Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Ecevit-İhraçta kararü.
DSP'liüçler
EcevitH
mahkemeye
verecek
• DSP'de "kesın ihraç"
istemi ile disipline sevk
edilen Bülent Tanla,
Gökhan Çapoğlu ve
Bekir Yurdagül, partiden
ihraç edilmeleri
durumunda Edirne
Milletvekili Erdal
Kesebir'in yöntemini
izleyerek mahkemeye
başvuracaklar.
ANKARA(UBA)-DSP
Genel Başkanı Bülent
Ecevit'in "kesin ihraç"
önerisi ile disipline verilen
üç milletvekili Bülent
Tanla, Gökhan Çapoğlu ve
Bekir Yurdagül, ihraç
edilmeleri durumunda
Edırne Milletvekili Erdal
Kesebir'in yöntemini
izleyerek mahkemeye
başv uracaklar.
DSP Merkez Dısıplin
Kurulu'nun (MDK.). bugün
disipline verilen
millervekillerine gerekçeli
karan göndereceği
bildirildi. MDK, ihraç
istemi ile disipline verilen
Istanbul Milletvekili
Bülent Tanla, Ankara
Milletvekili Gökhan
Çapoğlu \e Kocaeli
Milletvekili Bekir
Yurdagül ile"uyan" istemi
ile dısipline sevk edilen
Cevdet Sehi, Tahir Köse,
Fikret Ünlü, Yüksel Aksu
ve Hilmi Develi'ye
savunma >apmalan içın bir
hafta süre tanıyacak.
[hraçlar nisanda
MDK-'nm nisan ayınm ilk
baftasında muhaiif
millervekilleri hakkında
ihraç karan vermesi
bekleniyor.
Tanla, Çapoğlu ve
Yurdagül'ün ihraç
edilmeleri halinde
mahkemeye başvuracakJan
öğremldi. Edirne
Milletvekili Erdal
Kesebirde Ecevıt'in
istemi üzerine MDK
karan ile partiden ihraç
edilmiş ve mahkeme
karan ile partisine geri
dönmüştü. Buna karşın
Ecevit, mahkeme karanna
rağmen Kesebir'ı DSP'ye
kabul etmedi. Kesebir.
katılmak istediği Meclis
grup toplantısından
çıkanldı.
RP'ye karşı
seçim yasası
hazırlığı
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - DYP. hükümet
ortağı RP'nin oy oranını
azaltmayi da hedefleyen
seçim yasasının
hazırlıklanna başladı.
DYPkurmaylan, Türkiye
barajı ile ıkı dereceli seçim
yapılmasını öngören bir
yasa değişikliği için kollan
sıvadı.
Rusya'da
uygulanıyor
Bazı Avrupa ülkeleri ile
Rusva'da uygulanan bu
yöntemi masaya yatiran
DYP. hükümet ortağı
RP'nin hem Meclis hem
de belediye başkanlığı
üstünlüğünün bu yolla
kapanmasmı hedefledi.
DYP'nin parti önerisi
olarak Meclis'e getireceği
kaydedilen değişiklik
tasansına muhalefetin de
destek vermesi
durumunda, RP'nin oy
bazındaki üstünlüğünün
önemlı ölçüde önüne
geçilecek. Uygulamaya
göre, Türkiye barajının
ardmdan ilk üç sıraya
yerleşen partilerin ikinci
bir turdan geçmesi
gerekiyor. RP'nin de öteki
iki partiyle ikinci tur
seçime kalması
durumunda, RP
dışmdakilerin ittifak
yapma seçenekleri
doğuyor.
Işkence genelgesinden sonuç alamayınca yalan makinelerini gündeme getirdi
Tansu Çiller yanıllıyorEVİNGÖKTAŞ
ANKARA- DYP Genel Başkanı,
Başbakan Yardimcısı ve Dışişleri Bakanı
Tansu Çiller, Avrupa Birliği'nin
demokratikJeşme uyanlanmn ardından
karakol denetimlerine çıkarken 7 yıl
önce Turgut Ozal'ın talimatıyla alınan 3
yalan makinesinin Emniyet Genel
Müdürlüğü deposunda paslanmaya yüz
tuttuğu öğrenıldı. Karakol deneriminde
"arûk işkencenin olmayacağuu"
söyleyen Çiller, 1995 yılı mart ayında
yayımladığı bir genelgeyle de tüm
işkence aletlerinin toplanması talımatmı
vermişti.
Menteşe'nin genelgesi
DYP-SHP hükümeti döneminın Içişlen
Bakanı Nahit Menteşe, ÇiIIer'in talimatı
üzerine 20 Mart 1995 günü yayımladığı
genelgede, polis nezarethanelerinin sık
sık kontrol edilmesi, güvenlik güçlerinın
yasalar çerçevesinde uygulama yapıp
TİHV
Bir yılda
588 işkence
başvurusu
ANKARA/ADANA
(Cumhuriyet) - Türkiye
Insan Haklan Vakfı'na
(TİHV) bağh Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezle-
ri'ne 1996 yıhiçinde 588
kişinin işkence nedeniyle
başvurduğu belirtildi.
TİHV Başkanı Yavuz Ö-
nen, işkencenin Türki-
ye'de sistetnatik bir sorgu-
lama ve çoğu kez de ceza-
landırma yöntemi olarak
kullanıldıgını ileri sürdü.
Başbakan Yardımcısı
Tansu Çiller, Avrupa Bır-
liği'nin (AB) demokratik-
leşme uyanlan üzerine
emniyet müdürleriyle top-
lantı yaptıktan sonra ön-
ceki gün denetlediği kara-
kolda, "Bundan böyle
Türk insanına hiçbir iş-
kence aleti karakoUarda
yakışmaz" açıklamasını
yapmıştı. TlHV'den dün
yapılan yazılı açıklamada
ise Ankara, Istanbul, Iz-
mir ve Adana'da kurulan
tedavi ve rehabilitasyon
merkezlerine 1 yılda 588
kişinin başvurduğu bildi-
rildi. Açıklamada, "Bas-
vuru sa>ısının işkenceye
maruz kalanlann, dahası
teda.iye ihtivaç duyanla-
nn küçük bir bölümünü
oluşturduğu aşikârdır"
denildı. Başvurulardan
13'ünün 15yaşaltı,47'si-
nin 16-18 yaş arası grup-
lara ait çocuklar ve genç-
ler tarafından yapıldığı
belirtilen açıklamada, iş-
kence yöntemleri ile ilgi-
li olarak şunlar kavdedil-
di: "19%yılındaTIHV'ye
başvuruda bulunanlann
maruz kaldıklannı bildir-
dikleri işkence yöntemle-
rinin başuıda şunlar geli-
yor: Elektrik (244); askı
(239); kaba dayak (538);
faiaka (114); basinçlı/so-
ğuk su (255): göz bağlama
(420); hakaret (514); öl-
dürme tehdidi (399); cin-
sel taciz (172); tecavüz
(21); haya burma (167);
saç-sakal-bıyık yolma
(160); hücrede t£crit'(265):
yeme-içmenin kısıtianma-
sı (288); soğuk zeminde
beklerme (288): işeme ve
dışkılamanın engellenme-
si(263)."
p paSİ3ndl Gözaltında işkencenin önlenmesi
amacıyla 7 yıl önce Turgut Özal'ın talimatıyla ABD'den
alınan 3 yalan makinesinin emniyetin deposunda
paslandığı öğrenildi. Insan haklanndan sorumlu devlet
bakanlığınm arşivindeki verilere göre emniyet
müdürlükleri ve karakoUarda 18 tür işkence uygulanıyor.
peşini bıraktı ve ügilenmemeye başladL
Bu makineler onlarca mihar liraya mal
oklu."
18 tür işkence
yapmadıklannın denetlenmesini
istemişti. Menteşe, genelgesinde Tansu
ÇiIIer'in talimatı doğrulrusunda tüm
emniyet müdürlükleri ve karakollardaki
işkence aletlerinin en kısa zamanda
toplatılacağını belirtirken polis ve
jandarmanm insan haklan konusunda
düzenlenecek kurs ve seminerlere
katılması alimatmı vermişti.
ÇiIIer'in önceki gün Anafartalar
Karakolu'nu denetlerken söz ettiği
"yalan maldneleri''n]n. Türkıye'ye ilk
kez 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal
tarafindan 7 yıl önce ahndığı öğrenildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nde üst
düzeyde bir yetkili, ABD'den 7 yıl önce
satın alınan üç yalan makinesinin,
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün
deposunda bulunduğunu bildirdi.
Yalan makinelerinin deneme amaçlı
olarak kısa süre sorgulamada
kullanıldığıru kaydeden emniyet
yetkilisi, şunlan söyledı:
"Özal'ın talimatıyla yalan makineleri
emniyetin bazı pilot birimlerinde
kullanılmava başlandı. Ancak pek umut
edildiği gibi sonuç aliiiamav ınca
kullanımından vazgeçildi. Ozal, yine de
bu makinelcrin ısraria kullanılmasını
istiyordu. Fakat daha sonra o da işin
İnsan haklanndan sorumlu devlet
bakanlığınm arşivindeki verilere göre
bakanlık yetkilileri, gözaltında 18 tür
işkence yapıldığını saptadılar.
Araştırmada işkence türlen şöyle
sıralandı: "Füistin askısu çarmıha germe,
manvetik telefona bağlama, soğuk suya
sokma, tuzlu suda tutma, copla dövme,
dnsel organlara taciz, yakıniantun
yanında çıplak hale getirme, elektrik
venne, boynuna kum torbası asma,
gözlerini bağh tutma, başına su
damlatma, uykusuz bırakma, aç
bırakma, susuz bırakma, tek ayak
üstünde durdurma, koridor ve ruvalet
temizjetme, yan beiine kadar soğuk suda
bırakma."
Çiller, önceki gün denetlediği
Anafartalar Polis Karakolu'nda. işkence
savlannın, gözaltı
süresinın 30 gün
ohnasından ve bu süre
içınde zanlının avukatıyla
görüşmesine izin
verilmemesinden
kaynaklandığını belirtti.
Bunun önüne geçmek içın
gözaltı süresınin 7 güne
indirildiğini ve sanığın
avukatıyla görüşmesine
izin venldiğini kaydeden
Çiller, karakoUarda artık
işkence aleti yerine
çağdaş ülkelerde olduğu
gibi "yalan
makinelerTnin
bulunacağını söyledi.
Şeffaf karakollar
ÇiDer'in başbakanbğı döneminde AB platförmunda çıkan sorunlar
üzerine20Martl99SgûnüİçişleriBakanhğı'nca>a\ımIanangenel-
gede. nezarethanelerin sık sık kontrol edilmesi ve güvenlik güçlerinın vasalar çerçevesinde uygulama yapıp yapma-
dıklannın denetlenmesi istenmişti. Genelgede, ÇiIIer'in talimatıyla işkence aletlerinin toplablacağı bÛdirUmiştL
Çiller. "Polisimizi, bundan
böyle hiçbir biçimde
işkenceye kanşmadığı
veya böyle bir iddianın
dahi atılmadığı ortama
çekmek istiyoruz.
Bundan böyle bürün
karakoUannuzın
renkleri, tabelalan aynı
olacak. İçi şeffaf olacak.
Bundan böyle hiçbir
biçimde. hiçbir işkence
aleti olmayacak
7
"
demişti.
Işkence nedeniyle
Türkiye'ye yönelik T
baskılan azaltmak için
geçmiş hükümetler
döneminde de çeşitli
vaatlerde bulunuldu.
1991 Ekim ayında
dönemin Başbakanı
Süleyman Demirel. "bütün
karakol duvarlannın
camdan olacağı" sözünü
vermişti.
Polis Akademisi öğretim üyesi Doç. Dr. Fındıklı, üniforma değişimine karşı
'Önemüolan kafanın değişmesVANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Polis Akademisi öğretim
üyelerinden Doç. Dr. Remzi
Fındıku, poliste sık sık üniforma
değişikliğinin ekonomik ve sosyal
olumsuzluklara neden olduğunu,
"imaj venilenmesinin kafanın
içinde vapılacak değişiklikle
başanya ulaşabileceğinr belirtti.
Doç. Dr. Remzı Fındıklı, Polis
Akademisi'nde ders notu olarak
okutulan üniformalarla ilgili
araştırmasında. "İmajlar sadece
şekil \e üniformada yapılan
değişikliklerie düzeltilemez. Polis
imajının iyileştirilmesi için öncelikle
yanlış ve hatalı uvgulamalann
düzeltiunesi, aksakhklann
giderilmesi, halkın sesine kulak
verünıesi, avnı zamanda polisin
daha iyi eğitilmesi, çahşma
şartiannın hileştirilmesi, vani
kısaca kafasının içinin değişmesi,
hizmetfc kıvafetin bütünlük arz
etmesi gerekir" dedi.
Polis mesleğinde görünümün ayn
bir önemı olduğunu kaydeden
Fındıklı, "İ niforma, kişinin işinin
bir göstergesidir'' derken, bu
yargının, diğer tüm meslekler için
de geçerli olduğunu, poliste ise
ayn bir önemi bulunduğunu
kaydetti.
'Renklerin dili vardır'
Fındıklı, araştırmasında şu
göriişlere yer verdi:
"Sosyal bilimciler halkuı alışrığı
yerleşik lohk, layafet, şeldl, rutum
ve imajlann sık sık
değiştirilmesinin zararlı olduğunu
söyiemektediıier. İmajlar sadece
şekil >e üniformada yapılan
değişikliklerle düzeltilemez. Polis
imajının ivileştirUmesi için öncelikle
yanlış w hatalı uvgulamalann
düzelrjlmesi, aksakhklann
giderilmesi, çahşma şartlannın
düzeltilmesi \e daha verimli bir
ortamın sağlanması gerekh"."
Araştırmasında, ünıformalardaki
renklerin mutlaka bır anlamınm
olduğunu, bu renklerin bilinçli
olarak seçildiğini vurgulayan
Fındıklı. şunlan kaydetti:
u
Renklerin de bir dili vanhr.
Aynca, ülkelerin ve insanlann
tutkunu olduklan bazı renkler
vardır. Hatta, bazı ülkeler renklere
bazı anlamlar yüklemişlerdir. Diğer
taraftan renkler bazı mesleklerin
simgesidir. Düne kadar Türk
polisinin üniforması yeşil renk idl
Geçtiğimiz >ıl ani bir kararia
lachert renge dönüşrürüldü.
Bilindiği gibi lacivert renk. göze hoş
gelen sivil hayata en yakın olan ve
resmiyeti ifade eden renktir. Polis,
her şeyden önce bir ülkede
istikrann sembolü ve
koruyucusudur. Bu nedenle polis,
üniformasıyla da istikrann simgesi
obnabdır. Polisin üniforma
değişikliği birtakun
zorunluluklardan
kaynaklanmaktadır. Bunlann
başmda da 'imaj değişikliği',
'vitrin değişikliği' ve halkın
gözünde daha değişik bir polis
imajı yaratma amacı vatmaktadır."
IRMIKIAYDIN ENGİN e - mail: engin (o planet.com.tr
Geri sayım başiadı. "Sıfıımr!"
dediğimizde Susurluk komis-
yonunun raporu karşımızda
olacak... Ve galiba dananın da
kuyruğu kopacak...
"Bu parlamentodan bir şey
mi bekliyordunuz ki Susurluk
komisyonu raporu bu kadar
önemli olsun" demek kolay.
işin de kolayına kaçmak. Bu
parlamentodan ülke sorunlan-
na, hefe hele Susurluk gibi, ül-
kenin geleceğini belirleyecek
birsorunaçözüm beklemekel-
bette bir siyasal körlük olur. A-
ma bu parlamentoyla hesap-
laşmadan Susurluk kördüğü-
münün çözümünde yol almak
da mümkün değil.
Geliniz, 3 kasımdan bu güne
hızlı bir anımsama turu atalım.
Kamyon Mercedes'e çarptı-
ğından birkaç dakika sonra pis
bir yanık kokusu önce TV ek-
ranlannı, ardından datüm ülke-
yi sardı. Bir faşist katil, bir üst
düzey polis şefi ve milletvekili
rozetli, korucubaşı rütbeli bir
aşiret reisi aynı arabadaydılar.
İlk ikisi ölmüş, sonuncusu da
ağır yaralanmıştı.
On... Dokuz... Sekiz... Yedi...
Soru daha ilk günden doğru
soruldu: Bir hukuk devletinde,
bir demokraside bir araya gel-
mesi mümkün olmayan bu üç
adarrtı aynı arabada buluştu-
ran bağ neyd/7 Niçin tepeden
tırnağa silahia donanmışlardı ?
Nereye gidiyorlardı?
Soruyu yanıtlaması gereken-
ler daha ilk günden itibaren sü-
rekli yalana başvurdular: "8a-
sitbirtrafikkazasıdır"dan baş-
layan utanmasız ve umarsız
yalanlar, "Çath'yı Çatlı olarak
tanımıyordum "larla sürdü.
Çatlı, gün geldi vatansever ka-
til oldu, gün geldi faşist katil.
Gün geldi MİT görevlisi oldu,
gün geldi uyuşturucu kaçakçı-
sı.
Çatlı bunların hiçbiri ve hep-
siydi ve bunu MlT'inden aşiret
reisine, polis şeflerinden fçiş-
leri Bakanı'na, özel tim cellat-
lanndan uyuşturucu mafyası-
nın tepelerindekilere, şu kendi
var adı yok JlTEM'den itirafçı
operasyon çetelerine kadar
herkes biliyordu.
Akıl almaz örtbas etme ça-
balan hedefine ulaşmadı ve
Susurluk komisyonu kuruldu.
Komisyonun çalışmalarının
ayrıntılı öyküsü önem taşımı-
yor. Komisyona bir yandan ta-
nık ve sanık dinleme bağımlısı
demek, öte yandan en kilit ta-
nık ve sanıkları (ve sanıkeleri)
dinlemekten vazgeçivermesini
açıklamaya çalışmak sonucu
etkilemeyecek.
3 nisan günü, kapısında
"Egemenlikkayıtsızşartsız ulu-
sundur"yazan birkurumun, ül-
kenin anayasaya göre kayıtsız
koşulsuz en üst erkinin sınavı
var. Seçip vekâlet verdiklerimi-
zin kurduğu komisyon önümü-
ze bir rapor koyacak.
Bunca bilgi ve haber biriki-
minden, bunca tanık ve sanık
ifadesinden sonra komisyonun
raporu ne kadar laf cambazlık-
larıyla renklendirilmeye çaba-
lansa da, ne kadar mantık
oyunlanna filan başvurulsa da
en sıradan yurttaşın bile değer-
lendirmekte hiç zorlanmayaca-
ğı bir anlam içerecek. Ulusun
egemenliğini vekâleten kulla-
nan kurumun, Susurluk olgu-
sunu nasıl kavradığını; ülkemi-
zin geleceğini nasıl kurmayı ta-
sarladığını; aydmlık-karanlık,
demokrasi-baskıcı devlet, hu-
kuk devleti-polis devleti, banş-
militarizm ikilemlerinden han-
gısini yeğlediğini açık seçik gö-
receğiz.
Geri sayım başladı. Büyük
maç öncesi kampa girmiş fut-
bolcular gibi dinlenerek değil;
geleceğe roket fırlatmaya ha-
zırlanan uzay istasyonunun
teknisyenleri gibiyiz. Geri sa-
yım başladı. Gergin, dikkatli ve
endişeli.
Geri sayıyoruz: On - dokuz -
sekiz - yedi - altı - beş - dört -
üç- iki - bir...
Ve...
Bu ülkede mılyonlarca yurt-
taş 37 gün süreyle kendini sı-
nadı. Ateşböceğine dönüşmüş
pencerelerle, cılız ışıkları bir
araya gelince karanlığı yırtan
bir umuda dönüşmüş mumla-
nyla, tencere-tava şakırtıları,
düdük ve ıslık çığlıklanyla ken-
dini sınadı.
Ama kabul edelim ki eni so-
nu birsınamaydı.
Şimdi gerçek sınav günü ge-
liyor. Bir elektrik düğmesini bir
dakika süreyle açıp kapamak,
birçakmakla bir mum tutuştur-
mak, bir solukta onu söndür-
mek, güle oynaya düdükler
çalmak, tencere- tava şakırdat-
mak ve "Susma, sustukça sıra
sana gelecek" diye haykırmak-
tan ibaret olamayacak bir sı-
nav.
3 nisan günü külahlar öne
konacak ve sorulacak: Şimdi
ne yapacağız?
Soru ağır, yanıtı daha da ağır
sorumlulukiarla yüklü. Ama ya-
nıtlanmasından kaçınmak da
mümkün değil?
3 nisan günü ne yapılacak?
Bugünden düşünmeye baş-
lasak mı? Bir yandan geri
sayıp, bir yandan soruya yanıt
arasak mı?
POLtTİKA GUNLUGU
HİKMET ÇETİNKAYA
Savcı ve Mescit...
22 Kasım 1996 tarihınde Tokat'ın Zile ilçesinde 2
PKK'Iİ öldürüldü ve bir astsubay şehit düştü...
CHP Tokat Milletvekili Şahin Uİusoy. bu olaydan
sonra Adalet Bakanı Şevket Kazan' ın yanıtlaması is-
teğiyle bir soru önergesi verdi. Bakan Kazan, bu so-
ru önergesinı şöyle yanıtladı:
"Sayın Başkan, Zile Cezaevi'nde bulunan terörtu-
tuklulannın hastaneye götürülmesi sırasında içlerin-
den 1 tanesinin, tedavi için kelepçeleri çözüldük-
ten sonra jandarma astsubay başçavuşunun belin-
deki silahı alarak onu şehit etmesi ve bunun arka-
sından da 2 PKK'lininjandarma tarafından öldürül-
mesi; diğerlerinin cezaevine götürûlüp konulması,
Zile 'de fevkalade gergin birhava meydana getirmiş-
tir. Tokat Valisi de bendenize yazılı olarak müraca-
at etm/ş ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Cumhu-
riyet Başsavcısı ve 2 tane savcının buradan uzaklaş-
tırılmasını istemiştir. Bendeniz, tabiatıyla, bu talebi,
yetki kullanmak suretiyle yerine getirdim; ama he-
men arkasından müfettişleri gönderdim ve bu Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı 'yla Cumhuriyet Başsav-
cısı'nın cezaevinde birtakım eylemler hususunda
birtakım çalışmalan olduğunu, maalesef tespit et-
tim. Şu anda bu ikisinin hakkında soruşturma vardır.
Diğer 2 savcı görevine iade edilmiştir."
Zile Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Coşkun Yıl-
dınm ile Cumhuriyet Savcısı Faik Çrtak cezaevinde
ne gibi eylem hazırlığı içındeydiler?
Evet, bu soruya Kazan'ın yanıt vermesi gerekmek-
tedir...
Şimdi CHP Tokat Milletvekili Ulusoy'un bu konu-
daki görüşlerini alalım.
Uİusoy dtyor ki:
"Zile Cezaevi'nde bulunan 2 PKK militanının te-
davi amacıyla getirildikleri hastanede sorumlu aske-
ri görevlilere saldırmalan sonucunda meydana ge-
len olay tümüyle Içişlen Bakanlığı görev alanına gir-
mesine karşılık olayın faturası hâkim ve başsavcıya
çıkarılmıştır. Sözlü soru önergeme verdiği cevapta
göruldüğü üzere, bu görevlilere cezaevinde isyan
çıkarmak için hazırlık yapmak gibi gerçek dışı it-
hamlarda bulunmuştur. Bugüne kadar sayın bakan
bu ithamlannın dayanaklannı ise açıklamamıştır.
12.1.1997 tarihli 'Durum' adlı programda, Sayın
Baykal 'ın sözleri karşısında Zile de gerçekleştirdiği
kıyıma, daha farklı biranlatım yolu seçmiş, tümüyle
asılsız ve dayanaksız iddialarda bulunmuştur. Sa-
yın bakanın bu programdaki iddialannı yazılı soru
önergeme konu edinerek dört soru ile konuya açık-
lama getirmesini istedim. Ne var ki sayın bakan, so-
rulanmın üçüne cevap verme gereğini duymamıştır.
Böylece bu programda dile getirdiği olaylann tü-
müyle kendi kurgusu olduğunu kabul etmiştir. Diğer
yandanyapılan teftişin normal olduğunu, bu öner-
geme verdiği cevapta kabul etmiştir.
GerekAğır Ceza MahkemesiBaşkanı'nrn gerekise
başsavcının Zile'den uzaklaştınlması ileZile'de mey-
dana gelen ve 2 PKK'linin ve bir görevlimizin öldü-
ğü olay ile hiçbir ilişkisi olmadığı halde, haklannda
yapılan işlemin tümüyle partizanca bir tercih oldu-
ğu açık iken bu iki kamu görevlisine asılsız ve çirkin
ithamlarda bulunması Adalet Bakanlığı makamına
asla yakışmayacak niteliktedir."
• • •
CHP'li Şahin Uİusoy ve Yusuf Öztop, Zfte'deki
olaylan yerinde inoeledi. Kaymakam Vekili Yüzbaşı
Mehmet Gün ve Emniyet Müdürü Mehmet Sabcı-
oğlu'yla görüştü. İki CHP'li milletvekili baro temsil-
cisi ve aynı zamanda MHP llçe Başkanı Av. Oğuz Şe-
ner, yargıç Coşkun Yıldınm. savcı Faik Çıtak'la da
konuştu. Çok sayıda yurttaşın bilgisine başvurdu...
22 Kasım 1996da 2 PKK'linin öldürülmesi ve bir
astsubayın şehit düşmesinden sonra bir grup, has-
tane önünde şöyle bağınr:
"Komünist savcı!.."
Bu saldın olayının savcı ve yargıçla hiçbir ilgisi yok-
tur. Sorun güvenlik güçleriyle ilgilidir...
Acaba "komünist savcı" diye bağıran kişiler kim-
lerdir?
Bu kişiler Zile'de 'şeriatçı-ırkçT olarak bilinen ki-
şilerdir...
Niçin 'komünist savcı' diye gösteri yapmaktadır bu
topluluk?
Cumhuriyet Savcısı Faik Çrtak 'Atatürkçü, demok-
rat ve yurtsever' bir insandır.
O zaman suçu nedir, niçin komünisttir?
Suçu büyüktür, çünkü kullanılmayan adliye mes-
cidini kapatmıştır. Zaten adliyenin 70 metre ötesin-
de cami bulunmaktadır...
• • •
Yargıç Coşkun Yıldınm ve Cumhuriyet Savcısı Fa-
ik Çrtak, kanlı olaydan hemen sonra hastaneye gidip
incelemelerde bulunuyorlar...
Bu, suç mudur?
33 siyasi suçlunun yattığı Zile Cezaevi'nde şimdi-
ye dek hiçbir olay olmamış, duvarlara asılan siyasi
içerikli pankartlar kaldınlmış, sosyal çalışmalara
aöırlık verilmiştir...
Işte Adalet Bakanı Kazan'a göre bunlar suçtur:
Çünkü Coşkun Yıldınm ve Faik Çrtak, cezaevinde
'eylem ilişkileri' içindedir...
Bağımsız yargının iki mensubu görevden alınır-
ken hastane önünde gösteri yapanlar nerededir?
Onlara kimse dokunamamıştır. Zaten işin acı olan
yanıdabudur!..
Acaba savcı mescidi kapatmasaydı görevinden
alınır mıydı?
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Internet http: // www.planetcom.tr/Xn
E mail: Hikmet .Cetinkaya (ö Planetcom. TR
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
HİKMET CETİNKAYA
AŞIK KADINLAR SOKAĞI
300.000 TL(KDVda>i
Cağ Pazarlama A.Ş. i^^
4 01 Si
1
» Postâsskıno. 666322