Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
En yüksek
ücret Botaş'ta
• İZMİR(AA)-Petrûl-lş
Sendikası Izmir Şube
Başkanı Gani Gündoğdu,
kamu işyerlerinde
uygulanan ücret
adaletsizliği ve
aynmcıhğının, iş banşı ve
huzurunu cıddi öJçüde
bozacak boyutlara
ulastığını \urgulayarak.
13 kamu işyerinde halen
en yüksek ücrefi Botas. en
düşük ücretı ise
Sûmerbank çalışanlannın
aldığını kaydetti.
Gündoğdu, sendika üyesi
işçilerin Petkim'de 38
milyon. TÜPRAŞ'ta45
milyon. TPAO'da44
milyon. Botaş'ta 47
milyon, MKEK'de 39
miiyon, Sümerbank'ta 26
milyon, Petlas'ta31
milyon, TMO Afyon'da
29 milyon, Tekel'de 31
milyon, Etibank'ta 33
milyon, Petrol Ofisi'nde
41milyon^SSKtlaç'ta32
milyon, TUGSAŞ'ta 39
milyon brüt ücret aldığma
dikkati çekti.
Hak-İş'e konsey
aynıcalığı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Türk-Iş, TESK ve
DÎSK'in aksine Hak-tş
Başbakan Necmettin
Erbakan'ın genelgesiyle
kurulan Ekonomik ve
Sosyal Konsey
toplantısına katılacak.
Hak-İş'ten yapılan yazılı
açıklamada, Başbakan
Erbakan tarafından 18
Mart 1997 tarihli
genelgeyle kurulan
Ekonomik ve Sosyal
Konsey'in, genelgelerle
kurulan 3. konsey olduğu
belirtilerek daha önceki
konseylerin hayata
geçirilemediğine işaret
edildi.
Oyak Bank'tan
yatınm fonu
• Ekonomi Servisi -
Oyak Bank'ın, 250
milyar lira tutanndaki 1.
yatınm fonu "Oyak
BankFon-T 25 Mart
1997tarihindesatışa
sunuluyor. Yann satışa
sunulacak olan Oyak Fon-
l'inportföy yapısı
ağniıkh olarak Hazine
Bonosu ve devlet
tahvilinden oluşuyor.
Akaryakıt fiyatlan yükseltilerek önce zarardan kurtanlacak sonra hisseleri satılacak
TÜPRAŞ'ı özefleştirme planı
FİLİZGÜMÜŞ
Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şir-
keti'nde (TÜPRAŞ) "özefleştirme makyajır
için hazırlıklar yapılıyor. Maliyetin altında
satış yapan TÜPRAŞ'ın, akaryakıt ürünleri
fıyatlannm dünya petrol borsasına bağlan-
ması planlanıyor. Böylece "pahalı ahp ucuz
satan" TÜPRAŞ'ın, "zarardan kurtanlma-
sı" ve ardmdan özelleştirilmesi planlanıyor.
TÜPRAŞ ve Petrol Ofisi'nin özelleştiril-
mesi için "şart" koşulan "Otomatik Fiyat-
landırma Mekanizmasrnın uygulamaya ko-
nulmasını beklemeden, geçen hafta Akar-
yakıt Fiyat Istikrar Fonu'nun (AFİF) bir ay
süreyle uygulamadan kaldınlmasının da
"rasdann obnadığr ifade ediliyor. TÜPRAŞ
Genel Müdürü Ergun Kuran'ın bu doğrul-
tuda Ankara'ya cağnldığı ifade ediliyor.
Enerjı ve Tabıi Kaynaklar Bakanlığı ve
TÜPRAŞ yetkililerinden alınan bilgiye gö-
re, rafinerilere, AB ülkelerindeki rafinerile-
rin çalışma koşullan getiriJerek, petrol ürün-
leri fivatlannın belirlenmesi. devlet tekelin-
• Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşan Uğur Doğan,
rafineri çıkış fıyatlannm İtalya'daki petrol borsası birim fiyatlanna
eşitleneceğini beiirterek "Dışandakı fiyatlar ne ise Türkiye'de de
aynısı olacak ve müdahalelerden anndınlacak" dedi.
den çıkanlacak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müs-
teşan Uğur Doğan, TÜPRAŞ'ta Eylül
1990'dan beri yapılan çalışmalann bir süre-
dir tekjar gündemde olduğunu belirtti. Ge-
rek TÜPRAŞ'ın, gerekse Petrol Ofisi'nin
özelleştirilebilmesi için "OtomatikFivatiaıt-
dırma Mekaniznusı''nın gerçekleştirilmesi
gerektiğinı söyleyen Doğan, TÜPRAŞ'ın,
petrol ürünlennin maliyetleri yüksek olma-
sına karşm, maliyetlerin altında satış yap-
maya zorlandığını ifade ederek, şöyle ko-
nuştu:
"Bu zararian önlemek bakımından Oto-
matik Fivadandırma Sistemi düşünülüyor.
Türkiye'de rafineri kapasitesinin yüzde 87'si,
Tİ PRAŞın 4 rafinerisine, yüzde I3'lük ra-
fineri kapasitesi ise ATAŞ'a ah. Şu anda ra-
fineri çdaş fıyatuıı TÜPRAŞ beHrliyor. Biz.
bu frvaü. devİctin belirlcdiği sistemden dışa-
n çıkarmak, normal pivasa koşullanna bağ-
lamak istiyoruz. Bu da rafineri çıkış fiyatfa-
nnı İtaha'daki petrol borsası birim fiyatlan-
na eşitiernf>ie sağlanacak. Yani dısandaki fi-
yatlar ne ise burada da avnıst betiıienecek ve
müdahalelerden anndırılacak.'
'Tek vergiye geçilecek'
Müsteşar üğur Doğan, bu sistemi getir-
mek için akaryakıt tüketim vergisinde deği-
şildik yapılması gerektiğini belirtti. Bugün
ürün fiyatlan üzerindeki vergi oranlannın
yüzde nispetiyle belirlendiğini kaydeden
Doğan, şöyle devam etti:
"Akaryakrt Tüketim Vergisi Kanunu'nda
yapılacak bir değişiktikle, halen uygulan-
makta olan akaryakıt tüketim vergisi oram,
gümriik vergisi ve AFİF oranını birleştirerek
tek bir maktu vergi halinegetirmek isthoruz.
Böylece hem uygulamada kolaytık sağlanır
hem de Avrupa ülkeleriyle ve piyasa koşulla-
nyla paralelîik sağlanır. Bu kuruluşlar da
doğrudan doğruya özeUestirmeye hazır hale
gelmiş olur. Çünkü fiyau belirleyici merci ar-
tik piyasa oiacakor."
Doğan. Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanu-
nu'nda öngörülen değişiklik yapıldığı tak-
dirde arkasından çıkacak olan Bakanlar Ku-
rulu karannın da hazır olduğunu kaydetti.
Dünya petrol fivatlannın çok yüksek seyret-
tiği dönemlerde, rafineri lerin çok ciddı za-
rarlan olduğunu kaydeden Doğan. otomatik
fiyatlandırma mekanizmasınm hayata geçı-
rilmesini beklemeden zarann bir bölümünü
telafi edebilmek için son olarak bir ay sürey-
le AFlF'i kaldırdıklannı ifade etti. Doğan.
bu uygulamanın şu anda tekrar etmeyeceği-
ni düşündüklerini. petrol ürünleri fiyatlan-
nın dünya piyasalannda şu anda düşmeye
başladığını da sözlerine ekledi.
Turizm Bakanlığı 30 ülkeyi kapsayan 17 milyon dolarlık tanıtım kampanyasına başladı
Türkiye'de dünya turu'na davetEkonomi Servisi - Turizm Ba-
kanlığı, 30 ülkede planladığı
1997 yılı tanıtım kampanyalan-
na başladı. Toplam 17 milyon do-
lar bütçeli kampanyalarda ağır-
lıklı bölgeler ABD, Latin ülkele-
ri, Ingiltere. Almanya, Bağımsız
Devletler Topluluğu ve Asya ül-
kelerinden oluşuyor. Iletişim
kampanyalan çerçevesınde ise
reklam, basın ilışkileri ve halkla
ilişkıler projeleri yer alıyor.
1996 turizm sezonunu 8.5 mil-
yon turist ve yüzde 11 'lik artışla
kapatan Türkjye'nin 1997 yılın-
Ja 10 miiyon turist beklediğinı
'vlirten Turizm Bakanı Bahattin
\ üceL 1997'de geçmiş yıllann re-
-orlannın kınlacağını söyledi.
i Jrkıye'ye gelen turistlerin yüz-
de 60
-
ını OECD ülkelerininoluş-
turduğunu belırten Turizm Baka-
nı Yücel. Batı ülkelerindeki yo-
ğun Türkiye talebinin bu yıl da
sürdüğünü belirtti.
1997 yılı tanıtım vizyonunu, T û r -
kiye'nin giîçJtî bir imaj inşa etmesi sade-
ce reklanıla değü, global ilerişim kam-
panyalamla yapı/mafıdır" şekhnde
açıklayan Turizm Bakanı Yücel. strate-
ji olarak tunstin ıstekleri, ılgi alanı, ta-
til anlayışı ne olursa olsun Türkiye'nin
zenginliği ve çeşitliliği ıle taleplere ce-
vap vereceğı anlayışının yerleştirilme-
sin; amaçladıkJannı kaydetti.
Turizm Bakanlığı'nın stratejisini en
iyi yansıtan kampanyalardan biri olan
Fransa ve Benelüks ülkelerinde, "Bir
ülkede dunya turu" teması kulianılır-
ken, Türkiye'nin tüm keyifleri yaşama
sanatına hitap ettiği \-urgulani-
yor. Avnjpalı turistin ekonomik
sebeplerden ötürü ödediği pa-
ranın karşıhğmda birdeğil bir-
çok şey istediği gerçeğinden yo-
la çıkan kampanyada bir sefere
birçok seyahat sığdınlabileceği
anlatılarak, "Türkiye birçok ül-
keye bedekür" anlayışı işleni-
yor. Idea Communication Cor-
porate tarafından hazırlanan
ilanlarda, "Türkiye, herzaman
sürecek bir sevgj" deniliyor.
tlan konulan Istanbul, arke-
oloji, mavi yolculuk ve doğal
güzelliklerden oluşuyor. Buko-
nular çerçevesınde Türk insanı,
alışveriş. Türk mutfağı gibi ge-
leneksel unsurlann yanı sıra,
doğa sporlan, rafting, trekking,
sualtı dalgıçhğı, golf gibi yeni
turizm ürünleri de değerlendiri-
liyor. Türkiye afişlerinde söz
konusu unsurlan içeren 26 adet
dianın kullanıldığı belirtiliyor.
Turizm Bakanlığı'nın basın bülteni,
foto-röportajlar, gezi gibi Batı basınına
yönelik çalışmalanyla turizm zengin-
liklerinin yanı sıra ülkenin siyasi, sos-
yal, ekonomik ve kültürel tanıtımınm
bıre bir lobi faaliyetleri gerçekleştirdi-
ği belirtiliyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA
Birçok gözlemciye göre
New York Borsası ve bu-
na bağlı olarak da dünya
piyasalan, tarihsel bir dö-
nemeçte. Uzun ve güçlü
bir eğilimsel düşüş döne-
mi başlamak üzere. Bu
uzun düşüş dönemi (bear
markets) dünya çapında
bir depresyona da yol
açacak. Piyasaların uzun
devreleri üzennde çalışan
analistler çok kötümser.
Örneğin Robert Pretcher
Dow Jones indeksinin bu
süreç içinde 400'e kadar
gerileyebilecegini düşü-
nüyor. Son iki haftada ya-
şanan gelişmeler, "Tarih-
sel dönemeç" tezini des-
tekler nitelikteydi.
Bir aşağı, biraz
yukarı ve
sonra yine...
Evvelki hafta, 13 mart
perşembe günü Dow Jo-
nes sanayi ortalaması in-
deksi (Industrial Average
lndex) 160.48 puan (yüz-
de 2.28) değer kaybetti.
Indeks, cuma ve pazarte-
si günü biraz topariandı.
Salı günü tekrar düşmeye
başladı ve haftayı toplam
151 puan (yüzde 2.17) ge-
rileyerek kapattı. Bu geri-
lemeden Avrupa borsala-
rı da etkilendi: Frankfurt
(Dax), Londa (FT-100), Pa-
ris (CAC-40), perşembe
günü sırasıyla, yüzde 1.6,
yüzde 1.7 ve yüzde 1.7
değer kaybettiler. Cuma
günü bu kayıplann önem-
li bir kısmını geri almakla
birlikte borsalar haftayı
genel olarak yüzde 5.1
(Amsterdam) ile yüzde 1.7
(Milano) arasında gerile-
miş olarak kapattılar.
Bu şiddetli dalgalanma-
larda iki önemli etkenin rol
oynadığı görüldü. Birinci-
si, son haftalarda, borsa-
da fıyatların çok yükseldi-
ğinden şikâyet eden FED
Başkanı Alan Green S-
pan'ın nihayet kısa dö-
nemli faizleri yükseltmeye
karar verdiğine ilişkin i-
nanç. Piyasalara göre bu
haftaki FED toplantısı bu
yönde sonuçlanacak. Pi-
yasaların bu beklentiye
göre daha şimdiden şekil-
lendiğini düşünen birçok
gözlemci, FED'in bir an
evvel karar vermesinin
faydalı olacağı inancında.
Goldman Sachs'den Ab-
bey Cohen, "FED faizleri
yükselttiği takdirde piya-
salarda ufak bir düzeltme
olabilir. Ancak bu bir aşı
etkisi gösterecek, yani
önce biraz acıtacak. Ama
uzun dönemde, enflasyo-
nu kontrol altında tutmak
için gerekli" (Wall Street
Journal, 17/3/97). Peki,
ya yatırımcılar bu faiz artı-
şını gelecek artışlann ha-
bercisi olarak algılar da
kendilerini ona göre ko-
nuşlandınnaya başlarlar-
sa... Haftanın geri kalanın-
da yaşanan gelişmeler bu
yönde düşünenleri des-
tekliyordu
Ekonomik temele
getince...
Eğer düşüşler sadece
FED'in anti-enflasyonist
politikasına karşı bir aler-
jiden kaynaklanıyorsa me-
sele yok. Borsalar tekrar
yükselmeye devam ede-
cektir. Ancak birçok gös-
terge başka bir yönü işa-
ret ediyor. Örneğin, in-
deksteki gerilemelerin, en
çok işlem gören büyük şir-
ket hisseJerini (blue chip
companies) ve ama özel-
likle, teknoloji yoğun sek-
törlerin kâğıtlarını etkile-
miş olması çok önemli.
Bu sektör, son aylarda
gittikçe yoğunlaşan bir
yaklaşıma göre artık ABD
ekonomisinin motorunu
ve yeni şekillenmekte olan
bir iş devresinin (Business
Cycle) de en önemli bile-
şenini oluşturuyor. Son üç
yıl içinde, inşaat ve oto-
motiv sektörlerinin ekono-
mik büyümeye katkısı, sı-
rasıyla yüzde 14 ve yüzde
4 olmuş. Buna karşılık,
teknoloji sektörünün (Tek-
Sek) katkısı yüzde 27 ve
artıyor. 1996 yılında Tek-
Sek'in toplam büyümeye
katkısı yüzde 33. Toplam
isdihdamın yüzde 9.1 'ine
sahip olan bu sektörde,
ücretler de ekonominin
geri kalanına göre daha
hızlı artıyor. 1996 yılında,
ekonomideki toplam üc-
ret artışlannın yüzde 25'i
Tek-Sek'ten kaynaklan-
mış.
Piyasalar Bip Yol Aynmında (mı?)
Göztemcüere göre dünya borsalan uzun ve güçlü bir düşüş dönemine giriyor.
Rekabetten ve sürekli
ürün yenilenmesinden do-
layı bu sektördefiyatlarda
bir gerileme gösteriyor ve
genelde enflasyonu kont-
rol altında tutuyor (Busi-
ness VVeek, 31/3/97).
ABD ekonomisinin geri
kalanındadurum çok par-
lak değil ve lider konumu-
na gelen Tek-Sek'in dina-
mizmi önemli. Ancak sek-
tördeki arz ve talep ara-
sındaki açığın, arzdaki ar-
tış ve talepteki duraklama
ile hızla kapandığı ve 1994
sonunda yüzde 15'ten
1996 sonunda eksi yüzde
5'lere inerek bir arz fazla-
sı (üretim fazlası) oluştur-
maya başladığı görülüyor.
Ozetle Tek-Sek bir dur-
gunluğa girmek üzere,
belki degirdi bile. Nitekim
geçen hafta borsadaki
gerilemeyi sürekli kılan et-
kenlerin başında, Kodak,
IBM, Intel, Microsoft, Cis-
co Systems, 3COM gibi
önemli Tek-Sek şirketleri-
nin kârlarında beklenen
artışlann gerçekleşmemiş
olması geliyordu. Yatınm
bankası Morgan Stan-
ley'in de gelirierıne ilişkin
beklentisini düşürmüş ol-
ması (CNN, 21/3/97) ise
şirket kârlanndaki gerile-
melerin mali sektörü de
etkilemeye başladığını dü-
şündürdü.
Şirket gelirlerindeki ge-
rilemeyi yaygınlaştırabile-
cek bir diğer gelişme de
ABD dış ticaret dengesine
ilişkin. Geçen hafta açıkla-
nan rakamlar, aylık dış ti-
caret açığının son 9 yılın
en yüksek düzeyine ulaş-
tığını gösterdi. Yüksek
petrol fiyatlan, artan itha-
İat ve iki aydır gerileyen ih-
racat, ABD'de gözleri bir
taraftan doların değerine,
diğer taraftan da Çin ve
Japonya'da hızla artmak-
ta olan dış ticaret fazlası-
nın üzerine dikti. Bu ko-
şullarda, dolann tekrar ini-
şe geçmemesi halinde ih-
racata yönelik şirketlerin
gelirlerindeki aşınmanın
şiddetlenmesini ve bu iki
ülke ile ABD arasındaki ti-
cari anlaşmazlıkların kes-
kinleşerek piyasalarda te-
dirginliği arttırmasını bek-
lemek gerekir.
Ve iki ilginç
getişme
Borsanın önemli bir yol
ayrımında olduğunu dü-
şündüren iki gelişme daha
var. Bunlardan biri, gittik-
çe artan sayıda şirketin
hisse senetlerini bölme-
ye" başlaması (hisselerin
sayısı arttırılarak, fiyatlan
düşürülüyor ve yatınmcı-
lara ek hisse veriliyor). Bu
sene, daha şimdiden 43
şirkette görülen bu eğilim,
en büyük 30 şirketten 6
tanesini de kapsıyor. Pri-
vate Bank Boston'dan
Ned Riley'e göre "tarih-
sel olarak bölünmeler, pi-
yasanın tepe noktasına u-
laşmaya başladığının bir
göstergesi" (WSJ,
19/3/97).
Bir diğer endişe verici
gelişme de emeklilik fon-
larına ilişkin. Son iki yılda,
New York Borsası'ndaki
kâğıtlann değerine yakla-
şık 4 trilyon dolar eklendi.
Bu kâğıtlann çoğu emek-
lilik fonlannın elinde. (The
Economist, 22/3/97).
Emeklilik fonlan alanında
çalışan birçok danışman,
fonlann borsaya yatınm
yaparken, yasal limitlerini
oldukça zorladığını düşü-
nüyor. "Çoğu fon yasal li-
mitlerini yaklaşık yüzde 5
aşmış durumda" diyor
Buck Consultan's'tan
Tom Pippich, Callan As-
sociates'ın yönetim kuru-
lu başkanı D. Peyton ise
bu fonlann son iki yıldır,
borsada hiç kâr realizas-
yonuna (bir anlamda dü-
zeltme) gitmediklerini, bu
yüzden de "Şimdikısa bir
duraklama anında birden
karar değiştirip kâr reali-
zasyonuna gitmek için sa-
tışa geçebileceklerini" dü-
şünüyor. Limitlerinaşılmış
olması da bu satışı hızlan-
dıracak (Business VVe-
ek). Bu fonlann elindeki
kâğrtlann yüzde 1 'ini sat-
malan bile, ki bu yaklaşık
30 milyar dolar ediyor, pi-
yasalann yön değiştirme-
sinde önemli bir etken ola-
bilir.
Ya sonra...
198O'de başlayan bü-
yük yükselişi ve 1987 çö-
küşünü görebilen ender
analistlerden Robert
Pretcher, bugün piyasa-
lann uzun bir gerileme dö-
nemine girmek üzere ol-
duğunu, havanın ve eği-
limlerin 1929 öncesine
benzediğini ileri sürüyor
(International Herald
Tribune, 22/3/97). Pretc-
her haklı çıkar mı? Bunu
zaman gösterecek! An-
cak, bu arada yatınmcıla-
rın, olası bir gerilemeye
karşı, ABD borsasını izle-
yen, Arjantin, Hong Kong,
Venezüella, Polonya,
Meksika gibi piyasalan
terk edip, ABD borsasına
göre ters yönde hareket e-
den Hindistan, Güney Ko-
re, Mısır, Israil gibi piyasa-
lan tercih etmeye başladı-
ğına ilişkin haberler artı-
yor.
Bu arada Japonya'da
gayrimenkul krizinin sona
erdiğine ve ekonominin
tekrar canlanmaya başla-
dığına ilişkin haberler ge-
liyor.
Bu doğruysa yatınmcı-
lar Japon piyasasına geri
dönmeye başlayarak, ser-
maye piyasalannda dola-
ra karşı bir harekete yol
açabilir.
Bu koşullarda "değerli
dolar-yüksek borsa" fasit
dairesinin de yerini "zayıf-
layan dolar-gerileyen bor-
sa" fasit dairesine bırak-
ması mürnkün.
sanofi
TİCARİ ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ
Dogu îlaç Fabrikası A.Ş. ünvanı ile ticarl
faaliyetlerini sürdüren şirketimizin ünvanıni;
"SANOfî DOĞU İLAÇ A.Ş."
olarak değiştirdigimizi ilgililere duyururuz.
SANOFİ DOĞU İLAÇ A.Ş.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
"Saldırı" Kafasıyla mı?
Toplumlann "Ekonomik gelişmelerini belirleyen
en önemli etken nedir" sorusunun günümüzde tek
biryanıtı vardır: Eğitim düzeyleri.
Ülkemiz eğitim-öğretim sorununun çözümü üze-
rine onca araştırma ve uyanya karşın, ülkeyi yöne-
tenler yıllardır bu konuda hiçbir somut adım atmı-
yor.
Dünya kamuoyunu sarsan "bilim ve teknoloji"
devrimi ya da "bilgi toplumu" kavramlan, Türkiye'yi
yönetenleri "uyarmaya "yetmiyor; milyonlarca ço-
cuk ve gencin ve onlann eğiticilerinin daha ileri,
çağdaş ve üstün nitelikli eğitim-öğretim isteyen
çığlıklan, yıllardır duyulmuyor.
Nasıl mı?
Tüm gelişmiş ülkelerde zorunlu ilköğretim süre-
si 10-12 yıl düzeyine yükseltilmişken ülkeyi yöne-
tenler çocuklanmıza sekiz yıllık ilköğretimi bile çok
görebiliyor; sonra da utanmadan yurtseverlikten
söz açıyor.
Sonra ne yapıyor, ülkeyi yönetenler? Son maaş
artışı oranlannın da kanıtladığı gibi "bilgi taşıyan ve
üretenleri" aç bırakıyor. Öğretmenlerin maaş artı-
şı oranını yüzde 18'lerde tutarken kimi öbür kamu
çalışanlanna yüzde 44'e ulaşan maaş artışı sağlı-
yor; "silah tutan elleri" "kalem tutan ellerin" üstün-
de tutuyor, onlara "eşit" davranmaya bile yanaş-
mıyor; yıkıcı bir "aynmcılık" yapıyor.
Sonra mı? Hükümetin son günlerde üniversite-
ler üzerine yeni oyunlar oynamak istediği görülü-
yor. Hükümet, yasalan da hiçe sayan biranlayışla,
kimi üniversite rektörlerinden öğretim kadrolarına
"kendiyandaşlannın" atanmas\n\ isteyebiliyor. Yet-
miyor, bu istek karşılanmazsa "bütçe ödenekleri-
nin kesileceği" sopasını gösteriyor.
•••
Türkiye'de hükümet edenlerin üniversiteye kanş-
ması ya da üniversiteyi kanştırması, yeni değil. An-
cak son gelişme, öncekilere göre çok daha yıkıcı
ve zararlı sonuçlar verecektir.
Ülkede çokpartili yaşama, yani "demokrasiye"
geçildiği günlerde, çelişik birtutumla, öğretim üye-
leri üniversiteden kovuldu. Bilimsel özgürlük bu-
dandı. Bunu sonralan daha ağır ve yıkıcı siyasal ka-
nşmalar izledi. Özellikle de 12 Eylül 1980 askeri dar-
besi, önce 1961 Anayasası'nın "üniversite özerk-
liğini" yok edici, baskıcı düzenlemeleri, öğretim
üyelerini yargısız uzaklaştırmalan ile ayn bir önem
taşır.
Üniversiteleri çökerten bir oluşum da 1960'lann
sonunda başlayan ve günümüzede uzayan öğren-
cilere yönelik saldınlardır. O yıllarda hükümet eden-
lerin kendı deyimleriyle değişik görüşteki öğrenci-
leri birbirlerine "kırdırmalan"'ile başlayan yıkımın bir
türlü sonu gelmiyor; üniversitenin iç yapısı değişik
görüşlerin kaynaşmasını, birlikte yaşamasını sağ-
lamıyor.
Hükümet, işte bu ortamda, üniversitelere kendi
yandaşlannı yerleştirmek istiyor. Yıllardır çökertilen
üniversiteyi daha da yıkacak bir tutum sergiliyor;
yaraya tuz ekiyor. Nasıl mı?
Tüm siyasal kanşmaJara ve bilimsel çalışmayı sı-
nırlayan yapılanmalara karşın, üniversite öğretim
üyeligi, belirli "bilimsellik ölçütlerine" göre kazan\\-
maktadır. Hükümetin kendi yandaşlannın atanma-
sını istemesi aslında, iyi-kötü işleyen bu bilimsellik
ilkesinin tümüyle bir yana bırakılması anlamma gel-
diği için yıkıcı ve korkunçtur. Çünkü istenen, öğre-
tim üyesi olmanın ilke ve kurallannın bir yana bıra-
kılmasıdır. Kimi büyükkent-dışı üniversitelerdeki
"bilimsel yeteriiliği ölçü almayan" yapılanmalann
zaman yitirilmeden düzeltilmesi gerekirken hükü-
met bu olumsuzluk örneklerini ağırtaştırarak tüm
devlet üniversitelerine egemen kılmak istiyor. Üni-
versiteleri şimdiki durumlannı aratacak bir karan-
lık tünele sokuyor.
• • •
Hükümetin "en tepesinde" bulunanlann ve kimi
bakanların "adlannın" önünde "Prof. Dr." yazıyor.
Büyük yıkım bunlardan geliyor.
"Taciz", saldın demektir. Son günlerde kamuoyu
"tacizci prof." suçlamalarıyla çalkalanıyor. Oysa
ülkeyi yöneten "prof. "lar akla saldınyor, beyni, bı-
limi taciz ediyor. Toplumun geleceğıni boğazlıyor.
Asıl bu tacizi önlemek gerekiyor. Çünkü bilime sal-
dırarak ilerleyen ve gelişen toplum örneğini tarih
yazmıyor.
Kartel başvurulan kabul edilmiyor
Rekabet Kurulu'nun
4
şimdilik
9
yetkisi yok
HACER GEMİCİ ÖZDEN
ADANA (Cumhuriyet)-
Çimentoda kartel sesleri
giderek yükselirken Reka-
bet Kurulu'nun eli kolu
bağlı. iki yıldan uzun bir
süre sonra nihayet oluştu-
rulan Rekabet Kurulu çi-
mento üreticilerinin kartel
oluşturduğu yönündeki şi-
kâyetleri "yetldın yok" di-
yerekgeri çevirdi.
RekabetKurulu Başkanı
Aydın Ayaydın henüz yö-
netmeliklerinin hazır ol-
madığını beiirterek "Bir ay
içinde yönetmdiği hazıria-
yıp, Bakanlar Kurulu 'na
göndereceğiz. Ondan önce
yapabileceğimiz bir şey
yok" dedi.
Bandırma Ticaret Oda-
sı'nın, çimento üreticileri
bölgede kariel yaratıyor
savlan Güneydoğu'ya da
sıçradı. Adana'da 150 ko-
nut kooperatifinin yanı sı-
ra Gaziantep, îskenderun
ve Mersin'deki çimento tü-
keten gruplar 31 mart tari-
hine kadar çimento alma-
ma eylemi başlattılar. Aynı
zamanda Rekabet Kuru-
lu'na çimento üreticileri ile
ilgili şikâyette bulunan
gruplara verilen yanıt "Yö-
netmeliğimiz yok, şu anda
bir şey yapamayız" oldu.
Konuyla ilgili olarak gö-
rüştüpmüz Rekabet Ku-
rulu Başkanı Aydın Ayay-
dın, bir süre önce Bandır-
ma Ticaret Odası'nın aynı
yakınmayla geldiğini, an-
cak kabul edemediklerini
beiirterek "Birşeyieryapa-
bilmemfe için j önermeliği-
mi/in olması lazım. Bunun
için de var gücümüzle çab-
şıyoruz" diyor ve bir başka
gerçeği de itiraf ediyor:
"Zaten denetleme efcmanı-
nuzdayok."
Bilkcnt Pla/ü'da
faaliyet gösterecek
20-30 kişilik bir denet-
leme grubu oluşturmak
için harekete geçtiklerini
kaydeden Ayaydın, yer so-
runlarını da Bilkent Pla-
za'dan bir daire satın ala-
rak çözdüklerini söyledi.
-Şu anda geien hiçbir şikâ-
ycti kabul etme yetkimiz
y^k" diyen Ayaydın,
a
Yö-
nermeliğin Meclis'ten geç-
mesi uzun sürer mi?" soru-
muzu ise "Bu sefer fazla
uzatacaklarını sanmıyo-
rum. Bir. bir buçuk ay için-
de Rekabet Kurulu işleme-
ye başlar" sözleriyle yanıt-
îadı.
Çimento tekeline karşı
tüketici gruplan boykot
başlatıp, bunu Türkiye ge-
neline yaymak için çaba
sarf ederken üretici firma-
lannın sesi soluğu çıkmı-
yor. Çimento Öretıcileri
Derneği Genel Koordina-
törü Yavuz Bayar. çimen-
toda kartelleşme idialan-
nm gerçeği yansıtmadığını
kaydederek "Kartel olma-
sı için kapasitenin tafebin
ahında olması gerek. Oysa
bazı fîrmalann stoklan da-
hi var" diyor.