Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA/FA CUMHURİYET 6 MART 1997 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
8 ayda 50binçocuköldü
llginç olduğu kadar iğrenç bır gerçek
de, Amerika'mn kanser yapan
öldürücü bir maddeyi bir merrruye
yerleştırmiş olması ve yalnız hedef
aldığı Iraklı sivıllerde degil. bundan
habersiz Amerikan askerlennde de
bırtakım hastalıklara neden olmasıdır.
Amerika 1977'den bu yana, sılah
teknolojısi için çok çekici özeüikJeri
olan 'boşatahmş uranyum' diye
bilinen bir madde üretiyor. Çelik
zırhın ıçine geçen ve sonra aşın
derecede ısınarak yangırı çıkaran ve
örneğın tankın patlamasına yol açan
bu madde, ilk kez, çok yaygın
biçımde Körfez Savaşı'nda
kullanılmıştır. Önemli nokta şu ki, bu
maddeyle isabet alan tank patladıktan
sonra yüksek düzeyde toksik ve
radyoaktif madde saçmakta, çevreye
zehir ve kanser yaymaktadır.
Amerika, Körfez Savaşı'ndan sonra
bu silahtan geniş ölçüde yararlanmayı
tasarlamaktadır. Bu silah
yasaklanmalıdır. Bu vesileyle,
Türkiye'de devletler hukuku ve
uluslararası ilişkiler eğitimi verenlere
bir çağnda bulunmak istiyorum. Bu
silahın yasaklanması yönûndeki
tercihlenni kamuoyuna açıklamalan
için ortam herhalde uygun
sayılmalıdır.
Bûroya benzeyen bu silah,
büyüklüğüne göre çok ağırdır.
Doğadaki en ağır madendir. Irak'la
Kuveyt sının dolaylannda bu
mermiden 40-300 tonunun saçılmış
olduğu tahmin ediliyor. Çoğu kumun
altındadır ve zehirli madde sürekli
olarak suya kanşmakta ve yiyecek
zincirinı etkilemektedir. Amerikan
askerlerinin eğitim alanı olarak
kullandıklan Kuveyt topraklannda
yaşayan Bedevilerden bazılan deve,
koyun ve kuşlann birden düşüp
öldüklerini söylemektedirler. Suudi
Arabistan, Amerika'dan uranyumlu
silahlara hedef olmuş tank, araç ve
her türlü malzemenin toplanıp
götürülmesini istemiştir. Ancak, bu
malzeme önceleri kumun altına
gömülü olduğu için çevreyi yeterince
ve çok tehlikeli bıçimde kırletmiştir.
Kurşun ve kadmium gibi tüm ağır
metallerde görüldüğü gibi, uranyum
da son derece toksik, yani zehirleyici
bir maddedir.
Bunîann kalmtılanyla oynayan Iraklı
çocuklar ve onlara merakla dokunan
Irak yurttaşlan, başta kankanseri
olmak üzere birçok hastalık
kapmakta, ciddi böbrek ve karacıger
bozukluklanndan körlüğe değin giden
ve iyıleşmeyen rahatsızlıklarla
karşılaşmaktadırlar. Bu maddelere
dokunmak bile, özellikle çocuklarda.
organizmanın direncini hemen
kırmakta, kötü huylu urlar ve
kansızlıktan başka, genetik
bozukluklara ve kankanserine yol
açmakta, organizmayı basit
mikroplara karşı bile koruyamayacak
kadar zayıf düşürmektedir. Hamile
kadınlann birden ve çok sayıda çarpık
bedenli çocuklar doğurduklan ve
örneğın bir bacagın yanından bir de
kol çıktığı fotoğrafla saptanmıştır. Üç
Amenkalı bilim adamının yürüttüğü
araştırmaya göre Körfez Savaşı'ndan
sonra ilk sekiz ay içinde 50 bin Iraklı
çocuk bu uranyumun etkisiyle
ölmüştür.
Amerikan askerlerinin
sağlıflı
Koalisyon askerlennde de 'Körfez
Savaşı sendromu' adı takılan kronik
yorgunluk, bulaşıcı hastalıklar, sürekli
öksürme, cilt yıpranması, aşın
terleme, kusma, bağırsak
bozukluklan, baş ağnlan. unutkanlık.
göıme bozukluklan, kas gerilmesi,
eklem zorlukJan, hareketsizlik,
şişmeler ve diş rahatsızhklan gibi
anormallikJer görûlmektedir. Bu
nedenle 39 bin Amerikan askeri artık
görev yapamayacaklan gerekçesiyle
meslekten çıkânlmış, bugüne değin 2
bin 400 - 5 bini ölmüştür, 50 bin - 80
bin kadannın söz konusu maddeden
etkilendiği sanılıyor. Birçoğu savaştan
sonra ülkelerine döndüklerinde
havaalanlannda güvenlik
makinelerinden geçerken bu aletlerde
o zamana değin görülmemiş
hareketliliğe taruk olunmuştur.
1994'te Latıra Flanders, Mississippili
251 asker ailesinde yaptıği
araştırmada doğan çocuklann yüzde
67'sinin gözsüz, kulaksız, birleşik
parmaklı. solunum ve kan
bozukluklanyla dünyaya geldiklerini
saptadı. Bazi Amerikan askerlennde
kendilerinin bir radyasyon
deneyiminde kobay olarak
kullanıldıklarına ilişkin kuşku
yerleşmiştir.
3 bin 500 kadar tngiliz ve aynca
Amerika'mn öncüğülündeki Körfez Savaşı tarihin en çok kimyasal zehir saçan savaşı oldu. Ve en ağır faturayı da çocukia, o
Avustralyalı, Kanadalı ve Fransız
askeri de aynı nedenden zarar
görmüştür. içinde radyoaktif malzeme
bulunan bir Amerikan askeri uçağı,
Almanya'da Remscheid'da (1988) ve
bir Israil El-Al nakliye uçağı da
Amsterdam'da (1992) yere çarpmca,
aynı hastalıklar da o çevre
insanlannda görülmüştür. Körfez
Savaşı'na gelince, uranyumla
etkilenmiş hedefler akla Çemobil'deki
atom reaktörünün sızıntısmı (1986)
akla getiriyor. Orada da özellikle
çocuklarda kanserde, ölüm
oranlannda ve organik bozukluklarda
birden artış olmuştu. Bu nedenden
ötürü, Amerika'nın öncülüğündeki
Körfez Savaşı tarihin en çok zehir
saçmış savaşıdır.
Irak'a karşı uygulanan ekonomik
yaptınmlar, içinde bulunduğumuz
yedinci yılında, sonuçlan yönünden
artık yığınsal yok etme gücü olan
bombaya eşittir. BM Gıda ve Tanm
Örgütü, Irak'a Temmuz 1993, Kasım
1993 ve Eylül 1995'te üç heyet
yollamıştır. Tümünün raporlan gıda
durumunun trajik boyutlannı
kanıthyor. Irak, 1990'a değin
yiyeceğinin yüzde 70'ini dışandan
alıyordu. O tarihten bu yana yiyecek
okulda okuyanlann sayısı 7 bin
913 'ten 520 öğrenciye inmiştir. 1991-
95 arasında ilk ve orta öğretimde
toplam 554 bin 326 çocuk okulu terk
etmiş, yalnız 1994-95'te 12 bin 273
öğretmen görevi bırakmışür.
Tflrklye de hedef mlydi?
Körfez Savaşı'nda en büyük zaran
gören kuşkusuz Irak'ın sivil halkıdır.
Ancak hedef ahnmayan bazı Clkeler
de büyük güçlüklerle
karşılaşmışlardır. Birleşmiş Milletler
sistemi, Güvenlik Konseyi
kararlanndan ötürü zarar gören
üçüncü taraflann sorunlannı çözecek
bir yöntem geliştirmedi.
Böyle bir olasılığa tek atıf BM
Antlaşması'nın 50'nci maddesindedir.
Bu madde de söz konusu devletlerin
Güvenlik Konseyi'ne 'damşma
haklan oMuğunu' yazmaktadır. Bu
maddeye dayanarak Bangladeş ve
Bulgaristan'dan Yemen ve
Yugoslavya'ya 21 ülke, zarar gördüğü
görüşündedir. Madde 48'e göre bazı
devletler Güvenlik Konseyi
kararlanna uymaktan affedilebilirler.
Madde 50, Körfez Savaşı'na değin
yalnız bir kez, o da 1968 de.
gösteriyor. Bu ülke, hem ekonomik
hem de Kıbns gibi siyasal
nedenlerden ötürü tslam ülkelerine
yaklaşmış, lslam Konferansı
Örgütü'ne girdikten başka, 1984'teki
Rabat Zirvesi'nde cumhurbaşkanıyla
temsil edilmişti.
1985'e gelindiğinde Türk iş çevreleri
de Ortadoğu'ya, dörtte üçü mamul
mal olan 8 miryar dolarlık dışsahm
gerçekleştirmişlerdi. Bu satışlar sekiz
yıllık tran-Irak Savaşı sırasmda da
sürdü.
Türkiyeli işadamlan anlaşma üstüne
anlaşma yaptılar, peşpeşe
müteahhitlik projeleri kazandılar,
karayollan ışledikçe Türk taşımacılık
Fılolan görülmemiş düzeylere ulaştı.
Döviz kazançlan arttı, işsizlik azaldı
ve özellikle Güneydoğu Anadolu'da
para dolaşımı gitgide genişledi.
Ancak ne var ki bugün bunlann
hiçbiri artık doğru değildir.
EHmlzdeklnl de kaybettlk
Eski cumhurbaşkanlanndan Turgut
Ozal bir koyup üç alacağımızı
söylemişti. Elimizdekini de
kaybettiğimizi görecek kadar
yaşamadı. Amerikancı siyasetin ateşli
rak'a karşı uygulanan ekonomik yaptınmlar, içinde bulunduğumuz yedinci yılında,
sonuçlan yönünden artık yığınsal yok etme gücü olan bombaya eşittir. BM Gıda ve Tanm
Örgütü, Irak'a Temmuz 1993, Kasım 1993 ve Eylül 1995'te üç heyet yollamıştır. Tümünün
raporlan gıda durumunun trajik boyutlannı kanıthyor. Irak, 1990'a değin yiyeceğinin
yüzde 70'ini dışandan alıyordu. O tarihten bu yana yiyecek alacak dövizi yoktur. Oysa
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Antlaşmasf na (M.l/2) göre "Hiçbir
halk, hangi koşullarda olursa olsun, kendini yaşatacak araçlardan yoksun kılınamaz".
alacak dövizi yoktur. Oysa
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Uluslararası Antlaşması'na (M.l/2)
göre "Hiçbir halk, hangi koşullarda
olursa olsun, kendini yaşatacak
araçiardan yoksun kılınamaz".
llaç yokluğu özellikle çocuklarda
salgın hastalıklara ve ölümlere yol
açmıştır. 1989'dabeş yaşından
küçüklerin ayda ortalama 593'ü
ölürken Ocak 1996'da bu sayı 6 bin
165'e yükselmiştir. Çocuklara verilen
zararlar, Çocuk Haklan Bildirisi'ne
(özellikle M. 4 ve 8) aykındır.
5 bin 087 eğitim kurumu
bombardımanda hasar görmüştür.
Irak'ın imzaladığı 77 kültür
antlaşması, parasal olanaksızlık
nedeniyle uygulanamamaktadır.
1989-90 yılında uluslararası
toplantılara 1421 kişi yollanmışken
1996'nm ilk yansmda bu sayı 95'e
düşmüştür.
Aynı dönemlerde Irak'a çağnlanlar da
252'den 11 'e inmiştir. 1990'da dış
ülkelerde 2 bin 300 Iraklı öğrenci
eğitim görürken o yılın sonunda döviz
transferleri durdurulmuş, 1996-97 yıh
için devlet burslan 16 ile
sınırlanmıştır. Güvenlik Konseyi
Yaptınmlar Komitesi, bir Pakistan
şirketinin kurşunkalem satışma bile
savaş amaçlanyla kullanılabileceği
gerekçesiyle izin vermemişrir. 1990-
96 yıllan arasında yapırru tasarlanmış
3 bin 973 yeni okul düşüncesi
bütünüyle terk edilmiştir.
Ambargo, ülke dışmdaki Irak
okullannın da büyük ölçüde
kapatılmalanna yol açmış, dıştaki 16
Rodezya'daki ırkçı rejime uygulanan
yaptınmlar nedeniyle üç komşusu
için söz konusu olmuştu. Körfez
Savaşı'ndan ötürü de Ortadoğu banş
süreci içinde önemli bir yeri olan ve
bundan dolayı Amerika'nın özel
desteğine kavuşan Ordün'e
uygulandı. Türkiye de 24'üncü ve
25'inci maddeler gereğince, Güvenlik
Konseyi'nin 'kendi adına' hareket
ettiğini ve üyelerin kararlannı
uygulamak zorunda olduklannı kabul
etmiştir. Bu nedenle Irak'a
ambargonun gereğini de yapmıştır.
Ne var ki, bunun bedeli ortak boru
hattından petrol akışının durması,
Türkiye için gelişen ticaretin sona
erdirilmesi ve müteahhitlik
hizmetlerinin kesilmesidir.
Türkiye'nin bu zaranndan ötürüdür
ki, özellikle iş çevreleri kayıplanmıza
dikkatleri çekiyor. Ambargonun ikı
ayda bir her uzatılışında Türkiye de
darbe yiyor. Yedinci yılına girdiğimiz
ambargodan ötürü Türkiye yalnız Irak
ve Kuveyt'le değil, tüm Ortadoğu ile
ticaretini yitirmiştir. Ülkemiz kendi
bölgesinde ticarete yönelen ender
devletlerdendi. Magrib ülkelerinin
daha çok Fransa ile yakın ekonomik
bağlan vardı. Libya'nın Italya ile
ilişkileri yoğundu. Suriye daha çok
Batı Almanya ile alışverişteydi.
Türkiye bu genel görünümün
istisnasıydı. Önce Libya'nın yapım
endüstrisine girmiş olan Türkiye,
Körfez'e de taşrruş, Yemen'e değin
uzanmıştı. 1980 istatistikleri
Türkiye'nin Ortadoğu ülkelerine
satışlannda büyük artışlar oldugunu
savunuculanndan biri olarak ne denli
yanıldığını ve ülkeyi de iflaslara
sürüklediğini görmesi uygun olurdu.
Bir tngiliz Türkolog (Wiüiam Hale)
"Türidye'nin işbirliği oimadan
ambargonun etkin biçimde
uvgulanmasının olanaksız oMuğunu"
yazmıştı. Türkiye, bunun sonucu
olarak tüm bölgedeki ekonomik
varlığını yitirdi.
.Amerikan öncülüğündeki askeri
müdahale başladıktan sonra sadece
birkaç gün içinde, Türkiye tüm ticaret
ve müteahhitlik ilişkilerinden
vazgeçmek zorunda kaldı. İlk beş
günde binlerce Türkiyeli işçinin
yüzde altmışı geri çekildi. Üç hafta
içinde tümü yurda getirihnişti. Türk
şirketleri işyerlerini hızla terk ettiler -
mevcut işlerini ve ileriye dönük
tasanmlannı olduğu kadar
makinelerinin önemli bölümünü de
orada bırakarak. Tüm ekonomik
ilişkiler bir anda sona erdi.
Türkiye'nin bölgedeki ekonomik
varlığınm savaştan sonra birkaç kez
artacağına ilişkin düş bir yana,
ülkemizin seçkin yerirıi tümden
yitirdiği birkaç hafta içinde ortaya
çıktı. Türkiye'nin parasal kaybı
olarak hesaplanan rakamlar içinde en
düşüğü 27 milyar dolardır. Kerkük-
Yumurtalık boru hattı altı yıl kapalı
kalmış, borular yer yer bozulmuş ve
çürümüştür. Türkiye en olumlu
koşullarda petrol alabilmek için kendi
tarafında yaptırdığı 640.3
kilometrelik borulardan geçmesi
gereken petrolden yararlanamamıştır.
Irak'la ticaret sıfır noktasına
düşmüştür. Savaştan önce ortak
sınınn her iki yanında kilometrelerce
uzayan TIR'lar şimdi başka yerlerde
eşya taşımacılığı yapıyor. Sınınn
kapanışıyla otel ve lokanta gibi
yüzlerce işyeri kapanmış, gelir
kaynaklan kunımuş, üretici ya da işçi
olsun, on binlerce kişinin gelirleri
tümüyle ortadan kallcmıştır.
Yaşamlannı çok güç koşullarda
sürdürmek zorunda kalan bölge halkı,
terorizm ya da dincirikle bezenmiş
aşın uçlann sunduklan seçeneklere
kulak vermek zorunda kalıyor.
Önceleri kendilerini kanıtlamış olan
bazı Türk şirketleri savaşm yarattığı
yapay koşullardan ötürü iflasla karşı
karşıyadır. Bu koşullar olmasaydı
geçen yılda Türk sermaye
çevrelerinin bölgedeki kazancı belki 7
milyar dolara kadar yükselecekti.
Örneğin GAMA, ENKA ya da
GÜRİŞ'e verilecek olan Bağdat-
Basra yenı demıryolu hattı tasansı
daha doğmadan ölmüştür. Binlerce
Türk işçisi gelirlerini birkaç hafta
içinde yitirmişlerdir. Bunlann tümü,
bir tür tazminat için Birleşmiş
Milletler organlanna başvunnuşlarsa
da hiçbiri tek bir dolar bile alamamış,
gitgide büyüyen işsizler ordusuna
katılmaktan başka bir şey
yapamamışlardır.
Tüm Ortadoğu pazarını
yrtirdik
Tüm Ortadoğu pazannın yitirildiği
bir abartma değildir. .Amerika'nın
sürdürdüğü 'Irak tehlikesi' düşüncesi
Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez
şeyhliklerinin gelirlerini tercihan
Amerika'dan aldıklan silahlara
yatırmalan gibi bir sonuç da
doğuruyor. Satın alınanlar da çok
sayıda gelişmiş ve pahalı uçak, savaş
gemisi ve zırhlı araçtır. Örneğin bu
yüzden Türkiye'nin Suudi yapı
endüstrisinde, 1980-89 yıllanndaki
payı yüzde 23'ten 1990-96'da yüzde
2.6'ya düşmüştür. Iddialann aksıne.
Körfez Savaşı 'Yeni Dünya Düzeni'nin
habercisi değildi. Şiddeti
meşrulaştıran tanhsel gelişimın son
halkasıydı. Amerika. bu kez
Birleşmiş Milletler"in koruyucu
zırhmdan yararlanarak geçmişte
görülmemiş bir oranda saldın
yoğunlaştırmış ve sivil yaşamı da
bilerek hedef almıştı. Oysa bir halkı
gereksiz yere ve bu denli uzun
cezalandırmak, temel insan hakkına
aykındır. Irak örneğinde, ambargo bir
büyük devletin, Amerika'nın dış
politikasının aracı olmuştur. Hedef,
Irak toplumunu çökertmek ve
Amerika'ya muhtaç duruma
getirmektir. Amerika, kendi ıstediği
biçimde bir Irak hükümetiyle ülkenin
yeniden yapımında aslan payını alma
çabası içindedir. Bu nedenle, konu
yalnız ambargoya karşı olmak da
değildir. Daha önemlisi, dünya,
uluslararası politika sahnesınde tek
süper devletin diktatoryasıyla karşı
karşıyadır Amerika'nın
öncülüğündeki endüstrileşmış Kuzey
ülkeleri Türkiye'nin de içinde
bulunduğu Güney ülkelerini, tüm
kaynaklanyla birlikte yeni baştan
aralannda bölüşmek istiyorlar.
Özal'ın umduğunun tam karşıtı,
Türkiye bu bölüşmeden zarar gören
ülkelerden biridir.
BİTTI
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Makal'm Önsözü...
"Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri", Cumhuriyet'in
"Çağdaş Yayınlan"ndaçıkan kitabımın adı. Bu kitaba,
Mahmut Makal, "Koyu Karanlığa Işık" başlıklı bır ön-
söz yazdı. Sözü uzatmadan "Önsöz"e geçiyorum.
Şöyle diyor Mahmut Makal:
"'Öksüz Yamalığı' incecikten değil de iricikten, eliçi
büyüklûğündeyağan kariçin kullanılan birdeyim. Ök-
süz giysisinde yırtık ve delik büyük olduğuna göre o
deliği kapatacak yamalığın da büyük olması gerektiği
sezdiriliyor... Köy Enstitülerinin kapatılmasından son-
ra halkın üstüne, ölü toprağı gibi, kafasının içine ök-
süz yamalığı ömeği koyu karanlığın yağmasını,
toplumun, bırakın ortaçağı, ilkçağa doğnı yolalmasını
ûzülerek, kıvranarak izliyoruz.
Köy Enstitüleri gerçeğini ve kapanışlanndan sonra
toplumun üstüne çöken karanlığın ölçüsünü de Ek-
mekçi'n/n bu kitabında bütün aynntılanyla izliyoruz.
Ekmekçi, Köy Enstitülüden daha enstitülü bir
yazanmızdır. Köy Enstitüleri konusunda en çok yazı
yazan yazanmız da odur. Tonguç ömeği bir halk
adamıdır. Eğitim ve Köy Enstitûleriyle ilgili olarak Köy
Enstitülüler hep onu arariar. Mektuplar, yazılar tele-
fonlaryağarona. Gazetedeki odası an kovanı gibi işler.
Bildiğim kadanyla bu insan seli bir başka yazara aka-
maz... Hepsini kabul eder. Orada değilse, gelenlerin
odasına alınmasını ister sekreterierden. Onlarla eşsiz
alçakgönüllülüğüyle ilgilenir. Hepsinın sorununu
çözmeye çalışır. Yazı getirenlerin yazılannı gazetenin
mutfağına ulaştınr. Çaylannı kahvelerini de eksik et-
mez. Yazılan da, bu yüzden ona ulaşanlann sorun-
lanyla, ürettikleri düşüncelerie doludur.
Köy Enstitülerinde, bilindiği gibi öğretmen aday-
lanna verilecek bilgi, genel ve geçer eğitsel esaslana
dayandınlmıştır. Meslek dersleri, iş okulu denen ve
pratik bilgi ilkesi güden yeni okulunyöntemlerini ege-
men kılacak biçimde ayarlanmıştır. öğretmen adaylan
yaşamını heryönüyle ilgilendirebilecek koşullariçinde
yetişmişlerdir. öğrencıler, tanm ve sanayı ile iigıli bütün
işlere, teorik ve pratik bakımdan egemen olabilecek
duruma getirilmişlerdir. Enstıtülerin herbiri, üç ilin köy
çocuklannıalabilecekbirdüzenlemeyle kurulmuşlardır.
Kuruluşlan, bölgeler ve illerarasında eğitimi eşit olarak
gerçekleştirmek ereğine dönüktü. Savaş yıllan içinde
olmamıza karşın, Türkiye'de eğitim sorunlannın
çözümü için çağcılanlamda büyük görevyapmışlardır.
Oğrenciler, iş içinde, yaparken öğrendikleri, öğrenirken
ürettikleri için, geçimlerini de sağlamışlardır. Devlet
bütçesine de yük olmamışJardır. Genel kültüre erişme
ve okuma alışkanlığı alma yönünden oğrenciler iyi
yetişmişlerdir.
Kısaca Köy Enstitüleri uygulaması, eğitim yoluyla
köyü canlandırmak, toplumu etkilemek ereğine
dönüktü. Buradan yetişenler, 'insanoğlunun erdemi-
nin ve yaratıcılığının elleriyle beyni arasında kura-
bileceği uyumla doğru orantılı olduğu...' gerçeğine uy-
gun olarak yetişmişlerdir. Zaten bu eğitimin asıl eregi,
halk kaynağını harekete geçirmek, üstündeki karanlığı
kendisinin atmasını sağlamaktı. Halk çocuklannın bu
anlamda eğitilmesı gerekıyordu.
Şimdiyse, karatahta, derş kitabı, not defteri
üçlüsüyle yapılan ezberci eğitimin içine düştü halk
çocuklan. Bunu beğenmezken onu bile arar duruma
geldik... Çünkü artık eğitim işleri çağdışı, karanlık uygu-
lamalann içinde kaldı.
Kitapta göreceğiniz gibi, tekpartidönemindeBakan
Resat Şemsettin Sirer, çok parti dönemınde Bakan
Tevfik lleri Koy Enstitüleri karsttliğında bıneşmişlerdir.
Kitabı izlerken Sırer'in şu sözlerine rastlıyoruz:
'Okusunlar da gelip bizi ökJürsünler mi?' , ;
'Sıçmayı öğretmeden köy çocuklanna okumayı
öğrettiter...'
'Bindiğim eşeğin akıllı olmasını istemem ben...'
Enstitüleri kapatan Bakan Tevfik lleri'nin enstitülere
övgülerini kitap boyunca izleyeceksıniz...
Köy Enstitülerinin kuruluş öyküsünü ve dayandığı
ilkeleri, kapatılış öykülerini de kapatan kişilerie, bel-
gelerie bulacaksınız kitapta... Köy Enstitülerindeki
demokratik eğitimin havasıyla öğrencilerin okuma ve
düşünme ortamını da... 'Enstitüleri Yıkma Kurulu'nun
Hasanoğlan 'a gidişleri, Köy Enstitüleri üstüneyazılmış
kitaplarda bulamayacağınız bu konudaki birçok önem-
li aynntı, bu kitapta Ekmekçi'nin sıcak ve yalın an-
latımıyla karşınıza çıkacaktır...
Domuz etinin proteinsiz toplumumuza gerekliliği
konusunda, Ruhi Su ve Yılmaz Güney gibi
sanatçılann çektiklerinin enine boyuna ırdelenmesinde
olduğu gibi.
Kıyılan Köy Enstitüsü öğretmenlerinin ve enstitü
Çikışlı öğretmenlerin çektiği acılaria eğitim tarihimiz
için önemli ve ilginç birçok malzeme de kitapta dolu...
Ekmekçi'nin bu kitabına 'Köy Enstitüleri Ansiklope-
disi' de diyebiliriz.
Dahası, 'Köy Enstitülerine solculuk sızdı' diyeyapılan
yaygaralar ve bu konudaki araştırma raporiarı,
Tonguç'u sevindiren ve üzen olaylar... Tonguç
sevincinden, H. A. Yûcel kahnndan nasıl öldüler? Köy
Enstitüleri örselenirken seyreden Inönü kendini nasıl
savundu? Köy Enstitülerine saldıran Kemal Tahir ve
Yalçın Küçük gibi emekçiyi, köylüyü adamdan say-
mayan 'solcular' yanıtlannı nasıl aldılar? Bütün bun-
lan da bu kitapta bulacaksınız...
Ekmekçi'ye eline sağlık diyor ve Türkiye'nin eğitim
kaldıracı olan Köy Enstitüleri konusundaki emekleri
için teşekkürediyor ve kendisini candan kutluyorum..."
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOURNSAĞA:
1/ Samipaşazade
Sezai'nin tanınmış
bir romanı. 2/Yab-
çapkını da denilen
ve su kıyılannda 3
yaşayan kuş. 3/
Toy, acemi. 4/ Na-
zi partisinin hü-
cum kıtasını sim-
geleyen harfler...
Uzaklık işareti...
Hayvanı avcılığa
alıştırma işi. 5/ 8
Çam, ardıç, sedir g
gibi ağaçlann yap-
rağı... Dişlerin taç kısmını
kaplayan beyaz ve sert
madde. 6/ Güney Afrika
Cumhuriyeti'ninplakaişa-
reri... Bir çeşit açılır kapa- 3
nır perde.7/ Dağkeçisi...
Bızmutun simgesi. 8/ Her
iki Kore'nin de para biri-
mi... Raptiye. 9/ Her türlü
siyasal düzeni yadsıyan,
toplumun birey üzerinde 8
hiçbir baskısını kabul et- g
meyen görüş.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Orfaan Pamuk'un bir romanı. II llaç... Düğme ve süs eş-
yası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. 3/Dinsel tö-
ren ve kurallan... Küçük erkek kardeş. 4/ Kaba gülünçlük-
lerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan ko-
medi türü. 5/Kenarda ya da uzakta bulunan... Atasözlerine
dayanan didaktik Çin şiiri. 61 Argoda karru aç ya da parasız
kimse...Bir uzay taşıtının bütün yapısı içinde yer alan ba-
ğımsız bölüm. 7/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanılan
bir alay sözcüğü... Nikelin simgesi. 8/ Yaşamsal sıvı... Sal-
gı oluşturan organ. 9/ Bir cetvel türü... Edebiyatta çirtanın
ve bayağının da estetik bir değer olarak yer almasını savu-
nanakım.