus Mabedi'nin mermer biok taşlardan ohışan duvannm üzeri-
ne oturan 'Aslanh Ev'in 1970'lerdeki görfinümiL.
sağlıklı ve doğru bir "restitüs-
yon" için çok sayıda eski fotoğ-
rafı ve dahası "rölöveleri'' bile
var.
Çünkü 1980'lerin başlannda
Kültür Bakanhğı'nca bir "kur-
tarma projesi*' uygulanmış ve res-
torasyon için başlanan çahşmalar
"ödenek yetersizliginden*' yanm
kalmıştı.
Asıl adı "Bahaeddin Kooağı''
olan, cephesındekı aslan resunle-
ri nedenıyle de Aslanlı Ev olarak
anılan bu ünlü bina, 1976'da es-
ki eser olarak tescil edilmişti. ller-
leyen yıllarda ise balomsızlıktan
ve sahipsızlikten yavaş yavaşçök-
tü, sonra söküldü, derken talan
edildi ve beş yû içinde yok olup
gitti. 1985'te ise talihsiz bir ka-
rarla "tescflden düşürüJdü",
Aslanlı Ev tescilden düşse bi-
le, anılardaki yen ve unutulmayan
güzelliği ile "gönüllerdeki tesd-
Bni" sürdürüyor. Bu nedenle Mi-
las Ticaret Odası Başkanı Enver
Tuna'nın önerisini hemen yaşa-
ma geçirmek üzere konağın ye-
niden kültür varlığı olarak tesci- •
Iini yapmak, restitüsyon için de
"özefldiriti'1
bir ilk adım olacak-
tır.
İMAR ADINA YOK ETMEMEK 1 ÇtN • • •
Taıüıe saygdı planlamaÇEKÜL'ün düzenlediği top-
lantıda ilan edilen "Gelenekten
Geieceğe Milas" kararlan arasın-
daki "Koruma Amaçlı İmar Pla-
nı'nın yeniden ele alınması" ko-
nusu, aslında arkeologlann da
1994'ten bu yana süren çalışma-
lannın temel hedefini oluşturu-
yor-
Bugünkü Milas'ın 'içinde ve
ahmda" yer alan antik Mylasa
kenti, adını Deniz Tannsı Pose-
idon'un oğlu Ailos'un soyundan
gelen Myiassos'tan alrtuştı. I.Ö.
II. binlerde Akatlann da yerle-
şım bölgesi olan Mylasa, PersJer
dönemınde de Karya Satraplı-
ğı'nm merkezi durumundaydı.
I.Ö. 40'lardaki Romaiç savaş-
lannda yakılıp yıkıldıktan sonra
Bizans doneminde piskoposluk
merkezi oldu.
Beylikler devrinde özellikle
MeoteşeoğuIUn'nın imaruygu-
lamalanyîa Türk kimliğini de
edinen bu tarihi kent 14. yüzyıl-
da OtsmanUar'ın eline geçince ar-
tık adı Milas'tı ve gelişmesıni yi-
ne Güney Ege'nin önemli bir ti-
caret ve kültür merkezi olarak
sürdürdü...
İşte böylesine köklü bir uy-
garlıklar birikimini banndıran
Milas'ın genel imar planı düze-
ni içindeki "StT sunrian" ve bu
sımrlara bağlı olarak uygulanan
koruma planlan. aslında tarihsel
mırasın ve antik kent değerleri-
nin "çokaz" bir kesimini kapsı-
yor. Bu nedenle de Milas'taki
"imarlı vapdaşma" bu zengin ta-
rihi sürekli yok eden bir yanlış-
,lık içinde...^ t_ v _ ..
' Kentteki tarihsel dokunun ve
kalıntılann yine kent içindeki
gerçek konumunu saptamak üze-
re 1994'ten bu yana araştırma
yapan tstanbul'daki Ahnan Ar-
keoloji Enstitüsü uzmanlanndan
Dr. FrankRumscheid'in düzen-
lediği harita ve raporlar, "yanlış-
tan bir an önce dönmenin" hem
gereğini vurguluyor, hem de da-
yanaklannı belgeliyorlar...
Örneğin, bu raporlardan so-
nuncusu olan 4.11.1996 tarihli
metinde bazı alti çızılen saptama-
lar özetle şöyle:
• KJasik dönem Mylasa'nın
"sığınma kalesi" işlevi gören ve
HıdırhkTepesi'ni çevreleyensa-
vunmasurununkalıntılan 1985'te
koruma listesinden çıkanlmış.
Oysa ki kentin tarihi açısından
çok önemli olan bu eser henüz tü-
müyle yok değil ve surlan dik-
kate almayan imar planının da
hemen iptali gerekiyor.
• Menteşe Caddesi'ndeki
Mylasa'nın antik "keramikatöl-
yeleri" bulunan bölgesi yapılaş-
ma altında. Oysa burası Milas'ın
ticaret tarihindeki antik keramik
üretimini belgeleyen tek yer...
• Kent merkezindeki ünlü Ze-
us Karios Tapuıağı'nı belgele-
yen,_"mun yuva" bilinçsiz ağaç-
landırma yûzünden tehlike altın-
da (podyum duvannm üzerinde
büyüyen ve taş bloklan oynatan
incir ağacı gibi).
• Ovanın doğusundaki "ke-
metü su yoiu
n
da korunmuyor ve
buradakı yenı yapılaşma tarih-
sel su kemerlerini tehdit ediyor.
• Eski Beçin yoiunda bulunan
"mezar anıtian" ve antik kalın-
tılar da koruma altında değiller.
Aynca Sanayi Mahalksinde bu-
lunan bir mezar ömeği de imar
planında gözetilmediği için tah-
rip edılmiş...
Dr. Rumscheid ve Türk uz-
manlardan oluşan yardımcı arke-
olog ekibi işte bu gibi saptama-
lara dayanarak Milas imar plan-
lannda "SİT sınıriannuı" ve "ko-
ruma aketerinm" yeniden belir-
lenmesini istiyorlar. Milaslılann
ise elbette ki "tarihsel mirasın
sahipleri" olarak bu çağnya ar-
tık destek vermeleri gerekiyor...
Tıyatro Oyunevi 'nin 'BirAvuç Hayvan Mayvan 'ı 2-100 yaş arasındaki tüm izleyiciîere sesleniyor
Gölgeoyunuyla 'funzır'bir barış masah
DUYGU DURGUN
Mahir Gfinşıray, Şehsuvar Aktaş, Taner
BirsetÇetinSankartal ve AyşeSden'den olu-
şan bir grup tiyatrocu geçen yıl Tiyatro Ti
ile 'Adamdır Adamdır' adh projeyi gerçek-
leştirmiş ve sezonun en başanlı prodüksi-
yonlanndan birine imza atmışlardı. Aynı
kadro daha sonra tiyatro dünyasına yeni bir
oluşum daha kazandırdı: Tiyatro Oyunevi.
ilk proje olarak Nâzım Hikmet Kültür Mer-
kezi'nde, çocuklara yönelik 'Bir AvuçHay-
van Mayvan' adlı gölge oyununu sahnele-
meye başladı. Ayşe Selen'in yazıp Şehsu-
var Aktaş ve Taner Birsel 'in yönettiği oyun,
2-100 yaş arasındaki tüm tiyatro izleyicile-
rine seslenen bir çalışma.
Banş içinde birlikte yaşama bilincine eriş-
miş 'bir avuç hayvan ve mayvan'ın renkli tas-
virlerle süslü masalını, akıcı bir dil, eğlen-
celi bir üslupla anlatan oyun, insanın kor-
kulannın üstüne gitmesi gerektiği düşünce-
sini temel alıyor. Mesajını katı, didaktik bir
yöntemle değil çocuğun dünyasına ulaşma-
ya çalışan bir dille aktanyor.
'Bir Avuç Hayvan Mayvan'ın yazan Ay-
şe Selen, Erdinç Doğan ile birlikte perde-
nin gerisinde tasvirleri oynatıp seslendire-
rek oyuncu olarak da görev yapıyor. Selen,
Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Ti-
yatro Bölümü çıkışlı bir sanatçı. "Gölgeoyu-
mı üniversitede bize derslerde anlankn. Te-
orik olarak pek çok şey öğrendik. Ama uy-
gulamaya geçileınedi. 'Geleneksel değerle-
rimiz yok oluyor' diye herkes gibi hayıflanı-
yorduk biz de. Sonunda bu atalet haline son
verip bir gölge oyunu metni yazmaya başla-
dım. Büriin bir yaz çahşarak metni tamam-
ladım, ancak uzun bir siire kütüphanemin
projernezarfcğıbölümüneatrnakzorundakal-
dun çahşmamL"
Selen, Tiyatro Oyunevi 'nin gündeme ge-
lişiyle birlikte proje mezarlığındaki oyunu
da yeniden günışığına çıkarmaya karar ver-
miş. Fransız sanatçı Clande Leon, Şehsuvar
Aktaş ve Taner Birsel tasvirlerin yaratılma-
sında yardımcı ohnuşlar. Ayşe Selen de sah-
ne üzerinde teksti yeniden oluşturma yolu-
nu izlemiş. Başlarda, deneyimsizliğin getir-
diğı bocalamalar olsa da artık işinden çok
büyük keyifalıyor. "Sövteyecekleriıııitasvfr'-
lere söyktmek huızırca bir keyif veriyor."
Ayşe Selen'e göre çocuklara yönelik ti-
yatro yapmak, yetişkinlere seslenmekten
çok dahazor. "Çocuktiyatrosunundaha ko-
lay olduğu sanüıyor. Ama hiç öyie değfl. Ço-
cuklar geleceğin tiyatro izleyicüeri ve onla-
rw yüreğine seslenmek çok daha zor. Gölge
oyununa geünce. tiyatro eğhüni veren ku-
rumlardabualandauygulamaya yönelik bir
çahşma yürütülmüyor. Türk tiyatro gelene-
ğinde yüzyıllardan beri var olan gölge oyu-
nu geteneği ve kukla tiyatrosu uzerine yete-
rince eğümiyoruz. Kukla ve gölge oyunlan
geneUkle yurtdışından gelen grupiardan iz-
leniyor.Ve 'Ne güzel yapmışlar' diye hayran
kahyonız." Çocuklara yönelik bir yapıt sah-
nelerken hangi dilde yazılırsa yazılsın o di-
li çok dikkatli kullanmak gerektiğini düşü-
nüyor Ayşe Selen. "Çocuklaranlamazzan-
nettiginiz her şeyi anİrvorlar. Basite indirge-
memekgerek. Boşlafdüuemiyorlar. Hk; um-
madığım yerlerde şaşırtKi tepkiler veriyor-
laıf Çoculdardan sonra onu şaşırtan bir baş-
ka deneyimi turne için girriği GAP bölge-
sinde yaşamış sanatçı. Işçilere ve yörede ça-
lışan mühendislere yönelik iki ayn gösteri
gerçekleştirmişler. "tşçflereoynadığunızilk
oyunun gecesi müthiş bir güriimı ile salonu
hınca hmç doldurdular. İşteonlarda üpkı bu-
radald çocukiar gibi hop otunıp hop kalkıp
izlediler oyunu. Neyi beğenip neyi beğenme-
dilerse hiç çekinıneden, sakınmadan söyie-
dOer. îkinci gece oyunu mühendisler ve aile-
lere oynadık. Karşıukh saygılı sessizlikler
içinde. Ne kadar yorucu olsa da işte ilk ge-
ce yaşadığumz türden bir auşverişi yegliyo-
runı ben."
Banş içinde birlikte
yaşama büincine
erişmiş 'bir avuç
hayvan ve
mayvan'ın renldi
tasvirlerle süslü
masalını, akıcı bir
diLeğleııcelibir
üslupla anlatan
oyun, insarun
korkulannm üstüne
grtmesi gerektiği
düşüncesini temel
ahyor.
Mesajmı katı,
didaktik bir
yöntemle değfl
çocuğun dünyasuıa
ulaşnıaya çabşan bir
diDe aktanyor.
25 ülkede oynandı
Tiyatro Ti
'Getto'yu
sahneliyor
Kühür Servisi - Tiyatro Ti 9 mart pa-
zar gününden itibaren tsrailli yazar Jos-
hua Sobol'ün 'Getto' adlı oyununu sah-
neliyor. tkuıci Dünya Savaşı'nın son yıl-
lannda Litvanya'da bir Yahudi gettosun-
da geçen gerçek olaylan anlatan oyun,
savaş sırasında Almanlann Yahudiler
üzerinde kurduğu baskı politikasını iş-
leyen alışıldık metinlerden farklı olarak
Yahudilerin kendi içlerinde oluşturma-
ya zorlandıklan "baskı''yöntemini işli-
yor. Tiyatro Ti, getto tiyatrosunun bir
örneğini sunan oyunla 'kendi iğrenç ka-
rikatürünü görmekten hoşlanmayanİar'a
bir ayna tutmayı amaçlıyor. AhmetNec-
det'in dilimize kazandırdığı metin tkin-
ci Dünya Savaşı'nda Almanya özelinde
yaşanan vahşerin gerçekte uluslarüstü
bir sorunsal olduğunu belirtiyor.
'Getto' ülkemizde daha önce sahne-
lenmemiş olmasına karşın 25 ülkede,
50 ayn topluluk tarafindan sahnelendi ve
1989 yıhnda "Yılın En İyi Oyunu" se-
çildi. Halk Sigorta'nın da katkılanyla
Martı Sanatevi'nde izleyiciyle buluşacak
olan Getto'yu MuratKarasuyönetiyor.
Oyunda Bülent Yarar, Mehmet Ali
Kaptanlar, Hakan Pişldn, Devrim Nas,
Emine Şans Umar, EvTen DuyaL Mür-
sel Yaylah, Yavuz Pekman, Müge Oche-
doHski, Mehmet .^slan. Füsun Yeşilır-
mak, Tülay Akm, Chris Ochedovvski rol
alıyor işık tasanmını tlhan Orhan'ın
gerçekleştirdiği oyunun dramaturjisini Te-
oman KumbaracıbasL müziklerini AJ-
per Maral,kukla tasanmını Ewa Klusek,
kukla realizasyonunu da Tuğrul Çetiner
ve Şirin Dağtekin üstlenıyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Üremenin KiÜtürü...
Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, yakınlar-
da katıldığı bir toplantıda Müslümanlara: "Çoğqj-
malısıntz!" tavsiyesinde bulunuyor. Ama demek is-
tediği, örneğin Islamiyetin halen yaşamakta olan-
lar arasında yayılması değil. Sayın Belediye Baş-
kanı, söylediklerini: "Üreyiniz!" anlamında dile ge-
tiriyor, "Bakmayın siz engel olmak isteyenlere!" di-
yor. Ve Sonra ekliyor: "Bakın, biz İSKİ olarak dört
ya da daha fazla çocuğu olandan su parası almı-
yoruz!"
Geçenlerde yiyecek alacak paralan olmadığı için
bir haftadır yalnız su içerek yaşamaya çalışan çok
boyutlu bir ailenin hastaneye kaldınldığı düşünü-
lürse, belediyenin sudan yana gerçekten eli açık dav-
randığı kendiliğinden anlaşılır.
Anlaşılması olanaksız olan nokta ise, Türkiye gi-
bi insanlann kamyonlardan atılan yiyecek paketle-
rini kapışırken birbirlerini ezdikleri, ramazanda ku-
rulan aşevi çadırlannın önündeki kuyruklann yüz-
lerce metre uzadığı bir ülkede nüfus planlaması ile
din arasında nasıl ilişki kurulabileceğidir.
Gelgelelim bu tutum, bir başka açıdan çok açık
bir örnek oluşturma bağlamında önemlidir.
Dini inanç, tannyla insanın vicdanı arasında kal-
dığı sürece insan ahlakının temellerinden birini oluş-
turulabılir; ama bilimin gerçeklerini perdelemeama-
cıyla kullanıldığında, birkörinanca dönüşmesi ka-
çınılmazdır. Kör inancın ve ondan kaynaklanan bağ-
nazltğın temel özelliklerinden biri ise, atalcı düşün-
cenin egemenliğine -hangi alanda olursa olsun-
fırsat çıktığı yerde son veımeye kalkışmasıdır.
Bu ülkede dini siyasete araç kılma peşinde olan-
lar, acaba doğum kontrolüne ve aile planlamasına
neden sürekli karşı çıkarlar? Rızkını, yani yiyeceği-
ni güvence altına almadan, karnının neyle doyuru-
lacağı, sırtına ne giydirileceği düşünülmeden ço-
cuk sahibi olmak, hiçbir dinde bir buyruk ya da tav-
siye nitelığiyle öngörülmediğine göre bu karşı çıkış
din adına olamaz. Geçimi yerinde olmayanlan hac
farizesinden bile azat eden Müslümanlığın, insan-
lann geleceğini hiç düşünmeden çocuk sahibi ol-
malanna hoşgörüyle baktığı, heıtıaldesoylenemez.
Ohalde, "Meraketmeyin, suyunuzbizdensizüre-
meye bakın!" gibi bir saçmalığın gerekçesi ne ola-
bilir?
Elbet hiçbir haklı, başka deyişle akılcı düşünce-
den kaynaklanma gerekçesi olamaz!
Bu saçmalığı savunanlara göre, nüfus planlama-
sı, "Müslümanlann sayısının azalmasını isteyenle-
rin" işidir; çünkü onlar -her kimseteri- Müslüman-
lann sayısının artmasından korkmaktadırlar!
Bir zamanlar aynı bilgeliği (!) Turgut Özal da di-
le getirmiş, yetmiş milyonluk bir Türkıye'yi ilk he-
def olarak gösterip: "O zaman ayağımızı yere vur-
sak dünya titrer", buyurmuştu. Oysa bugün dün-
yayı titretmek için bir bölümü sefıl ve perişan kala-
balıklann ayaklannı yere vurmalanndan çok farklı
şeylerin gerektiği, çoktandır biliniyor.
örneğin, bütün hastalanna hastanelerde yer bul-
mak gibi...
öüfûn çocuklannın karnını doyurabilmek gibi.
Bütün çocuklanna eğitim olanağı sağlayabilmek
gibi...
Ve yine bütün çalışmak isteyenlere çalışabilme
olanağını hazırlayabilmek gibi...
Bütün bunlan başarabilmenin yolu ise, "Tann nz-
kını nasılsa verir" inancıyla ışığı görenin çıkmasına
zemin hazırlamaktan değil, fakat bilgiden geçer!
Yeni bir bin yılın eşiğinde bu ülkenin din bezirgân-
lannın Türkiye'yi sürüklemek istedikleri yol, gerçek
anlamda dinin yolu değil, fakat bütün inançlann
yozlaştınlmasına ve başkaca amaçlaria saptınlma-
sına götüren bir yoldur.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana din düş-
manlığı laik düşüncede olanlarca değil, fakat hep
laikliğe karşı çıkma pahasına dini kötüye kullanan-
lar tarafindan körüklenmıştir.
1997 Türkiyesi'nde bu gerçeği artık bütün çıp-
lakiığıyla göımek, özellikle dinine içtenlikle bağlı
olan Müslümanlar açısından çok önemlidir!
karikatürsergisi
Kültür Servisi - Altan Özeskici'nin 'Çizgilerle
tnsanlar' başlıklı karikatür sergısi cuma günü saat
17.30'da Çorum Devlet Güzel SanatlarGalerisi'nde
açılıyor. 1966 yıhnda Çorum'da doğan Özeskici,
THK'nin yayın organı 'Uçantürk' dergisinde 1988-
1990 yıllan arasında çizgi roman ve karikatür çizdi.
Reklam ajanslannda grafîkerlik, çok sayıda kitap
resimlemeleri yaptı. Katıldığı yanşmalardan biri
Kore'den olmak üzere toplam 21 ödül kazandı. Sanatçı
halen 'Yazıhkaya' ve 'Karikatür' dergisinde sürekli
olarak karikatür çiziyor ve Çorum'da resim öğretmenı
olarak görev yapıyor.
Kısa oyun yarışması
• Kültür Servisi - Uludağ Üniversitesi kısa oyun
yanşması düzenliyor. Herkese açık olarak düzenlenen
yanşmanın jürisi Prof. Özdemir Nutku, Ülkü Ayvaz,
Bülent Berkman, Prof. Dr. Mustafa Durak ve Ramis
Dara'dan oluşuyor. Bir yazann en fazla üç oyunla
katılabileceği yanşmaya gönderilecek oyunlann
yayımlanmamış ve daha önce hiçbir yanşmada ödül
almamış ohnası gerekiyor. Son katılım tarihinin 21
nisan olarak belirlendiği yanşmanın ödülleri mayıs ayı
içinde verilecek. KatJİımcılar yapıtlannı Uludağ
Universitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı
Kısa Oyun Yanşması Görükle-Bursa adresine
gönderecekler. Aynntıh bilgi için telefon numarası: 0
224 442 80 05.
Kadın oyunları yanşacak
• ANKARA (AA) - Kadının toplumdaki yerini
irdeleyen oyunlann tiyatro repertuvarlanna
kazandınlması için yanşma açıldı. Kadının Sosyal
Hayatmı Araştırma ve Inceleme Derneği'nin açtığı
yanşmamn değerlendirme kurulu Devlet Tiyatroları
Edebi Kurulu, Edebiyatçılar Derneği, Tiyatro Opera ve
Bale Çalışanlan Vakfı, Tiyatro Eleştirmenleri Derneği,
Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve Inceleme
Derneği temsilcilerinden oluşuyor. Daha önce ödül
almamış, profesyonel topluluklar tarafindan
oynanmamış ve yayımlanmamış eserlerin katılacağı
yanşma için son başvuru tarihi 9 Mayıs 1997 olarak
belirlendi. Yazarlann oyunlannı son başvuru tarihine
kadar Çehre Sokak No: 11 /8 Gaziosmanpaşa/Ankara
adresine elden veya postayla ulaştırmalan gerekiyor.