29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI En yüksek ücret Botaş'ta • İZMİR(AA)-Petrûl-lş Sendikası Izmir Şube Başkanı Gani Gündoğdu, kamu işyerlerinde uygulanan ücret adaletsizliği ve aynmcıhğının, iş banşı ve huzurunu cıddi öJçüde bozacak boyutlara ulastığını \urgulayarak. 13 kamu işyerinde halen en yüksek ücrefi Botas. en düşük ücretı ise Sûmerbank çalışanlannın aldığını kaydetti. Gündoğdu, sendika üyesi işçilerin Petkim'de 38 milyon. TÜPRAŞ'ta45 milyon. TPAO'da44 milyon. Botaş'ta 47 milyon, MKEK'de 39 miiyon, Sümerbank'ta 26 milyon, Petlas'ta31 milyon, TMO Afyon'da 29 milyon, Tekel'de 31 milyon, Etibank'ta 33 milyon, Petrol Ofisi'nde 41milyon^SSKtlaç'ta32 milyon, TUGSAŞ'ta 39 milyon brüt ücret aldığma dikkati çekti. Hak-İş'e konsey aynıcalığı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-Iş, TESK ve DÎSK'in aksine Hak-tş Başbakan Necmettin Erbakan'ın genelgesiyle kurulan Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısına katılacak. Hak-İş'ten yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Erbakan tarafından 18 Mart 1997 tarihli genelgeyle kurulan Ekonomik ve Sosyal Konsey'in, genelgelerle kurulan 3. konsey olduğu belirtilerek daha önceki konseylerin hayata geçirilemediğine işaret edildi. Oyak Bank'tan yatınm fonu • Ekonomi Servisi - Oyak Bank'ın, 250 milyar lira tutanndaki 1. yatınm fonu "Oyak BankFon-T 25 Mart 1997tarihindesatışa sunuluyor. Yann satışa sunulacak olan Oyak Fon- l'inportföy yapısı ağniıkh olarak Hazine Bonosu ve devlet tahvilinden oluşuyor. Akaryakıt fiyatlan yükseltilerek önce zarardan kurtanlacak sonra hisseleri satılacak TÜPRAŞ'ı özefleştirme planı FİLİZGÜMÜŞ Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şir- keti'nde (TÜPRAŞ) "özefleştirme makyajır için hazırlıklar yapılıyor. Maliyetin altında satış yapan TÜPRAŞ'ın, akaryakıt ürünleri fıyatlannm dünya petrol borsasına bağlan- ması planlanıyor. Böylece "pahalı ahp ucuz satan" TÜPRAŞ'ın, "zarardan kurtanlma- sı" ve ardmdan özelleştirilmesi planlanıyor. TÜPRAŞ ve Petrol Ofisi'nin özelleştiril- mesi için "şart" koşulan "Otomatik Fiyat- landırma Mekanizmasrnın uygulamaya ko- nulmasını beklemeden, geçen hafta Akar- yakıt Fiyat Istikrar Fonu'nun (AFİF) bir ay süreyle uygulamadan kaldınlmasının da "rasdann obnadığr ifade ediliyor. TÜPRAŞ Genel Müdürü Ergun Kuran'ın bu doğrul- tuda Ankara'ya cağnldığı ifade ediliyor. Enerjı ve Tabıi Kaynaklar Bakanlığı ve TÜPRAŞ yetkililerinden alınan bilgiye gö- re, rafinerilere, AB ülkelerindeki rafinerile- rin çalışma koşullan getiriJerek, petrol ürün- leri fivatlannın belirlenmesi. devlet tekelin- • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşan Uğur Doğan, rafineri çıkış fıyatlannm İtalya'daki petrol borsası birim fiyatlanna eşitleneceğini beiirterek "Dışandakı fiyatlar ne ise Türkiye'de de aynısı olacak ve müdahalelerden anndınlacak" dedi. den çıkanlacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müs- teşan Uğur Doğan, TÜPRAŞ'ta Eylül 1990'dan beri yapılan çalışmalann bir süre- dir tekjar gündemde olduğunu belirtti. Ge- rek TÜPRAŞ'ın, gerekse Petrol Ofisi'nin özelleştirilebilmesi için "OtomatikFivatiaıt- dırma Mekaniznusı''nın gerçekleştirilmesi gerektiğinı söyleyen Doğan, TÜPRAŞ'ın, petrol ürünlennin maliyetleri yüksek olma- sına karşm, maliyetlerin altında satış yap- maya zorlandığını ifade ederek, şöyle ko- nuştu: "Bu zararian önlemek bakımından Oto- matik Fivadandırma Sistemi düşünülüyor. Türkiye'de rafineri kapasitesinin yüzde 87'si, Tİ PRAŞın 4 rafinerisine, yüzde I3'lük ra- fineri kapasitesi ise ATAŞ'a ah. Şu anda ra- fineri çdaş fıyatuıı TÜPRAŞ beHrliyor. Biz. bu frvaü. devİctin belirlcdiği sistemden dışa- n çıkarmak, normal pivasa koşullanna bağ- lamak istiyoruz. Bu da rafineri çıkış fiyatfa- nnı İtaha'daki petrol borsası birim fiyatlan- na eşitiernf>ie sağlanacak. Yani dısandaki fi- yatlar ne ise burada da avnıst betiıienecek ve müdahalelerden anndırılacak.' 'Tek vergiye geçilecek' Müsteşar üğur Doğan, bu sistemi getir- mek için akaryakıt tüketim vergisinde deği- şildik yapılması gerektiğini belirtti. Bugün ürün fiyatlan üzerindeki vergi oranlannın yüzde nispetiyle belirlendiğini kaydeden Doğan, şöyle devam etti: "Akaryakrt Tüketim Vergisi Kanunu'nda yapılacak bir değişiktikle, halen uygulan- makta olan akaryakıt tüketim vergisi oram, gümriik vergisi ve AFİF oranını birleştirerek tek bir maktu vergi halinegetirmek isthoruz. Böylece hem uygulamada kolaytık sağlanır hem de Avrupa ülkeleriyle ve piyasa koşulla- nyla paralelîik sağlanır. Bu kuruluşlar da doğrudan doğruya özeUestirmeye hazır hale gelmiş olur. Çünkü fiyau belirleyici merci ar- tik piyasa oiacakor." Doğan. Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanu- nu'nda öngörülen değişiklik yapıldığı tak- dirde arkasından çıkacak olan Bakanlar Ku- rulu karannın da hazır olduğunu kaydetti. Dünya petrol fivatlannın çok yüksek seyret- tiği dönemlerde, rafineri lerin çok ciddı za- rarlan olduğunu kaydeden Doğan. otomatik fiyatlandırma mekanizmasınm hayata geçı- rilmesini beklemeden zarann bir bölümünü telafi edebilmek için son olarak bir ay sürey- le AFlF'i kaldırdıklannı ifade etti. Doğan. bu uygulamanın şu anda tekrar etmeyeceği- ni düşündüklerini. petrol ürünleri fiyatlan- nın dünya piyasalannda şu anda düşmeye başladığını da sözlerine ekledi. Turizm Bakanlığı 30 ülkeyi kapsayan 17 milyon dolarlık tanıtım kampanyasına başladı Türkiye'de dünya turu'na davetEkonomi Servisi - Turizm Ba- kanlığı, 30 ülkede planladığı 1997 yılı tanıtım kampanyalan- na başladı. Toplam 17 milyon do- lar bütçeli kampanyalarda ağır- lıklı bölgeler ABD, Latin ülkele- ri, Ingiltere. Almanya, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Asya ül- kelerinden oluşuyor. Iletişim kampanyalan çerçevesınde ise reklam, basın ilışkileri ve halkla ilişkıler projeleri yer alıyor. 1996 turizm sezonunu 8.5 mil- yon turist ve yüzde 11 'lik artışla kapatan Türkjye'nin 1997 yılın- Ja 10 miiyon turist beklediğinı 'vlirten Turizm Bakanı Bahattin \ üceL 1997'de geçmiş yıllann re- -orlannın kınlacağını söyledi. i Jrkıye'ye gelen turistlerin yüz- de 60 - ını OECD ülkelerininoluş- turduğunu belırten Turizm Baka- nı Yücel. Batı ülkelerindeki yo- ğun Türkiye talebinin bu yıl da sürdüğünü belirtti. 1997 yılı tanıtım vizyonunu, T û r - kiye'nin giîçJtî bir imaj inşa etmesi sade- ce reklanıla değü, global ilerişim kam- panyalamla yapı/mafıdır" şekhnde açıklayan Turizm Bakanı Yücel. strate- ji olarak tunstin ıstekleri, ılgi alanı, ta- til anlayışı ne olursa olsun Türkiye'nin zenginliği ve çeşitliliği ıle taleplere ce- vap vereceğı anlayışının yerleştirilme- sin; amaçladıkJannı kaydetti. Turizm Bakanlığı'nın stratejisini en iyi yansıtan kampanyalardan biri olan Fransa ve Benelüks ülkelerinde, "Bir ülkede dunya turu" teması kulianılır- ken, Türkiye'nin tüm keyifleri yaşama sanatına hitap ettiği \-urgulani- yor. Avnjpalı turistin ekonomik sebeplerden ötürü ödediği pa- ranın karşıhğmda birdeğil bir- çok şey istediği gerçeğinden yo- la çıkan kampanyada bir sefere birçok seyahat sığdınlabileceği anlatılarak, "Türkiye birçok ül- keye bedekür" anlayışı işleni- yor. Idea Communication Cor- porate tarafından hazırlanan ilanlarda, "Türkiye, herzaman sürecek bir sevgj" deniliyor. tlan konulan Istanbul, arke- oloji, mavi yolculuk ve doğal güzelliklerden oluşuyor. Buko- nular çerçevesınde Türk insanı, alışveriş. Türk mutfağı gibi ge- leneksel unsurlann yanı sıra, doğa sporlan, rafting, trekking, sualtı dalgıçhğı, golf gibi yeni turizm ürünleri de değerlendiri- liyor. Türkiye afişlerinde söz konusu unsurlan içeren 26 adet dianın kullanıldığı belirtiliyor. Turizm Bakanlığı'nın basın bülteni, foto-röportajlar, gezi gibi Batı basınına yönelik çalışmalanyla turizm zengin- liklerinin yanı sıra ülkenin siyasi, sos- yal, ekonomik ve kültürel tanıtımınm bıre bir lobi faaliyetleri gerçekleştirdi- ği belirtiliyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA Birçok gözlemciye göre New York Borsası ve bu- na bağlı olarak da dünya piyasalan, tarihsel bir dö- nemeçte. Uzun ve güçlü bir eğilimsel düşüş döne- mi başlamak üzere. Bu uzun düşüş dönemi (bear markets) dünya çapında bir depresyona da yol açacak. Piyasaların uzun devreleri üzennde çalışan analistler çok kötümser. Örneğin Robert Pretcher Dow Jones indeksinin bu süreç içinde 400'e kadar gerileyebilecegini düşü- nüyor. Son iki haftada ya- şanan gelişmeler, "Tarih- sel dönemeç" tezini des- tekler nitelikteydi. Bir aşağı, biraz yukarı ve sonra yine... Evvelki hafta, 13 mart perşembe günü Dow Jo- nes sanayi ortalaması in- deksi (Industrial Average lndex) 160.48 puan (yüz- de 2.28) değer kaybetti. Indeks, cuma ve pazarte- si günü biraz topariandı. Salı günü tekrar düşmeye başladı ve haftayı toplam 151 puan (yüzde 2.17) ge- rileyerek kapattı. Bu geri- lemeden Avrupa borsala- rı da etkilendi: Frankfurt (Dax), Londa (FT-100), Pa- ris (CAC-40), perşembe günü sırasıyla, yüzde 1.6, yüzde 1.7 ve yüzde 1.7 değer kaybettiler. Cuma günü bu kayıplann önem- li bir kısmını geri almakla birlikte borsalar haftayı genel olarak yüzde 5.1 (Amsterdam) ile yüzde 1.7 (Milano) arasında gerile- miş olarak kapattılar. Bu şiddetli dalgalanma- larda iki önemli etkenin rol oynadığı görüldü. Birinci- si, son haftalarda, borsa- da fıyatların çok yükseldi- ğinden şikâyet eden FED Başkanı Alan Green S- pan'ın nihayet kısa dö- nemli faizleri yükseltmeye karar verdiğine ilişkin i- nanç. Piyasalara göre bu haftaki FED toplantısı bu yönde sonuçlanacak. Pi- yasaların bu beklentiye göre daha şimdiden şekil- lendiğini düşünen birçok gözlemci, FED'in bir an evvel karar vermesinin faydalı olacağı inancında. Goldman Sachs'den Ab- bey Cohen, "FED faizleri yükselttiği takdirde piya- salarda ufak bir düzeltme olabilir. Ancak bu bir aşı etkisi gösterecek, yani önce biraz acıtacak. Ama uzun dönemde, enflasyo- nu kontrol altında tutmak için gerekli" (Wall Street Journal, 17/3/97). Peki, ya yatırımcılar bu faiz artı- şını gelecek artışlann ha- bercisi olarak algılar da kendilerini ona göre ko- nuşlandınnaya başlarlar- sa... Haftanın geri kalanın- da yaşanan gelişmeler bu yönde düşünenleri des- tekliyordu Ekonomik temele getince... Eğer düşüşler sadece FED'in anti-enflasyonist politikasına karşı bir aler- jiden kaynaklanıyorsa me- sele yok. Borsalar tekrar yükselmeye devam ede- cektir. Ancak birçok gös- terge başka bir yönü işa- ret ediyor. Örneğin, in- deksteki gerilemelerin, en çok işlem gören büyük şir- ket hisseJerini (blue chip companies) ve ama özel- likle, teknoloji yoğun sek- törlerin kâğıtlarını etkile- miş olması çok önemli. Bu sektör, son aylarda gittikçe yoğunlaşan bir yaklaşıma göre artık ABD ekonomisinin motorunu ve yeni şekillenmekte olan bir iş devresinin (Business Cycle) de en önemli bile- şenini oluşturuyor. Son üç yıl içinde, inşaat ve oto- motiv sektörlerinin ekono- mik büyümeye katkısı, sı- rasıyla yüzde 14 ve yüzde 4 olmuş. Buna karşılık, teknoloji sektörünün (Tek- Sek) katkısı yüzde 27 ve artıyor. 1996 yılında Tek- Sek'in toplam büyümeye katkısı yüzde 33. Toplam isdihdamın yüzde 9.1 'ine sahip olan bu sektörde, ücretler de ekonominin geri kalanına göre daha hızlı artıyor. 1996 yılında, ekonomideki toplam üc- ret artışlannın yüzde 25'i Tek-Sek'ten kaynaklan- mış. Piyasalar Bip Yol Aynmında (mı?) Göztemcüere göre dünya borsalan uzun ve güçlü bir düşüş dönemine giriyor. Rekabetten ve sürekli ürün yenilenmesinden do- layı bu sektördefiyatlarda bir gerileme gösteriyor ve genelde enflasyonu kont- rol altında tutuyor (Busi- ness VVeek, 31/3/97). ABD ekonomisinin geri kalanındadurum çok par- lak değil ve lider konumu- na gelen Tek-Sek'in dina- mizmi önemli. Ancak sek- tördeki arz ve talep ara- sındaki açığın, arzdaki ar- tış ve talepteki duraklama ile hızla kapandığı ve 1994 sonunda yüzde 15'ten 1996 sonunda eksi yüzde 5'lere inerek bir arz fazla- sı (üretim fazlası) oluştur- maya başladığı görülüyor. Ozetle Tek-Sek bir dur- gunluğa girmek üzere, belki degirdi bile. Nitekim geçen hafta borsadaki gerilemeyi sürekli kılan et- kenlerin başında, Kodak, IBM, Intel, Microsoft, Cis- co Systems, 3COM gibi önemli Tek-Sek şirketleri- nin kârlarında beklenen artışlann gerçekleşmemiş olması geliyordu. Yatınm bankası Morgan Stan- ley'in de gelirierıne ilişkin beklentisini düşürmüş ol- ması (CNN, 21/3/97) ise şirket kârlanndaki gerile- melerin mali sektörü de etkilemeye başladığını dü- şündürdü. Şirket gelirlerindeki ge- rilemeyi yaygınlaştırabile- cek bir diğer gelişme de ABD dış ticaret dengesine ilişkin. Geçen hafta açıkla- nan rakamlar, aylık dış ti- caret açığının son 9 yılın en yüksek düzeyine ulaş- tığını gösterdi. Yüksek petrol fiyatlan, artan itha- İat ve iki aydır gerileyen ih- racat, ABD'de gözleri bir taraftan doların değerine, diğer taraftan da Çin ve Japonya'da hızla artmak- ta olan dış ticaret fazlası- nın üzerine dikti. Bu ko- şullarda, dolann tekrar ini- şe geçmemesi halinde ih- racata yönelik şirketlerin gelirlerindeki aşınmanın şiddetlenmesini ve bu iki ülke ile ABD arasındaki ti- cari anlaşmazlıkların kes- kinleşerek piyasalarda te- dirginliği arttırmasını bek- lemek gerekir. Ve iki ilginç getişme Borsanın önemli bir yol ayrımında olduğunu dü- şündüren iki gelişme daha var. Bunlardan biri, gittik- çe artan sayıda şirketin hisse senetlerini bölme- ye" başlaması (hisselerin sayısı arttırılarak, fiyatlan düşürülüyor ve yatınmcı- lara ek hisse veriliyor). Bu sene, daha şimdiden 43 şirkette görülen bu eğilim, en büyük 30 şirketten 6 tanesini de kapsıyor. Pri- vate Bank Boston'dan Ned Riley'e göre "tarih- sel olarak bölünmeler, pi- yasanın tepe noktasına u- laşmaya başladığının bir göstergesi" (WSJ, 19/3/97). Bir diğer endişe verici gelişme de emeklilik fon- larına ilişkin. Son iki yılda, New York Borsası'ndaki kâğıtlann değerine yakla- şık 4 trilyon dolar eklendi. Bu kâğıtlann çoğu emek- lilik fonlannın elinde. (The Economist, 22/3/97). Emeklilik fonlan alanında çalışan birçok danışman, fonlann borsaya yatınm yaparken, yasal limitlerini oldukça zorladığını düşü- nüyor. "Çoğu fon yasal li- mitlerini yaklaşık yüzde 5 aşmış durumda" diyor Buck Consultan's'tan Tom Pippich, Callan As- sociates'ın yönetim kuru- lu başkanı D. Peyton ise bu fonlann son iki yıldır, borsada hiç kâr realizas- yonuna (bir anlamda dü- zeltme) gitmediklerini, bu yüzden de "Şimdikısa bir duraklama anında birden karar değiştirip kâr reali- zasyonuna gitmek için sa- tışa geçebileceklerini" dü- şünüyor. Limitlerinaşılmış olması da bu satışı hızlan- dıracak (Business VVe- ek). Bu fonlann elindeki kâğrtlann yüzde 1 'ini sat- malan bile, ki bu yaklaşık 30 milyar dolar ediyor, pi- yasalann yön değiştirme- sinde önemli bir etken ola- bilir. Ya sonra... 198O'de başlayan bü- yük yükselişi ve 1987 çö- küşünü görebilen ender analistlerden Robert Pretcher, bugün piyasa- lann uzun bir gerileme dö- nemine girmek üzere ol- duğunu, havanın ve eği- limlerin 1929 öncesine benzediğini ileri sürüyor (International Herald Tribune, 22/3/97). Pretc- her haklı çıkar mı? Bunu zaman gösterecek! An- cak, bu arada yatınmcıla- rın, olası bir gerilemeye karşı, ABD borsasını izle- yen, Arjantin, Hong Kong, Venezüella, Polonya, Meksika gibi piyasalan terk edip, ABD borsasına göre ters yönde hareket e- den Hindistan, Güney Ko- re, Mısır, Israil gibi piyasa- lan tercih etmeye başladı- ğına ilişkin haberler artı- yor. Bu arada Japonya'da gayrimenkul krizinin sona erdiğine ve ekonominin tekrar canlanmaya başla- dığına ilişkin haberler ge- liyor. Bu doğruysa yatınmcı- lar Japon piyasasına geri dönmeye başlayarak, ser- maye piyasalannda dola- ra karşı bir harekete yol açabilir. Bu koşullarda "değerli dolar-yüksek borsa" fasit dairesinin de yerini "zayıf- layan dolar-gerileyen bor- sa" fasit dairesine bırak- ması mürnkün. sanofi TİCARİ ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ Dogu îlaç Fabrikası A.Ş. ünvanı ile ticarl faaliyetlerini sürdüren şirketimizin ünvanıni; "SANOfî DOĞU İLAÇ A.Ş." olarak değiştirdigimizi ilgililere duyururuz. SANOFİ DOĞU İLAÇ A.Ş. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK "Saldırı" Kafasıyla mı? Toplumlann "Ekonomik gelişmelerini belirleyen en önemli etken nedir" sorusunun günümüzde tek biryanıtı vardır: Eğitim düzeyleri. Ülkemiz eğitim-öğretim sorununun çözümü üze- rine onca araştırma ve uyanya karşın, ülkeyi yöne- tenler yıllardır bu konuda hiçbir somut adım atmı- yor. Dünya kamuoyunu sarsan "bilim ve teknoloji" devrimi ya da "bilgi toplumu" kavramlan, Türkiye'yi yönetenleri "uyarmaya "yetmiyor; milyonlarca ço- cuk ve gencin ve onlann eğiticilerinin daha ileri, çağdaş ve üstün nitelikli eğitim-öğretim isteyen çığlıklan, yıllardır duyulmuyor. Nasıl mı? Tüm gelişmiş ülkelerde zorunlu ilköğretim süre- si 10-12 yıl düzeyine yükseltilmişken ülkeyi yöne- tenler çocuklanmıza sekiz yıllık ilköğretimi bile çok görebiliyor; sonra da utanmadan yurtseverlikten söz açıyor. Sonra ne yapıyor, ülkeyi yönetenler? Son maaş artışı oranlannın da kanıtladığı gibi "bilgi taşıyan ve üretenleri" aç bırakıyor. Öğretmenlerin maaş artı- şı oranını yüzde 18'lerde tutarken kimi öbür kamu çalışanlanna yüzde 44'e ulaşan maaş artışı sağlı- yor; "silah tutan elleri" "kalem tutan ellerin" üstün- de tutuyor, onlara "eşit" davranmaya bile yanaş- mıyor; yıkıcı bir "aynmcılık" yapıyor. Sonra mı? Hükümetin son günlerde üniversite- ler üzerine yeni oyunlar oynamak istediği görülü- yor. Hükümet, yasalan da hiçe sayan biranlayışla, kimi üniversite rektörlerinden öğretim kadrolarına "kendiyandaşlannın" atanmas\n\ isteyebiliyor. Yet- miyor, bu istek karşılanmazsa "bütçe ödenekleri- nin kesileceği" sopasını gösteriyor. ••• Türkiye'de hükümet edenlerin üniversiteye kanş- ması ya da üniversiteyi kanştırması, yeni değil. An- cak son gelişme, öncekilere göre çok daha yıkıcı ve zararlı sonuçlar verecektir. Ülkede çokpartili yaşama, yani "demokrasiye" geçildiği günlerde, çelişik birtutumla, öğretim üye- leri üniversiteden kovuldu. Bilimsel özgürlük bu- dandı. Bunu sonralan daha ağır ve yıkıcı siyasal ka- nşmalar izledi. Özellikle de 12 Eylül 1980 askeri dar- besi, önce 1961 Anayasası'nın "üniversite özerk- liğini" yok edici, baskıcı düzenlemeleri, öğretim üyelerini yargısız uzaklaştırmalan ile ayn bir önem taşır. Üniversiteleri çökerten bir oluşum da 1960'lann sonunda başlayan ve günümüzede uzayan öğren- cilere yönelik saldınlardır. O yıllarda hükümet eden- lerin kendı deyimleriyle değişik görüşteki öğrenci- leri birbirlerine "kırdırmalan"'ile başlayan yıkımın bir türlü sonu gelmiyor; üniversitenin iç yapısı değişik görüşlerin kaynaşmasını, birlikte yaşamasını sağ- lamıyor. Hükümet, işte bu ortamda, üniversitelere kendi yandaşlannı yerleştirmek istiyor. Yıllardır çökertilen üniversiteyi daha da yıkacak bir tutum sergiliyor; yaraya tuz ekiyor. Nasıl mı? Tüm siyasal kanşmaJara ve bilimsel çalışmayı sı- nırlayan yapılanmalara karşın, üniversite öğretim üyeligi, belirli "bilimsellik ölçütlerine" göre kazan\\- maktadır. Hükümetin kendi yandaşlannın atanma- sını istemesi aslında, iyi-kötü işleyen bu bilimsellik ilkesinin tümüyle bir yana bırakılması anlamma gel- diği için yıkıcı ve korkunçtur. Çünkü istenen, öğre- tim üyesi olmanın ilke ve kurallannın bir yana bıra- kılmasıdır. Kimi büyükkent-dışı üniversitelerdeki "bilimsel yeteriiliği ölçü almayan" yapılanmalann zaman yitirilmeden düzeltilmesi gerekirken hükü- met bu olumsuzluk örneklerini ağırtaştırarak tüm devlet üniversitelerine egemen kılmak istiyor. Üni- versiteleri şimdiki durumlannı aratacak bir karan- lık tünele sokuyor. • • • Hükümetin "en tepesinde" bulunanlann ve kimi bakanların "adlannın" önünde "Prof. Dr." yazıyor. Büyük yıkım bunlardan geliyor. "Taciz", saldın demektir. Son günlerde kamuoyu "tacizci prof." suçlamalarıyla çalkalanıyor. Oysa ülkeyi yöneten "prof. "lar akla saldınyor, beyni, bı- limi taciz ediyor. Toplumun geleceğıni boğazlıyor. Asıl bu tacizi önlemek gerekiyor. Çünkü bilime sal- dırarak ilerleyen ve gelişen toplum örneğini tarih yazmıyor. Kartel başvurulan kabul edilmiyor Rekabet Kurulu'nun 4 şimdilik 9 yetkisi yok HACER GEMİCİ ÖZDEN ADANA (Cumhuriyet)- Çimentoda kartel sesleri giderek yükselirken Reka- bet Kurulu'nun eli kolu bağlı. iki yıldan uzun bir süre sonra nihayet oluştu- rulan Rekabet Kurulu çi- mento üreticilerinin kartel oluşturduğu yönündeki şi- kâyetleri "yetldın yok" di- yerekgeri çevirdi. RekabetKurulu Başkanı Aydın Ayaydın henüz yö- netmeliklerinin hazır ol- madığını beiirterek "Bir ay içinde yönetmdiği hazıria- yıp, Bakanlar Kurulu 'na göndereceğiz. Ondan önce yapabileceğimiz bir şey yok" dedi. Bandırma Ticaret Oda- sı'nın, çimento üreticileri bölgede kariel yaratıyor savlan Güneydoğu'ya da sıçradı. Adana'da 150 ko- nut kooperatifinin yanı sı- ra Gaziantep, îskenderun ve Mersin'deki çimento tü- keten gruplar 31 mart tari- hine kadar çimento alma- ma eylemi başlattılar. Aynı zamanda Rekabet Kuru- lu'na çimento üreticileri ile ilgili şikâyette bulunan gruplara verilen yanıt "Yö- netmeliğimiz yok, şu anda bir şey yapamayız" oldu. Konuyla ilgili olarak gö- rüştüpmüz Rekabet Ku- rulu Başkanı Aydın Ayay- dın, bir süre önce Bandır- ma Ticaret Odası'nın aynı yakınmayla geldiğini, an- cak kabul edemediklerini beiirterek "Birşeyieryapa- bilmemfe için j önermeliği- mi/in olması lazım. Bunun için de var gücümüzle çab- şıyoruz" diyor ve bir başka gerçeği de itiraf ediyor: "Zaten denetleme efcmanı- nuzdayok." Bilkcnt Pla/ü'da faaliyet gösterecek 20-30 kişilik bir denet- leme grubu oluşturmak için harekete geçtiklerini kaydeden Ayaydın, yer so- runlarını da Bilkent Pla- za'dan bir daire satın ala- rak çözdüklerini söyledi. -Şu anda geien hiçbir şikâ- ycti kabul etme yetkimiz y^k" diyen Ayaydın, a Yö- nermeliğin Meclis'ten geç- mesi uzun sürer mi?" soru- muzu ise "Bu sefer fazla uzatacaklarını sanmıyo- rum. Bir. bir buçuk ay için- de Rekabet Kurulu işleme- ye başlar" sözleriyle yanıt- îadı. Çimento tekeline karşı tüketici gruplan boykot başlatıp, bunu Türkiye ge- neline yaymak için çaba sarf ederken üretici firma- lannın sesi soluğu çıkmı- yor. Çimento Öretıcileri Derneği Genel Koordina- törü Yavuz Bayar. çimen- toda kartelleşme idialan- nm gerçeği yansıtmadığını kaydederek "Kartel olma- sı için kapasitenin tafebin ahında olması gerek. Oysa bazı fîrmalann stoklan da- hi var" diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle