03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 K*ART 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCİ Antik kent tarihin üzerinde yükselen 'çağdaş kentten' yıkım değil sevgi bekliyor Mylasa'yı ve Mılas'ı birlikte koruyabflmek"Varaülan bir büyüklüğun, kabcı bir değern önemini kavramak, köklü bir bi- rikinni,omın varankhgj topraklara bağn- nğj, gelecege aktanlmasımn getireceği so- nuçkan önceden gönneyi gerektirir. Tür- kiye 'nin bu 'dıunanh1 ortamında, böylesi kalıcı değerieri gündemde tutnıak ise özei bir gücü, inançlı bir örgütknraeyi gerekli lobc" Kjsaad) ÇEKÜLolan Çevre ve Kültür Değerlennı Koruma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Vletin Sözen'in bu sözleri elbette ki Mi- las için de geçerlıydı. , Nitekim yine ÇEKÜL'ün geçen Şeker Bayramı tatilinde gerçekleştirdiği Gûney Ege gezisindeki Milas zıyaretinin değer- lendirrne toplannsında, "Mytosa'ymMi- tas'ı" birlikte koruyabilmek için artık "özd bir gücü" ve "inançlı bir örgütlenmeyi" de harekete geçirme zamanı geldiğine ka- rar verildi. Kaymakam Ayhan Boyacı, Belediye Başkanı AB Doğan Serçek/Mimarlar Oda- sı Temsilcisi Fatih Abban, Mılash gaze- teci ve araştırmacı Okay Akdeniz, diğer yerel demokratik kuruluşlann temsilcile- ri, bölge basmı ve ÇEKÜL'ün gezisinde yer alan aydınlar, yazarlar, uzmanlarve du- yarlı kişilerin katıhmıyla 8 Şubat 1997 gûnü Milas'ta alınan kararlann birincisi, tüm bu kişi ve kunımlann vakit geçirme- den bir "vakrf" çatısı altında örgütlenme- leri oldu. Türkiye'nın bu "dumanh" or- tamında, yine Türkiye'nin bu kültür ve do- ga hazinesi olan tarihsel kentine ait tüm değerieri gündemde tutabilmek ve yaşa- tabilmek için sadece devletten ilgi bekle- mek yerine "toplumsal sahiplenmenij]" de artık yaşama geçirilmesi gerekiyor- du... Dumanın ardındaki yağma~. Aslında yine Metin Sözen'in altını çiz- diğı "dumanlı ortamın" temelinde Tür- kiye'nin hemen tüm yörelerini tutsak alan MezarAnıü, •-• MHas'ın tarihsel tanıklanndajL- "toprakyağmasT var. Bilimin ve aydınlanmanın da gelişimi anlamına gelen "üretim ekonomisi'' yeri- ne, tutuculugun ve gencüiğin mayası olan "rant ekonomisi ve talana dayah zengin- leşme saJgmı" kültürel ve politik yozlaş- manın günümüzdekj başlıca nedeni. Milas kenti de ışte bu "gend karankk süredn" kendi değerlerine göz koyan bek- lentilerinden kaynaklanan sıkınnlan ve tahribatı yaşıyor. Son yıllarda üretılen imar planlan kararlannda ve uygulama- lannda, yüzlerce ve binlerce yıldır Mi- las'labirlikte ve iç içe bulunan antik Myla- sa kentineartbirçokdeğer,sözde''ınodenı'> (!) ve "imarlı" (!) yapılaşmarun altında ezi- lerek yok oluyor. Yine yüzlerce ve binlerce yıldır bu ken- ti bir uygarl ık merkezi yapmak üzere bes- leyen bereketli Milas ovasının şimdiye dek korunabilmiş zeytinlikleri de benzer bir "gEfijme" (!) anlayışı içerisinde, son aylardaki imar planı düzenlemeleriyle "kentsd yayıhna alamna" dönüştürülmek isteniyor. Milas'ın antik çağlardan bu yana yakın komşusu, arkadaşı ve limanı olan efsane- vi balıkçı kenti I*8OS(Kjyıkışlacık) bile ko- ruma amaçlı bir imar planına kavuşma adınabukez "tanm alanlanmyitirme* teh- didiyle karşı karşıya... Kentin Osmanlı dönemine ait kültür ve ticaret yaşamında çok özel bir yeri olan 280 yaşındakı ÇöOüoğhı Han, sahıpsizlik- ten ve bakımsızlıktan belki de 21. yüzyı- h göremeyecek. Yine Milas'ın yanı başın- daki tarihi Beçin yerleşmesı ve görkemli kalesı de akıl almaz bir duyarsız siyasi ka- rann sonucunda "ayrı bir befediye'' hali- ne getirilerek yoksulluğu ve yazgısıyla sanki baş başa bırakılmış durumda. Doğrudan Milas ın merkezmde bulunan ve antik kentin hâlâ birçoğu toprak altın- daki kalıntılanyla "tarihsel bir komşultık ve dayantşma içinde" bugünlere dek ge- len görkemli konaklar ve sivil mimarlık örnekleri ise her geçen gûn yıkılarak ve "söküterek" yok oluyorlar. Ve karariar... •Evet. ÇEKÜL'ün Milas'taki toplanüsı ve alınan kararlar, işte böylesi bir yıkım ve yok oluş sürecinin belki de artık en "umutsuz" görünen gerilimli bir döne- minde, denilebilir ki yine Milas için ye- niden "tarihsel bir dönüşümün" gerçek- leşmesine neden olabılecek zamanda ve anlamda kent gündemini etkiledi. "GeJenekten Geleceğe Milas" başlığı altında yürütülmesi öngörülen bu karar- lar toplantı raporunda şöyle yer alıyor: • Milas Belediye Başkanı'nın girişimi, kaymakamhk, belediye ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, Milas'ın doğal- kentsel kimliğini koruma ve geliştirme amacına dönük bir vakfin 15 gûn içinde ilk aşamasmın tamamlanmasına ve ÇE- KÜL'ün ülke ölçeğinde edindiğı birikim- le vakjf çalışmalanna destek vermesine. • Vaknn kuruluşunun tamamlanmasıy- la birlikte, Milas Belediyesi'nce sağlana- cak kaynakla, 279 yıllık bir geçmişe sa- hip "ÇöOüoğlu Hanı'nın saün ahnıp res- toreedDerekçevresindeki "arasta" ve "be- lediye binası" ıle bütünlesen bir doku oluş- turulmasına ve kazanılan dokunun sanat- sal-kültürel etkınliklere, kültürel turizme yönelik işjevlendinlmesıne, • "Koruma Amaçlı İmar Ptanı"nın; doğa ve kültür varlıkJanrun kapsamh bi- çimde ele alınarak gerçekleştirilmesine ve bu yönde ÇEKÜUün bilımsel desteği- nin saglanmasına) Milas ve çevresi için ön- görülen değişim programına bağlı eylem- lerin tümünün "Gelenekten Geieceğe Mi- hs" başlığı alhnda yürütülmesine... (8 şubat 1997'de Milas'ta ilan edilmiştir.) Aslanlı ev unutulmadı...Milaslılar, yakın yıllara dek Ze- us Mabedi'nin görkemli taş du- varlan üzerindeki "zarifvBiryum- hı" konumuyla kentlerini süsle- yen Aslanlı Ev'i unutamıyorlar. Bunun son kanıtı, Milas Tîcaret Odası'nın 1997 yılı takvimin ilk kapağında bu eşsiz sivil mimar- lık v apıtının henüz yıkılmaya baş- lamadan önce çekilmiş güzel bir fotograftmn yer alması. Bugün- lerde, Milas'taki çoğu işyerinin ve dükkânmın duvannı işte bu tak- vimdeki Aslanlı Ev süslüyor. Ne var ki o artık "tümüyte yok ol- muş" durumda ve üstelik temel- leri üzerinde de yabani otlar biti- yor... Aslanlı Evi bu "jestiyte" Milas- hlann yeniden gündemine getiren Ticaret Odası Başkanı EnverTu- na da diyor ki: "Eğer Koruma Kuruhı uygun görûrse, kentimi- zin onurunu kurtarabilir \e bu sanat şaheserini yeniden inşa et- mek üzere tüm olanaklanmızı se- ferberedebiKriz™" Enver Tuna'nın bu özlemi, as- lında "biKmsel olarak" da ger- çekleşebilirbirproje. Çünkü As- lanlı Ev'in "temeDeri" duruyor. Hatta^eçen şeker bayramındaki ÇEKUL gezisinde bazı duvar ka- lıntılannın da durduğunu gördük. Yani, eski yerinde "doğru ola- rak" yeniden yapılabilir. Yine Zeus Mabedi'nin mermer biok taşlardan ohışan duvannm üzeri- ne oturan 'Aslanh Ev'in 1970'lerdeki görfinümiL. sağlıklı ve doğru bir "restitüs- yon" için çok sayıda eski fotoğ- rafı ve dahası "rölöveleri'' bile var. Çünkü 1980'lerin başlannda Kültür Bakanhğı'nca bir "kur- tarma projesi*' uygulanmış ve res- torasyon için başlanan çahşmalar "ödenek yetersizliginden*' yanm kalmıştı. Asıl adı "Bahaeddin Kooağı'' olan, cephesındekı aslan resunle- ri nedenıyle de Aslanlı Ev olarak anılan bu ünlü bina, 1976'da es- ki eser olarak tescil edilmişti. ller- leyen yıllarda ise balomsızlıktan ve sahipsızlikten yavaş yavaşçök- tü, sonra söküldü, derken talan edildi ve beş yû içinde yok olup gitti. 1985'te ise talihsiz bir ka- rarla "tescflden düşürüJdü", Aslanlı Ev tescilden düşse bi- le, anılardaki yen ve unutulmayan güzelliği ile "gönüllerdeki tesd- Bni" sürdürüyor. Bu nedenle Mi- las Ticaret Odası Başkanı Enver Tuna'nın önerisini hemen yaşa- ma geçirmek üzere konağın ye- niden kültür varlığı olarak tesci- • Iini yapmak, restitüsyon için de "özefldiriti'1 bir ilk adım olacak- tır. İMAR ADINA YOK ETMEMEK 1 ÇtN • • • Taıüıe saygdı planlamaÇEKÜL'ün düzenlediği top- lantıda ilan edilen "Gelenekten Geieceğe Milas" kararlan arasın- daki "Koruma Amaçlı İmar Pla- nı'nın yeniden ele alınması" ko- nusu, aslında arkeologlann da 1994'ten bu yana süren çalışma- lannın temel hedefini oluşturu- yor- Bugünkü Milas'ın 'içinde ve ahmda" yer alan antik Mylasa kenti, adını Deniz Tannsı Pose- idon'un oğlu Ailos'un soyundan gelen Myiassos'tan alrtuştı. I.Ö. II. binlerde Akatlann da yerle- şım bölgesi olan Mylasa, PersJer dönemınde de Karya Satraplı- ğı'nm merkezi durumundaydı. I.Ö. 40'lardaki Romaiç savaş- lannda yakılıp yıkıldıktan sonra Bizans doneminde piskoposluk merkezi oldu. Beylikler devrinde özellikle MeoteşeoğuIUn'nın imaruygu- lamalanyîa Türk kimliğini de edinen bu tarihi kent 14. yüzyıl- da OtsmanUar'ın eline geçince ar- tık adı Milas'tı ve gelişmesıni yi- ne Güney Ege'nin önemli bir ti- caret ve kültür merkezi olarak sürdürdü... İşte böylesine köklü bir uy- garlıklar birikimini banndıran Milas'ın genel imar planı düze- ni içindeki "StT sunrian" ve bu sımrlara bağlı olarak uygulanan koruma planlan. aslında tarihsel mırasın ve antik kent değerleri- nin "çokaz" bir kesimini kapsı- yor. Bu nedenle de Milas'taki "imarlı vapdaşma" bu zengin ta- rihi sürekli yok eden bir yanlış- ,lık içinde...^ t_ v _ .. ' Kentteki tarihsel dokunun ve kalıntılann yine kent içindeki gerçek konumunu saptamak üze- re 1994'ten bu yana araştırma yapan tstanbul'daki Ahnan Ar- keoloji Enstitüsü uzmanlanndan Dr. FrankRumscheid'in düzen- lediği harita ve raporlar, "yanlış- tan bir an önce dönmenin" hem gereğini vurguluyor, hem de da- yanaklannı belgeliyorlar... Örneğin, bu raporlardan so- nuncusu olan 4.11.1996 tarihli metinde bazı alti çızılen saptama- lar özetle şöyle: • KJasik dönem Mylasa'nın "sığınma kalesi" işlevi gören ve HıdırhkTepesi'ni çevreleyensa- vunmasurununkalıntılan 1985'te koruma listesinden çıkanlmış. Oysa ki kentin tarihi açısından çok önemli olan bu eser henüz tü- müyle yok değil ve surlan dik- kate almayan imar planının da hemen iptali gerekiyor. • Menteşe Caddesi'ndeki Mylasa'nın antik "keramikatöl- yeleri" bulunan bölgesi yapılaş- ma altında. Oysa burası Milas'ın ticaret tarihindeki antik keramik üretimini belgeleyen tek yer... • Kent merkezindeki ünlü Ze- us Karios Tapuıağı'nı belgele- yen,_"mun yuva" bilinçsiz ağaç- landırma yûzünden tehlike altın- da (podyum duvannm üzerinde büyüyen ve taş bloklan oynatan incir ağacı gibi). • Ovanın doğusundaki "ke- metü su yoiu n da korunmuyor ve buradakı yenı yapılaşma tarih- sel su kemerlerini tehdit ediyor. • Eski Beçin yoiunda bulunan "mezar anıtian" ve antik kalın- tılar da koruma altında değiller. Aynca Sanayi Mahalksinde bu- lunan bir mezar ömeği de imar planında gözetilmediği için tah- rip edılmiş... Dr. Rumscheid ve Türk uz- manlardan oluşan yardımcı arke- olog ekibi işte bu gibi saptama- lara dayanarak Milas imar plan- lannda "SİT sınıriannuı" ve "ko- ruma aketerinm" yeniden belir- lenmesini istiyorlar. Milaslılann ise elbette ki "tarihsel mirasın sahipleri" olarak bu çağnya ar- tık destek vermeleri gerekiyor... Tıyatro Oyunevi 'nin 'BirAvuç Hayvan Mayvan 'ı 2-100 yaş arasındaki tüm izleyiciîere sesleniyor Gölgeoyunuyla 'funzır'bir barış masah DUYGU DURGUN Mahir Gfinşıray, Şehsuvar Aktaş, Taner BirsetÇetinSankartal ve AyşeSden'den olu- şan bir grup tiyatrocu geçen yıl Tiyatro Ti ile 'Adamdır Adamdır' adh projeyi gerçek- leştirmiş ve sezonun en başanlı prodüksi- yonlanndan birine imza atmışlardı. Aynı kadro daha sonra tiyatro dünyasına yeni bir oluşum daha kazandırdı: Tiyatro Oyunevi. ilk proje olarak Nâzım Hikmet Kültür Mer- kezi'nde, çocuklara yönelik 'Bir AvuçHay- van Mayvan' adlı gölge oyununu sahnele- meye başladı. Ayşe Selen'in yazıp Şehsu- var Aktaş ve Taner Birsel 'in yönettiği oyun, 2-100 yaş arasındaki tüm tiyatro izleyicile- rine seslenen bir çalışma. Banş içinde birlikte yaşama bilincine eriş- miş 'bir avuç hayvan ve mayvan'ın renkli tas- virlerle süslü masalını, akıcı bir dil, eğlen- celi bir üslupla anlatan oyun, insanın kor- kulannın üstüne gitmesi gerektiği düşünce- sini temel alıyor. Mesajını katı, didaktik bir yöntemle değil çocuğun dünyasına ulaşma- ya çalışan bir dille aktanyor. 'Bir Avuç Hayvan Mayvan'ın yazan Ay- şe Selen, Erdinç Doğan ile birlikte perde- nin gerisinde tasvirleri oynatıp seslendire- rek oyuncu olarak da görev yapıyor. Selen, Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Ti- yatro Bölümü çıkışlı bir sanatçı. "Gölgeoyu- mı üniversitede bize derslerde anlankn. Te- orik olarak pek çok şey öğrendik. Ama uy- gulamaya geçileınedi. 'Geleneksel değerle- rimiz yok oluyor' diye herkes gibi hayıflanı- yorduk biz de. Sonunda bu atalet haline son verip bir gölge oyunu metni yazmaya başla- dım. Büriin bir yaz çahşarak metni tamam- ladım, ancak uzun bir siire kütüphanemin projernezarfcğıbölümüneatrnakzorundakal- dun çahşmamL" Selen, Tiyatro Oyunevi 'nin gündeme ge- lişiyle birlikte proje mezarlığındaki oyunu da yeniden günışığına çıkarmaya karar ver- miş. Fransız sanatçı Clande Leon, Şehsuvar Aktaş ve Taner Birsel tasvirlerin yaratılma- sında yardımcı ohnuşlar. Ayşe Selen de sah- ne üzerinde teksti yeniden oluşturma yolu- nu izlemiş. Başlarda, deneyimsizliğin getir- diğı bocalamalar olsa da artık işinden çok büyük keyifalıyor. "Sövteyecekleriıııitasvfr'- lere söyktmek huızırca bir keyif veriyor." Ayşe Selen'e göre çocuklara yönelik ti- yatro yapmak, yetişkinlere seslenmekten çok dahazor. "Çocuktiyatrosunundaha ko- lay olduğu sanüıyor. Ama hiç öyie değfl. Ço- cuklar geleceğin tiyatro izleyicüeri ve onla- rw yüreğine seslenmek çok daha zor. Gölge oyununa geünce. tiyatro eğhüni veren ku- rumlardabualandauygulamaya yönelik bir çahşma yürütülmüyor. Türk tiyatro gelene- ğinde yüzyıllardan beri var olan gölge oyu- nu geteneği ve kukla tiyatrosu uzerine yete- rince eğümiyoruz. Kukla ve gölge oyunlan geneUkle yurtdışından gelen grupiardan iz- leniyor.Ve 'Ne güzel yapmışlar' diye hayran kahyonız." Çocuklara yönelik bir yapıt sah- nelerken hangi dilde yazılırsa yazılsın o di- li çok dikkatli kullanmak gerektiğini düşü- nüyor Ayşe Selen. "Çocuklaranlamazzan- nettiginiz her şeyi anİrvorlar. Basite indirge- memekgerek. Boşlafdüuemiyorlar. Hk; um- madığım yerlerde şaşırtKi tepkiler veriyor- laıf Çoculdardan sonra onu şaşırtan bir baş- ka deneyimi turne için girriği GAP bölge- sinde yaşamış sanatçı. Işçilere ve yörede ça- lışan mühendislere yönelik iki ayn gösteri gerçekleştirmişler. "tşçflereoynadığunızilk oyunun gecesi müthiş bir güriimı ile salonu hınca hmç doldurdular. İşteonlarda üpkı bu- radald çocukiar gibi hop otunıp hop kalkıp izlediler oyunu. Neyi beğenip neyi beğenme- dilerse hiç çekinıneden, sakınmadan söyie- dOer. îkinci gece oyunu mühendisler ve aile- lere oynadık. Karşıukh saygılı sessizlikler içinde. Ne kadar yorucu olsa da işte ilk ge- ce yaşadığumz türden bir auşverişi yegliyo- runı ben." Banş içinde birlikte yaşama büincine erişmiş 'bir avuç hayvan ve mayvan'ın renldi tasvirlerle süslü masalını, akıcı bir diLeğleııcelibir üslupla anlatan oyun, insarun korkulannm üstüne grtmesi gerektiği düşüncesini temel ahyor. Mesajmı katı, didaktik bir yöntemle değfl çocuğun dünyasuıa ulaşnıaya çabşan bir diDe aktanyor. 25 ülkede oynandı Tiyatro Ti 'Getto'yu sahneliyor Kühür Servisi - Tiyatro Ti 9 mart pa- zar gününden itibaren tsrailli yazar Jos- hua Sobol'ün 'Getto' adlı oyununu sah- neliyor. tkuıci Dünya Savaşı'nın son yıl- lannda Litvanya'da bir Yahudi gettosun- da geçen gerçek olaylan anlatan oyun, savaş sırasında Almanlann Yahudiler üzerinde kurduğu baskı politikasını iş- leyen alışıldık metinlerden farklı olarak Yahudilerin kendi içlerinde oluşturma- ya zorlandıklan "baskı''yöntemini işli- yor. Tiyatro Ti, getto tiyatrosunun bir örneğini sunan oyunla 'kendi iğrenç ka- rikatürünü görmekten hoşlanmayanİar'a bir ayna tutmayı amaçlıyor. AhmetNec- det'in dilimize kazandırdığı metin tkin- ci Dünya Savaşı'nda Almanya özelinde yaşanan vahşerin gerçekte uluslarüstü bir sorunsal olduğunu belirtiyor. 'Getto' ülkemizde daha önce sahne- lenmemiş olmasına karşın 25 ülkede, 50 ayn topluluk tarafindan sahnelendi ve 1989 yıhnda "Yılın En İyi Oyunu" se- çildi. Halk Sigorta'nın da katkılanyla Martı Sanatevi'nde izleyiciyle buluşacak olan Getto'yu MuratKarasuyönetiyor. Oyunda Bülent Yarar, Mehmet Ali Kaptanlar, Hakan Pişldn, Devrim Nas, Emine Şans Umar, EvTen DuyaL Mür- sel Yaylah, Yavuz Pekman, Müge Oche- doHski, Mehmet .^slan. Füsun Yeşilır- mak, Tülay Akm, Chris Ochedovvski rol alıyor işık tasanmını tlhan Orhan'ın gerçekleştirdiği oyunun dramaturjisini Te- oman KumbaracıbasL müziklerini AJ- per Maral,kukla tasanmını Ewa Klusek, kukla realizasyonunu da Tuğrul Çetiner ve Şirin Dağtekin üstlenıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Üremenin KiÜtürü... Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, yakınlar- da katıldığı bir toplantıda Müslümanlara: "Çoğqj- malısıntz!" tavsiyesinde bulunuyor. Ama demek is- tediği, örneğin Islamiyetin halen yaşamakta olan- lar arasında yayılması değil. Sayın Belediye Baş- kanı, söylediklerini: "Üreyiniz!" anlamında dile ge- tiriyor, "Bakmayın siz engel olmak isteyenlere!" di- yor. Ve Sonra ekliyor: "Bakın, biz İSKİ olarak dört ya da daha fazla çocuğu olandan su parası almı- yoruz!" Geçenlerde yiyecek alacak paralan olmadığı için bir haftadır yalnız su içerek yaşamaya çalışan çok boyutlu bir ailenin hastaneye kaldınldığı düşünü- lürse, belediyenin sudan yana gerçekten eli açık dav- randığı kendiliğinden anlaşılır. Anlaşılması olanaksız olan nokta ise, Türkiye gi- bi insanlann kamyonlardan atılan yiyecek paketle- rini kapışırken birbirlerini ezdikleri, ramazanda ku- rulan aşevi çadırlannın önündeki kuyruklann yüz- lerce metre uzadığı bir ülkede nüfus planlaması ile din arasında nasıl ilişki kurulabileceğidir. Gelgelelim bu tutum, bir başka açıdan çok açık bir örnek oluşturma bağlamında önemlidir. Dini inanç, tannyla insanın vicdanı arasında kal- dığı sürece insan ahlakının temellerinden birini oluş- turulabılir; ama bilimin gerçeklerini perdelemeama- cıyla kullanıldığında, birkörinanca dönüşmesi ka- çınılmazdır. Kör inancın ve ondan kaynaklanan bağ- nazltğın temel özelliklerinden biri ise, atalcı düşün- cenin egemenliğine -hangi alanda olursa olsun- fırsat çıktığı yerde son veımeye kalkışmasıdır. Bu ülkede dini siyasete araç kılma peşinde olan- lar, acaba doğum kontrolüne ve aile planlamasına neden sürekli karşı çıkarlar? Rızkını, yani yiyeceği- ni güvence altına almadan, karnının neyle doyuru- lacağı, sırtına ne giydirileceği düşünülmeden ço- cuk sahibi olmak, hiçbir dinde bir buyruk ya da tav- siye nitelığiyle öngörülmediğine göre bu karşı çıkış din adına olamaz. Geçimi yerinde olmayanlan hac farizesinden bile azat eden Müslümanlığın, insan- lann geleceğini hiç düşünmeden çocuk sahibi ol- malanna hoşgörüyle baktığı, heıtıaldesoylenemez. Ohalde, "Meraketmeyin, suyunuzbizdensizüre- meye bakın!" gibi bir saçmalığın gerekçesi ne ola- bilir? Elbet hiçbir haklı, başka deyişle akılcı düşünce- den kaynaklanma gerekçesi olamaz! Bu saçmalığı savunanlara göre, nüfus planlama- sı, "Müslümanlann sayısının azalmasını isteyenle- rin" işidir; çünkü onlar -her kimseteri- Müslüman- lann sayısının artmasından korkmaktadırlar! Bir zamanlar aynı bilgeliği (!) Turgut Özal da di- le getirmiş, yetmiş milyonluk bir Türkıye'yi ilk he- def olarak gösterip: "O zaman ayağımızı yere vur- sak dünya titrer", buyurmuştu. Oysa bugün dün- yayı titretmek için bir bölümü sefıl ve perişan kala- balıklann ayaklannı yere vurmalanndan çok farklı şeylerin gerektiği, çoktandır biliniyor. örneğin, bütün hastalanna hastanelerde yer bul- mak gibi... öüfûn çocuklannın karnını doyurabilmek gibi. Bütün çocuklanna eğitim olanağı sağlayabilmek gibi... Ve yine bütün çalışmak isteyenlere çalışabilme olanağını hazırlayabilmek gibi... Bütün bunlan başarabilmenin yolu ise, "Tann nz- kını nasılsa verir" inancıyla ışığı görenin çıkmasına zemin hazırlamaktan değil, fakat bilgiden geçer! Yeni bir bin yılın eşiğinde bu ülkenin din bezirgân- lannın Türkiye'yi sürüklemek istedikleri yol, gerçek anlamda dinin yolu değil, fakat bütün inançlann yozlaştınlmasına ve başkaca amaçlaria saptınlma- sına götüren bir yoldur. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana din düş- manlığı laik düşüncede olanlarca değil, fakat hep laikliğe karşı çıkma pahasına dini kötüye kullanan- lar tarafindan körüklenmıştir. 1997 Türkiyesi'nde bu gerçeği artık bütün çıp- lakiığıyla göımek, özellikle dinine içtenlikle bağlı olan Müslümanlar açısından çok önemlidir! karikatürsergisi Kültür Servisi - Altan Özeskici'nin 'Çizgilerle tnsanlar' başlıklı karikatür sergısi cuma günü saat 17.30'da Çorum Devlet Güzel SanatlarGalerisi'nde açılıyor. 1966 yıhnda Çorum'da doğan Özeskici, THK'nin yayın organı 'Uçantürk' dergisinde 1988- 1990 yıllan arasında çizgi roman ve karikatür çizdi. Reklam ajanslannda grafîkerlik, çok sayıda kitap resimlemeleri yaptı. Katıldığı yanşmalardan biri Kore'den olmak üzere toplam 21 ödül kazandı. Sanatçı halen 'Yazıhkaya' ve 'Karikatür' dergisinde sürekli olarak karikatür çiziyor ve Çorum'da resim öğretmenı olarak görev yapıyor. Kısa oyun yarışması • Kültür Servisi - Uludağ Üniversitesi kısa oyun yanşması düzenliyor. Herkese açık olarak düzenlenen yanşmanın jürisi Prof. Özdemir Nutku, Ülkü Ayvaz, Bülent Berkman, Prof. Dr. Mustafa Durak ve Ramis Dara'dan oluşuyor. Bir yazann en fazla üç oyunla katılabileceği yanşmaya gönderilecek oyunlann yayımlanmamış ve daha önce hiçbir yanşmada ödül almamış ohnası gerekiyor. Son katılım tarihinin 21 nisan olarak belirlendiği yanşmanın ödülleri mayıs ayı içinde verilecek. KatJİımcılar yapıtlannı Uludağ Universitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Kısa Oyun Yanşması Görükle-Bursa adresine gönderecekler. Aynntıh bilgi için telefon numarası: 0 224 442 80 05. Kadın oyunları yanşacak • ANKARA (AA) - Kadının toplumdaki yerini irdeleyen oyunlann tiyatro repertuvarlanna kazandınlması için yanşma açıldı. Kadının Sosyal Hayatmı Araştırma ve Inceleme Derneği'nin açtığı yanşmamn değerlendirme kurulu Devlet Tiyatroları Edebi Kurulu, Edebiyatçılar Derneği, Tiyatro Opera ve Bale Çalışanlan Vakfı, Tiyatro Eleştirmenleri Derneği, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve Inceleme Derneği temsilcilerinden oluşuyor. Daha önce ödül almamış, profesyonel topluluklar tarafindan oynanmamış ve yayımlanmamış eserlerin katılacağı yanşma için son başvuru tarihi 9 Mayıs 1997 olarak belirlendi. Yazarlann oyunlannı son başvuru tarihine kadar Çehre Sokak No: 11 /8 Gaziosmanpaşa/Ankara adresine elden veya postayla ulaştırmalan gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle