04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SA/FA CUMHURİYET 6 MART 1997 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI 8 ayda 50binçocuköldü llginç olduğu kadar iğrenç bır gerçek de, Amerika'mn kanser yapan öldürücü bir maddeyi bir merrruye yerleştırmiş olması ve yalnız hedef aldığı Iraklı sivıllerde degil. bundan habersiz Amerikan askerlennde de bırtakım hastalıklara neden olmasıdır. Amerika 1977'den bu yana, sılah teknolojısi için çok çekici özeüikJeri olan 'boşatahmş uranyum' diye bilinen bir madde üretiyor. Çelik zırhın ıçine geçen ve sonra aşın derecede ısınarak yangırı çıkaran ve örneğın tankın patlamasına yol açan bu madde, ilk kez, çok yaygın biçımde Körfez Savaşı'nda kullanılmıştır. Önemli nokta şu ki, bu maddeyle isabet alan tank patladıktan sonra yüksek düzeyde toksik ve radyoaktif madde saçmakta, çevreye zehir ve kanser yaymaktadır. Amerika, Körfez Savaşı'ndan sonra bu silahtan geniş ölçüde yararlanmayı tasarlamaktadır. Bu silah yasaklanmalıdır. Bu vesileyle, Türkiye'de devletler hukuku ve uluslararası ilişkiler eğitimi verenlere bir çağnda bulunmak istiyorum. Bu silahın yasaklanması yönûndeki tercihlenni kamuoyuna açıklamalan için ortam herhalde uygun sayılmalıdır. Bûroya benzeyen bu silah, büyüklüğüne göre çok ağırdır. Doğadaki en ağır madendir. Irak'la Kuveyt sının dolaylannda bu mermiden 40-300 tonunun saçılmış olduğu tahmin ediliyor. Çoğu kumun altındadır ve zehirli madde sürekli olarak suya kanşmakta ve yiyecek zincirinı etkilemektedir. Amerikan askerlerinin eğitim alanı olarak kullandıklan Kuveyt topraklannda yaşayan Bedevilerden bazılan deve, koyun ve kuşlann birden düşüp öldüklerini söylemektedirler. Suudi Arabistan, Amerika'dan uranyumlu silahlara hedef olmuş tank, araç ve her türlü malzemenin toplanıp götürülmesini istemiştir. Ancak, bu malzeme önceleri kumun altına gömülü olduğu için çevreyi yeterince ve çok tehlikeli bıçimde kırletmiştir. Kurşun ve kadmium gibi tüm ağır metallerde görüldüğü gibi, uranyum da son derece toksik, yani zehirleyici bir maddedir. Bunîann kalmtılanyla oynayan Iraklı çocuklar ve onlara merakla dokunan Irak yurttaşlan, başta kankanseri olmak üzere birçok hastalık kapmakta, ciddi böbrek ve karacıger bozukluklanndan körlüğe değin giden ve iyıleşmeyen rahatsızlıklarla karşılaşmaktadırlar. Bu maddelere dokunmak bile, özellikle çocuklarda. organizmanın direncini hemen kırmakta, kötü huylu urlar ve kansızlıktan başka, genetik bozukluklara ve kankanserine yol açmakta, organizmayı basit mikroplara karşı bile koruyamayacak kadar zayıf düşürmektedir. Hamile kadınlann birden ve çok sayıda çarpık bedenli çocuklar doğurduklan ve örneğın bir bacagın yanından bir de kol çıktığı fotoğrafla saptanmıştır. Üç Amenkalı bilim adamının yürüttüğü araştırmaya göre Körfez Savaşı'ndan sonra ilk sekiz ay içinde 50 bin Iraklı çocuk bu uranyumun etkisiyle ölmüştür. Amerikan askerlerinin sağlıflı Koalisyon askerlennde de 'Körfez Savaşı sendromu' adı takılan kronik yorgunluk, bulaşıcı hastalıklar, sürekli öksürme, cilt yıpranması, aşın terleme, kusma, bağırsak bozukluklan, baş ağnlan. unutkanlık. göıme bozukluklan, kas gerilmesi, eklem zorlukJan, hareketsizlik, şişmeler ve diş rahatsızhklan gibi anormallikJer görûlmektedir. Bu nedenle 39 bin Amerikan askeri artık görev yapamayacaklan gerekçesiyle meslekten çıkânlmış, bugüne değin 2 bin 400 - 5 bini ölmüştür, 50 bin - 80 bin kadannın söz konusu maddeden etkilendiği sanılıyor. Birçoğu savaştan sonra ülkelerine döndüklerinde havaalanlannda güvenlik makinelerinden geçerken bu aletlerde o zamana değin görülmemiş hareketliliğe taruk olunmuştur. 1994'te Latıra Flanders, Mississippili 251 asker ailesinde yaptıği araştırmada doğan çocuklann yüzde 67'sinin gözsüz, kulaksız, birleşik parmaklı. solunum ve kan bozukluklanyla dünyaya geldiklerini saptadı. Bazi Amerikan askerlennde kendilerinin bir radyasyon deneyiminde kobay olarak kullanıldıklarına ilişkin kuşku yerleşmiştir. 3 bin 500 kadar tngiliz ve aynca Amerika'mn öncüğülündeki Körfez Savaşı tarihin en çok kimyasal zehir saçan savaşı oldu. Ve en ağır faturayı da çocukia, o Avustralyalı, Kanadalı ve Fransız askeri de aynı nedenden zarar görmüştür. içinde radyoaktif malzeme bulunan bir Amerikan askeri uçağı, Almanya'da Remscheid'da (1988) ve bir Israil El-Al nakliye uçağı da Amsterdam'da (1992) yere çarpmca, aynı hastalıklar da o çevre insanlannda görülmüştür. Körfez Savaşı'na gelince, uranyumla etkilenmiş hedefler akla Çemobil'deki atom reaktörünün sızıntısmı (1986) akla getiriyor. Orada da özellikle çocuklarda kanserde, ölüm oranlannda ve organik bozukluklarda birden artış olmuştu. Bu nedenden ötürü, Amerika'nın öncülüğündeki Körfez Savaşı tarihin en çok zehir saçmış savaşıdır. Irak'a karşı uygulanan ekonomik yaptınmlar, içinde bulunduğumuz yedinci yılında, sonuçlan yönünden artık yığınsal yok etme gücü olan bombaya eşittir. BM Gıda ve Tanm Örgütü, Irak'a Temmuz 1993, Kasım 1993 ve Eylül 1995'te üç heyet yollamıştır. Tümünün raporlan gıda durumunun trajik boyutlannı kanıthyor. Irak, 1990'a değin yiyeceğinin yüzde 70'ini dışandan alıyordu. O tarihten bu yana yiyecek okulda okuyanlann sayısı 7 bin 913 'ten 520 öğrenciye inmiştir. 1991- 95 arasında ilk ve orta öğretimde toplam 554 bin 326 çocuk okulu terk etmiş, yalnız 1994-95'te 12 bin 273 öğretmen görevi bırakmışür. Tflrklye de hedef mlydi? Körfez Savaşı'nda en büyük zaran gören kuşkusuz Irak'ın sivil halkıdır. Ancak hedef ahnmayan bazı Clkeler de büyük güçlüklerle karşılaşmışlardır. Birleşmiş Milletler sistemi, Güvenlik Konseyi kararlanndan ötürü zarar gören üçüncü taraflann sorunlannı çözecek bir yöntem geliştirmedi. Böyle bir olasılığa tek atıf BM Antlaşması'nın 50'nci maddesindedir. Bu madde de söz konusu devletlerin Güvenlik Konseyi'ne 'damşma haklan oMuğunu' yazmaktadır. Bu maddeye dayanarak Bangladeş ve Bulgaristan'dan Yemen ve Yugoslavya'ya 21 ülke, zarar gördüğü görüşündedir. Madde 48'e göre bazı devletler Güvenlik Konseyi kararlanna uymaktan affedilebilirler. Madde 50, Körfez Savaşı'na değin yalnız bir kez, o da 1968 de. gösteriyor. Bu ülke, hem ekonomik hem de Kıbns gibi siyasal nedenlerden ötürü tslam ülkelerine yaklaşmış, lslam Konferansı Örgütü'ne girdikten başka, 1984'teki Rabat Zirvesi'nde cumhurbaşkanıyla temsil edilmişti. 1985'e gelindiğinde Türk iş çevreleri de Ortadoğu'ya, dörtte üçü mamul mal olan 8 miryar dolarlık dışsahm gerçekleştirmişlerdi. Bu satışlar sekiz yıllık tran-Irak Savaşı sırasmda da sürdü. Türkiyeli işadamlan anlaşma üstüne anlaşma yaptılar, peşpeşe müteahhitlik projeleri kazandılar, karayollan ışledikçe Türk taşımacılık Fılolan görülmemiş düzeylere ulaştı. Döviz kazançlan arttı, işsizlik azaldı ve özellikle Güneydoğu Anadolu'da para dolaşımı gitgide genişledi. Ancak ne var ki bugün bunlann hiçbiri artık doğru değildir. EHmlzdeklnl de kaybettlk Eski cumhurbaşkanlanndan Turgut Ozal bir koyup üç alacağımızı söylemişti. Elimizdekini de kaybettiğimizi görecek kadar yaşamadı. Amerikancı siyasetin ateşli rak'a karşı uygulanan ekonomik yaptınmlar, içinde bulunduğumuz yedinci yılında, sonuçlan yönünden artık yığınsal yok etme gücü olan bombaya eşittir. BM Gıda ve Tanm Örgütü, Irak'a Temmuz 1993, Kasım 1993 ve Eylül 1995'te üç heyet yollamıştır. Tümünün raporlan gıda durumunun trajik boyutlannı kanıthyor. Irak, 1990'a değin yiyeceğinin yüzde 70'ini dışandan alıyordu. O tarihten bu yana yiyecek alacak dövizi yoktur. Oysa Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Antlaşmasf na (M.l/2) göre "Hiçbir halk, hangi koşullarda olursa olsun, kendini yaşatacak araçlardan yoksun kılınamaz". alacak dövizi yoktur. Oysa Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Antlaşması'na (M.l/2) göre "Hiçbir halk, hangi koşullarda olursa olsun, kendini yaşatacak araçiardan yoksun kılınamaz". llaç yokluğu özellikle çocuklarda salgın hastalıklara ve ölümlere yol açmıştır. 1989'dabeş yaşından küçüklerin ayda ortalama 593'ü ölürken Ocak 1996'da bu sayı 6 bin 165'e yükselmiştir. Çocuklara verilen zararlar, Çocuk Haklan Bildirisi'ne (özellikle M. 4 ve 8) aykındır. 5 bin 087 eğitim kurumu bombardımanda hasar görmüştür. Irak'ın imzaladığı 77 kültür antlaşması, parasal olanaksızlık nedeniyle uygulanamamaktadır. 1989-90 yılında uluslararası toplantılara 1421 kişi yollanmışken 1996'nm ilk yansmda bu sayı 95'e düşmüştür. Aynı dönemlerde Irak'a çağnlanlar da 252'den 11 'e inmiştir. 1990'da dış ülkelerde 2 bin 300 Iraklı öğrenci eğitim görürken o yılın sonunda döviz transferleri durdurulmuş, 1996-97 yıh için devlet burslan 16 ile sınırlanmıştır. Güvenlik Konseyi Yaptınmlar Komitesi, bir Pakistan şirketinin kurşunkalem satışma bile savaş amaçlanyla kullanılabileceği gerekçesiyle izin vermemişrir. 1990- 96 yıllan arasında yapırru tasarlanmış 3 bin 973 yeni okul düşüncesi bütünüyle terk edilmiştir. Ambargo, ülke dışmdaki Irak okullannın da büyük ölçüde kapatılmalanna yol açmış, dıştaki 16 Rodezya'daki ırkçı rejime uygulanan yaptınmlar nedeniyle üç komşusu için söz konusu olmuştu. Körfez Savaşı'ndan ötürü de Ortadoğu banş süreci içinde önemli bir yeri olan ve bundan dolayı Amerika'nın özel desteğine kavuşan Ordün'e uygulandı. Türkiye de 24'üncü ve 25'inci maddeler gereğince, Güvenlik Konseyi'nin 'kendi adına' hareket ettiğini ve üyelerin kararlannı uygulamak zorunda olduklannı kabul etmiştir. Bu nedenle Irak'a ambargonun gereğini de yapmıştır. Ne var ki, bunun bedeli ortak boru hattından petrol akışının durması, Türkiye için gelişen ticaretin sona erdirilmesi ve müteahhitlik hizmetlerinin kesilmesidir. Türkiye'nin bu zaranndan ötürüdür ki, özellikle iş çevreleri kayıplanmıza dikkatleri çekiyor. Ambargonun ikı ayda bir her uzatılışında Türkiye de darbe yiyor. Yedinci yılına girdiğimiz ambargodan ötürü Türkiye yalnız Irak ve Kuveyt'le değil, tüm Ortadoğu ile ticaretini yitirmiştir. Ülkemiz kendi bölgesinde ticarete yönelen ender devletlerdendi. Magrib ülkelerinin daha çok Fransa ile yakın ekonomik bağlan vardı. Libya'nın Italya ile ilişkileri yoğundu. Suriye daha çok Batı Almanya ile alışverişteydi. Türkiye bu genel görünümün istisnasıydı. Önce Libya'nın yapım endüstrisine girmiş olan Türkiye, Körfez'e de taşrruş, Yemen'e değin uzanmıştı. 1980 istatistikleri Türkiye'nin Ortadoğu ülkelerine satışlannda büyük artışlar oldugunu savunuculanndan biri olarak ne denli yanıldığını ve ülkeyi de iflaslara sürüklediğini görmesi uygun olurdu. Bir tngiliz Türkolog (Wiüiam Hale) "Türidye'nin işbirliği oimadan ambargonun etkin biçimde uvgulanmasının olanaksız oMuğunu" yazmıştı. Türkiye, bunun sonucu olarak tüm bölgedeki ekonomik varlığını yitirdi. .Amerikan öncülüğündeki askeri müdahale başladıktan sonra sadece birkaç gün içinde, Türkiye tüm ticaret ve müteahhitlik ilişkilerinden vazgeçmek zorunda kaldı. İlk beş günde binlerce Türkiyeli işçinin yüzde altmışı geri çekildi. Üç hafta içinde tümü yurda getirihnişti. Türk şirketleri işyerlerini hızla terk ettiler - mevcut işlerini ve ileriye dönük tasanmlannı olduğu kadar makinelerinin önemli bölümünü de orada bırakarak. Tüm ekonomik ilişkiler bir anda sona erdi. Türkiye'nin bölgedeki ekonomik varlığınm savaştan sonra birkaç kez artacağına ilişkin düş bir yana, ülkemizin seçkin yerirıi tümden yitirdiği birkaç hafta içinde ortaya çıktı. Türkiye'nin parasal kaybı olarak hesaplanan rakamlar içinde en düşüğü 27 milyar dolardır. Kerkük- Yumurtalık boru hattı altı yıl kapalı kalmış, borular yer yer bozulmuş ve çürümüştür. Türkiye en olumlu koşullarda petrol alabilmek için kendi tarafında yaptırdığı 640.3 kilometrelik borulardan geçmesi gereken petrolden yararlanamamıştır. Irak'la ticaret sıfır noktasına düşmüştür. Savaştan önce ortak sınınn her iki yanında kilometrelerce uzayan TIR'lar şimdi başka yerlerde eşya taşımacılığı yapıyor. Sınınn kapanışıyla otel ve lokanta gibi yüzlerce işyeri kapanmış, gelir kaynaklan kunımuş, üretici ya da işçi olsun, on binlerce kişinin gelirleri tümüyle ortadan kallcmıştır. Yaşamlannı çok güç koşullarda sürdürmek zorunda kalan bölge halkı, terorizm ya da dincirikle bezenmiş aşın uçlann sunduklan seçeneklere kulak vermek zorunda kalıyor. Önceleri kendilerini kanıtlamış olan bazı Türk şirketleri savaşm yarattığı yapay koşullardan ötürü iflasla karşı karşıyadır. Bu koşullar olmasaydı geçen yılda Türk sermaye çevrelerinin bölgedeki kazancı belki 7 milyar dolara kadar yükselecekti. Örneğin GAMA, ENKA ya da GÜRİŞ'e verilecek olan Bağdat- Basra yenı demıryolu hattı tasansı daha doğmadan ölmüştür. Binlerce Türk işçisi gelirlerini birkaç hafta içinde yitirmişlerdir. Bunlann tümü, bir tür tazminat için Birleşmiş Milletler organlanna başvunnuşlarsa da hiçbiri tek bir dolar bile alamamış, gitgide büyüyen işsizler ordusuna katılmaktan başka bir şey yapamamışlardır. Tüm Ortadoğu pazarını yrtirdik Tüm Ortadoğu pazannın yitirildiği bir abartma değildir. .Amerika'nın sürdürdüğü 'Irak tehlikesi' düşüncesi Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez şeyhliklerinin gelirlerini tercihan Amerika'dan aldıklan silahlara yatırmalan gibi bir sonuç da doğuruyor. Satın alınanlar da çok sayıda gelişmiş ve pahalı uçak, savaş gemisi ve zırhlı araçtır. Örneğin bu yüzden Türkiye'nin Suudi yapı endüstrisinde, 1980-89 yıllanndaki payı yüzde 23'ten 1990-96'da yüzde 2.6'ya düşmüştür. Iddialann aksıne. Körfez Savaşı 'Yeni Dünya Düzeni'nin habercisi değildi. Şiddeti meşrulaştıran tanhsel gelişimın son halkasıydı. Amerika. bu kez Birleşmiş Milletler"in koruyucu zırhmdan yararlanarak geçmişte görülmemiş bir oranda saldın yoğunlaştırmış ve sivil yaşamı da bilerek hedef almıştı. Oysa bir halkı gereksiz yere ve bu denli uzun cezalandırmak, temel insan hakkına aykındır. Irak örneğinde, ambargo bir büyük devletin, Amerika'nın dış politikasının aracı olmuştur. Hedef, Irak toplumunu çökertmek ve Amerika'ya muhtaç duruma getirmektir. Amerika, kendi ıstediği biçimde bir Irak hükümetiyle ülkenin yeniden yapımında aslan payını alma çabası içindedir. Bu nedenle, konu yalnız ambargoya karşı olmak da değildir. Daha önemlisi, dünya, uluslararası politika sahnesınde tek süper devletin diktatoryasıyla karşı karşıyadır Amerika'nın öncülüğündeki endüstrileşmış Kuzey ülkeleri Türkiye'nin de içinde bulunduğu Güney ülkelerini, tüm kaynaklanyla birlikte yeni baştan aralannda bölüşmek istiyorlar. Özal'ın umduğunun tam karşıtı, Türkiye bu bölüşmeden zarar gören ülkelerden biridir. BİTTI ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Makal'm Önsözü... "Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri", Cumhuriyet'in "Çağdaş Yayınlan"ndaçıkan kitabımın adı. Bu kitaba, Mahmut Makal, "Koyu Karanlığa Işık" başlıklı bır ön- söz yazdı. Sözü uzatmadan "Önsöz"e geçiyorum. Şöyle diyor Mahmut Makal: "'Öksüz Yamalığı' incecikten değil de iricikten, eliçi büyüklûğündeyağan kariçin kullanılan birdeyim. Ök- süz giysisinde yırtık ve delik büyük olduğuna göre o deliği kapatacak yamalığın da büyük olması gerektiği sezdiriliyor... Köy Enstitülerinin kapatılmasından son- ra halkın üstüne, ölü toprağı gibi, kafasının içine ök- süz yamalığı ömeği koyu karanlığın yağmasını, toplumun, bırakın ortaçağı, ilkçağa doğnı yolalmasını ûzülerek, kıvranarak izliyoruz. Köy Enstitüleri gerçeğini ve kapanışlanndan sonra toplumun üstüne çöken karanlığın ölçüsünü de Ek- mekçi'n/n bu kitabında bütün aynntılanyla izliyoruz. Ekmekçi, Köy Enstitülüden daha enstitülü bir yazanmızdır. Köy Enstitüleri konusunda en çok yazı yazan yazanmız da odur. Tonguç ömeği bir halk adamıdır. Eğitim ve Köy Enstitûleriyle ilgili olarak Köy Enstitülüler hep onu arariar. Mektuplar, yazılar tele- fonlaryağarona. Gazetedeki odası an kovanı gibi işler. Bildiğim kadanyla bu insan seli bir başka yazara aka- maz... Hepsini kabul eder. Orada değilse, gelenlerin odasına alınmasını ister sekreterierden. Onlarla eşsiz alçakgönüllülüğüyle ilgilenir. Hepsinın sorununu çözmeye çalışır. Yazı getirenlerin yazılannı gazetenin mutfağına ulaştınr. Çaylannı kahvelerini de eksik et- mez. Yazılan da, bu yüzden ona ulaşanlann sorun- lanyla, ürettikleri düşüncelerie doludur. Köy Enstitülerinde, bilindiği gibi öğretmen aday- lanna verilecek bilgi, genel ve geçer eğitsel esaslana dayandınlmıştır. Meslek dersleri, iş okulu denen ve pratik bilgi ilkesi güden yeni okulunyöntemlerini ege- men kılacak biçimde ayarlanmıştır. öğretmen adaylan yaşamını heryönüyle ilgilendirebilecek koşullariçinde yetişmişlerdir. öğrencıler, tanm ve sanayı ile iigıli bütün işlere, teorik ve pratik bakımdan egemen olabilecek duruma getirilmişlerdir. Enstıtülerin herbiri, üç ilin köy çocuklannıalabilecekbirdüzenlemeyle kurulmuşlardır. Kuruluşlan, bölgeler ve illerarasında eğitimi eşit olarak gerçekleştirmek ereğine dönüktü. Savaş yıllan içinde olmamıza karşın, Türkiye'de eğitim sorunlannın çözümü için çağcılanlamda büyük görevyapmışlardır. Oğrenciler, iş içinde, yaparken öğrendikleri, öğrenirken ürettikleri için, geçimlerini de sağlamışlardır. Devlet bütçesine de yük olmamışJardır. Genel kültüre erişme ve okuma alışkanlığı alma yönünden oğrenciler iyi yetişmişlerdir. Kısaca Köy Enstitüleri uygulaması, eğitim yoluyla köyü canlandırmak, toplumu etkilemek ereğine dönüktü. Buradan yetişenler, 'insanoğlunun erdemi- nin ve yaratıcılığının elleriyle beyni arasında kura- bileceği uyumla doğru orantılı olduğu...' gerçeğine uy- gun olarak yetişmişlerdir. Zaten bu eğitimin asıl eregi, halk kaynağını harekete geçirmek, üstündeki karanlığı kendisinin atmasını sağlamaktı. Halk çocuklannın bu anlamda eğitilmesı gerekıyordu. Şimdiyse, karatahta, derş kitabı, not defteri üçlüsüyle yapılan ezberci eğitimin içine düştü halk çocuklan. Bunu beğenmezken onu bile arar duruma geldik... Çünkü artık eğitim işleri çağdışı, karanlık uygu- lamalann içinde kaldı. Kitapta göreceğiniz gibi, tekpartidönemindeBakan Resat Şemsettin Sirer, çok parti dönemınde Bakan Tevfik lleri Koy Enstitüleri karsttliğında bıneşmişlerdir. Kitabı izlerken Sırer'in şu sözlerine rastlıyoruz: 'Okusunlar da gelip bizi ökJürsünler mi?' , ; 'Sıçmayı öğretmeden köy çocuklanna okumayı öğrettiter...' 'Bindiğim eşeğin akıllı olmasını istemem ben...' Enstitüleri kapatan Bakan Tevfik lleri'nin enstitülere övgülerini kitap boyunca izleyeceksıniz... Köy Enstitülerinin kuruluş öyküsünü ve dayandığı ilkeleri, kapatılış öykülerini de kapatan kişilerie, bel- gelerie bulacaksınız kitapta... Köy Enstitülerindeki demokratik eğitimin havasıyla öğrencilerin okuma ve düşünme ortamını da... 'Enstitüleri Yıkma Kurulu'nun Hasanoğlan 'a gidişleri, Köy Enstitüleri üstüneyazılmış kitaplarda bulamayacağınız bu konudaki birçok önem- li aynntı, bu kitapta Ekmekçi'nin sıcak ve yalın an- latımıyla karşınıza çıkacaktır... Domuz etinin proteinsiz toplumumuza gerekliliği konusunda, Ruhi Su ve Yılmaz Güney gibi sanatçılann çektiklerinin enine boyuna ırdelenmesinde olduğu gibi. Kıyılan Köy Enstitüsü öğretmenlerinin ve enstitü Çikışlı öğretmenlerin çektiği acılaria eğitim tarihimiz için önemli ve ilginç birçok malzeme de kitapta dolu... Ekmekçi'nin bu kitabına 'Köy Enstitüleri Ansiklope- disi' de diyebiliriz. Dahası, 'Köy Enstitülerine solculuk sızdı' diyeyapılan yaygaralar ve bu konudaki araştırma raporiarı, Tonguç'u sevindiren ve üzen olaylar... Tonguç sevincinden, H. A. Yûcel kahnndan nasıl öldüler? Köy Enstitüleri örselenirken seyreden Inönü kendini nasıl savundu? Köy Enstitülerine saldıran Kemal Tahir ve Yalçın Küçük gibi emekçiyi, köylüyü adamdan say- mayan 'solcular' yanıtlannı nasıl aldılar? Bütün bun- lan da bu kitapta bulacaksınız... Ekmekçi'ye eline sağlık diyor ve Türkiye'nin eğitim kaldıracı olan Köy Enstitüleri konusundaki emekleri için teşekkürediyor ve kendisini candan kutluyorum..." BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOURNSAĞA: 1/ Samipaşazade Sezai'nin tanınmış bir romanı. 2/Yab- çapkını da denilen ve su kıyılannda 3 yaşayan kuş. 3/ Toy, acemi. 4/ Na- zi partisinin hü- cum kıtasını sim- geleyen harfler... Uzaklık işareti... Hayvanı avcılığa alıştırma işi. 5/ 8 Çam, ardıç, sedir g gibi ağaçlann yap- rağı... Dişlerin taç kısmını kaplayan beyaz ve sert madde. 6/ Güney Afrika Cumhuriyeti'ninplakaişa- reri... Bir çeşit açılır kapa- 3 nır perde.7/ Dağkeçisi... Bızmutun simgesi. 8/ Her iki Kore'nin de para biri- mi... Raptiye. 9/ Her türlü siyasal düzeni yadsıyan, toplumun birey üzerinde 8 hiçbir baskısını kabul et- g meyen görüş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orfaan Pamuk'un bir romanı. II llaç... Düğme ve süs eş- yası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. 3/Dinsel tö- ren ve kurallan... Küçük erkek kardeş. 4/ Kaba gülünçlük- lerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan ko- medi türü. 5/Kenarda ya da uzakta bulunan... Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri. 61 Argoda karru aç ya da parasız kimse...Bir uzay taşıtının bütün yapısı içinde yer alan ba- ğımsız bölüm. 7/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanılan bir alay sözcüğü... Nikelin simgesi. 8/ Yaşamsal sıvı... Sal- gı oluşturan organ. 9/ Bir cetvel türü... Edebiyatta çirtanın ve bayağının da estetik bir değer olarak yer almasını savu- nanakım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle